Rusya ile enerji işbirliği
Yıldız, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önümüzdeki hafta yapacağı ziyarette enerji alanında yeni işbirliği alanlarına gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlarken, ziyarette konuşulacak önemli konu başlıklarından birinin de enerji sektörü olduğunu söyledi.
''Rusya ile gerek stratejik gerekse fizibilitesi ispatlanmış birçok projeyi geliştirme imkanımız var'' diyen Yıldız, Rusya'nın Türkiye için çok iyi partner olduğunu vurguladı. Yıldız, ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, özellikle ekonomik derinliğin artmasından sonra farklı ülkelerle farklı projeler geliştirebilecek bir kabiliyeti oluştu. Bu kabiliyet çerçevesinde bize en yakın proje gerçekleştirecek ülkelerden biri Rusya'dır'' dedi.
Suriye ile ilgili sıkıntıların ilişkileri etkileyip etkilemeyeceğinin zaman zaman sorulduğunu anlatan Yıldız, Rusya ile enerji sektöründe bu tür konulardan etkilenmeyecek platform oluşturduklarını bildirdi. Yıldız, Rusya ile enerji işbirliğinin güçlenerek artacağına dair inancını da dile getirdi.
Yıldız, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in önümüzdeki hafta yapacağı ziyarette enerji alanında yeni işbirliği alanlarına gidilip gidilmeyeceğine ilişkin soruyu yanıtlarken, ziyarette konuşulacak önemli konu başlıklarından birinin de enerji sektörü olduğunu söyledi.
''Rusya ile gerek stratejik gerekse fizibilitesi ispatlanmış birçok projeyi geliştirme imkanımız var'' diyen Yıldız, Rusya'nın Türkiye için çok iyi partner olduğunu vurguladı. Yıldız, ''Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin, özellikle ekonomik derinliğin artmasından sonra farklı ülkelerle farklı projeler geliştirebilecek bir kabiliyeti oluştu. Bu kabiliyet çerçevesinde bize en yakın proje gerçekleştirecek ülkelerden biri Rusya'dır'' dedi.
Suriye ile ilgili sıkıntıların ilişkileri etkileyip etkilemeyeceğinin zaman zaman sorulduğunu anlatan Yıldız, Rusya ile enerji sektöründe bu tür konulardan etkilenmeyecek platform oluşturduklarını bildirdi. Yıldız, Rusya ile enerji işbirliğinin güçlenerek artacağına dair inancını da dile getirdi.
Tpao Adıyaman Bölge Müdürlüğü'nün 2012 Yılı Faaliyetleri
Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünün üretildiği Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Adıyaman Bölge Müdürlüğü, Türkiye'nin petrol ihtiyacının yüzde 2'sini karşılıyor.
Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünün üretildiği Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Adıyaman Bölge Müdürlüğü, Türkiye'nin petrol ihtiyacının yüzde 2'sini karşılıyor.
TPAO Adıyaman Bölge Müdürü Halil Murat Demir, TPAO'nun kuruluşunun 58'inci yılı nedeniyle düzenlediği basın toplantısında 2012 yılı faaliyetlerinden bahsetti. 58'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen 'Ufukta Umutlar' adlı resim, şiir, öykü ve fotoğraf yarışmasının 5.'sinin tanıtım toplantısında konuşan Halil Murat Demir, TPAO'nun Adıyaman bölgesinde yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgi verdi.
TPAO'nun Adıyaman bölgesindeki ilk petrol keşfinin 1971 yılında Adıyaman sahasının bulunması ile gerçekleştirdiğini kaydeden Demir, açıklamasında şunları söyledi:
"Arama çalışmalarının sürmesiyle Güney Adıyaman, Kuzey Adıyaman ve Bölükyayla (1977), Çemberlitaş (1982), Çukurtaş (1985), Batı Fırat ve Akpınar (1986) sahaları keşfedilmiştir. Karakuş sahasının 1988 yılında keşfi ile bölgede artırılan arama faaliyetleri sonucu Güney Karakuş (1989), Cendere, Kuzey Karakuş, Beşikli ve Ozan Sungurlu (1990), Doğu Beşikli, Bakacak, Tokaris ve İkizce (1991) sahaları keşfedilmiştir. Adıyaman Bölge Müdürlüğü, bölgede sosyal hayatın gelişmesine önemli katkılar sağlamakta, faaliyetlerinde operasyonel verimliliğini ve teknik kapasitesini artırarak bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü tarafından 2012 yılı içerisinde 1 Ocak - 1 Aralık 2012 tarihleri arasında, 2 üretim (2 petrollü), 4 tespit (2 petrollü, 1 tamamlama) ve 16 arama (8 petrollü) kuyusu olmak üzere toplam 22 kuyunun sondajı tamamlanmış ve 6 kuyuda sondaj faaliyetleri devam ediyor. 1 Aralık 2012 itibariyle 47 bin metre sondaj yapılmıştır. 6 kuyuda sondaj faaliyetleri devam etmekte olup, 12 kuyu petrollü olarak tamamlanmıştır. 5 yeni saha keşfi yapılmıştır. Bu sahalar; Altıntop, Dudere, Batı Güven, Kuzey Sarısöğüt ve Bozhüyük'tür. 2012 yılında Adıyaman'da 70 kilometrekare üç boyutlu, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa'da 400 kilometre iki boyutlu sismik yapılmıştır. 2012 yılı Ekim ayı sonu itibariyle kamu ve özel toplamı olmak üzere Türkiye ham petrol üretimi yaklaşık 13,4 milyon varil olup, yüzde 68'lik kısmı (9,08 milyon varil) TPAO tarafından üretilmiştir. Aynı dönemde yapılan üretim miktarları dikkate alındığında Adıyaman bölgesi Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünü gerçekleştirmektedir. Türkiye petrol ihtiyacının yüzde 2'si bölge müdürlüğümüzce üretilmektedir. 2012 yılının ilk 11 ayında, Adıyaman bölgesi 39 üretim sahasındaki 239 kuyudan toplamda 3 milyon 99 bin 409 varil ham petrol üretmiş olup, bunun 2 milyon 847 bin 379 varillik kısmı kendi payıdır. Yıl içinde 14 kuyu yeni olarak devreye alınırken, 2 üretim kuyusu da değişik nedenlerle devre dışı kalmıştır. Bugün itibariyle Adıyaman bölgesi günlük üretimi 9 bin 532 varil olup, Şambayat, Doğu Şambayat, Elbeyi, Doğu Çemberlitaş ve Batı Gökçe sahalarının geliştirme çalışmalarına hızla devam edilmektedir."
Halil Murat Demir, TPAO Bölge Müdürlüğü'nün sosyal faaliyetleri kapsamında bu yıl 5.'si düzenlenen 'Ufukta Umutlar' konulu resim, şiir, öykü ve fotoğraf yarışmasının Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya ve Şanlıurfa'yı kapsayacak şekilde düzenlendiğini kaydetti. - ADIYAMAN
Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünün üretildiği Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Adıyaman Bölge Müdürlüğü, Türkiye'nin petrol ihtiyacının yüzde 2'sini karşılıyor.
Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünün üretildiği Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) Adıyaman Bölge Müdürlüğü, Türkiye'nin petrol ihtiyacının yüzde 2'sini karşılıyor.
TPAO Adıyaman Bölge Müdürü Halil Murat Demir, TPAO'nun kuruluşunun 58'inci yılı nedeniyle düzenlediği basın toplantısında 2012 yılı faaliyetlerinden bahsetti. 58'inci kuruluş yıldönümü nedeniyle düzenlenen 'Ufukta Umutlar' adlı resim, şiir, öykü ve fotoğraf yarışmasının 5.'sinin tanıtım toplantısında konuşan Halil Murat Demir, TPAO'nun Adıyaman bölgesinde yaptığı çalışmalar ile ilgili bilgi verdi.
TPAO'nun Adıyaman bölgesindeki ilk petrol keşfinin 1971 yılında Adıyaman sahasının bulunması ile gerçekleştirdiğini kaydeden Demir, açıklamasında şunları söyledi:
"Arama çalışmalarının sürmesiyle Güney Adıyaman, Kuzey Adıyaman ve Bölükyayla (1977), Çemberlitaş (1982), Çukurtaş (1985), Batı Fırat ve Akpınar (1986) sahaları keşfedilmiştir. Karakuş sahasının 1988 yılında keşfi ile bölgede artırılan arama faaliyetleri sonucu Güney Karakuş (1989), Cendere, Kuzey Karakuş, Beşikli ve Ozan Sungurlu (1990), Doğu Beşikli, Bakacak, Tokaris ve İkizce (1991) sahaları keşfedilmiştir. Adıyaman Bölge Müdürlüğü, bölgede sosyal hayatın gelişmesine önemli katkılar sağlamakta, faaliyetlerinde operasyonel verimliliğini ve teknik kapasitesini artırarak bölge ve ülke ekonomisine katkı sağlamaktadır. TPAO Adıyaman Bölge Müdürlüğü tarafından 2012 yılı içerisinde 1 Ocak - 1 Aralık 2012 tarihleri arasında, 2 üretim (2 petrollü), 4 tespit (2 petrollü, 1 tamamlama) ve 16 arama (8 petrollü) kuyusu olmak üzere toplam 22 kuyunun sondajı tamamlanmış ve 6 kuyuda sondaj faaliyetleri devam ediyor. 1 Aralık 2012 itibariyle 47 bin metre sondaj yapılmıştır. 6 kuyuda sondaj faaliyetleri devam etmekte olup, 12 kuyu petrollü olarak tamamlanmıştır. 5 yeni saha keşfi yapılmıştır. Bu sahalar; Altıntop, Dudere, Batı Güven, Kuzey Sarısöğüt ve Bozhüyük'tür. 2012 yılında Adıyaman'da 70 kilometrekare üç boyutlu, Adıyaman, Gaziantep ve Şanlıurfa'da 400 kilometre iki boyutlu sismik yapılmıştır. 2012 yılı Ekim ayı sonu itibariyle kamu ve özel toplamı olmak üzere Türkiye ham petrol üretimi yaklaşık 13,4 milyon varil olup, yüzde 68'lik kısmı (9,08 milyon varil) TPAO tarafından üretilmiştir. Aynı dönemde yapılan üretim miktarları dikkate alındığında Adıyaman bölgesi Türkiye ham petrol üretiminin yüzde 19,3'ünü gerçekleştirmektedir. Türkiye petrol ihtiyacının yüzde 2'si bölge müdürlüğümüzce üretilmektedir. 2012 yılının ilk 11 ayında, Adıyaman bölgesi 39 üretim sahasındaki 239 kuyudan toplamda 3 milyon 99 bin 409 varil ham petrol üretmiş olup, bunun 2 milyon 847 bin 379 varillik kısmı kendi payıdır. Yıl içinde 14 kuyu yeni olarak devreye alınırken, 2 üretim kuyusu da değişik nedenlerle devre dışı kalmıştır. Bugün itibariyle Adıyaman bölgesi günlük üretimi 9 bin 532 varil olup, Şambayat, Doğu Şambayat, Elbeyi, Doğu Çemberlitaş ve Batı Gökçe sahalarının geliştirme çalışmalarına hızla devam edilmektedir."
Halil Murat Demir, TPAO Bölge Müdürlüğü'nün sosyal faaliyetleri kapsamında bu yıl 5.'si düzenlenen 'Ufukta Umutlar' konulu resim, şiir, öykü ve fotoğraf yarışmasının Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya ve Şanlıurfa'yı kapsayacak şekilde düzenlendiğini kaydetti. - ADIYAMAN
Bilim Adamlarının Son Kehaneti
Geleceğin enerji kaynaklarında petrolün yerini elektrik alacak. Enerji için piller, atık sular ve güneş kullanılacak.
İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EPPAM), gelecekte enerji kaynaklarının nasıl kullanılacağıyla ilgili bir araştırma yaptı. Araştırmaya göre bundan böyle atık sular, piller, karbondioksit, rüzgar ve güneş enerjisi hayatımıza yön verecek. Petrolün hayatımızda ki hakimiyeti son bulurken, elektirik üretimi için de atıl durumda bulunan tüm doğal kaynaklar harekete geçirilecek. Bu projeler içinde kulağa en çılgın gelen ise ‘rüzgar enerjili dönen gökdelen’ projesi. Gökdelen elektriğini her kat arasına yerleştirilmiş yatay rüzgar tribünlerinden elde edecek.
YOSUN YAKITLARI YOLDA
Jetler depolarını bundan böyle tohum yakıtıyla dolduracak. ABD, fosil yakıt kullanımını azaltan temiz ve yeşil enerjiye yöneldi. Bakanlık yosun ve kanoladan donanma için yakıt üretmeye çalışıyor.
Cep’leri Rüzgar Şarj Edecek
Araştırmaya göre cep telefonları için artık rüzgar enerjisinden elektirik üretilecek. Bunun için İngiltere’de kurulan bir çadırda rüzgar enerjisiyle 1 saatte 100 telefonu şarj edecek kadar enerji üretildi. Elektrikli arabalar zaten bilinen ve kullanılmasına ramak kalan bir icad ama buna şimdi lityum-iyon pil sistemiyle çalışan arabalar da ekleniyor. Buna ek olarak havadaki karbondioksiti yakıta çeviren sistemde kısa süre içinde gerçekleşecek. Böylece elektrikli uçaklar apronda yerini alacak.
EBRU BARAN İSTANBUL
11 Ocak 2011
http://www.stargazete.com/guncel/bilim-adamlarinin-son-kehaneti-haber-322633.htm
İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EPPAM), gelecekte enerji kaynaklarının nasıl kullanılacağıyla ilgili bir araştırma yaptı. Araştırmaya göre bundan böyle atık sular, piller, karbondioksit, rüzgar ve güneş enerjisi hayatımıza yön verecek. Petrolün hayatımızda ki hakimiyeti son bulurken, elektirik üretimi için de atıl durumda bulunan tüm doğal kaynaklar harekete geçirilecek. Bu projeler içinde kulağa en çılgın gelen ise ‘rüzgar enerjili dönen gökdelen’ projesi. Gökdelen elektriğini her kat arasına yerleştirilmiş yatay rüzgar tribünlerinden elde edecek.
YOSUN YAKITLARI YOLDA
Jetler depolarını bundan böyle tohum yakıtıyla dolduracak. ABD, fosil yakıt kullanımını azaltan temiz ve yeşil enerjiye yöneldi. Bakanlık yosun ve kanoladan donanma için yakıt üretmeye çalışıyor.
Cep’leri Rüzgar Şarj Edecek
Araştırmaya göre cep telefonları için artık rüzgar enerjisinden elektirik üretilecek. Bunun için İngiltere’de kurulan bir çadırda rüzgar enerjisiyle 1 saatte 100 telefonu şarj edecek kadar enerji üretildi. Elektrikli arabalar zaten bilinen ve kullanılmasına ramak kalan bir icad ama buna şimdi lityum-iyon pil sistemiyle çalışan arabalar da ekleniyor. Buna ek olarak havadaki karbondioksiti yakıta çeviren sistemde kısa süre içinde gerçekleşecek. Böylece elektrikli uçaklar apronda yerini alacak.
EBRU BARAN İSTANBUL
11 Ocak 2011
http://www.stargazete.com/guncel/bilim-adamlarinin-son-kehaneti-haber-322633.htm
Facebook'tan 2011 yılı enerji kullanım istatistiği
Teknoloji devi şirketlerin büyük yatırımlarla faaliyete geçirdikleri veri merkezlerindeki enerji kullanımı, çevre örgütlerinin protestolarına sık sık konu oluyor. Sosyal ağ devi Facebook da 2011 yılındaki enerji kullanımını kamuoyu ile paylaştı.
2011 yılında aylık aktif Facebook kullanıcısının karbon salınımı toplamda 269gr oldu. Bu oran bir orta Latte veya 3 adet muzun karbon salınımına eşit.
Facebook'un ofis, veri merkezi ve diğer tesislerin toplam enerji kullanımı 532 milyon kW/s oldu. Doğaya salınan karbon dioksit ve benzeri sera etkisi yapan gazların miktarı ise 285 000 metrik ton.
Facebook'un enerji kullanımı yüzde 17 tabii gaz, yüzde 13 nükleer enerji, yüzde 23 yenilenebilir enerji, yüzde 27 kömür, yüzde 20 ise diğer enerjiden oluşuyor.
Facebook çevreci yatırımlarına devam ederken, 2015 yılında yüzde 25 yenilenebilir enerji kullanmayı planlıyor. İsveç'teki veri merkezi de dahil olmak üzere Facebook yenilenebilir enerjiye ağırlık veren veri merkezlerini önümüzdeki yıllarda faaliyete sokacak.
2011 yılında aylık aktif Facebook kullanıcısının karbon salınımı toplamda 269gr oldu. Bu oran bir orta Latte veya 3 adet muzun karbon salınımına eşit.
Facebook'un ofis, veri merkezi ve diğer tesislerin toplam enerji kullanımı 532 milyon kW/s oldu. Doğaya salınan karbon dioksit ve benzeri sera etkisi yapan gazların miktarı ise 285 000 metrik ton.
Facebook'un enerji kullanımı yüzde 17 tabii gaz, yüzde 13 nükleer enerji, yüzde 23 yenilenebilir enerji, yüzde 27 kömür, yüzde 20 ise diğer enerjiden oluşuyor.
Facebook çevreci yatırımlarına devam ederken, 2015 yılında yüzde 25 yenilenebilir enerji kullanmayı planlıyor. İsveç'teki veri merkezi de dahil olmak üzere Facebook yenilenebilir enerjiye ağırlık veren veri merkezlerini önümüzdeki yıllarda faaliyete sokacak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2013 Bütçesi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, elektrik üretiminde doğalgazın payının yüzde 41'lere kadar düşürüldüğünü bildirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu'nda Bakanlığın 2013 yılı bütçesini sundu.
Komisyonda yaptığı sunumda, büyümesini özel sektör eliyle gerçekleştiren enerji sektörünün yatırım ortamının iyileştirilmesi, ithalatın azaltılması, yeni santrallerin yapılması ve enerji tasarrufunu ön planda tutan bir planlamaya gittiklerini söyledi.
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını harekete geçirmek için çalıştıklarını kaydeden Yıldız, bunların çevreye rağmen değil, çevreyle beraber yapılacağını kaydetti.
-37,9 trilyon dolarlık yatırım-
Türkiye'nin ve dünyanın enerji talebinin sürekli arttığını ifade eden Yıldız, Uluslararası Enerji Ajansı verilerine göre bu talebi karşılayabilmek için 2011-2035 yılları arasında küresel ölçekte toplam 37,9 trilyon dolar yatırım yapılacağının tahmin edildiğini hatırlattı.
Yıldız, yine Uluslararası Enerji Ajansı'nın tahminlerine göre bugün 12,13 milyar ton eşdeğeri petrol (TEP) olan dünya birincil enerji talebinin, 2035 yılında 18,5 milyar TEP, verimliliğin teşvik edildiği yeni politikalar senaryosuna göre de 16,96 milyar TEP'e ulaşmasının beklendiğini bildirdi.
Türkiye'nin halen dünya ülkeleri arasında birincil enerji tüketiminde 21'inci, petrol tüketiminde 26'ncı, kömür tüketiminde 14'üncü, elektrik tüketiminde 20'inci sırada bulunduğunu belirten Enerji Bakanı Yıldız, öte yandan Türkiye'nin dünyada kömür rezervinde 17'inci, kömür üretiminde 13'üncü, elektrik üretiminde 20'inci, jeotermal enerji kapasitesinde 12'inci, güneş enerji kapasitesinde 27'inci, rüzgar enerjisi kapasitesinde ise 16'ncı ülke konumunda olduğunu ifade etti.
-Elektrik talebinde yıllık yüzde 7-8 artış-
Türkiye'nin enerji talebinin sürekli artış gösterdiğini vurgulayan Yıldız, ülkenin dünyada 2002 yılından bu yana elektrik ve doğalgazda Çin'den sonra en fazla talep artış hızına sahip ikinci büyük ekonomi olduğunu söyledi.
Yüksek büyüme oranlarının sonucu olarak uzun yıllardan beri Türkiye'nin elektrik enerjisi artışının yıllık yüzde 7-8 seviyelerinde gerçekleştiğini anlatan Taner Yıldız, üretim kapasite projeksiyonlarına göre bu artışın önümüzdeki 10 yıllık süreç içinde de devam edeceğini ve yıllık ortalama talep artışının yüksek talep senaryosunda yüzde 7.5, düşük talep senaryosunda ise yüzde 6.5 seviyelerinde oluşmasının öngörüldüğünü bildirdi.
Bakan Yıldız, 2002 yılında 31 bin 846 Megavat (MW) olan elektrik enerjisi kurulu gücünün 2012 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 55 bin 785 MW'ye, 2002 yılında 300 olan elektrik üretim santrali sayısının ise bu yılın Ekim ayı sonu itibariyle 743'e yükseldiğini kaydetti.
-Doğalgaz kullanımı-
Bakan Yıldız, doğalgazın kullanılmaya başlandığı 1987 yılında 500 milyon metreküp olan yıllık yurtiçi doğalgaz tüketiminin bu yıl bitimine kadar 48,5 milyar metreküpe ulaşacağını dile getirdi.
Elektrik üretiminde doğalgazın payının giderek azaldığına işaret eden Yıldız, şu anda üretimde doğalgazın payının yüzde 41'lere kadar düşürülmüş durumda olduğunu dile getirdi.
Yenilenebilir enerji kaynaklarının payını artırabilmek için hem yasal altyapı çalışmalarını hem de sektörü harekete geçirecek kapsamlı çalışmaları yürüttüklerini ifade eden Yıldız, 2002 yılında 12 bin 241 MW olan hidrolik kurulu gücünün bu yıl Ekim sonu itibariyle 18 bin 747 MW'ye, rüzgar enerjisi kurulu gücünün ise 2 bin 106 MW'ye ulaştığını söyledi.
Jeotermal enerji arama çalışmalarının hızlandırıldığını anlatan Yıldız, 2002 yılında 12 bin 277 MW olan yenilenebilir enerji kaynaklarının gücünün yüzde 65 oranında artarak 2012 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 21 bin 114 MW'ye ulaştığını bildirdi.
-Kömür arama hamlesi-
Türkiye'nin kömür potansiyelini ortaya çıkartmak ve Elektrik Üretim Anonim Şirketi (EÜAŞ) uhdesinde bulunan kömür sahalarının da santral yapma koşuluyla özel sektöre devredilmesi projeleri hakkında da bilgi veren Yıldız, ''Elektrik üretiminde kullanılan yerli kaynaklarımızdan linyitten elde edilebilecek elektrik enerjisi üretim potansiyeli olarak, MTA tarafından yeni keşfedilen sahalarla birlikte ülkemizde 17 bin MW santral kurulabilecek güce sahip linyit rezervi bulunmaktadır'' dedi.
Bu yıl Adana-Tufanbeyli ve Soma-Deniş kömür sahalarının santral yapılmak üzere özel sektöre devredildiğini hatırlatan Yıldız, Bursa-Davutlar ve Harmanalanı sahaları için 1 Kasım 2012 tarihinde ihaleye çıkıldığını ve kazanan firma ile önümüzdeki günlerde sözleşme imzalanacağını söyledi.
Bakan Yıldız, Afşin-Elbistan kömür havzasına çok önem verdiklerini ve bununla alakalı görüştükleri firmaların tekliflerini önümüzdeki hafta kamuoyu ile paylaşacaklarını da açıkladı.
Deniz araştırmaları teknolojilerinin büyük hızla ilerlemesi soncu birçok ülkenin, kutuplar da dahil tüm denizlerde doğal kaynakların tespit edilmesi yönünde yoğun bir yarışın içerisine girdiğini kaydeden Yıldız, Türkiye'nin de MTA tarafından modern, ulusal yeni bir araştırma gemisinin temin edilmesi sonucunda, açık denizlerde 2 ve 3 boyutlu derin sismik araştırma kapasitesine sahip olarak bu konudaki dışa bağımlılıktan kurtulacağını ifade etti.
-Petrol ve doğalgaz arama yatırımları-
Petrol ve doğalgaz yurtiçi arama yatırımlarının 2002 yılına oranla yaklaşık 15 kat artırıldığını kaydeden Yıldız, 2002 yılı sonunda 42 milyon dolar olan yurtiçi toplam arama yatırımının, 2012 yılında 610 milyon dolar olarak planlandığını anımsattı.
Yıldız, ''2002 yılında 47 bin metre olan sondaj metrajı 2012 yılında 247 bin 550 metre olarak öngörülmüş olup, 2012 Ekim ayı sonu itibariyle 148 bin 428 metre olarak gerçekleşme sağlanmıştır'' dedi.
TPAO'nun yurtiçi çalışmalarını Karadeniz ve Akdeniz'de yoğunlaştırdığını, yurtdışında ise Azerbaycan, Irak, Libya, Kazakistan, Afganistan, Kolombiya ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde çalışmalar yürüttüğünü anlatan Enerji Bakanı, Ekim sonu itibariyle halen Türkiye'de 52 adet petrol arama ve üretim şirketinin, 385 adet arama ve 83 adet işletme ruhsatıyla faaliyet gösterdiğini söyledi.
Yıldız, 2002 yılında yaklaşık 700 milyon dolar olan maden ihracatının, bu yılın sonunda 3 milyar 355 milyon ton olarak gerçekleşeceğini kaydetti.
Bor madeninin özelleştirme programına alınmayan önemli ve stratejik madenlerden biri olduğunu vurgulayan Yıldız, ''Borun özelleştirilmesiyle ilgili zihnimizde bir şey barındırmıyoruz. Ancak, hizmet alımlarıyla ilgili bir takım çalışmaları sürdürüyoruz'' diye konuştu.
-Nükleer santral-
Hızla artan enerji ihtiyacının sadece yerli kaynaklardan karşılanamayacağını ve bu nedenle nükleer santrallerin bir zorunluluk olduğunu ifade eden Yıldız, ''2023 yılına kadar 2 nükleer güç santralenin devreye alınması ve 3. santral inşasına başlanması ile nükleer enerjinin elektrik enerjisi üretimi içerisindeki payının artırılması hedeflenmektedir'' dedi.
Bu çerçevede Mersin Akkuyu bölgesinde kurulması planlanan nükleer santral projesi hakkında bilgi veren Yıldız, projeye sahasında halen zemin etüt çalışmalarının sürdürüldüğünü ifade etti. Yıldız, ''İlgili kurumlardan izin, lisans ve ruhsatlar alındıktan sonra inşaat süreci başlayacak ve en geç 7 yıl içerisinde santralın birinci ünitesi ticari işletmeye alınacaktır'' diye konuştu.
Bakan Yıldız, Bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşlarının yürütmekte oldukları projelere 2013 yılı için tahsisi öngörülen toplam ödenek miktarının 5 milyar lira olduğunu, Bakanlık merkez teşkilatına 2013 yılı bütçesi olarak da toplam 201,93 milyon lira ödenek tahsis edildiğini bildirdi.
Bakan Yıldız: TANAP’ta güzergah belirme çalışmaları sürüyor
KAYSERİ - Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi'nin (TANAP) Nabucco'nun yükünü hafifleten önemli bir proje olduğunu ifade etti. Çalışmaların sürdüğünü dile getiren Yıldız, TANAP'ta güzergah ve ortaklık konusunda hızlı bir çalışma olduğu, BP ve Total’inde projeye dahil olabileceğini söyledi.
Bakan Taner Yıldız, Kayseri Dünya Ticaret Merkezi'nde Gaz&Power Dergisi tarafından düzenlenen 3. Türkiye Enerji Zirvesi'nin açılışında birinci özel oturumuna katıldı. Gaz&Power Yayın Grubu Başkan Sertaç Komsuoğlu ile yayın grubunun Ankara Temsilcisi Aylin Bilekli'nin sorularını yanıtlayan Yıldız, Türkiye'nin enerji politikası ve stratejinin şeffaflık, liberalleşme ve yerli ile yenilenebilir kaynaklara ağırlık verilmesi doğrultusunda önemli ve ciddi adımlar attığını ifade etti.
Azerbaycan ile yürütülen TANAP projesinin Nabucco Doğalgaz Boru Hattı Projesinin yükünü hafifleteceğini vurgulayan Bakan Yıldız, TANAP'ın sanayiyi peşinden sürükleyen ve istihdama katkı sağlayan önemli bir proje olduğuna dikkat çekti. Yıldız, Türkiye'nin yerli ve yenilenebilir kaynakların yanında nükleer enerji önceliğinin de devam ettiğini, Sinop'ta yapılması planlanan santralle ilgilenen 4 ülkeden ikisinin biraz daha öne çıktığını açıkladı.
Konuşmanın ardından Yıldız, anaokulu öğrencilerinin 'Enerji' konulu resim sergisini gezdi ve resimleri çizen çocuklarla bir süre sohbet etti.
http://www.haberler.gen.al/2012-10-11/bakan-yildiz-tanapta-guzergah-belirme-calismalari-suruyor/
Gerginlik enerji fiyatlarını artırır mı?
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Suriye arasındaki gerilim enerji fiyatları üzerindeki etkisine ilişkin olarak, “Böyle bir gerginliğin sonucunda elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artmasını beklemek yanlış olur.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Suriye arasındaki gerilim enerji fiyatları üzerindeki etkisine ilişkin olarak, “Böyle bir gerginliğin sonucunda elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artmasını beklemek yanlış olur. Bizim böyle bir beklentimiz yok. O açıdan herkesin müsterih olmasını istiyoruz” dedi. Yıldız Suriye ile savaş olacağını sanmadığını bildirdi. Yıldız, ATO Congresium’da Global Enerji Derneği tarafından düzenlenen, 5. Uluslararası Enerji Kongresi ve Fuarı’na katıldı. Burada enerji piyasaları üzerine bir konuşma yapan Bakan Yıldız, enerji sektörüne yön verenlerin, insanları hiçe sayan bir anlayışa sahip olmaması gerektiğini, farklı coğrafyalarda hala 1.4 milyar insanın elektriğe ulaşamadığına işaret etti. Dünyada 2050 yılına kadar enerjinin yüzde 50′sinin petrol ve doğalgazdan, yüzde 30′unun kömürden, yüzde 10′unun nükleerden ve geri kalan yüzde 10′un ise yenilenebilir enerjiden karşılanacağı beklentisini yineleyen Bakan Yıldız, “Bugün Türkiye’nin yenilenebilir enerji kaynaklarından elde ettiği yüzde 25′lik enerji oranı, dünya ve Avrupa’nın 2035 yılındaki hedefine denk geliyor” dedi.
Yıldız, Türkiye’nin 195 ülke arasında hidroelektrik kaynaklar açısından 11′ini, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’da 17′nci, jeotermal kaynaklar bakımından 12′nci, rüzgar açısından 16′ncı, güneş enerjisi kapasitesinde de 27′nci sırada olduğuna dikkat çekerken, 2012 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’dan daha hızlı büyüyen bir enerji sektörü ile karşılaşıldığını vurguladı. Konuşmasının ardından konferans çıkışında gazetecilerin sorularını da cevaplayan Bakan Yıldız, Türkiye ile Suriye arasındaki gerilim enerji fiyatlarını artırıp artırmayacağına ilişkin bir soru üzerine, “Türkiye’den Suriye’ye verilen elektriğin ve Suriye üzerinden geçip Irak’a giden bir su kaynağının olduğunu biliyoruz. O açıdan böyle bir gerginliğin sonucunda, elektrik ve doğalgaz fiyatlarının artmasını beklemek yanlış olur. Bizim böyle bir beklentimiz yok. O açıdan herkesin müsterih olmasını istiyoruz” diye yanıtladı.
Suriye halkıyla değil, Suriye rejiminin yaptığı yanlışlarla ilgiliyiz
Türkiye’den Suriye’ye elektrik verilmeye devam edildiğini de açıklayan Bakan Yıldız, “Biz, insanlık dramına dönüşen, 30 binden fazla kişinin öldüğü, her gün ölenlerin sayısının arttığı bir ortamdan balsediyoruz. Biz, Suriye halkıyla değil, Suriye rejiminin yaptığı yanlışlarla ilgiliyiz. O yüzden biz, Suriye halkı ile oradaki masum insanlarla alakalı bir yaptırımdan bahsetmiyoruz” diye konuştu. Suriye ile gerginliğin sıcak savaşa dönüşme olasılığının sorulması üzerine Yıldız, “Ben o noktaya geleceğini düşünmüyorum” karşılığını verdi.
Yayınlanma Tarihi: 05.10.2012 11:31:37
http://www.enerjihaber.com/gerginlik_enerji_fiyatlarini_artirir_mi-gundem-haber-1377.html
Nabucco ve TANAP hatları için yerli vana
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın açılışını yaptığı EIF 2012 Enerji Kongresi’nde VASTAŞ’ın ürettiği Türkiye’nin en büyük doğal gaz boru hattı valfi görücüye çıktı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın açılışını yaptığı EIF 2012 Enerji Kongresi’nde VASTAŞ’ın ürettiği Türkiye’nin en büyük doğal gaz boru hattı valfi görücüye çıktı. Yıldız açılışın ardından Enerji Kongresinde katılımcılara seslendi. Yıldız daha sonra VASTAŞ CEO’su Nedim Ergin ile birlikte Türkiye’nin en büyük doğal gaz boru hattı valfini çalıştırdı. Yıldız şirket yetkililerine çalışmaları için teşekkür ederek başarılarından dolayı kutladı.
Doğalgaz projelerinde bugüne kadar kullanılan en büyük boru hattı vanaları 40 inç olurken, Nabucco ve TANAP gibi projeleride yer alması beklenen VASTAŞ ilk defa 56 inç vana ve aktuatör prototipini üretti. 7 bin çeşitlik valf ve aktuatör ürün portföyü ile dünyada sayılı doğalgaz ve petrol projelerinde boy gösteren VASTAŞ halen 70’e yakın ülkeye ihracat yapıyor. Valf, güç ünitesi, enstrümantasyon ve otomasyon ile komple kombine bir sistem sunan VASTAŞ, dünyada kombine üretim yapan ilk 10, Avrupa’da ise ilk 3’de yer alıyor.
VASTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Ergin açıklamasında ‘56inçlik vana ve aktuatörü geleceğin projelerine hazırlık olmak üzere, tedarikçilerimizin de dahil olduğu bir ARGE ekibi ile ürettik. Bundan heyecan duyuyoruz. Bu ürünler boru hattının en stratejik ürünleridir, Türk mühendis ve işçisinin başarısını göstermektedir.’ dedi.
Yayınlanma Tarihi: 05.10.2012 11:43:42
http://www.enerjihaber.com/nabucco_ve_tanap_hatlari_icin_yerli_vana-gundem-haber-1381.html
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız’ın açılışını yaptığı EIF 2012 Enerji Kongresi’nde VASTAŞ’ın ürettiği Türkiye’nin en büyük doğal gaz boru hattı valfi görücüye çıktı. Yıldız açılışın ardından Enerji Kongresinde katılımcılara seslendi. Yıldız daha sonra VASTAŞ CEO’su Nedim Ergin ile birlikte Türkiye’nin en büyük doğal gaz boru hattı valfini çalıştırdı. Yıldız şirket yetkililerine çalışmaları için teşekkür ederek başarılarından dolayı kutladı.
Doğalgaz projelerinde bugüne kadar kullanılan en büyük boru hattı vanaları 40 inç olurken, Nabucco ve TANAP gibi projeleride yer alması beklenen VASTAŞ ilk defa 56 inç vana ve aktuatör prototipini üretti. 7 bin çeşitlik valf ve aktuatör ürün portföyü ile dünyada sayılı doğalgaz ve petrol projelerinde boy gösteren VASTAŞ halen 70’e yakın ülkeye ihracat yapıyor. Valf, güç ünitesi, enstrümantasyon ve otomasyon ile komple kombine bir sistem sunan VASTAŞ, dünyada kombine üretim yapan ilk 10, Avrupa’da ise ilk 3’de yer alıyor.
VASTAŞ Yönetim Kurulu Başkanı Nedim Ergin açıklamasında ‘56inçlik vana ve aktuatörü geleceğin projelerine hazırlık olmak üzere, tedarikçilerimizin de dahil olduğu bir ARGE ekibi ile ürettik. Bundan heyecan duyuyoruz. Bu ürünler boru hattının en stratejik ürünleridir, Türk mühendis ve işçisinin başarısını göstermektedir.’ dedi.
Yayınlanma Tarihi: 05.10.2012 11:43:42
http://www.enerjihaber.com/nabucco_ve_tanap_hatlari_icin_yerli_vana-gundem-haber-1381.html
_İran'da nükleerci uzmanını bombaladılar
İran'ın başkenti Tahran güne bombalı saldırıyla uyandı. Tahran Üniversitesi yakınlarındaki bombalı saldırıda bir profesör yaşamını yitirirken, iki kişi de yaralandı. İran saldırıdan İsrail'i sorumlu tuttu.
Tahran Üniversitesi yakınlarında Profesör Mustafa Ahmedi-Ruşen'in seyir halindeki otomobiline, motosikletli bir saldırgan bomba yapıştırarak kayıplara karıştı.
Saldırıda nükleer bilimadamı olan Ahmedi-Ruşen hayatını kaybederken iki kişi de yaralandı.
Tahran vali yardımcısı Sefer Ali Baratlo bombalı saldırının İsrail'in bilimadamlarına karşı gerçekleştirdiği yeni bir saldırı olduğunu söyledi.
Saldırıda öldürülen 32 yaşındaki nükleer fizikçi Ahmedi Ruşen, İsfahan'daki Natanz nükleer tesislerinde uranyum zenginleştirilmesi departmanında çalışıyordu.
ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE BENZER SALDIRI
İran'ın tanınmış nükleer bilimadamlarından Macid Şahriri 11 Ocak 2010 yılında benzer bir yöntemle öldürülmüştü. Şahriri otomobiliyle sehir halindeyken, bir motosikletlinin aracına mıknatıslı bir bombayı yapıştırması sonucu hayatını kaybetmişti. İran saldırının Şahriri'nin ölüm yıldönümüne gelmesine dikkat çekti.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi Davani de benzer bir saldırıdan kurtulmayı başardı.
Yine Ocak 2010 tarihinde başka bir İranlı nükleer fizikçi olan Mesud Ali Muhammedi başkent Tahran'da bombalı saldırıda öldürülmüştü.
EnerjiHaber
Tahran Üniversitesi yakınlarında Profesör Mustafa Ahmedi-Ruşen'in seyir halindeki otomobiline, motosikletli bir saldırgan bomba yapıştırarak kayıplara karıştı.
Saldırıda nükleer bilimadamı olan Ahmedi-Ruşen hayatını kaybederken iki kişi de yaralandı.
Tahran vali yardımcısı Sefer Ali Baratlo bombalı saldırının İsrail'in bilimadamlarına karşı gerçekleştirdiği yeni bir saldırı olduğunu söyledi.
Saldırıda öldürülen 32 yaşındaki nükleer fizikçi Ahmedi Ruşen, İsfahan'daki Natanz nükleer tesislerinde uranyum zenginleştirilmesi departmanında çalışıyordu.
ÖLÜM YILDÖNÜMÜNDE BENZER SALDIRI
İran'ın tanınmış nükleer bilimadamlarından Macid Şahriri 11 Ocak 2010 yılında benzer bir yöntemle öldürülmüştü. Şahriri otomobiliyle sehir halindeyken, bir motosikletlinin aracına mıknatıslı bir bombayı yapıştırması sonucu hayatını kaybetmişti. İran saldırının Şahriri'nin ölüm yıldönümüne gelmesine dikkat çekti.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Feridun Abbasi Davani de benzer bir saldırıdan kurtulmayı başardı.
Yine Ocak 2010 tarihinde başka bir İranlı nükleer fizikçi olan Mesud Ali Muhammedi başkent Tahran'da bombalı saldırıda öldürülmüştü.
EnerjiHaber
____İran Krizi Uzakdoğu'daki Petrol Fiyatlarını Yükseltti
Batı ülkelerinin İran'dan petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımı, Uzak Doğu'daki petrol fiyatlarını yükselmesine sebep oldu. Batı ülkelerinin İran'dan petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımı, Uzak Doğu'daki petrol fiyatlarını yükselmesine sebep oldu.
Batı dünyası ile İran arasındaki restleşmeler, Uzak Doğu'daki petrol fiyatlarını hareketlendirdi. ABD'nin İran'dan petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımını gündeme getirmesi ile Tahran yönetiminin de buna Hürmüz Boğazı'nı kesmekle tehdit etmesi başta Japonya ve Güney Kore olmak üzere Asya'nın sanayi devlerinde petro-kimya ürünlerinin fiyatlarını aniden yükselmesine sebep oldu.
Güney Kore'de hafta başında bin 900 won (1,64 Dolar) olan benzinin litre fiyatı bugün bin 935 wona (1,67 Dolar) yükseldi. Uzmanlar İran krizinin devam etmesi halinde petrol fiyatlarında gözlenen artışın devam edeceğini ifade etti. Güney Kore popüler gazetelerinden Hankyore'nin haberinde göre, Batı dünyası ile İran arasındaki gerginliğin bir sene sürmesi ülkedeki benzin fiyatları dışında enflasyonu da artıracak. Haberde uzmanların yaklaşık yüzde 3 civarlarında seyreden enflasyon değerinin yaşanan krizin ilerlemesi ile 7'ye yükseleceğinden endişelendiği kaydedildi.
ABD'nin İran'a petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımına bugün destek veren Japonya'da ise petro-kimya ürünlerindeki dalgalanma geçen hafta başladı. Geçtiğimiz hafta motor yağları fiyatlarında artış görülen Japonya'da son günlerde benzin fiyatlarında da yükselme başladı. Hafta başında 137 yen (1,78 Dolar) olan benzinin litre fiyatı bugün itibari ile 140 yeni (1,82 Dolar) geçti. İran'dan petrol alımını azaltacaklarını duyuran Japonya'da petrol fiyatlarının bir süre daha artacağı öngörülüyor.
(Cihan Haber Ajansı) 12.01.2012
Batı dünyası ile İran arasındaki restleşmeler, Uzak Doğu'daki petrol fiyatlarını hareketlendirdi. ABD'nin İran'dan petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımını gündeme getirmesi ile Tahran yönetiminin de buna Hürmüz Boğazı'nı kesmekle tehdit etmesi başta Japonya ve Güney Kore olmak üzere Asya'nın sanayi devlerinde petro-kimya ürünlerinin fiyatlarını aniden yükselmesine sebep oldu.
Güney Kore'de hafta başında bin 900 won (1,64 Dolar) olan benzinin litre fiyatı bugün bin 935 wona (1,67 Dolar) yükseldi. Uzmanlar İran krizinin devam etmesi halinde petrol fiyatlarında gözlenen artışın devam edeceğini ifade etti. Güney Kore popüler gazetelerinden Hankyore'nin haberinde göre, Batı dünyası ile İran arasındaki gerginliğin bir sene sürmesi ülkedeki benzin fiyatları dışında enflasyonu da artıracak. Haberde uzmanların yaklaşık yüzde 3 civarlarında seyreden enflasyon değerinin yaşanan krizin ilerlemesi ile 7'ye yükseleceğinden endişelendiği kaydedildi.
ABD'nin İran'a petrol ithalatını sınırlandırma yaptırımına bugün destek veren Japonya'da ise petro-kimya ürünlerindeki dalgalanma geçen hafta başladı. Geçtiğimiz hafta motor yağları fiyatlarında artış görülen Japonya'da son günlerde benzin fiyatlarında da yükselme başladı. Hafta başında 137 yen (1,78 Dolar) olan benzinin litre fiyatı bugün itibari ile 140 yeni (1,82 Dolar) geçti. İran'dan petrol alımını azaltacaklarını duyuran Japonya'da petrol fiyatlarının bir süre daha artacağı öngörülüyor.
(Cihan Haber Ajansı) 12.01.2012
_İran Yine Meydan Okudu
İran'ın olası bir askeri saldırıda dünya petrollerinin yüzde 40;ının transfer edildiği Hürmüz Boğazı'nı kapatmakla yetinmeyeceği, tüm savunma imkanlarını kullanacağı bildirildi.
Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, İran;ın savunma gücü ve olası tehditlere ilişkin Mehr haber ajansına yaptığı açıklamada, olası bir tehdit karşısında ülkenin tüm imkanlarından yararlanılacağını söyledi.
Devrim Muhafızları olarak, ülkeyi her türlü tehditten korumaya hazır olduklarını belirten Caferi, tüm savaş yöntemlerine karşı tedbir aldıklarını ifade etti.
Tümgeneral Caferi, olası bir ABD ve İsrail askeri saldırısında Hürmüz Boğazı;nın kapatılmasıyla ilgili olarak şunları kaydetti: "Hürmüz;ün stratejik konumunu dikkate aldığımızda bu, hiçbir zaman gündemimizin dışında kalmadı. Dahası biz bununla (Hürmüz Boğazı;nı kapatmak) yetinmeyecek, açık sularda düşmana karşılık vereceğiz."
Devrim Muhafızlarının geçen haftadan beri devam eden füze tatbikatına da değinen Caferi, bu tatbikatta yer altındaki füze hangarlarının ilk kez denendiğini, fırlatılan füzelerin de İran;ın füze gücünün sadece küçük bir bölümünü ortaya koyduğunu belirtti.
AA
Devrim Muhafızları Komutanı Tümgeneral Muhammed Ali Caferi, İran;ın savunma gücü ve olası tehditlere ilişkin Mehr haber ajansına yaptığı açıklamada, olası bir tehdit karşısında ülkenin tüm imkanlarından yararlanılacağını söyledi.
Devrim Muhafızları olarak, ülkeyi her türlü tehditten korumaya hazır olduklarını belirten Caferi, tüm savaş yöntemlerine karşı tedbir aldıklarını ifade etti.
Tümgeneral Caferi, olası bir ABD ve İsrail askeri saldırısında Hürmüz Boğazı;nın kapatılmasıyla ilgili olarak şunları kaydetti: "Hürmüz;ün stratejik konumunu dikkate aldığımızda bu, hiçbir zaman gündemimizin dışında kalmadı. Dahası biz bununla (Hürmüz Boğazı;nı kapatmak) yetinmeyecek, açık sularda düşmana karşılık vereceğiz."
Devrim Muhafızlarının geçen haftadan beri devam eden füze tatbikatına da değinen Caferi, bu tatbikatta yer altındaki füze hangarlarının ilk kez denendiğini, fırlatılan füzelerin de İran;ın füze gücünün sadece küçük bir bölümünü ortaya koyduğunu belirtti.
AA
İran Petrolü Depolamaya Başladı
Amerika Birleşik Devletleri'nin petrol ambargosuyla karşı karşıya bulunan İran'ın, petrolünü satacak ülke bulmakta zorlandığı bildirildi.
İran, çıkarttığı petrolü denizdeki tankerlerde depoluyor. Denizcilik kaynakları, depo olarak kullanılan tanker sayısının 2'den 4'e çıkarıldığını bildirdi.
Uzmanlar, alıcı bulamasa bile, petrol sahalarındaki basıncı düşürmemek için İran'ın petrol üretimini önemli oranda düşüremeyeceğini kaydediyor.
Avrupa Birliği'nin İran'a ambargo konusunu 23 Ocakta ele alması bekleniyor. Avrupa Birliği ülkeleri, yeni ihracatçılar bulununcaya kadar, mevcut ithalat sözleşmelerinin iptal edilmemesini istiyor. Bu süre de 1 yıl olarak hesaplanıyor. Petrol bakımından İran'a bağımlı olan Yunanistan, ambargonun yürürlüğe gireceği tarihin daha da ileri atılması için temaslarda bulunuyor.
Bu arada Japonya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri nezdinde girişimde bulunarak, İran'dan petrol alımının durdurulması halinde, açığı bu ülkelerin kapatmasını istedi.
Çin'in de fiyat anlaşmazlığı yüzünden bu ay ve gelecek ay için İran'dan petrol siparişini azalttığı, Çin Başbakanının gelecek hafta Suudi Arabistan'a yapacağı ziyarette, petrol ithalatının önemli bir gündem maddesi olabileceği kaydediliyor. Diğer ülkelerin İran'dan petrol ithalatından vazgeçmeleri halinde, Çin'in Tahran yönetimi ile pazarlıkta elinin güçleneceği de gelen haberler arasında.
Öte yandan İran'dan petrol ithalatının durması halinde, Suudi Arabistan'ın arz kapasitesinin de sınırlı olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, Suudi Arabistan'ın petrol üretimini günde 10 milyon varile çıkararak, azami kapasitesine yaklaştığını kaydediyor.
Amerika Birleşik Devletleri İran'dan petrol almıyor, ancak son yaptırım, İran Merkez Bankası ile iş yapan bütün finans kuruluşlarının kara listeye alınmasını öngörüyor.
11 Ocak 2012 12:10 - TRT Haber
İran, çıkarttığı petrolü denizdeki tankerlerde depoluyor. Denizcilik kaynakları, depo olarak kullanılan tanker sayısının 2'den 4'e çıkarıldığını bildirdi.
Uzmanlar, alıcı bulamasa bile, petrol sahalarındaki basıncı düşürmemek için İran'ın petrol üretimini önemli oranda düşüremeyeceğini kaydediyor.
Avrupa Birliği'nin İran'a ambargo konusunu 23 Ocakta ele alması bekleniyor. Avrupa Birliği ülkeleri, yeni ihracatçılar bulununcaya kadar, mevcut ithalat sözleşmelerinin iptal edilmemesini istiyor. Bu süre de 1 yıl olarak hesaplanıyor. Petrol bakımından İran'a bağımlı olan Yunanistan, ambargonun yürürlüğe gireceği tarihin daha da ileri atılması için temaslarda bulunuyor.
Bu arada Japonya, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri nezdinde girişimde bulunarak, İran'dan petrol alımının durdurulması halinde, açığı bu ülkelerin kapatmasını istedi.
Çin'in de fiyat anlaşmazlığı yüzünden bu ay ve gelecek ay için İran'dan petrol siparişini azalttığı, Çin Başbakanının gelecek hafta Suudi Arabistan'a yapacağı ziyarette, petrol ithalatının önemli bir gündem maddesi olabileceği kaydediliyor. Diğer ülkelerin İran'dan petrol ithalatından vazgeçmeleri halinde, Çin'in Tahran yönetimi ile pazarlıkta elinin güçleneceği de gelen haberler arasında.
Öte yandan İran'dan petrol ithalatının durması halinde, Suudi Arabistan'ın arz kapasitesinin de sınırlı olduğu belirtiliyor. Uzmanlar, Suudi Arabistan'ın petrol üretimini günde 10 milyon varile çıkararak, azami kapasitesine yaklaştığını kaydediyor.
Amerika Birleşik Devletleri İran'dan petrol almıyor, ancak son yaptırım, İran Merkez Bankası ile iş yapan bütün finans kuruluşlarının kara listeye alınmasını öngörüyor.
11 Ocak 2012 12:10 - TRT Haber
Akdeniz'de Rumlara Karşı Dev Adım
TPAO ile Shell arasında Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde petrol arama, üretim ve paylaşım anlaşması imzalandı.
Rum-İsrail ittifakı ABD'li Noble şirketi ile Güney Kıbrıs açıklarında sondaj çalışmalarına devam ederken, Türkiye dev bir hamleye imza attı. Milli petrol şirketi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile dünyanın önde gelen petrol şirketlerinden Shell arasında Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde petrol arama, üretim ve paylaşım anlaşması imzalandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın şahitliğinde gerçekleşen iki anlaşmaya TPAO adına Genel Müdür Mehmet Uysal, Shell adına da Royal Dutch Shell Uuluslararası Arama ve Üretim Başkanı Malcolm Brinded imza koydu.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, imza töreninde yaptığı açıklamada, "Bu imza spekülasyondan uzak teknik çalışmanın bir ürünü. İki tarafa da hayırlı olsun" dedi.
Anlaşma kapsamında Antalya açıklarında sondaj kazılacak. 2 bin 500 metre deniz derinliğine sahip olan bölgede sondaj masraflarını Shell karşılayacak. Sondajı yapacak dev platformu Shell getirecek. Çalışmalar 2012 sonuna kadar sürecek, işlenmesi 2014'ü bulacak.
Rum-İsrail ittifakı ABD'li Noble şirketi ile Güney Kıbrıs açıklarında sondaj çalışmalarına devam ederken, Türkiye dev bir hamleye imza attı. Milli petrol şirketi Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ile dünyanın önde gelen petrol şirketlerinden Shell arasında Akdeniz ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde petrol arama, üretim ve paylaşım anlaşması imzalandı.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın şahitliğinde gerçekleşen iki anlaşmaya TPAO adına Genel Müdür Mehmet Uysal, Shell adına da Royal Dutch Shell Uuluslararası Arama ve Üretim Başkanı Malcolm Brinded imza koydu.
Enerji Bakanı Taner Yıldız, imza töreninde yaptığı açıklamada, "Bu imza spekülasyondan uzak teknik çalışmanın bir ürünü. İki tarafa da hayırlı olsun" dedi.
Anlaşma kapsamında Antalya açıklarında sondaj kazılacak. 2 bin 500 metre deniz derinliğine sahip olan bölgede sondaj masraflarını Shell karşılayacak. Sondajı yapacak dev platformu Shell getirecek. Çalışmalar 2012 sonuna kadar sürecek, işlenmesi 2014'ü bulacak.
Yenilenebilir Enerji Yatırımları Fosil Yakıt Yatırımlarını Geçti
Gelişen teknoloji ve artan fosil yakıtları fiyatları gibi nedenlerden değişen
şartlar geçen yıl enerji yatırımlarında bir ilkin yaşanmasını sağladı. Bloomberg New Energy Finance tarafından yapılan değerlendirmeye göre yenilenebilir enerji proje yatırımları, fosil yakıtla çalışan proje yatırımlarını geçti. Rakamlarla ifade edersek geçtiğimiz yıl içersinde yenilebilir enerji yatırımlarına toplam 187 milyar dolar harcanırken fosil yakıtla çalışan projelere 157 milyar dolar harcandı.
Arada çok ciddi bir fark olmasa da doğalgaz dönüşüm ve kömür santrallerine ilginin azaldığını gösteren sonuçlar, güneş ve rüzgar enerji yatırımlarının kömürün karşısında daha rekabetçi hale geldiğini kanıtlıyor. Güneş panelleri başta, dünya çapında bireysel yenilenebilir enerji yatırımlarında artış olduğunu da gösteren sonuçlar iklim değişikliğinin etkilerinin arttığı zamanda
iyi bir haber olarak geldi.
şartlar geçen yıl enerji yatırımlarında bir ilkin yaşanmasını sağladı. Bloomberg New Energy Finance tarafından yapılan değerlendirmeye göre yenilenebilir enerji proje yatırımları, fosil yakıtla çalışan proje yatırımlarını geçti. Rakamlarla ifade edersek geçtiğimiz yıl içersinde yenilebilir enerji yatırımlarına toplam 187 milyar dolar harcanırken fosil yakıtla çalışan projelere 157 milyar dolar harcandı.
Arada çok ciddi bir fark olmasa da doğalgaz dönüşüm ve kömür santrallerine ilginin azaldığını gösteren sonuçlar, güneş ve rüzgar enerji yatırımlarının kömürün karşısında daha rekabetçi hale geldiğini kanıtlıyor. Güneş panelleri başta, dünya çapında bireysel yenilenebilir enerji yatırımlarında artış olduğunu da gösteren sonuçlar iklim değişikliğinin etkilerinin arttığı zamanda
iyi bir haber olarak geldi.
İsrail'in Kanatları Altında Sondaj
Akdeniz’de gerilime neden olan Kıbrıs Rum yönetiminin sondaj çalışmaları dün başladı. İsrail’in savaş gemisi ve uçaklarla petrol ve gaz arama faaliyetlerine destek verdiği belirtildi.
Platforma personelleri taşıyacak helikopter de dün saat 11.15 sıralarında platforma gitti. Platformda çalışacak 3 Amerikalı, 1 de İsrailli personelin helikopterle platforma gittiği belirtildi.
Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen doğalgaz aramak için ilk çalışmayı önceki akşam başlattı. Amerikan Noble Energy şirketinin, Güney Kıbrıs açıklarında “Afrodit” ismiyle anılan 12. parseldeki sondaj işlemleri 24 boyunca aralıksız devam edecek. Rum Ticaret Bakanı Andonis Pashalidis, Rum medyası aracılığıyla sondaj çalışmasının başladığını duyurdu. Rum Milli Muhafız Ordusu’nun da (RMMO) kırmızı alarma geçtiği bildirildi. Sondaj çalışmalarını da İsrail donanmasına ait savaş gemileri ve casus uçakların koruduğu bildirildi.
ÇALIŞMALAR İYİ GİDİYOR
Rum Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Enerji Dairesi Müdürü Solon Kasinis de, 12. parselde doğalgaz çıkarılması amacıyla sondaj çalışmalarına önceki akşamdan itibaren başlandığını doğruladı. Kasinis, çalışmaların 24 saat temelinde yapıldığını ve şu an için iyi gittiğini vurguladı.
CASUS UÇAKLAR KORUYOR
Rum radyosu da, Noble Enery şirketinin platformunun üzerinde İsrail insansız casus uçaklarının uçuş yaptıklarını ve İsrail donanmasına ait gemilerin de platformun doğusunda görüldüklerini duyurdu. Hükümet Sözcüsü Vekili Hristos Hristofidis de, hükümet olarak gerekli gördüklerinde açıklama yapacaklarını belirtti.
OBAMA DESTEKLİ
Öte yandan Rum basını ABD yönetiminin, Noble Enegy şirketini desteklediğini öne sürmüş ve “Obama Ankara’yı perde gerisinde uyardı” diye yazmıştı.
‘O BÖLGE TARTIŞMALI’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Rum yönetiminin Güney Kıbrıs açıklarında ‘’Afrodit’’ ismiyle anılan 12. parselde petrol ve doğalgaz sondajı yapmasını “Bu münhasır ekonomik bölge tartışmalıdır, bu tartışmalı bölgede de böyle bir adımı atmalarının doğru olmadığını daha önce kendilerine de iletmiştik” sözleriyle değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan, ABD’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda soruları yanıtladı. Bir gazetecinin, “Rum tarafının Doğu Akdeniz’de petrol arama çalışmalarının başladığı yönde haberler var. ABD Başkanı Obama’ya bu konuda ne tür mesajlar vereceksiniz? Bu arama çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, şunları söyledi:
Güney Kıbrıs’ın, İsrail’in hatta Yunanistan’ın burada böyle bir münhasır ekonomik bölge ilan etmek suretiyle böyle bir çalışmaya başlamış olması... Biz de şu anda KKTC ile bu adımı atmış vaziyetteyiz ve çok kısa bir içerisinde, bu hafta içerisinde olması da mümkündür, münhasır ekonomik bölgemiz içerisinde bu çalışmaları başlatacağız. Münhasır ekonomik bölge olarak ilan ettikleri bölgeye yönelik de bizim farklı yaklaşım tarzlarımız var. Bu konuyla ilgili de askeri noktada gerek firkateynler, hücum botlarımızla gerekse bu noktada hava kuvvetlerimizin bölgede sürekli buraları takip etmek suretiyle...”
NEDEN 12. PARSEL SEÇİLDİ?
Milliyet'in haberine göre; Rumlar aslında doğalgaz aramalarını 3 veya 9’uncu parselde araştırma yapacaktı. Rum Yönetimi 2007’de bu yönde hem Suriye hem de Mısır’la anlaşmalar imzalandı. Anlaşmaların kamuoyuna açıklanmasından sonra Türkiye hem Suriye’ye hem de Mısır’a bu konuda sert tepki gösterdi. O dönem yapılan diplomatik temaslar sonucunda Suriye ve Mısır doğalgaz aramada geri adım attı. Rumlar da yalnız kalınca arama çalışmalarını sürdüremedi. Rumların geri adım atmasındaki en büyük tedirginliği bu parsellerin Türkiye’ye yakın olmasıydı.
DÜŞMANIMIN DÜŞMANI
Türkiye İsrail ilişkilerinde yaşanan krizi “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla avantaja çevirmeye çalışan Rum Yönetimi, İsrail’le diplomatik ilişkileri geliştirdi. 11 yıl aradan sonra ilk kez Rum Lider Dimitris Hristofyas İsrail’de üst düzey protokolle ağırlandı. Bu ağırlamanın ardından daha önce İsrail’le de doğalgaz arama anlaşması imzalayan Rum Yönetimi, sürecin hızlandırılmasını istedi.
İSRAİL’İN AMACI
İsrail de, doğalgaz arama konusunda Rumlara tam destek verdi. İki ülke arasında yapılan istişareler sonucunda İsrail’e en yakın olan 12. parsel seçildi. Buradaki amaç bu parsele Türkiye’nin müdahalesinin zor olacağının hesaplanması. 12. parsel hem Rum tarafına hem de İsrail’e yakın bir bölgede. Ada’nın tam diğer ucunda yer alıyor.
TÜRKİYE’NİN İTİRAZI
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, parsel konusuna itiraz etmiyor. Türk tarafının savunduğu tez, “Ada’da çözüm olmadan Rumlar doğal kaynakları tek başına çıkaramaz ve buradan kazanç elde edemez” Bunu da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarına bağlıyor. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ eğer yasalsa ki, Rumlar “yasal” diyor. 1960 Cumhuriyeti’nde Rumlar kadar Türklerin de hakkı bulunuyor. Yani 1960 Cumhuriyeti’ne göre Türklerin de onayı ile adım atması gerekiyor Rumların. Türk tarafının itirazı da buna.
20 EKİM 2011, Perşembe
http://www.enerjihaber.com/israilin_kanatlari_altinda_sondaj-3-haber-258.html
Platforma personelleri taşıyacak helikopter de dün saat 11.15 sıralarında platforma gitti. Platformda çalışacak 3 Amerikalı, 1 de İsrailli personelin helikopterle platforma gittiği belirtildi.
Kıbrıs Rum Yönetimi, Türkiye’nin tüm uyarılarına rağmen doğalgaz aramak için ilk çalışmayı önceki akşam başlattı. Amerikan Noble Energy şirketinin, Güney Kıbrıs açıklarında “Afrodit” ismiyle anılan 12. parseldeki sondaj işlemleri 24 boyunca aralıksız devam edecek. Rum Ticaret Bakanı Andonis Pashalidis, Rum medyası aracılığıyla sondaj çalışmasının başladığını duyurdu. Rum Milli Muhafız Ordusu’nun da (RMMO) kırmızı alarma geçtiği bildirildi. Sondaj çalışmalarını da İsrail donanmasına ait savaş gemileri ve casus uçakların koruduğu bildirildi.
ÇALIŞMALAR İYİ GİDİYOR
Rum Sanayi ve Ticaret Bakanlığı Enerji Dairesi Müdürü Solon Kasinis de, 12. parselde doğalgaz çıkarılması amacıyla sondaj çalışmalarına önceki akşamdan itibaren başlandığını doğruladı. Kasinis, çalışmaların 24 saat temelinde yapıldığını ve şu an için iyi gittiğini vurguladı.
CASUS UÇAKLAR KORUYOR
Rum radyosu da, Noble Enery şirketinin platformunun üzerinde İsrail insansız casus uçaklarının uçuş yaptıklarını ve İsrail donanmasına ait gemilerin de platformun doğusunda görüldüklerini duyurdu. Hükümet Sözcüsü Vekili Hristos Hristofidis de, hükümet olarak gerekli gördüklerinde açıklama yapacaklarını belirtti.
OBAMA DESTEKLİ
Öte yandan Rum basını ABD yönetiminin, Noble Enegy şirketini desteklediğini öne sürmüş ve “Obama Ankara’yı perde gerisinde uyardı” diye yazmıştı.
‘O BÖLGE TARTIŞMALI’
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kıbrıs Rum yönetiminin Güney Kıbrıs açıklarında ‘’Afrodit’’ ismiyle anılan 12. parselde petrol ve doğalgaz sondajı yapmasını “Bu münhasır ekonomik bölge tartışmalıdır, bu tartışmalı bölgede de böyle bir adımı atmalarının doğru olmadığını daha önce kendilerine de iletmiştik” sözleriyle değerlendirdi.
Başbakan Erdoğan, ABD’ye hareketinden önce Esenboğa Havalimanı’nda soruları yanıtladı. Bir gazetecinin, “Rum tarafının Doğu Akdeniz’de petrol arama çalışmalarının başladığı yönde haberler var. ABD Başkanı Obama’ya bu konuda ne tür mesajlar vereceksiniz? Bu arama çalışmalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?” sorusu üzerine, şunları söyledi:
Güney Kıbrıs’ın, İsrail’in hatta Yunanistan’ın burada böyle bir münhasır ekonomik bölge ilan etmek suretiyle böyle bir çalışmaya başlamış olması... Biz de şu anda KKTC ile bu adımı atmış vaziyetteyiz ve çok kısa bir içerisinde, bu hafta içerisinde olması da mümkündür, münhasır ekonomik bölgemiz içerisinde bu çalışmaları başlatacağız. Münhasır ekonomik bölge olarak ilan ettikleri bölgeye yönelik de bizim farklı yaklaşım tarzlarımız var. Bu konuyla ilgili de askeri noktada gerek firkateynler, hücum botlarımızla gerekse bu noktada hava kuvvetlerimizin bölgede sürekli buraları takip etmek suretiyle...”
NEDEN 12. PARSEL SEÇİLDİ?
Milliyet'in haberine göre; Rumlar aslında doğalgaz aramalarını 3 veya 9’uncu parselde araştırma yapacaktı. Rum Yönetimi 2007’de bu yönde hem Suriye hem de Mısır’la anlaşmalar imzalandı. Anlaşmaların kamuoyuna açıklanmasından sonra Türkiye hem Suriye’ye hem de Mısır’a bu konuda sert tepki gösterdi. O dönem yapılan diplomatik temaslar sonucunda Suriye ve Mısır doğalgaz aramada geri adım attı. Rumlar da yalnız kalınca arama çalışmalarını sürdüremedi. Rumların geri adım atmasındaki en büyük tedirginliği bu parsellerin Türkiye’ye yakın olmasıydı.
DÜŞMANIMIN DÜŞMANI
Türkiye İsrail ilişkilerinde yaşanan krizi “düşmanımın düşmanı dostumdur” mantığıyla avantaja çevirmeye çalışan Rum Yönetimi, İsrail’le diplomatik ilişkileri geliştirdi. 11 yıl aradan sonra ilk kez Rum Lider Dimitris Hristofyas İsrail’de üst düzey protokolle ağırlandı. Bu ağırlamanın ardından daha önce İsrail’le de doğalgaz arama anlaşması imzalayan Rum Yönetimi, sürecin hızlandırılmasını istedi.
İSRAİL’İN AMACI
İsrail de, doğalgaz arama konusunda Rumlara tam destek verdi. İki ülke arasında yapılan istişareler sonucunda İsrail’e en yakın olan 12. parsel seçildi. Buradaki amaç bu parsele Türkiye’nin müdahalesinin zor olacağının hesaplanması. 12. parsel hem Rum tarafına hem de İsrail’e yakın bir bölgede. Ada’nın tam diğer ucunda yer alıyor.
TÜRKİYE’NİN İTİRAZI
Türkiye ve Kıbrıs Türk tarafı, parsel konusuna itiraz etmiyor. Türk tarafının savunduğu tez, “Ada’da çözüm olmadan Rumlar doğal kaynakları tek başına çıkaramaz ve buradan kazanç elde edemez” Bunu da 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti yasalarına bağlıyor. ‘Kıbrıs Cumhuriyeti’ eğer yasalsa ki, Rumlar “yasal” diyor. 1960 Cumhuriyeti’nde Rumlar kadar Türklerin de hakkı bulunuyor. Yani 1960 Cumhuriyeti’ne göre Türklerin de onayı ile adım atması gerekiyor Rumların. Türk tarafının itirazı da buna.
20 EKİM 2011, Perşembe
http://www.enerjihaber.com/israilin_kanatlari_altinda_sondaj-3-haber-258.html
Diyarbakır'da Yatırımcıya Doğalgaz Müjdesi
Özgür Ayaydın - Diyarbakır Organize ve Sanayi Bölgesi'ndeki yatırımcıların doğalgaz sıkıntısı, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker ve Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'ın girişimleri sonucu çözüme kavuşuyor.
Diyarbakır-Elazığ karayolunun 20. kilometresinde yer alan ve içerisinde 134 fabrikanın üretimde bulunduğu organize sanayi bölgesine doğalgaz verilmesi için çalışmalar hızlandırıldı. Bir kaç yıldır devam eden sıkıntının giderilmesi için önceki hafta Diyarbakır'da Vali Mustafa Toprak, Organize Sanayi İş Adamları Derneği (DOSİAD) Başkanı Aziz Özkılıç ve Osb'deki bazı yatırımcılar ile yaptığı toplantıda, "doğalgaz" ile ilgili konuyu değerlendiren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, durumu Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'a iletti.
Bakan Yılmaz, doğalgazın Osb'ye ulaştırılması için gerekli hattın ve indirme istasyonunun kurulması için ihtiyaç olan 5 milyon liranın "Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı Kapsamında" karşılanması için ilgili birimlere talimat verdi. Bu gelişme Osb'de yatırım yapan girişimcileri sevindirdi.
Diyarbakır Organize Sanayi İş Adamları Derneği (DOSİAD) Başkanı Aziz Özkılıç, Aa muhabirine yaptığı açıklamada, uzun süredir devam eden ve yatırımcılar için büyük önem taşıyan doğalgaz sorununu her platformda dile getirdiklerini söyledi.
Sıkıntının giderilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker ile Vali Toprak'ın büyük çaba sarf ettiğini vurgulayan Özkılıç, şöyle dedi:
"Sayın Bakan Eker ile valilikte bir araya gelerek sıkıntımızı anlattık. Sağ olsunlar kendileri de anında Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'a iletti. Yapılan değerlendirme sonucunda doğalgaz hattının Osb'ye ulaştırılması için gerekli olan 5 milyon lira ödeneğin Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı'ndan karşılanması için çalışma başlatıldı. Yıllardır yatırımcılar için büyük sıkıntı olan doğalgaz sorunun giderileceği için çok sevinçliyiz. Çünkü Osb'ye doğalgazın ulaştırılması bizim için çok önemli bir konuydu. Çünkü doğalgaz kullanamadıkları için yatırımcılarımızın üretim maliyeti yaklaşık yüzde 30 oranında daha pahalı oluyor. Bu durum firmalarımızın başka firmalarla rekabet şansını yok ediyor. Bunun yanı sıra Diyarbakır'da üretim yapmak isteyen bazı firmalarımız Osb'de doğalgaz kullanımı başlamadığı için yatırım projelerini sürekli erteliyordu. Sıkıntı gidince Osb'ye yatırım talebi de beraberinde artacaktır. Sorunumuzun çözümüne katkıda bulunan Bakanlar Eker ve Yılmaz ile Vali Toprak'a teşekkür ediyoruz. Çalışmaların tamamlanmasının ardından önümüzdeki yıl yatırımcılarımız fabrikalarında doğalgaz kullanımına başlayacak."
Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Raif Türk ise, çeşitli sıkıntıları bulunan Osb'nin doğalgaza kavuşturulması için başlatılan çalışmanın yatırımcıları mutlu ettiğini söyledi.
Doğalgaz kullanımının ürün maliyeti üzerinde büyük etkisi olduğunu vurgulayan Türk, "Doğalgazın gelmesi bizim için çok önemli bir gelişmedir. Üretim maliyetlerimiz doğalgaz sayesinde düşecek, bu da bize rekabet edebilme şansı yaratacaktır. Bu durumda Osb'ye yatırımcıların ilgisini hayli artıracaktır. Sorunu gidermek için çaba gösteren tüm yetkililere teşekkür ediyoruz" dedi.
-"Üretim maliyetimiz yüzde 30 oranında azalır"-
Osb'de Avrupa'nın en büyük entegre kalsit, alçı, alçıpan, yapı kimyasalları ve profil fabrikasını faaliyete geçiren Karavil Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Karavil ise fabrikalarına doğalgaz verilmediği için üretimde büyük sıkıntı yaşadıklarını söyledi.
Yaklaşık 2 yıl önce Osb'de yatırıma başladıklarını ve kendilerine o dönem yetkililerce sürekli olarak üretime başlamadan fabrikalarına doğalgaz verileceğinin söylendiğini ifade eden Karavil, şöyle dedi:
"Bu taahhüt karşısında biz de güvenerek fabrikalarımızı birer birer faaliyete soktuk. Ancak aradan geçen süreye rağmen sıkıntımız hala sürüyor. Aradan 2, 5 yıl geçti ve maalesef hala doğalgaz organize sanayi bölgesine getirilemedi. Doğalgaz olmadığı için çok zor şartlarda ve pahalı enerjiyle üretim yapıyoruz. Enerjide yüksek maliyetler ürettiğimiz ürünlere yansıyor ve rekabet etme şansımız azalıyor. Doğalgaz olmadığı için fabrikalarımızda İstanbul ve Tekirdağ'dan tankerlerle dökme gaz getirtiyoruz. İstanbul-Diyarbakır arası bin 364 kilometredir. Bu mesafeden yakıt getirip imalat yapmak ve serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ortamda rekabet etmek mümkün değildir. Bölgede istihdamın yaratılması için başta girişimcilerin, ham madde, nakliye ve enerji gibi ürünleri makul maliyetlerle elde etmesi gerekiyor. Aksi takdirde Diyarbakır'da üretim yapılması mümkün olamamaktadır. Acil olarak doğalgaza ihtiyacımız var. Doğalgaz kullanırsak üretim maliyetimiz yüzde 30 oranında azalır. Doğalgazın Osb'ye verilmesi için başlatılan çalışmadan büyük mutluluk duyduk."
20 Ekim 2011, Perşembe
http://www.haberler.com/diyarbakir-da-yatirimciya-dogalgaz-mujdesi-3070647-haberi/
Diyarbakır-Elazığ karayolunun 20. kilometresinde yer alan ve içerisinde 134 fabrikanın üretimde bulunduğu organize sanayi bölgesine doğalgaz verilmesi için çalışmalar hızlandırıldı. Bir kaç yıldır devam eden sıkıntının giderilmesi için önceki hafta Diyarbakır'da Vali Mustafa Toprak, Organize Sanayi İş Adamları Derneği (DOSİAD) Başkanı Aziz Özkılıç ve Osb'deki bazı yatırımcılar ile yaptığı toplantıda, "doğalgaz" ile ilgili konuyu değerlendiren Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker, durumu Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'a iletti.
Bakan Yılmaz, doğalgazın Osb'ye ulaştırılması için gerekli hattın ve indirme istasyonunun kurulması için ihtiyaç olan 5 milyon liranın "Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı Kapsamında" karşılanması için ilgili birimlere talimat verdi. Bu gelişme Osb'de yatırım yapan girişimcileri sevindirdi.
Diyarbakır Organize Sanayi İş Adamları Derneği (DOSİAD) Başkanı Aziz Özkılıç, Aa muhabirine yaptığı açıklamada, uzun süredir devam eden ve yatırımcılar için büyük önem taşıyan doğalgaz sorununu her platformda dile getirdiklerini söyledi.
Sıkıntının giderilmesi için Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Eker ile Vali Toprak'ın büyük çaba sarf ettiğini vurgulayan Özkılıç, şöyle dedi:
"Sayın Bakan Eker ile valilikte bir araya gelerek sıkıntımızı anlattık. Sağ olsunlar kendileri de anında Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz'a iletti. Yapılan değerlendirme sonucunda doğalgaz hattının Osb'ye ulaştırılması için gerekli olan 5 milyon lira ödeneğin Cazibe Merkezlerini Destekleme Programı'ndan karşılanması için çalışma başlatıldı. Yıllardır yatırımcılar için büyük sıkıntı olan doğalgaz sorunun giderileceği için çok sevinçliyiz. Çünkü Osb'ye doğalgazın ulaştırılması bizim için çok önemli bir konuydu. Çünkü doğalgaz kullanamadıkları için yatırımcılarımızın üretim maliyeti yaklaşık yüzde 30 oranında daha pahalı oluyor. Bu durum firmalarımızın başka firmalarla rekabet şansını yok ediyor. Bunun yanı sıra Diyarbakır'da üretim yapmak isteyen bazı firmalarımız Osb'de doğalgaz kullanımı başlamadığı için yatırım projelerini sürekli erteliyordu. Sıkıntı gidince Osb'ye yatırım talebi de beraberinde artacaktır. Sorunumuzun çözümüne katkıda bulunan Bakanlar Eker ve Yılmaz ile Vali Toprak'a teşekkür ediyoruz. Çalışmaların tamamlanmasının ardından önümüzdeki yıl yatırımcılarımız fabrikalarında doğalgaz kullanımına başlayacak."
Diyarbakır Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Raif Türk ise, çeşitli sıkıntıları bulunan Osb'nin doğalgaza kavuşturulması için başlatılan çalışmanın yatırımcıları mutlu ettiğini söyledi.
Doğalgaz kullanımının ürün maliyeti üzerinde büyük etkisi olduğunu vurgulayan Türk, "Doğalgazın gelmesi bizim için çok önemli bir gelişmedir. Üretim maliyetlerimiz doğalgaz sayesinde düşecek, bu da bize rekabet edebilme şansı yaratacaktır. Bu durumda Osb'ye yatırımcıların ilgisini hayli artıracaktır. Sorunu gidermek için çaba gösteren tüm yetkililere teşekkür ediyoruz" dedi.
-"Üretim maliyetimiz yüzde 30 oranında azalır"-
Osb'de Avrupa'nın en büyük entegre kalsit, alçı, alçıpan, yapı kimyasalları ve profil fabrikasını faaliyete geçiren Karavil Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Abdülkadir Karavil ise fabrikalarına doğalgaz verilmediği için üretimde büyük sıkıntı yaşadıklarını söyledi.
Yaklaşık 2 yıl önce Osb'de yatırıma başladıklarını ve kendilerine o dönem yetkililerce sürekli olarak üretime başlamadan fabrikalarına doğalgaz verileceğinin söylendiğini ifade eden Karavil, şöyle dedi:
"Bu taahhüt karşısında biz de güvenerek fabrikalarımızı birer birer faaliyete soktuk. Ancak aradan geçen süreye rağmen sıkıntımız hala sürüyor. Aradan 2, 5 yıl geçti ve maalesef hala doğalgaz organize sanayi bölgesine getirilemedi. Doğalgaz olmadığı için çok zor şartlarda ve pahalı enerjiyle üretim yapıyoruz. Enerjide yüksek maliyetler ürettiğimiz ürünlere yansıyor ve rekabet etme şansımız azalıyor. Doğalgaz olmadığı için fabrikalarımızda İstanbul ve Tekirdağ'dan tankerlerle dökme gaz getirtiyoruz. İstanbul-Diyarbakır arası bin 364 kilometredir. Bu mesafeden yakıt getirip imalat yapmak ve serbest piyasa ekonomisinin uygulandığı ortamda rekabet etmek mümkün değildir. Bölgede istihdamın yaratılması için başta girişimcilerin, ham madde, nakliye ve enerji gibi ürünleri makul maliyetlerle elde etmesi gerekiyor. Aksi takdirde Diyarbakır'da üretim yapılması mümkün olamamaktadır. Acil olarak doğalgaza ihtiyacımız var. Doğalgaz kullanırsak üretim maliyetimiz yüzde 30 oranında azalır. Doğalgazın Osb'ye verilmesi için başlatılan çalışmadan büyük mutluluk duyduk."
20 Ekim 2011, Perşembe
http://www.haberler.com/diyarbakir-da-yatirimciya-dogalgaz-mujdesi-3070647-haberi/
YENİ KYOTO AB'Yİ BÖLDÜ
Dünyadaki karbon salınımlarının yüzde 11'ini yaratan Avrupa Birliği'nin çevre bakanları, ikinci dönem bir Kyoto Protokolü'ne katılmayı, ancak kirliliğin büyük kısmını gerçekleştiren ülkelerin de katılması halinde kabul edeceklerini açıkladı.
Euroactiv'in haberine göre Lüksemburg'da bir araya gelen AB çevre bakanları, Kasım sonunda Güney Afrika'nın Durban kentinde başlayacak iklim konferansı öncesi müzakere için pozisyonlarını belirledi.
Avrupa Komisyonu'nun çevreden sorumlu üyesi Connie Hedegaard, Reuters'a yaptığı açıklamada 'Yalnız olduğunuz bir mücadeleyi sürdürmenin ne anlamı var? Kalan yüzde 89'luk kesimden de bir şeyler gelmesi gerekir.' dedi.
Avrupa Birliği, en fazla emisyonu gerçekleştiren ABD, Çin ve Hindistan'ın, protokole katılması için bir yol haritası talep etti.
Kyoto Protokolü önümüzdeki yılın sonunda bitiyor ve yorumcular, o zamana kadar yeni bir küresel anlaşmanın hazırlanması için zaman kalmadığını söylüyor.
Hedegaard, 'İkinci dönem bir anlaşmayı koşulsuz kabul edersek, bazıları Durban'ı kurtardığımızı söyleyebilir. Ancak Durban, bir tonluk emisyonun bile önüne geçmiş olmaz.' dedi.
AB'de elde bulunan kirletme izinlerinin kullanılması ya da satılması konusunda da görüş ayrılıkları bulunuyor.
12 Ekim 2011 Çarşamba
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287852/
Euroactiv'in haberine göre Lüksemburg'da bir araya gelen AB çevre bakanları, Kasım sonunda Güney Afrika'nın Durban kentinde başlayacak iklim konferansı öncesi müzakere için pozisyonlarını belirledi.
Avrupa Komisyonu'nun çevreden sorumlu üyesi Connie Hedegaard, Reuters'a yaptığı açıklamada 'Yalnız olduğunuz bir mücadeleyi sürdürmenin ne anlamı var? Kalan yüzde 89'luk kesimden de bir şeyler gelmesi gerekir.' dedi.
Avrupa Birliği, en fazla emisyonu gerçekleştiren ABD, Çin ve Hindistan'ın, protokole katılması için bir yol haritası talep etti.
Kyoto Protokolü önümüzdeki yılın sonunda bitiyor ve yorumcular, o zamana kadar yeni bir küresel anlaşmanın hazırlanması için zaman kalmadığını söylüyor.
Hedegaard, 'İkinci dönem bir anlaşmayı koşulsuz kabul edersek, bazıları Durban'ı kurtardığımızı söyleyebilir. Ancak Durban, bir tonluk emisyonun bile önüne geçmiş olmaz.' dedi.
AB'de elde bulunan kirletme izinlerinin kullanılması ya da satılması konusunda da görüş ayrılıkları bulunuyor.
12 Ekim 2011 Çarşamba
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287852/
RUMLAR DOĞALGAZ BULDU
Doğu Akdeniz'de petrol ve doğalgaz arayan Rum kesiminin, 12. parselde doğalgaz bulduğu ve Rum lider Dimitris Hristofyas'ın bu hafta sonu bölgeye gideceği iddia edildi.
LEFKOŞA - Kıbrıs Rum yönetimin, ''Münhasır Ekonomik Bölge'' (MEB) ilan ederek Afrodit olarak isimlendirdiği 12. parselde doğalgaz arama çalışması yapan Amerikan Noble Energy şirketine ait platformun,''doğalgaz kabarcıklarına ulaştığı'' iddia edildi. Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, doğalgaz yatağı bugüne kadarki en iyimser hesaplamalardan yüzde 30-40 daha büyük ve sondaj kuyusundan doğalgaz buharı çıkmaya başladı.
Gazete, deniz tabanının altında daha bin metre inilecek olmasına rağmen, dün yüzeye doğalgaz kabarcıkları çıktığını belirtti. Habere göre, son üç gündür yüksek hassasiyete sahip planlı ek araştırmalar yapılıyor ve bunlar doğalgaz yatağının kabuğunun, deniz tabanının yüzeyine 700-1000 metre daha yakın olduğunu gösteriyor.
HRİSTOFYAS BÖLGEYE GİDİYOR
Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın bu hafta sonunda, ''Homeros'' olarak adlandırılan platforma gideceği belirtildi. Haberde, Amerikan Noble Energy şirketi, doğalgaz üretiminin değerlendirilmesiyle ilgili olarak, Rum hükümetiyle yaptığı anlaşmalarda hiçbir gelişme yaşanmaması konusunda kaygılı olduğu savunuldu.
AA
11 Ekim 2011 Salı
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287534
LEFKOŞA - Kıbrıs Rum yönetimin, ''Münhasır Ekonomik Bölge'' (MEB) ilan ederek Afrodit olarak isimlendirdiği 12. parselde doğalgaz arama çalışması yapan Amerikan Noble Energy şirketine ait platformun,''doğalgaz kabarcıklarına ulaştığı'' iddia edildi. Rum Fileleftheros gazetesinin haberine göre, doğalgaz yatağı bugüne kadarki en iyimser hesaplamalardan yüzde 30-40 daha büyük ve sondaj kuyusundan doğalgaz buharı çıkmaya başladı.
Gazete, deniz tabanının altında daha bin metre inilecek olmasına rağmen, dün yüzeye doğalgaz kabarcıkları çıktığını belirtti. Habere göre, son üç gündür yüksek hassasiyete sahip planlı ek araştırmalar yapılıyor ve bunlar doğalgaz yatağının kabuğunun, deniz tabanının yüzeyine 700-1000 metre daha yakın olduğunu gösteriyor.
HRİSTOFYAS BÖLGEYE GİDİYOR
Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas'ın bu hafta sonunda, ''Homeros'' olarak adlandırılan platforma gideceği belirtildi. Haberde, Amerikan Noble Energy şirketi, doğalgaz üretiminin değerlendirilmesiyle ilgili olarak, Rum hükümetiyle yaptığı anlaşmalarda hiçbir gelişme yaşanmaması konusunda kaygılı olduğu savunuldu.
AA
11 Ekim 2011 Salı
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287534
BİR PETROL FELAKETİ DAHA
Liberya bandıralı petrol tankeri Yeni Zelanda körfezi açıklarında karaya oturdu, tankerden sızan ham petrol çevreyi tehdit etmeye başladı.
Liberya bandıralı Rena adlı petrol tankeri, adanın kuzeydoğusundaki Plenty Körfezi’nde karaya oturdu. Tankerdeki 2 bin ton ham petrolün şimdiden 20-30 ton kadarı çevreye yayıldı. Yeni Zelandalı yetkililer, kazanın çok ciddi çevresel etkileri olabileceği uyarısında bulundu.
Başbakan John Key, olayla ilgili önemli soru işaretleri bulunduğunu dile getirdi. Kurtarma ekipleri, petrol sızıntısını kontrol altına almak için hummalı bir çalışma yürütüyor.
Ülkenin en turistik yerlerinden olan Plenty Körfezi ciddi tehdit altında... Zira gelecek günler için hava tahminleri bölgede fırtına şiddetinde güçlü rüzgarlar öngörüyor.
10 Ekim 2011 Pazartesi
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287078
Liberya bandıralı Rena adlı petrol tankeri, adanın kuzeydoğusundaki Plenty Körfezi’nde karaya oturdu. Tankerdeki 2 bin ton ham petrolün şimdiden 20-30 ton kadarı çevreye yayıldı. Yeni Zelandalı yetkililer, kazanın çok ciddi çevresel etkileri olabileceği uyarısında bulundu.
Başbakan John Key, olayla ilgili önemli soru işaretleri bulunduğunu dile getirdi. Kurtarma ekipleri, petrol sızıntısını kontrol altına almak için hummalı bir çalışma yürütüyor.
Ülkenin en turistik yerlerinden olan Plenty Körfezi ciddi tehdit altında... Zira gelecek günler için hava tahminleri bölgede fırtına şiddetinde güçlü rüzgarlar öngörüyor.
10 Ekim 2011 Pazartesi
http://www.ntvmsnbc.com/id/25287078
ÇİN : İSRAİL'İN NÜKLEER TESİSLERİ DENETİME AÇILSIN
Çin, İsrail'i Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması'na bir an önce taraf olmaya çağırdı.
Çin'in Uluslararası Atom enerjisi Ajansı'ndaki Daimi Temsilci Yardımcısı Huang Vey, Konsey'in Ortadoğu nükleer sorununun ele alındığı toplantısında yaptığı konuşmada, öteden beri uluslararası alanda nükleer silahların yayılmasının önlenmesi sistemine destek verdiklerini belirtti.
Çin Uluslararası Radyosu'nun haberine göre, Huang Vey uluslararası toplumla birlikle Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması ve bölgede barışın ve güvenliğin sağlanması için çaba harcamaya devam edeceklerini söyledi.
16 Eylül. 2011 Cuma
AA
http://www.ntvmsnbc.com/id/25251043/
Çin'in Uluslararası Atom enerjisi Ajansı'ndaki Daimi Temsilci Yardımcısı Huang Vey, Konsey'in Ortadoğu nükleer sorununun ele alındığı toplantısında yaptığı konuşmada, öteden beri uluslararası alanda nükleer silahların yayılmasının önlenmesi sistemine destek verdiklerini belirtti.
Çin Uluslararası Radyosu'nun haberine göre, Huang Vey uluslararası toplumla birlikle Ortadoğu'nun nükleer silahlardan arındırılması ve bölgede barışın ve güvenliğin sağlanması için çaba harcamaya devam edeceklerini söyledi.
16 Eylül. 2011 Cuma
AA
http://www.ntvmsnbc.com/id/25251043/
ENERJİ ŞİRKETLERİ YİNE BİRİNCİ
Türkiye'nin en büyük sanayi kuruluşu belli oldu
İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) gerçekleştirdiği “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması”na göre 2010 yılında en fazla kar eden sanayi kuruluşu 4 milyar 850 milyon 920 bin 203 lira ile Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) oldu.
İSO'nun 43 yıldır aralıksız olarak hazırladığı ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük tarafından açıklanan “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasının 2010 yılı sonuçlarına göre, satış vergileri hariç net üretimden satışlar alanında 20 milyar 819 milyon 67 bin 10 lira ile TÜPRAŞ birinci sırayı alırken, bunu 9 milyar 740 milyon 496 bin 745 ile EÜAŞ, 6 milyar 4 milyon 819 bin 331 lira ile Ford Otomotiv izledi.
TÜPRAŞ, sıralamada 2010 yılında ilk sırada yer alırken, toplam üretimden satışlar içerisindeki payı yüzde 7,4'ten yüzde 8,2'ye yükseldi.
İSO 500 içerisinde ilk 10 kuruluş arasında tek kamu kuruluşu EÜAŞ oldu. EÜAŞ 2009 yılındaki yerini geçen yıl da korudu. 2009 yılında altıncı sırada bulunan Ford Otomotiv 2010 yılında üçüncü sıraya yükseldi.
Dördüncü sıradaki kuruluş bir önceki yıl üçüncü olan OYAK Renault olurken, bu şirketi TOFAŞ takip etti. 2010 yılında önceki yıla göre bir sıra gerileyen Arçelik altıncı sırada bulunurken, yedinci sırada Aygaz, sekizinci sırada ERDEMİR, dokuzuncu sırada İÇDAŞ Çelik, onuncu sırada ise İSDEMİR yer aldı.
Sonuçlara göre, 2010 yılında ilk 15 sanayi kuruluşu içinde bir kamu, 14 özel kuruluş yer aldı.
EN FAZLA KAR EDEN KURULUŞLAR
Araştırmaya göre, 2010 yılında 2009'da olduğu gibi en fazla kar eden kuruluş 4 milyar 850 milyon 920 bin 203 lira ile EÜAŞ oldu. En fazla kar eden kuruluşlar arasında Türkiye Petrolleri A.O. 1 milyar 297 milyon 369 bin 534 lira ile ikinci sırada yer alırken, vergi öncesi dönem karında açık ara ile ilk iki sırayı kamu kuruluşları aldı.
Üçüncü sırada 929 milyon 422 bin 37 lira ile TÜPRAŞ bulunurken, dördüncü sırada Ford Otomotiv, beşinci sırada Philsa Philip Morris Sabancı, altıncı sırada Eti Maden İşletmeleri yer aldı. Listenin yedinci sırasında Anadolu Efes Biracılık, sekizinci sırasında Arçelik, dokuzuncu sırasında OYAK Renault, onuncu sırasında ise Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu yer aldı. En fazla kar eden ilk 10 kuruluş arasında 4 kamu kuruluşu bulunurken bu sayı 2009'a göre bir adet arttı.
İLK 50 KURULUŞUN PAYLARI
İlk 500'de ilk 50 sanayi kuruluşunun üretimden satışlar içerisindeki payı 2009'da yüzde 48,5 iken 2010 yılında yüzde 49,8'e yükseldi. Üretici fiyatlarıyla brüt katma değerde ilk 50 kuruluşun 2010'daki payı yüzde 53,8 oldu. 2010 yılında ilk 50 kuruluşun dönem kar ve zarar toplamı içindeki payı yüzde 55,3 olarak gerçekleşirken dönem kar ve zarar toplamı 2009 yılına göre 14,2 puan artış gösterdi. Geçen yıl ilk 50 kuruluşun ihracat içindeki payı bir önceki yıla göre artarak yüzde 50,1'den yüzde 51,4'e yükseldi. Çalışanlar sayısı açısından ise ilk 50 kuruluşun payı 2010 yılında yüzde 30,7 oldu.
28 Temmuz 2011
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18358399.asp
İstanbul Sanayi Odası'nın (İSO) gerçekleştirdiği “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması”na göre 2010 yılında en fazla kar eden sanayi kuruluşu 4 milyar 850 milyon 920 bin 203 lira ile Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) oldu.
İSO'nun 43 yıldır aralıksız olarak hazırladığı ve İSO Yönetim Kurulu Başkanı Tanıl Küçük tarafından açıklanan “Türkiye'nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu” araştırmasının 2010 yılı sonuçlarına göre, satış vergileri hariç net üretimden satışlar alanında 20 milyar 819 milyon 67 bin 10 lira ile TÜPRAŞ birinci sırayı alırken, bunu 9 milyar 740 milyon 496 bin 745 ile EÜAŞ, 6 milyar 4 milyon 819 bin 331 lira ile Ford Otomotiv izledi.
TÜPRAŞ, sıralamada 2010 yılında ilk sırada yer alırken, toplam üretimden satışlar içerisindeki payı yüzde 7,4'ten yüzde 8,2'ye yükseldi.
İSO 500 içerisinde ilk 10 kuruluş arasında tek kamu kuruluşu EÜAŞ oldu. EÜAŞ 2009 yılındaki yerini geçen yıl da korudu. 2009 yılında altıncı sırada bulunan Ford Otomotiv 2010 yılında üçüncü sıraya yükseldi.
Dördüncü sıradaki kuruluş bir önceki yıl üçüncü olan OYAK Renault olurken, bu şirketi TOFAŞ takip etti. 2010 yılında önceki yıla göre bir sıra gerileyen Arçelik altıncı sırada bulunurken, yedinci sırada Aygaz, sekizinci sırada ERDEMİR, dokuzuncu sırada İÇDAŞ Çelik, onuncu sırada ise İSDEMİR yer aldı.
Sonuçlara göre, 2010 yılında ilk 15 sanayi kuruluşu içinde bir kamu, 14 özel kuruluş yer aldı.
EN FAZLA KAR EDEN KURULUŞLAR
Araştırmaya göre, 2010 yılında 2009'da olduğu gibi en fazla kar eden kuruluş 4 milyar 850 milyon 920 bin 203 lira ile EÜAŞ oldu. En fazla kar eden kuruluşlar arasında Türkiye Petrolleri A.O. 1 milyar 297 milyon 369 bin 534 lira ile ikinci sırada yer alırken, vergi öncesi dönem karında açık ara ile ilk iki sırayı kamu kuruluşları aldı.
Üçüncü sırada 929 milyon 422 bin 37 lira ile TÜPRAŞ bulunurken, dördüncü sırada Ford Otomotiv, beşinci sırada Philsa Philip Morris Sabancı, altıncı sırada Eti Maden İşletmeleri yer aldı. Listenin yedinci sırasında Anadolu Efes Biracılık, sekizinci sırasında Arçelik, dokuzuncu sırasında OYAK Renault, onuncu sırasında ise Türkiye Kömür İşletmeleri Kurumu yer aldı. En fazla kar eden ilk 10 kuruluş arasında 4 kamu kuruluşu bulunurken bu sayı 2009'a göre bir adet arttı.
İLK 50 KURULUŞUN PAYLARI
İlk 500'de ilk 50 sanayi kuruluşunun üretimden satışlar içerisindeki payı 2009'da yüzde 48,5 iken 2010 yılında yüzde 49,8'e yükseldi. Üretici fiyatlarıyla brüt katma değerde ilk 50 kuruluşun 2010'daki payı yüzde 53,8 oldu. 2010 yılında ilk 50 kuruluşun dönem kar ve zarar toplamı içindeki payı yüzde 55,3 olarak gerçekleşirken dönem kar ve zarar toplamı 2009 yılına göre 14,2 puan artış gösterdi. Geçen yıl ilk 50 kuruluşun ihracat içindeki payı bir önceki yıla göre artarak yüzde 50,1'den yüzde 51,4'e yükseldi. Çalışanlar sayısı açısından ise ilk 50 kuruluşun payı 2010 yılında yüzde 30,7 oldu.
28 Temmuz 2011
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/18358399.asp
'Türkiye'de petrol rafinerisinin temelini atacağız'
Azerbaycan devlet petrol şirketi SOCAR'ın Başkanı Rovnag Abdullayev, Dünya'nın en büyük petrol şirketlerinden biri haline gelmeyi düşündüklerini ve Türkiye'nin SOCAR'ın büyük yatırım projelerini uyguladığı en önemli ülke olduğunu söyledi.
Abdullayev, Türkiye'de bir petrol rafinerisinin temellerini yakında atacaklarının, proje maliyetinin 4 milyar Dolar olacağını da vurguladı. Abdullayev, rafinerinin 2014 faaliyete geçmesinin planlandığını da belirtti.
18 Mayıs 2011
http://www.ekoklinik.com/enerji-haberleri/turkiyede-petrol-rafinerisinin-temelini-atacagiz
Abdullayev, Türkiye'de bir petrol rafinerisinin temellerini yakında atacaklarının, proje maliyetinin 4 milyar Dolar olacağını da vurguladı. Abdullayev, rafinerinin 2014 faaliyete geçmesinin planlandığını da belirtti.
18 Mayıs 2011
http://www.ekoklinik.com/enerji-haberleri/turkiyede-petrol-rafinerisinin-temelini-atacagiz
Türk Enerji-Sen: Su Yasası çıkartılmalı
Türk Enerji-Sen Genel Başkanı Celal Karapınar, 2. İstanbul Uluslararası Su Forumu'nun ana temasının “Bölgesel Su Sorunları ve Çözüm Arayışları” olarak belirlendiğini söyledi.
Karapınar, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye’nin suyunun herhangi bir komisyon adı altında ülkeler topluluğu ile yönetilmesi gibi yöntemlerin kabul edilmemesi gerektiğini belirterek, Forumdan milli menfaatlere yönelik kararlar beklediklerini kaydetti.
Türkiye’de su kaynaklarının etkili yönetimi için su yasasının gerekli olduğunu belirten Karapınar, “Türkiye’de su kaynaklarının yönetiminde birkaç farklı kurum yetki sahibidir. Su yönetimini tek elde toplayacak ‘Su Yasası’ çıkartılarak yetkinin tek elde toplanması gerekmektedir. Bu kurum güçlü kadrosu ve tecrübesiyle Devlet Su İşleri’dir” şeklinde konuştu.
Karapınar ancak Devlet Su İşlerinden nitelikli personel göçünün önlenmesi için çalışanların mali ve özlük haklarında iyileştirmelerin yapılmasının şart olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de 8.5 milyon hektar tarıma elverişli arazinin sadece 4.85 milyon hektarının sulanabildiğini belirten Celal Karapınar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suyun etkili kullanılmaması ve yanlış politika sonucunda bugün yurt dışından buğday, sebze ve meyve ithal etmekteyiz. Tarım ve hayvancılığa elverişli bölgelerimizde tarım yapılamamakta, hayvancılık ise yok olmak üzeredir. Ayrıca su kaynakları etkin bir şekilde kullanılırsa enerji sektörü gibi lokomotif sektörlerde üretim artacak, üretime bağlı olarak yan sanayi ve istihdam sağlanacaktır. Yapılacak barajlarla enerjide dışa bağımlılık azalacaktır. Üretimde maliyeti etkileyen bir unsur olan enerji ucuzlayacaktır.
16- 05- 2011
http://www.haber7.com/haber/20110504/Turk-EnerjiSen-Su-Yasasi-cikartilmali.php
Karapınar, yaptığı yazılı açıklamada Türkiye’nin suyunun herhangi bir komisyon adı altında ülkeler topluluğu ile yönetilmesi gibi yöntemlerin kabul edilmemesi gerektiğini belirterek, Forumdan milli menfaatlere yönelik kararlar beklediklerini kaydetti.
Türkiye’de su kaynaklarının etkili yönetimi için su yasasının gerekli olduğunu belirten Karapınar, “Türkiye’de su kaynaklarının yönetiminde birkaç farklı kurum yetki sahibidir. Su yönetimini tek elde toplayacak ‘Su Yasası’ çıkartılarak yetkinin tek elde toplanması gerekmektedir. Bu kurum güçlü kadrosu ve tecrübesiyle Devlet Su İşleri’dir” şeklinde konuştu.
Karapınar ancak Devlet Su İşlerinden nitelikli personel göçünün önlenmesi için çalışanların mali ve özlük haklarında iyileştirmelerin yapılmasının şart olduğunu dile getirdi.
Türkiye’de 8.5 milyon hektar tarıma elverişli arazinin sadece 4.85 milyon hektarının sulanabildiğini belirten Celal Karapınar sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suyun etkili kullanılmaması ve yanlış politika sonucunda bugün yurt dışından buğday, sebze ve meyve ithal etmekteyiz. Tarım ve hayvancılığa elverişli bölgelerimizde tarım yapılamamakta, hayvancılık ise yok olmak üzeredir. Ayrıca su kaynakları etkin bir şekilde kullanılırsa enerji sektörü gibi lokomotif sektörlerde üretim artacak, üretime bağlı olarak yan sanayi ve istihdam sağlanacaktır. Yapılacak barajlarla enerjide dışa bağımlılık azalacaktır. Üretimde maliyeti etkileyen bir unsur olan enerji ucuzlayacaktır.
16- 05- 2011
http://www.haber7.com/haber/20110504/Turk-EnerjiSen-Su-Yasasi-cikartilmali.php
Türkiye'nin enerji devleri fuara hazırlanıyor
Her geçen gün artan enerji ihtiyacı, alternatif enerji üretimi yanında, üretilen enerjiyi kaynaklarını kullanmayı da ön plana çıkartıyor. Sine Fuarcılık ve INT Grup organizasinde Enerji Verimliliği Derneği (ENVER) ve Başkanlığını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın yaptığı Türkiye Enerji Meclisi (TEVEM) destekleriyle düzenlenecek ENVER Uluslararası Yeşil Ekonomi Zirvesi, Kongre ve Fuarı 26-29 Mayıs 2012 tarihleri arasında CNR EXPO İstanbul'da gerçekleştirilecek.
Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji'nin, Yeşil Ekonomi konseptiyle birleşiminden ortaya çıkan yeni dünya düzenin tartışılacağı, enerji üreten ve dağıtan kuruluşlardan nihai tüketiciye kadar bu bilinci anlatabilecek kurumlar ve firmaların yer alacağı fuarın tanıtım toplantısı 11 Mayıs 2011 günü yapılacak.
http://www.ekoklinik.com/enerji-haberleri/turkiyenin-enerji-devleri-fuara-hazirlaniyor
Enerji Verimliliği ve Yenilenebilir Enerji'nin, Yeşil Ekonomi konseptiyle birleşiminden ortaya çıkan yeni dünya düzenin tartışılacağı, enerji üreten ve dağıtan kuruluşlardan nihai tüketiciye kadar bu bilinci anlatabilecek kurumlar ve firmaların yer alacağı fuarın tanıtım toplantısı 11 Mayıs 2011 günü yapılacak.
http://www.ekoklinik.com/enerji-haberleri/turkiyenin-enerji-devleri-fuara-hazirlaniyor
Petrol devi ihracatı askıya alacak
Rusya Enerji Bakanı Yardımcısı Sergey Kudriaşov, ülkenin bazı bölgelerinde ortaya çıkan benzin sıkıntısı üzerine iç tüketimi karşılamak için mayıs ayında benzin ihracatını askıya alacaklarını söyledi. Kudriaşov, konuyla ilgili gazetecilere yaptığı açıklamada, “İhtiyacı karşılamak için ihracatı kesmemiz gerektiğini düşünüyorum. Petrol şirketleriyle tüm petrol ürünlerini iç piyasaya vermeleri konusunda anlaştık” diye konuştu. Rusya'nın 2010 yılında toplam 3 milyon ton petrol ürünü ihraç ettiğine dikkat çeken Kudriaşov, Rusya'nın bu yıl ise ilk 4 ayda 4 milyon ton petrol ürünü ihraç ettiğini kaydetti. Kudriaşov, ülke genelinde benzin fiyatında yüzde 2-20 arasında bir artış olduğuna dair haberlerin geldiğini belirterek, fiyatta biraz yükselmenin mümkün olduğunu ve kendisinin yüzde 5 oranında bir artış beklediğini söyledi. Benzin fiyatına devlet kontrolünü bir çözüm olarak görmediğini kaydeden Kudriaşov, “Böyle bir şeye gerek olduğunu düşünmüyoruz. Çünkü yeterli derecede petrol ürünleri rezervimiz var” dedi. Sibirya'nın güneyindeki Altay bölgesinde tanınmış şirketlerin bayileri olmayan bir çok küçük benzin istasyonu, geçen hafta başında benzin bulamadıkları gerekçesiyle satışı durdurmuşlardı. Altay bölgesindeki benzin sıkıntısı hafta içinde Sibirya'nın Tomsk, İrkutsk ve Novosibirsk kentlerine de sıçramıştı. Benzin sıkıntısı Rusya'nın uzak doğu bölgesindeki Murmansk'ta da yaşanmıştı.
Yayınlanma Tarihi: 28.04.2011 14:54:15 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/petrol_devi_ihracati_askiya_alacak-petrol-haber-103.html
Yayınlanma Tarihi: 28.04.2011 14:54:15 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/petrol_devi_ihracati_askiya_alacak-petrol-haber-103.html
Türkiye Yunanistan'a doğalgaz satışını durdurdu!
Türkiye, Yunanistan'a olan doğalgaz satışını durduracak, gelen Azeri gazının tamamını yurtiçinde kullanılacak.
Üst düzey bir enerji yetkilisi, Türkiye'nin Yunanistan'a sattığı yıllık 750 milyon metreküp düzeyindeki Azeri doğalgaz satışını durduracağını ve söz konusu miktarın yurtiçindeki tüketim için kullanılacağını söyledi. Reuters'a bilgi veren yetkili, bu konuda Azerbaycan ile de mutabakat sağlandığını belirterek, "Buna ilişkin nihai imzalar önümüzdeki dönemde atılacak. Bu imzaların atılmasıyla birlikte Türkiye, Azerbaycan'dan yıllık 6.6 milyar metreküplük doğalgaz alımına devam edecek ancak, Yunanistan'a 2008 yılından bu yana yapılan doğalgaz ihracı duracak.
Söz konusu miktarda doğalgazı Azerbaycan doğrudan Yunanistan'a satacak" diye konuştu. Reuters'ta daha önce yer alan haberde, Azerbaycan ile Yunanistan'ın, Azeri doğalgazının Yunanistan'a tedariki için anlaştığı yer almıştı. Yetkili, Azerbaycan'ın Avrupa'ya doğrudan doğalgaz satışı yapmayı arzu ettiğini ve bu mutabakat ile bunun mümkün olacağını belirterek, "İmzaların atılmasıyla birlikte yılın başını dahi beklemeden Türkiye'nin hatları üzerinden Azerbaycan bu ihracı yapabilecek. Beklemek için herhangi bir neden de bulunmuyor. Türkiye, bu hattın Yunanistan'a iletiminin üzerinden de bir bedel alacak" dedi. Türkiye'nin doğalgaz talebinin her yıl ciddi miktarda artış kaydettiğinin altını çizen yetkili, 750 milyon metreküplük gazın herhangi bir şekilde başka bir ülkeye ihracının şu aşamada gündemde olmadığını bildirdi.
Türkiye halen, Rusya, İran, Azerbaycan'dan doğalgaz, Cezayir ve Nijerya'dan da LNG ithalatı yapıyor. BOTAŞ DAHA UCUZA MAL EDECEK Uzmanlar, uluslararası anlaşmalarda doğalgaz fiyatlarının gizli olduğunu ancak Türkiye'nin Azerbaycan'dan aldığı gazın fiyatının diğer anlaşmalara göre daha ucuz olduğunu belirterek, bu kararın ardından 750 milyon metreküplük doğalgazı Botaş'ın daha ucuza mal edeceğini söyledi. Söz konusu kontratta re-export imkanı bulunduğundan Botaş'ın önümüzdeki dönemde yeni bir anlaşmayla Yunanistan veya başka bir ülkeye bu doğalgazı ihraç etme olanağı bulunuyor.
Yayınlanma Tarihi: 26.04.2011 11:57:04 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/turkiye_yunanistana_dogalgaz_satisini_durdurdu-dogalgaz-haber-101.html
Üst düzey bir enerji yetkilisi, Türkiye'nin Yunanistan'a sattığı yıllık 750 milyon metreküp düzeyindeki Azeri doğalgaz satışını durduracağını ve söz konusu miktarın yurtiçindeki tüketim için kullanılacağını söyledi. Reuters'a bilgi veren yetkili, bu konuda Azerbaycan ile de mutabakat sağlandığını belirterek, "Buna ilişkin nihai imzalar önümüzdeki dönemde atılacak. Bu imzaların atılmasıyla birlikte Türkiye, Azerbaycan'dan yıllık 6.6 milyar metreküplük doğalgaz alımına devam edecek ancak, Yunanistan'a 2008 yılından bu yana yapılan doğalgaz ihracı duracak.
Söz konusu miktarda doğalgazı Azerbaycan doğrudan Yunanistan'a satacak" diye konuştu. Reuters'ta daha önce yer alan haberde, Azerbaycan ile Yunanistan'ın, Azeri doğalgazının Yunanistan'a tedariki için anlaştığı yer almıştı. Yetkili, Azerbaycan'ın Avrupa'ya doğrudan doğalgaz satışı yapmayı arzu ettiğini ve bu mutabakat ile bunun mümkün olacağını belirterek, "İmzaların atılmasıyla birlikte yılın başını dahi beklemeden Türkiye'nin hatları üzerinden Azerbaycan bu ihracı yapabilecek. Beklemek için herhangi bir neden de bulunmuyor. Türkiye, bu hattın Yunanistan'a iletiminin üzerinden de bir bedel alacak" dedi. Türkiye'nin doğalgaz talebinin her yıl ciddi miktarda artış kaydettiğinin altını çizen yetkili, 750 milyon metreküplük gazın herhangi bir şekilde başka bir ülkeye ihracının şu aşamada gündemde olmadığını bildirdi.
Türkiye halen, Rusya, İran, Azerbaycan'dan doğalgaz, Cezayir ve Nijerya'dan da LNG ithalatı yapıyor. BOTAŞ DAHA UCUZA MAL EDECEK Uzmanlar, uluslararası anlaşmalarda doğalgaz fiyatlarının gizli olduğunu ancak Türkiye'nin Azerbaycan'dan aldığı gazın fiyatının diğer anlaşmalara göre daha ucuz olduğunu belirterek, bu kararın ardından 750 milyon metreküplük doğalgazı Botaş'ın daha ucuza mal edeceğini söyledi. Söz konusu kontratta re-export imkanı bulunduğundan Botaş'ın önümüzdeki dönemde yeni bir anlaşmayla Yunanistan veya başka bir ülkeye bu doğalgazı ihraç etme olanağı bulunuyor.
Yayınlanma Tarihi: 26.04.2011 11:57:04 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/turkiye_yunanistana_dogalgaz_satisini_durdurdu-dogalgaz-haber-101.html
Sınırda radyoaktif toz bulutu paniği
Ermenistan'da üç kentte meydana gelen toz bulutlarının nefes almayı zorlaştırması üzerine alarm verildi.Ermenistan'ın başkenti Erivan ile Türkiye sınırına yakın bölgelerde radyoaktif toz bulutu alarmı verildi.
News.am'in haberine göre, Iğdır'a sadece 30 kilometre kadar mesafede bulunan Metzamor nükleer santralinden radyoaktif sızıntı olduğu yolundaki haberler Erivan ve batı bölgelerinde paniğe yol açtı.
Erivan, Armavir ve Eçmiazin kentlerinde meydana gelen toz bulutlarının nefes almayı zorlaştırması, toz bulutlarında radyoaktif madde bulunduğu haberlerine neden oldu.
Ermenistan Savunma Bakanlığı, alelacele bir açıklama yaparak toz bulutundaki radyoaktivite miktarının zararlı olmadığını duyurdu. Bakanlık yetkilisi Aşot Mardirosyan, Metzamor atom santralinın normal çalıştığını ve herhangi bir şekilde tehlike oluşturmadığını da söyledi.
Mardirosyan, Ermenistan'ın beklenmedik bir fırtınaya yakalandığını belirterek sorunun bundan kaynaklandığını söyledi.
Yayınlanma Tarihi: 21.04.2011 12:28:26 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
News.am'in haberine göre, Iğdır'a sadece 30 kilometre kadar mesafede bulunan Metzamor nükleer santralinden radyoaktif sızıntı olduğu yolundaki haberler Erivan ve batı bölgelerinde paniğe yol açtı.
Erivan, Armavir ve Eçmiazin kentlerinde meydana gelen toz bulutlarının nefes almayı zorlaştırması, toz bulutlarında radyoaktif madde bulunduğu haberlerine neden oldu.
Ermenistan Savunma Bakanlığı, alelacele bir açıklama yaparak toz bulutundaki radyoaktivite miktarının zararlı olmadığını duyurdu. Bakanlık yetkilisi Aşot Mardirosyan, Metzamor atom santralinın normal çalıştığını ve herhangi bir şekilde tehlike oluşturmadığını da söyledi.
Mardirosyan, Ermenistan'ın beklenmedik bir fırtınaya yakalandığını belirterek sorunun bundan kaynaklandığını söyledi.
Yayınlanma Tarihi: 21.04.2011 12:28:26 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
Hidroelektrik Santralin Artıları ve Eksileri
Günümüzde bir çok enerji türü belirlendi. Bunların kısmı ergonomik olarak tartışılmaktadır. Tartışma konusu ise şu; faydası mı çok zararı mı çok? Riski hangi ölçüdedir? Bunlara cevap aranmaktadırBir barajın yapımı ve öncesinde; uzun süreli yağış, su, jeolojikçalışmalar yapılması, su altında kalan arazi için ödenen istimlâkbedelleri, baraj yapım maliyetinin yüksek olması ilk yatırımmaliyetinin çok fazla çıkmasına neden olur ki bu bir dezavantajdır. Başka bir dezavantajı ise ister istemez büyükçe bir ekili alanın hatta bazı yerleşim yerlerinin, kimi yerde antik bölgelerin su altında kalacak olmasıdır. Dezavantajlarına karşın; ilk yatırım yapıldıktan sonra, enerji üretiminin ana kaynağı su olduğundan üretim maliyeti çok ucuz olmaktadır. Yakıtlı santralar gibi hava ve çevre kirliliği yaratmazlar. Ayrıca barajların, elektrik üretiminin yanı sıra; 1 – Yerleşim yerlerinin suyunu karşılama, 2 – Sel ve taşkınları önleme, 3 - Tarım arazilerini sulama 4- Balıkçılık 5 – Ağaçlandırmaya katkı , erozyonu önleme 6 - Turizmi geliştirme 7 – Ulaşım 8- İklimde yumuşama gibi yararları bulunur. Artılarıve eksileri ile ve de uzun yıllar kullanılacakları değerlendirildiğindetartışmasız olumlu yanları ağır basmaktadır. Ülkedeki her akar supotansiyelinin enerjiye dönüştürülmesi mutlaktır.
Hidrolik Santrallar ile Termik Santralların Karşılaştırılması
Hidrolik Santralların yıllık üretimleri, kaynağa gelen sumiktarıyla doğru orantılı olduğundan ve bir yıl boyunca gelen suinsanoğlunun elinde olmayıp tam kapasite çalıştırmayayetmiyebileceğinden, genel olarak puant santralı olarakçalıştırılırlar. Devreye alınış ve çıkarışları çok kolay ve hızlıolduğundan su rejimine bağlı olarak günün, enerji gereksiniminin çokolduğu- ki buna puant saati denir - saatlerinde çalıştırılarak, enerjiye az gereksinim olduğu zamanlarda devre dışı bırakılırlar. Bir Hidrolik Santralünitesi tam kapasite ile çalıştırılmayabilir. Örneğin 100 MW güçtekibir ünite bir saat tam kapasite çalıştığında 100 000 kWh enerjiüretebilir. Tam kapasite çalışma mnjkhjkhkhktürbin kanatlarınınönündeki su giriş kapakçıkları tam açıktır ve saniyede geçen su miktarıen üst düzeydedir. Ancak, sistemden çekilen enerji,kullanıcıların devreye girme, çıkmalarına göre an be an değişir.Sisteme anlık olarak istenilen enerjinin verilmesini üretimünitesindeki regülasyonsistemi sağlar. Regülasyon sistemi, türbin kanatlarının önündeki sugiriş kapakçıklarına otomatik olarak hükmederek daha az su girişineparalel olarak daha az üretim yapar. Bu olaya sistemde frekans tutma denir. Tüm elektrikli alıcıların sağlıklı ve verimli çalışabilmesi için frekansın, alıcılarda imalat sırasında belirlenen frekans a - Türkiye ve Avrupa ülkelerinde 50 hz -uygun olması gerekir. Termik santralların devreye alınış ve çıkarışları çok kolay ve hızlı değildirler bunakarşın yakıtlarını istenilen miktarda elde etmek insanoğlununelindedir. Devreye alınış ve çıkarışları sırasında çok verim kaybınauğrarlar. Kızgın buharın, enerji üretimine hazır hale gelmesi içinkazanların uzun süre yakılması gerekir. Bütün bu nedenlerden ötürü Termik santral lar arıza, revizyon, bakım vs durumlar dışında 24 saat sürekli çalıştırılmak üzere plan ve dizayn edilmişlerdir.
Elektrik Enerjisinin Kullanıma Sunulması
Stator sargılarında elde edilen orta gerilim elektrik enerjisidir. Orta gerilim enerjinin şehirlere taşınması için çok büyük kesitliiletkenler gerektiği, bunun da olanaksız olması nedeniyle oluşangerilim Transformatörler vasıtasıyla Yüksek gerilime çıkarılır ve ENH (Enerji nakil hatları) ile şehirlere taşınır. Yüksekgerilim enerji kullanıma sunulamıyacağına göre, bu kez de yerleşimyerlerindeki Transformatörler vasıtasıyla kademeli olarak Alçak gerilim e düşürülerek kullanıma sunulur. Elektrik enerjisi depo edilemez ama su depo ederek elektrik dolaylı olarak depo edilebilir.
05.04.2011
http://www.enerjihaber.com/hidroelektrik_santralin_artilari_ve_eksileri-hes-haber-71.html
Hidrolik Santrallar ile Termik Santralların Karşılaştırılması
Hidrolik Santralların yıllık üretimleri, kaynağa gelen sumiktarıyla doğru orantılı olduğundan ve bir yıl boyunca gelen suinsanoğlunun elinde olmayıp tam kapasite çalıştırmayayetmiyebileceğinden, genel olarak puant santralı olarakçalıştırılırlar. Devreye alınış ve çıkarışları çok kolay ve hızlıolduğundan su rejimine bağlı olarak günün, enerji gereksiniminin çokolduğu- ki buna puant saati denir - saatlerinde çalıştırılarak, enerjiye az gereksinim olduğu zamanlarda devre dışı bırakılırlar. Bir Hidrolik Santralünitesi tam kapasite ile çalıştırılmayabilir. Örneğin 100 MW güçtekibir ünite bir saat tam kapasite çalıştığında 100 000 kWh enerjiüretebilir. Tam kapasite çalışma mnjkhjkhkhktürbin kanatlarınınönündeki su giriş kapakçıkları tam açıktır ve saniyede geçen su miktarıen üst düzeydedir. Ancak, sistemden çekilen enerji,kullanıcıların devreye girme, çıkmalarına göre an be an değişir.Sisteme anlık olarak istenilen enerjinin verilmesini üretimünitesindeki regülasyonsistemi sağlar. Regülasyon sistemi, türbin kanatlarının önündeki sugiriş kapakçıklarına otomatik olarak hükmederek daha az su girişineparalel olarak daha az üretim yapar. Bu olaya sistemde frekans tutma denir. Tüm elektrikli alıcıların sağlıklı ve verimli çalışabilmesi için frekansın, alıcılarda imalat sırasında belirlenen frekans a - Türkiye ve Avrupa ülkelerinde 50 hz -uygun olması gerekir. Termik santralların devreye alınış ve çıkarışları çok kolay ve hızlı değildirler bunakarşın yakıtlarını istenilen miktarda elde etmek insanoğlununelindedir. Devreye alınış ve çıkarışları sırasında çok verim kaybınauğrarlar. Kızgın buharın, enerji üretimine hazır hale gelmesi içinkazanların uzun süre yakılması gerekir. Bütün bu nedenlerden ötürü Termik santral lar arıza, revizyon, bakım vs durumlar dışında 24 saat sürekli çalıştırılmak üzere plan ve dizayn edilmişlerdir.
Elektrik Enerjisinin Kullanıma Sunulması
Stator sargılarında elde edilen orta gerilim elektrik enerjisidir. Orta gerilim enerjinin şehirlere taşınması için çok büyük kesitliiletkenler gerektiği, bunun da olanaksız olması nedeniyle oluşangerilim Transformatörler vasıtasıyla Yüksek gerilime çıkarılır ve ENH (Enerji nakil hatları) ile şehirlere taşınır. Yüksekgerilim enerji kullanıma sunulamıyacağına göre, bu kez de yerleşimyerlerindeki Transformatörler vasıtasıyla kademeli olarak Alçak gerilim e düşürülerek kullanıma sunulur. Elektrik enerjisi depo edilemez ama su depo ederek elektrik dolaylı olarak depo edilebilir.
05.04.2011
http://www.enerjihaber.com/hidroelektrik_santralin_artilari_ve_eksileri-hes-haber-71.html
Elektrik Mühendisleri Odası Nükleer Karşıtı Eylemlere Destek Verdi
Elektrik Mühendisleri Odası Denizli Şube Başkanı Abdullah Şavklı, Nükleer Karşıtı Platform oluşturduklarını belirtti.Elektrik Mühendisleri Odası (EMO) Denizli Şube Başkanı Abdullah Şavklı, Nükleer Karşıtı Platform (NKP) oluşturduklarını belirterek, siyasi iktidarın nükleer santrala ciddiyetten uzak baktığını iddia etti.Denizli eski İl Genel Meclisi CHP Grup Başkanı Şavklı, oda binasında düzenlediği basın toplantısında, EMO'nun nükleer santrala karşı olduğunu söyledi. Şavklı, "Ülkemizde siyasal iktidar, tam bir inatlaşma ve ısrar mantığıyla olanlara gözünü kulağını kapatmayı tercih ediyor. Sorun tüpgaz seviyesine kadar indirgenerek, delikanlılık gösterileri dahi yapılabiliyor." dedi.
Hükümete nükleer santraldan vazgeçmesi çağrısında bulunan EMO Şube Başkanı Şavklı, "Ortada nükleer bir tehdit vardır ve nükleer santrala mecbur değiliz. Çözümün su gibi, rüzgâr gibi, güneş ve jeotermal gibi kendi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızda olduğunu ısrarla savunuyoruz. Bu düşüncemize katılan, demokrasiden, özgürlükten ve insandan yana herkesle gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için birlikte mücadele etmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Bu amaçla ilimizde tüm demokrasi güçlerinin katılımıyla NKP'yi oluşturduk." şeklinde konuştu. Bu konunun genel seçimden ayrı tutulmamasını gerektiğini savunan Abdullah Şavklı, Denizli NKP olarak 16 Nisan 2011'de "Nükleer Santral Kıskacında Türkiye" konulu bir söyleşi yapacaklarını, 24 Nisan'da ise İstanbul Kadıköy'de nükleer karşıtı miting düzenleneceğini sözlerine ekledi.
06.04.2011
http://www.haberler.com/elektrik-muhendisleri-odasi-nukleer-karsiti-2636761-haberi/
Hükümete nükleer santraldan vazgeçmesi çağrısında bulunan EMO Şube Başkanı Şavklı, "Ortada nükleer bir tehdit vardır ve nükleer santrala mecbur değiliz. Çözümün su gibi, rüzgâr gibi, güneş ve jeotermal gibi kendi yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızda olduğunu ısrarla savunuyoruz. Bu düşüncemize katılan, demokrasiden, özgürlükten ve insandan yana herkesle gelecek kuşaklara yaşanabilir bir dünya bırakmak için birlikte mücadele etmek zorunda olduğumuza inanıyoruz. Bu amaçla ilimizde tüm demokrasi güçlerinin katılımıyla NKP'yi oluşturduk." şeklinde konuştu. Bu konunun genel seçimden ayrı tutulmamasını gerektiğini savunan Abdullah Şavklı, Denizli NKP olarak 16 Nisan 2011'de "Nükleer Santral Kıskacında Türkiye" konulu bir söyleşi yapacaklarını, 24 Nisan'da ise İstanbul Kadıköy'de nükleer karşıtı miting düzenleneceğini sözlerine ekledi.
06.04.2011
http://www.haberler.com/elektrik-muhendisleri-odasi-nukleer-karsiti-2636761-haberi/
Bu Rüzgar Türbini Güneş Enerjisini de Elektriğe Çeviriyor
Aynı kaynaktan iki farklı yenilenebilir enerji üretebilmenin yolunu arayan Livepool Üniversitesi rüzgar ve güneş enerjisini bir arada üretmenin yolunu buldu. Ticari versiyon bir rüzgar türbinini geliştirerek bıçaklarına güneş paneli ekleyen araştırma ekibi rüzgar dursa bile enerji üreten bir rüzgar türbini elde etti. Dr. Joe King liderliğinde çalışan ekip milyon dolarlar harcanan rüzgar tarlalarının, rüzgar durduğu anda atıl kalmasını önleyen projesiyle yatırımcılara yeni imkanlar sunmaya hazırlanıyor.
Yoğunlaşarak yansıyan güneş ışınlarının beklenmeyen yan etkilerini(yangın çıkarma ihtimali) önlemek için ışınları geri yansıtmayan güneş paneli kullanılan rüzgar türbininin enerji üretim değerlerine dair bilgiler henüz basına verilmese de gelecek yıllarda güneş ve rüzgar enerjisinden tatmin edici rakamlarda elektrik enerjisi üretimi yapılabileceği belirtildi.
04.04.2011
http://www.limitsizenerji.com/haberler/yabanc-haberler/1194-bu-ruzgar-turbini-gunes-enerjisini-de-elektrige-ceviriyor
Yoğunlaşarak yansıyan güneş ışınlarının beklenmeyen yan etkilerini(yangın çıkarma ihtimali) önlemek için ışınları geri yansıtmayan güneş paneli kullanılan rüzgar türbininin enerji üretim değerlerine dair bilgiler henüz basına verilmese de gelecek yıllarda güneş ve rüzgar enerjisinden tatmin edici rakamlarda elektrik enerjisi üretimi yapılabileceği belirtildi.
04.04.2011
http://www.limitsizenerji.com/haberler/yabanc-haberler/1194-bu-ruzgar-turbini-gunes-enerjisini-de-elektrige-ceviriyor
Enerji Tüketiminde Artış
Çorum'da enerji tüketimi bir önceki yıla oranla artış gösterirken, kaçak kayıp oranında düşüş olduğu bildirildi.
Çorum'da enerji tüketimi bir önceki yıla oranla artış gösterirken, kaçak kayıp oranında düşüş olduğu bildirildi. Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı'nın verimliliğini teşvik etmek amacıyla ülke genelinde başlattığı En-Ver projesi kapsamında yapılan çalışmalarla ise kamu kurumlarında elektrik tüketiminin aşağı seviyelere çekildiği açıklandı. Çorum'daki enerji tüketimi ve yatırımları hakkında bilgi veren Vali Nurullah Çakır, 2002 yılında 382 bin 626 bin 127 Kwh olan enerji tüketiminin 2010 yılında 612 bin 503 bin 623 Kwh'ye yükseldiğini belirterek, 2002 yılında 13.33 olan kaçak kayıp oranının 2010 yılında 10.57 seviyesine düştüğünü söyledi. Enerji tasarrufunu teşvik etmek amacıyla Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı tarafından hayata geçirilen En-Ver projesinde yapılan çalışmalarla kamu kurumlarında elektrik tüketiminin aşağılara seviyeye çekildiğini anlatan Vali Çakır, "Tüm kamu kurum ve kuruluşlarına ait binalarda birer bina enerji verimliliği sorumlusu belirlenmiştir. Tüm bu çalışmaların gözetim ve denetimi Valiliğimiz tarafından etkin bir şekilde yerine getirilmekte olup, enerji verimliliği çalışmaları devam etmektedir. Türkiye Enerji Verimliliği Derneği (ENVER-DER) Çorum Şubesi 2010 yılında kurulmuş olup, faaliyetlerini sürdürmektedir" diye konuştu. Çorumda TEİAŞ'a ait 6 adet trafo merkezinden enerji alındığını kaydeden Vali Çakır, ayrıca özel sektöre ait 2 adet üretici bulunduğunu kaydetti. İlde işletmede olan 1, yapımı devam eden 4, başlanmayan 2, lisans aşamasında 3 Hidro Elektrik Santrali (HES) bulunduğunu açıklayan Vali Çakır, "İlimizdeki tüm hidroelektrik santralleri faaliyete geçtiğinde toplam 1354,75 GWh/yıl enerji üretilecek olup, bu miktar Türkiye hidroelektrik enerjisi üretim potansiyelinin yüzde 1' ine tekabül etmektedir. Bunlar dışında, Samsun-Sinop-Çorum İlleri sınırlarının kesiştiği noktada özel sektör tarafından Boyabat Barajı ve Hidroelektrik Santrali (1.500 GWh/yıl) yapım çalışması devam etmekte olup, baraj yapımı sonrası Kargı ve Osmancık İlçelerimize bağlı bazı köyler baraj gölünün İlimiz sınırlarındaki kısmında kalacağından bu köylerde kamulaştırma işlemleri sürmektedir. Ayrıca, ilimiz Mecitözü İlçesi Alören Köyünde özel sektör tarafından 45 MW kurulu güce sahip bir rüzgar enerjisi santrali yapımı planlanmış olup, 2009 yılında "ÇED gerekli değildir" kararı verilmiş olan projeye henüz başlanmamıştır" dedi. Çorum merkez ve Sungurlu ilçesinde 2010 yılında 115 milyon 66 bin 36 metreküp, sanayi alanında 53 milyon 697 bin 78 metreküp doğalgaz tüketildiğini açıklayan Vali Çakır, Çorum organize Sanayi Bölgesi'nde doğalgaz kullanılırken, Sungurlu OSB'de doğalgaz kullanımına başlanamadığını kaydetti.
ÇORUM'A BİOGAZ TESİSİ KURULMASI İÇİN GİRİŞİM
Çorum'da bir şirket tarafından fermantasyon yöntemiyle organik atıklardan elektrik enerjisi üretmek üzere 4 MWh gücünde bir tesis kurulmasına yönelik çalışma başlatıldığını açıklayan Çakır, "Çorum Belediyesi arıtma tesisi yakınında kurulması düşünülen tesiste hayvansal organik atıkların yanısıra arıtma tesisi çamuru ve melasınında değerlendirilmesi mümkün olacaktır" şeklinde konuştu. 5350 sayılı yatırımların ve istihdamın artırılması hakkındaki teşvik kanunu kapsamında enerji desteği uygulaması yapıldığını anlatan Vali Çakır, 2010 yılında 147 firmaya toplam 3 milyon 128 bin 435 TL, enerji desteği uygulamasının başlangıcından bugüne kadar ise toplam 223 firmaya 20 milyon 945 bin 949 TL ödeme yapıldığını sözlerine ekledi.
05.04.2011
http://www.enerjihaber.com/enerji_tuketiminde_artis-hes-haber-72.html
ÇORUM'A BİOGAZ TESİSİ KURULMASI İÇİN GİRİŞİM
Çorum'da bir şirket tarafından fermantasyon yöntemiyle organik atıklardan elektrik enerjisi üretmek üzere 4 MWh gücünde bir tesis kurulmasına yönelik çalışma başlatıldığını açıklayan Çakır, "Çorum Belediyesi arıtma tesisi yakınında kurulması düşünülen tesiste hayvansal organik atıkların yanısıra arıtma tesisi çamuru ve melasınında değerlendirilmesi mümkün olacaktır" şeklinde konuştu. 5350 sayılı yatırımların ve istihdamın artırılması hakkındaki teşvik kanunu kapsamında enerji desteği uygulaması yapıldığını anlatan Vali Çakır, 2010 yılında 147 firmaya toplam 3 milyon 128 bin 435 TL, enerji desteği uygulamasının başlangıcından bugüne kadar ise toplam 223 firmaya 20 milyon 945 bin 949 TL ödeme yapıldığını sözlerine ekledi.
05.04.2011
http://www.enerjihaber.com/enerji_tuketiminde_artis-hes-haber-72.html
Radyoaktif Sızıntıya Gazete Kağıdı ile Müdahale
Fukuşima Nükleer Santralindeki atık suların toplandığı havuzda çatlak, gazete kağıdı ve talaş karıştırılmış polimerle giderilmeye çalışılıyor.
11 Mart'ta dünya tarihinin en büyük 5'inci depremini yaşayan Japonya, yaralarını sarmaya çalışıyor. En büyük kabusu ise Fukuşima Nükleer Santrali'ndeki hasar ve sızıntı yaşatıyor. Bugüne kadar santralin farklı reaktörlerindeki patlamaların sonucunda çevreye çok miktarda radyoaktif madde sızdı. Reaktörlerin çevresindeki suda da normalin 4 bin katı radyasyon tespit edildi.
Sızıntıyı önlemek amacıyla yapılan çalışmalar tüm hızıyla devam ederken, 2 numaralı reaktörün radyoaktif atık sularının toplandığı beton havuzda çatlak olmuştu.
İlk olarak çatlak yeniden betonla kaplanmaya çalışıldı. Ancak başarılı olunamayınca, havuza çıkan boruların kapatılması kararı alındı. Bunun için de gazete kağıdı ve talaşın da eklendiği bir karışım borulara dökülmeye başladı.
Çalışmaları koordine eden Hidehiko Nishiyama, dün öğleden sonra polimer toz, gazete kağıdı ve talaş karışımını borulara boca ettiklerini ancak sızan suyun miktarında bir azalmanın henüz tespit edilmediğini söyledi.
11 BİN TON SU OKYANUSA VERİLECEK
Çalışmalar devam ederken santralin işletmecisi Tokyo Electric Power (TEPCO) şirketinin sözcüsü, soğutma işlemlerinde kullanılan suların okyanusa döküleceğini açıkladı. Sözcü "reaktörlerin soğutma devrelerinin onarılmasına olanak tanımak amacıyla hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz, depolarda toplanan yaklaşık 11 bin 500 ton suyu Pasifik Okyanusu’na dökeleceğiz" dedi.
Sözcü, dökülecek sudaki radyasyonun düşük seviyede olduğunu vurguladı. Soğutma çalışmaları için günler boyunca santrale on binlerce ton su dökülmüştü.
Tepco, bu boşaltım işleminin sağlığa etkisinin olmayacağını açıkladı.
Ntvmsnbc
04.04.2011
http://www.enerjihaber.com/radyoaktif_sizintiya_gazete_kagidi_ile_mudahale-nukleer_enerji-haber-66.html
Sızıntıyı önlemek amacıyla yapılan çalışmalar tüm hızıyla devam ederken, 2 numaralı reaktörün radyoaktif atık sularının toplandığı beton havuzda çatlak olmuştu.
İlk olarak çatlak yeniden betonla kaplanmaya çalışıldı. Ancak başarılı olunamayınca, havuza çıkan boruların kapatılması kararı alındı. Bunun için de gazete kağıdı ve talaşın da eklendiği bir karışım borulara dökülmeye başladı.
Çalışmaları koordine eden Hidehiko Nishiyama, dün öğleden sonra polimer toz, gazete kağıdı ve talaş karışımını borulara boca ettiklerini ancak sızan suyun miktarında bir azalmanın henüz tespit edilmediğini söyledi.
11 BİN TON SU OKYANUSA VERİLECEK
Çalışmalar devam ederken santralin işletmecisi Tokyo Electric Power (TEPCO) şirketinin sözcüsü, soğutma işlemlerinde kullanılan suların okyanusa döküleceğini açıkladı. Sözcü "reaktörlerin soğutma devrelerinin onarılmasına olanak tanımak amacıyla hazırlıklar tamamlanır tamamlanmaz, depolarda toplanan yaklaşık 11 bin 500 ton suyu Pasifik Okyanusu’na dökeleceğiz" dedi.
Sözcü, dökülecek sudaki radyasyonun düşük seviyede olduğunu vurguladı. Soğutma çalışmaları için günler boyunca santrale on binlerce ton su dökülmüştü.
Tepco, bu boşaltım işleminin sağlığa etkisinin olmayacağını açıkladı.
Ntvmsnbc
04.04.2011
http://www.enerjihaber.com/radyoaktif_sizintiya_gazete_kagidi_ile_mudahale-nukleer_enerji-haber-66.html
Gazprom-Slovenya Güney Akım Konusunda Anlaşma Sağladı
Gazprom
Yönetim Kurulu Başkanı Alexey Miller ve Geoplin plinovodi d.o.o. Yönetim Kurulu
Başkanı Marjan Eberlinc, Rusya Başbakanı Vladimir Putin’in resmi ziyareti
kapsamında Slovenya’nın başkenti Lubliyana’da “Güney Akım Slovenya LLC”
Ortaklık Anlaşması’na imza attı. Eşit ortaklık temelinde kurulan South Stream
Slovenia LLC şirketi Güney akım boru hattının Slovenya ayağından sorumludur.
Şirket Güney Akım projesinin Slovenya ayağında belgeleme, finans sağlama, inşa
ve işletim görevlerini yerine getirecektir.
Alexey Miller anlaşmanın ardından yaptığı konuşmada, “Ortak proje şirketinin kurulması Gazprom ve Geoplin plinovodi’nin Slovenya’da Güney Akım’ın uygulanması yönündeki ciddi yaklaşımın kanıtıdır. Proje Güney ve Orta Avrupa ekonomilerine atılım kazandıracak; Güney Akım yeni iş sahaları sağlayacak, yatırım çekecek ve bölgesel entegrasyon sürecini hızlandıracaktır. Enerji şirketlerinin bu uluslararası proje kapsamındaki işbirliği, Avrupa pazarlarına yönelik Rus gazı arz güvenliği ve esnekliğini artıracaktır,” ifadelerini kullandı.
Marjan Eberlinc ise “Güney Akım Slovenya ortak girişiminin kurulmasıyla, Geoplin plinovodi ve Gazprom yoğun ve başarılı ön çalışmaları sonuçlandırmış bulunmakta olup, anlaşmanın imzalanması, projenin önemini ve rolünü bir kez daha kanıtlamıştır. Güney Akım Sloveny’nın, Geoplin plinovodi ve Gazprom’un faaliyetleri aracılığıyla, bugün son derece önem kazanmış olan güvenli ve güvenilir enerji ulaşım ağına sahip ülkeler arasındaki uluslararası pozisyonunu güçlendirme olanağı sağlayacaktır. Küresel enerji politikalarının karşı karşıya olduğu doğal ve toplumsal sorunların büyüklüğü göz önüne alındığında projenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır,” şeklinde konuştu.
Arkaplan bilgisi:
Gazprom, Avrupa’ya doğalgaz arz rotalarını çeşitlendirmek amacıyla Güney Akım adı verilen Karadeniz altından Güney ve Orta Avrupa ülkelerine uzanacak bir doğalgaz boru hattı inşa etmeyi planlamaktadır.
Boru hattı kapasitesinin kademeli olarak artırılması ve deniz altından geçecek kısmın yıllık taşıma kapasitesinin yıllık 63 milyar metreküp olması planlanmaktadır. Güney Akım boru hattının ilk ayağının 2015 sonuna doğru faaliyete geçmesi öngörülmektedir.
Boru hattının inşası için Slovenya, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Yunanistan, Hırvatistan ve Avusturya ile hükümetlerarası anlaşmalar imzalanmış durumdadır.
27 Mayıs 2010 tarihinde Gazprom ve Geoplin Plinovodi d.o.o. boru hattının Slovenya ayağının fizibilite çalışmalarının gerçekleştirilmesi için bir anlaşma imzalamış ve IBE d.d. Haziran 2010 tarihinde yapılan ihalenin ardından çalışmaları gerçekleştirecek şirket olarak belirlenmiştir. Slovenya’da fizibilite çalışmaları sonuçlandırılmış olup sonuçlar analiz aşamasındadır
http://www.enerjiport.com/2011/03/24/gazprom-slovenya-guney-akim-konusunda-anlasma-sagladi/
Alexey Miller anlaşmanın ardından yaptığı konuşmada, “Ortak proje şirketinin kurulması Gazprom ve Geoplin plinovodi’nin Slovenya’da Güney Akım’ın uygulanması yönündeki ciddi yaklaşımın kanıtıdır. Proje Güney ve Orta Avrupa ekonomilerine atılım kazandıracak; Güney Akım yeni iş sahaları sağlayacak, yatırım çekecek ve bölgesel entegrasyon sürecini hızlandıracaktır. Enerji şirketlerinin bu uluslararası proje kapsamındaki işbirliği, Avrupa pazarlarına yönelik Rus gazı arz güvenliği ve esnekliğini artıracaktır,” ifadelerini kullandı.
Marjan Eberlinc ise “Güney Akım Slovenya ortak girişiminin kurulmasıyla, Geoplin plinovodi ve Gazprom yoğun ve başarılı ön çalışmaları sonuçlandırmış bulunmakta olup, anlaşmanın imzalanması, projenin önemini ve rolünü bir kez daha kanıtlamıştır. Güney Akım Sloveny’nın, Geoplin plinovodi ve Gazprom’un faaliyetleri aracılığıyla, bugün son derece önem kazanmış olan güvenli ve güvenilir enerji ulaşım ağına sahip ülkeler arasındaki uluslararası pozisyonunu güçlendirme olanağı sağlayacaktır. Küresel enerji politikalarının karşı karşıya olduğu doğal ve toplumsal sorunların büyüklüğü göz önüne alındığında projenin ne kadar önemli olduğu bir kez daha ortaya çıkmaktadır,” şeklinde konuştu.
Arkaplan bilgisi:
Gazprom, Avrupa’ya doğalgaz arz rotalarını çeşitlendirmek amacıyla Güney Akım adı verilen Karadeniz altından Güney ve Orta Avrupa ülkelerine uzanacak bir doğalgaz boru hattı inşa etmeyi planlamaktadır.
Boru hattı kapasitesinin kademeli olarak artırılması ve deniz altından geçecek kısmın yıllık taşıma kapasitesinin yıllık 63 milyar metreküp olması planlanmaktadır. Güney Akım boru hattının ilk ayağının 2015 sonuna doğru faaliyete geçmesi öngörülmektedir.
Boru hattının inşası için Slovenya, Bulgaristan, Sırbistan, Macaristan, Yunanistan, Hırvatistan ve Avusturya ile hükümetlerarası anlaşmalar imzalanmış durumdadır.
27 Mayıs 2010 tarihinde Gazprom ve Geoplin Plinovodi d.o.o. boru hattının Slovenya ayağının fizibilite çalışmalarının gerçekleştirilmesi için bir anlaşma imzalamış ve IBE d.d. Haziran 2010 tarihinde yapılan ihalenin ardından çalışmaları gerçekleştirecek şirket olarak belirlenmiştir. Slovenya’da fizibilite çalışmaları sonuçlandırılmış olup sonuçlar analiz aşamasındadır
http://www.enerjiport.com/2011/03/24/gazprom-slovenya-guney-akim-konusunda-anlasma-sagladi/
İçme Suyunda Radyasyon Çıktı
Japonya'da şebeke suyunda radyasyon bulunurken, Fukuşima nükleer enerji santralinin yakınındaki bölgelerden alınan ıspanak ve süt örneklerinde de radyasyon seviyeleri güvenlik sınırlarının üstünde çıktı.
Japonya Bilim Bakanlığı'ndan bir yetkili, suyun kalitesiyle ilgili bugün ölçüm yapmaya başladıklarını ve radyoaktif iyot ve sezyum izleri bulduklarını belirtti.Yetkili, Tokyo, Tochigi, Gunma, Saitama, Chiba ve Niigata'da şebeke suyunda radyoaktif iyot bulduklarını, Tochigi ve Gunma'da ise sezyum bulduklarını açıkladı.Yetkili, bu maddelerin oranının Japonya'daki yasal sınırın net olarak altında olduğunu söyledi.
Bu arada Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), nükleer kazanın olduğu elektrik santralının bulunduğu Fukuşima bölgesinden tüm gıda ürünlerinin ihracatına ikinci emre kadar son verildiğini bildirdi.
Merkezi Viyana'da bulunan BM'ye bağlı UAEK, radyoaktif iyot elementinin bulunduğu gıdaların kısa sürede insan sağlığına zararlı olacağını bildirdi.
Öte yandan Amerikan Jeofizik Enstitüsü, İbaraki kentinde bugün 5,9 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini, depremin 24 kilometre derinde olduğunu bildirdi.
Japon NHK televizyonu, Tokyo'da da hissedilen depremin hasara yol açmadığını belirtti.
ISPANAK VE SÜTTE RADYASYON
Japonya hükümet sözcüsü Yukio Edano, Fukuşima nükleer enerji santralinin bulunduğu Fukuşima ilindeki süt ile yakınındaki İbaraki ilinde yetiştirilen ıspanaktaki radyasyon seviyesinin güvenlik sınırlarının üstüne çıktığının belirlendiğini söyledi.
Japon hükümeti, ülkede 11 Mart’ta meydana gelen deprem ve tsunaminin ardından ortaya çıkan nükleer krizin ardından, ülkedeki gıda maddelerinin radyasyondan etkilendiğine ilişkin ilk kez açıklamada bulundu.
REAKTÖR BİNALARININ ÇATISI DELİNDİ
Japonya'daki şiddetli depremde zarar gören Fukuşima nükleer santralinin 5 ve 6 numaralı reaktörlerini barındıran binaların çatılarının, olası hidrojen patlamalarını önlemek amacıyla delindiği bildirildi.
Tokyo Electric Power'dan (Tepco) yapılan açıklamada, ''5 ve 6 numaralı reaktörlerdeki hidrojen birikmesi endişeleri nedeniyle Tepco, dış binalardaki çatılarda 3 ila 7,5 santimetrelik delikler açtı'' denildi.
Santralin 5 ve 6 numaralı reaktörleri daha az hasar gördü, çünkü 1-4 numaralı reaktörlerin aksine, bu reaktörlerin soğutma sistemleri bir dizel jeneratör sayesinde 11 Mart'taki deprem ve tsunamiden sonra çalışmaya devam etti.
http://www.enerjihaber.com/icme_suyunda_radyasyon_cikti-nukleer_enerji-haber-42.html
Japonya Bilim Bakanlığı'ndan bir yetkili, suyun kalitesiyle ilgili bugün ölçüm yapmaya başladıklarını ve radyoaktif iyot ve sezyum izleri bulduklarını belirtti.Yetkili, Tokyo, Tochigi, Gunma, Saitama, Chiba ve Niigata'da şebeke suyunda radyoaktif iyot bulduklarını, Tochigi ve Gunma'da ise sezyum bulduklarını açıkladı.Yetkili, bu maddelerin oranının Japonya'daki yasal sınırın net olarak altında olduğunu söyledi.
Bu arada Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK), nükleer kazanın olduğu elektrik santralının bulunduğu Fukuşima bölgesinden tüm gıda ürünlerinin ihracatına ikinci emre kadar son verildiğini bildirdi.
Merkezi Viyana'da bulunan BM'ye bağlı UAEK, radyoaktif iyot elementinin bulunduğu gıdaların kısa sürede insan sağlığına zararlı olacağını bildirdi.
Öte yandan Amerikan Jeofizik Enstitüsü, İbaraki kentinde bugün 5,9 büyüklüğünde deprem meydana geldiğini, depremin 24 kilometre derinde olduğunu bildirdi.
Japon NHK televizyonu, Tokyo'da da hissedilen depremin hasara yol açmadığını belirtti.
ISPANAK VE SÜTTE RADYASYON
Japonya hükümet sözcüsü Yukio Edano, Fukuşima nükleer enerji santralinin bulunduğu Fukuşima ilindeki süt ile yakınındaki İbaraki ilinde yetiştirilen ıspanaktaki radyasyon seviyesinin güvenlik sınırlarının üstüne çıktığının belirlendiğini söyledi.
Japon hükümeti, ülkede 11 Mart’ta meydana gelen deprem ve tsunaminin ardından ortaya çıkan nükleer krizin ardından, ülkedeki gıda maddelerinin radyasyondan etkilendiğine ilişkin ilk kez açıklamada bulundu.
REAKTÖR BİNALARININ ÇATISI DELİNDİ
Japonya'daki şiddetli depremde zarar gören Fukuşima nükleer santralinin 5 ve 6 numaralı reaktörlerini barındıran binaların çatılarının, olası hidrojen patlamalarını önlemek amacıyla delindiği bildirildi.
Tokyo Electric Power'dan (Tepco) yapılan açıklamada, ''5 ve 6 numaralı reaktörlerdeki hidrojen birikmesi endişeleri nedeniyle Tepco, dış binalardaki çatılarda 3 ila 7,5 santimetrelik delikler açtı'' denildi.
Santralin 5 ve 6 numaralı reaktörleri daha az hasar gördü, çünkü 1-4 numaralı reaktörlerin aksine, bu reaktörlerin soğutma sistemleri bir dizel jeneratör sayesinde 11 Mart'taki deprem ve tsunamiden sonra çalışmaya devam etti.
http://www.enerjihaber.com/icme_suyunda_radyasyon_cikti-nukleer_enerji-haber-42.html
Petrol Fiyatları Artar mı?
ENERJİPORT/ANALİZ
Birleşmiş Milletler-BM kararı sonrası önemli petrol üreticisi
ülkelerden Libya’ya karşı askeri operasyon başladı. Operasyon şimdilik hava
saldırıları şeklinde devam ediyor. Kara harekatı gündemde yok, şimdilik.
Son yıllarda ilginç gelişmeler yaşanıyor dünya da ve Özellikle Ortadoğu bölgesi ve tabii Arap dünyasında. Petrol zengini bu bölgedeki ülkelerin yönetimleri, halkıyla sorun yaşıyor. Ve bir şekilde iç savaş veya dışarıdan müdahaleyle yönetimler değişiyor. Son örnek Libya oldu. Gerçi henüz Libya da bir yönetim değişikliği olmadı.Bundan önce Irak, Kuveyt, Tunus, Mısır, karışmıştı. Libya ile süreç devam ediyor.
Batılı ülkeler, bu ülkelere her ne kadar demokrasi veya özgürlük’ bahanesiyle müdahale etse de asıl nedenin enerji kaynakların olduğunu herkes biliyor. Konu, bu noktadan itibaren de herkesi ilgilendirir bir hal almış oluyor.
Libya’ya yapılan müdahalenin ne zaman sona ereceğini kestirmek şimdilik zor. Ama bilinen bir şey var ve oda şudur; artık petrol krizi dünyanın kapısına dayanmıştır. Bu karışıklıklar en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ve Cezayir’e sıçrarsa, yeni bir petrol krizi söz konusu olacaktır. Herkes bu hesabı dikkate almalı. Çünkü, petrol fiyatları bunlara bağlı. Temenni de krizlerin bir an önce sona ermesi olmalı.
http://www.enerjiport.com/2011/03/20/petrol-fiyatlari-artar-mi/
Son yıllarda ilginç gelişmeler yaşanıyor dünya da ve Özellikle Ortadoğu bölgesi ve tabii Arap dünyasında. Petrol zengini bu bölgedeki ülkelerin yönetimleri, halkıyla sorun yaşıyor. Ve bir şekilde iç savaş veya dışarıdan müdahaleyle yönetimler değişiyor. Son örnek Libya oldu. Gerçi henüz Libya da bir yönetim değişikliği olmadı.Bundan önce Irak, Kuveyt, Tunus, Mısır, karışmıştı. Libya ile süreç devam ediyor.
Batılı ülkeler, bu ülkelere her ne kadar demokrasi veya özgürlük’ bahanesiyle müdahale etse de asıl nedenin enerji kaynakların olduğunu herkes biliyor. Konu, bu noktadan itibaren de herkesi ilgilendirir bir hal almış oluyor.
Libya’ya yapılan müdahalenin ne zaman sona ereceğini kestirmek şimdilik zor. Ama bilinen bir şey var ve oda şudur; artık petrol krizi dünyanın kapısına dayanmıştır. Bu karışıklıklar en büyük petrol üreticisi olan Suudi Arabistan ve Cezayir’e sıçrarsa, yeni bir petrol krizi söz konusu olacaktır. Herkes bu hesabı dikkate almalı. Çünkü, petrol fiyatları bunlara bağlı. Temenni de krizlerin bir an önce sona ermesi olmalı.
http://www.enerjiport.com/2011/03/20/petrol-fiyatlari-artar-mi/
Çinliler, Türkiye'de Güneş Paneli Santrali Kuracak
Enerjiport Özel- Güneş enerjisine yabancılarda ilgi göstermeye başladı. Son yıllarda sanayinin her alanında başgösteren Çinliler, şimdide Türkiye güneş enerjisine el attı. Enerji Bakanlığıile görüşen Çinliler, Türkiye de güneş enerjisi paneli fabrikası kurma işini görüştü. Güvenilir kaynaklardan alınan bilgiye göre Çinliler, fabrika için güneş enerjisi fiyatlarını inceliyor. Yeni fiyatları Çinliler avantajlı bulursa, güneş panelleri üretim fabrikası kurma süreci başlayacak.
http://www.enerjiport.com/category/yenilenebilir/gunes/
http://www.enerjiport.com/category/yenilenebilir/gunes/
Çin Nükleer Tesis Planlarını Askıya Aldı
Fukuşima nükleer tesisinde yaşanan sızıntı sonrasında Çin hükümeti yeni santrallerin onayını durdurdu, varolan inşaatların denetimini sıkılaştırdı.
Japonya'daki depremin Fukuşima nükleer tesisinde tetiklediği radyasyon tehlikesi ardından Çin, yeni nükleer enerji santrallerinin onay sürecini askıya aldığını açıkladı.
Pekin hükümeti halihazırdaki nükleer tesislerin ve halen inşaatı süren santrallerin de derhal denetimden geçirilmesini emretti. Çinli yetkililer, orta ve uzun vadede nükleer enerji planlarını son duruma göre ayarlamaları gerektiğini söylüyor.
BEKLENMEYEN BİR GELİŞME
Çin'in bu kararını manşetten veren İngiltere'nin Financial Times gazetesi, ''Beklenmedik bir gelişme'' diye yazdı. Financial Times, bu kararla Çin'in kalkınma programında frene basıldığını görüşünde.
Gazete, 2009'da enerji tüketiminde ABD'den liderliği devralan Çin'in 2020'ye kadar elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde beşini nükleer santrallerden karşılamayı planladığını; hali hazırda bu oranının yüzde iki olduğunu bildirdi. Financial Times, kararın küresel anlamda nükleer enerjinin yeniden yükselişine darbe vuracağını kaydediyor.
Financial Times, Japonya'daki nükleer santral kazasının ardından Almanya'nın nükleer kapasitesinin üçte birini devre dışı bıraktığını; İspanya, İsviçre, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenlik standartlarını gözden geçirme kararı aldıklarını belirtti ve şöyle dedi:
"Santrallerin en az 40 yıl ömrü olduğu için, nükleer reaktörlerden vazgeçilip yerine termik ya da doğal gaz santrallerinin inşa edilmesi kararı gelecek yıllardaki küresel enerji ve çevre politikalarını etkileyebilir."
SANTRAL İNŞAATLARININ YARISI ÇİN’DE
Çin'de şu anda 27 reaktör inşa ediliyor. Bu rakam dünya çapında inşaat aşamasındaki reaktör sayısının yarısına tekabül ediyor.
Yayınlanma Tarihi: 17.03.2011 12:25:07 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/cin_nukleer_tesis_planlarini_askiya_aldi-28-haber-36.html
Japonya'daki depremin Fukuşima nükleer tesisinde tetiklediği radyasyon tehlikesi ardından Çin, yeni nükleer enerji santrallerinin onay sürecini askıya aldığını açıkladı.
Pekin hükümeti halihazırdaki nükleer tesislerin ve halen inşaatı süren santrallerin de derhal denetimden geçirilmesini emretti. Çinli yetkililer, orta ve uzun vadede nükleer enerji planlarını son duruma göre ayarlamaları gerektiğini söylüyor.
BEKLENMEYEN BİR GELİŞME
Çin'in bu kararını manşetten veren İngiltere'nin Financial Times gazetesi, ''Beklenmedik bir gelişme'' diye yazdı. Financial Times, bu kararla Çin'in kalkınma programında frene basıldığını görüşünde.
Gazete, 2009'da enerji tüketiminde ABD'den liderliği devralan Çin'in 2020'ye kadar elektrik enerjisi ihtiyacının yüzde beşini nükleer santrallerden karşılamayı planladığını; hali hazırda bu oranının yüzde iki olduğunu bildirdi. Financial Times, kararın küresel anlamda nükleer enerjinin yeniden yükselişine darbe vuracağını kaydediyor.
Financial Times, Japonya'daki nükleer santral kazasının ardından Almanya'nın nükleer kapasitesinin üçte birini devre dışı bıraktığını; İspanya, İsviçre, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri'nin güvenlik standartlarını gözden geçirme kararı aldıklarını belirtti ve şöyle dedi:
"Santrallerin en az 40 yıl ömrü olduğu için, nükleer reaktörlerden vazgeçilip yerine termik ya da doğal gaz santrallerinin inşa edilmesi kararı gelecek yıllardaki küresel enerji ve çevre politikalarını etkileyebilir."
SANTRAL İNŞAATLARININ YARISI ÇİN’DE
Çin'de şu anda 27 reaktör inşa ediliyor. Bu rakam dünya çapında inşaat aşamasındaki reaktör sayısının yarısına tekabül ediyor.
Yayınlanma Tarihi: 17.03.2011 12:25:07 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/cin_nukleer_tesis_planlarini_askiya_aldi-28-haber-36.html
Benzinde 13 Kuruşluk İndirim
Akaryakıt firmalarından benzine 13 kuruşluk indirim geldi. 95 oktan kurşunsuz benzinin litresi bu sabahtan itibaren 4,03 liradan satılmaya başlandı.
Petrol fiyatlarına bağlı olarak artan akaryakıtta 13 kuruşluk indirime gidildi.
Petrol fiyatlarındaki gerileme geç de olsa pompaya yansıdı. 95 oktan kurşunsuz benzinin litresi 4,16 liradan 4,03 liraya geriledi. Motorin de ise bir değişiklik olmadı. Dizel araç sahipleri mazotun litresini hala 3,63 liradan alıyor.
Uluslararası piyasada hampetrolün varil fiyatı 9 Mart'ta 116 dolar seviyesindeydi. Brent tipi petrolün varil fiyatı, 15 Mart'ta 108 dolara kadar geriledi. Sabah saatleri itibarıyla ise 111 dolar civarında seyrediyor.
Yayınlanma Tarihi: 17.03.2011 11:32:57 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/benzinde_13_kurusluk_indirim-petrol-haber-34.html
Petrol fiyatlarına bağlı olarak artan akaryakıtta 13 kuruşluk indirime gidildi.
Petrol fiyatlarındaki gerileme geç de olsa pompaya yansıdı. 95 oktan kurşunsuz benzinin litresi 4,16 liradan 4,03 liraya geriledi. Motorin de ise bir değişiklik olmadı. Dizel araç sahipleri mazotun litresini hala 3,63 liradan alıyor.
Uluslararası piyasada hampetrolün varil fiyatı 9 Mart'ta 116 dolar seviyesindeydi. Brent tipi petrolün varil fiyatı, 15 Mart'ta 108 dolara kadar geriledi. Sabah saatleri itibarıyla ise 111 dolar civarında seyrediyor.
Yayınlanma Tarihi: 17.03.2011 11:32:57 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/benzinde_13_kurusluk_indirim-petrol-haber-34.html
Türkiye'de Nükleer Enerji Mecburi mi?
Türkiye’de hidroelektrik potansiyelinin sadece üçte biri
kullanılıyor. En az 35 bin MW’lik daha HES kurulabilir. Rüzgarda durum daha da
vahim. 20 bin MW’lik potansiyel var ancak kurulu güç sadece 801 MW. Sadece
Boğaz’ın altındaki akıntıdan 5 bin MW’lik güç elde edilebileceği belirtiliyor.
Türkiye’nin güneş potansiyeli ise cabası. Tüm bunlara rağmen Akkuyu’da nükleer
santral kurma ısrarı gerçekçi mi? Siyasetçinin “Aygaz tüp de patlayabilir”
şeklindeki bilimsellikten uzak yaklaşımının ötesinde konuyu uzmanlar tartıştı.
Atığına çare yok, kurulumu pahalı - Prof. Dr. Hayrettin Kılıç (Nükleer Enerji Uzmanı): Nükleer enerji günümüz dünyasında mecburiyet değildir. Nükleer santral kurulumu en pahalı santraldir. Nükleer santral en az 10 yılda kuruluyor. Atıklarına çare bulunmamıyor. Ayrıca kazalarda en büyük riski taşıyor. Bu nedenle bu tip santraller kurmak isteyen ülkeler iyi düşünmelidir. Türkiye’deki enerji hatlarında yüzde 20’ye yakın kaçak var, yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmadı, hidroelektrik santalleri yeterli değil. Bu nedenle nükleer enerjinin alternatifi, temiz enerji ve tasarruflu tüketimdir. Bir başka sorun nükleer atıklardır. Nükleerin atıkları için Amerika 10 milyar dolar harcayarak atık tüneli açtı, ama nihai izole olmayacağı için o tünel kullanılmadan kapatıldı. Nükleer atıklar yok edilemez. Batıda enerji üreten elektrik şirketleri artık nükleer santale yatırım yapmıyor. Devletler yapıyor, çünkü nükleer enerji ekonomik değildir. Örneğin Son olaylardan sonra nükleer endüstrinin gerileyeceği ortadadır.
Çağı nükleerle yakalayabiliriz - Prof. Dr. Okan Zabunoğlu (Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı): Nükleer teknoloji ülkemiz açısından bir mecburiyet. Şu an nükleer çağdayız, bu çağı yakalamamız lazım, eğer yakalayamazsak bir sonraki aşamayı da yakalayamayız ve iki ayağımız üzerinde duramayız. Bu dünyadaki gelişmiş mevcut bilgi birikiminden geri kalmamak gerekiyor.Enerji tüketimimiz Avrupa’dan az, bunun da gelişmesi lazım ki ülke gelişsin. Tek bir kaynak olmaz mevcut kaynaklara da bakmalıyız. Dış kaynaklardan tehklikeli bir bağımlılık noktasına gelmemeliyiz. Nükleer enerji güvenilir bir enerjidir, reaktörün düğmesine bas, bir sene çalışsın. Bu anlamda güvenilir bir enerjidir. Rüzgar esmez, güneş çıkmazsa enerji üretilmez, ama nükleer böyle değildir. Enerji güvenilir ve çevreci olmalıdır. Almanya nükleerleri kapatacağını söylüyor ama mevcut durumda 2 sene sonra mecburen yeniden açacaktır.
Nükleeri unutmamalıyız - Hilal Atıcı (Greenpeace Akdeniz Nükleer Enerji Sorumlusu): Bizdeki durum yapılan yasalarla çok net, ‘Nükleere ihtiyacımız var’ deniyor, inanılmaz teşvikler veriliyor, fakat yenilenebilir enerji yasasının içi boşaltıldı. Güneş enerjisi 600 MW üzerinde lisans veremez sınırı getirdi, güneş enerjisini sınırladı. Ekonomik olarak bakınca nükleer enerji 13 cent iken, güneş enerjisi 7 cent. Aradaki fark iki katıdır. Ekonomik boyutu da yok, nükleer her zaman pahalı. Rüzgar enerjisi 4.5 cent. Nükleer rüzgara göre 3 katı pahalı. En ucuz enerji kullanılmayan enerjidir, israf çok. Tasarruf ve yenilenebilir enerji ile nükleeri unutabilir, hayatımızdan çıkarabiliriz.
Alternatifi varken niye? - Arif Künar (Enerji Uzmanı): Nükleer enerjinin ülkemizde alternatifleri var. Türkiye 2023’e kadar yüzde 20 enerji tasarrufunu sağlarsa nükleer santrale ihtiyaç olmaz. Akkuyu’da kurulacak santral elektrik enerjimizin yüzde 5’ini karşılacayacak. Biz 2023’e kadar topyekün enerji verimliliğini sağlarsak nükleere ihtiyacımız kalmaz. Yenilenebilir enerjiyi de ülke politikası olarak strateji yapar ve hayata geçirirsek nükleer enerji gereksiz olur. Türkiye’de bu alternatifler vardır. Ekonomisine gelince nükleer enerji, dünyanın en pahalı enerji kaynağıdır. Suyu ısıtmak için bedava güneş enerjisi varken nükleer ile bu suyu ısıtmak havaya para saçmaktır. Türkiye 15 yılda 71 milyar doları Rusya’ya sadece elektriği satın almak için ödeyecek. Kendi ülmemize santral kuracaklar ve biz buna para vereceğiz. Bu çok pahalı bir rakamdır. Elektriği Ruslar’dan 13 cente alacağız. O kadar pahalı ki bu rakam bu dönemde ekonomik olarak verimli değil. Ayrıca çevre açısından da oldukça riskli bir enerjidir. Yenilenebilir enerji yeni bir kalkınma modeli de olabilir.
Sadece güneşle Türkiye aydınlanır - Haluk Sayar: Sürdürülebilir Enerji Uzmanı: Nükleer enerji üzerindeki zaten var olan endişeler, Japonyadaki son gelişmelerle bugün artık somut bir korkuya dönmüştür. İnsanların böyle bir riskle birlikte yaşamak istemeyeceklerini düşünüyorum. Sonuçta devlet adamları yeni nükleer santral kurulması konusunda vatandaşlarını ikna etmekte zorlanacaklardır. İtibarını ve fiyat avantajını kaybetmiş nükleer enerji santrallerine sahip olmanın, ülkelere siyasi ve askeri güç kattığını düşünenlerin sayısı bugün İran örneğinde görüldüğü gibi hiç de az değil. Nükleer teknoloji yavaş yavaş yerini yeni ve yenilenebilir enerji teknolojilerine bırakmak zorunda. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Türkiye’nin 31500 MW kurulu eşdeğer güce kadar kurulabilecek jeotermal enerji kapasitesi bulunmaktadır. Biyokütle potansiyeli henüz kesin olarak öngörülmemiş olmasına rağmen çok büyüktür. Bugün dahi tezek, odun vs gibi organik maddelerin direk yakılmasıyla toplam birincil enerji ihtiyacının %10’una yakın kısmı biyokütle ile karşılanmaktadır. Sadece Konya ilinin %2,5’u oranında bir alanı güneş pili ile kaplayabilsek teknik olarak Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin tamamını karşılayabiliriz.
1000 MW’nın maliyeti hangisinde daha ucuz?
Nükleer santralde 1000 MW kurulum gücü için gerekli olan maliyet en az 3 milyar euro olarak ölçülüyor. Oysa rüzgarda aynı gücü yakalamak için 1.2 milyar euro’luk yatırım hesabı çıkıyor. Ancak rüzgarla nükleer santralde aynı kurulu güçten aynı miktarda elektrik üretilemiyor. Üretilen elektriğe göre maaliyet nükleerde 7.4 euro/cent, rüzgarda ise 7-9 euro/cent olarak hesaplanıyor. Ancak burada hesaba katılmayan rüzgar santrallerinin kurulduktan sonra bakım-onarım maliyetlerinin çok az olduğu ve yakıt giderinin olmadığıdır. Nükleer santraler ise yakıtta dışa bağımıdır ve herhangi bir kaza ya da teknik arıza durumunda ciddi mali faturalar çıkarır. Çalışmayan bir türbini birkaç teknisyenle tamir edersiniz ama arıza yapan santralin tamiri bazen haftalar hatta aylar sürer. Rüzgar santrallerinin kaza riski, atık sorunu gibi toplumsal maliyeti yok. Bunlar hesaba katıldığında rüzgar dururken nükleere yatırım yapmak sadece ekonomik açıdan değerlendirildiğinde bile ciddi bir hata olarak kabul edilebilir. Ayrıca tercihin istihdama yönelik farkına da dikkat çekiliyor. 4 bin 800 MW’lık Akkuyu Santrali’nde en çok 200-300 kişi istihdam edilecek. Oysa 4 bin 800 MW’lık rüzgar santrali kurulduğunda en az 72 bin kişiye de iş imkanı yaratılmış oluyor.
Üretilen elektriğe göre maaliyet nükleerde 7.4 euro/cent olurken, rüzgarda bu maliyet 7-9 euro/cent olarak hesaplanıyor.
Son güncelleme : 17.03.2011 22:33
http://haber.gazetevatan.com/turkiyede-nukleer-enerji-mecburi-mi/365853/2/Ekonomi
Atığına çare yok, kurulumu pahalı - Prof. Dr. Hayrettin Kılıç (Nükleer Enerji Uzmanı): Nükleer enerji günümüz dünyasında mecburiyet değildir. Nükleer santral kurulumu en pahalı santraldir. Nükleer santral en az 10 yılda kuruluyor. Atıklarına çare bulunmamıyor. Ayrıca kazalarda en büyük riski taşıyor. Bu nedenle bu tip santraller kurmak isteyen ülkeler iyi düşünmelidir. Türkiye’deki enerji hatlarında yüzde 20’ye yakın kaçak var, yenilenebilir enerjiye yatırım yapılmadı, hidroelektrik santalleri yeterli değil. Bu nedenle nükleer enerjinin alternatifi, temiz enerji ve tasarruflu tüketimdir. Bir başka sorun nükleer atıklardır. Nükleerin atıkları için Amerika 10 milyar dolar harcayarak atık tüneli açtı, ama nihai izole olmayacağı için o tünel kullanılmadan kapatıldı. Nükleer atıklar yok edilemez. Batıda enerji üreten elektrik şirketleri artık nükleer santale yatırım yapmıyor. Devletler yapıyor, çünkü nükleer enerji ekonomik değildir. Örneğin Son olaylardan sonra nükleer endüstrinin gerileyeceği ortadadır.
Çağı nükleerle yakalayabiliriz - Prof. Dr. Okan Zabunoğlu (Hacettepe Üniversitesi Nükleer Enerji Mühendisliği Bölüm Başkanı): Nükleer teknoloji ülkemiz açısından bir mecburiyet. Şu an nükleer çağdayız, bu çağı yakalamamız lazım, eğer yakalayamazsak bir sonraki aşamayı da yakalayamayız ve iki ayağımız üzerinde duramayız. Bu dünyadaki gelişmiş mevcut bilgi birikiminden geri kalmamak gerekiyor.Enerji tüketimimiz Avrupa’dan az, bunun da gelişmesi lazım ki ülke gelişsin. Tek bir kaynak olmaz mevcut kaynaklara da bakmalıyız. Dış kaynaklardan tehklikeli bir bağımlılık noktasına gelmemeliyiz. Nükleer enerji güvenilir bir enerjidir, reaktörün düğmesine bas, bir sene çalışsın. Bu anlamda güvenilir bir enerjidir. Rüzgar esmez, güneş çıkmazsa enerji üretilmez, ama nükleer böyle değildir. Enerji güvenilir ve çevreci olmalıdır. Almanya nükleerleri kapatacağını söylüyor ama mevcut durumda 2 sene sonra mecburen yeniden açacaktır.
Nükleeri unutmamalıyız - Hilal Atıcı (Greenpeace Akdeniz Nükleer Enerji Sorumlusu): Bizdeki durum yapılan yasalarla çok net, ‘Nükleere ihtiyacımız var’ deniyor, inanılmaz teşvikler veriliyor, fakat yenilenebilir enerji yasasının içi boşaltıldı. Güneş enerjisi 600 MW üzerinde lisans veremez sınırı getirdi, güneş enerjisini sınırladı. Ekonomik olarak bakınca nükleer enerji 13 cent iken, güneş enerjisi 7 cent. Aradaki fark iki katıdır. Ekonomik boyutu da yok, nükleer her zaman pahalı. Rüzgar enerjisi 4.5 cent. Nükleer rüzgara göre 3 katı pahalı. En ucuz enerji kullanılmayan enerjidir, israf çok. Tasarruf ve yenilenebilir enerji ile nükleeri unutabilir, hayatımızdan çıkarabiliriz.
Alternatifi varken niye? - Arif Künar (Enerji Uzmanı): Nükleer enerjinin ülkemizde alternatifleri var. Türkiye 2023’e kadar yüzde 20 enerji tasarrufunu sağlarsa nükleer santrale ihtiyaç olmaz. Akkuyu’da kurulacak santral elektrik enerjimizin yüzde 5’ini karşılacayacak. Biz 2023’e kadar topyekün enerji verimliliğini sağlarsak nükleere ihtiyacımız kalmaz. Yenilenebilir enerjiyi de ülke politikası olarak strateji yapar ve hayata geçirirsek nükleer enerji gereksiz olur. Türkiye’de bu alternatifler vardır. Ekonomisine gelince nükleer enerji, dünyanın en pahalı enerji kaynağıdır. Suyu ısıtmak için bedava güneş enerjisi varken nükleer ile bu suyu ısıtmak havaya para saçmaktır. Türkiye 15 yılda 71 milyar doları Rusya’ya sadece elektriği satın almak için ödeyecek. Kendi ülmemize santral kuracaklar ve biz buna para vereceğiz. Bu çok pahalı bir rakamdır. Elektriği Ruslar’dan 13 cente alacağız. O kadar pahalı ki bu rakam bu dönemde ekonomik olarak verimli değil. Ayrıca çevre açısından da oldukça riskli bir enerjidir. Yenilenebilir enerji yeni bir kalkınma modeli de olabilir.
Sadece güneşle Türkiye aydınlanır - Haluk Sayar: Sürdürülebilir Enerji Uzmanı: Nükleer enerji üzerindeki zaten var olan endişeler, Japonyadaki son gelişmelerle bugün artık somut bir korkuya dönmüştür. İnsanların böyle bir riskle birlikte yaşamak istemeyeceklerini düşünüyorum. Sonuçta devlet adamları yeni nükleer santral kurulması konusunda vatandaşlarını ikna etmekte zorlanacaklardır. İtibarını ve fiyat avantajını kaybetmiş nükleer enerji santrallerine sahip olmanın, ülkelere siyasi ve askeri güç kattığını düşünenlerin sayısı bugün İran örneğinde görüldüğü gibi hiç de az değil. Nükleer teknoloji yavaş yavaş yerini yeni ve yenilenebilir enerji teknolojilerine bırakmak zorunda. Türkiye yenilenebilir enerji kaynakları açısından oldukça zengin bir ülkedir. Türkiye’nin 31500 MW kurulu eşdeğer güce kadar kurulabilecek jeotermal enerji kapasitesi bulunmaktadır. Biyokütle potansiyeli henüz kesin olarak öngörülmemiş olmasına rağmen çok büyüktür. Bugün dahi tezek, odun vs gibi organik maddelerin direk yakılmasıyla toplam birincil enerji ihtiyacının %10’una yakın kısmı biyokütle ile karşılanmaktadır. Sadece Konya ilinin %2,5’u oranında bir alanı güneş pili ile kaplayabilsek teknik olarak Türkiye’nin toplam elektrik üretiminin tamamını karşılayabiliriz.
1000 MW’nın maliyeti hangisinde daha ucuz?
Nükleer santralde 1000 MW kurulum gücü için gerekli olan maliyet en az 3 milyar euro olarak ölçülüyor. Oysa rüzgarda aynı gücü yakalamak için 1.2 milyar euro’luk yatırım hesabı çıkıyor. Ancak rüzgarla nükleer santralde aynı kurulu güçten aynı miktarda elektrik üretilemiyor. Üretilen elektriğe göre maaliyet nükleerde 7.4 euro/cent, rüzgarda ise 7-9 euro/cent olarak hesaplanıyor. Ancak burada hesaba katılmayan rüzgar santrallerinin kurulduktan sonra bakım-onarım maliyetlerinin çok az olduğu ve yakıt giderinin olmadığıdır. Nükleer santraler ise yakıtta dışa bağımıdır ve herhangi bir kaza ya da teknik arıza durumunda ciddi mali faturalar çıkarır. Çalışmayan bir türbini birkaç teknisyenle tamir edersiniz ama arıza yapan santralin tamiri bazen haftalar hatta aylar sürer. Rüzgar santrallerinin kaza riski, atık sorunu gibi toplumsal maliyeti yok. Bunlar hesaba katıldığında rüzgar dururken nükleere yatırım yapmak sadece ekonomik açıdan değerlendirildiğinde bile ciddi bir hata olarak kabul edilebilir. Ayrıca tercihin istihdama yönelik farkına da dikkat çekiliyor. 4 bin 800 MW’lık Akkuyu Santrali’nde en çok 200-300 kişi istihdam edilecek. Oysa 4 bin 800 MW’lık rüzgar santrali kurulduğunda en az 72 bin kişiye de iş imkanı yaratılmış oluyor.
Üretilen elektriğe göre maaliyet nükleerde 7.4 euro/cent olurken, rüzgarda bu maliyet 7-9 euro/cent olarak hesaplanıyor.
Son güncelleme : 17.03.2011 22:33
http://haber.gazetevatan.com/turkiyede-nukleer-enerji-mecburi-mi/365853/2/Ekonomi
Erdoğan: Akkuyu nükleer santrali örnek olacak
Rusya'da konuşan Başbakan
Erdoğan, nükleer santralle ilgili olarak "Mersin Akkuyu'da atılacak adım
dünyaya örnek olacak" dedi.
Japonya'daki deprem sonrasında meydana gelen nükleer sızıntılar yeni bir tartışma başlattı.
Rusya'daki temasları kapsamında Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'le basın toplantısı düzenleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, "Mersin Akkuyu'da atılacak adım dünyaya örnek olacak. Tabii ki her yatırımın olumsuz bir neticesi olabilir. Olumsuz neticesi olacak diye yatırımdan vazgeçmezsiniz" dedi.
"Deprem olmaz diye bir şey yok, olabilir" diyen Erdoğan, "Ama bu yatırım depreme dayanıklı olarak yapılmaktadır" diye konuştu.
Rusya Devlet Medvedev Başkanı Medvedev de şunları söyledi: ''Nükleer santral doğru yapılırsa sorun olmaz. Akkuyu doğru yönetilecek. Akkuyu'daki proje güvenlik yönünden Japon santrallerinden çok farklı bir santral. Japonya'da olanlarda güvenlik anlamında ilave tedbire gerek yok. Deprem her şeye zarar verebiliyor. İnşaatın yapılacağı konum önemlidir. Biz deprem bölgelerinde de nükleer santral inşa ettik, deneyimliyiz. Bu proje son derece ilginç bir projedir. Türk dostlarımızın menfaatine olan bir projedir."
Yayınlanma Tarihi: 16.03.2011 15:40:28 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/erdogan_akkuyu_nukleer_santrali_ornek_olacak-nukleer_enerji-haber-31.html
Japonya'daki deprem sonrasında meydana gelen nükleer sızıntılar yeni bir tartışma başlattı.
Rusya'daki temasları kapsamında Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev'le basın toplantısı düzenleyen Başbakan Tayyip Erdoğan, "Mersin Akkuyu'da atılacak adım dünyaya örnek olacak. Tabii ki her yatırımın olumsuz bir neticesi olabilir. Olumsuz neticesi olacak diye yatırımdan vazgeçmezsiniz" dedi.
"Deprem olmaz diye bir şey yok, olabilir" diyen Erdoğan, "Ama bu yatırım depreme dayanıklı olarak yapılmaktadır" diye konuştu.
Rusya Devlet Medvedev Başkanı Medvedev de şunları söyledi: ''Nükleer santral doğru yapılırsa sorun olmaz. Akkuyu doğru yönetilecek. Akkuyu'daki proje güvenlik yönünden Japon santrallerinden çok farklı bir santral. Japonya'da olanlarda güvenlik anlamında ilave tedbire gerek yok. Deprem her şeye zarar verebiliyor. İnşaatın yapılacağı konum önemlidir. Biz deprem bölgelerinde de nükleer santral inşa ettik, deneyimliyiz. Bu proje son derece ilginç bir projedir. Türk dostlarımızın menfaatine olan bir projedir."
Yayınlanma Tarihi: 16.03.2011 15:40:28 Haberi Ekleyen: Gulşen KORU
http://www.enerjihaber.com/erdogan_akkuyu_nukleer_santrali_ornek_olacak-nukleer_enerji-haber-31.html
Japonya'da ikinci nükleer santral tehlikesi
Japonya'da Fukuşima nükleer santralinde meydana
gelen patlamadan saatler sonra bugün erken saatlerde başka bir nükleer enerji
santralinde daha soğutma problemi yaşandığı açıklandı. Ülkede artçı sarsıntılar
da sürüyor.
JAPONYA BAŞ KABİNE BAKANI EDANO: BAŞKA BİR NÜKLEER ENERJİ SANTRALİNDE DAHA SOĞUTMA PROBLEMİ YAŞANIYOR
Japonya Baş Kabine Bakanı Yukio Edano, dün Fukuşima Daiichi nükleer elektrik santralinde meydana gelen patlamadan saatler sonra bugün erken saatlerde başka bir nükleer enerji santralinde daha soğutma problemi yaşandığını belirtti.
Yine Fukujima'da bulunan ''ikinci nükleer enerji santralinin çekirdeğinde kısmi erime ve buna bağlı olarak radyasyon kaçağı oluşma sürecinin başlamış olması kuvvetle muhtemel'' diye konuşan Edano, reaktördeki radyasyon seviyesinin kısa bir süre için kabul edilen sınırların üstüne çıktığını kaydetti. Edano daha sonra radyasyon seviyesinin büyük oranda düştüğünü sözlerine ekledi.
Uzmanlar nükleer enerji santralinin çekirdeğinde ortaya çıkacak tam bir erimenin uranyum ve tehlikeli yan ürünlerin, ciddi sağlık riskleri oluşturabilecek ölçüde çevreye yayılacağına dikkati çekiyor.
Japonya'da şu ana kadar üç reaktörün soğutma sistemlerinde, elektrik sağlanamamasına bağlı olarak sorunlar yaşanıyor.
Fukujima bölgesinin soğutma sistemlerinden arıza tespit edilen nükleer santrallerin 30 kilometre yarı çapını
kapsayan alandaki 170 bin kişi bölgeden tahliye edildi.
JAPONYA'DA 6,2 BÜYÜKLÜĞÜNDE ARTÇI DEPREM
Japonya'nın doğu sahili açığında bugün 6,2 büyüklüğünde yeni bir artçı deprem meydana geldi.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezinden yapılan açıklamada, bugün yerel saatle 10.26'da, yerin 24,5 kilometre altında meydana gelen artçı depremin merkez üssünün, Japonya'nın başkenti Tokyo'nun 179 kilometre doğusu olduğu belirtildi.
Yeni meydana gelen artçı depremin merkez üssünün, başkent Tokyo'ya, cuma günü meydana gelen 8,9 büyüklüğündeki depreminkinden daha yakın olduğu ve kentte büyük binaların sallanmasına neden olduğu kaydedildi.
Japonya'da, cuma günü meydana gelen depremin ardından şimdiye kadar toplam 150 artçı deprem oldu.
Son güncelleme : 13/03/2011 06:59:42
http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/144589-japonya-da-ikinci-nukleer-santral-tehlikesi
JAPONYA BAŞ KABİNE BAKANI EDANO: BAŞKA BİR NÜKLEER ENERJİ SANTRALİNDE DAHA SOĞUTMA PROBLEMİ YAŞANIYOR
Japonya Baş Kabine Bakanı Yukio Edano, dün Fukuşima Daiichi nükleer elektrik santralinde meydana gelen patlamadan saatler sonra bugün erken saatlerde başka bir nükleer enerji santralinde daha soğutma problemi yaşandığını belirtti.
Yine Fukujima'da bulunan ''ikinci nükleer enerji santralinin çekirdeğinde kısmi erime ve buna bağlı olarak radyasyon kaçağı oluşma sürecinin başlamış olması kuvvetle muhtemel'' diye konuşan Edano, reaktördeki radyasyon seviyesinin kısa bir süre için kabul edilen sınırların üstüne çıktığını kaydetti. Edano daha sonra radyasyon seviyesinin büyük oranda düştüğünü sözlerine ekledi.
Uzmanlar nükleer enerji santralinin çekirdeğinde ortaya çıkacak tam bir erimenin uranyum ve tehlikeli yan ürünlerin, ciddi sağlık riskleri oluşturabilecek ölçüde çevreye yayılacağına dikkati çekiyor.
Japonya'da şu ana kadar üç reaktörün soğutma sistemlerinde, elektrik sağlanamamasına bağlı olarak sorunlar yaşanıyor.
Fukujima bölgesinin soğutma sistemlerinden arıza tespit edilen nükleer santrallerin 30 kilometre yarı çapını
kapsayan alandaki 170 bin kişi bölgeden tahliye edildi.
JAPONYA'DA 6,2 BÜYÜKLÜĞÜNDE ARTÇI DEPREM
Japonya'nın doğu sahili açığında bugün 6,2 büyüklüğünde yeni bir artçı deprem meydana geldi.
ABD Jeolojik Araştırma Merkezinden yapılan açıklamada, bugün yerel saatle 10.26'da, yerin 24,5 kilometre altında meydana gelen artçı depremin merkez üssünün, Japonya'nın başkenti Tokyo'nun 179 kilometre doğusu olduğu belirtildi.
Yeni meydana gelen artçı depremin merkez üssünün, başkent Tokyo'ya, cuma günü meydana gelen 8,9 büyüklüğündeki depreminkinden daha yakın olduğu ve kentte büyük binaların sallanmasına neden olduğu kaydedildi.
Japonya'da, cuma günü meydana gelen depremin ardından şimdiye kadar toplam 150 artçı deprem oldu.
Son güncelleme : 13/03/2011 06:59:42
http://www.sondakikahaberleri.info.tr/haber/144589-japonya-da-ikinci-nukleer-santral-tehlikesi
Hampetrol 16 sent düştü!
SİNGAPUR - Uluslararası
piyasalarda sabah saatlerinde Asya'da gerçekleşen işlemlerde, ABD hampetrolünün
nisan ayı teslimi varil fiyatı düne göre 16 sentlik azalışla 102.54 dolara
indi. ABD hampetrolünün varil fiyatı nisan ayı teslimi dün 1,68 dolar değer
kaybederek günü 102.70 dolardan kapattı. Londra Brent tipi ham petrolün varil
fiyatı nisan ayı teslimi de bugünkü işlemlerde 7 sent yükselişle 115.50
dolardan işlem görüyor.
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:53
http://www.dunya.com/hampetrol-16-sent-dustu_116566_haber.html?#
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:53
http://www.dunya.com/hampetrol-16-sent-dustu_116566_haber.html?#
Petrolde Şehir Efsanesi Gerçek mi Oluyor?
Halk
arasındaki ‘Güneydoğu’da petrol bulundu, kuyuları betonla doldurdular’
söylentisi gerçek çıktı. 1960’larda bölgede arama yapıp ‘petrol yok’ diye giden
Exxon-Mobil petrol çıkarmak için TPAO’yla yeni bir gizlilik sözleşmesi imzaladı.
Exxon-Mobil 50 yıl önce kapattığı petrol kuyularını açmak için Güneydoğu’daTÜRKİYE’NİN en büyük ‘şehir efsaneleri’nden biri gerçeğe dönüşüyor. Halk arasında ‘ABD’li şirketler Güneydoğu’da buldukları petrol kuyularını beton döküp kapattı’ sözleriyle anlatılan Türkiye’nin zengin rezervleri dünyanın en büyük şirketi ABD’li ExxonMobil’i harekete geçirdi. 50 yıl önce Güneydoğu bölgesinde petrol arama çalışmaları yapıp umduğunu bulamadan ayrılan ExxonMobil aynı yörede petrol çıkarmak için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’yla (TPAO) gizlilik sözleşmesi imzaladı. Geçen hafta Diyarbakır’da bulunan en büyük petrol rezerviyle Türkiye’yi heyecanlandıran TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal, dün çarpıcı açıklamalarıyla gündem yarattı.
DİYARBAKIR UMUT VERDİ
ENERJİ Bakanı Hilmi Güler’le birlikte gazetecilerin karşısına çıkan Uysal, ‘Güneydoğu’da ExxonMobil’le imzaladığımız anlaşma dışında, bir başka ABD’li şirket EOG ile iki ayrı bölgede arama için anlaşma yaptık’ dedi. TPAO, geçen hafta Diyarbakır’ın Taşdan köyü Güzel mezrasında uzun zamandır sürdürdüğü petrol arama çalışmaları sonunda 16 milyon varille Türkiye’nin en büyük rezerv sahasına ulaşmıştı. Uysal, dünkü toplantıda bir soru üzerine bulunan rezervin Türkiye’nin yıllık üretiminin onda birine tekabül edeceğini söyledi. Uysal yaptığı sunumda Türkiye’nin 2023 yılına kadar petrol ve doğalgaz ithalat faturasının 600 milyar dolar olmasının öngörüldüğünü ifade ederek, hem faturayı azaltmak için petrol ve doğalgaz çalışmalarına ağırlık verdiklerini belirtti. Bakan Güler de yaptığı konuşmada bu noktada 2009 yılının ‘dönüm noktası’ olduğunu vurguladı.
BAĞIMLILIK AZALACAK
10 milyar varil rezerv olduğu tahmin edilen Karadeniz’de yapılacak sondajlarla Türkiye’nin dışa bağımlılığını ortadan kaldıracaklarının altını çizen Güler ‘Bu noktada yoğun bir çalışma içindeyiz’ dedi.
Derin saha ve denizlerde yapılan çalışmalarda Karadeniz’de önemli bir potansiyel tespit edildiğini bildiren Güler, Atatürk’ün ‘İstikbal Göklerdedir’ sözünden ilham alarak, ‘İstikbal Derinlerdedir’ diyerek hem TPAO’da hem de MTA’daki çalışmaları sürdürdüklerini söyledi.
Doğalgaz da çıktı, Karadeniz’in altında 1 trilyon dolarımız var
TPAO Genel Müdürü Uysal, Karadeniz’de 10 milyar varil üretilebilir petrolün yanı sıra dün ikinci bir müjde daha verdi. Uysal petrolün yanı sıra Karadeniz’de 1.5 trilyon metreküp üretilebilir gaz olduğunu düşündüklerini açıkladı. Uysal, bu bölgenin Türkiye’nin önümüzdeki dönemde enerji ihtiyacının karşılanması için son derece kritik olduğunu bildirdi. Uysal, Brezilyalı Petrobras ve Exxon Mobil’in yanı sıra Chevron ile de Karadeniz’deki aramalarda ortaklık yapılması için görüşmelerin sürdürüldüğünü söyledi. Karadeniz’de üretilebilir rezervler açısından önemli bir potansiyel tespit ettiklerini vurgulayan Uysal, Karadeniz’in Türkiye’nin 40 yıllık petrol ihtiyacını karşılayabilecek bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Uysal, Karadeniz’deki keşiflerin de ardından 2023 yılından itibaren petrol ve doğal gaz ithal etmeyecek ülke haline gelinebileceğini kaydetti. Uysal’ın açıkladığı rezerzv tahminlerine göre Karadeniz’deki petrolün bugünkü değeri 400 milyar, doğalgazın parasal değeri ise 600 milyar dolar olmak üzere toplam 1 trilyon doları buluyor.
Efsane’nin kökeni 1960’lara dayanıyor
YABANCILARIN Türkiye’de petrol bulup daha sonra kuyuları betonla kapatarak gittikleri yönündeki söylentilerin temeli 1950 ve 60’lı yıllara dayanıyor. Yabancıların petrol aramasına izin veren kanun 1954’te yasalaşırken, bu dönemden sonra aralarında Mobil’in de bulunduğu ABD’li devler Güneydoğu’da yoğun çalışmalar yürüttü. 1960’ların ortasına kadar süren çalışmaların ardından bir sonuç alınamadığı gerekçesiyle aramalar bırakıldı. Mobil faaliyetlerini özellikle şimdi TPAO’nun da petrol çıkardığı Batman çevresinde yoğunlaştırdı. Şirket bu bölgedeki tesis ve arazilerini 1990’ların ortasında devrederek çekildi. Ancak kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapılmadığı ve 1970’lerdeki kriz nedeniyle petrolün aldığı önem, Türkiye’de birçok söylentiyi de beraberinde getirdi.
Karadeniz’den sonra Akdeniz de taranacak
Mehmet Uysal (TPAO Genel Müdürü): ‘Biz TPAO olarak karalardaki sahalardan elde ettiğimiz gelirle Karadeniz’deki yatırımlarımızı finanse ediyoruz. Karalarda sondaj maliyetleri 1 milyon ile 5 milyon dolar arasında değişiyor. Denizlerdeki maliyetler ise 150 milyon dolardan başlıyor. Karadeniz’de su derinliği 2 bin metreden fazladır. Bu yüzden buradaki sondaj maliyetlerimiz 150 ile 200 milyon dolar civarında olacak. Karadeniz’de yaptığımız aramaların aynısını Akdeniz’de de yapıyoruz. Akdeniz’i tamamen tarayacağız. Daha sonra Karadeniz’de olduğu gibi yabancı ortaklarla beraber değerlendirmek için çalışacağız. Şu anda çalışmalarımız devam ediyor.’
UZMANLAR UYARDI
Enerji politikası sadece petrol üzerine olmaz
Prof. Dr. Sümer Şahin ( Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ): Karadeniz’deki rezerv son 30 – 40 yıldır konuşulan bir konu. Teknoloji kurulmadan gerekli altyapı oluşturulmadan bu konularda konuşmak erkendir. Türkiye’nin enerji politikasını fosil yakıtlar üzerine kurmak pek doğru olmaz. Nükleer enerji Türkiye’de çok ihmal edilmiş bir konudur. Süratle nükleer enerjiye başlamak gerekir. Türkiye’nin özellikle elektrik enerjisi üretimine yönelik çalışmalarını hidrolik, nükleer ve azalan ölçüde kömüre kaydırması gerekmektedir. Petrolün kullanımı ise daha çok taşıtların yakıt ihtiyacını karşılamak üzere olmalıdır.’
BÖLGE SEVİNÇLİ
Petrol aramalarıyla yeni iş alanları doğacak
Hüsnü Pervene (Ortadoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı): ‘Diyarbakır’da açılan kuyular şu anki haliyle değil ama işletilmeye başlanınca, rafineri kurulmasıyla bölge insanının yaşadığı işşizliğe çare olacaktır. Bu bölgede yaşayan insanlarımız çok şanslı. Bu kuyularda çalışma ihtimalleri var. Yaratacağı istihdam alanları sebebiyle bu çalışmaları olumlu karşılıyorum.’
Petrol düştü, benzin 7 kuruş zamlandı!
İKİ haftada benzine 9 kuruş indirim yapan akaryakıt şirketleri, petrol fiyatları iki günde 41 dolara düşmesine rağmen 7 kuruş zamma gitti. İstanbul’da Petrol Ofisi ile Opet’te kurşunsuz benzin 2.83 liradan 2.89-2.90 liraya fırladı. Araç sahipleri Ankara ve İzmir’de ise 2.82 TL’den aldıkları benzini 2.89 liraya almaya başladı. Motorin ise İstanbul’da 2.33 lira, Ankara’da ise liradan satılıyor.
TPAO Fizan’da petrol arıyor
YURTİÇİNDE yabancılarla işbirliğine giren TPAO, yurt dışında ortaklıklar kurarak yeni sahalara açıldı. Daha önce Kazakistan ve Azerbaycan’da çalışmalar yapan TPAO yeni bölgelere yöneldi. Şirket aralarında Fizan Çölü’nün de bulunduğu Libya’nın üç bölgesi ile Irak ve İran’a ağırlık verecek. Enerji Bakanı Hilmi Güler ‘Çalışmaların hem kapsamını genişletiyoruz hem de yeni ülkelere açılıyoruz. Bu yeni ülkeler içinde Güney Amerika da var’ dedi. Yurtdışındaki çalışmaların detayını açıklayan TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal ‘İran’ın Güney Pars sahası için TPAO’nun yapması gereken yatırım toplam 6 milyar dolar olarak hesaplandı’ dedi. İran gazının Avrupa’ya pazarlanması hedefleniyor.
Rusya ile dev projeler masada
ENERJİ Bakanı Hilmi Güler, bu hafta, Rus Enerji Bakanı Sergei Shmatko ve Rusya’nın doğalgaz tekeli Gazprom’un Başkanı Alexei Miller ile görüşeceğini söyledi. Güler, görüşmenin içeriğine ilişkin ayrıntı vermedi. Alınan bilgiye göre Ruslar’la görüşmelerde, Mavi Akım-2’nin yapılması, Nabucco’ya doğalgaz ile Çalık Enerji ile İtalyan Eni tarafından temeli atılan Samsun-Ceyhan boru hattına petrol verilmesi gibi konuların ayrıntılarıyla ele alınması bekleniyor. Rusya ile Türkiye, yılda 16 milyar metreküp Rus gazını taşıyan Mavi Akım boru hattının İsrail’e uzatılmasından, Tuz Gölü’nde yeraltı gaz depolarının yapılmasından 2011’de dolacak gaz kontratının yenilenmesine kadar birçok konu üzerinde çalışıyor.
Irak’ta ortaklığa gidildi
IRAK’TA yapılacak petrol ve doğal gaz arama ihaleleri için konsorsiyuma dönük çeşitli ülkelerin şirketleriyle görüşmeler yaptıklarını anlatan Uysal, Gazprom, Shell, BP, Hintli ONGC gibi büyük şirketlerle görüştüklerini, bunlardan bazılarıyla gizlilik, bazılarıyla da ortaklık anlaşmaları imzaladıklarını açıkladı. ‘TPAO, ONGC ve Gazprom, Irak’taki bir sahaya teklif vermek üzere bir anlaşma imzaladı’ diyen Uysal, teklifin hazırlanması aşamasında olduklarını ifade etti. İran Güney Pars sahaları için TPAO’nun 6 milyar dolarlık yatırım yapması gerektiğine vurgulayan Uysal, bu sahada yıllık 16 milyar metre küplük gaz üretim potansiyeli bulunduğunu söyledi.
11 Mart 2011
http://www.enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=240:petrolde-ehr-efsanes-gercek-m-oluyor&catid=2:guencel&Itemid=234
Exxon-Mobil 50 yıl önce kapattığı petrol kuyularını açmak için Güneydoğu’daTÜRKİYE’NİN en büyük ‘şehir efsaneleri’nden biri gerçeğe dönüşüyor. Halk arasında ‘ABD’li şirketler Güneydoğu’da buldukları petrol kuyularını beton döküp kapattı’ sözleriyle anlatılan Türkiye’nin zengin rezervleri dünyanın en büyük şirketi ABD’li ExxonMobil’i harekete geçirdi. 50 yıl önce Güneydoğu bölgesinde petrol arama çalışmaları yapıp umduğunu bulamadan ayrılan ExxonMobil aynı yörede petrol çıkarmak için Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’yla (TPAO) gizlilik sözleşmesi imzaladı. Geçen hafta Diyarbakır’da bulunan en büyük petrol rezerviyle Türkiye’yi heyecanlandıran TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal, dün çarpıcı açıklamalarıyla gündem yarattı.
DİYARBAKIR UMUT VERDİ
ENERJİ Bakanı Hilmi Güler’le birlikte gazetecilerin karşısına çıkan Uysal, ‘Güneydoğu’da ExxonMobil’le imzaladığımız anlaşma dışında, bir başka ABD’li şirket EOG ile iki ayrı bölgede arama için anlaşma yaptık’ dedi. TPAO, geçen hafta Diyarbakır’ın Taşdan köyü Güzel mezrasında uzun zamandır sürdürdüğü petrol arama çalışmaları sonunda 16 milyon varille Türkiye’nin en büyük rezerv sahasına ulaşmıştı. Uysal, dünkü toplantıda bir soru üzerine bulunan rezervin Türkiye’nin yıllık üretiminin onda birine tekabül edeceğini söyledi. Uysal yaptığı sunumda Türkiye’nin 2023 yılına kadar petrol ve doğalgaz ithalat faturasının 600 milyar dolar olmasının öngörüldüğünü ifade ederek, hem faturayı azaltmak için petrol ve doğalgaz çalışmalarına ağırlık verdiklerini belirtti. Bakan Güler de yaptığı konuşmada bu noktada 2009 yılının ‘dönüm noktası’ olduğunu vurguladı.
BAĞIMLILIK AZALACAK
10 milyar varil rezerv olduğu tahmin edilen Karadeniz’de yapılacak sondajlarla Türkiye’nin dışa bağımlılığını ortadan kaldıracaklarının altını çizen Güler ‘Bu noktada yoğun bir çalışma içindeyiz’ dedi.
Derin saha ve denizlerde yapılan çalışmalarda Karadeniz’de önemli bir potansiyel tespit edildiğini bildiren Güler, Atatürk’ün ‘İstikbal Göklerdedir’ sözünden ilham alarak, ‘İstikbal Derinlerdedir’ diyerek hem TPAO’da hem de MTA’daki çalışmaları sürdürdüklerini söyledi.
Doğalgaz da çıktı, Karadeniz’in altında 1 trilyon dolarımız var
TPAO Genel Müdürü Uysal, Karadeniz’de 10 milyar varil üretilebilir petrolün yanı sıra dün ikinci bir müjde daha verdi. Uysal petrolün yanı sıra Karadeniz’de 1.5 trilyon metreküp üretilebilir gaz olduğunu düşündüklerini açıkladı. Uysal, bu bölgenin Türkiye’nin önümüzdeki dönemde enerji ihtiyacının karşılanması için son derece kritik olduğunu bildirdi. Uysal, Brezilyalı Petrobras ve Exxon Mobil’in yanı sıra Chevron ile de Karadeniz’deki aramalarda ortaklık yapılması için görüşmelerin sürdürüldüğünü söyledi. Karadeniz’de üretilebilir rezervler açısından önemli bir potansiyel tespit ettiklerini vurgulayan Uysal, Karadeniz’in Türkiye’nin 40 yıllık petrol ihtiyacını karşılayabilecek bir potansiyele sahip olduğunu söyledi. Uysal, Karadeniz’deki keşiflerin de ardından 2023 yılından itibaren petrol ve doğal gaz ithal etmeyecek ülke haline gelinebileceğini kaydetti. Uysal’ın açıkladığı rezerzv tahminlerine göre Karadeniz’deki petrolün bugünkü değeri 400 milyar, doğalgazın parasal değeri ise 600 milyar dolar olmak üzere toplam 1 trilyon doları buluyor.
Efsane’nin kökeni 1960’lara dayanıyor
YABANCILARIN Türkiye’de petrol bulup daha sonra kuyuları betonla kapatarak gittikleri yönündeki söylentilerin temeli 1950 ve 60’lı yıllara dayanıyor. Yabancıların petrol aramasına izin veren kanun 1954’te yasalaşırken, bu dönemden sonra aralarında Mobil’in de bulunduğu ABD’li devler Güneydoğu’da yoğun çalışmalar yürüttü. 1960’ların ortasına kadar süren çalışmaların ardından bir sonuç alınamadığı gerekçesiyle aramalar bırakıldı. Mobil faaliyetlerini özellikle şimdi TPAO’nun da petrol çıkardığı Batman çevresinde yoğunlaştırdı. Şirket bu bölgedeki tesis ve arazilerini 1990’ların ortasında devrederek çekildi. Ancak kamuoyunu tatmin edici açıklamalar yapılmadığı ve 1970’lerdeki kriz nedeniyle petrolün aldığı önem, Türkiye’de birçok söylentiyi de beraberinde getirdi.
Karadeniz’den sonra Akdeniz de taranacak
Mehmet Uysal (TPAO Genel Müdürü): ‘Biz TPAO olarak karalardaki sahalardan elde ettiğimiz gelirle Karadeniz’deki yatırımlarımızı finanse ediyoruz. Karalarda sondaj maliyetleri 1 milyon ile 5 milyon dolar arasında değişiyor. Denizlerdeki maliyetler ise 150 milyon dolardan başlıyor. Karadeniz’de su derinliği 2 bin metreden fazladır. Bu yüzden buradaki sondaj maliyetlerimiz 150 ile 200 milyon dolar civarında olacak. Karadeniz’de yaptığımız aramaların aynısını Akdeniz’de de yapıyoruz. Akdeniz’i tamamen tarayacağız. Daha sonra Karadeniz’de olduğu gibi yabancı ortaklarla beraber değerlendirmek için çalışacağız. Şu anda çalışmalarımız devam ediyor.’
UZMANLAR UYARDI
Enerji politikası sadece petrol üzerine olmaz
Prof. Dr. Sümer Şahin ( Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi ): Karadeniz’deki rezerv son 30 – 40 yıldır konuşulan bir konu. Teknoloji kurulmadan gerekli altyapı oluşturulmadan bu konularda konuşmak erkendir. Türkiye’nin enerji politikasını fosil yakıtlar üzerine kurmak pek doğru olmaz. Nükleer enerji Türkiye’de çok ihmal edilmiş bir konudur. Süratle nükleer enerjiye başlamak gerekir. Türkiye’nin özellikle elektrik enerjisi üretimine yönelik çalışmalarını hidrolik, nükleer ve azalan ölçüde kömüre kaydırması gerekmektedir. Petrolün kullanımı ise daha çok taşıtların yakıt ihtiyacını karşılamak üzere olmalıdır.’
BÖLGE SEVİNÇLİ
Petrol aramalarıyla yeni iş alanları doğacak
Hüsnü Pervene (Ortadoğu Sanayici ve İşadamları Derneği Genel Başkanı): ‘Diyarbakır’da açılan kuyular şu anki haliyle değil ama işletilmeye başlanınca, rafineri kurulmasıyla bölge insanının yaşadığı işşizliğe çare olacaktır. Bu bölgede yaşayan insanlarımız çok şanslı. Bu kuyularda çalışma ihtimalleri var. Yaratacağı istihdam alanları sebebiyle bu çalışmaları olumlu karşılıyorum.’
Petrol düştü, benzin 7 kuruş zamlandı!
İKİ haftada benzine 9 kuruş indirim yapan akaryakıt şirketleri, petrol fiyatları iki günde 41 dolara düşmesine rağmen 7 kuruş zamma gitti. İstanbul’da Petrol Ofisi ile Opet’te kurşunsuz benzin 2.83 liradan 2.89-2.90 liraya fırladı. Araç sahipleri Ankara ve İzmir’de ise 2.82 TL’den aldıkları benzini 2.89 liraya almaya başladı. Motorin ise İstanbul’da 2.33 lira, Ankara’da ise liradan satılıyor.
TPAO Fizan’da petrol arıyor
YURTİÇİNDE yabancılarla işbirliğine giren TPAO, yurt dışında ortaklıklar kurarak yeni sahalara açıldı. Daha önce Kazakistan ve Azerbaycan’da çalışmalar yapan TPAO yeni bölgelere yöneldi. Şirket aralarında Fizan Çölü’nün de bulunduğu Libya’nın üç bölgesi ile Irak ve İran’a ağırlık verecek. Enerji Bakanı Hilmi Güler ‘Çalışmaların hem kapsamını genişletiyoruz hem de yeni ülkelere açılıyoruz. Bu yeni ülkeler içinde Güney Amerika da var’ dedi. Yurtdışındaki çalışmaların detayını açıklayan TPAO Genel Müdürü Mehmet Uysal ‘İran’ın Güney Pars sahası için TPAO’nun yapması gereken yatırım toplam 6 milyar dolar olarak hesaplandı’ dedi. İran gazının Avrupa’ya pazarlanması hedefleniyor.
Rusya ile dev projeler masada
ENERJİ Bakanı Hilmi Güler, bu hafta, Rus Enerji Bakanı Sergei Shmatko ve Rusya’nın doğalgaz tekeli Gazprom’un Başkanı Alexei Miller ile görüşeceğini söyledi. Güler, görüşmenin içeriğine ilişkin ayrıntı vermedi. Alınan bilgiye göre Ruslar’la görüşmelerde, Mavi Akım-2’nin yapılması, Nabucco’ya doğalgaz ile Çalık Enerji ile İtalyan Eni tarafından temeli atılan Samsun-Ceyhan boru hattına petrol verilmesi gibi konuların ayrıntılarıyla ele alınması bekleniyor. Rusya ile Türkiye, yılda 16 milyar metreküp Rus gazını taşıyan Mavi Akım boru hattının İsrail’e uzatılmasından, Tuz Gölü’nde yeraltı gaz depolarının yapılmasından 2011’de dolacak gaz kontratının yenilenmesine kadar birçok konu üzerinde çalışıyor.
Irak’ta ortaklığa gidildi
IRAK’TA yapılacak petrol ve doğal gaz arama ihaleleri için konsorsiyuma dönük çeşitli ülkelerin şirketleriyle görüşmeler yaptıklarını anlatan Uysal, Gazprom, Shell, BP, Hintli ONGC gibi büyük şirketlerle görüştüklerini, bunlardan bazılarıyla gizlilik, bazılarıyla da ortaklık anlaşmaları imzaladıklarını açıkladı. ‘TPAO, ONGC ve Gazprom, Irak’taki bir sahaya teklif vermek üzere bir anlaşma imzaladı’ diyen Uysal, teklifin hazırlanması aşamasında olduklarını ifade etti. İran Güney Pars sahaları için TPAO’nun 6 milyar dolarlık yatırım yapması gerektiğine vurgulayan Uysal, bu sahada yıllık 16 milyar metre küplük gaz üretim potansiyeli bulunduğunu söyledi.
11 Mart 2011
http://www.enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=240:petrolde-ehr-efsanes-gercek-m-oluyor&catid=2:guencel&Itemid=234
Elektrik tüketimi yüzde 13 arttı
Türkiye'de
elektrik tüketimi, geçen ay 17 milyar 730,1 milyon KWH olarak gerçekleşti.
ANKARA - Türkiye'nin elektrik tüketimi Şubat'ta, 2010 yılı Şubat ayına göre yüzde 12,8 arttı.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'nin (TEİAŞ) geçici işletme sonuçlarından yapılan derlemeye göre, 2010 yılının Şubat ayında 15 milyar 720,5 milyon kilovatsaat (kWh) olan elektrik tüketimi, geçen ay 17 milyar 730,1 milyon kWh olarak gerçekleşti.
Yılın ilk iki ayında, toplam elektrik tüketimi 37 milyar 351,5 milyon kWh'yı bulurken, geçen yılın ilk ayına göre artış oranı yüzde 13 oldu. Elektrik tüketimi bu yılın Ocak ayında 19 milyar 621,4 milyon kWh düzeyinde gerçekleşmişti.
Şubat ayında 17 milyar 591 milyon kWh elektrik üretilirken, 361,4 milyon kWh dış alımla tüketime sunulan enerji 17 milyar 952,4 milyon kWh'ya ulaştı.
Üretimin 5 milyar 344,4 milyon kWh'sı Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) santrallerinden (kamuya ait santraller), 1 milyar 645,4 milyon kWh'sı EÜAŞ'ye bağlı ortaklıklardan, 386,6 milyon kWh'sı işletme hakkı devri santrallerinden, 991,8 milyon kWh'sı otoprodüktörlerden, 3 milyar 822,2 milyon kWh'sı yap-işlet santrallerinden, 1 milyar 111,4 milyon kWh'sı yap-işlet-devret santrallerinden, 4 milyar 289,4 milyon kWh'sı da serbest üretim şirketleri tarafından gerçekleştirildi.
EÜAŞ'ın termik santrallerinden üretim yüzde 24,5 artarken, hidrolik santrallerden üretim yüzde 36,2 oranında azaldı.
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:37
http://www.dunya.com/elektrik-tuketimi-yuzde-13-artti_116049_haber.html?#
ANKARA - Türkiye'nin elektrik tüketimi Şubat'ta, 2010 yılı Şubat ayına göre yüzde 12,8 arttı.
Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi'nin (TEİAŞ) geçici işletme sonuçlarından yapılan derlemeye göre, 2010 yılının Şubat ayında 15 milyar 720,5 milyon kilovatsaat (kWh) olan elektrik tüketimi, geçen ay 17 milyar 730,1 milyon kWh olarak gerçekleşti.
Yılın ilk iki ayında, toplam elektrik tüketimi 37 milyar 351,5 milyon kWh'yı bulurken, geçen yılın ilk ayına göre artış oranı yüzde 13 oldu. Elektrik tüketimi bu yılın Ocak ayında 19 milyar 621,4 milyon kWh düzeyinde gerçekleşmişti.
Şubat ayında 17 milyar 591 milyon kWh elektrik üretilirken, 361,4 milyon kWh dış alımla tüketime sunulan enerji 17 milyar 952,4 milyon kWh'ya ulaştı.
Üretimin 5 milyar 344,4 milyon kWh'sı Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ) santrallerinden (kamuya ait santraller), 1 milyar 645,4 milyon kWh'sı EÜAŞ'ye bağlı ortaklıklardan, 386,6 milyon kWh'sı işletme hakkı devri santrallerinden, 991,8 milyon kWh'sı otoprodüktörlerden, 3 milyar 822,2 milyon kWh'sı yap-işlet santrallerinden, 1 milyar 111,4 milyon kWh'sı yap-işlet-devret santrallerinden, 4 milyar 289,4 milyon kWh'sı da serbest üretim şirketleri tarafından gerçekleştirildi.
EÜAŞ'ın termik santrallerinden üretim yüzde 24,5 artarken, hidrolik santrallerden üretim yüzde 36,2 oranında azaldı.
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:37
http://www.dunya.com/elektrik-tuketimi-yuzde-13-artti_116049_haber.html?#
Petrol bu seviyede kalırsa not artışı zor
Fitch yetkilisine göre,
petrol fiyatları kredi notunun yükseltilmesini engelliyor.
İSTANBUL - Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in EMEA bölgesi ülke notları birimi sorumlusu Ed Parker, petrol fiyatlarının yüksek düzeyde kalması halinde Türkiye'nin yatırım yapılabilir düzeyde nota sahip olmasının zorlaşacağını, ayrıca ülkenin genişleyen cari açık sorununu çözmesi gerektiğini söyledi.
Katıldığı bir konferansta açıklamalarda bulunan yönetici, Türkiye' de Kuzey Afrika ve Körfez Bölgesi düzeyinde politik riskler bulunmadığını, ülkenin bu bölgelerdeki olaylar nedeniyle artan petrol fiyatlarından etkilendiğini belirtti.
Parker, "Diğer şartlar eşit kalırsa, Türkiye'nin petrol fiyatlarının yüksek kalması durumunda yatırım düzeyinde nota sahip olabilmesi bir miktar daha zor" yorumunda bulundu.
Seçim sonrasına kadar hareket yok
Parker, "Genel olarak artan cari açık ve bunun fonlanması Türkiye'yi şoklara karşı kırılgan hale getiriyor. Bu durum Türkiye’nin para politikasına olan güveni sürdürmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Cari açık bizim için bir zayıflık ve artan endişe kaynağı" dedi.
Analist, öte yandan politik risklerin de en azında 12 Haziran seçimleri sonrasına kadar devam edecek belirsizlik yarattığını vurguladı. "Seçim sonrasına kadar yatırım kademesinde not muhtemel değil demek uygun olur mu?" sorusuna "Evet" yanıtı verdi.
Fitch yetkilisi Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 7 düzeyinde olacağını tahmin ederken, TCMB'nin beklentisi ise yüzde 5.5 seviyesinde bulunuyor.
Parker, "Liradaki gerileme, yüksek petrol fiyatları ve artan talep kapsamında güçlü enflasyon baskılarının oluşmakta olduğunu görüyorum. Merkez bankasının eğrinin gerisinde kalabileceği riski doğrultusunda endişeler yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Fitch'in Türkiye notu yatırım düzeyinin bir kademe altında, pozitif olan not görünümü gelecek 18 ay içinde ya da daha sonrasında not artırımının muhtemel olduğunu gösteriyor. Moodys'in Türkiye notu ise yatırım düzeyinin iki kademe altında bulunuyor.
Fitch yetkilisi Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 7 düzeyinde olacağını tahmin ederken, TCMB'nin beklentisi ise yüzde 5.5 seviyesinde bulunuyor.
Parker, "Liradaki gerileme, yüksek petrol fiyatları ve artan talep kapsamında güçlü enflasyon baskılarının oluşmakta olduğunu görüyorum. Merkez bankasının eğrinin gerisinde kalabileceği riski doğrultusunda endişeler yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Fitch'in Türkiye notu yatırım düzeyinin bir kademe altında, pozitif olan not görünümü gelecek 18 ay içinde ya da daha sonrasında not artırımının muhtemel olduğunu gösteriyor. Moodys'in Türkiye notu ise yatırım düzeyinin iki kademe altında bulunuyor.
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:34
http://www.dunya.com/petrol-bu-seviyede-kalirsa-not-artisi-zor_116419_haber.html?#
İSTANBUL - Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings'in EMEA bölgesi ülke notları birimi sorumlusu Ed Parker, petrol fiyatlarının yüksek düzeyde kalması halinde Türkiye'nin yatırım yapılabilir düzeyde nota sahip olmasının zorlaşacağını, ayrıca ülkenin genişleyen cari açık sorununu çözmesi gerektiğini söyledi.
Katıldığı bir konferansta açıklamalarda bulunan yönetici, Türkiye' de Kuzey Afrika ve Körfez Bölgesi düzeyinde politik riskler bulunmadığını, ülkenin bu bölgelerdeki olaylar nedeniyle artan petrol fiyatlarından etkilendiğini belirtti.
Parker, "Diğer şartlar eşit kalırsa, Türkiye'nin petrol fiyatlarının yüksek kalması durumunda yatırım düzeyinde nota sahip olabilmesi bir miktar daha zor" yorumunda bulundu.
Seçim sonrasına kadar hareket yok
Parker, "Genel olarak artan cari açık ve bunun fonlanması Türkiye'yi şoklara karşı kırılgan hale getiriyor. Bu durum Türkiye’nin para politikasına olan güveni sürdürmesinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koyuyor. Cari açık bizim için bir zayıflık ve artan endişe kaynağı" dedi.
Analist, öte yandan politik risklerin de en azında 12 Haziran seçimleri sonrasına kadar devam edecek belirsizlik yarattığını vurguladı. "Seçim sonrasına kadar yatırım kademesinde not muhtemel değil demek uygun olur mu?" sorusuna "Evet" yanıtı verdi.
Fitch yetkilisi Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 7 düzeyinde olacağını tahmin ederken, TCMB'nin beklentisi ise yüzde 5.5 seviyesinde bulunuyor.
Parker, "Liradaki gerileme, yüksek petrol fiyatları ve artan talep kapsamında güçlü enflasyon baskılarının oluşmakta olduğunu görüyorum. Merkez bankasının eğrinin gerisinde kalabileceği riski doğrultusunda endişeler yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Fitch'in Türkiye notu yatırım düzeyinin bir kademe altında, pozitif olan not görünümü gelecek 18 ay içinde ya da daha sonrasında not artırımının muhtemel olduğunu gösteriyor. Moodys'in Türkiye notu ise yatırım düzeyinin iki kademe altında bulunuyor.
Fitch yetkilisi Türkiye'de enflasyonun bu yıl yüzde 7 düzeyinde olacağını tahmin ederken, TCMB'nin beklentisi ise yüzde 5.5 seviyesinde bulunuyor.
Parker, "Liradaki gerileme, yüksek petrol fiyatları ve artan talep kapsamında güçlü enflasyon baskılarının oluşmakta olduğunu görüyorum. Merkez bankasının eğrinin gerisinde kalabileceği riski doğrultusunda endişeler yaşıyoruz" şeklinde konuştu.
Fitch'in Türkiye notu yatırım düzeyinin bir kademe altında, pozitif olan not görünümü gelecek 18 ay içinde ya da daha sonrasında not artırımının muhtemel olduğunu gösteriyor. Moodys'in Türkiye notu ise yatırım düzeyinin iki kademe altında bulunuyor.
11 Mart 2011 / Cuma Son Güncelleme: 15:34
http://www.dunya.com/petrol-bu-seviyede-kalirsa-not-artisi-zor_116419_haber.html?#
Scada ile bir milyon liralık enerji tasarrufu sağladı
Alarko Carrier uzaktan izleme ve kontrol sistemi olan Scada ile 7 yılda
bir milyon liradan fazla enerji tasarruf elde etti.
İSTANBUL - Alarko Carrier, "Enerji Yönetim Sistemi"nde kullandığı izleme ve kontrol uygulamasıyla elektrik enerjisi kullanımında yüzde 33'lük tasarruf sağlarken, 2004 yılından bu yana bir milyon 145 bin liralık tasarruf elde etti.
Alarko Carrier Yardımcı İşletmeler Müdürü ve Enerji Yöneticisi Erkin Savçın, yaptığı açıklamada, haberleşmeyi sağlayan cihazlar, kontrol-kumanda merkezi, yazılım ve PLC gibi unsurlardan oluşan "Scada" uygulamasını kullandıklarını, kullanılan sistemin bir uzaktan izleme ve kontrol sistemi olduğunu bildirdi.
Savçın, uygulamayla işletmenin enerji kullanım yoğunluğu haritasını çıkardıklarını, tüm bu çalışmalar sonucunda British Standarts Institution (BSI) tarafından belgelenen ve enerji yönetimi ile ilgili bir standart olan BS EN 16001 Enerji Yönetimi Sistem Standardı'nın belgelenmesine altyapı olarak uygun durumda olduklarını, hem elde ettikleri tasarruf oranları hem de "başarılı" altyapılarının kendilerine Türkiye'de belgelenen ilk firma olma ayrıcalığı getirdiğini kaydetti.
Türkiye'de "enerji uzaktan izleme, kontrollü ve yönetimi uygulamalarının" yaygın olmasa da kullanılmaya başlandığını dile getiren Savçın, enerji kullanımını azaltıcı proje ve kontroller konusunda Alarko Carrier olarak 2001'den bu yana çalıştıklarını, 2004'ten beri de çalışmalarının hızlanarak sürdüğünü ifade etti.
Elektrik enerjisi kullanımında bugün yüzde 33'lük tasarruf sağladıklarını bildiren Savçın, "Ofis aydınlatmalarında gerçekleştirdiğimiz çalışma sonunda yüzde 45, üretim aydınlatmalarında yüzde 48, bina dış cephe ve çevresel aydınlatmada ise yüzde 42 oranında elektrik tasarrufu sağladık. Basınçlı hava sisteminde kaçakları önleyerek de yüzde 54 oranında elektrik tasarrufu elde ettik. Çalışmalarımız neticesinde 2004 yılından bu yana toplam bir milyon 145 bin liralık tasarruf sağladık" ifadesini kullandı.
10 MART 2011 Son güncelleme 15:30
http://www.dunya.com/scada-ile-bir-milyon-liralik-enerji-tasarrufu-sagladi_116522_haber.html?#
İSTANBUL - Alarko Carrier, "Enerji Yönetim Sistemi"nde kullandığı izleme ve kontrol uygulamasıyla elektrik enerjisi kullanımında yüzde 33'lük tasarruf sağlarken, 2004 yılından bu yana bir milyon 145 bin liralık tasarruf elde etti.
Alarko Carrier Yardımcı İşletmeler Müdürü ve Enerji Yöneticisi Erkin Savçın, yaptığı açıklamada, haberleşmeyi sağlayan cihazlar, kontrol-kumanda merkezi, yazılım ve PLC gibi unsurlardan oluşan "Scada" uygulamasını kullandıklarını, kullanılan sistemin bir uzaktan izleme ve kontrol sistemi olduğunu bildirdi.
Savçın, uygulamayla işletmenin enerji kullanım yoğunluğu haritasını çıkardıklarını, tüm bu çalışmalar sonucunda British Standarts Institution (BSI) tarafından belgelenen ve enerji yönetimi ile ilgili bir standart olan BS EN 16001 Enerji Yönetimi Sistem Standardı'nın belgelenmesine altyapı olarak uygun durumda olduklarını, hem elde ettikleri tasarruf oranları hem de "başarılı" altyapılarının kendilerine Türkiye'de belgelenen ilk firma olma ayrıcalığı getirdiğini kaydetti.
Türkiye'de "enerji uzaktan izleme, kontrollü ve yönetimi uygulamalarının" yaygın olmasa da kullanılmaya başlandığını dile getiren Savçın, enerji kullanımını azaltıcı proje ve kontroller konusunda Alarko Carrier olarak 2001'den bu yana çalıştıklarını, 2004'ten beri de çalışmalarının hızlanarak sürdüğünü ifade etti.
Elektrik enerjisi kullanımında bugün yüzde 33'lük tasarruf sağladıklarını bildiren Savçın, "Ofis aydınlatmalarında gerçekleştirdiğimiz çalışma sonunda yüzde 45, üretim aydınlatmalarında yüzde 48, bina dış cephe ve çevresel aydınlatmada ise yüzde 42 oranında elektrik tasarrufu sağladık. Basınçlı hava sisteminde kaçakları önleyerek de yüzde 54 oranında elektrik tasarrufu elde ettik. Çalışmalarımız neticesinde 2004 yılından bu yana toplam bir milyon 145 bin liralık tasarruf sağladık" ifadesini kullandı.
10 MART 2011 Son güncelleme 15:30
http://www.dunya.com/scada-ile-bir-milyon-liralik-enerji-tasarrufu-sagladi_116522_haber.html?#
Petrolde Suudilerin ‘Öfke Günü’ kâbusu
Yatırımcılar, cuma günü Suudi Arabistan’da
yapılacak “Öfke Günü” yürüyüşü öncesi diken üstünde. En büyük petrol
ihracatçısı ülke karışırsa yeni petrol şoku kapıda.
HABER ANALİZ: MELİS ŞENERDEM
Son dönemde yatırımcıların en yakından takip ettiği emtia haline gelen ham petrolün fiyatı iki günlük düşüşün ardından dünÖrgütü yine arttı. Libya’da Kaddafi ve karşıtları arasındaki çatışmalar sürse de Petrol İhraç Eden Ülkeler ’nün (OPEC) sessiz sedasız üretimi artırmasına rağmen yükseliş sürdü. Dünkü işlemlerde Brent petrolünün varili 115.57 dolara çıktı. Ancak yatırımcıların tedirginliği sürüyor ve kolay kolay da geçeceğe benzemiyor. Dünyanın 1972’de Arap ülkelerinin başlattığı petrol ambargosu, 1978 İran Devrimi ve 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesine benzeyen yeni bir petrol şokuyla karşı karşıya olup olmadığı en çok tartışılan konu.
Bunun en önemli nedeni ise Cuma günü dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’da düzenlenecek büyük “Öfke Günü” yürüyüşü. Suudi Arabistan’da da Tunus, Mısır ve Libya benzeri bir karışıklık ortaya çıkarsa 1970’lerin son yarısındaki gibi bir petrol şoku yaşanması kaçınılmaz.
Risk analizleri yapan Eurasia Group’un petrol uzmanı Greg Priddy, “Diğer ülkelerin Libya’dan farklı koşulları var ancak petroldeki risk priminin bölgedeki istikrarsızlığa bağlı olarak birkaç ay yüksek seyretmesi olası görünüyor” dedi.
Ülke dışında depo
Kuzey Afrika, dünyanın tükettiği petrolün ancak yüzde 5’ini üretiyor. Ancak durum Ortadoğu için farklı. Suudi Arabistan’ın önderliğinde bu bölge dünya petrolünün yüzde 30’unu temin ediyor. Suudi Arabistan’ın bir özelliği de en fazla yedek kapasiteye sahip olması.
OPEC ülkelerinin yedek kapasitesinin günlük 4-5 milyon varil olduğu tahmin ediliyor. Bunun 3-3.5 milyon varilini ise Suudi Arabistan sağlayabilir. Hatta, Libya’nın ihracatı kesilince günde 600 bin varil ekstra ihracat gerçekleştirerek bu açığın yarısını telafi etti. Suudilerin Petrol Bakanı Ali Naimi, dün, Mısır, Hollanda ve Japonya’da ayrıca stratejik rezerv biriktirmeye başladıklarını söyledi. Ancak protesto gösterileri bir ayaklanmaya dönüşürse ve ülke karışırsa bu rezervler de dünyayı yeni bir petrol şokundan kurtaramayabilir.
Fiyatta gerileme hemen beklenmiyorAnalistler, petrol fiyatlarında yakın vadede bir gerileme beklemiyor. Finansonline’ın 7 uzmanının katılımyla yapılan ankette katılımcıların tahmini, ABD ham petrolün mart ayı sonu için ortalama varil fiyatının 105 dolar, 2011 genelinde ise 101 dolar olacağı yönündeydi. Aynı tahminler Brent petrolü için ise mart ayı için 116 dolar ve yıl geneli için 107 dolar olarak gerçekleşti.
Anket sonuçlarına göre petrol fiyatlarının yönü için önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan ve İran’daki gelişmeler kilit olacak. Ancak daha da önemlisi petroldeki güçlü seyir, Türkiye’nin zayıf noktası olarak görülen cari açığı açısından risk.
Petroldeki her 10 dolarlık artış Türkiye’nin cari açığında 4 milyar dolarlık artış anlamına geliyor. Anketi yanıtlayan uzmanlar, Merkez Bankası’nın para politikasında sıkılaşma adımlarını öne çekme ihtimalinin de arttığına dikkat çekti.
Fitch uyardı
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, petrol fiyatları yüksek seyretmeye devam ederse Türkiye’nin kredi notunun “yatırım yapılabilir” seviyeye yükselmesinin biraz daha zor olduğunu açıkladı. Fitch, cari açığın Türkiye açısından bir zayıflık olduğuna dikkat çekerek Merkez Bankası’nın harekete geçmekte geç kaldığını, bunun da endişeleri artırdığını söyledi.
Ekonomi - 02:46 | 09 Mart 2011
http://ekonomi.milliyet.com.tr/petrolde-suudilerin-ofke-gunu-kabusu/ekonomi/ekonomidetay/10.03.2011/1362279/default.htm?ver=26
HABER ANALİZ: MELİS ŞENERDEM
Son dönemde yatırımcıların en yakından takip ettiği emtia haline gelen ham petrolün fiyatı iki günlük düşüşün ardından dünÖrgütü yine arttı. Libya’da Kaddafi ve karşıtları arasındaki çatışmalar sürse de Petrol İhraç Eden Ülkeler ’nün (OPEC) sessiz sedasız üretimi artırmasına rağmen yükseliş sürdü. Dünkü işlemlerde Brent petrolünün varili 115.57 dolara çıktı. Ancak yatırımcıların tedirginliği sürüyor ve kolay kolay da geçeceğe benzemiyor. Dünyanın 1972’de Arap ülkelerinin başlattığı petrol ambargosu, 1978 İran Devrimi ve 1990’da Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesine benzeyen yeni bir petrol şokuyla karşı karşıya olup olmadığı en çok tartışılan konu.
Bunun en önemli nedeni ise Cuma günü dünyanın en büyük petrol ihracatçısı Suudi Arabistan’da düzenlenecek büyük “Öfke Günü” yürüyüşü. Suudi Arabistan’da da Tunus, Mısır ve Libya benzeri bir karışıklık ortaya çıkarsa 1970’lerin son yarısındaki gibi bir petrol şoku yaşanması kaçınılmaz.
Risk analizleri yapan Eurasia Group’un petrol uzmanı Greg Priddy, “Diğer ülkelerin Libya’dan farklı koşulları var ancak petroldeki risk priminin bölgedeki istikrarsızlığa bağlı olarak birkaç ay yüksek seyretmesi olası görünüyor” dedi.
Ülke dışında depo
Kuzey Afrika, dünyanın tükettiği petrolün ancak yüzde 5’ini üretiyor. Ancak durum Ortadoğu için farklı. Suudi Arabistan’ın önderliğinde bu bölge dünya petrolünün yüzde 30’unu temin ediyor. Suudi Arabistan’ın bir özelliği de en fazla yedek kapasiteye sahip olması.
OPEC ülkelerinin yedek kapasitesinin günlük 4-5 milyon varil olduğu tahmin ediliyor. Bunun 3-3.5 milyon varilini ise Suudi Arabistan sağlayabilir. Hatta, Libya’nın ihracatı kesilince günde 600 bin varil ekstra ihracat gerçekleştirerek bu açığın yarısını telafi etti. Suudilerin Petrol Bakanı Ali Naimi, dün, Mısır, Hollanda ve Japonya’da ayrıca stratejik rezerv biriktirmeye başladıklarını söyledi. Ancak protesto gösterileri bir ayaklanmaya dönüşürse ve ülke karışırsa bu rezervler de dünyayı yeni bir petrol şokundan kurtaramayabilir.
Fiyatta gerileme hemen beklenmiyorAnalistler, petrol fiyatlarında yakın vadede bir gerileme beklemiyor. Finansonline’ın 7 uzmanının katılımyla yapılan ankette katılımcıların tahmini, ABD ham petrolün mart ayı sonu için ortalama varil fiyatının 105 dolar, 2011 genelinde ise 101 dolar olacağı yönündeydi. Aynı tahminler Brent petrolü için ise mart ayı için 116 dolar ve yıl geneli için 107 dolar olarak gerçekleşti.
Anket sonuçlarına göre petrol fiyatlarının yönü için önümüzdeki dönemde Suudi Arabistan ve İran’daki gelişmeler kilit olacak. Ancak daha da önemlisi petroldeki güçlü seyir, Türkiye’nin zayıf noktası olarak görülen cari açığı açısından risk.
Petroldeki her 10 dolarlık artış Türkiye’nin cari açığında 4 milyar dolarlık artış anlamına geliyor. Anketi yanıtlayan uzmanlar, Merkez Bankası’nın para politikasında sıkılaşma adımlarını öne çekme ihtimalinin de arttığına dikkat çekti.
Fitch uyardı
Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch, petrol fiyatları yüksek seyretmeye devam ederse Türkiye’nin kredi notunun “yatırım yapılabilir” seviyeye yükselmesinin biraz daha zor olduğunu açıkladı. Fitch, cari açığın Türkiye açısından bir zayıflık olduğuna dikkat çekerek Merkez Bankası’nın harekete geçmekte geç kaldığını, bunun da endişeleri artırdığını söyledi.
Ekonomi - 02:46 | 09 Mart 2011
http://ekonomi.milliyet.com.tr/petrolde-suudilerin-ofke-gunu-kabusu/ekonomi/ekonomidetay/10.03.2011/1362279/default.htm?ver=26
ENBW, Türkiyede yatırımlarını artırmak istiyor
Almanya’nın üçüncü büyük enerji şirketi olan EnBW, Türkiye’de yatırımlarını artırmak istiyor.
Almanya’nın üçüncü büyük enerji şirketi olan EnBW, Türkiye’de yatırımlarını artırmak istiyor.
EnBW şirketinin Başkanı Hans‐Peter Villis, Karlsruhe kentinde düzenlenen şirketin genel kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye’de rüzgar enerjisi projesinden sonra, yıl sonuna kadar bir hidroelektrik santrali yapılmasının da planlandığını söyledi.
Bu projelerin Türk ortak Borusan Holding ile gerçekleştirilmekte olduğunu belirten Villis, yenilenebilir enerji projeleri dahil olmak üzere Türkiye’deki yatırımlarını artıracaklarını kaydetti. Dünyada yaşanan mali ve ekonomik kriz nedeni ile geçen yıl şirketin cirosunun 15,56 milyar avroya gerilediği, bu yılın ilk çeyreğinde ise şirketin, özellikle ortaklığı bulunan Saksonya eyaletindeki GESO Holding’in satılması nedeniyle iyi bir sonuç beklediği bildirildi.
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=942 02.02.2011
Almanya’nın üçüncü büyük enerji şirketi olan EnBW, Türkiye’de yatırımlarını artırmak istiyor.
EnBW şirketinin Başkanı Hans‐Peter Villis, Karlsruhe kentinde düzenlenen şirketin genel kurulunda yaptığı konuşmada, Türkiye’de rüzgar enerjisi projesinden sonra, yıl sonuna kadar bir hidroelektrik santrali yapılmasının da planlandığını söyledi.
Bu projelerin Türk ortak Borusan Holding ile gerçekleştirilmekte olduğunu belirten Villis, yenilenebilir enerji projeleri dahil olmak üzere Türkiye’deki yatırımlarını artıracaklarını kaydetti. Dünyada yaşanan mali ve ekonomik kriz nedeni ile geçen yıl şirketin cirosunun 15,56 milyar avroya gerilediği, bu yılın ilk çeyreğinde ise şirketin, özellikle ortaklığı bulunan Saksonya eyaletindeki GESO Holding’in satılması nedeniyle iyi bir sonuç beklediği bildirildi.
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=942 02.02.2011
Petroldeki artış Türkiye için kötü haber
Uluslararası Enerji Ajansının baş ekonomisti Fatih Birol, Petrol fiyatlarının artması, Türkiye için de kötü bir haber. Hatta bazı ülkelerden daha da kötü dedi. Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları yüksek seyrini koruyor.
Uluslararası Enerji Ajansı'nın baş ekonomisti Fatih Birol, petrol fiyatlarında yaşanan artışın küresel ekonomik iyileşmeyi rayından çıkaracağını vurgularken, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye'nin bu artıştan en olumsuz etkilenecek ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Birol'a göre, bunun üç nedeni var. Birincisi Türkiye'nin hem petrol hem de doğalgaz ithal eden bir ülke olması. İkincisi, doğalgaz fiyatının petrol fiyatlarına endeksli olması. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artış doğalgaz fiyatını da etkileyecek. Üçüncüsü ise Türkiye'nin elektrik üretiminde doğalgazı yoğun şekilde kullanması.
Birol, "Şu anda kısa vadede pek bir seçeneği yok. Yıllardan beri içimde ukde kalan bir konu, Türkiye'nin Irak'ta petrol sahalarında üretimde şimdiye kadar ciddi bir pay almamış olması. Hem özel şirketlerin hem de diğer şirketlerin. Umarım Türkiye, birçok ülkenin yaptığı gibi İngiltere dahil, ABD, Kore, Endonezya da dahil, orada petrol konusunda faaliyette bulunan ülkeler gibi daha aktif bir politika izleyebilir" dedi.
Birol, Türkiye'nin alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi konusunda "Türkiye bu konuda önemli çalışmalar yapıyor ama Türkiye'de bu teknolojilerin geliştirilmesi son derece pahalı. Bu bakımdan hükümetin destek vermesi gerekir" diye konuştu.
Birol, petrol fiyatlarındaki artışta spekülatörlerin rolünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini altını çizerken, özellikle petrol ihraç eden ülkeler topluluğu OPEC'in petrol fiyatı üzerindeki baskıyı hafifletmek için üretimi arttırması gerektiğini vurguluyor.
Birol'un BBC Türkçe'yle mülakatında altını çizdiği bir başka nokta da petrol fiyatlarındaki artışın enflasyon üzerinde yarattığı basınç. Nitekim İngiltere'de salı günü açıklanan enflasyon rakamları ekonomik krizden çıkış konusunda merkez bankalarının karşı karşıya kaldıkları ikilemin boyutlarını ortaya koydu.
Son sekiz aydan bu yana en yüksek artışın kaydedildiği enflasyon oranlarını yukarı itenlerin başında ise hava ulaşımı, petrol, faturalar ve gıda harcamaları geldi. Tüketici fiyat endeksindeki artış, kasım ayına göre yüzde 3,3’ten yüzde 3,7’ye çıktı.
MERKEZ BANKALARI ÖNÜNDEKİ SEÇENEK
Enflasyonu kontrol altında tutmak için yüzde 0'ın biraz üzerindeki faiz oranlarında artışa gitmek merkez bankalarının önündeki seçeneklerden biri. Ama bunun krizden çıkış sürecinde yıkıcı etkisi olacağına hemen hemen kimsenin kuşkusu yok.
Enflasyon üzerindeki baskılar konusunda petrole ayrıca bir parantez açmak gerekiyor. 2,5 yıl önce küresel ekonomik krizin yoğun olarak hissedildiği dönemde, durgunluğa girmiş olan ekonomilerde azalan talep nedeniyle petrolün varil fiyatı, 40 dolar civarına kadar düşmüştü.
Ancak şimdi Brent tipi petrolün varil fiyatı 100 dolar civarında. Uluslararası Enerji Ajansı, geçen hafta açıkladığı yıllık küresel enerji görünümü raporunda 'petrol fiyatlarında artış dünya ekonomisi için tehlikeli' uyarında bulunmuştu. Petrol üretiminin, talebi karşılayacak ölçüde güçlü olmaması, yani arz - talep dengesizliği, fiyat artışındaki nedenlerden biri olarak görülür çoğu zaman.
PETROLDEKİ SPEKÜLASYON
Birol, 'petrol fiyatı üzerindeki spekülasyonlara' da dikkat çekiyor. Petrol fiyatlarının artmasının esas nedeni, piyasadaki bir çok oyuncunun talebin hızlı bir biçimde artacağına inanması ve üretimin de bu talebi karşılamayacağını ve böylece fiyatın yukarı doğru gideceğini düşünmesi. Bu esas neden; piyasadaki, borsadaki oyuncular da bunu görerek fiyatların artmasına neden oluyorlar.
02.02.2011
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1356
Uluslararası Enerji Ajansı'nın baş ekonomisti Fatih Birol, petrol fiyatlarında yaşanan artışın küresel ekonomik iyileşmeyi rayından çıkaracağını vurgularken, enerjide dışa bağımlı olan Türkiye'nin bu artıştan en olumsuz etkilenecek ülkeler arasında olduğunu söyledi.
Birol'a göre, bunun üç nedeni var. Birincisi Türkiye'nin hem petrol hem de doğalgaz ithal eden bir ülke olması. İkincisi, doğalgaz fiyatının petrol fiyatlarına endeksli olması. Dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artış doğalgaz fiyatını da etkileyecek. Üçüncüsü ise Türkiye'nin elektrik üretiminde doğalgazı yoğun şekilde kullanması.
Birol, "Şu anda kısa vadede pek bir seçeneği yok. Yıllardan beri içimde ukde kalan bir konu, Türkiye'nin Irak'ta petrol sahalarında üretimde şimdiye kadar ciddi bir pay almamış olması. Hem özel şirketlerin hem de diğer şirketlerin. Umarım Türkiye, birçok ülkenin yaptığı gibi İngiltere dahil, ABD, Kore, Endonezya da dahil, orada petrol konusunda faaliyette bulunan ülkeler gibi daha aktif bir politika izleyebilir" dedi.
Birol, Türkiye'nin alternatif enerji kaynaklarına yönelmesi konusunda "Türkiye bu konuda önemli çalışmalar yapıyor ama Türkiye'de bu teknolojilerin geliştirilmesi son derece pahalı. Bu bakımdan hükümetin destek vermesi gerekir" diye konuştu.
Birol, petrol fiyatlarındaki artışta spekülatörlerin rolünün de göz ardı edilmemesi gerektiğini altını çizerken, özellikle petrol ihraç eden ülkeler topluluğu OPEC'in petrol fiyatı üzerindeki baskıyı hafifletmek için üretimi arttırması gerektiğini vurguluyor.
Birol'un BBC Türkçe'yle mülakatında altını çizdiği bir başka nokta da petrol fiyatlarındaki artışın enflasyon üzerinde yarattığı basınç. Nitekim İngiltere'de salı günü açıklanan enflasyon rakamları ekonomik krizden çıkış konusunda merkez bankalarının karşı karşıya kaldıkları ikilemin boyutlarını ortaya koydu.
Son sekiz aydan bu yana en yüksek artışın kaydedildiği enflasyon oranlarını yukarı itenlerin başında ise hava ulaşımı, petrol, faturalar ve gıda harcamaları geldi. Tüketici fiyat endeksindeki artış, kasım ayına göre yüzde 3,3’ten yüzde 3,7’ye çıktı.
MERKEZ BANKALARI ÖNÜNDEKİ SEÇENEK
Enflasyonu kontrol altında tutmak için yüzde 0'ın biraz üzerindeki faiz oranlarında artışa gitmek merkez bankalarının önündeki seçeneklerden biri. Ama bunun krizden çıkış sürecinde yıkıcı etkisi olacağına hemen hemen kimsenin kuşkusu yok.
Enflasyon üzerindeki baskılar konusunda petrole ayrıca bir parantez açmak gerekiyor. 2,5 yıl önce küresel ekonomik krizin yoğun olarak hissedildiği dönemde, durgunluğa girmiş olan ekonomilerde azalan talep nedeniyle petrolün varil fiyatı, 40 dolar civarına kadar düşmüştü.
Ancak şimdi Brent tipi petrolün varil fiyatı 100 dolar civarında. Uluslararası Enerji Ajansı, geçen hafta açıkladığı yıllık küresel enerji görünümü raporunda 'petrol fiyatlarında artış dünya ekonomisi için tehlikeli' uyarında bulunmuştu. Petrol üretiminin, talebi karşılayacak ölçüde güçlü olmaması, yani arz - talep dengesizliği, fiyat artışındaki nedenlerden biri olarak görülür çoğu zaman.
PETROLDEKİ SPEKÜLASYON
Birol, 'petrol fiyatı üzerindeki spekülasyonlara' da dikkat çekiyor. Petrol fiyatlarının artmasının esas nedeni, piyasadaki bir çok oyuncunun talebin hızlı bir biçimde artacağına inanması ve üretimin de bu talebi karşılamayacağını ve böylece fiyatın yukarı doğru gideceğini düşünmesi. Bu esas neden; piyasadaki, borsadaki oyuncular da bunu görerek fiyatların artmasına neden oluyorlar.
02.02.2011
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1356
TPAO, 50 bin lira ödül verecek
1954 yılında kurulan Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı-TPAO, logosunu yeniliyor. Logo yarışması düzenleyen TPAO birinciye 50 bin lira ödül verecek. TPAO yarışmada ikici olan logoya 25 bin, üçüncü olan logoya ise 15 bin lira ödül verilecek. TPAO logo tasarımı için son başvuru tarihi ise 12 Nisan 2011 olarak belirlendi. Başvurular Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı’na yapılırken TPAO logo yarışmasının hedefini açıkladı: Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı, misyon ve vizyonuna uygun, uluslararası boyutta temsil edecek nitelikte, ülkemizde tek, bölgesinde güçlü bir milli petrol şirketi olgusunu ön plana çıkaran, sektörde benzersiz, görsel anlamda çağdaş, akılda kalıcı, anlaşılır, sade ve çeşitli medya ortamlarında kullanılabilir özellikteki yeni logosunu oluşturmak”. Ayrıntılı bilgi TPAO’dan (www.tpao.gov.tr) edinilebiliyor.
http://www.enerjiport.com/2011/01/31/tpao-50-bin‐lira‐odul‐verecek/
http://www.enerjiport.com/2011/01/31/tpao-50-bin‐lira‐odul‐verecek/
Petrol 100 dolar sınırında
Mısır’daki olayların tüm Ortadoğu’ya da yayılacağı endişesi küresel piyasaları tedirgin ediyor. Avrupa ve ABD borsaları dün enerji ve madencilik firmalarının kârlarının verdiği güvenle Mısır endişesinden şimdilik sıyrılırken, petrol fiyatları ise tırmanışa geçti. Dünya petrol arzının tehlikeye girebileceği korkusu Brent tipi petrolün varili 99.97 dolara kadar çıkartırken ABD ham petrolünün varil fiyatı ise 90 doların hemen altında seyrediyor. Brent petrol endişelerin biraz yatışmasıyla 99.12 dolara kadar indi.
Mısır’ın petrol üretimi sınırlı olsa da olayların önemli bir petrol geçiş noktası olan Süveyş Kanalı’ndaki güvenliği tehdit edeceği ve rota değişikliklerinin maliyetleri artıracağı endişesi petrol fiyatlarını tırmanışa geçirdi. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü üyesi Kuveyt, spekülasyonların etkisiyle petrolün 110 dolara çıkabileceğini öngördü. Kaygılar, güvenli liman olarak görülen dolara da talebi artırırken, geçen hafta hızlı yükseliş göstererek 1.37’in üzerine çıkan euro/dolar paritesini de yeniden 1.36’sınırı getirdi.
http://www.enerjiport.com/category/petrol/feed/
Mısır’ın petrol üretimi sınırlı olsa da olayların önemli bir petrol geçiş noktası olan Süveyş Kanalı’ndaki güvenliği tehdit edeceği ve rota değişikliklerinin maliyetleri artıracağı endişesi petrol fiyatlarını tırmanışa geçirdi. Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü üyesi Kuveyt, spekülasyonların etkisiyle petrolün 110 dolara çıkabileceğini öngördü. Kaygılar, güvenli liman olarak görülen dolara da talebi artırırken, geçen hafta hızlı yükseliş göstererek 1.37’in üzerine çıkan euro/dolar paritesini de yeniden 1.36’sınırı getirdi.
http://www.enerjiport.com/category/petrol/feed/
İlk Güneş Enerjisi Tarlası Şanlıurfa'ya Kuruluyor
Yenilenebilir Enerji Kanunu ile birlikte yatırımlar da hızlandı. Elektrik Üretim AŞ, özel şirketlere örnek olsun diye Şanlıurfa Birecik'e güneş santrali kuruyor. Alman ortaklığı ile yaklaşık 50 milyon dolara mal olacak projenin inşaatına ay sonunda başlanacak. GAP Bölge Kalkınma İdaresi'nin de bölgede güneş enerjisine dönük çalışmaları sürüyor.
Türkiye'de yıllardır hedeflenen güneş enerjisi yatırımlarında somut adım atılıyor. Enerji Bakanlığı'na bağlı Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) Şanlıurfa Birecik hidroelektrik santral alanında Türkiye'nin ilk güneş enerjisi tarlasını kuracak.
Alman ortaklığı ile yapılacak güneş santrali 25 megawatt (MW) kurulu gücüne sahip. EÜAŞ yetkilileri, yatırımı özel sektöre örnek olması amacıyla yaptıklarını söyledi. Yetkililer, danışmanlık alım hizmetlerinin devam ettiğini belirterek, bu ay sonunda projeye başlamayı hedeflediklerini kaydetti.
Yatırımın Türkiye'nin en büyük güneş santrali olacağını ifade eden yetkililer önemli bir konuya vurgu yaptı: "Bu Türkiye'nin ilk büyük santrali olacak. Hem teknoloji transferini getirip hem de özel sektöre örnek olmak istiyoruz."
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı olan güneşi ekonomiye kazandırmak için yapılan güneş tarlası fizibilite çalışması için Alman Kalkınma Bankası KfW ile 22 Aralık 2010'da hibe anlaşması imzalandı. Ön yeterlilik sonucunda yeterliliği tespit edilen 5 firmadan alınan tekliflerin değerlendirme çalışmaları halen devam ediyor. Değerlendirmenin bu ay içerisinde tamamlanması planlanıyor. Yaklaşık 50 milyon dolara mal olması planlanan projeyle ilgili fizibilite çalışmalarının bu ay içerisinde tamamlanarak inşaat aşamasına geçilmesi hedefleniyor. Elektrik Üretim, Şanlıurfa Birecik'i üs seçerken, GAP Bölge Kalkınma İdaresi de güneş enerjisi yatırımları için çalışıyor. Güneydoğu Anadolu Projesi Kalkınma İdaresi bölgede güneşle çalışan klima ve tarımda "Güneş enerjili damla sulama" sistemleri için düğmeye bastı. Birleşmiş Milletler, EPDK ve California Üniversitesi'ni yanına alan GAP İdaresi bölgede güneşle çalışan klima ve tarımda "Güneş enerjili damla sulama" sistemleri için proje geliştirdi. Bölgedeki sanayicilere enerji verimliliği eğitimi de verecek olan kurum şimdi şirketleri markaja alarak yatırıma davet ediyor. TBMM Genel Kurulu'ndan ocak ayı başında kabul edilen Yenilenebilir Enerji Kanunu ile güneş enerjisiyle üretilen elektriğin kilovat saatine (kwh) 13,3 dolar cent teşvik veriliyor. Kanunla, güneşe verilen teşvikin 600 megavat kurulu güçle sınırlı olması öngörüldü. Ancak yatırımda yerli ürünlerin kullanılması durumunda 9,3 dolar cente kadar ilave teşvik verilebilecek.
İsmail Altunsoy - Ankara
http://www.limitsizenerji.com/haberler/tuerkiyeden-haberler/1085-gunes-enerji-tarlasi-sanliurfa
Türkiye'de yıllardır hedeflenen güneş enerjisi yatırımlarında somut adım atılıyor. Enerji Bakanlığı'na bağlı Elektrik Üretim AŞ (EÜAŞ) Şanlıurfa Birecik hidroelektrik santral alanında Türkiye'nin ilk güneş enerjisi tarlasını kuracak.
Alman ortaklığı ile yapılacak güneş santrali 25 megawatt (MW) kurulu gücüne sahip. EÜAŞ yetkilileri, yatırımı özel sektöre örnek olması amacıyla yaptıklarını söyledi. Yetkililer, danışmanlık alım hizmetlerinin devam ettiğini belirterek, bu ay sonunda projeye başlamayı hedeflediklerini kaydetti.
Yatırımın Türkiye'nin en büyük güneş santrali olacağını ifade eden yetkililer önemli bir konuya vurgu yaptı: "Bu Türkiye'nin ilk büyük santrali olacak. Hem teknoloji transferini getirip hem de özel sektöre örnek olmak istiyoruz."
Yerli ve yenilenebilir enerji kaynağı olan güneşi ekonomiye kazandırmak için yapılan güneş tarlası fizibilite çalışması için Alman Kalkınma Bankası KfW ile 22 Aralık 2010'da hibe anlaşması imzalandı. Ön yeterlilik sonucunda yeterliliği tespit edilen 5 firmadan alınan tekliflerin değerlendirme çalışmaları halen devam ediyor. Değerlendirmenin bu ay içerisinde tamamlanması planlanıyor. Yaklaşık 50 milyon dolara mal olması planlanan projeyle ilgili fizibilite çalışmalarının bu ay içerisinde tamamlanarak inşaat aşamasına geçilmesi hedefleniyor. Elektrik Üretim, Şanlıurfa Birecik'i üs seçerken, GAP Bölge Kalkınma İdaresi de güneş enerjisi yatırımları için çalışıyor. Güneydoğu Anadolu Projesi Kalkınma İdaresi bölgede güneşle çalışan klima ve tarımda "Güneş enerjili damla sulama" sistemleri için düğmeye bastı. Birleşmiş Milletler, EPDK ve California Üniversitesi'ni yanına alan GAP İdaresi bölgede güneşle çalışan klima ve tarımda "Güneş enerjili damla sulama" sistemleri için proje geliştirdi. Bölgedeki sanayicilere enerji verimliliği eğitimi de verecek olan kurum şimdi şirketleri markaja alarak yatırıma davet ediyor. TBMM Genel Kurulu'ndan ocak ayı başında kabul edilen Yenilenebilir Enerji Kanunu ile güneş enerjisiyle üretilen elektriğin kilovat saatine (kwh) 13,3 dolar cent teşvik veriliyor. Kanunla, güneşe verilen teşvikin 600 megavat kurulu güçle sınırlı olması öngörüldü. Ancak yatırımda yerli ürünlerin kullanılması durumunda 9,3 dolar cente kadar ilave teşvik verilebilecek.
İsmail Altunsoy - Ankara
http://www.limitsizenerji.com/haberler/tuerkiyeden-haberler/1085-gunes-enerji-tarlasi-sanliurfa
Ben & Jerry’s Hollanda’daki Fabrikasının Enerjisini Dondurmadan Üretecek
Ben & Jerry’s Hollanda’daki Fabrikasının Enerjisini Dondurmadan Üretecek Cuma, 28 Ocak 2011 22:54 var fbShare = {url: "http://www.limitsizenerji.com/haberler/yabanc-haberler/1088-ben-a-berrys"} Yanlış okumadınız! Dünyaca ünlü dondurma markası Amerikalı Ben & Jerry’s, biyo-teknoloji firması Paques ile iş birliği yaparak Hollanda fabrikasını temiz enerjiyle çalıştırma kararı aldı. Üretim sırasında oluşan dondurma atıklarını hammadde olarak kullanmaya hazırlanan Ben & Jerry’s fabrikanın enerji ihtiyacının %40 oranını kendisi üretmiş olacak. Bu sene içinde fabrikaya kurulacak Paques üretimi BIOPAQ® AFR biyosindireç(bio-digester) içinde barındırdığı milyarlarca sayesinde dondurma atıklarını biogaza çevirerek enerji üretimi için gerekli yakıtı sağlayacak.
Firma bünyesinde yapılan yenilikleri sürdürülebilir yaşam planına göre yapan Ben & Jerry’s bir taraftan müşterilerinin ve çevrecilerin takdirini kazanırken diğer taraftan üretim maliyetleri düşürerek karlılığını arttırmayı hedefliyor.
http://www.limitsizenerji.com
Firma bünyesinde yapılan yenilikleri sürdürülebilir yaşam planına göre yapan Ben & Jerry’s bir taraftan müşterilerinin ve çevrecilerin takdirini kazanırken diğer taraftan üretim maliyetleri düşürerek karlılığını arttırmayı hedefliyor.
http://www.limitsizenerji.com
AKARYAKIT FİYATLARI NEREYE GİDİYOR?
İstanbul Aydın Üniversitesi Enerji Politikaları ve Piyasaları Uygulama ve Araştırma Merkezi (EPPAM), Türkiye’de 1 litre benzin fiyatının yüzde 65’inin vergiden oluştuğunu ve vatandaşın sırtına binen vergi yükünü çarpıcı verilerle açıkladı. İAÜ Rektör Yardımcısı ve EPPAM Onursal Başkanı Prof. Dr. Hasan Saygın, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde vergi oranının ortalama yüzde 54,8’de kaldığına dikkat çekti.
Ankara'da 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 3,79 ile 3,83 lira arasında, İstanbul ve İzmir'de de 3,78 ile 3,83 lira arasında değişen fiyatlarla satılan benzinin litre fiyatının tırmanışına devam etmesinin ardından başlayan tartışmalar sürerken, EPPAM Danışma Kurulu Üyesi ve Petrol Sanayi Derneği Genel Sekreteri Dr. Erol Metin de konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Litresi 4 TL olan benzinin 2,5 TL’sinin vergi olduğunu ve bu oranın 1 litre benzinin yüzde 65’ine denk geldiğini belirten Dr. Erol Metin, yüzde 65’lik verginin yüzde 50’sinin ÖTV, %15’inin ise KDV olduğunu bildirdi.
Türkiye’deki akaryakıt sektörünün 4 rafineri, 53 dağıtıcı firma, 82 depo ve 12 bin 701 istasyon ile 250 bin kişiye istihdam sağladığını söyleyen Dr. Erol Metin, “Akaryakıt piyasasının parasal büyüklüğü 75 milyar TL. Türkiye’de akaryakıt 2-3 milyar TL ilave bir vergi sağladığı için ekonomide önemli bir vergi unsuru oluşturuyor.” dedi.
Dr. Metin ayrıca; 2003-2008 yılları arasında çıkarılan yeni kanunla Türkiye petrol piyasasında yeni bir dönemin başladığını ve bu dönemdeki akaryakıt talebinin 80.000 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP)’ten 100.000 MTEP’e çıktığını hatırlattı. Enerji piyasasındaki kuralların değişimi ve artan rekabetle birlikte çıkarılan yeni kanunlarla sektördeki ortaklıkların, bayi ve dağıtım ilişkilerinin de değiştiğini bildirdi.
EPPAM’ın açıklamasında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde vergi oranının ortalama yüzde 54,8’de kaldığını söyleyen İAÜ Rektör Yardımcısı ve EPPAM Onursal Başkanı Prof. Dr. Hasan Saygın ise, “AB ülkeleri arasında litrede en yüksek fiyat Hollanda’da iken, en yüksek vergi ve harç ise yüzde 58,3 ile Almanya’da uygulanıyor. Almanya’yı sırasıyla İsveç (%58,2), Finlandiya (%57,8), İngiltere (%57,3), Fransa (%55,8), Danimarka ve Portekiz (%55,8), Hollanda (%55,5), Belçika (%55,4), İtalya (%53,7), Slovakya (%53,6) ve Polonya (%53,3) takip ediyor. En düşük oransa %39,6 ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nde yer alıyor. AB ülkelerindeki bu uygulamadan dolayı Trakya Bölgesi’nde sınıra yakın yerlerde komşu ülkeden akaryakıt alınıp dönülmesi sıkça haberlere konu olan bir durumdur.” diye konuştu.
Prof. Dr. Hasan Saygın, akaryakıt satışı sırasında verilen hediyelerin yasaklanması gibi tedbirler yerine, vergi yüküne karşı asıl çözümün, verginin tabana yayılması olduğunu ifade etti. Açıklamasında, sektörün sorunları arasında kaçak mazot ve rafineri ürünleri üzerindeki vergi yükünün de yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Saygın, kaçak mazotun hem motorlara hasar verdiğini hem de haksız rekabete sebep olduğunu savundu.
Gelecekte ne olacak?
Petrol tüketiminin Çin’de %5 ve ABD’de ise %1’den fazla artacağını belirten EPPAM Başkanı Dr. Filiz Katman, dünya genelinde yaşanacak petrol tüketimindeki artış beklentisine bağlı olarak petrol varil fiyatının 2011 yılında 100 dolar sınırını geçeceğini kaydetti. Dr. Katman, “OPEC’in üretilen petrol miktarında artışa gidilmeyeceğini açıklaması da varil fiyatının artış beklentisinde önemli olan bir başka etken. Daha kötümser bir tahminse petrol fiyatlarının 200 dolara çıkacağı yönünde.” dedi. Ayrıca; “5 Aralık 2010 tarihinde Meksika’nın Cancun kentindeki BM İklim Değişikliği Konferansı’nda konuşan İngiliz havayolu şirketi Virgin Atlantic'in kurucusu Richard Branson, temiz enerji odaklı ekonomi politikaları izlenmediği takdirde, petrolün varil fiyatının 200 dolara yükselebileceği uyarısını yaptı. Haftabaşında Alaska’daki Trans Alaska Boru Hattı’ndaki sızıntı, BP ve diğer şirketlerin üretimlerini durdurmasına sebep olması, petrol fiyatlarının tırmanması konusundaki kaygıyı artırdı.” diyerek yeni yılda petrol fiyatında beklenen artış konusunda endişelerini dile getirdi. Kasım-Aralık aylarında Avrupa’da yaşanan soğuk kışın etkisiyle artan LNG talebinin, Cezayir’in LNG fiyatlarını artırmasına yol açtığını kaydeden Dr. Katman, bundan ülkemizde benzin fiyatlarının durumu nedeniyle araçlarında LPG kullanmayı tercih eden tüketicilerin olumsuz etkilendiğine dikkat çekti.
13.01.2011
Ankara'da 95 oktan kurşunsuz benzinin litre fiyatı 3,79 ile 3,83 lira arasında, İstanbul ve İzmir'de de 3,78 ile 3,83 lira arasında değişen fiyatlarla satılan benzinin litre fiyatının tırmanışına devam etmesinin ardından başlayan tartışmalar sürerken, EPPAM Danışma Kurulu Üyesi ve Petrol Sanayi Derneği Genel Sekreteri Dr. Erol Metin de konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Litresi 4 TL olan benzinin 2,5 TL’sinin vergi olduğunu ve bu oranın 1 litre benzinin yüzde 65’ine denk geldiğini belirten Dr. Erol Metin, yüzde 65’lik verginin yüzde 50’sinin ÖTV, %15’inin ise KDV olduğunu bildirdi.
Türkiye’deki akaryakıt sektörünün 4 rafineri, 53 dağıtıcı firma, 82 depo ve 12 bin 701 istasyon ile 250 bin kişiye istihdam sağladığını söyleyen Dr. Erol Metin, “Akaryakıt piyasasının parasal büyüklüğü 75 milyar TL. Türkiye’de akaryakıt 2-3 milyar TL ilave bir vergi sağladığı için ekonomide önemli bir vergi unsuru oluşturuyor.” dedi.
Dr. Metin ayrıca; 2003-2008 yılları arasında çıkarılan yeni kanunla Türkiye petrol piyasasında yeni bir dönemin başladığını ve bu dönemdeki akaryakıt talebinin 80.000 milyon ton eşdeğer petrol (MTEP)’ten 100.000 MTEP’e çıktığını hatırlattı. Enerji piyasasındaki kuralların değişimi ve artan rekabetle birlikte çıkarılan yeni kanunlarla sektördeki ortaklıkların, bayi ve dağıtım ilişkilerinin de değiştiğini bildirdi.
EPPAM’ın açıklamasında Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde vergi oranının ortalama yüzde 54,8’de kaldığını söyleyen İAÜ Rektör Yardımcısı ve EPPAM Onursal Başkanı Prof. Dr. Hasan Saygın ise, “AB ülkeleri arasında litrede en yüksek fiyat Hollanda’da iken, en yüksek vergi ve harç ise yüzde 58,3 ile Almanya’da uygulanıyor. Almanya’yı sırasıyla İsveç (%58,2), Finlandiya (%57,8), İngiltere (%57,3), Fransa (%55,8), Danimarka ve Portekiz (%55,8), Hollanda (%55,5), Belçika (%55,4), İtalya (%53,7), Slovakya (%53,6) ve Polonya (%53,3) takip ediyor. En düşük oransa %39,6 ile Kıbrıs Rum Yönetimi’nde yer alıyor. AB ülkelerindeki bu uygulamadan dolayı Trakya Bölgesi’nde sınıra yakın yerlerde komşu ülkeden akaryakıt alınıp dönülmesi sıkça haberlere konu olan bir durumdur.” diye konuştu.
Prof. Dr. Hasan Saygın, akaryakıt satışı sırasında verilen hediyelerin yasaklanması gibi tedbirler yerine, vergi yüküne karşı asıl çözümün, verginin tabana yayılması olduğunu ifade etti. Açıklamasında, sektörün sorunları arasında kaçak mazot ve rafineri ürünleri üzerindeki vergi yükünün de yer aldığını kaydeden Prof. Dr. Saygın, kaçak mazotun hem motorlara hasar verdiğini hem de haksız rekabete sebep olduğunu savundu.
Gelecekte ne olacak?
Petrol tüketiminin Çin’de %5 ve ABD’de ise %1’den fazla artacağını belirten EPPAM Başkanı Dr. Filiz Katman, dünya genelinde yaşanacak petrol tüketimindeki artış beklentisine bağlı olarak petrol varil fiyatının 2011 yılında 100 dolar sınırını geçeceğini kaydetti. Dr. Katman, “OPEC’in üretilen petrol miktarında artışa gidilmeyeceğini açıklaması da varil fiyatının artış beklentisinde önemli olan bir başka etken. Daha kötümser bir tahminse petrol fiyatlarının 200 dolara çıkacağı yönünde.” dedi. Ayrıca; “5 Aralık 2010 tarihinde Meksika’nın Cancun kentindeki BM İklim Değişikliği Konferansı’nda konuşan İngiliz havayolu şirketi Virgin Atlantic'in kurucusu Richard Branson, temiz enerji odaklı ekonomi politikaları izlenmediği takdirde, petrolün varil fiyatının 200 dolara yükselebileceği uyarısını yaptı. Haftabaşında Alaska’daki Trans Alaska Boru Hattı’ndaki sızıntı, BP ve diğer şirketlerin üretimlerini durdurmasına sebep olması, petrol fiyatlarının tırmanması konusundaki kaygıyı artırdı.” diyerek yeni yılda petrol fiyatında beklenen artış konusunda endişelerini dile getirdi. Kasım-Aralık aylarında Avrupa’da yaşanan soğuk kışın etkisiyle artan LNG talebinin, Cezayir’in LNG fiyatlarını artırmasına yol açtığını kaydeden Dr. Katman, bundan ülkemizde benzin fiyatlarının durumu nedeniyle araçlarında LPG kullanmayı tercih eden tüketicilerin olumsuz etkilendiğine dikkat çekti.
13.01.2011
"Avukat, doktor ödemedi akaryakıttan aldık"
Başbakan Yardımcısı Babacan, yüksek akaryakıt vergilerine gerekçe olarak düşük gelir vergisi tahsilatını gösterdi.Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan dün katıldığı bir TV programında yüksek akaryakıt vergilerine gerekçe olarak düşük gelir vergisini gösterdi. Akaryakıttan alınan verginin Avrupa'daki ülkelerden yüksek olduğunu söyleyen Babacan "Akaryakıtta vergi yüksek doğru ama biz gelir vergisi toplayamıyoruz.
Türkiye'deki bütün işadamları, avukatlar, iş dünyası, mühendisler, doktorlar topu topu ne kadar vergi ödüyorlar, 2 milyar gelir vergisi" dedi. Babacan'ın sözleri gözleri gelir vergisi tahsilatlarına çevirdi. Bakan Babacan'ın sözünü ettiği işadamı, doktor, avukat gibi beyannameli gelir vergisi mükellefleri mart ve nisan aylarında ortalama kazanç bildirimi yapıyor. Bu bildirimlerde genellikle kazançlarını düşük gösteriyor hatta çoğu zaman hiç göstermiyorlar.
Geçen yıl ortalama bin liranın altında kazanç bildirimi yapan bu mükelleflerin maaşlarının odacılardan bile az olması günlerce konuşulmuştu. Gelir vergisi tahsilatının neredeyse yüzde 60'ını ise çalışanlardan kesilen vergiler oluşturuyor. Çalışanların aldıkları ücretten vergi dilimleri baz alınarak kesinti yapılıyor. Geçen yıl 40.4 milyar liralık gelir vergisi tahsilatının içinde beyana dayanan gelir vergisi miktarı 2 milyar lira, ücretlilerden kesilen verginin de içinde olduğu gelir vergisi tevkifatı ise 36.8 milyar lira oldu.
20/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1037220&CategoryID=80
Türkiye'deki bütün işadamları, avukatlar, iş dünyası, mühendisler, doktorlar topu topu ne kadar vergi ödüyorlar, 2 milyar gelir vergisi" dedi. Babacan'ın sözleri gözleri gelir vergisi tahsilatlarına çevirdi. Bakan Babacan'ın sözünü ettiği işadamı, doktor, avukat gibi beyannameli gelir vergisi mükellefleri mart ve nisan aylarında ortalama kazanç bildirimi yapıyor. Bu bildirimlerde genellikle kazançlarını düşük gösteriyor hatta çoğu zaman hiç göstermiyorlar.
Geçen yıl ortalama bin liranın altında kazanç bildirimi yapan bu mükelleflerin maaşlarının odacılardan bile az olması günlerce konuşulmuştu. Gelir vergisi tahsilatının neredeyse yüzde 60'ını ise çalışanlardan kesilen vergiler oluşturuyor. Çalışanların aldıkları ücretten vergi dilimleri baz alınarak kesinti yapılıyor. Geçen yıl 40.4 milyar liralık gelir vergisi tahsilatının içinde beyana dayanan gelir vergisi miktarı 2 milyar lira, ücretlilerden kesilen verginin de içinde olduğu gelir vergisi tevkifatı ise 36.8 milyar lira oldu.
20/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1037220&CategoryID=80
Climate change and evolution
OUR topics this morning are global warming, evolution and feathers. Let's start with the warming. Despite a frenzied last-minute drive involving snowstorms in Europe and the eastern United States, planet Earth failed to save itself from another last-place finish in 2010: once again, it was the least cold year on record. The World Meteorological Organization announced its finding last week that global mean temperatures for the year were 0.53°C above the 1961-1990 mean, 0.01°C warmer than 2005 and 0.02°C above 1998. With the comparison having a margin of uncertainty of 0.09°C, the three years are considered tied for the hottest year on record. That followed results the previous week from NOAA, which found 2010 and 2005 tied as the hottest years ever, and NASA, which found the same thing. (They both think 1998 was a bit colder.)
By itself, as we always say, one hot year doesn't prove anything. The fact that every one of the twelve hottest years on record has come since 1997 is a little harder to wave away. 2010 was also the wettest year ever, corresponding to the expectation that higher heat means more water vapour. More countries set national high-temperature records in 2010 than ever before, including the biggest one, Russia. Arctic sea ice in December was at its lowest level ever, temperatures across a broad swathe of northern Canada have been 20° C higher than normal for the past month, the record temperatures are coming despite the lowest levels of solar activity in a century and a La Nina effect that should be making Canada colder rather than warmer, and so on. It is of course possible that global warming plateaued this year; it's also possible that it plateaued this morning. One can always hope! For now, though, this is the basic shape of things:
The George Will "global warming has ended" moment shows up as that little dip towards the end, before it returns to trend. So, what effect will the new data have on that meme? Quite possibly none. People who tried to cast doubt on global warming in 2009 based on a few years one could isolate so that they didn't show a discernible trend will now no doubt respond that a couple of very hot years don't prove anything. Which underlines how often the conclusions one draws from data are determined by a combination of the hypotheses you're framing, and at what point you start looking.
This brings me to the feathers. In this month's National Geographic, Carl Zimmer sums uprecent paleontological progress in figuring out when and how feathers evolved, and how they fit into the relationship between dinosaurs and birds. Apparently there have been tons of new feather-bearing fossils unearthed over the past 15 years, and scientists can now use microscopic analysis and knowledge of how modern feathers work to actually figure out what color some of the feathers on these dinosaurs were. It's pretty clear that the development of feathers came long before they had anything to do with flight, but it's still not so clear whether feathered dinosaurs evolved into birds or whether they (and feathered proto-crocodiles!) shared a common feathered ancestor. Anyway, towards the beginning of the article comes this:
The origin of this wonderful mechanism is one of evolution's most durable mysteries. In 1861, just two years after Darwin published Origin of Species, quarry workers in Germany unearthed spectacular fossils of a crow-size bird, dubbed Archaeopteryx, that lived about 150 million years ago. It had feathers and other traits of living birds but also vestiges of a reptilian past, such as teeth in its mouth, claws on its wings, and a long, bony tail. Like fossils of whales with legs, Archaeopteryx seemed to capture a moment in a critical evolutionary metamorphosis. "It is a grand case for me," Darwin confided to a friend.
Think about how that must have looked to contemporaries. Darwin publishes his theory that species develop through evolution from other species. Okay, many people think, wild idea, but can one species really change so deeply over time that it becomes a different species? Wolves into dogs, sure, but fish into lizards and so forth? Then, two years later, a fossil is discovered that suggests dinosaurs evolving into birds. To first have a theory presented that suggests these outlandish transformations, and then to have an example turn up that perfectly describes the theory's most improbable consequences, with no possibility of prior knowledge—this is an extremely convincing sequence of evidence.
But if you grew up, say, 150 years after "The Origin of Species" was published, you didn't experience that remarkable sequence of evidence. You get the theory of evolution and the fossil background presented at the same time. So if you want to be an evolution sceptic, the fossil record just becomes another set of data you can poke holes in, along with the theory. After all, nobody understands what function feathers served before they were used for flight. If they were for mating displays, why did they turn out to be perfect for aerodynamics? How come nothing has feathers anymore that doesn't fly, or isn't descended from something that did? Darwin's theory can't explain it! And so on.
Now, back to global warming. For me, or anyone older, the thesis that rising global temperature data were due to a greenhouse effect produced by industrial emissions of CO2 and other gases, and that this might lead to environmental disaster, was something we first encountered as a mind-bending idea being thrown around by scientists in the mid-1980s. The first time we heard a scientist authoritatively state that the evidence was in, and that global warming was real, was when James Hansen said it whilepresenting his research to Congress in 1988. That was a daring claim for Mr Hansen to make at that point. It was daring because it was very clearly falsifiable. If, after 1988, global temperatures had stopped rising, or had started to exhibit a lot of volatility—if there had been a decade-long cooling episode, such as the world saw in the late 1930s and 40s—then Mr Hansen would have been discredited. But that didn't happen. Instead, for a decade and a half after Mr Hansen made the call, global mean temperatures kept going up and up. They bounced around a bit in the mid-2000s, and have now resumed rising again.
For people my age or older who were paying attention over the past couple of decades, that really ought to be convincing. But for people who just joined the conversation when "An Inconvenient Truth" came out, things are different. For them, the evidence of global warming was presented at the same time as the theory. And so they're susceptible to people trying to poke holes in the data or the theory. The temperature rise from 1998-2008 isn't statistically significant, tree ring data is unreliable, and so forth. Give them another two decades, and they'll probably come around. Unfortunately, by that time an enormous amount of damage will already have been done.
As to why George Will buys this stuff, I have no explanation. Maybe, in the internet age, we're all effectively getting our memories wiped every week or two, and it's as if we don't remember the sequence of events; everything is presented simultaneously. Or maybe we selectively wipe our own memories of the sequence of events when they threaten to prove inconvenient to our interests or our ideological predispositions.
Jan 24th 2011
http://www.economist.com/blogs/democracyinamerica/2011/01/global_warming
By itself, as we always say, one hot year doesn't prove anything. The fact that every one of the twelve hottest years on record has come since 1997 is a little harder to wave away. 2010 was also the wettest year ever, corresponding to the expectation that higher heat means more water vapour. More countries set national high-temperature records in 2010 than ever before, including the biggest one, Russia. Arctic sea ice in December was at its lowest level ever, temperatures across a broad swathe of northern Canada have been 20° C higher than normal for the past month, the record temperatures are coming despite the lowest levels of solar activity in a century and a La Nina effect that should be making Canada colder rather than warmer, and so on. It is of course possible that global warming plateaued this year; it's also possible that it plateaued this morning. One can always hope! For now, though, this is the basic shape of things:
The George Will "global warming has ended" moment shows up as that little dip towards the end, before it returns to trend. So, what effect will the new data have on that meme? Quite possibly none. People who tried to cast doubt on global warming in 2009 based on a few years one could isolate so that they didn't show a discernible trend will now no doubt respond that a couple of very hot years don't prove anything. Which underlines how often the conclusions one draws from data are determined by a combination of the hypotheses you're framing, and at what point you start looking.
This brings me to the feathers. In this month's National Geographic, Carl Zimmer sums uprecent paleontological progress in figuring out when and how feathers evolved, and how they fit into the relationship between dinosaurs and birds. Apparently there have been tons of new feather-bearing fossils unearthed over the past 15 years, and scientists can now use microscopic analysis and knowledge of how modern feathers work to actually figure out what color some of the feathers on these dinosaurs were. It's pretty clear that the development of feathers came long before they had anything to do with flight, but it's still not so clear whether feathered dinosaurs evolved into birds or whether they (and feathered proto-crocodiles!) shared a common feathered ancestor. Anyway, towards the beginning of the article comes this:
The origin of this wonderful mechanism is one of evolution's most durable mysteries. In 1861, just two years after Darwin published Origin of Species, quarry workers in Germany unearthed spectacular fossils of a crow-size bird, dubbed Archaeopteryx, that lived about 150 million years ago. It had feathers and other traits of living birds but also vestiges of a reptilian past, such as teeth in its mouth, claws on its wings, and a long, bony tail. Like fossils of whales with legs, Archaeopteryx seemed to capture a moment in a critical evolutionary metamorphosis. "It is a grand case for me," Darwin confided to a friend.
Think about how that must have looked to contemporaries. Darwin publishes his theory that species develop through evolution from other species. Okay, many people think, wild idea, but can one species really change so deeply over time that it becomes a different species? Wolves into dogs, sure, but fish into lizards and so forth? Then, two years later, a fossil is discovered that suggests dinosaurs evolving into birds. To first have a theory presented that suggests these outlandish transformations, and then to have an example turn up that perfectly describes the theory's most improbable consequences, with no possibility of prior knowledge—this is an extremely convincing sequence of evidence.
But if you grew up, say, 150 years after "The Origin of Species" was published, you didn't experience that remarkable sequence of evidence. You get the theory of evolution and the fossil background presented at the same time. So if you want to be an evolution sceptic, the fossil record just becomes another set of data you can poke holes in, along with the theory. After all, nobody understands what function feathers served before they were used for flight. If they were for mating displays, why did they turn out to be perfect for aerodynamics? How come nothing has feathers anymore that doesn't fly, or isn't descended from something that did? Darwin's theory can't explain it! And so on.
Now, back to global warming. For me, or anyone older, the thesis that rising global temperature data were due to a greenhouse effect produced by industrial emissions of CO2 and other gases, and that this might lead to environmental disaster, was something we first encountered as a mind-bending idea being thrown around by scientists in the mid-1980s. The first time we heard a scientist authoritatively state that the evidence was in, and that global warming was real, was when James Hansen said it whilepresenting his research to Congress in 1988. That was a daring claim for Mr Hansen to make at that point. It was daring because it was very clearly falsifiable. If, after 1988, global temperatures had stopped rising, or had started to exhibit a lot of volatility—if there had been a decade-long cooling episode, such as the world saw in the late 1930s and 40s—then Mr Hansen would have been discredited. But that didn't happen. Instead, for a decade and a half after Mr Hansen made the call, global mean temperatures kept going up and up. They bounced around a bit in the mid-2000s, and have now resumed rising again.
For people my age or older who were paying attention over the past couple of decades, that really ought to be convincing. But for people who just joined the conversation when "An Inconvenient Truth" came out, things are different. For them, the evidence of global warming was presented at the same time as the theory. And so they're susceptible to people trying to poke holes in the data or the theory. The temperature rise from 1998-2008 isn't statistically significant, tree ring data is unreliable, and so forth. Give them another two decades, and they'll probably come around. Unfortunately, by that time an enormous amount of damage will already have been done.
As to why George Will buys this stuff, I have no explanation. Maybe, in the internet age, we're all effectively getting our memories wiped every week or two, and it's as if we don't remember the sequence of events; everything is presented simultaneously. Or maybe we selectively wipe our own memories of the sequence of events when they threaten to prove inconvenient to our interests or our ideological predispositions.
Jan 24th 2011
http://www.economist.com/blogs/democracyinamerica/2011/01/global_warming
NASA’nın ‘Glory’ Projesi Küresel Isınmaya Çare Arayacak
Amerikan Ulusal Havacılık ve Uzay Dairesi (NASA), atmosferi daha iyi inceleyebilmek, iklim değişikliklerini anlayabilmek ve küresel ısınmanın önüne geçebilmek için ‘Glory’ isimli bir uydu geliştirdi.
ABD’nin California eyaletindeki Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssü’nde yapımı tamamlanan Glory, Şubat ayının sonlarına doğru uzaya fırlatılacak. Glory’nin ilk hedefi, atmosferdeki aerosol ve karbondioksit miktarını belirlemek. İkinci hedefi ise, güneş ışınlarının iklimler üzerinde uzun vadedeki etkileri hakkında veri toplamak. Glory projesi, bilim adamlarının iklim modellerinin doğruluğunu geliştirmek için kullanacağı yeni bir veri akışı sunmayı da amaçlıyor.
1,9 metre yüksekliğinde ve 1,4 metre genişliğindeki Glory, NASA’nın gözlem uyduları arasında ne en büyüğü, ne de en ağır olanı. İleri teknoloji ürünü olan uydu, sadece 525 kilogram ağırlığında. Glory üzerinde yer alan aerosol ölçüm sensörü ve bulut kamerası, bilim adamlarına aerosol parçacıklarını anlamak için eşsiz bir veri akışı sağlayacak.
New York’ta bulunan NASA bünyesindeki Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim adamları, geçtiğimiz 10 senenin, son 130 yılın en sıcak yılları olduğuna dikkat çekerek, Glory’nin elde edeceği bilgilerin küresel ısınmayı anlamada ve önlemede hayati önemi olacağına vurgu yapıyor.
'Küresel ısınma yaşandığından şüphe yok'
Meteroloji ve iklim alanlarında en saygın kurumlardan biri olan Birleşmiş Milletler Dünya Meteroloji Örgütü geçtiğimiz on yılın tecrübe edilmiş en sıcak on yıl olduğunu açıkladı. Örgüt 2010'da yaşanan olağanüstü iklim olaylarının devam edeceğini belirtti.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Meteroloji Örgütü yaptığı açıklamada 2010 yılı dünya sıcaklık ortalamasının, 1850'den bu yana kayıt altına alınan yıllar arasında en yüksek üç yıldan biri olduğunu açıkladı.
21 Ocak 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45638-nasann-glory-projesi-kuresel-isnmaya-care-arayacak
ABD’nin California eyaletindeki Vandenberg Hava Kuvvetleri Üssü’nde yapımı tamamlanan Glory, Şubat ayının sonlarına doğru uzaya fırlatılacak. Glory’nin ilk hedefi, atmosferdeki aerosol ve karbondioksit miktarını belirlemek. İkinci hedefi ise, güneş ışınlarının iklimler üzerinde uzun vadedeki etkileri hakkında veri toplamak. Glory projesi, bilim adamlarının iklim modellerinin doğruluğunu geliştirmek için kullanacağı yeni bir veri akışı sunmayı da amaçlıyor.
1,9 metre yüksekliğinde ve 1,4 metre genişliğindeki Glory, NASA’nın gözlem uyduları arasında ne en büyüğü, ne de en ağır olanı. İleri teknoloji ürünü olan uydu, sadece 525 kilogram ağırlığında. Glory üzerinde yer alan aerosol ölçüm sensörü ve bulut kamerası, bilim adamlarına aerosol parçacıklarını anlamak için eşsiz bir veri akışı sağlayacak.
New York’ta bulunan NASA bünyesindeki Goddard Uzay Araştırmaları Enstitüsü’nden bilim adamları, geçtiğimiz 10 senenin, son 130 yılın en sıcak yılları olduğuna dikkat çekerek, Glory’nin elde edeceği bilgilerin küresel ısınmayı anlamada ve önlemede hayati önemi olacağına vurgu yapıyor.
'Küresel ısınma yaşandığından şüphe yok'
Meteroloji ve iklim alanlarında en saygın kurumlardan biri olan Birleşmiş Milletler Dünya Meteroloji Örgütü geçtiğimiz on yılın tecrübe edilmiş en sıcak on yıl olduğunu açıkladı. Örgüt 2010'da yaşanan olağanüstü iklim olaylarının devam edeceğini belirtti.
Birleşmiş Milletler'e bağlı Dünya Meteroloji Örgütü yaptığı açıklamada 2010 yılı dünya sıcaklık ortalamasının, 1850'den bu yana kayıt altına alınan yıllar arasında en yüksek üç yıldan biri olduğunu açıkladı.
21 Ocak 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45638-nasann-glory-projesi-kuresel-isnmaya-care-arayacak
İstanbul'daki İran Görüşmeleri Başladı
İran'ın nükleer programıyla ilgili 5+1 ülkeleri (BM Güvenlik Konseyi daimi üyeleri ve Almanya) ile İran arasındaki görüşmeler, Türkiye'nin ev sahipliğinde İstanbul'da başladı.
Çırağan Sarayı'ndaki toplantılara katılan heyetlere, 5+1 adına Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, İran adına İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve İran'ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili başkanlık yapıyor.
Basına kapalı yapılan toplantı, 2 gün sürecek.
LA TIMES: BAZI DİPLOMATLAR, İSTANBUL GÖRÜŞMELERİNİN, GEÇEN AYKİ CENEVRE GÖRÜŞMELERİNE GÖRE DAHA VERİMLİ GEÇECEĞİNDEN UMUTLU
İran'ın nükleer programı konusunda 5+1 ülkeleriyle İran arasında İstanbul'da yapılacak görüşmelere, ABD basınında geniş yer veriliyor.
Los Angeles Times gazetesi, konuyla ilgili haberinde, bazı diplomatların, İstanbul görüşmelerinin geçen ay Cenevre'de yapılan toplantıya göre daha verimli geçeceğinden umutlu olduğunu yazdı.
İranlı yetkililerle İstanbul'da biraraya gelecek Batılı diplomatların, İran'ın nükleer programını sınırlama çabalarında ''en azından mütevazi kazanımların'' sağlanabileceğini umduğu belirtilen haberde, isminin açıklanmasını istemeyen bir Batılı diplomatın, İstanbul görüşmeleriyle ilgili beklentilerin ''mütevazi'' düzeyde olduğunu, ''çünkü içerik, ton ve sonuç açısından, toplantının büyük olasılıkla Cenevre'deki toplantıyla çok benzer olacağını'' söylediği belirtildi.
Ancak bir başka diplomat, ''İran'ın nükleer alanda güven inşa edici tedbirler almaya hazır olduğunu ortaya koymasını bekliyoruz'' dedi.
Washington Post gazetesinin haberinde de, Türkiye'nin, İstanbul toplantısıyla bir kez daha, İran ile uluslararası toplum arasında görüşmeleri kolaylaştırma işini üstleneceği yorumu yapıldı.
Türkiye'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerdeki resmi rolü ''ev sahipliği'' yapmak olsa da, Ankara'nın bu görüşmelerdeki mevcudiyetinin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Ortadoğu'daki çabalarının önemli bir bölümünü temsil ettiğini yazan gazete, Ankara'nın, özellikle Davutoğlu'nun ''komşularla sıfır sorun'' ve ''stratejik derinlik'' politikalarının takibi yoluyla, bölgedeki etkisini artırmak için gayret gösterdiğini kaydetti.
21 Ocak 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/45634-istanbuldaki-iran-gorumeleri-balad
Çırağan Sarayı'ndaki toplantılara katılan heyetlere, 5+1 adına Avrupa Birliği Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, İran adına İran Milli Güvenlik Yüksek Kurulu Genel Sekreteri ve İran'ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili başkanlık yapıyor.
Basına kapalı yapılan toplantı, 2 gün sürecek.
LA TIMES: BAZI DİPLOMATLAR, İSTANBUL GÖRÜŞMELERİNİN, GEÇEN AYKİ CENEVRE GÖRÜŞMELERİNE GÖRE DAHA VERİMLİ GEÇECEĞİNDEN UMUTLU
İran'ın nükleer programı konusunda 5+1 ülkeleriyle İran arasında İstanbul'da yapılacak görüşmelere, ABD basınında geniş yer veriliyor.
Los Angeles Times gazetesi, konuyla ilgili haberinde, bazı diplomatların, İstanbul görüşmelerinin geçen ay Cenevre'de yapılan toplantıya göre daha verimli geçeceğinden umutlu olduğunu yazdı.
İranlı yetkililerle İstanbul'da biraraya gelecek Batılı diplomatların, İran'ın nükleer programını sınırlama çabalarında ''en azından mütevazi kazanımların'' sağlanabileceğini umduğu belirtilen haberde, isminin açıklanmasını istemeyen bir Batılı diplomatın, İstanbul görüşmeleriyle ilgili beklentilerin ''mütevazi'' düzeyde olduğunu, ''çünkü içerik, ton ve sonuç açısından, toplantının büyük olasılıkla Cenevre'deki toplantıyla çok benzer olacağını'' söylediği belirtildi.
Ancak bir başka diplomat, ''İran'ın nükleer alanda güven inşa edici tedbirler almaya hazır olduğunu ortaya koymasını bekliyoruz'' dedi.
Washington Post gazetesinin haberinde de, Türkiye'nin, İstanbul toplantısıyla bir kez daha, İran ile uluslararası toplum arasında görüşmeleri kolaylaştırma işini üstleneceği yorumu yapıldı.
Türkiye'nin İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerdeki resmi rolü ''ev sahipliği'' yapmak olsa da, Ankara'nın bu görüşmelerdeki mevcudiyetinin, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun Ortadoğu'daki çabalarının önemli bir bölümünü temsil ettiğini yazan gazete, Ankara'nın, özellikle Davutoğlu'nun ''komşularla sıfır sorun'' ve ''stratejik derinlik'' politikalarının takibi yoluyla, bölgedeki etkisini artırmak için gayret gösterdiğini kaydetti.
21 Ocak 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/45634-istanbuldaki-iran-gorumeleri-balad
ABD ile Çin Arasında, Nükleer Güvenlik İşbirliği Anlaşması
ABD Başkanı Barack Obama, nükleer güvenlik konusunda Çin ile işbirliğinin artırılmasına yönelik bir anlaşmanın imzalandığını açıkladı.
Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun Washington ziyareti sırasında, ABD Enerji Bakanı Steven Chu ile Çin Atom Enerjisi İdaresi Başkanı Chen Quifa arasında imzalanan anlaşma, Çin'de ortak finanse edilen bir nükleer güvenlik merkezinin kurulmasını öngörüyor.
Anlaşmaya göre, merkezin bütçesinin çoğunluğu Çin tarafından ödenecek, ancak ABD teknoloji ve uzmanlık desteği sağlayacak.
Böyle bir merkezin kurulması fikri ilk olarak, geçen nisan ayında Washington'da düzenlenen nükleer güvenlik zirvesi sırasında Çin Devlet Başkanı Hu tarafından ortaya atılmıştı.
Sözkonusu girişimle nükleer tesislerdeki güvenliğin geliştirilmesi için çalışılması ve nükleer malzemelerin hesabının tutulması amaçlanıyor.
Amerikalı yetkililer, anlaşmayla nükleer felaketlere yanıt verilmesi ve terörizm konusunda ortak çalışmaların yürütülmesi ve nükleer tespit teknolojisinin paylaşılmasını umduklarını ifade ediyorlar.
Yetkililer, Çin'in bölgede nükleer güvenliğin geliştirilmesi yönündeki etkisini kullanabileceği umudunu dile getirerek, iki ülkenin, merkezi Asya'daki diğer ülkelere de açmayı planladığını belirtiyor.
AA
20 Ocak 2011http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/45569-abd-ile-cin-arasnda-nukleer-guvenlik-ibirlii-anlamas
Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'nun Washington ziyareti sırasında, ABD Enerji Bakanı Steven Chu ile Çin Atom Enerjisi İdaresi Başkanı Chen Quifa arasında imzalanan anlaşma, Çin'de ortak finanse edilen bir nükleer güvenlik merkezinin kurulmasını öngörüyor.
Anlaşmaya göre, merkezin bütçesinin çoğunluğu Çin tarafından ödenecek, ancak ABD teknoloji ve uzmanlık desteği sağlayacak.
Böyle bir merkezin kurulması fikri ilk olarak, geçen nisan ayında Washington'da düzenlenen nükleer güvenlik zirvesi sırasında Çin Devlet Başkanı Hu tarafından ortaya atılmıştı.
Sözkonusu girişimle nükleer tesislerdeki güvenliğin geliştirilmesi için çalışılması ve nükleer malzemelerin hesabının tutulması amaçlanıyor.
Amerikalı yetkililer, anlaşmayla nükleer felaketlere yanıt verilmesi ve terörizm konusunda ortak çalışmaların yürütülmesi ve nükleer tespit teknolojisinin paylaşılmasını umduklarını ifade ediyorlar.
Yetkililer, Çin'in bölgede nükleer güvenliğin geliştirilmesi yönündeki etkisini kullanabileceği umudunu dile getirerek, iki ülkenin, merkezi Asya'daki diğer ülkelere de açmayı planladığını belirtiyor.
AA
20 Ocak 2011http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/45569-abd-ile-cin-arasnda-nukleer-guvenlik-ibirlii-anlamas
Venezuela'dan Türkiye'ye Konut Karşılığı Petrol Teklifi
Yaklaşık 2 milyon adet konut ihtiyacı bulunan Venezuela, Türkiye'ye, ''konut karşılığı petrol'' teklifinde bulundu.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, Venezuela temaslarının ikinci gününde, ülkenin bağımsızlığını ilan eden Venezuela milli kahramanı Simon Bolivar'ın anıt mezarını ziyaret ederek çelenk koydu. Yıldız, anıt özel defterini de imzaladı.
Bakan Yıldız, daha sonra Venezuela Enerji ve Petrol Bakanı Rafael Ramirez ile görüştü. Basına kapalı geçen ve yaklaşık iki süren görüşmenin ardından açıklama yapan Bakan Ramirez, Türk heyetini ülkesinde görmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.
Bakan Yıldız ile enerji konularını görüştüklerini anlatan Ramirez, ülkesinin çok sayıda konuta ihtiyacı bulunduğunu, inşaat sektöründe iyi durumda olan Türkiye'den de konut yapması karşılığı, petrol veya petrol ürünleri verilebileceği konusunda Bakan Yıldız'a bir teklif götürdüklerini kaydetti.
Enerji Bakanı Taner Yıldız da, Bakan Ramirez ile çok verimli ve güzel bir toplantı yaptıklarını, Venezuela ile Türkiye arasında geliştirilebilecek iş imkanları üzerinde konuştuklarını ifade etti.
Türkiye'nin müteahhitlik hizmetlerinde, Çin'den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığına işaret eden Yıldız, Venezuela'nın konut ihtiyacının bir kısmının hem TOKİ, hem de Türk özel sektörü tarafından yapılabileceğini dile getirdi.
-PETROL ÇEŞİTLİLİĞİ AÇISINDAN VENEZUELA ÖNEMLİ-
Temaslarının ardından AA muhabirine açıklamalarda bulunan Bakan Yıldız, şu anda rezerv sıralamasından ikinci sırada bulunsa da bazı uluslararası akredite kurumları tarafından yapılan son tespitlere göre ülkenin şu anda dünyada en fazla petrol rezervine sahip ülke konumunda olduğunu söyledi.
Dünyada petrol fiyatlarının giderek arttığına dikkat çeken Yıldız, ''Türkiye'nin ihtiyacının uygun fiyatlarla karşılanabilmesi için şu andaki pazar dışında bazı ülkelerle görüşmelerimiz var. Bu ülkeler arasında en önemlilerden bir tanesi Venezuela. Doğru bir vizyonla kurumsal bir işbirliği kurulabilir diye düşünüyoruz'' dedi.
Ülkede ispatlanmış rezervler üzerinde TPAO veya TPIC'in petrol üretme faaliyetlerinde bulunabileceğini ve bu konuda halen iki blok üzerinde anlaşma çalışmalarının sürdüğünü anlatan Yıldız, ''Bu blokları bu ülkenin kamu şirketi ile beraber de yapabiliriz, üçüncü bir ülkeyi ortak da alabiliriz. Güney Afrika ile bu hususta çalışmalarımız olabilir'' diye konuştu.
Ramirez ile yaptığı görüşme sırasında bakana Türkiye'de kurulabilecek bir rafineride ortak olup olamayacaklarını sorduğunu belirten Enerji Bakanı Yıldız, Ramirez'in buna ilgi duyacaklarını ve Akdeniz pazarına açılmak için böyle bir konuyu önemsediklerini söylediğini kaydetti.
Bakan Yıldız, ''Sayın Ramirez petrol ihraç ettikleri Karadeniz pazarları için depolama tesislerine ihtiyaçları olduğunu ve Türkiye'yi bir lojistik üs olarak görebileceklerini de söyledi'' dedi.
-YAP KONUTU AL PETROLÜ-
Bakan Ramirez'in, petrokok ve kömür konusunda cazip fiyat teklif edebileceklerini söylediğini de ifade eden Yıldız, bu konuların da iki ülke teknik heyetlerinin inceleyeceğini bildirdi.
Bir diğer konunun da Venezuela tarafının konut karşılığı petrol teklifi olduğunu söyleyen Yıldız, şunları söyledi:
''Sayın Ramirez, özellikle Caracas'ın bir kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu, Türkiye'yi ziyareti sırasında bu konunun dikkatlerini çektiğini söyledi. Yaklaşık 2 milyon adet konut ihtiyaçları olduğunu ve yıllık minimum 150 bin konut yapmak istediklerini belirttiler. Sayın Chavez de bu konuyla alakalı sayın bakanı görevlendirmiş. Bu konut ihtiyacının bir kısmının petrol karşılığı olarak Türkiye'nin yapabileceğini söyledi. Eğer biz bunu yapabilirsek döviz ve para kısmını da ortadan kaldırmış olacağız. Yani bir barter sistemiyle petrol karşılığı konut.
Petrol karşılığı konut teklifini onlar getirdi. Yani (herhangi bir para konuşmaksızın, maliyetlerimizi ortaya koyarız, fiyatlandırmaları çıkarır ve bu karşılıkla yaparız) dediler. Ben de buna sıcak bakabileceğimizi söyledim. Böyle bir barter önemli olabilir ve Venezuela ile biraz sıradışı bir ilişki kurulabilir''
Venezuela'nın teklifini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ileteceğini ve Bakanlar Kuruluna bilgi vereceğini kaydeden Bakan Yıldız, ''Ben bazı zorluklar olmasına rağmen çok iyi sonuçlar çıkabileceği kanaatine sahip oldum. Enerji girdimizi düşük fiyatlarla elde etmek istiyoruz, bu bizim için önemli'' diye konuştu.
Venezuela'nın kentsel dönüşüm çerçevesinde çok fazla elden geçirilmesi gereken konutu bulunduğunu ifade eden Taner Yıldız, Venezuela tarafının Türkiye'deki kentsel dönüşüm modelini çok beğendiğini söylediklerini vurguladı.
-TOKİ GÖRÜŞMELERE BAŞLADI-
Bu arada Venezuela'nın teklifi üzerinde Türk heyetinde bulunan TOKİ Şube Müdürü İbrahim Yeşilyurt, Venezuela Konut Bakanlığı ile görüşmelere başladı.
Metrekare karşılığı petrol olarak konunun ele alındığını belirten Yeşilyurt, ''İlk olarak 10-15 bin konutluk bir yer gösterecekler. Çimentonun tamamını, demir-çelik ürünlerinin de yüzde 80'ini piyasadan, iç piyasadan temin edebileceklerini söylediler. İnşaat maliyetlerine bakacağız ve bir maliyet ortaya koyacağız'' dedi.
-''PETROL İYİ AMA KÖTÜ TARAFI DA VAR''-
Bakan Yıldız, temaslarının ardından Venezuela Dışişleri Bakan Yardımcısı Temir Porraz Poucellou'nun daveti üzerine Caracas'ta Avila Dağında bulunan Warairarepano bölgesine teleferikle çıktı.
Venezuela doğasını çok beğendiğini belirten Yıldız, ''Çok şanslısınız muazzam doğal güzellikleriniz var, gökyüzünü hiç bu kadar mavi görmemiştim'' dedi.
Poucellou, petrolün iyi olduğu kadar kötü yönleri bulunduğunu belirterek, ''Petrolü bulduk turizmi, tarımı bıraktık. Turizm konusunda tecrübelerimiz çok az, bu konuda Türkiye'nin bize büyük yardımı dokunabilir'' dedi.
-PETROLÜN SUDAN UCUZ OLDUĞU ÜLKE-
Venezuela'da 70 litrelik bir otomobilin deposu yaklaşık 1 dolara doluyor, ülkede 500 mililitrelik su da 1 dolardan satılıyor. Fakat ülkede ithalat yasağı olduğu için sıfır otomobil sahibi olmak neredeyse imkansız. Bir otomobil için aylarca sıra beklediklerini belirten Venezuelalılar, ikinci el otomobillerin sıfırından daha pahalı olduğunu söylüyor.
Caracas, Güney Amerika'nın en büyük gecekondu şehri olarak tanınıyor. Yaklaşık 5 milyon kişinin yaşadığı şehrin 3'te 2'sinin gecekondu olduğu belirtiliyor. Ülke yönetiminin gündeminin ilk sırasında kentsel dönüşüm bulunuyor. Ülkenin Türkiye'nin dışında Brezilya, Çin gibi ülkelerin müteahhitleriyle de konut yapımı konusunda görüşmeler yaptığı ifade ediliyor.
20 January 2011http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45558-venezueladan-turkiyeye-konut-karl-petrol-teklifi
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, Venezuela temaslarının ikinci gününde, ülkenin bağımsızlığını ilan eden Venezuela milli kahramanı Simon Bolivar'ın anıt mezarını ziyaret ederek çelenk koydu. Yıldız, anıt özel defterini de imzaladı.
Bakan Yıldız, daha sonra Venezuela Enerji ve Petrol Bakanı Rafael Ramirez ile görüştü. Basına kapalı geçen ve yaklaşık iki süren görüşmenin ardından açıklama yapan Bakan Ramirez, Türk heyetini ülkesinde görmekten büyük memnuniyet duyduğunu söyledi.
Bakan Yıldız ile enerji konularını görüştüklerini anlatan Ramirez, ülkesinin çok sayıda konuta ihtiyacı bulunduğunu, inşaat sektöründe iyi durumda olan Türkiye'den de konut yapması karşılığı, petrol veya petrol ürünleri verilebileceği konusunda Bakan Yıldız'a bir teklif götürdüklerini kaydetti.
Enerji Bakanı Taner Yıldız da, Bakan Ramirez ile çok verimli ve güzel bir toplantı yaptıklarını, Venezuela ile Türkiye arasında geliştirilebilecek iş imkanları üzerinde konuştuklarını ifade etti.
Türkiye'nin müteahhitlik hizmetlerinde, Çin'den sonra dünyada ikinci sırada yer aldığına işaret eden Yıldız, Venezuela'nın konut ihtiyacının bir kısmının hem TOKİ, hem de Türk özel sektörü tarafından yapılabileceğini dile getirdi.
-PETROL ÇEŞİTLİLİĞİ AÇISINDAN VENEZUELA ÖNEMLİ-
Temaslarının ardından AA muhabirine açıklamalarda bulunan Bakan Yıldız, şu anda rezerv sıralamasından ikinci sırada bulunsa da bazı uluslararası akredite kurumları tarafından yapılan son tespitlere göre ülkenin şu anda dünyada en fazla petrol rezervine sahip ülke konumunda olduğunu söyledi.
Dünyada petrol fiyatlarının giderek arttığına dikkat çeken Yıldız, ''Türkiye'nin ihtiyacının uygun fiyatlarla karşılanabilmesi için şu andaki pazar dışında bazı ülkelerle görüşmelerimiz var. Bu ülkeler arasında en önemlilerden bir tanesi Venezuela. Doğru bir vizyonla kurumsal bir işbirliği kurulabilir diye düşünüyoruz'' dedi.
Ülkede ispatlanmış rezervler üzerinde TPAO veya TPIC'in petrol üretme faaliyetlerinde bulunabileceğini ve bu konuda halen iki blok üzerinde anlaşma çalışmalarının sürdüğünü anlatan Yıldız, ''Bu blokları bu ülkenin kamu şirketi ile beraber de yapabiliriz, üçüncü bir ülkeyi ortak da alabiliriz. Güney Afrika ile bu hususta çalışmalarımız olabilir'' diye konuştu.
Ramirez ile yaptığı görüşme sırasında bakana Türkiye'de kurulabilecek bir rafineride ortak olup olamayacaklarını sorduğunu belirten Enerji Bakanı Yıldız, Ramirez'in buna ilgi duyacaklarını ve Akdeniz pazarına açılmak için böyle bir konuyu önemsediklerini söylediğini kaydetti.
Bakan Yıldız, ''Sayın Ramirez petrol ihraç ettikleri Karadeniz pazarları için depolama tesislerine ihtiyaçları olduğunu ve Türkiye'yi bir lojistik üs olarak görebileceklerini de söyledi'' dedi.
-YAP KONUTU AL PETROLÜ-
Bakan Ramirez'in, petrokok ve kömür konusunda cazip fiyat teklif edebileceklerini söylediğini de ifade eden Yıldız, bu konuların da iki ülke teknik heyetlerinin inceleyeceğini bildirdi.
Bir diğer konunun da Venezuela tarafının konut karşılığı petrol teklifi olduğunu söyleyen Yıldız, şunları söyledi:
''Sayın Ramirez, özellikle Caracas'ın bir kentsel dönüşüme ihtiyacı olduğunu, Türkiye'yi ziyareti sırasında bu konunun dikkatlerini çektiğini söyledi. Yaklaşık 2 milyon adet konut ihtiyaçları olduğunu ve yıllık minimum 150 bin konut yapmak istediklerini belirttiler. Sayın Chavez de bu konuyla alakalı sayın bakanı görevlendirmiş. Bu konut ihtiyacının bir kısmının petrol karşılığı olarak Türkiye'nin yapabileceğini söyledi. Eğer biz bunu yapabilirsek döviz ve para kısmını da ortadan kaldırmış olacağız. Yani bir barter sistemiyle petrol karşılığı konut.
Petrol karşılığı konut teklifini onlar getirdi. Yani (herhangi bir para konuşmaksızın, maliyetlerimizi ortaya koyarız, fiyatlandırmaları çıkarır ve bu karşılıkla yaparız) dediler. Ben de buna sıcak bakabileceğimizi söyledim. Böyle bir barter önemli olabilir ve Venezuela ile biraz sıradışı bir ilişki kurulabilir''
Venezuela'nın teklifini Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a ileteceğini ve Bakanlar Kuruluna bilgi vereceğini kaydeden Bakan Yıldız, ''Ben bazı zorluklar olmasına rağmen çok iyi sonuçlar çıkabileceği kanaatine sahip oldum. Enerji girdimizi düşük fiyatlarla elde etmek istiyoruz, bu bizim için önemli'' diye konuştu.
Venezuela'nın kentsel dönüşüm çerçevesinde çok fazla elden geçirilmesi gereken konutu bulunduğunu ifade eden Taner Yıldız, Venezuela tarafının Türkiye'deki kentsel dönüşüm modelini çok beğendiğini söylediklerini vurguladı.
-TOKİ GÖRÜŞMELERE BAŞLADI-
Bu arada Venezuela'nın teklifi üzerinde Türk heyetinde bulunan TOKİ Şube Müdürü İbrahim Yeşilyurt, Venezuela Konut Bakanlığı ile görüşmelere başladı.
Metrekare karşılığı petrol olarak konunun ele alındığını belirten Yeşilyurt, ''İlk olarak 10-15 bin konutluk bir yer gösterecekler. Çimentonun tamamını, demir-çelik ürünlerinin de yüzde 80'ini piyasadan, iç piyasadan temin edebileceklerini söylediler. İnşaat maliyetlerine bakacağız ve bir maliyet ortaya koyacağız'' dedi.
-''PETROL İYİ AMA KÖTÜ TARAFI DA VAR''-
Bakan Yıldız, temaslarının ardından Venezuela Dışişleri Bakan Yardımcısı Temir Porraz Poucellou'nun daveti üzerine Caracas'ta Avila Dağında bulunan Warairarepano bölgesine teleferikle çıktı.
Venezuela doğasını çok beğendiğini belirten Yıldız, ''Çok şanslısınız muazzam doğal güzellikleriniz var, gökyüzünü hiç bu kadar mavi görmemiştim'' dedi.
Poucellou, petrolün iyi olduğu kadar kötü yönleri bulunduğunu belirterek, ''Petrolü bulduk turizmi, tarımı bıraktık. Turizm konusunda tecrübelerimiz çok az, bu konuda Türkiye'nin bize büyük yardımı dokunabilir'' dedi.
-PETROLÜN SUDAN UCUZ OLDUĞU ÜLKE-
Venezuela'da 70 litrelik bir otomobilin deposu yaklaşık 1 dolara doluyor, ülkede 500 mililitrelik su da 1 dolardan satılıyor. Fakat ülkede ithalat yasağı olduğu için sıfır otomobil sahibi olmak neredeyse imkansız. Bir otomobil için aylarca sıra beklediklerini belirten Venezuelalılar, ikinci el otomobillerin sıfırından daha pahalı olduğunu söylüyor.
Caracas, Güney Amerika'nın en büyük gecekondu şehri olarak tanınıyor. Yaklaşık 5 milyon kişinin yaşadığı şehrin 3'te 2'sinin gecekondu olduğu belirtiliyor. Ülke yönetiminin gündeminin ilk sırasında kentsel dönüşüm bulunuyor. Ülkenin Türkiye'nin dışında Brezilya, Çin gibi ülkelerin müteahhitleriyle de konut yapımı konusunda görüşmeler yaptığı ifade ediliyor.
20 January 2011http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45558-venezueladan-turkiyeye-konut-karl-petrol-teklifi
İran’ın BM Daimi Temsilcisi: İstanbul Görüşmelerinden Umutluyuz
İran'ın BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Muhammed Hazayi, iki gün sonra başlayacak İstanbul görüşmeleriyle ilgili olarak ''Türkiye'deki kardeşlerimizin görüşmelerin daha verimli geçmesi için olumlu rol oynayacaklarını biliyoruz'' dedi.
Büyükelçi Hazayi, İran'ın BM Daimi Temsilciliğinde, İstanbul'da 21-22 Ocak 2011 tarihleri arasında İran ile 5+1 ülkeleri (Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya) arasında düzenlenecek görüşmeler öncesinde, BM'de temsil edilen bir grup gazeteciye açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Cenevre görüşmelerinin İran ile 5+1 ülkeleri arasında olumlu bir adım olduğunu belirten Hazayi, İran'ın, İstanbul'da da faydalı ve ciddi görüşmelerde bulunmayı ve İstanbul görüşmelerini başarılı kılmayı istediğini ifade etti. İran'ın İstanbul'da görüşmede bulunmak istemesinin zaman kazanmak için giriştiği bir taktik olmadığının altını çizen Hazayi, ''Umarız İstanbul'da adil ve karşılıklı saygı temelinde ciddi, yapıcı ve önkoşulsuz müzakerelerde bulunabiliriz, böylece karşılıklı güven kurabiliriz'' diye konuştu.
İstanbul'da amacın işbirliği için ortak zemin yaratmak olduğunu belirten Hazayi, görüşmeler öncesinde İran tarafının ''kapsamlı bir paketi karşı tarafa'' sunduğunu, İran'ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma hakkının ise asla müzakere edilemeyeceğini, bunun İran'ın vazgeçilmez ve devredilemez hakkı olduğunu vurguladı.
İran'ın bölgesinde ve dünyada hiçbir ülkeye karşı olmadığını, işbirliğinden yana olduğunu söyleyen Hazayi, ''Bize karşı uygulanan ne siyasi baskılara ne de ekonomik yaptırımlara karşılık vereceğiz'' dedi. Bu kapsamda kendilerine karşı uygulanan ''havuç ve sopa'' politikasının da başarısız ve etkisiz olduğunun görüldüğünü belirten Hazayi, ancak ''İran tehdit edilirse ona göre davranır'' dedi.
İstanbul'da müzakerelerin iyi niyetle sürdürülmesi gerektiğini ve görüşmelerde Afganistan, Irak, Ortadoğu'daki durum, uyuşturucuyla mücadele, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi gibi konularda Batı ülkeleriyle işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirten Hazayi, İstanbul görüşmelerinde karşı tarafın, bölgesindeki ve dünyadaki sorunların çözümüne katkıda bulunan İran'ın potansiyelinden yararlanma fırsatının bulunduğunu da söyledi.
ABD'nin ve bazı Batı ülkelerinin başta Afganistan olmak üzere dış politika uygulamalarının yanlış hesaplamalardan dolayı büyük maliyete ve zarara yolaçtığını savunan Hazayi, Afganistan'daki durumun ''çıkmaz savaşa'' dönüştüğü yorumunu yaptı. İran'ın başta Afganistan olmak üzere bölgesindeki sorunlara yapıcı katkıda bulunduğunu, Irak seçimlerinde olumlu rol oynadığını belirten İran Daimi Temsilcisi, İran'ın bölgede barış istediğini söyledi.
WEDNESDAY, 19 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45433-irann-bm-daimi-temsilcisi-istanbul-gorumelerinden-umutluyuz
Büyükelçi Hazayi, İran'ın BM Daimi Temsilciliğinde, İstanbul'da 21-22 Ocak 2011 tarihleri arasında İran ile 5+1 ülkeleri (Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya) arasında düzenlenecek görüşmeler öncesinde, BM'de temsil edilen bir grup gazeteciye açıklamalarda bulundu ve soruları yanıtladı.
Cenevre görüşmelerinin İran ile 5+1 ülkeleri arasında olumlu bir adım olduğunu belirten Hazayi, İran'ın, İstanbul'da da faydalı ve ciddi görüşmelerde bulunmayı ve İstanbul görüşmelerini başarılı kılmayı istediğini ifade etti. İran'ın İstanbul'da görüşmede bulunmak istemesinin zaman kazanmak için giriştiği bir taktik olmadığının altını çizen Hazayi, ''Umarız İstanbul'da adil ve karşılıklı saygı temelinde ciddi, yapıcı ve önkoşulsuz müzakerelerde bulunabiliriz, böylece karşılıklı güven kurabiliriz'' diye konuştu.
İstanbul'da amacın işbirliği için ortak zemin yaratmak olduğunu belirten Hazayi, görüşmeler öncesinde İran tarafının ''kapsamlı bir paketi karşı tarafa'' sunduğunu, İran'ın nükleer enerjiyi barışçıl amaçlarla kullanma hakkının ise asla müzakere edilemeyeceğini, bunun İran'ın vazgeçilmez ve devredilemez hakkı olduğunu vurguladı.
İran'ın bölgesinde ve dünyada hiçbir ülkeye karşı olmadığını, işbirliğinden yana olduğunu söyleyen Hazayi, ''Bize karşı uygulanan ne siyasi baskılara ne de ekonomik yaptırımlara karşılık vereceğiz'' dedi. Bu kapsamda kendilerine karşı uygulanan ''havuç ve sopa'' politikasının da başarısız ve etkisiz olduğunun görüldüğünü belirten Hazayi, ancak ''İran tehdit edilirse ona göre davranır'' dedi.
İstanbul'da müzakerelerin iyi niyetle sürdürülmesi gerektiğini ve görüşmelerde Afganistan, Irak, Ortadoğu'daki durum, uyuşturucuyla mücadele, silahsızlanma ve nükleer silahların yayılmasının önlenmesi gibi konularda Batı ülkeleriyle işbirliği yapmaya hazır olduklarını belirten Hazayi, İstanbul görüşmelerinde karşı tarafın, bölgesindeki ve dünyadaki sorunların çözümüne katkıda bulunan İran'ın potansiyelinden yararlanma fırsatının bulunduğunu da söyledi.
ABD'nin ve bazı Batı ülkelerinin başta Afganistan olmak üzere dış politika uygulamalarının yanlış hesaplamalardan dolayı büyük maliyete ve zarara yolaçtığını savunan Hazayi, Afganistan'daki durumun ''çıkmaz savaşa'' dönüştüğü yorumunu yaptı. İran'ın başta Afganistan olmak üzere bölgesindeki sorunlara yapıcı katkıda bulunduğunu, Irak seçimlerinde olumlu rol oynadığını belirten İran Daimi Temsilcisi, İran'ın bölgede barış istediğini söyledi.
WEDNESDAY, 19 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45433-irann-bm-daimi-temsilcisi-istanbul-gorumelerinden-umutluyuz
İran: Nükleer Programımıza Yönelik Siber Saldırının Sorumlusu ABD
İran'ın Nükleer Başmüzakerecisi Said Celili, ülkesinin nükleer programına karşı girişilen siber saldırının sorumluluğunu ABD'ye yükledi.
Celili Amerikan NBC News kanalına verdiği demeçte, ülkesinin yaptığı soruşturmanın, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum üreten santrifüjlerini geçen Kasımda etkileyen siber saldırıya ABD'nin karıştığını gösterdiğini belirtti.
"Stuxnet bilgisayar virüsünü kullanarak nükleer programımızı geciktirmeyi amaçlayan siber saldırıya ABD'nin katıldığını ispatlayan belgeleri gördüm" diyen Celili, ancak saldırının medyadaki haberlerin tersine fazla zarar vermediğini söyledi.
Celili, ABD'nin de siber saldırılara karşı zayıf ve hassas olduğunu öne sürdü.
İranlı başmüzakereci, ayrıca Cumartesi Tahran ile 5+1 ülkeleri arasında İstanbul'da yapılacak müzakereler konusundaki iyimserliğini ifade etti.
TUESDAY, 18 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45348-iran-nukleer-programmza-yonelik-siber-saldrnn-sorumlusu-abd
Celili Amerikan NBC News kanalına verdiği demeçte, ülkesinin yaptığı soruşturmanın, İran'ın zenginleştirilmiş uranyum üreten santrifüjlerini geçen Kasımda etkileyen siber saldırıya ABD'nin karıştığını gösterdiğini belirtti.
"Stuxnet bilgisayar virüsünü kullanarak nükleer programımızı geciktirmeyi amaçlayan siber saldırıya ABD'nin katıldığını ispatlayan belgeleri gördüm" diyen Celili, ancak saldırının medyadaki haberlerin tersine fazla zarar vermediğini söyledi.
Celili, ABD'nin de siber saldırılara karşı zayıf ve hassas olduğunu öne sürdü.
İranlı başmüzakereci, ayrıca Cumartesi Tahran ile 5+1 ülkeleri arasında İstanbul'da yapılacak müzakereler konusundaki iyimserliğini ifade etti.
TUESDAY, 18 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45348-iran-nukleer-programmza-yonelik-siber-saldrnn-sorumlusu-abd
Kaçak elektrik operasyonu: 65 gözaltı
İSTANBUL’da kaçak elektrik kullanımına yönelik "Reset" adıyla düzenlenen operasyonda aralarında Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. (BEDAŞ) yöneticilerinin de bulunduğu 65 kişi gözaltına alındı.
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 6 ay süren projeli bir çalışmanın ardından dün gece harekete geçti. Gaziosmanpaşa ve Sultangazi başta olmak üzere 21 ilçede tespit edilen adreslere "Reset" adı verilen eş zamanlı operasyon düzenlendi. Baskında aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 65 kişi gözaltına alındı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen zanlılar arasında Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş (BEDAŞ)’ın bazı yönetici ve görevlileri ile bu şirketin taşeron olarak çalıştığı firmaların görevlileri de bulunuyor. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorgulanan zanlılar kaçak elektrik hattı çekmek, elektirik sayaçlarında oynama, vatandaşı elektrik kontrol ekibi süsü vererek dolandırıcılık yapmakla suçlanıyor.
Zanlıların emniyetteki sorgusu devam ediyor. Yetkililer sayının artacağını belirtti.
Elvan EZBER/İSTANBUL, (DHA)
18 Ocak 2011
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16789770.asp
Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri, 6 ay süren projeli bir çalışmanın ardından dün gece harekete geçti. Gaziosmanpaşa ve Sultangazi başta olmak üzere 21 ilçede tespit edilen adreslere "Reset" adı verilen eş zamanlı operasyon düzenlendi. Baskında aralarında kamu görevlilerinin de bulunduğu 65 kişi gözaltına alındı.
İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne götürülen zanlılar arasında Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş (BEDAŞ)’ın bazı yönetici ve görevlileri ile bu şirketin taşeron olarak çalıştığı firmaların görevlileri de bulunuyor. Mali Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nde sorgulanan zanlılar kaçak elektrik hattı çekmek, elektirik sayaçlarında oynama, vatandaşı elektrik kontrol ekibi süsü vererek dolandırıcılık yapmakla suçlanıyor.
Zanlıların emniyetteki sorgusu devam ediyor. Yetkililer sayının artacağını belirtti.
Elvan EZBER/İSTANBUL, (DHA)
18 Ocak 2011
http://www.hurriyet.com.tr/gundem/16789770.asp
Yabancı Temsilciler İran Nükleer Tesislerini Gezdi
Uluslararası bazı kuruluşlar ile ülke temsilcileri İran'ın nükleer enerji tesislerindeki incelemelerini sürdürüyor.
Devlet televizyonu, davet üzerine İran'a gelen 120 ülke ve bazı uluslararası kuruluş temsilcilerinin, Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesislerini gezdiğini duyurdu.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi ve İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndaki (UAEK) Daimi Temsilcisi Ali Asker Sultaniye'nin eşlik ettiği temsilcilere nükleer tesisler hakkında bilgi verildiği belirtildi.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına (NPT) taraf olan ve nükleer enerji faaliyetlerinin UAEK tarafından 24 saat denetlendiğini belirten İran, barışçıl nükleer enerji elde etme haklarından vazgeçmeyeceğini belirtiyor.
İran, nükleer enerji faaliyetlerinin barışçıl ve şeffaf olduğunu göstermek amacıyla nükleer tesislerini yabancı temsilcilerin incelemesine açma kararı almıştı.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45220-yabanc-temsilciler-iran-nukleer-tesislerini-gezdi
Devlet televizyonu, davet üzerine İran'a gelen 120 ülke ve bazı uluslararası kuruluş temsilcilerinin, Natanz'daki uranyum zenginleştirme tesislerini gezdiğini duyurdu.
İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanı Ali Ekber Salihi ve İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndaki (UAEK) Daimi Temsilcisi Ali Asker Sultaniye'nin eşlik ettiği temsilcilere nükleer tesisler hakkında bilgi verildiği belirtildi.
Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşmasına (NPT) taraf olan ve nükleer enerji faaliyetlerinin UAEK tarafından 24 saat denetlendiğini belirten İran, barışçıl nükleer enerji elde etme haklarından vazgeçmeyeceğini belirtiyor.
İran, nükleer enerji faaliyetlerinin barışçıl ve şeffaf olduğunu göstermek amacıyla nükleer tesislerini yabancı temsilcilerin incelemesine açma kararı almıştı.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45220-yabanc-temsilciler-iran-nukleer-tesislerini-gezdi
İran: OPEC Üyesi Hiçbir Ülke Acil Toplantı Yapılmasını Talep Etmedi
İran, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyesi hiçbir ülkenin artan ham petrol fiyatları konusunu tartışmak üzere acil toplantı yapılması yolunda talepte bulunmadığını açıkladı. İran Petrol Bakanı Mesud Mir Kazımi pazar günü yaptığı açıklamada, hiçbir OPEC ülkesinin varil başına 100 doları bulan ham petrol fiyatlarına ilgilenmediğini ya da akıl dışı bulmadığını, bazı OPEC üyelerin fiyatlar 110-120 dolar bandına gelmesi durumunda bile acil toplantı yapılmasına ihtiyaç duymadığını söyledi.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/45223-iran-opec-uyesi-hicbir-ulke-acil-toplant-yaplmasn-talep-etmedi
16/01/2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/45223-iran-opec-uyesi-hicbir-ulke-acil-toplant-yaplmasn-talep-etmedi
BP, Meksika Körfezi Yaralarını Rus Ortakla Saracak
İngiliz petrol devi BP, Meksika Körfezi’nde can kaybıyla sonuçlanan petrol platformu patlamasının ardından, Rusya’yla bağlarını derinleştiriyor. İngiliz şirket, elinde halihazırda yüzde 5’lik BP hissesi bulunduran Rusya’nın devlet kontrolündeki petrol şirketi OAO Rosneft ile dev bir hisse değişim anlaşması imzalayacak.
BP, bu şekilde, Rusya’nın Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerinde Rus şirketle birlikte petrol araştırma ve üretim faaliyetlerinde bulunabilecek.
Bu anlaşma aynı zamanda İngiliz şirkete çok büyük bir darbe indiren Meksika Körfezi’ndeki patlamanın ardından attığı en cesur adım olarak gösterildi.
BP, Rosneft’in hisselerinin yüzde 9.5’ini bünyesine geçirecek ve Rusya’nın Atlas Okyanusu’yla Sibirya arasında kalan petrol zengini Kara Deniz kıyısına erişme hakkını elde edecek.
ROSNEFT EN BÜYÜK HİSSEDAR
Şirketlerin karşılıklı olarak 8 milyar dolarlık hisse değiştirerek, toplamda 16 milyar dolarlık bir anlaşmaya imza atacak. Bu anlaşma aynı zamanda Rosneft’i BP’nin en büyük hissedarı haline getirecek.
BP CEO’su Bob Dudley, Rosneft’in BP’nin yönetim kurulunda temsil edilip edilmeyeceği konusu gündeme getirilmediğini söyledi.
Anlaşma, BP’nin Meksika Körfezi’ndeki patlamanın 40 milyar dolara yaklaşan maliyetini karşılamak için, fon bulma çalışmalarından biri olarak gösteriliyor.
İngiliz şirket, geçen yıl felaketin maliyetini karşılamak için 30 milyar dolarlık varlık satışına gideceğini açıklamıştı.
AMAÇ: ŞİRKETLERİ DEĞERLENDİRMEK
BP, son anlaşmayla Rusya’daki varlığını genişletecek. Şirket halihazırda ülkede operasyonlarını yürüten en büyük batılı petrol üreticisi olarak biliniyor. BP, Rusya’nın geniş petrol ve doğalgaz rezervlerini ortaya çıkarabilir.
Dudley, “Bu, bizim sektörde ilk kez uluslararası büyük bir petrol şirketiyle, büyük bir ulusal petrol şirketinin hisse senedi değiştirdiği anlaşma” diye konuştu.
Rosnef ve BP, birlikte Rusya’nın Kara Deniz kıyılarında ve ülkenin Kuzey Kutbu’na yakın kıyılarındaki üç bölgede petrol arayacak.
Şirketler, petrol arama sürecinin başlangıç aşamasında, sondaj kuyuları ve depreme dayanıklılık testleri için 1.4 milyar dolar ile 2 milyar dolar arasında değişen bir harcama yapacaklarını açıkladı.
Dudley, hisse değişimine gitmelerini açıklarken, hem BP hem de Rosneft’in piyasalarda gerçek değerlerinin altında olduğuna inandığını ve bu anlaşmayla birlikte, iki şirketin hisselerini daha fazla değerlendirmeye çalışacaklarını belirtti.
RUSYA’YI EN İYİ BİLENLERDEN
Rusya’nın enerji sektörünün kilit ismi olan Başbakan Yardımcısı Igor Seçin, “Bizim bakış açımıza göre, bu önemli hatta tarihi bir anlaşma” dedi.
Analistler, Güney Kara Deniz’in dünyanın bugüne kadar dokunulmamış en zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğunu söyledi.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/45224-bp-meksika-korfezi-yaralarn-rus-ortakla-saracak
BP, bu şekilde, Rusya’nın Kuzey Kutbu’na yakın bölgelerinde Rus şirketle birlikte petrol araştırma ve üretim faaliyetlerinde bulunabilecek.
Bu anlaşma aynı zamanda İngiliz şirkete çok büyük bir darbe indiren Meksika Körfezi’ndeki patlamanın ardından attığı en cesur adım olarak gösterildi.
BP, Rosneft’in hisselerinin yüzde 9.5’ini bünyesine geçirecek ve Rusya’nın Atlas Okyanusu’yla Sibirya arasında kalan petrol zengini Kara Deniz kıyısına erişme hakkını elde edecek.
ROSNEFT EN BÜYÜK HİSSEDAR
Şirketlerin karşılıklı olarak 8 milyar dolarlık hisse değiştirerek, toplamda 16 milyar dolarlık bir anlaşmaya imza atacak. Bu anlaşma aynı zamanda Rosneft’i BP’nin en büyük hissedarı haline getirecek.
BP CEO’su Bob Dudley, Rosneft’in BP’nin yönetim kurulunda temsil edilip edilmeyeceği konusu gündeme getirilmediğini söyledi.
Anlaşma, BP’nin Meksika Körfezi’ndeki patlamanın 40 milyar dolara yaklaşan maliyetini karşılamak için, fon bulma çalışmalarından biri olarak gösteriliyor.
İngiliz şirket, geçen yıl felaketin maliyetini karşılamak için 30 milyar dolarlık varlık satışına gideceğini açıklamıştı.
AMAÇ: ŞİRKETLERİ DEĞERLENDİRMEK
BP, son anlaşmayla Rusya’daki varlığını genişletecek. Şirket halihazırda ülkede operasyonlarını yürüten en büyük batılı petrol üreticisi olarak biliniyor. BP, Rusya’nın geniş petrol ve doğalgaz rezervlerini ortaya çıkarabilir.
Dudley, “Bu, bizim sektörde ilk kez uluslararası büyük bir petrol şirketiyle, büyük bir ulusal petrol şirketinin hisse senedi değiştirdiği anlaşma” diye konuştu.
Rosnef ve BP, birlikte Rusya’nın Kara Deniz kıyılarında ve ülkenin Kuzey Kutbu’na yakın kıyılarındaki üç bölgede petrol arayacak.
Şirketler, petrol arama sürecinin başlangıç aşamasında, sondaj kuyuları ve depreme dayanıklılık testleri için 1.4 milyar dolar ile 2 milyar dolar arasında değişen bir harcama yapacaklarını açıkladı.
Dudley, hisse değişimine gitmelerini açıklarken, hem BP hem de Rosneft’in piyasalarda gerçek değerlerinin altında olduğuna inandığını ve bu anlaşmayla birlikte, iki şirketin hisselerini daha fazla değerlendirmeye çalışacaklarını belirtti.
RUSYA’YI EN İYİ BİLENLERDEN
Rusya’nın enerji sektörünün kilit ismi olan Başbakan Yardımcısı Igor Seçin, “Bizim bakış açımıza göre, bu önemli hatta tarihi bir anlaşma” dedi.
Analistler, Güney Kara Deniz’in dünyanın bugüne kadar dokunulmamış en zengin petrol ve doğalgaz rezervlerine sahip olduğunu söyledi.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/45224-bp-meksika-korfezi-yaralarn-rus-ortakla-saracak
İran'da 50 Milyar Dolarlık Doğalgaz Yatağı Bulundu
İran'da yeni keşfedilen doğalgaz yatağındaki rezervin 50 milyar dolar değerinde olduğu bildirildi. İran Petrol Bakanı Mesud Mir Kazımi, düzenlediği basın toplantısında, yeni bulunan doğalgaz yatağına ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kazımi, ülkenin doğalgaz yatakları bakımından zengin bölgesi güneydeki Asaluye havzası yakınlarında bulunan doğalgaz yatağındaki rezervin 260 milyar metreküp olduğunu söyledi.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45202-iranda-50-milyar-dolarlk-doalgaz-yata-bulundu
Kazımi, ülkenin doğalgaz yatakları bakımından zengin bölgesi güneydeki Asaluye havzası yakınlarında bulunan doğalgaz yatağındaki rezervin 260 milyar metreküp olduğunu söyledi.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/45202-iranda-50-milyar-dolarlk-doalgaz-yata-bulundu
ABD ve İsrail'den İran'a Nükleer Virüs
İsrail ve Amerikan istihbarat servislerinin, İran'ın nükleer programını sabote etmek amacıyla "Stuxnet" adlı bir bilgisayar virüsü geliştirdiği bildirildi.
ABD'de yayımlanan New York Times gazetesindeki haberde, İsrail'in, virüsün etkin olup olmadığını Negev Çölündeki Dimona nükleer tesisinde test ettiği ifade edildi.
Askeri uzman ve istihbarat kaynaklarına dayandırılan haberde, bu İsrail-Amerikan projesinin geliştirilmesinde isteyerek ya da istemeyerek İngiltere ve Almanya'nın da yardımı bulunduğu belirtildi.
Uzmanlar, İran'ın uranyum zenginleştirme santrfüjlerini vuran Stuxnet virüsünün kökeninde İsrail'in bulunabileceğinden şüphelenmişti. İsrailli Stratejik İşler Başkanı Moşe Yaalon, aralık sonundaki açıklamasında, İran'ın nükleer programında karşılaşılan zorlukların İran'ın atom bombası yapımında uzun yıllar kaybetmesine yol açtığını söylemişti.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/special-news/56-special-news/45200-abd-ve-israilden-irana-nukleer-virus-
ABD'de yayımlanan New York Times gazetesindeki haberde, İsrail'in, virüsün etkin olup olmadığını Negev Çölündeki Dimona nükleer tesisinde test ettiği ifade edildi.
Askeri uzman ve istihbarat kaynaklarına dayandırılan haberde, bu İsrail-Amerikan projesinin geliştirilmesinde isteyerek ya da istemeyerek İngiltere ve Almanya'nın da yardımı bulunduğu belirtildi.
Uzmanlar, İran'ın uranyum zenginleştirme santrfüjlerini vuran Stuxnet virüsünün kökeninde İsrail'in bulunabileceğinden şüphelenmişti. İsrailli Stratejik İşler Başkanı Moşe Yaalon, aralık sonundaki açıklamasında, İran'ın nükleer programında karşılaşılan zorlukların İran'ın atom bombası yapımında uzun yıllar kaybetmesine yol açtığını söylemişti.
16/01/2011
http://www.turkishny.com/special-news/56-special-news/45200-abd-ve-israilden-irana-nukleer-virus-
Akaryakıtta tasarruf dönemi...
Shell Turcas Petrol A.Ş Pazarlama Müdürü Pınar Mavituna, enerji verimliliğinin Shell Turcas'ın önem verdiği konuların başında geldiğini belirterek, şirket olarak bu konuda yaptıkları çalışmaları anlattı.İSTANBUL-Shell Turcas’ın 2009 yılının temmuz ayında benzin sınıfında piyasaya sunduğu tasarruflu yakıtı Fuelsave’nin, her depoda 1 litre tasarruf sağlandığını, yapılan hesaplamalara göre de ürünün piyasaya sunulduğu tarihten bu yana 20 milyon litre tasarruf edildiğini söyleyen Mavituna, bunun da 1,18 milyar kilometre yol anlamına geldiğini söyledi.
Son yıllarda dizel araç kullanımındaki artışa işaret eden Mavituna, Shell Turcas’ın da bu eğilimi dikkate alarak benzinde ana ürün olarak sundukları Fuelsave’in dizel versiyonunu da çıkarmaya karar verdiğini bildirdi.
Dizel yakıt konusunda sektörde bir geçiş yaşandığını anımsatan Mavituna, yüksek kükürtlü yakıtların yerine düşük kükürtlü yakıtların tercih edileceğini, rafinerinin 1 Ocak 2011 itibariyle yüksek kükürtlü ürün üretmediğini söyledi.
Böyle bir geçiş döneminde Shell Turcas’ın da FuelSave Diesel’i çıkarmaya karar verdiğini anlatan Mavituna, her depoda 1 litre tasarruf sağlayan ürünün, farklılaştırılmış ürün kategorisinde değil ana ürün olarak tüketicilere sunulacağını belirtti.
İçinde verimlilik artışı formülü bulunan bu yakıt sayesinde kullanıcıların her depoda anında kazancı olacağını ifade eden Mavituna, "Özellikle günümüzdeki bu fiyat kaygılarını da düşünürseniz müşteri için bu tasarruf çok daha önem kazanıyor" dedi.
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036730&CategoryID=80
Son yıllarda dizel araç kullanımındaki artışa işaret eden Mavituna, Shell Turcas’ın da bu eğilimi dikkate alarak benzinde ana ürün olarak sundukları Fuelsave’in dizel versiyonunu da çıkarmaya karar verdiğini bildirdi.
Dizel yakıt konusunda sektörde bir geçiş yaşandığını anımsatan Mavituna, yüksek kükürtlü yakıtların yerine düşük kükürtlü yakıtların tercih edileceğini, rafinerinin 1 Ocak 2011 itibariyle yüksek kükürtlü ürün üretmediğini söyledi.
Böyle bir geçiş döneminde Shell Turcas’ın da FuelSave Diesel’i çıkarmaya karar verdiğini anlatan Mavituna, her depoda 1 litre tasarruf sağlayan ürünün, farklılaştırılmış ürün kategorisinde değil ana ürün olarak tüketicilere sunulacağını belirtti.
İçinde verimlilik artışı formülü bulunan bu yakıt sayesinde kullanıcıların her depoda anında kazancı olacağını ifade eden Mavituna, "Özellikle günümüzdeki bu fiyat kaygılarını da düşünürseniz müşteri için bu tasarruf çok daha önem kazanıyor" dedi.
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036730&CategoryID=80
Bor madeni geviş getiren hayvanların beslenmesinde kullanılacak
Ondokuz Mayıs Üniversitesi (OMÜ) Ziraat Fakültesi Zootekni Bölümü'nde bor madeninin koyun, sığır gibi geviş getiren hayvanların beslenmesinde kullanılması yönünde bir çalışma başlatıldığı belirtildi.
SAMSUN- OMÜ Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, bor madeninin hayvan gelişimine katkısını sağlamak için çalışma başlattıklarını söyledi.
Dünyada bor rezervinin yaklaşık 885 milyon ton olduğunu ve bunun yüzde 70’nin de Türkiye’de bulunduğunu işaret eden Sarıçiçek, çalışma hakkında şu bilgileri verdi:
"Bor madeninden elde edilen mineraller kemik ve eklem sağlığında çok önemli minerallerden biridir. Bor minerali bitki büyümesi için gerekli olan element olup, hayvanlarda kalsiyum, fosfor ve magnezyum metabolizması üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Bor elementi kalsiyum ve fosfor metabolizmasına etki göstererek kemik minerallerinin gelişimine, dayanıklılığına ve yapısına katkı sağlamakla birlikte östrojen ve diğer hormonların üretiminde de rol oynamaktadır. Bor eksikliğinde kemiklerden kalsiyum ve magnezyum kaybı artmakta ve vitamin D sentezi ise azalmaktadır. Bu nedenle sığır ve koyun gibi geviş getiren hayvanların gelişimine katkı sağlamak ve et kalitesini arttırmak amacıyla bor minerallerini hayvan yeminde kullanmaya başladık. Bor madeninden elde edilen bor mineralleri et kalitesinin artışında ve aynı zamanda tüketici beğenisi ile insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir. Başlattığımız çalışmada ilk aldığımız sonuçlar çok olumlu. Ancak çalışmayı daha da geliştirmek istiyoruz."
Bor elementi moleküler düzeyde en az 26 enzimin aktivitesine etki ettiğini de kaydeden Sarıçiçek, bu enzimlerin çoğunun enerji sağlayıcı olduğunu ve hayvanın performansı üzerinde de pozitif etkiye sahip olduğunu ifade etti.
Türkiye açısından çok önemli bir yere sahip olan bor mineralinin, dünyada geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, "Bor mineralleri, cam elyaf yalıtımı, borosilikat cam, deterjan, sabun, gübre, metalurji, elektronik ve uzay teknolojileri, nükleer korumalar, seramik, aleve dayanıklı malzemeler, ilaç, bitkisel üretim gibi pek çok alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Amacımız, ülkemizin yerli madeni olan bor madeninden en iyi derecede yararlanmaktır" dedi.(aa)
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036727&CategoryID=80
SAMSUN- OMÜ Zootekni Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, bor madeninin hayvan gelişimine katkısını sağlamak için çalışma başlattıklarını söyledi.
Dünyada bor rezervinin yaklaşık 885 milyon ton olduğunu ve bunun yüzde 70’nin de Türkiye’de bulunduğunu işaret eden Sarıçiçek, çalışma hakkında şu bilgileri verdi:
"Bor madeninden elde edilen mineraller kemik ve eklem sağlığında çok önemli minerallerden biridir. Bor minerali bitki büyümesi için gerekli olan element olup, hayvanlarda kalsiyum, fosfor ve magnezyum metabolizması üzerinde önemli etkisi bulunmaktadır. Bor elementi kalsiyum ve fosfor metabolizmasına etki göstererek kemik minerallerinin gelişimine, dayanıklılığına ve yapısına katkı sağlamakla birlikte östrojen ve diğer hormonların üretiminde de rol oynamaktadır. Bor eksikliğinde kemiklerden kalsiyum ve magnezyum kaybı artmakta ve vitamin D sentezi ise azalmaktadır. Bu nedenle sığır ve koyun gibi geviş getiren hayvanların gelişimine katkı sağlamak ve et kalitesini arttırmak amacıyla bor minerallerini hayvan yeminde kullanmaya başladık. Bor madeninden elde edilen bor mineralleri et kalitesinin artışında ve aynı zamanda tüketici beğenisi ile insan sağlığını olumlu yönde etkileyecektir. Başlattığımız çalışmada ilk aldığımız sonuçlar çok olumlu. Ancak çalışmayı daha da geliştirmek istiyoruz."
Bor elementi moleküler düzeyde en az 26 enzimin aktivitesine etki ettiğini de kaydeden Sarıçiçek, bu enzimlerin çoğunun enerji sağlayıcı olduğunu ve hayvanın performansı üzerinde de pozitif etkiye sahip olduğunu ifade etti.
Türkiye açısından çok önemli bir yere sahip olan bor mineralinin, dünyada geniş bir kullanım alanına sahip olduğunu belirten Prof. Dr. Zehra Sarıçiçek, "Bor mineralleri, cam elyaf yalıtımı, borosilikat cam, deterjan, sabun, gübre, metalurji, elektronik ve uzay teknolojileri, nükleer korumalar, seramik, aleve dayanıklı malzemeler, ilaç, bitkisel üretim gibi pek çok alanda yaygın bir şekilde kullanılmaktadır. Amacımız, ülkemizin yerli madeni olan bor madeninden en iyi derecede yararlanmaktır" dedi.(aa)
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036727&CategoryID=80
Güneş enerjisi ile çalışan buzdolabı
Konya'da 12 yıldır soğutma sistemleri tamirciliği yapan ilkokul mezunu 48 yaşındaki Muammer Ceran, güneş enerjisi ve 12 voltluk elektrikle çalışan buzdolabı üretti. Ceran, geliştirdiği sistemle yüzde 75 enerji tasarrufu sağlandığını belirtti.
Hakan KAYA
KONYA- Muammer Ceran, ürettiği buzdolabının hem 12 voltluk elektirikle, hem de güneş enerjisiyle çalışabildiğini belirtti. Ceran, "12 voltluk adaptörle çalışan bir sistem geliştirdik. Bunu aynı zamanda solar sistem dediğimiz güneş enerjisi ile de çalıştırabiliryoruz. Cihazımız elektiriğin olmadığı yerlerde güneş enerjisiyle, güneşin olmadığı yerde de elektirik enerjisiyle çalışabilecek. A sınıfı dolaplar da dahil olmak üzere bütün dolaplarda emsallerine göre yüzde 75 elektirik tasarrufu sağlıyoruz. Eksi 24 dereceye kadar soğutma özelliği var. Şu an da bir satış fiyatı belirlemedik. Ama seri üretime geçebilirsek piyasanın eş değerinde satış yapacağız" dedi.
SERİ ÜRETİME GEÇMEK İSTİYORUZ
Vatandaşın en çok enerji maliyetlerinin yüksek olmasından şikayet ettiğini ve bunun için de bu sistemi geliştirdiklerini belirten Muammer Ceran şunları söyledi:
"Elimizde şu anda prototip olarak yapmış olduğumuz sanayi ve ev tipi 5 çeşit dolabımız var. Eğer devletimiz hazineden para aktarıp fabrika kurabilirsek ve günlük kapasitemizi 6 bin civarına çıkaracak pozisyonumuz olursa, ülkemize çok büyük bir katkımızın olacağını tahmin ediyorum. Destek alırsak 2 ay gibi kısa bir süre içerisinde seri üretime geçebiliriz. Bütün soğutma sistemlerine uygulanabilen bu sistemle yüzde 77 net tasarruf sağlandığını Selçuk Üniversitesi ve KOSGEB aracığıyla yapılan deneyler sonucunda ortaya çıkardık. Bu sistemin ülke genelindeki bütün dolaplara uygulandığı zaman 22 Hirfanlı Barajı’nın ürettiği enerji tasarrufu sağlayabileceğimizin hesabını da Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi yaptı."
DESTEK İSTİYORUZ
Güneş enerjisi ve 12 volt elektrik enerjisi ile çalışan buzdolabını piyasaya sürebilmek için 3 yıldır mücadele verdiklerini anlatan Muammer Ceran, "Sistemin ulusal patentini ve markasını aldık. Patent için TÜBİTAK’tan yaklaşık 3 bin TL civarında, KOSGEB’den de şu ana kadar Ar-Ge İş Geliştirme Desteği olarak yaklaşık 37 bin TL aldık. KOSGEB’in desteği daha devam edecek ama bunlar, bir fabrika kurup, seri üretime geçmek için yeterli değil. " dedi.
TÜRKİYE’DE ÜRETMEK İSTİYORUZ
Yeni sistem buzdolabını Türkiye’de üretmek istediklerini ifade eden Muammer Ceran, "Büyük firmalardan teklifler aldım. Görüştüklerimiz oldu. Ama biz önce kendi markamızla piyasaya girip ismimizi duyurduktan sonra bu firmalarada vermeyi düşünüyoruz. 2008 yılından beri patentini almak için uğraşıyorduk ve 2010 yılının Ağustos ayında patentimizi aldık. İlk etapta ben bunu dışarıya bağlı olmadan sadece Türk malı olarak ortaya çıkarmayı düşünüyorum. Ayrıca yurt dışından birkaç ülke ile görüşmelerimiz oldu. Nijerya’dan gelip bizimle görüştüler. Fabrikamızı, alt yapımızı, ham maddemizi vermek şartıyla bizi ülkelerine davet ettiler. Ama biz önce kendi ülkemizi düşündüğümüz için dışarıya şu an da çıkmayı düşünmüyoruz" diye konuştu.
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036720&CategoryID=79
Hakan KAYA
KONYA- Muammer Ceran, ürettiği buzdolabının hem 12 voltluk elektirikle, hem de güneş enerjisiyle çalışabildiğini belirtti. Ceran, "12 voltluk adaptörle çalışan bir sistem geliştirdik. Bunu aynı zamanda solar sistem dediğimiz güneş enerjisi ile de çalıştırabiliryoruz. Cihazımız elektiriğin olmadığı yerlerde güneş enerjisiyle, güneşin olmadığı yerde de elektirik enerjisiyle çalışabilecek. A sınıfı dolaplar da dahil olmak üzere bütün dolaplarda emsallerine göre yüzde 75 elektirik tasarrufu sağlıyoruz. Eksi 24 dereceye kadar soğutma özelliği var. Şu an da bir satış fiyatı belirlemedik. Ama seri üretime geçebilirsek piyasanın eş değerinde satış yapacağız" dedi.
SERİ ÜRETİME GEÇMEK İSTİYORUZ
Vatandaşın en çok enerji maliyetlerinin yüksek olmasından şikayet ettiğini ve bunun için de bu sistemi geliştirdiklerini belirten Muammer Ceran şunları söyledi:
"Elimizde şu anda prototip olarak yapmış olduğumuz sanayi ve ev tipi 5 çeşit dolabımız var. Eğer devletimiz hazineden para aktarıp fabrika kurabilirsek ve günlük kapasitemizi 6 bin civarına çıkaracak pozisyonumuz olursa, ülkemize çok büyük bir katkımızın olacağını tahmin ediyorum. Destek alırsak 2 ay gibi kısa bir süre içerisinde seri üretime geçebiliriz. Bütün soğutma sistemlerine uygulanabilen bu sistemle yüzde 77 net tasarruf sağlandığını Selçuk Üniversitesi ve KOSGEB aracığıyla yapılan deneyler sonucunda ortaya çıkardık. Bu sistemin ülke genelindeki bütün dolaplara uygulandığı zaman 22 Hirfanlı Barajı’nın ürettiği enerji tasarrufu sağlayabileceğimizin hesabını da Ortadoğu Teknik Üniversitesi ve Selçuk Üniversitesi yaptı."
DESTEK İSTİYORUZ
Güneş enerjisi ve 12 volt elektrik enerjisi ile çalışan buzdolabını piyasaya sürebilmek için 3 yıldır mücadele verdiklerini anlatan Muammer Ceran, "Sistemin ulusal patentini ve markasını aldık. Patent için TÜBİTAK’tan yaklaşık 3 bin TL civarında, KOSGEB’den de şu ana kadar Ar-Ge İş Geliştirme Desteği olarak yaklaşık 37 bin TL aldık. KOSGEB’in desteği daha devam edecek ama bunlar, bir fabrika kurup, seri üretime geçmek için yeterli değil. " dedi.
TÜRKİYE’DE ÜRETMEK İSTİYORUZ
Yeni sistem buzdolabını Türkiye’de üretmek istediklerini ifade eden Muammer Ceran, "Büyük firmalardan teklifler aldım. Görüştüklerimiz oldu. Ama biz önce kendi markamızla piyasaya girip ismimizi duyurduktan sonra bu firmalarada vermeyi düşünüyoruz. 2008 yılından beri patentini almak için uğraşıyorduk ve 2010 yılının Ağustos ayında patentimizi aldık. İlk etapta ben bunu dışarıya bağlı olmadan sadece Türk malı olarak ortaya çıkarmayı düşünüyorum. Ayrıca yurt dışından birkaç ülke ile görüşmelerimiz oldu. Nijerya’dan gelip bizimle görüştüler. Fabrikamızı, alt yapımızı, ham maddemizi vermek şartıyla bizi ülkelerine davet ettiler. Ama biz önce kendi ülkemizi düşündüğümüz için dışarıya şu an da çıkmayı düşünmüyoruz" diye konuştu.
16/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036720&CategoryID=79
HES'lerde devir süreci başladı
Özelleştirme işlemleri geçen yıl Mayıs ayında gerçekleştirilen 52 adet akarsu santralinde, devir süreci başladı.
Bu kapsamda, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı ve Sızır (Grup 10) hidroelektrik santralinin devri, pazartesi günü yapılacak. Söz konusu santralin nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi, 69 milyon 700 bin dolarla Kayseri ve Civarı T.A.Ş vermişti.
10. Grupta yer alan Bünyan Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 1,36 megavat, yıllık üretimi 4 milyon kilovatsaat, Çamardı Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 0,0688 megavat, yıllık üretimi 600 bin kilovatsaat, Pınarbaşı Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 0,0992 megavat ve yıllık üretimi 700 bin kilovaatsaat, Sızır Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 6,78 megavat, yıllık üretimi 50 milyon kilovatsaat düzeyinde bulunuyor. 10. grupta yer alan santrallerin toplam yıllık üretimi ise 55 milyon 300 bin kilovatsaat.
Bünyan Hidroelektrik Santralinin nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi veren Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş Genel Müdürü Şadi Büyüktekeci de söz konusu santralde ilk aşamada, kapasite artırımı için 4 milyon dolarlık yatırım öngördüklerini bildirmişti.
GRUP 14 DEVREDİLDİBu arada, Bayburt, Çemişgezek ve Girlevik (Grup 14) hidroelektrik santralinin devrinin de geçen hafta gerçekleştiği öğrenildi. Grup 14'ün nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi, 29 milyon 50 bin dolar ile Boydak Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş vermişti.
HESLERE YATIRIMCI İLGİSİ YOĞUN OLDU
Öte yandan, Elektrik Üretim A.Ş'ye (EÜAŞ) ait hidroelektrik santrallerinin (HES) özelleştirme maratonu, yoğun yatırımcı ilgisiyle tamamlanmıştı.
HES ihaleleri, gerek teklif sayıları gerekse, nihai pazarlık görüşmelerinde gerçekleşen tur sayılarında rekora ulaşılan ihaleler olmuştu. Söz konusu HES ihalelerine toplam 613 teklif gelmiş, açık artırma tur sayısında da 283 tura ulaşılmıştı. HES ihalelerinde, yaklaşık 433 milyon dolarlık gelir elde edilmişti. (AA)
14/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036526&CategoryID=80
Bu kapsamda, Bünyan, Çamardı, Pınarbaşı ve Sızır (Grup 10) hidroelektrik santralinin devri, pazartesi günü yapılacak. Söz konusu santralin nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi, 69 milyon 700 bin dolarla Kayseri ve Civarı T.A.Ş vermişti.
10. Grupta yer alan Bünyan Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 1,36 megavat, yıllık üretimi 4 milyon kilovatsaat, Çamardı Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 0,0688 megavat, yıllık üretimi 600 bin kilovatsaat, Pınarbaşı Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 0,0992 megavat ve yıllık üretimi 700 bin kilovaatsaat, Sızır Hidroelektrik Santralinin kurulu gücü 6,78 megavat, yıllık üretimi 50 milyon kilovatsaat düzeyinde bulunuyor. 10. grupta yer alan santrallerin toplam yıllık üretimi ise 55 milyon 300 bin kilovatsaat.
Bünyan Hidroelektrik Santralinin nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi veren Kayseri ve Civarı Elektrik T.A.Ş Genel Müdürü Şadi Büyüktekeci de söz konusu santralde ilk aşamada, kapasite artırımı için 4 milyon dolarlık yatırım öngördüklerini bildirmişti.
GRUP 14 DEVREDİLDİBu arada, Bayburt, Çemişgezek ve Girlevik (Grup 14) hidroelektrik santralinin devrinin de geçen hafta gerçekleştiği öğrenildi. Grup 14'ün nihai pazarlık görüşmesinde en yüksek teklifi, 29 milyon 50 bin dolar ile Boydak Enerji Üretim ve Ticaret A.Ş vermişti.
HESLERE YATIRIMCI İLGİSİ YOĞUN OLDU
Öte yandan, Elektrik Üretim A.Ş'ye (EÜAŞ) ait hidroelektrik santrallerinin (HES) özelleştirme maratonu, yoğun yatırımcı ilgisiyle tamamlanmıştı.
HES ihaleleri, gerek teklif sayıları gerekse, nihai pazarlık görüşmelerinde gerçekleşen tur sayılarında rekora ulaşılan ihaleler olmuştu. Söz konusu HES ihalelerine toplam 613 teklif gelmiş, açık artırma tur sayısında da 283 tura ulaşılmıştı. HES ihalelerinde, yaklaşık 433 milyon dolarlık gelir elde edilmişti. (AA)
14/01/2011
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?a&ArticleID=1036526&CategoryID=80
İran: İstanbul Toplantısı Batı'nın Son Şansı
İran yönetimi, İstanbul'da 21-22 Ocak tarihlerinde gerçekleşmesi planlanan nükleer görüşmelerin, "Batı için son şans olduğunu" bildirdi. İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'ndaki (UAEK) temsilcisi Ali Asgar Sultaniye, İran medikal araştırma reaktörü için yakıt üretmeyi başardığında eğer Türkiye'deki görüşmeler başarısız olursa bir daha masaya dönmeyeceği tehdidinde bulundu. Sultaniye, yakıt üretimini de bu yıl içerisinde başarmayı umduklarını belirtti.
Ali Asgar Sultaniye, IRNA ajansında yer alan açıklamasında İstanbul zirvesi için "Son şans olabilir. Çünkü İran tarafından üretilen yakıt çubukları Tarhan Araştırma Merkezi'ne yerleştirilmesiyle parlamento muhtemelen hükümetin masaya oturmasına veya uranyumunu yurt dışına göndermesine izin vermeyecektir. İstanbul buluşması görüşmelere dönmeleri için Batı'nın son şansı olabilir." dedi.
P5 + 1 grubu olarak bilinen BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi ülkesi ile Almanya'nın temsilcileri ile İran, Cenevre'den sonra 21-22 Ocak tarihlerinde İstanbul'da bir araya gelecek. P5 + 1 1, İran'ın nükleer silah üretmediğini dair güvence istiyor.
İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi de Cumartesi günü yaptığı açıklamada İran'ın bu yıl içerisinde kendi yakıtını üretmeyi başarabileceğini ve enerji takas anlaşmasının anlamını yitireceğini söylemişti.
WEDNESDAY, 12 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44845-iran-istanbul-toplants-batnn-son-ans
Ali Asgar Sultaniye, IRNA ajansında yer alan açıklamasında İstanbul zirvesi için "Son şans olabilir. Çünkü İran tarafından üretilen yakıt çubukları Tarhan Araştırma Merkezi'ne yerleştirilmesiyle parlamento muhtemelen hükümetin masaya oturmasına veya uranyumunu yurt dışına göndermesine izin vermeyecektir. İstanbul buluşması görüşmelere dönmeleri için Batı'nın son şansı olabilir." dedi.
P5 + 1 grubu olarak bilinen BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi ülkesi ile Almanya'nın temsilcileri ile İran, Cenevre'den sonra 21-22 Ocak tarihlerinde İstanbul'da bir araya gelecek. P5 + 1 1, İran'ın nükleer silah üretmediğini dair güvence istiyor.
İran Dışişleri Bakanı Ali Ekber Salihi de Cumartesi günü yaptığı açıklamada İran'ın bu yıl içerisinde kendi yakıtını üretmeyi başarabileceğini ve enerji takas anlaşmasının anlamını yitireceğini söylemişti.
WEDNESDAY, 12 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44845-iran-istanbul-toplants-batnn-son-ans
Rusya, İran'ın Nükleer Tesisleri Ziyaret Davetine Olumlu Bakıyor
Rusya'nın, İran'ın 15-16 Ocak'ta nükleer tesisi ve Arak Ağır Su Kompleksi'ni ziyaret etmeleri yönündeki davetine olumlu yaklaştığı ancak davetle ilgili bazı sorularının olduğu bildirildi.
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Moskova'da gazetecilerin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, "Bu daveti ilgiyle karşıladık. Davetin, İran tarafının önemli konularda diyalog başlatmaya hazır olduğunu gösterdiğine inanıyoruz" dedi.
Ryabkov, bu konuda bazı sorularının bulunduğunu belirterek, "Tüm bu sorular hem bizim tarafımızda hem de İranlı partnerlerimizle değerlendirilmekte" diye konuştu.
Rusya'nın, nükleer tesisleri ziyaret önerisini, İran'ın nükleer programıyla ilgili uluslararası endişeleri giderecek anlaşmaların sağlanması halinde kabul edeceklerini ifade eden Ryabkov, "Şu anda tüm bunlar üzerinde çalışılıyor ve alınmış herhangi bir karar yok" dedi.
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44761-rusya-irann-nukleer-tesisleri-ziyaret-davetine-olumlu-bakyor
Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov, Moskova'da gazetecilerin sorusu üzerine yaptığı açıklamada, "Bu daveti ilgiyle karşıladık. Davetin, İran tarafının önemli konularda diyalog başlatmaya hazır olduğunu gösterdiğine inanıyoruz" dedi.
Ryabkov, bu konuda bazı sorularının bulunduğunu belirterek, "Tüm bu sorular hem bizim tarafımızda hem de İranlı partnerlerimizle değerlendirilmekte" diye konuştu.
Rusya'nın, nükleer tesisleri ziyaret önerisini, İran'ın nükleer programıyla ilgili uluslararası endişeleri giderecek anlaşmaların sağlanması halinde kabul edeceklerini ifade eden Ryabkov, "Şu anda tüm bunlar üzerinde çalışılıyor ve alınmış herhangi bir karar yok" dedi.
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44761-rusya-irann-nukleer-tesisleri-ziyaret-davetine-olumlu-bakyor
Rusya ve ABD Arasındaki Sivil Nükleer Anlaşma Yürürlüğe Girdi
Rusya ve ABD arasında uzun süredir askıda olan sivil nükleer alandaki işbirliği anlaşmasının yürürlüğe girdiği bildirildi.
Rus haber ajansları, sivil nükleer alanda işbirliğini öngören 123 numaralı anlaşmanın, bugün Moskova'da düzenlenen törenle Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ve ABD'nin Moskova Büyükelçisi John Berlye arasındaki diplomatik nota teatisiyle yürürlüğe girdiğini duyurdular. Anlaşma sayesinde Rus ve Amerikan şirketleri ortak enerji şirketleri kurabileceği gibi, Rus şirketleri de ABD'de üretilen nükleer yakıtı yeniden işleme hakkına sahip olacak.
Söz konusu anlaşma 2008 yılında imzalanmasına rağmen Rusya'nın Gürcistan ile savaşı yüzünden askıya alınmış, ancak ABD Başkanı Barack Obama'nın Moskova ile ilişkileri "sıfırdan başlatma" politikası sayesinde yeniden gündeme gelmişti.
Rusya ve ABD arasındaki yakın sivil nükleer işbirliği çerçeve anlaşması sivil nükleer araştırma, üretim ve ticaretini öngörüyor. Anlaşma, yasaklanmamış teknoloji ve malzemenin yanı sıra nükleer araştırma santralleri ile ile nükleer enerji santrallerinin reaktörlerini ve ekipmanlarının üretimini de kapsıyor.
Amerikalı yetkililer, iki ülke arasındaki işbirliğinin nükleer silahların yayılmasını önleyeceği gibi, başka ülkelerdeki santral inşasında silah yapımında kullanılabilecek malzemelerin yanlış ellere geçmesi riskini azaltacağını belirtiyorlar.
AA
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44751-rusya-ve-abd-arasndaki-sivil-nukleer-anlama-yururlue-girdi
Rus haber ajansları, sivil nükleer alanda işbirliğini öngören 123 numaralı anlaşmanın, bugün Moskova'da düzenlenen törenle Rusya Dışişleri Bakan Yardımcısı Sergey Ryabkov ve ABD'nin Moskova Büyükelçisi John Berlye arasındaki diplomatik nota teatisiyle yürürlüğe girdiğini duyurdular. Anlaşma sayesinde Rus ve Amerikan şirketleri ortak enerji şirketleri kurabileceği gibi, Rus şirketleri de ABD'de üretilen nükleer yakıtı yeniden işleme hakkına sahip olacak.
Söz konusu anlaşma 2008 yılında imzalanmasına rağmen Rusya'nın Gürcistan ile savaşı yüzünden askıya alınmış, ancak ABD Başkanı Barack Obama'nın Moskova ile ilişkileri "sıfırdan başlatma" politikası sayesinde yeniden gündeme gelmişti.
Rusya ve ABD arasındaki yakın sivil nükleer işbirliği çerçeve anlaşması sivil nükleer araştırma, üretim ve ticaretini öngörüyor. Anlaşma, yasaklanmamış teknoloji ve malzemenin yanı sıra nükleer araştırma santralleri ile ile nükleer enerji santrallerinin reaktörlerini ve ekipmanlarının üretimini de kapsıyor.
Amerikalı yetkililer, iki ülke arasındaki işbirliğinin nükleer silahların yayılmasını önleyeceği gibi, başka ülkelerdeki santral inşasında silah yapımında kullanılabilecek malzemelerin yanlış ellere geçmesi riskini azaltacağını belirtiyorlar.
AA
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44751-rusya-ve-abd-arasndaki-sivil-nukleer-anlama-yururlue-girdi
Gates: Kuzey Kore, ABD İçin Doğrudan Tehdit Haline Geldi
ABD Savunma Bakanı Robert Gates, "Kuzey Kore'nin ülkesi için doğrudan tehdit haline geldiğini" belirtti.
Gates, Kuzey Kore'nin 5 yıl içinde kıtalararası balistik füze geliştirebileceğini ileri sürdü. Gates, Kuzey Kore'nin füze yığınağı yaptığını sanmadığını, sınırlı kapasiteleri olduğunu ifade etti.
ABD Başkanı Barack Obama'nın Çin lideri Hu Cintao'ya gelecek hafta başlayacak ABD ziyaretinde, Pekin yönetiminin Kuzey Kore üzerindeki etkisini kullanması için baskı yapması bekleniyor.
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44750-gates-kuzey-kore-abd-icin-dorudan-tehdit-haline-geldi
Gates, Kuzey Kore'nin 5 yıl içinde kıtalararası balistik füze geliştirebileceğini ileri sürdü. Gates, Kuzey Kore'nin füze yığınağı yaptığını sanmadığını, sınırlı kapasiteleri olduğunu ifade etti.
ABD Başkanı Barack Obama'nın Çin lideri Hu Cintao'ya gelecek hafta başlayacak ABD ziyaretinde, Pekin yönetiminin Kuzey Kore üzerindeki etkisini kullanması için baskı yapması bekleniyor.
TUESDAY, 11 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/44750-gates-kuzey-kore-abd-icin-dorudan-tehdit-haline-geldi
Kuzey Kore, Güney'e Diyalog Önerisinde Bulundu
Kuzey Kore, Güney Kore'ye resmi bir bildirimle diyalog önerisinde bulundu.Kuzey'in resmi KCNA ajansı, geçen ay Güney'i nükleer silahlarıyla tehdit etmesinin ardından Kuzey'in bazı uzlaşma jestleri yaptığını, bunlardan sonuncusunun da görüşme çağrısında bulunulması olduğunu duyurdu. İki Kore arasındaki gerginlik, geçen yıl bir Kore donanma gemisinin batırılması ve iki ülkenin deniz sınırında karşılıklı topçu ateşi açılmasıyla daha da artmıştı.
Güney Kore ise öneride yeni bir unsur olmadığını, görüşmeler yapılmadan önce Kuzey'in geçen yıl düzenlediği iki saldırının sorumluluğunu alması gerektiğini bildirdi.
Kuzey'in önerisine karşılık, Pyongyang'la ilişkilerden sorumlu Kore Birleşme Bakanlığı, Pyongyang'ın önerisinin tek amacının, mali destek ve yardım almak olduğunu bildirerek, bunu tipik taktik olarak nitelendirdi.
Kuzey Kore'nin önerisinin, 27 Ocakta çalışma toplantıları yapılmasını, sınırın kuzey bölümünde ortak idare edilen sanayi bölgesinde irtibat bürosunun açılması ve Kızılhaç vasıtasıyla iletişimin yeniden kurulmasını kapsadığı kaydedildi.
AA
MONDAY, 10 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/44688-kuzey-kore-guneye-diyalog-onerisinde-bulundu
Güney Kore ise öneride yeni bir unsur olmadığını, görüşmeler yapılmadan önce Kuzey'in geçen yıl düzenlediği iki saldırının sorumluluğunu alması gerektiğini bildirdi.
Kuzey'in önerisine karşılık, Pyongyang'la ilişkilerden sorumlu Kore Birleşme Bakanlığı, Pyongyang'ın önerisinin tek amacının, mali destek ve yardım almak olduğunu bildirerek, bunu tipik taktik olarak nitelendirdi.
Kuzey Kore'nin önerisinin, 27 Ocakta çalışma toplantıları yapılmasını, sınırın kuzey bölümünde ortak idare edilen sanayi bölgesinde irtibat bürosunun açılması ve Kızılhaç vasıtasıyla iletişimin yeniden kurulmasını kapsadığı kaydedildi.
AA
MONDAY, 10 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/other-news/4-other-news/44688-kuzey-kore-guneye-diyalog-onerisinde-bulundu
Erdoğan: İran'ın Nükleer Meselesinin Çözümü İçin Hiçbir Çabayı Esirgemeyeceğiz
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İran'ın nükleer programı nedeniyle dünya güçleriyle arasındaki meselesinin çözülmesi için hiçbir çabayı esirgemeyeceklerini söyledi.
Kuvyet'in El Kabas gazetesine konuşan Erdoğan, İstanbul'da 21 Ocak'ta yapılacak nükleer müzakerelerle ilgili bir soruya da cevap verdi. Her ülkenin barışçı amaçlarla nükleer teknoloji geliştirme hakkı olduğuna vurgu yapan Erdoğan, meselenin halli için üzerlerine düşeni yapacaklarını dile getirdi.
21 Ocak'taki görüşmelere ev sahipliği yapacak Türkiye, müzakerelere katılmıyor. Fakat tarafların istemesi durumunda buna hazır olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin bölgedeki yeni rolü hakkında da bilgi veren Erdoğan, krizleri önlemeyi ve patlak vermesi halinde çözmeyi hedeflediklerini ifade etti.
Cihan
MONDAY, 10 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44653-erdoan-irann-nukleer-meselesinin-cozumu-icin-hicbir-cabay-esirgemeyeceiz
Kuvyet'in El Kabas gazetesine konuşan Erdoğan, İstanbul'da 21 Ocak'ta yapılacak nükleer müzakerelerle ilgili bir soruya da cevap verdi. Her ülkenin barışçı amaçlarla nükleer teknoloji geliştirme hakkı olduğuna vurgu yapan Erdoğan, meselenin halli için üzerlerine düşeni yapacaklarını dile getirdi.
21 Ocak'taki görüşmelere ev sahipliği yapacak Türkiye, müzakerelere katılmıyor. Fakat tarafların istemesi durumunda buna hazır olduğunu vurguluyor. Türkiye'nin bölgedeki yeni rolü hakkında da bilgi veren Erdoğan, krizleri önlemeyi ve patlak vermesi halinde çözmeyi hedeflediklerini ifade etti.
Cihan
MONDAY, 10 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44653-erdoan-irann-nukleer-meselesinin-cozumu-icin-hicbir-cabay-esirgemeyeceiz
Petrol fiyatlarına darbe Alaska'dan geldi
Alaska’daki Trans Alaska Boru Hattı’nda yaşanan sızıntının ardından, bölgenin en büyük petrol üreticilerinden İngiliz enerji devi BP ve diğer şirketler, üretimlerini durdurmak zorunda kaldı. Bu gelişmenin petrol fiyatlarını 100 doların üzerine çekmesinden endişe ediliyor.
Analistler, yaklaşık 1,300 km uzunluğunda olan boru hattının kapatılmasının ardından, üretimin kısa zaman içinde başlamaması durumunda, petrol fiyatlarının yükselebileceğine dikkat çekti. Alaska bölgesi, ABD’nin ülke içindeki petrol üretiminin önemli bir bölümünün gerçekleştirildiği yer olarak biliniyor.
Bazı analistler, üretimin durmasının şu anda varili 90 dolar olan petrol fiyatlarının, 100 doların üzerine çıkabileceğini belirtti.
Boru hattını işleten Alyeska Pipeline Service, sızıntının çevreye ve vahşi yaşama görünür bir zarar vermediğini açıkladı. Şirket aynı zamanda, sızıntının Pazar gecesi itibariyle durdurulduğunu açıkladı. Toplamda 10 varil kadar petrol sızdığı ve bunun büyük bir kısmının da temizlendiğini belirtildi.
BP İÇİN YENİ DARBE
BP sözcüsü Steve Rinehart ise, boru hattındaki üretimin durmasının şirket için oldukça önemli bir gelişme olduğunu ifade etti.
Rinehart, BP ve ConocoPhilips gibi bölgedeki diğer üreticilerin, elektrik kesintileri ya da Valdez limanındaki tankerlere petrol yükleme sürecini etkileyen sert rüzgarlardan dolayı, zaman zaman üretimi durdurmak zorunda kaldıklarını ancak son olayın kış mevsiminin ortasında, mevcut iklimsel sıkıntılarla birlikte, üretimlerine büyük darbe vuracağını söyledi.
BP, bu olayın şirketin ilk çeyrek rakamlarına etkisini konuşmak için erken olduğunu da söyledi.
Alaska’nın North Slope bölgesinde günlük toplam üretim, 630 bin varil ve ABD’nin ülke içindeki petrol üretiminin yüzde 9’una denk geliyor.
BP, Conoco, Exxon Mobil, Chevron ve Koch Industries’in ortaklaşa sahip olduğu Alyeska, boru hattının yeniden faaliyete geçmesinin ne kadar süreceğini tahmin edemediklerini ifade etti.
Trans Alaska Boru Hattı, Alaska’nın kuzeyinden, Kuzey Amerika’nın en kuzeyindeki buzsuz liman Valdez’e petrol taşıyor.
Alaska’da boru hattının kış mevsiminin en sert yaşandığı zamanlarda devre dışı kalmasının, üretimin yeniden başlatma çabalarına sekte vurabileceğine dikkat çekiliyor.
110 DOLAR UYARISI
ABD’de cephesinde gelişmelerden bağımsız olarak, Kuveyt Yüksek Petrol Konseyi üyelerinden Imad El Atiki, piyasada petrol fiyatlarına yönelik devam eden spekülasyonların, emtianın fiyatının varil başı 110 dolar seviyesine yükselebileceğini ve OPEC’e üretimi artırma baskısı yapabileceğini söyledi.
Kuveyt’in petrol konusundaki en yetkili kurumlarından birinin üyesi olan El Atiki, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Talepte hafif bir artış göreceğiz ve analistlere göre petrol fiyatlarında yukarı yönlü bir baskı yaratacak” dedi.
El Atiki ek olarak, “Fiyatlardaki yükseliş de petrol üreten ülkeler üzerinde, piyasaları sakinleştirmek adına üretimlerini artırma baskısı yaratacak. Özellikle de fiyatlar 110 dolar seviyesinin üzerine çıkarsa” diye konuştu.
*Bu yazı Wall Street Journal’da “Alaska Pipeline Closes” başlığıyla yayımlanan haberden derlenmiştir.
WSJ
10 OCAK 2011 PAZARTESİhttp://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16724976.asp?gid=303
Analistler, yaklaşık 1,300 km uzunluğunda olan boru hattının kapatılmasının ardından, üretimin kısa zaman içinde başlamaması durumunda, petrol fiyatlarının yükselebileceğine dikkat çekti. Alaska bölgesi, ABD’nin ülke içindeki petrol üretiminin önemli bir bölümünün gerçekleştirildiği yer olarak biliniyor.
Bazı analistler, üretimin durmasının şu anda varili 90 dolar olan petrol fiyatlarının, 100 doların üzerine çıkabileceğini belirtti.
Boru hattını işleten Alyeska Pipeline Service, sızıntının çevreye ve vahşi yaşama görünür bir zarar vermediğini açıkladı. Şirket aynı zamanda, sızıntının Pazar gecesi itibariyle durdurulduğunu açıkladı. Toplamda 10 varil kadar petrol sızdığı ve bunun büyük bir kısmının da temizlendiğini belirtildi.
BP İÇİN YENİ DARBE
BP sözcüsü Steve Rinehart ise, boru hattındaki üretimin durmasının şirket için oldukça önemli bir gelişme olduğunu ifade etti.
Rinehart, BP ve ConocoPhilips gibi bölgedeki diğer üreticilerin, elektrik kesintileri ya da Valdez limanındaki tankerlere petrol yükleme sürecini etkileyen sert rüzgarlardan dolayı, zaman zaman üretimi durdurmak zorunda kaldıklarını ancak son olayın kış mevsiminin ortasında, mevcut iklimsel sıkıntılarla birlikte, üretimlerine büyük darbe vuracağını söyledi.
BP, bu olayın şirketin ilk çeyrek rakamlarına etkisini konuşmak için erken olduğunu da söyledi.
Alaska’nın North Slope bölgesinde günlük toplam üretim, 630 bin varil ve ABD’nin ülke içindeki petrol üretiminin yüzde 9’una denk geliyor.
BP, Conoco, Exxon Mobil, Chevron ve Koch Industries’in ortaklaşa sahip olduğu Alyeska, boru hattının yeniden faaliyete geçmesinin ne kadar süreceğini tahmin edemediklerini ifade etti.
Trans Alaska Boru Hattı, Alaska’nın kuzeyinden, Kuzey Amerika’nın en kuzeyindeki buzsuz liman Valdez’e petrol taşıyor.
Alaska’da boru hattının kış mevsiminin en sert yaşandığı zamanlarda devre dışı kalmasının, üretimin yeniden başlatma çabalarına sekte vurabileceğine dikkat çekiliyor.
110 DOLAR UYARISI
ABD’de cephesinde gelişmelerden bağımsız olarak, Kuveyt Yüksek Petrol Konseyi üyelerinden Imad El Atiki, piyasada petrol fiyatlarına yönelik devam eden spekülasyonların, emtianın fiyatının varil başı 110 dolar seviyesine yükselebileceğini ve OPEC’e üretimi artırma baskısı yapabileceğini söyledi.
Kuveyt’in petrol konusundaki en yetkili kurumlarından birinin üyesi olan El Atiki, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Talepte hafif bir artış göreceğiz ve analistlere göre petrol fiyatlarında yukarı yönlü bir baskı yaratacak” dedi.
El Atiki ek olarak, “Fiyatlardaki yükseliş de petrol üreten ülkeler üzerinde, piyasaları sakinleştirmek adına üretimlerini artırma baskısı yaratacak. Özellikle de fiyatlar 110 dolar seviyesinin üzerine çıkarsa” diye konuştu.
*Bu yazı Wall Street Journal’da “Alaska Pipeline Closes” başlığıyla yayımlanan haberden derlenmiştir.
WSJ
10 OCAK 2011 PAZARTESİhttp://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16724976.asp?gid=303
''Petrol Fiyatları 'Tehlikeli Bölge'ye Girdi''
Uluslararası Enerji Kurumu baş ekonomisti Fatih Birol, geçen hafta son iki yılın en yüksek değerine yükselen petrol fiyatlarının ekonomik toparlanmayı tehdit ettiği uyarısında bulundu.
Uluslararası Enerji Kurumu, geçen yıl belli başlı gelişmiş ülkelerin petrol faturasının 200 milyar dolar arttığını söyledi.
OECD üyesi 34 sanayileşmiş ülkenin petrol ithalatlarının faturası 2010 yılında 790 milyar dolara çıktı.
Kurum ayrıca, fiyatlarda geçen hafta, son iki yılın en yüksek düzeyine ulaşıldığına dikkat çekti.
Uluslararası Enerji Kurumu'nun baş ekonomisti Fatih Birol, Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada, yükselen petrol fiyatlarının, ekonomik toparlanma içindeki sanayileşmiş ülkeleri tehdit ettiğini söylerken, "Petrol fiyatları küresel ekonomi açısından tehlikeli bir bölgeye giriyor." dedi.
"Bunun petrol tüketen ve üreten ülkeler açısından ciddi bir uyarı olduğunu" kaydeden Birol, yükselen fiyatların, petrol ihraç eden ülkeler için de, düşen talebe bağlı olarak olumsuz etki yaratacağını bildirdi.
Uluslararası Enerji Kurumu'nun baş ekonomisti Birol, işte bu nedenle petrol üreticilerinin üretimi artırmasının ve yüksek fiyatların küresel ekonomi açısından pek de iyi olmadığını anladıklarını göstermelerinin fena olmayacağını söyledi.
Petrol fiyatları, 2010'un son günlerinde, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerinin üretimi artırma niyetleri olmadığını açıklaması üzerine, son 26 ayın en yüksek seviyesine yükselmişti.
Asya borsalarında petrolün varil fiyatı 91.78 dolara tırmanmıştı.
BBC
SUNDAY, 09 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/44611-petrol-fiyatlar-tehlikeli-bolgeye-girdi
Uluslararası Enerji Kurumu, geçen yıl belli başlı gelişmiş ülkelerin petrol faturasının 200 milyar dolar arttığını söyledi.
OECD üyesi 34 sanayileşmiş ülkenin petrol ithalatlarının faturası 2010 yılında 790 milyar dolara çıktı.
Kurum ayrıca, fiyatlarda geçen hafta, son iki yılın en yüksek düzeyine ulaşıldığına dikkat çekti.
Uluslararası Enerji Kurumu'nun baş ekonomisti Fatih Birol, Financial Times gazetesine yaptığı açıklamada, yükselen petrol fiyatlarının, ekonomik toparlanma içindeki sanayileşmiş ülkeleri tehdit ettiğini söylerken, "Petrol fiyatları küresel ekonomi açısından tehlikeli bir bölgeye giriyor." dedi.
"Bunun petrol tüketen ve üreten ülkeler açısından ciddi bir uyarı olduğunu" kaydeden Birol, yükselen fiyatların, petrol ihraç eden ülkeler için de, düşen talebe bağlı olarak olumsuz etki yaratacağını bildirdi.
Uluslararası Enerji Kurumu'nun baş ekonomisti Birol, işte bu nedenle petrol üreticilerinin üretimi artırmasının ve yüksek fiyatların küresel ekonomi açısından pek de iyi olmadığını anladıklarını göstermelerinin fena olmayacağını söyledi.
Petrol fiyatları, 2010'un son günlerinde, Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) üyelerinin üretimi artırma niyetleri olmadığını açıklaması üzerine, son 26 ayın en yüksek seviyesine yükselmişti.
Asya borsalarında petrolün varil fiyatı 91.78 dolara tırmanmıştı.
BBC
SUNDAY, 09 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/44611-petrol-fiyatlar-tehlikeli-bolgeye-girdi
Putin: Nabucco'nun Başarı Şansı Az
Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Türkiye’nin de ortak olduğu ve Batılı ülkelerin Rus doğalgazına bağımlılığı azaltmak için bir umut olarak gördüğü Nabucco Gaz Hattı Projesi'nin Mavi Akım projesi ile kıyaslandığında başarı sansının olmadığını söyledi.
Putin'in bu açıklamaları İran’da İngilizce yayınlanan “Tehran Times” gazetesi'nde yayınlandı.
Nabucco'nun esas probleminin nakledilecek gazın hacmi ve bu boru hattının doldurulması ile kaynakların olmamasından ileri geldiğini iddia eden Putin, Rusya’nın bu hatla hiçbir şey nakletmeyeceğini söyledi.
PROJE BU YIL BAŞLAYACAK
Rusya Başbakanı bu projenin ancak çok büyük yatırımlarla gerçekleşebileceğini de ileri sürdü.
İlk hesaplamalara göre yaklaşık 7,9 milyar Euro'ya mal olması beklenen Nabucco Projesi, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerinden Avrupa'ya Türkiye üzerinden doğalgaz naklini amaçlıyor. Uzunluğu 3 bin 300 kilometre olan hattın yıllık potansiyeli 31 milyar metreküp olarak planlandı.
Proje ortakları olan Avusturya’nın MOL, Bulgaristan’ın Bulgargaz, Romanya’nın Transgaz, Türkiye’nin Botaş ve Almanya’nın RWE şirketlerinin her biri 16,67 paya sahip bulunuyor. Nabucco Projesi'ne bu yıl içinde başlanması bekleniyor.
SUNDAY, 09 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/44610-putin-nabucconun-baar-ans-az
Putin'in bu açıklamaları İran’da İngilizce yayınlanan “Tehran Times” gazetesi'nde yayınlandı.
Nabucco'nun esas probleminin nakledilecek gazın hacmi ve bu boru hattının doldurulması ile kaynakların olmamasından ileri geldiğini iddia eden Putin, Rusya’nın bu hatla hiçbir şey nakletmeyeceğini söyledi.
PROJE BU YIL BAŞLAYACAK
Rusya Başbakanı bu projenin ancak çok büyük yatırımlarla gerçekleşebileceğini de ileri sürdü.
İlk hesaplamalara göre yaklaşık 7,9 milyar Euro'ya mal olması beklenen Nabucco Projesi, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerinden Avrupa'ya Türkiye üzerinden doğalgaz naklini amaçlıyor. Uzunluğu 3 bin 300 kilometre olan hattın yıllık potansiyeli 31 milyar metreküp olarak planlandı.
Proje ortakları olan Avusturya’nın MOL, Bulgaristan’ın Bulgargaz, Romanya’nın Transgaz, Türkiye’nin Botaş ve Almanya’nın RWE şirketlerinin her biri 16,67 paya sahip bulunuyor. Nabucco Projesi'ne bu yıl içinde başlanması bekleniyor.
SUNDAY, 09 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/44610-putin-nabucconun-baar-ans-az
ABD: İstanbul'daki Nükleer Müzakereleri Sabırsızlıkla Bekliyoruz
ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Philip Crowley, İran ile BM Güvenlik Konseyi'nin 5 daimi üyesi ve Almanya (5+1) arasında İstanbul'da yapılacak müzakereleri "sabırsızlıkla beklediklerini" belirterek, "anlamlı bir müzakere sürecinin belirdiğini görmek istediklerini" söyledi.
Crowley, günlük basın toplantısında, AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın, bugün, müzakerelerin bir sonraki turunun bu ay içinde İstanbul'da yapılacağını doğruladığını not ettiklerini bildirerek, "Müzakerelerin bir sonraki turunu sabırsızlıkla bekliyoruz. Anlamlı bir müzakere sürecinin belirdiğini görmek istiyoruz" dedi.
AA
SATURDAY, 08 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44511-abd-istanbuldaki-nukleer-muzakereleri-sabrszlkla-bekliyoruzhttp://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44511-abd-istanbuldaki-nukleer-muzakereleri-sabrszlkla-bekliyoruz
Crowley, günlük basın toplantısında, AB Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton'ın, bugün, müzakerelerin bir sonraki turunun bu ay içinde İstanbul'da yapılacağını doğruladığını not ettiklerini bildirerek, "Müzakerelerin bir sonraki turunu sabırsızlıkla bekliyoruz. Anlamlı bir müzakere sürecinin belirdiğini görmek istiyoruz" dedi.
AA
SATURDAY, 08 JANUARY 2011
http://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44511-abd-istanbuldaki-nukleer-muzakereleri-sabrszlkla-bekliyoruzhttp://www.turkishny.com/hot-news1/50-hot-news/44511-abd-istanbuldaki-nukleer-muzakereleri-sabrszlkla-bekliyoruz
Ortadoğu'dan 169 milyar dolar yatırım
Kredi piyasalarındaki rahatlamanın ardından Ortadoğu'daki yeni enerji üretim projelerinin bu yıl tekrar hız kazanmaya başlayacağı ve enerjiye olan talebin de artmaya devam edeceği bildirildi. Danışmanlık firması Frost & Sullivan tarafından yayınlanan rapora göre, önümüzdeki 10 yıl içerisinde enerji talebi iki katına çıkarken bölgedeki enerji üretiminde de radikal değişiklikler yaşanacak.
Raporda, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Irak başta olmak üzere bölgede önümüzdeki 10 yıl içinde enerji üretimine 100 milyar dolarlık yatırım ve enerji nakil ve dağıtımına 60 milyar dolarlık yatırım planlanıyor.
Uzmanlar, petrol fiyatlarının tekrar varil başına 80 doların üzerine çıkmasının ardından yenilenebilir enerji yatırımlarının da bu yıl içerisinde hız kazanmasını bekliyor. Birçok ülkenin enerji üretiminde geleneksel petrole olan bağımlılıklarını ve karbon salınımını azaltmayı hedeflediklerini ilan ettiği hatırlatıldı.
Frost & Sullivan ayrıca nükleer enerjiye olan rağbetin artacağını ve enerji üretim, nakil ve dağıtımında özel sektörün payının yükseleceğini kaydetti.
Bölge ülkelerinin enerji hatlarını birbirine bağlayacak 'Smart Grid'in henüz istenilen seviyede olmadığı fakat ilerideki yıllarda bağlantının Körfez ülkelerinin dışına da ulaşacağı ve bölgedeki diğer ülkeleri de kapsayacağı belirtildi.
http://www.enerjigundem.com
Raporda, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Mısır ve Irak başta olmak üzere bölgede önümüzdeki 10 yıl içinde enerji üretimine 100 milyar dolarlık yatırım ve enerji nakil ve dağıtımına 60 milyar dolarlık yatırım planlanıyor.
Uzmanlar, petrol fiyatlarının tekrar varil başına 80 doların üzerine çıkmasının ardından yenilenebilir enerji yatırımlarının da bu yıl içerisinde hız kazanmasını bekliyor. Birçok ülkenin enerji üretiminde geleneksel petrole olan bağımlılıklarını ve karbon salınımını azaltmayı hedeflediklerini ilan ettiği hatırlatıldı.
Frost & Sullivan ayrıca nükleer enerjiye olan rağbetin artacağını ve enerji üretim, nakil ve dağıtımında özel sektörün payının yükseleceğini kaydetti.
Bölge ülkelerinin enerji hatlarını birbirine bağlayacak 'Smart Grid'in henüz istenilen seviyede olmadığı fakat ilerideki yıllarda bağlantının Körfez ülkelerinin dışına da ulaşacağı ve bölgedeki diğer ülkeleri de kapsayacağı belirtildi.
http://www.enerjigundem.com
Gül, Yenilenebilir Enerji Kanunu'nu onayladı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, onayladığı 5 yasayı Resmi Gazete'de yayımlanmak üzere Başbakanlık'a gönderdi. Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezinden yapılan açıklamaya göre, Cumhurbaşkanı Gül'ün Anayasanın 89. maddesinin 1. fıkrası ile 104. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendi uyarınca yayımlanmak üzere Başbakanlık'a gönderdiği 5 yasa şöyle:
6089 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiye'de Bir Misyon İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6090 sayılı ''Türk-Arap İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6094 sayılı ''Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'',
6095 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6096 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun''
http://www.enerjigundem.com/yenilenebilir/732-gul-yenilenebilir-enerji-kanunu-nu-onayladi
6089 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Arap Devletleri Ligi Arasında Türkiye'de Bir Misyon İhdas Edilmesine İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6090 sayılı ''Türk-Arap İşbirliği Forumu Çerçeve Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6094 sayılı ''Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Elektrik Enerjisi Üretimi Amaçlı Kullanımına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'',
6095 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti ile Filipinler Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun'',
6096 sayılı ''Türkiye Cumhuriyeti ile Kanada Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun''
http://www.enerjigundem.com/yenilenebilir/732-gul-yenilenebilir-enerji-kanunu-nu-onayladi
İstanbullular Yeni Tramvay Modelini İnternetten Seçecek
Tasarım ve mühendisliği İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden İstanbul Ulaşım tarafından gerçekleştirilen ve Türkiye'de üretilen, 2 farklı modeldeki "İstanbul Tramvayı", İstanbulluların oylarıyla seçilecek. İstanbullular www.istanbultramvayiniseciyor.com internet sitesinden, A ve B Modeli olarak isimlendirilen her iki Tramvay aracına ait Teknik Bilgiler ve Görsellere ulaşarak oy verecek. 31 Ocak 2011 tarihine kadar sürecek oylamanın ardından en çok oy alan modelin üretimi yapılacak.
HAFİF METRODA DA KULLANILACAK
A ve B Modeli olarak iki farklı tasarımda üretilen tramvaylar İstanbulluların seçeceği endüstriyel tasarım konseptine göre seri olarak üretilecek. Tasarımlar İstanbul'un hem Raylı Sistem Hatlarında, hem de Yüksek Tabanlı olmaları sebebiyle Hafif Metro Hatlarında kullanılabilecek.
YERLİ TRAMVAY ÜRETİM ÇALIŞMALARI
Yerli tramvay fikrinin ilk olarak 1997 yılında ortaya çıktığını duyuran İstanbul Ulaşım'ın konuya ilişkin açıklamasında , yerli araç tasarlama ve üretme fikri çerçevesinde insan, bilgi ve teknoloji alt yapısı yatırımlarını artırarak çalışmalarını sürdürüldüğünü , bu süreç içerisinde üretilen prototip ve araçlar ile bu sahada çeşitli denemeler yapıldı belirtildi. İstanbul Ulaşım A.Ş'nin açıklamasında tamamen yeni ve farklı bir tasarıma sahip yeni nesil tramvay araçlarını üretmek ve seri üretime geçmek amacıyla yeni bir projenin başlatıldığı vurgulandı. Mühendislik ve endüstriyel tasarım çalışmalarıyla iki farklı dış görünüm konsept alternatifi sunulan araç belirlendiğinin vurgulandığı açıklamada, bu iki model arasında seçimi istanbulluların yapacağı belirtildi.
TEKNİK ÖZELLİKLER
İstanbul Ulaşım A.Ş'nin açıklamasında yeni nesil tramvay modeline ilişkin teknik bilgilere de yer verildi. Buna göre hangi model seçilirse seçilsin, tramvayın her vagonunda şu teknik özellikler bulunacak : CPU esaslı araç kontrol bilgisayarı, Çevre dostu elektrik tahrik sistemi, Düşük enerji tüketimi, Otomatik frenlemeye geçen güvenlik sistemi, GPRS LCD ekran yolcu bilgilendirme sistemi, CCTV sürücü kamera sistemi, Bağımsız yolcu ve sürücü kabin klimaları, Elektrik kontrollü kapılar, Dinamik süspansiyon sistemi , Endirek Aydınlatma, Sirkulasyonu kolaylaştıran yolcu kabin tasarımı, Özel engelli alanı, Kompozit kaplamalar, Ergonomik dashboard tasarımı, Darbe azaltıcı tampon tasarımı. Toplam 25 metre uzunluğunda olacak araçların genişliği 2650 mm, yüksekliği 3360 mm olacak. Oturan 40, ayakta da 245 yolcu olmak üzere toplam 285 yolcu kapasitesi olan araçlar, 80 km/h hız yapabilecek.
http://www.haberler.com/istanbullular-yeni-tramvay-modelini-internetten-2453344-haberi/ 03.01.2011
HAFİF METRODA DA KULLANILACAK
A ve B Modeli olarak iki farklı tasarımda üretilen tramvaylar İstanbulluların seçeceği endüstriyel tasarım konseptine göre seri olarak üretilecek. Tasarımlar İstanbul'un hem Raylı Sistem Hatlarında, hem de Yüksek Tabanlı olmaları sebebiyle Hafif Metro Hatlarında kullanılabilecek.
YERLİ TRAMVAY ÜRETİM ÇALIŞMALARI
Yerli tramvay fikrinin ilk olarak 1997 yılında ortaya çıktığını duyuran İstanbul Ulaşım'ın konuya ilişkin açıklamasında , yerli araç tasarlama ve üretme fikri çerçevesinde insan, bilgi ve teknoloji alt yapısı yatırımlarını artırarak çalışmalarını sürdürüldüğünü , bu süreç içerisinde üretilen prototip ve araçlar ile bu sahada çeşitli denemeler yapıldı belirtildi. İstanbul Ulaşım A.Ş'nin açıklamasında tamamen yeni ve farklı bir tasarıma sahip yeni nesil tramvay araçlarını üretmek ve seri üretime geçmek amacıyla yeni bir projenin başlatıldığı vurgulandı. Mühendislik ve endüstriyel tasarım çalışmalarıyla iki farklı dış görünüm konsept alternatifi sunulan araç belirlendiğinin vurgulandığı açıklamada, bu iki model arasında seçimi istanbulluların yapacağı belirtildi.
TEKNİK ÖZELLİKLER
İstanbul Ulaşım A.Ş'nin açıklamasında yeni nesil tramvay modeline ilişkin teknik bilgilere de yer verildi. Buna göre hangi model seçilirse seçilsin, tramvayın her vagonunda şu teknik özellikler bulunacak : CPU esaslı araç kontrol bilgisayarı, Çevre dostu elektrik tahrik sistemi, Düşük enerji tüketimi, Otomatik frenlemeye geçen güvenlik sistemi, GPRS LCD ekran yolcu bilgilendirme sistemi, CCTV sürücü kamera sistemi, Bağımsız yolcu ve sürücü kabin klimaları, Elektrik kontrollü kapılar, Dinamik süspansiyon sistemi , Endirek Aydınlatma, Sirkulasyonu kolaylaştıran yolcu kabin tasarımı, Özel engelli alanı, Kompozit kaplamalar, Ergonomik dashboard tasarımı, Darbe azaltıcı tampon tasarımı. Toplam 25 metre uzunluğunda olacak araçların genişliği 2650 mm, yüksekliği 3360 mm olacak. Oturan 40, ayakta da 245 yolcu olmak üzere toplam 285 yolcu kapasitesi olan araçlar, 80 km/h hız yapabilecek.
http://www.haberler.com/istanbullular-yeni-tramvay-modelini-internetten-2453344-haberi/ 03.01.2011
Enerji Kaynakları ile İlgili Yasalaşan Teklif Küçük Yatırımcıların Önünü Açtı
Enerji Kaynakları ile İlgili Geçen Hafta Kabul Edilen Yasa Teklifi Küçük Yatırımcıların Önünü Açtı.
Enerji kaynakları ile ilgili geçen hafta kabul edilen yasa teklifi küçük yatırımcıların önünü açtı. Yasalaşan teklifin 500 kilovattan küçük olan ve lisans almadan üretim yapacak üreticilerin, ihtiyaçlarının üzerinde üretilen elektrik enerjisinin sisteme verilmesinde uygulanacağını belirten AK Parti Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu, "TBMM'de kabul edilen yasayla en fazla küçük yatırımcıların önünü açılacak." dedi.
Üretilen elektrik enerjisinin toplam maliyetinin, tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan tüm tedarikçiler tarafından paylaşılması esası getirildiğine dikkat çeken Mazıcıoğlu, "500 kilovattan küçük olan ve lisans almadan üretim yapacak üreticilerin, ihtiyaçlarının üzerinde üretilen elektrik enerjisinin sisteme verilmesinde uygulanacak fiyat belirlenerek küçük yatırımcıların önü açıldı. Bu potansiyelin, diğer enerji kaynakları arasında yerini alması, ülke ekonomisi açısından etkin şekilde kullanımının artırılması ve Avrupa Birliği (AB)'ne üyeliğine aday olan ülkemizin AB ülkelerinin yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki çalışmalarına paralellik sağlanması noktasında da büyük önem taşıyor" açıklamasını yaptı.
Türkiye yakaladığı vizyonla her alanda olduğu gibi enerji alanında da geleceğini planlayan adımları atacağını belirten Mazıcıoğlu, "Türkiye, dünyanın en önemli enerji koridorlarından biri olacaktır. Bu bağlamda sanayicilerin ve Gaziantep'in 2011 yılında daha olumlu ve daha hayırlı sonuçlar getireceğine inanıyorum" dedi.
http://www.haberler.com/enerji-kaynaklari-ile-ilgili-yasalasan-teklif-2452733-haberi/ 03.01.2011
Enerji kaynakları ile ilgili geçen hafta kabul edilen yasa teklifi küçük yatırımcıların önünü açtı. Yasalaşan teklifin 500 kilovattan küçük olan ve lisans almadan üretim yapacak üreticilerin, ihtiyaçlarının üzerinde üretilen elektrik enerjisinin sisteme verilmesinde uygulanacağını belirten AK Parti Gaziantep Milletvekili Halil Mazıcıoğlu, "TBMM'de kabul edilen yasayla en fazla küçük yatırımcıların önünü açılacak." dedi.
Üretilen elektrik enerjisinin toplam maliyetinin, tüketicilere elektrik enerjisi sağlayan tüm tedarikçiler tarafından paylaşılması esası getirildiğine dikkat çeken Mazıcıoğlu, "500 kilovattan küçük olan ve lisans almadan üretim yapacak üreticilerin, ihtiyaçlarının üzerinde üretilen elektrik enerjisinin sisteme verilmesinde uygulanacak fiyat belirlenerek küçük yatırımcıların önü açıldı. Bu potansiyelin, diğer enerji kaynakları arasında yerini alması, ülke ekonomisi açısından etkin şekilde kullanımının artırılması ve Avrupa Birliği (AB)'ne üyeliğine aday olan ülkemizin AB ülkelerinin yenilenebilir enerji kaynakları konusundaki çalışmalarına paralellik sağlanması noktasında da büyük önem taşıyor" açıklamasını yaptı.
Türkiye yakaladığı vizyonla her alanda olduğu gibi enerji alanında da geleceğini planlayan adımları atacağını belirten Mazıcıoğlu, "Türkiye, dünyanın en önemli enerji koridorlarından biri olacaktır. Bu bağlamda sanayicilerin ve Gaziantep'in 2011 yılında daha olumlu ve daha hayırlı sonuçlar getireceğine inanıyorum" dedi.
http://www.haberler.com/enerji-kaynaklari-ile-ilgili-yasalasan-teklif-2452733-haberi/ 03.01.2011
Çin'de Nükleer Devrim
Çin, geliştirdiği yeni teknoloji ile ülkenin nükleer yakıt problemini 3000 yıllığına çözdü.
Çinli bilim adamlarının Gobi Çölü'nde yürüttüğü nükleer araştırmalarda, kullanılmış uranyumun geri çevrimi yoluyla yeniden nükleer yakıt elde edilmesini sağlayan bir teknoloji geliştirdikleri duyuruldu. Çin Devlet Televizyonu, yeni teknoloji sayesinde uranyumun 60 kat daha verimli hale geldiğini bildirerek, ülkedeki uranyum rezervlerinin nükleer reaktörlere 3 bin yıl enerji sağlayabileceğini kaydetti. ABD'nin ardından dünyanın en büyük enerji tüketicisi olan Çin, kömüre bağımlılığını azaltmak amacıyla yeni bir nükleer enerji atılımı planlıyor. Analistler, enerji ihtiyacının %70'den kömürden karşılayan ülkenin gelecek 10 yıl içinde nükleer enerji üretme kapasitesini en az dörde katlamayı hedeflediğine işaret ediyor.
http://www.haberler.com/cin-de-nukleer-devrim-2452920-haberi/ 03.01.2011
Çinli bilim adamlarının Gobi Çölü'nde yürüttüğü nükleer araştırmalarda, kullanılmış uranyumun geri çevrimi yoluyla yeniden nükleer yakıt elde edilmesini sağlayan bir teknoloji geliştirdikleri duyuruldu. Çin Devlet Televizyonu, yeni teknoloji sayesinde uranyumun 60 kat daha verimli hale geldiğini bildirerek, ülkedeki uranyum rezervlerinin nükleer reaktörlere 3 bin yıl enerji sağlayabileceğini kaydetti. ABD'nin ardından dünyanın en büyük enerji tüketicisi olan Çin, kömüre bağımlılığını azaltmak amacıyla yeni bir nükleer enerji atılımı planlıyor. Analistler, enerji ihtiyacının %70'den kömürden karşılayan ülkenin gelecek 10 yıl içinde nükleer enerji üretme kapasitesini en az dörde katlamayı hedeflediğine işaret ediyor.
http://www.haberler.com/cin-de-nukleer-devrim-2452920-haberi/ 03.01.2011
"Doğalgaz Kömürden Yüzde 65, Elektrikten İse Yüzde 80 Kazançlı"
Isınma, Pişirme ve Sıcak Su İhtiyacını Karşılamada Kullanılan Doğalgaza, 100 Metrekarelik Bir Alanda Kömürden Yüzde 65, Elektrikten İse Yüzde 80 Daha Az Para Ödendiği Belirtildi.
Bursagaz Genel Müdürü Ahmet Hakan Tola doğalgazın diğer enerji kaynaklarına göre daha hesaplı olduğunu savundu. 100 metrekarelik bir konutta; ısınma ihtiyacında kömür, mutfak ve sıcak su ihtiyacının giderilmesinde ise tüp kullanıldığında yıllık 2 bin 558 TL harcandığını belirten Tola, ısınmada elektrikli cihazlar, sıcak su ve pişirmede ise tüp kullanıldığında bu rakamın 4 bin 456 TL'ye çıktığını kaydetti. Bu maliyetin; ısınma, sıcak su ve pişirmede doğalgazın kullanılması durumunda ise 904 TL'ye düştüğünü öne süren Tola, böylece ısınma, pişirme ve sıcak su ihtiyacında doğalgaz kullanmayı tercih edenlerin, kömür ve tüp kullananlara göre yüzde 65, elektrik ve tüp kullananlara göre ise yüzde 80 daha az ödediğini söyledi.
Bursagaz Genel Müdürü Ahmet Hakan Tola, doğalgazın ısınma ihtiyacının yanında, mutfak ve banyoda da kullanılması ile abonelerin yakıt giderlerinden yüzde 50'nin üzerinde tasarruf sağladığını belirtti.
Tola, "Doğalgaz; diğer yakıtlara kıyasla çok daha ekonomik, güvenli, konforlu ve temiz bir yakıt. Diğer yakıtlara göre daha fazla tasarruf sağladığı gibi, ısınmanın yanı sıra banyo ve mutfakta da hayatınızı kolaylaştırmakta." dedi.
(Cihan Haber Ajansı) 03.01.2011
Bursagaz Genel Müdürü Ahmet Hakan Tola doğalgazın diğer enerji kaynaklarına göre daha hesaplı olduğunu savundu. 100 metrekarelik bir konutta; ısınma ihtiyacında kömür, mutfak ve sıcak su ihtiyacının giderilmesinde ise tüp kullanıldığında yıllık 2 bin 558 TL harcandığını belirten Tola, ısınmada elektrikli cihazlar, sıcak su ve pişirmede ise tüp kullanıldığında bu rakamın 4 bin 456 TL'ye çıktığını kaydetti. Bu maliyetin; ısınma, sıcak su ve pişirmede doğalgazın kullanılması durumunda ise 904 TL'ye düştüğünü öne süren Tola, böylece ısınma, pişirme ve sıcak su ihtiyacında doğalgaz kullanmayı tercih edenlerin, kömür ve tüp kullananlara göre yüzde 65, elektrik ve tüp kullananlara göre ise yüzde 80 daha az ödediğini söyledi.
Bursagaz Genel Müdürü Ahmet Hakan Tola, doğalgazın ısınma ihtiyacının yanında, mutfak ve banyoda da kullanılması ile abonelerin yakıt giderlerinden yüzde 50'nin üzerinde tasarruf sağladığını belirtti.
Tola, "Doğalgaz; diğer yakıtlara kıyasla çok daha ekonomik, güvenli, konforlu ve temiz bir yakıt. Diğer yakıtlara göre daha fazla tasarruf sağladığı gibi, ısınmanın yanı sıra banyo ve mutfakta da hayatınızı kolaylaştırmakta." dedi.
(Cihan Haber Ajansı) 03.01.2011
Gürcistan ile anlaşma uzatıldı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Gürcistan arasında 2005 yılından bu yana devam eden elektrik anlaşmasının bugün sona erdiğini belirterek, sözkonusu protokolü iki yıl daha uzattıklarını bildirdi. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Gürcistan Enerji Bakanı Aleksander Khetaguri, iki ülke arasında elektrik alışverişini iki yıl süreyle uzatmayı öngören protokolü imzaladılar.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan gerçekleştirilen imza töreninde konuşan Bakan Yıldız, Gürcistan’la Türkiye arasında 2005 yılından bu tarafa devam eden ve süresi bugün dolan anlaşmayı iki yıl daha uzattıklarını bildirdi.
İki ülke arasında Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum petrol ve doğalgaz boru hatlarındaki işbirliğinin artarak devam etmesini sağlamaları gerektiğini belirten Yıldız, bu işbirliğinin elektrik alanında sürdürüldüğünü anımsattı. Yıldız, söz konusu anlaşmayla kış aylarında Türkiye’nin Gürcistan’ın elektrik ihtiyacını, diğer aylarda ise Gürcistan’ın Türkiye’nin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere karşılıklı elektrik alışverişine imkan sağladığını anlattı.
Türkiye, Gürcistan’la nasıl ki Batum Havaalanını ortak kullanıyorsa, elektrikte de bir kısım hatları bu sözleşmeyle ortak kullanmış olacaklarını belirten Yıldız, Türkiye’nin enerjide özellikle Ortadoğu’da, Akdeniz’in güneyindeki ülkelerle farklı, doğudaki ülkeleriyle farklı, AB ülkeleriyle farklı çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
Yıldız, Türkiye’nin gerek doğalgaz, gerek petrol, gerekse elektrikte birincil ve ikincil bir ortak havuz oluşturmak istediğini ifade ederek, bu imzalanan anlaşmanın da bu havuzun bir parçası olduğunu bildirdi.
Gürcistan Enerji Bakanı Aleksander Khetaguri
Gürcistan Enerji Bakanı Aleksander Khetaguri de konuşmasında, elektrik konusunda Türkiye ile 5 yıl boyunca güzel bir işbirliği oluşturduklarını ve bunu sürdürmeye devam ettiklerini belirtti. Türkiye’nin, Gürcistan’ın ortak stratejik partneri, stratejik ortağı olduğunu ve özellikle enerji konularında işbirlikleri bulunduğunu kaydeden Khetaguri Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesiyle, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı projelerini buna örnek gösterdi. Khetaguri, iki ülke arasında başkaca devam eden projeler de bulunduğunu anlattı.
2004′de Gürcistan’da, elektrik konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Khetaguri, bu nedenle söz konusu anlaşmanın kendileri için önemli olduğunu söyledi. Türkiye’nin Gürcistan’a elektrik konusunda çok yardım ettiğini ifade eden Khetaguri, özellikle Ocak 2006′da Rusya’nın, Gürcistan’a doğalgaz vermeyi kesmesi üzerine bu anlaşmadan çok yararlandıklarını kaydetti.
O dönemde Türkiye’den elektrik aldıklarını belirten Khetaguri, söz konusu anlaşmanın 2008′de Rusya ile Gürcistan arasında ortaya çıkan savaş sırasında da çok işlerine yaradığını bildirdi. ”Türkiye’nin desteğini her zaman gördük” diyen Khetaguri, bugün imzalayacakları sözleşmeyle karşılıklı elektrik kullanımı sözleşmesini iki yıl uzattıklarını anımsattı. Khetaguri, ”Daha sonra yeni hatlar inşa ettikten sonra yeni sözleşmeler, yeni anlaşmalar gündeme gelebilir” dedi.
KAYNAK – DÜNYA GAZETESİ 03.01.2011
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’ndan gerçekleştirilen imza töreninde konuşan Bakan Yıldız, Gürcistan’la Türkiye arasında 2005 yılından bu tarafa devam eden ve süresi bugün dolan anlaşmayı iki yıl daha uzattıklarını bildirdi.
İki ülke arasında Bakü-Tiflis-Ceyhan, Bakü-Tiflis-Erzurum petrol ve doğalgaz boru hatlarındaki işbirliğinin artarak devam etmesini sağlamaları gerektiğini belirten Yıldız, bu işbirliğinin elektrik alanında sürdürüldüğünü anımsattı. Yıldız, söz konusu anlaşmayla kış aylarında Türkiye’nin Gürcistan’ın elektrik ihtiyacını, diğer aylarda ise Gürcistan’ın Türkiye’nin elektrik ihtiyacını karşılamak üzere karşılıklı elektrik alışverişine imkan sağladığını anlattı.
Türkiye, Gürcistan’la nasıl ki Batum Havaalanını ortak kullanıyorsa, elektrikte de bir kısım hatları bu sözleşmeyle ortak kullanmış olacaklarını belirten Yıldız, Türkiye’nin enerjide özellikle Ortadoğu’da, Akdeniz’in güneyindeki ülkelerle farklı, doğudaki ülkeleriyle farklı, AB ülkeleriyle farklı çalışmalar yürüttüğünü kaydetti.
Yıldız, Türkiye’nin gerek doğalgaz, gerek petrol, gerekse elektrikte birincil ve ikincil bir ortak havuz oluşturmak istediğini ifade ederek, bu imzalanan anlaşmanın da bu havuzun bir parçası olduğunu bildirdi.
Gürcistan Enerji Bakanı Aleksander Khetaguri
Gürcistan Enerji Bakanı Aleksander Khetaguri de konuşmasında, elektrik konusunda Türkiye ile 5 yıl boyunca güzel bir işbirliği oluşturduklarını ve bunu sürdürmeye devam ettiklerini belirtti. Türkiye’nin, Gürcistan’ın ortak stratejik partneri, stratejik ortağı olduğunu ve özellikle enerji konularında işbirlikleri bulunduğunu kaydeden Khetaguri Bakü-Tiflis-Ceyhan Boru Hattı Projesiyle, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı projelerini buna örnek gösterdi. Khetaguri, iki ülke arasında başkaca devam eden projeler de bulunduğunu anlattı.
2004′de Gürcistan’da, elektrik konusunda ciddi sıkıntılar yaşandığını belirten Khetaguri, bu nedenle söz konusu anlaşmanın kendileri için önemli olduğunu söyledi. Türkiye’nin Gürcistan’a elektrik konusunda çok yardım ettiğini ifade eden Khetaguri, özellikle Ocak 2006′da Rusya’nın, Gürcistan’a doğalgaz vermeyi kesmesi üzerine bu anlaşmadan çok yararlandıklarını kaydetti.
O dönemde Türkiye’den elektrik aldıklarını belirten Khetaguri, söz konusu anlaşmanın 2008′de Rusya ile Gürcistan arasında ortaya çıkan savaş sırasında da çok işlerine yaradığını bildirdi. ”Türkiye’nin desteğini her zaman gördük” diyen Khetaguri, bugün imzalayacakları sözleşmeyle karşılıklı elektrik kullanımı sözleşmesini iki yıl uzattıklarını anımsattı. Khetaguri, ”Daha sonra yeni hatlar inşa ettikten sonra yeni sözleşmeler, yeni anlaşmalar gündeme gelebilir” dedi.
KAYNAK – DÜNYA GAZETESİ 03.01.2011
TOPTAN ELEKTRİK FİYATLARI AÇIKLANDI
2011′in ilk 3 ayında geçerli olacak elektrik toptan satış fiyatları açıklandı. EPDK’nın Kurul kararına göre devletin şirketi TETAŞ, 2011′de Ocak-Nisan aylarında 1 kilowatsaat elektriği 12,45 kuruştan satavak. Kurul'un konuyla ilgili kararı aşağıda okunabilir:
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan:
K U R U L K A R A R I
Karar No: 2976
Karar Tarihi: 28/12/2010
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 28/12/2010 tarihli toplantısında; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 13 üncü maddesine göre; 01/01/2011 tarihinden geçerli olmak üzere, elektrik piyasasında Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından uygulanacak toptan satış tarifeleri hakkında;
Madde 1 – Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi tarafından; Perakende Satış Lisansına Sahip Bölgesel Elektrik Dağıtım Şirketlerine, 01/01/2011 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aktif elektrik enerjisi bedeli olarak 12,45 Krş/kWh uygulanmasına,
Madde 2 – Perakende Satış Lisansına sahip Dağıtım Şirketlerinden elektrik enerjisi alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicilere uygulanan tarifelerin, TETAŞ tarafından iletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerine uygulanmasına devam edilmesine,
Madde 3 – Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizmasının Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslar Genelgesi uyarınca makroekonomik göstergelerde meydana gelebilecek değişikliklerden veya sair nedenlerden dolayı TETAŞ tarafından Kuruma tarife değişikliği teklifinde bulunulması durumunda, Kurum tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu alınan Kurul Kararı çerçevesinde tarife değişikliği yapılmasına,
karar verilmiştir.
http://www.enerjiport.com/2011/01/01/toptan-elektrik-fiyatlari-aciklandi/
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumundan:
K U R U L K A R A R I
Karar No: 2976
Karar Tarihi: 28/12/2010
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulunun 28/12/2010 tarihli toplantısında; 4628 sayılı Elektrik Piyasası Kanununun 13 üncü maddesine göre; 01/01/2011 tarihinden geçerli olmak üzere, elektrik piyasasında Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi (TETAŞ) tarafından uygulanacak toptan satış tarifeleri hakkında;
Madde 1 – Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt Anonim Şirketi tarafından; Perakende Satış Lisansına Sahip Bölgesel Elektrik Dağıtım Şirketlerine, 01/01/2011 tarihinden itibaren geçerli olacak şekilde aktif elektrik enerjisi bedeli olarak 12,45 Krş/kWh uygulanmasına,
Madde 2 – Perakende Satış Lisansına sahip Dağıtım Şirketlerinden elektrik enerjisi alan iletim sistemi kullanıcısı tüketicilere uygulanan tarifelerin, TETAŞ tarafından iletim sistemine doğrudan bağlı tüketicilerine uygulanmasına devam edilmesine,
Madde 3 – Maliyet Bazlı Fiyatlandırma Mekanizmasının Uygulanmasına Yönelik Usul ve Esaslar Genelgesi uyarınca makroekonomik göstergelerde meydana gelebilecek değişikliklerden veya sair nedenlerden dolayı TETAŞ tarafından Kuruma tarife değişikliği teklifinde bulunulması durumunda, Kurum tarafından yapılacak inceleme ve değerlendirme sonucu alınan Kurul Kararı çerçevesinde tarife değişikliği yapılmasına,
karar verilmiştir.
http://www.enerjiport.com/2011/01/01/toptan-elektrik-fiyatlari-aciklandi/
Nabucco'da hedef 2015
MARDİN - Nabucco Türkiye Genel Müdürü Erdal Tüzünoğlu, Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesini 2015 yılı içerinde tamamlamayı planladıklarını söyledi.
Nabucco Türkiye Genel Müdürü Erdal Tüzünoğlu, Mardin Öğretmenevi Toplantı Salonunda düzenlenen "Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Türkiye Bölümü" bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada projenin hayata geçirilmesi yolunda bilgilendirme toplantılarının atılan önemli bir adım olduğunu belirtti.
01.01.2011
http://www.dunya.com/nabuccoda-hedef-2015_109883_haber.html?
Nabucco Türkiye Genel Müdürü Erdal Tüzünoğlu, Mardin Öğretmenevi Toplantı Salonunda düzenlenen "Nabucco Doğal Gaz Boru Hattı Projesi Türkiye Bölümü" bilgilendirme toplantısında yaptığı konuşmada projenin hayata geçirilmesi yolunda bilgilendirme toplantılarının atılan önemli bir adım olduğunu belirtti.
01.01.2011
http://www.dunya.com/nabuccoda-hedef-2015_109883_haber.html?
İran, Hindistan'a Petrol Satışını Durdurdu
İran petrolünün en büyük ithalatçılarından olan Hindistan'ın, İran petrolü ithal eden şirketlere kredi sağlamayacağını açıklamasının ardından misilleme geldi.
İran, Hindistan'a petrol satışını durdurduğunu, Hindistan Merkez Bankası tarafından garanti sağlanmaması durumunda artık satış yapılmayacağını duyurdu.
Karşılıklı açıklamalarla gelen gerginliğin ardından, iki ülke merkez bankası yetkililerinin cuma günü bir araya geleceği bildirildi. İran, Hindistan'a yılda 12 milyar dolar değerinde petrol satıyor.
BM yaptırım kararlarının İran petrolünün ithaliyle ilgili bir talebi olmamasına rağmen, Hindistan Merkez Bankası'ndan (RBI) yapılan açıklamada, İran'dan petrol ithal eden Hindistan firmalarının kredi işlemlerini Hindistan, Bangladeş, Burma, İran, Pakistan, Butan, Nepal ve Sri Lanka'yı kapsayan Asya Takas Sendikası (Asian Clearin Union) dışında yapması gerektiğini duyurmuştu.
THURSDAY, 30 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/43812-iran-hindistana-petrol-satn-durdurdu
İran, Hindistan'a petrol satışını durdurduğunu, Hindistan Merkez Bankası tarafından garanti sağlanmaması durumunda artık satış yapılmayacağını duyurdu.
Karşılıklı açıklamalarla gelen gerginliğin ardından, iki ülke merkez bankası yetkililerinin cuma günü bir araya geleceği bildirildi. İran, Hindistan'a yılda 12 milyar dolar değerinde petrol satıyor.
BM yaptırım kararlarının İran petrolünün ithaliyle ilgili bir talebi olmamasına rağmen, Hindistan Merkez Bankası'ndan (RBI) yapılan açıklamada, İran'dan petrol ithal eden Hindistan firmalarının kredi işlemlerini Hindistan, Bangladeş, Burma, İran, Pakistan, Butan, Nepal ve Sri Lanka'yı kapsayan Asya Takas Sendikası (Asian Clearin Union) dışında yapması gerektiğini duyurmuştu.
THURSDAY, 30 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/43812-iran-hindistana-petrol-satn-durdurdu
Meclis Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Tam Destek Veriyor
Hükümetin, küresel krizin ülke üzerindeki etkilerini hafifletmeye ve çeşitli yatırımları teşvik etmeye çalıştığı şu günlerde Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu’nun yaptığı alt komisyon toplantısında Y.E.K. (Yenilenebilir Enerji Kaynakları) yatırımcısının yüzünü güldüren bir karar alındı.
Alınan karar sonucunda: Güneşten üretilen enerjiye 20 yıl alım garantisi, rüzgâr ve diğer kaynaklardan üretilen enerjiye 10 yıl alım garantisi verildi. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanan 5.5cent/kilovat alım garantisi arttırıldı ve kaynakların tipine göre düzenlendi. Yatırımı ve yerli üretimi teşvik etmeyen hükümet yerli malı kullanımına da ek teşviki uygun gördü. Kanun T.B.M.M. Genel Kurulunda kabul edilirse, kabul tarihinden itibaren uygulanacak fiyatlar şöyle:
Hidroelektrik: 9.5, rüzgar 10.5, güneşte ise 30-38cent/kilovata kadar çıkabilecek.
A.B. normlarına uyumlu olan bu çalışmalar sonucunda mevcut E.P.D.K. düzenlemesine yenileme yapılarak “lisans üretim kaydını” aşmamak şartıyla yatırımcıya rüzgar tarlasında sınırsız direk dikebilme hakkı verilecek.
http://www.limitsizenerji.com/haberler/tuerkiyeden-haberler/150-meclis-yenilenebilir-enerji-kaynaklarina-tam-destek-veriyor
Alınan karar sonucunda: Güneşten üretilen enerjiye 20 yıl alım garantisi, rüzgâr ve diğer kaynaklardan üretilen enerjiye 10 yıl alım garantisi verildi. Ayrıca yenilenebilir enerji kaynaklarına uygulanan 5.5cent/kilovat alım garantisi arttırıldı ve kaynakların tipine göre düzenlendi. Yatırımı ve yerli üretimi teşvik etmeyen hükümet yerli malı kullanımına da ek teşviki uygun gördü. Kanun T.B.M.M. Genel Kurulunda kabul edilirse, kabul tarihinden itibaren uygulanacak fiyatlar şöyle:
Hidroelektrik: 9.5, rüzgar 10.5, güneşte ise 30-38cent/kilovata kadar çıkabilecek.
A.B. normlarına uyumlu olan bu çalışmalar sonucunda mevcut E.P.D.K. düzenlemesine yenileme yapılarak “lisans üretim kaydını” aşmamak şartıyla yatırımcıya rüzgar tarlasında sınırsız direk dikebilme hakkı verilecek.
http://www.limitsizenerji.com/haberler/tuerkiyeden-haberler/150-meclis-yenilenebilir-enerji-kaynaklarina-tam-destek-veriyor
Elektrik Tüketimi Artıyor ...
Kışla birlikte havaların soğuması, elektrik tüketimini artırdı. Günlük tüketim 650-660 milyon kilovat saate (kWh) çıkarak zirve yaparken, Enerji Bakanlığı yetkilileri, artan elektrik tüketimini karşılamakta bir problem yaşanmadığını açıkladı. Türkiye elektrik kurulu gücünün 49 bin megavata (MW) ulaştığına dikkat çeken yetkililer, bu gücün ihtiyacı karşılamada yeterli olduğunu kaydetti. Önceki hafta havaların soğumasıyla elektrik tüketimi 600 milyon kilovat saate çıkmıştı. Isınma amaçlı enerji kullanımının artması ise geçen hafta itibarıyla günlük kullanımı 660 milyon kWh'ye yükseltti. Enerji yönetimi, talep artışını santralleri tam kapasite çalıştırarak karşılıyor. Talepteki artışın en fazla 670 milyon kWh'ye çıkacağı ve bu rakamdan sonra tüketim artışının yavaşlayacağı tahmin ediliyor. Ancak bu rakamın, yazın ulaşılan rekor olan 700 milyon kWh'ye çıkması beklenmiyor.
27-10-2010
http://www.enerjigundem.com/elektrik/632-elektrik-tueketimi-artyor
27-10-2010
http://www.enerjigundem.com/elektrik/632-elektrik-tueketimi-artyor
"Hedefimiz yerli nükleer"
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'nin ana hedefinin kendi nükleer santralını kurmak olduğunu açıkladı. Yıldız, "Türkiye bunun imal edilebilirliğini gösterecektir. Sonra da insan kaynaklarıyla birlikte yerli santral olmasına gayret göstereceğiz" dedi. Yıldız, "Türkiye'nin enerji konusunda tökezlemesini isteyenler var. Bu tuzağa düşmeyiz" mesajı verdi.
Hürriyet gazetesinden Metehan Demir'in haberine göre, Türkiye'nin ana hedefinin kendi nükleer santralını kurmak olduğunu açıklayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye bunun imal edilebilirliğini gösterecektir. Sonra da insan kaynaklarıyla birlikte yerli santral olmasına gayret göstereceğiz" dedi.
Japonya seyahatinde enerji gündemini değerlendiren Yıldız, "Türkiye'nin ana hedefi yerli nükleer santral kurmak. Türkiye bunun imal edilebilirliğini gösterecektir. Sonra da insan kaynaklarıyla birlikte yerli santral olmasına gayret göstereceğiz. Bu ileriye dönük bir hedef. Biz yerli kaynaklardan yaptığımız kadar nükleer santralı imal edeceğiz. Bu sayede sanayi de lig atlayacak" diye konuştu.
Görüşmeler başladı
Nükleer santral işine sadece bir elektrik enerjisi üretim tesisi olarak bakılmaması gerektiğinin altını çizen Bakan Yıldız, "Akkuyu'dan 20 milyar dolar, Sinop'tan 20 milyar dolar para girecek. Nükleer yatırımları sanayimizin ana lokomotifi olacak. Şimdiden nükleerle ilgili yatırımlar için işadamları ile görüşmeye başladık" dedi.
Çernobil'de güvenlik yoktu
Nükleer santrala harcanan paranın yarısının güvenliğe ayrıldığını belirten Yıldız, şöyle konuştu: "Güvenlik sisteminin bu kadar geliştiği teknolojilerde bu tür kazalar olmaz. Çernobiller olmaz. Çernobil güvenliği olmayan bir santraldir. Bu konuda endişeleri yersiz buluyorum."
Türkiye'nin büyüyen bir ülke olduğunu anlatan Yıldız, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Enerji sektörü bu büyümeyi yakalamak zorunda. Büyümeyi bırakalım bende oturup çay kahve içeyim. Ama yok böyle bir şey. Enerji sektöründe bazı eleştiriler samimiyetsiz. Nereye yatırım yapmaya kalkışsak, her enerji yatırımının yeri badem gözlü oluyor. Dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir. 55 milyon yıllık turist sayısı. Bizim turist sayımız bunun yarısı. Hemen Paris'in yanı başındaki nükleer santralı Fransa'daki turistler için tehdit olarak görmüyorsun ama Türkiye'de görüyorsun. Bu dış kaynaklı sanal bir maniadır. Biz buna takılmayız. Fransa'nın enerji ihtiyacının yüzde 87 nükleerden karşılanıyor. Türkiye'nin enerji konusunda tökezlemesini isteyenler var. Biz bu oyuna gelmeyiz, tuzağa düşmeyiz."
Japonya'da 3 büyük şirket var
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya ziyaretinde Japonya'nın büyük medya kuruluşlarıyla da görüştü. Türkiye'nin nükleer santral konusunda Japonya'nın Toshiba şirketiyle temas halinde olduğunun hatırlatılması üzerine Yıldız, Japonya'da nükleer santral yapan 3 büyük firma olduğunu, Toshiba'nın yanında Hitachi ve Mitsubishi gibi firmaların da bulunduğunu ifade etti.
Yıldız, "Bu güçlü firmalarla Türkiye'de nükleer güç santralı yapabileceğine inanıyoruz" dedi. Yıldız, tarafların birbirine ne vereceğini bildiğini belirterek, projenin "ana omurgası ve çizgisinin" 3 ay da oluşması gerektiğini söyledi. Hazine garantisi, risklerin paylaşımı, finans durumu, satın alma garantisi gibi konuların bulunduğu bir ana çerçevede buluşmak gerektiğini belirten Yıldız, maliyetin daha sonra açıklığa kavuşacağını aktardı.
Yunanistan'dan 190 milyon dolar gaz alacağımız var
BOTAŞ'ın Yunanistan'dan 190 milyon dolarlık alacağı bulunduğunu vurgulayan Taner Yıldız, "Bu borcumuzun tahsilinde tolerans gösteriyoruz. Ben ilkokulda düşman olarak gördüğüm Yunanistan'a bugün nasıl yardımcı olabilirim diye düşünüyorum. Türkiye artık bu noktada. Geçmişte ne kadar küçük düşünmüşüz" dedi.
Japon basını: Nükleer santral ihalesinde rekabeti yakaladık
Japonya'nın büyük gazetelerinden Sankei Shimbun gazetesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın Japonya'ya yaptığı ziyareti "Japonya nükleer santral ihalesinde ticari rekabeti yakaladı" şeklinde yorumladı.
Habere göre, Japonya'nın, nükleer santral yapımı müzakerelerine başlanması ve ihale kapanış koşullarının birbirine yaklaştırılması konusunda bu hafta içinde Türkiye ile mutabakat zaptı imzalayacağı açıklandı.
Türkiye'nin, Güney Kore ile sürdürdüğü nükleer santral müzakerelerinin kasım ayında durdurulmasıyla Japonya'nın ihaleyi kazanma ihtimalinin güçlendiği kaydedilen yorumda, geçen yıldan bu ya da Güney Kore ve Rusya'ya karşı nükleer santral ihalelerini kaybeden Japonya'nın geçen ekim ayı sonunda Vietnam'da nükleer santral projesi üstlenmeyi başardığı vurgulandı.
Haberde, müzakerelerin durma nedeni olarak, Türkiye'nin 1 trilyon 700 milyar yenlik krediyi düşük faizle temin etmeyi istediği aynı zamanda bir yetkilinin ifadelerine dayandırılarak, "Nükleer santralı devlet öncülüğünde ihraç etmeye çalışan Güney Kore'nin bu ölçekte bir krediyi düşük faizle temin edecek gücünün olmaması" gösterildi.
Türkiye'nin de Japonya gibi deprem kuşağında olduğu belirtilen haberde, Türkiye'nin Japonya ile masaya oturmasının nedenlerinden biri olarak da Japonya'daki nükleer santralların depreme dayanıklı olduğu, bu nedenle müzakerelere başlandığı yorumu yapıldı.
24.12.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/24/hedefimiz.yerli.nukleer/600561.0/index.html
Hürriyet gazetesinden Metehan Demir'in haberine göre, Türkiye'nin ana hedefinin kendi nükleer santralını kurmak olduğunu açıklayan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, "Türkiye bunun imal edilebilirliğini gösterecektir. Sonra da insan kaynaklarıyla birlikte yerli santral olmasına gayret göstereceğiz" dedi.
Japonya seyahatinde enerji gündemini değerlendiren Yıldız, "Türkiye'nin ana hedefi yerli nükleer santral kurmak. Türkiye bunun imal edilebilirliğini gösterecektir. Sonra da insan kaynaklarıyla birlikte yerli santral olmasına gayret göstereceğiz. Bu ileriye dönük bir hedef. Biz yerli kaynaklardan yaptığımız kadar nükleer santralı imal edeceğiz. Bu sayede sanayi de lig atlayacak" diye konuştu.
Görüşmeler başladı
Nükleer santral işine sadece bir elektrik enerjisi üretim tesisi olarak bakılmaması gerektiğinin altını çizen Bakan Yıldız, "Akkuyu'dan 20 milyar dolar, Sinop'tan 20 milyar dolar para girecek. Nükleer yatırımları sanayimizin ana lokomotifi olacak. Şimdiden nükleerle ilgili yatırımlar için işadamları ile görüşmeye başladık" dedi.
Çernobil'de güvenlik yoktu
Nükleer santrala harcanan paranın yarısının güvenliğe ayrıldığını belirten Yıldız, şöyle konuştu: "Güvenlik sisteminin bu kadar geliştiği teknolojilerde bu tür kazalar olmaz. Çernobiller olmaz. Çernobil güvenliği olmayan bir santraldir. Bu konuda endişeleri yersiz buluyorum."
Türkiye'nin büyüyen bir ülke olduğunu anlatan Yıldız, şu değerlendirmeyi yaptı:
"Enerji sektörü bu büyümeyi yakalamak zorunda. Büyümeyi bırakalım bende oturup çay kahve içeyim. Ama yok böyle bir şey. Enerji sektöründe bazı eleştiriler samimiyetsiz. Nereye yatırım yapmaya kalkışsak, her enerji yatırımının yeri badem gözlü oluyor. Dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir. 55 milyon yıllık turist sayısı. Bizim turist sayımız bunun yarısı. Hemen Paris'in yanı başındaki nükleer santralı Fransa'daki turistler için tehdit olarak görmüyorsun ama Türkiye'de görüyorsun. Bu dış kaynaklı sanal bir maniadır. Biz buna takılmayız. Fransa'nın enerji ihtiyacının yüzde 87 nükleerden karşılanıyor. Türkiye'nin enerji konusunda tökezlemesini isteyenler var. Biz bu oyuna gelmeyiz, tuzağa düşmeyiz."
Japonya'da 3 büyük şirket var
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya ziyaretinde Japonya'nın büyük medya kuruluşlarıyla da görüştü. Türkiye'nin nükleer santral konusunda Japonya'nın Toshiba şirketiyle temas halinde olduğunun hatırlatılması üzerine Yıldız, Japonya'da nükleer santral yapan 3 büyük firma olduğunu, Toshiba'nın yanında Hitachi ve Mitsubishi gibi firmaların da bulunduğunu ifade etti.
Yıldız, "Bu güçlü firmalarla Türkiye'de nükleer güç santralı yapabileceğine inanıyoruz" dedi. Yıldız, tarafların birbirine ne vereceğini bildiğini belirterek, projenin "ana omurgası ve çizgisinin" 3 ay da oluşması gerektiğini söyledi. Hazine garantisi, risklerin paylaşımı, finans durumu, satın alma garantisi gibi konuların bulunduğu bir ana çerçevede buluşmak gerektiğini belirten Yıldız, maliyetin daha sonra açıklığa kavuşacağını aktardı.
Yunanistan'dan 190 milyon dolar gaz alacağımız var
BOTAŞ'ın Yunanistan'dan 190 milyon dolarlık alacağı bulunduğunu vurgulayan Taner Yıldız, "Bu borcumuzun tahsilinde tolerans gösteriyoruz. Ben ilkokulda düşman olarak gördüğüm Yunanistan'a bugün nasıl yardımcı olabilirim diye düşünüyorum. Türkiye artık bu noktada. Geçmişte ne kadar küçük düşünmüşüz" dedi.
Japon basını: Nükleer santral ihalesinde rekabeti yakaladık
Japonya'nın büyük gazetelerinden Sankei Shimbun gazetesi Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız'ın Japonya'ya yaptığı ziyareti "Japonya nükleer santral ihalesinde ticari rekabeti yakaladı" şeklinde yorumladı.
Habere göre, Japonya'nın, nükleer santral yapımı müzakerelerine başlanması ve ihale kapanış koşullarının birbirine yaklaştırılması konusunda bu hafta içinde Türkiye ile mutabakat zaptı imzalayacağı açıklandı.
Türkiye'nin, Güney Kore ile sürdürdüğü nükleer santral müzakerelerinin kasım ayında durdurulmasıyla Japonya'nın ihaleyi kazanma ihtimalinin güçlendiği kaydedilen yorumda, geçen yıldan bu ya da Güney Kore ve Rusya'ya karşı nükleer santral ihalelerini kaybeden Japonya'nın geçen ekim ayı sonunda Vietnam'da nükleer santral projesi üstlenmeyi başardığı vurgulandı.
Haberde, müzakerelerin durma nedeni olarak, Türkiye'nin 1 trilyon 700 milyar yenlik krediyi düşük faizle temin etmeyi istediği aynı zamanda bir yetkilinin ifadelerine dayandırılarak, "Nükleer santralı devlet öncülüğünde ihraç etmeye çalışan Güney Kore'nin bu ölçekte bir krediyi düşük faizle temin edecek gücünün olmaması" gösterildi.
Türkiye'nin de Japonya gibi deprem kuşağında olduğu belirtilen haberde, Türkiye'nin Japonya ile masaya oturmasının nedenlerinden biri olarak da Japonya'daki nükleer santralların depreme dayanıklı olduğu, bu nedenle müzakerelere başlandığı yorumu yapıldı.
24.12.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/24/hedefimiz.yerli.nukleer/600561.0/index.html
Obama: START’ın Onayı Dünyaya Güçlü Bir Mesaj Yolladı
ABD Başkanı Barack Obama, yeni Nükleer Silahların İndirimi (START) anlaşmasının Senato tarafından onaylanmasının ve ABD ordusunda eşcinsel askerlerin kimlikleri ile ilgili olan "sorma, söyleme" olarak bilinen ve 17 yıldır yürürlükte olan uygulamayı kaldıran tasarının onaylanmasıyla ilgili olarak, "Kongrenin son haftalardaki çalışmalarını müspet değerlendirdiğini" bildirdi.
Barack Obama, Senato tarafından 26'ya karşı 71 oyla kabul edilen START anlaşması ile ilgili olarak Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, "START'ın onaylanmasının, ABD'li senatörlerin siyasi eğilimi ne olursa olsun, ulusal güvenlik konusunda birlik oldukları yönünde dünya kamuoyununa güçlü bir mesaj yolladıklarını" dile getirdi. START anlaşmasının onayı için Senato'nun üçte biri, yani 100 senatörün 67'sinin "evet" oyu kullanması gerekiyordu.
Obama yönetiminin dış siyasetinin köşe taşı olarak nitelendirilen yeni START anlaşması, ABD ve Rusya'nın konuşlandırılmış nükleer silahlarda 7 yıl içinde yüzde 30 oranında kesintiye gitmelerini öngörüyor.
THURSDAY, 23 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/43300-obama-startn-onay-dunyaya-guclu-bir-mesaj-yollad
Barack Obama, Senato tarafından 26'ya karşı 71 oyla kabul edilen START anlaşması ile ilgili olarak Beyaz Saray'da düzenlediği basın toplantısında, "START'ın onaylanmasının, ABD'li senatörlerin siyasi eğilimi ne olursa olsun, ulusal güvenlik konusunda birlik oldukları yönünde dünya kamuoyununa güçlü bir mesaj yolladıklarını" dile getirdi. START anlaşmasının onayı için Senato'nun üçte biri, yani 100 senatörün 67'sinin "evet" oyu kullanması gerekiyordu.
Obama yönetiminin dış siyasetinin köşe taşı olarak nitelendirilen yeni START anlaşması, ABD ve Rusya'nın konuşlandırılmış nükleer silahlarda 7 yıl içinde yüzde 30 oranında kesintiye gitmelerini öngörüyor.
THURSDAY, 23 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/43300-obama-startn-onay-dunyaya-guclu-bir-mesaj-yollad
ABD Senatosu, Nükleer Silahsızlanma Anlaşmasını Onayladı
ABD Senatosu, Rusya ile nükleer silahların kontrolü anlaşmasını onayladı.
Senatoda yapılan oylamada, her iki ülkenin de nükleer başlıkları azaltmasını ve yerinde denetimlerin yeniden başlamasını öngören anlaşma 26'ya karşı 71 oyla kabul edildi.
Anlaşma, her iki ülkenin konuşlandırdığı uzun menzilli, stratejik nükleer silahların 7 yıl içinde 1550'den fazla olmayacak şekilde azaltılmasını, füze fırlatıcılarının da 700'den fazla olmayacak şekilde kısılmasını öngörüyor.
WEDNESDAY, 22 DECEMBER 2010
HTTP://WWW.TURKISHNY.COM/HEADLINE-NEWS/2-HEADLINE-NEWS/43283-ABD-SENATOSU-NUKLEER-SILAHSZLANMA-ANLAMASN-ONAYLAD
Senatoda yapılan oylamada, her iki ülkenin de nükleer başlıkları azaltmasını ve yerinde denetimlerin yeniden başlamasını öngören anlaşma 26'ya karşı 71 oyla kabul edildi.
Anlaşma, her iki ülkenin konuşlandırdığı uzun menzilli, stratejik nükleer silahların 7 yıl içinde 1550'den fazla olmayacak şekilde azaltılmasını, füze fırlatıcılarının da 700'den fazla olmayacak şekilde kısılmasını öngörüyor.
WEDNESDAY, 22 DECEMBER 2010
HTTP://WWW.TURKISHNY.COM/HEADLINE-NEWS/2-HEADLINE-NEWS/43283-ABD-SENATOSU-NUKLEER-SILAHSZLANMA-ANLAMASN-ONAYLAD
Rusya'dan Akkuyu Santrali için garanti
Mersin-Akkuyu'da kurulacak nükleer santral için geri sayım başladı. Santralin proje tanıtım semineri İstanbul'da yapıldı. Nükleer santralin finansmanını sağlayacak olan Rus yetkililer, güvenliğe ilişkin kaygıları değerlendirdi. Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı Igor Seçin, ''santralin üzerine 400 tonluk bir uçak düşse bile reaktör güvenliğini koruyacak'' dedi.
15.12.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/15/rusyadan.akkuyu.santrali.icin.garanti/599601.0/index.html
15.12.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/12/15/rusyadan.akkuyu.santrali.icin.garanti/599601.0/index.html
Enerji Bakanı Yıldız, Japonya'da Nükleer Santral Bakacak
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya'da Kashiwaski-kariva Nükleer Güç Santrali'ni Ziyaret Edecek. Bakan Yıldız'ın 22-25 Aralık Tarihleri Arasında Yapacağı Ziyaret Sırasında Aynı Zamanda İşbirliği Mutabakat Zaptı İmzalanacak.
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya'da Kashiwaski-Kariva Nükleer Güç Santrali'ni ziyaret edecek. Bakan Yıldız'ın 22-25 Aralık tarihleri arasında yapacağı ziyaret sırasında aynı zamanda İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalanacak. Japonya temaslarında Başbakan Naoto Kan tarafından kabul edilecek Yıldız, Kabine Sekreteri Yoshito Sengoku, Dışişleri Bakanı Seiji Maehara, Ekonomi ve Ticaret Bakanı Akihoro Ohata ile görüşmelerde bulunacak. Bakan Yıldız Japonya gezisinde Tokyo Elektrik Şirketi TEPCO, Japonya İhracat ve Kredi Garanti Kuruluşu ve bazı şirketlerin üst düzey temsilcileriyle bir araya gelecek.
(Cihan Haber Ajansı)
21.12.2010
http://www.haberler.com/enerji-bakani-yildiz-japonya-da-nukleer-santral-2429572-haberi/
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Japonya'da Kashiwaski-Kariva Nükleer Güç Santrali'ni ziyaret edecek. Bakan Yıldız'ın 22-25 Aralık tarihleri arasında yapacağı ziyaret sırasında aynı zamanda İşbirliği Mutabakat Zaptı imzalanacak. Japonya temaslarında Başbakan Naoto Kan tarafından kabul edilecek Yıldız, Kabine Sekreteri Yoshito Sengoku, Dışişleri Bakanı Seiji Maehara, Ekonomi ve Ticaret Bakanı Akihoro Ohata ile görüşmelerde bulunacak. Bakan Yıldız Japonya gezisinde Tokyo Elektrik Şirketi TEPCO, Japonya İhracat ve Kredi Garanti Kuruluşu ve bazı şirketlerin üst düzey temsilcileriyle bir araya gelecek.
(Cihan Haber Ajansı)
21.12.2010
http://www.haberler.com/enerji-bakani-yildiz-japonya-da-nukleer-santral-2429572-haberi/
İran'da Benzin Fiyatı Dört Kat Arttı İran'da Enerji Sektöründeki Sübvansiyonların Aşamalı Olarak Kaldırılması Süreci Bugünden İtibaren Başladı.
İran'da enerji sektöründeki sübvansiyonların aşamalı olarak kaldırılması süreci bugünden itibaren başladı. Uzun süredir üzerinde çalışılan plana göre, benzin, mazot, doğalgaz ve elektrik için ödenen sübvansiyonlar beş yıl içinde aşamalı olarak kaldırılacak. Sübvansiyonlar yerine her bir vatandaşa ayda 405 bin riyal (40 dolar) para ödenecek. İran'da enerji tüketiminin dünya ortalamasının dört katı olduğunu hatırlatan yetkililer, uygulamayla enerji tüketimindeki israfın da önünün alınmasının amaçlandığını belirtiyor. Enerji sektöründeki sübvansiyonların ülke ekonomisine yıllık maliyetinin 100 milyar Dolar olduğu ifade ediliyor. Adil gelir dağılımının da hedeflendiği uygulamayla elde edilecek gelirin , konut yapımı, işsizlik ve dar gelirlilerin durumunun iyileştirilmesi gibi sorunların çözümünde kullanılacağı kaydediliyor. Bugünden geçerli uygulamayla benzinin litresi kota sistemine göre ayda 1000 riyalden 4000 riyale, aylık 60 litre kotanın aşılması halinde ise 7000 riyale satılacak. Doğalgaz, elektrik ve su için yeniden düzenlenecek tüketim miktarının aşılması halinde de ödenen sübvansiyonlar faturalara yansıtılacak. Ülke tarihin en büyük ekonomi planlarından biri olarak kabul edilen uygulamadan yana olanlar, ekonominin üzerindeki ağır yükün kaldırılmış olacağını savunurken, plana karşı çıkanlar fiyatların ve enflasyonun artacağı görüşünü dile getiriyor .
http://www.haberler.com/iran-da-benzin-fiyati-dort-kat-artti-2424511-haberi/
Türkiye Örnek Oldu; Rusya, Mısır'a da Nükleer Santral Kuruyor
Rusya, Mısır'ın İnşa Etmeyi Planladığı Dört Üniteden Oluşacak İlk Nükleer Santral İnşaatı ile İlgili İhaleye İlgi Duyuyor.
Rusya, Mısır'ın inşa etmeyi planladığı dört üniteden oluşacak ilk nükleer santral inşaatı ile ilgili ihaleye ilgi duyuyor. Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek, Mart 2008'de gerçekleştirdiği Moskova ziyaretinde nükleer işbirliği anlaşması imzalayarak Rusya'ya olumlu sinyal vermişti.
Moskova Mersin-Akkuyu nükleer santral inşaatında olduğu gibi, Mısır'a inşa edilecek nükleer santrali de tamamı ilefinanse edecek. Santralin tüm hisselerinin Rusya'ya ait olup olmaması ile ilgili belirsizlik sürerken, Kahire Moskova'nın nükleer santralle ilgili teklifini olumlu karşıladı.
RusyaEnerji ve Ticaret Bakanı Viktor Hristenko ile bir görüşme yapan Mısır Ticaret ve Endüstri Bakanı Raşid Muhammed Raşid, Mısır'ın ilk nükleer santralini finanse etmek için Rusya'nın hazır olduğunu açıkladı. Ria Novosti haber ajansının verdiği bilgiye göre Raşid yaptığıdeğerlendirmede , "Santralin inşaatı ile ilgili kredi doğrudan hükümet borçlanması ya dadevlet bankaları aracılığı ile olacak. Rusya santralin inşaatın yanı sıra santralin işletilmesi yönünde de öneride bulundu. Bu teklifi memnuniyetle karşılıyoruz" dedi.
Kahire'nin 184mil uzağında bulunan El Dabaa bölgesine inşa edilecek nükleer santralle ilgili Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı uygunluk kararı vermişti. 2025'e kadar inşa sürecini tamamlamayı planlayan Mısır, ilk üniteyi 2019'da aktif hale getirecek. Çernobil'de meydana gelen kaza sonrası 1986'da nükleer programını durduran Mısır Mübarek'in 2008'de yaptığıRusya ziyaretinin ardından yeniden başladı.
Mısır'n inşa etmeyiplanladığı nükleer santralin her bir ünitesinin 600 MW kapasitede olması ve toplam maliyetinin de 1,5-2 milyar Dolar arasında olması öngörülüyor.
Dünyanın zengin uranyum rezervlerinesahip olan Mısır'ın halen iki adet deney amaçlı nükleer reaktörü bulunuyor. Bunlardan birini Sovyetler Birliği 1958'de inşa ederken, ikinci reaktör ise Arjantin'den satın alındı.
Moskova 20 milyar dolarlık yatırımla Mersin-Akkuyu'ya inşa edilecek 4,8 GW gücündeki nükleer santral için hukuki süreci tamamladı. Rusya'nın 2013'te inşaatçalışmalarına başlaması bekleniyor. Türkiye 'nin nükleer santralinin ilk ünitesi 2018'de aktif hale gelirken , son reaktör de 2021'de çalışmaya başlayacak.
(Cihan Haber Ajansı)
20.12.2010
http://www.haberler.com/turkiye-ornek-oldu-rusya-misir-a-da-nukleer-2427312-haberi/
Moskova Mersin-Akkuyu nükleer santral inşaatında olduğu gibi, Mısır'a inşa edilecek nükleer santrali de tamamı ile
Rusya
Kahire'nin 184
Mısır'n inşa etmeyi
Dünyanın zengin uranyum rezervlerine
Moskova 20 milyar dolarlık yatırımla Mersin-Akkuyu'ya inşa edilecek 4,8 GW gücündeki nükleer santral için hukuki süreci tamamladı. Rusya'nın 2013'te inşaat
(Cihan Haber Ajansı)
20.12.2010
http://www.haberler.com/turkiye-ornek-oldu-rusya-misir-a-da-nukleer-2427312-haberi/
EPDK, benzin zammına nasıl çözüm buldu?
Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu, dün yaptığı toplantıda 31 Ocak 2011 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere, akaryakıt ve madeni yağ satışlarında istasyonlarda hediye , eşantiyon ve kampanya adları altında oyuncak , deterjan, ev eşyası, bilet gibi tüm mal promosyonlarının yapılmasını yasakladı.
Kurul akaryakıt satışları sonucu bankalarınkredi kartlarından puan yüklenmesi gibi finansal promosyonlar ile istasyonlarda verilen araç yıkama, ücretsiz yağ değişimi gibi hizmet promosyonlarına yönelik herhangi bir sınırlama getirmedi.
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, yaptığı yazılı açıklamada, akaryakıt piyasasında rekabetinhediye çanak çömlekte, deterjanda, Çin malı oyuncakta değil fiyat üzerinden yapılmasını istediklerini belirterek, akaryakıt maliyetine bu tür unsurların etki etmesini istemediklerini söyledi. Köktaş, bu nedenle gelecek ayın sonundan itibaren akaryakıt sektöründeki tüm mal promosyonlarını yasakladıklarını bildirdi.
Akaryakıt piyasasında operasyonel maliyetlerin azaltılması vetüketici lehine, rekabetin arttırılması çalışmaları kapsamında promosyonlar konusunu belli bir süreden bu yana değerlendirdiklerini kaydeden Köktaş, mal promosyonlarının çoğunun kalitesiz mallarla israfa sebebiyet verdiğini ve fiyatlar üzerinde de bir baskı oluşturduğunu kaydetti. Köktaş, bayilerin, dağıtıcıların birbirleri ile akaryakıtın yanında tüketiciye hangi mali vereyim diye değil, fiyat rekabetini nasıl sağlarım diye yarışması gerektiğine dikkat çekerek, tüketicinin alacağı hediyenin değil fiyat panosunun peşine düşmesi gerektiğini vurguladı.
''HEDEF UCUZLUK''
EPDK Başkanı, promosyonlara yönelik buna benzer bir sınırlamanın daha önce Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından gazetelerin mal promosyonlarına yapıldığını ve başarı kazandığını belirterek, yeni karar sonrası fiyatların nasıl değişeceğini de yakından izleyeceklerini ifade etti.
Köktaş, Kanunda açık hükümler olduğu halde bu tür kampanyalara katılan akaryakıt bayilerinin promosyonların maliyeti hakkında yeterlibilgi alamamaktan şikayet ettiği kaydetti.
Kanunda bayilerin bupromosyon kampanyalarına katılımlarının isteğe bağlı olduğunun tanımlandığı halde bazı zorlamalar uygulandığını da belirten Köktaş, ''Bu durumda dağıtıcılar ile bayiler sık sık karşı karşıya geliyordu. Bu kararımız bu konudaki sıkıntıları da ortadan kaldırıyor'' dedi.
16 Aralık 2010
http://www.patronlardunyasi.com/haber/EPDK-benzin-zammina-nasil-cozum-buldu/96032
Kurul akaryakıt satışları sonucu bankaların
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, yaptığı yazılı açıklamada, akaryakıt piyasasında rekabetin
Akaryakıt piyasasında operasyonel maliyetlerin azaltılması ve
''HEDEF UCUZLUK''
EPDK Başkanı, promosyonlara yönelik buna benzer bir sınırlamanın daha önce Sanayi ve
Köktaş, Kanunda açık hükümler olduğu halde bu tür kampanyalara katılan akaryakıt bayilerinin promosyonların maliyeti hakkında yeterli
Kanunda bayilerin bu
16 Aralık 2010
http://www.patronlardunyasi.com/haber/EPDK-benzin-zammina-nasil-cozum-buldu/96032
Akaryakıt fiyatı nasıl düşer?
Ucuz akaryakıtın formülü sadece vergiden mi geçiyor? Sektördeki yeni oyunculara göre sistem değişmeli.
Benzin fiyatlarının 4 TL’yi aşması ile çıkan kavga sert rauntlarla devam ediyor. Hükümet ve ana dağıtıcı arasında kopan kavgada şu anda top vergi üzerinde dönüyor. Çünkü benzinin litresinde 2.45 TL’lik vergi var.
Hükümetin ‘kâr payları çok yüksek’ diye eleştirdiği ana dağıtıcı da Maliye Bakanlığı da kendi cephesinden vergi savunması yapıyor. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan Türkiye’de yüksek vergilerin etkisini inkâr etmek imkânsız. Ancak bugünlerde sektörde farklı sesler de duyulmaya başlandı. Hükümetin de hoşuna gidecek bu yeni yaklaşımlar sektörün yeni oyuncularından geliyor.
Buna göre yüksek fiyatların perde arkasında vergiler kadar etkili ve sadece Türkiye’de geçerli olan başka unsurlar da var. Nedir bu unsurlar? Promosyonlar, bayrak ve hava paraları...
Son günlerde benzini piyasadan yüzde 7 daha ucuza satarak istasyonlarının önünde kuyruklar oluşan FullPet’in Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan bu yeni yaklaşımı dillendiren yeni oyunculardan biri. Arslan’a sektörde bu kadar sıkıntı yaratan vergilere rağmen kendilerinin fiyatları nasıl düşürdüğünü sordum.
FullPet intifa haklarının 20 yıldan 5 yıla düşürülmesinin ardından sektöre giren yeni bir oyuncu. Aslında gıda sektörünün uluslararası oyuncusu Arbel’in yeni şirketi. Kanada Toronto Borsası’nda halka açık olan Arbel’in yüzde 60’ı yabancı hissedarlara ait. Yüzde 30 ise Arslan ailesinin. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan grup Türkiye’de yeni büyüme alanı olarak seçtiği akaryakıt sektörüne rekabetle girdi. 13 istasyonla başlayan Arbel’in hedefi 100 istasyona ulaşmak. Hüseyin Arslan son tartışmalara ilişkin “ABD’yi yeniden keşfetmeye gerek yok. Sistemi değiştiriyoruz” diyor.
İndirim doğrudan halka
Arslan maliyet avantajı sağladığını iddia ettiği sistemi şöyle anlatıyor: “ABD’de Kanada’da şirketler toprağı alıyor. İşletmeyi başkasına veriyor. Türkiye’de ise yıllardır böyle değildi. İşletmeci 20 yıl boyunca aynı bayrak altında kalmak zorundaydı. Hava paraları, transferler ayrı bir maliyet getiriyordu. Şimdi 13 istasyon aldık. Hedefimiz 100’e ulaşmak. Mülk bizim olacak.
Bu da düşük bir işletme maliyeti demek. Ayrıca bölge gelişirse rant da şirkete kalacak.”
Arslan indirimde bir başka unsuru da bugüne kadar uygulanan promosyonlar ve kurumsal satışlara bağlıyor. “Bayilerin çeşitli indirim imkânları var. Kimi kurumsal indirim yapıyor, kimi kart veriyor. Yüzde 5’in altında indirim yok. Bizim yaptığımız nedir? Biz bunu direkt halka veriyoruz. Oturup da televizyonda işte şu kartı al, üstüne bonus ekle gibi reklamlarla vatandaşın kafasını karıştırmıyoruz. Biz gel vatandaş kendini yorma diyoruz. Demek ki bunun bir mantığı var yani.” Arslan, önümüzdeki yıllarda rekabetin daha da kızışacağı görüşünde. 2005’ten beri akaryakıt piyasasına farklı yaklaşan hükümetin de sanırım hedefi bu yeni oyuncularla sektörü yeniden yapılandırmak. Düşük fiyat formülü sektörde nasıl karşılanır bilmem?
JALE ÖZGENTÜRK
16/12/2010
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1032824&Yazar=JALE%20%D6ZGENT%DCRK&Date=16.12.2010&CategoryID=101
Benzin fiyatlarının 4 TL’yi aşması ile çıkan kavga sert rauntlarla devam ediyor. Hükümet ve ana dağıtıcı arasında kopan kavgada şu anda top vergi üzerinde dönüyor. Çünkü benzinin litresinde 2.45 TL’lik vergi var.
Hükümetin ‘kâr payları çok yüksek’ diye eleştirdiği ana dağıtıcı da Maliye Bakanlığı da kendi cephesinden vergi savunması yapıyor. Dünyanın en pahalı benzinini kullanan Türkiye’de yüksek vergilerin etkisini inkâr etmek imkânsız. Ancak bugünlerde sektörde farklı sesler de duyulmaya başlandı. Hükümetin de hoşuna gidecek bu yeni yaklaşımlar sektörün yeni oyuncularından geliyor.
Buna göre yüksek fiyatların perde arkasında vergiler kadar etkili ve sadece Türkiye’de geçerli olan başka unsurlar da var. Nedir bu unsurlar? Promosyonlar, bayrak ve hava paraları...
Son günlerde benzini piyasadan yüzde 7 daha ucuza satarak istasyonlarının önünde kuyruklar oluşan FullPet’in Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Arslan bu yeni yaklaşımı dillendiren yeni oyunculardan biri. Arslan’a sektörde bu kadar sıkıntı yaratan vergilere rağmen kendilerinin fiyatları nasıl düşürdüğünü sordum.
FullPet intifa haklarının 20 yıldan 5 yıla düşürülmesinin ardından sektöre giren yeni bir oyuncu. Aslında gıda sektörünün uluslararası oyuncusu Arbel’in yeni şirketi. Kanada Toronto Borsası’nda halka açık olan Arbel’in yüzde 60’ı yabancı hissedarlara ait. Yüzde 30 ise Arslan ailesinin. Yaklaşık 1 milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaşan grup Türkiye’de yeni büyüme alanı olarak seçtiği akaryakıt sektörüne rekabetle girdi. 13 istasyonla başlayan Arbel’in hedefi 100 istasyona ulaşmak. Hüseyin Arslan son tartışmalara ilişkin “ABD’yi yeniden keşfetmeye gerek yok. Sistemi değiştiriyoruz” diyor.
İndirim doğrudan halka
Arslan maliyet avantajı sağladığını iddia ettiği sistemi şöyle anlatıyor: “ABD’de Kanada’da şirketler toprağı alıyor. İşletmeyi başkasına veriyor. Türkiye’de ise yıllardır böyle değildi. İşletmeci 20 yıl boyunca aynı bayrak altında kalmak zorundaydı. Hava paraları, transferler ayrı bir maliyet getiriyordu. Şimdi 13 istasyon aldık. Hedefimiz 100’e ulaşmak. Mülk bizim olacak.
Bu da düşük bir işletme maliyeti demek. Ayrıca bölge gelişirse rant da şirkete kalacak.”
Arslan indirimde bir başka unsuru da bugüne kadar uygulanan promosyonlar ve kurumsal satışlara bağlıyor. “Bayilerin çeşitli indirim imkânları var. Kimi kurumsal indirim yapıyor, kimi kart veriyor. Yüzde 5’in altında indirim yok. Bizim yaptığımız nedir? Biz bunu direkt halka veriyoruz. Oturup da televizyonda işte şu kartı al, üstüne bonus ekle gibi reklamlarla vatandaşın kafasını karıştırmıyoruz. Biz gel vatandaş kendini yorma diyoruz. Demek ki bunun bir mantığı var yani.” Arslan, önümüzdeki yıllarda rekabetin daha da kızışacağı görüşünde. 2005’ten beri akaryakıt piyasasına farklı yaklaşan hükümetin de sanırım hedefi bu yeni oyuncularla sektörü yeniden yapılandırmak. Düşük fiyat formülü sektörde nasıl karşılanır bilmem?
JALE ÖZGENTÜRK
16/12/2010
http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1032824&Yazar=JALE%20%D6ZGENT%DCRK&Date=16.12.2010&CategoryID=101
BM'den Irak'ta nükleer programa yeşil ışık
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın başkanlık yaptığı, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak konulu üst düzey toplantısı başladı. Toplantıdan Irak'ın sivil nükleer çalışmalarına destek çıktı.
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER - ABD'nin Güvenlik Konseyi'nin dönem başkanı olması nedeniyle Biden'ın daveti üzerine yapılan toplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katılıyor.
Toplantıya BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, İngiltere'nin Ortadoğu işlerinden sorumlu bakanı Alistair Burt, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj, Uganda Başkan Yardımcısı Gilbert Balibaseka, Gabon Dışişleri Bakanı Paul Toungui, Brezilya Siyasi İşler Bakanı Yardımcısı Vera Machado, Avusturya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Johannes Kyrle, Japonya Dışişleri Bakanı yardımcısı Hisashi Tokunaga ile diğer Konsey üyelerinin daimi temsilcileri katılıyor.
Toplantının başında Joe Biden, iki gün önce hayatını kaybeden ABD'nin Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke'ın “çok büyük bir barış savaşçısı” olduğunu belirterek kendisinin hiçbir zaman unutulmayacağını söyledi. Daha sonra Biden'in daveti üzerine, toplantıya katılanlar Holbrooke anısına bir dakikalık saygı duruşundu bulundular.
IRAK YAPTIRIMLARI KALKTI
Saygı duruşunun ardından Konsey, Irak ile ilgili önemli karar tasarılarını oylayarak kabul etti. Kabul edilen karar tasarılarında Konsey, Irak'ın sivil amaçlı nükleer program geliştirmesine yeşil ışık yaktı.
Konsey Irak'a uygulanan 19 yıllık yaptırımları kaldırarak, ülkenin sivil nükleer program geliştirmesi üzerindeki yaptırımları kaldırdı.
Konsey kabul ettiği diğer karar tasarılarında ise “gıda karşılığı petrol programını” tümden kaldırdı, aynı zamanda Irak hükümetine kendi petrol ve doğal gaz gelirleri üzerindeki kontrol yetkisini de 30 Haziran 2011 itibariyle geri vermeye karar verdi.
DAVUTOĞLU: IRAK'IN BAĞIMSIZLIĞI, BÖLGEMİZ İÇİN HAYATİ
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak konulu üst düzey toplantısında yaptığı konuşmasında küresel değişimin yaşandığı bugünlerde, bölgesel ve uluslararası düzenin sağlanmasının gereğinin son derece açık olduğunu, Türkiye'nin de BM Güvenlik Konseyi üyeliği boyunca hep bu yönde çaba harcadığını belirtti.
Türkiye'nin bulunduğu bölgede ve Irak'ta da düzenin sağlanmasının aciliyet gerektirdiğini ifade eden Davutoğlu, Irak'ın, yıllarca süren kargaşa, çekişme ve acıdan sonra kritik bir döneme girdiğini, Iraklı liderlerin geçmişin iç çekişmelerini geride bırakarak refah dolu bir geleceği şekillendirme şansını yakaladıklarını belirtti. Türkiye'nin Irak'taki tüm kesimlerin biraraya gelip birbirleriyle barışçıl ve demokratik yollarla çalışmaya başladıklarını görmekten çok memnun olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Bu Irak'ın geleceği ve bizim bölgemizin de geleceği” dedi.
KISITLAMALARIN KALKMASI
Irak'ın yaşadığı iki büyük savaş ve yıllarca süren istikrarsızlığın ardından bugüne dek başardıklarının cesaret verici ve etkileyici olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu kapsamda Türkiye'nin bugün kabul edilen Konsey kararlarını memnuniyetle karşıladığını, Irak'ın BM Şartı'nın 7. Bölümü kısıtlamaları altında olmayan bir ülke olma yolunda önemli adımlar attığını kaydetti. Türkiye'nin de fazlaca uzun zamandır yürürlükte olan bu kısıtlamaların kalkması yönünde oy kullanmaktan mutlu olduğunu bildiren Davutoğlu, bu kapsamda Irak'ın başarılarının çok önemli olduğunu, Irak hükümetinin bugüne kadarki çalışmalarını takdirle karşıladıklarını belirterek, artık Irak tarihinde acı, ama geçici bir sayfanın kapanarak umut dolu yeni bir dönemin başladığını ifade etti.
Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi üyeleri içinde bugün Irak'ın tek komşu ülkesi olarak Irak'la güçlü ve kökü derin bağları olduğunu kaydeden Davutoğlu, iki ülkenin kaderlerinin herzaman birbiriyle ilişkili olduğunu belirtti. Irak'ın sorunlarını yenmede tek başına olmayacağını söyleyen Bakan Davutoğlu, “Irak'ın bağımsızlığı, egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğü, bölgemizin ve uluslararası toplumun istikrarı ve güvenliği için hayati. Türkiye Irak'ı iyi ve kötü zamanlarında desteklemeye devam edecek” dedi. (aa)
15 Aralık 2010
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032800&CategoryID=81
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER - ABD'nin Güvenlik Konseyi'nin dönem başkanı olması nedeniyle Biden'ın daveti üzerine yapılan toplantıya Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katılıyor.
Toplantıya BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun, İngiltere'nin Ortadoğu işlerinden sorumlu bakanı Alistair Burt, Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari, Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Sven Alkalaj, Uganda Başkan Yardımcısı Gilbert Balibaseka, Gabon Dışişleri Bakanı Paul Toungui, Brezilya Siyasi İşler Bakanı Yardımcısı Vera Machado, Avusturya Dışişleri Bakanı Yardımcısı Johannes Kyrle, Japonya Dışişleri Bakanı yardımcısı Hisashi Tokunaga ile diğer Konsey üyelerinin daimi temsilcileri katılıyor.
Toplantının başında Joe Biden, iki gün önce hayatını kaybeden ABD'nin Afganistan ve Pakistan Özel Temsilcisi Richard Holbrooke'ın “çok büyük bir barış savaşçısı” olduğunu belirterek kendisinin hiçbir zaman unutulmayacağını söyledi. Daha sonra Biden'in daveti üzerine, toplantıya katılanlar Holbrooke anısına bir dakikalık saygı duruşundu bulundular.
IRAK YAPTIRIMLARI KALKTI
Saygı duruşunun ardından Konsey, Irak ile ilgili önemli karar tasarılarını oylayarak kabul etti. Kabul edilen karar tasarılarında Konsey, Irak'ın sivil amaçlı nükleer program geliştirmesine yeşil ışık yaktı.
Konsey Irak'a uygulanan 19 yıllık yaptırımları kaldırarak, ülkenin sivil nükleer program geliştirmesi üzerindeki yaptırımları kaldırdı.
Konsey kabul ettiği diğer karar tasarılarında ise “gıda karşılığı petrol programını” tümden kaldırdı, aynı zamanda Irak hükümetine kendi petrol ve doğal gaz gelirleri üzerindeki kontrol yetkisini de 30 Haziran 2011 itibariyle geri vermeye karar verdi.
DAVUTOĞLU: IRAK'IN BAĞIMSIZLIĞI, BÖLGEMİZ İÇİN HAYATİ
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, BM Güvenlik Konseyi'nin Irak konulu üst düzey toplantısında yaptığı konuşmasında küresel değişimin yaşandığı bugünlerde, bölgesel ve uluslararası düzenin sağlanmasının gereğinin son derece açık olduğunu, Türkiye'nin de BM Güvenlik Konseyi üyeliği boyunca hep bu yönde çaba harcadığını belirtti.
Türkiye'nin bulunduğu bölgede ve Irak'ta da düzenin sağlanmasının aciliyet gerektirdiğini ifade eden Davutoğlu, Irak'ın, yıllarca süren kargaşa, çekişme ve acıdan sonra kritik bir döneme girdiğini, Iraklı liderlerin geçmişin iç çekişmelerini geride bırakarak refah dolu bir geleceği şekillendirme şansını yakaladıklarını belirtti. Türkiye'nin Irak'taki tüm kesimlerin biraraya gelip birbirleriyle barışçıl ve demokratik yollarla çalışmaya başladıklarını görmekten çok memnun olduğunu ifade eden Davutoğlu, “Bu Irak'ın geleceği ve bizim bölgemizin de geleceği” dedi.
KISITLAMALARIN KALKMASI
Irak'ın yaşadığı iki büyük savaş ve yıllarca süren istikrarsızlığın ardından bugüne dek başardıklarının cesaret verici ve etkileyici olduğunu ifade eden Davutoğlu, bu kapsamda Türkiye'nin bugün kabul edilen Konsey kararlarını memnuniyetle karşıladığını, Irak'ın BM Şartı'nın 7. Bölümü kısıtlamaları altında olmayan bir ülke olma yolunda önemli adımlar attığını kaydetti. Türkiye'nin de fazlaca uzun zamandır yürürlükte olan bu kısıtlamaların kalkması yönünde oy kullanmaktan mutlu olduğunu bildiren Davutoğlu, bu kapsamda Irak'ın başarılarının çok önemli olduğunu, Irak hükümetinin bugüne kadarki çalışmalarını takdirle karşıladıklarını belirterek, artık Irak tarihinde acı, ama geçici bir sayfanın kapanarak umut dolu yeni bir dönemin başladığını ifade etti.
Türkiye'nin BM Güvenlik Konseyi üyeleri içinde bugün Irak'ın tek komşu ülkesi olarak Irak'la güçlü ve kökü derin bağları olduğunu kaydeden Davutoğlu, iki ülkenin kaderlerinin herzaman birbiriyle ilişkili olduğunu belirtti. Irak'ın sorunlarını yenmede tek başına olmayacağını söyleyen Bakan Davutoğlu, “Irak'ın bağımsızlığı, egemenliği, birliği ve toprak bütünlüğü, bölgemizin ve uluslararası toplumun istikrarı ve güvenliği için hayati. Türkiye Irak'ı iyi ve kötü zamanlarında desteklemeye devam edecek” dedi. (aa)
15 Aralık 2010
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032800&CategoryID=81
Gana’nın kaderini değiştirecek petrol üretimi başladı
Batı Afrika’nın en büyük rezervlerinden biri olan Gana, bugün petrol üretimine başlıyor. Önemli bir üreticiye dönüşecek ülkedeki olası riskler ise endişe yaratıyor.
İngiltere merkezli enerji şirketi Tullow Oil liderliğindeki konsorsiyum, bölgede günlük 55 bin varil petrol üretmeyi, önümüzdeki 12 ayda ise günlük üretimi 120 bin varile çıkarmayı hedefliyor.
Afrika’nın en istikrarlı ülkelerinden biri olarak gösterilen Gana’nın, ilk yılında bu üretiminden 400 milyon dolar gelir elde etmesi bekleniyor.
YASALAR YETERSİZ
Ancak ülkede, petrol sektörünü düzenleyecek yasaların henüz kabul edilmemiş olmasının, belli başlı tehlikeleri ortaya çıkaracağından endişe ediliyor.
Uzmanlar, Afrika'nın demokrasi modeli olarak kabul edilen ülkesi Gana'nın, petrolün getireceği zenginliğe kapılmayıp, tehlikeler konusunda tetikte olmasını, bunun için de komşusu Nijerya’ya bakmasının yeterli olacağını söylüyor.
Nijerya ve diğer ülkelerde, büyük petrol üretimi sayesinde elde edilen para akışı büyük çaplı yolsuzluklara yol açarak diğer sektölerin göz ardı edilmesine neden oldu.
Nijerya’daki petrol üretimi günlük 2 milyon varili buluyor.
YOLSUZLUK ENDİŞELERİ
Bazı gözlemciler, Nijerya'da baş gösteren petrol lanetinin Gana’yı da vurup, geçen yılABD Başkanı Barack Obama’nın ziyaretiyle öne çıkarılan kalkınma ve politik ilerlemelerin ikinci plana bırakabileceğini belirtiyor.
Ancak diğer taraftan buna karşı çıkanlar ise Afrika’da bu işin üstesinden en iyi şekilde gelecek ülkenin, son yıllarda kaydettiği ilerlemeden dolayı Gana olduğunu belirtiyor.
Gana, kakao ve altın tarafında da büyük üretici konumunda bulunuyor.
ÇİN’İN DİKKATİNİ ÇEKİYOR
Ülkede daha önce de petrol üretilmiş ancak endüstriyel çapta üretime yetecek kadar çok olmamıştı. Son dönemde keşfedilen rezervlerse, başta Çin olmak üzere, yatırımcıların büyük ilgisini çekti.
Aslında Gana’da petrol 2007’de ABD’li enerji şirketi Kosmos tarafından keşfedildi ve toplamda 1.8 milyar civarında olduğu belirtildi. Bu da ülkenin Batı Afrika’nın en büyük sahalarından biri olması anlamına geliyor.
Petrolün, Gana’nın 60 km açığında Atlas Okyanusu’ndaki Jubilee sahasından çıkarılacağı belirtildi.
*Bu yazı AFP’nin geçtiği "Ghana becomes an oil nation, seeks to avoid ’curse’” başlıklı haberden derlenmiştir.
15 Aralık 2010, AFP
http://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16538415.asp?gid=303
İngiltere merkezli enerji şirketi Tullow Oil liderliğindeki konsorsiyum, bölgede günlük 55 bin varil petrol üretmeyi, önümüzdeki 12 ayda ise günlük üretimi 120 bin varile çıkarmayı hedefliyor.
Afrika’nın en istikrarlı ülkelerinden biri olarak gösterilen Gana’nın, ilk yılında bu üretiminden 400 milyon dolar gelir elde etmesi bekleniyor.
YASALAR YETERSİZ
Ancak ülkede, petrol sektörünü düzenleyecek yasaların henüz kabul edilmemiş olmasının, belli başlı tehlikeleri ortaya çıkaracağından endişe ediliyor.
Uzmanlar, Afrika'nın demokrasi modeli olarak kabul edilen ülkesi Gana'nın, petrolün getireceği zenginliğe kapılmayıp, tehlikeler konusunda tetikte olmasını, bunun için de komşusu Nijerya’ya bakmasının yeterli olacağını söylüyor.
Nijerya ve diğer ülkelerde, büyük petrol üretimi sayesinde elde edilen para akışı büyük çaplı yolsuzluklara yol açarak diğer sektölerin göz ardı edilmesine neden oldu.
Nijerya’daki petrol üretimi günlük 2 milyon varili buluyor.
YOLSUZLUK ENDİŞELERİ
Bazı gözlemciler, Nijerya'da baş gösteren petrol lanetinin Gana’yı da vurup, geçen yılABD Başkanı Barack Obama’nın ziyaretiyle öne çıkarılan kalkınma ve politik ilerlemelerin ikinci plana bırakabileceğini belirtiyor.
Ancak diğer taraftan buna karşı çıkanlar ise Afrika’da bu işin üstesinden en iyi şekilde gelecek ülkenin, son yıllarda kaydettiği ilerlemeden dolayı Gana olduğunu belirtiyor.
Gana, kakao ve altın tarafında da büyük üretici konumunda bulunuyor.
ÇİN’İN DİKKATİNİ ÇEKİYOR
Ülkede daha önce de petrol üretilmiş ancak endüstriyel çapta üretime yetecek kadar çok olmamıştı. Son dönemde keşfedilen rezervlerse, başta Çin olmak üzere, yatırımcıların büyük ilgisini çekti.
Aslında Gana’da petrol 2007’de ABD’li enerji şirketi Kosmos tarafından keşfedildi ve toplamda 1.8 milyar civarında olduğu belirtildi. Bu da ülkenin Batı Afrika’nın en büyük sahalarından biri olması anlamına geliyor.
Petrolün, Gana’nın 60 km açığında Atlas Okyanusu’ndaki Jubilee sahasından çıkarılacağı belirtildi.
*Bu yazı AFP’nin geçtiği "Ghana becomes an oil nation, seeks to avoid ’curse’” başlıklı haberden derlenmiştir.
15 Aralık 2010, AFP
http://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16538415.asp?gid=303
Elektrikte gerilimli bekleyiş
Elektrik dağıtımında son ihalelere verilen ve peşin ödenmesi gereken 5 milyar dolar için finansman arayışı başladı. Kâr marjının artması reddedildiği için finansmanda risk tartışması sürüyor.
Türkiye’de son yapılan elektrik dağıtımı ihaleleri Rekabet Kurumu (RK) masasına gelmeye başladı. Perşembe günü Gediz, İstanbul Avrupa yakası, Trakya ve Dicle olmak üzere 4 elektrik dağıtım ihalesi ile Başkent Doğalgaz Dağıtım ihalesi için RK’nın onay verip vermeyeceği yarın belli olacak.
Böylece Mehmet Kazancı-Mehmet Emin Karamehmet ortaklığına ait MMEKA’nın aldığı ilk ihaleler de ilk kez Rekabet Kurumu tarafından ele alınmış oluyor. Hükümet henüz onayı çıkmamış bu özelleştirmelerden 10 milyar doların üzerinde gelir beklerken, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’nun (EPDK) yüzde 2.23’lük dağıtım kar marjının arttıramayacağını açıklaması ise hesapları karıştırdı.
Özellikle son üç bölgeye verilen 5 milyar dolarlık rekor teklif için firmalar finansman arayışına başlarken, analistler kar marjının yüzde 4’e çıkarılmamasının finansmanda risk yarattığı görüşünde. Tartışmaların göbeğindeki iki bölge için 3 milyar dolara yakın teklif veren Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet Kazancı ortaklığına göre ise finansmanda sorun yok. Kazancı, “Bize güvenin. Hazırlıklarımızı yaptık” dedi.
Kâr marjı artmadı
Türkiye’de 17 bölgenin dağıtım şirketi son yapılan üç bölgeyle birlikte tamamen özelleşti. Son olarak gerçekleşen ihaleler İstanbul’un Anadolu Yakası, Toroslar ve Akdeniz bölgeleri oldu. Aralarında Sabancı, Alarko gibi şirketlerin de bulunduğu 15’e yakın yerli ve yabancı firmanın teklif verdiği bölgelerden Toroslar’a Yıldızlar SSS, 1.8 milyar dolar teklif verdi. İstanbul Anadolu Yakası ve Akdeniz için de son dönemin özelleştirmelerdeki en atak şirket MMEKA 2.9 milyar dolar rekor teklifte bulundu. Şirketlerin devir süreci 6 ay içinde gerçekleşecek. Onay çıkmazsa ya da finansman sorunu çıkarsa şirketler sadece ortalama 50 milyon dolar olan teminat mektuplarını yakacak, yeni özelleştirme süreci başlayacak.
Dağıtım ihalelerinde yüksek tekliflerin perde arkasında elektrik dağıtım şirketlerinin uzun zamandır beklediği dağıtım kar marjlarının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından arttırılması kararının olduğu belirtiliyordu. Şirketler yüzde 2.23 olan marjın yüzde 4-7 arasına yükseltilmesini istiyordu. Şirketlerin bu isteği elektrik fiyatları üzerinde yüzde 5’lik zam baskısı yaratacağı için kabul edilmedi ve 2.23’lük kar marjında değişikliğe gidilmedi.
Yabancılar riskli gördü
Bunun üzerine piyasada yüksek tekliflerin ödenip ödenemeyeceği tartışması doğdu. İhaleye katılmak için fizibilite çalışması yapan ancak gizilik anlaşması nedeniyle ismini açıklamayan yabancı firmalardan birinin danışmanı, dağıtım kar marjının 2.23’te kalması nedeniyle ihaleden çekildiklerini belirterek bu koşullarda finansman bulmanın zorluğuna işaret ediyor. “Yabancı firmaların büyük çoğunluğu da bu risk nedeniyle kısa sürede vazgeçti” yorumunu yapan danışman “İhaleye hazırlanırken 700 milyon-1 milyar TL civarında bir tahsilat imkanı görünüyordu. Belki bu rakam sayesinde bazı bankalar ve finansman kuruluşları için cazip olur” diyor.
Finansman konusuna olumsuz yaklaşanlara karşı sorun çıkmayacağını dile getiren analistler ise şirketlerin sadece elektrik fiyatını değil birçok kriteri birarada değerlendirdiğini belirtiyor. Bu şirketler 30 yıllık süreler için devralınıyor. Bu süreçte elektrik tüketim miktarlarının artacağı öngörülüyor. Elektrik borçlarının affı özel sektörü de kapsarsa, dağıtım şirketleri nakit paraya ulaşabilecek. Ayrıca 38 ayrı kalemde gelir elde etme imkanı var. Bu kalemler arasında kablo tv ve internet gibi haberleşme altyapısından sunulan hizmetlerden elde edilen gelirler de var.
Finansman için hazırlığımız tamam
Elektrik dağıtım ihalelerinde toplam 7.9 milyar dolar teklif veren ve şu anda 7 milyon aboneye yakın tüketiciye ulaşan MMEKA bu tartışmaların gereksiz olduğu görüşünde. Mehmet Kazancı finansman konusunda rahat. ‘Bize güvenin’ mesajı veren Kazancı, bu kaynağı nasıl bulacakları ile ilgili olarak, şunları söylüyor: “Bizimle ilgili süreç başladığında ve Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onayı aldığımızda kredi anlaşmamızı nasıl yaptığımızı açıklayacağız. Önümüzde 6-9 ay var. Hazırlıklarımızı yaptık. Onaylar çıkarsa şirketleri en kısa sürede devir alan şirket olmak istiyoruz.”
Verilen teklifler yüksek değil
Finans sektöründen bir sektör temsilcisi ise MMEKA’nın teklif verdiği İstanbul bölgesindeki dağıtım şirketlerinin 5 yıl sonra değerinin 25-30 milyar dolara çıkacağının öngörüldüğünü belirterek, bu nedenle yüksek fiyat teklifi verildiğini kaydetti. Bu nedenle ihalede verilen tekliflerin yüksek olmadığını savunan sektör temsilcisi, mevcut durumda yurtdışından ucuz kredi bulma imkanı da bulunduğunu ifade etti.
Büyük ihaleleri aldı
Mehmet Emin Karamehmet’in, Aksa’dan ayrılan Mehmet Kazancı ile kurduğu MMEKA şirketi, İstanbul’un Avrupa Yakası elektrik dağıtım ihalesi için 2 milyar 990 milyon dolar, İzmir ve Manisa elektrik dağıtım ihalesi için de 1 milyar 920 milyon dolar ödedi. Anadolu Yakası için 1.8 milyar dolarlık fiyat teklifi veren Kazancı için özelleştirme faturası 6.7 milyar dolara çıktı. Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. özelleştirme ihalesini ise 1 milyar 211 milyon dolarlık fiyat teklifi ile kazanan ve peşin ödemeye yapacağını açıklayan şirket, devlete 7,9 milyar dolar ödeyecek.
15 Aralık 2010
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032680&CategoryID=80
Türkiye’de son yapılan elektrik dağıtımı ihaleleri Rekabet Kurumu (RK) masasına gelmeye başladı. Perşembe günü Gediz, İstanbul Avrupa yakası, Trakya ve Dicle olmak üzere 4 elektrik dağıtım ihalesi ile Başkent Doğalgaz Dağıtım ihalesi için RK’nın onay verip vermeyeceği yarın belli olacak.
Böylece Mehmet Kazancı-Mehmet Emin Karamehmet ortaklığına ait MMEKA’nın aldığı ilk ihaleler de ilk kez Rekabet Kurumu tarafından ele alınmış oluyor. Hükümet henüz onayı çıkmamış bu özelleştirmelerden 10 milyar doların üzerinde gelir beklerken, Enerji Piyasası Denetleme Kurumu’nun (EPDK) yüzde 2.23’lük dağıtım kar marjının arttıramayacağını açıklaması ise hesapları karıştırdı.
Özellikle son üç bölgeye verilen 5 milyar dolarlık rekor teklif için firmalar finansman arayışına başlarken, analistler kar marjının yüzde 4’e çıkarılmamasının finansmanda risk yarattığı görüşünde. Tartışmaların göbeğindeki iki bölge için 3 milyar dolara yakın teklif veren Mehmet Emin Karamehmet ve Mehmet Kazancı ortaklığına göre ise finansmanda sorun yok. Kazancı, “Bize güvenin. Hazırlıklarımızı yaptık” dedi.
Kâr marjı artmadı
Türkiye’de 17 bölgenin dağıtım şirketi son yapılan üç bölgeyle birlikte tamamen özelleşti. Son olarak gerçekleşen ihaleler İstanbul’un Anadolu Yakası, Toroslar ve Akdeniz bölgeleri oldu. Aralarında Sabancı, Alarko gibi şirketlerin de bulunduğu 15’e yakın yerli ve yabancı firmanın teklif verdiği bölgelerden Toroslar’a Yıldızlar SSS, 1.8 milyar dolar teklif verdi. İstanbul Anadolu Yakası ve Akdeniz için de son dönemin özelleştirmelerdeki en atak şirket MMEKA 2.9 milyar dolar rekor teklifte bulundu. Şirketlerin devir süreci 6 ay içinde gerçekleşecek. Onay çıkmazsa ya da finansman sorunu çıkarsa şirketler sadece ortalama 50 milyon dolar olan teminat mektuplarını yakacak, yeni özelleştirme süreci başlayacak.
Dağıtım ihalelerinde yüksek tekliflerin perde arkasında elektrik dağıtım şirketlerinin uzun zamandır beklediği dağıtım kar marjlarının Enerji Piyasası Düzenleme Kurulu (EPDK) tarafından arttırılması kararının olduğu belirtiliyordu. Şirketler yüzde 2.23 olan marjın yüzde 4-7 arasına yükseltilmesini istiyordu. Şirketlerin bu isteği elektrik fiyatları üzerinde yüzde 5’lik zam baskısı yaratacağı için kabul edilmedi ve 2.23’lük kar marjında değişikliğe gidilmedi.
Yabancılar riskli gördü
Bunun üzerine piyasada yüksek tekliflerin ödenip ödenemeyeceği tartışması doğdu. İhaleye katılmak için fizibilite çalışması yapan ancak gizilik anlaşması nedeniyle ismini açıklamayan yabancı firmalardan birinin danışmanı, dağıtım kar marjının 2.23’te kalması nedeniyle ihaleden çekildiklerini belirterek bu koşullarda finansman bulmanın zorluğuna işaret ediyor. “Yabancı firmaların büyük çoğunluğu da bu risk nedeniyle kısa sürede vazgeçti” yorumunu yapan danışman “İhaleye hazırlanırken 700 milyon-1 milyar TL civarında bir tahsilat imkanı görünüyordu. Belki bu rakam sayesinde bazı bankalar ve finansman kuruluşları için cazip olur” diyor.
Finansman konusuna olumsuz yaklaşanlara karşı sorun çıkmayacağını dile getiren analistler ise şirketlerin sadece elektrik fiyatını değil birçok kriteri birarada değerlendirdiğini belirtiyor. Bu şirketler 30 yıllık süreler için devralınıyor. Bu süreçte elektrik tüketim miktarlarının artacağı öngörülüyor. Elektrik borçlarının affı özel sektörü de kapsarsa, dağıtım şirketleri nakit paraya ulaşabilecek. Ayrıca 38 ayrı kalemde gelir elde etme imkanı var. Bu kalemler arasında kablo tv ve internet gibi haberleşme altyapısından sunulan hizmetlerden elde edilen gelirler de var.
Finansman için hazırlığımız tamam
Elektrik dağıtım ihalelerinde toplam 7.9 milyar dolar teklif veren ve şu anda 7 milyon aboneye yakın tüketiciye ulaşan MMEKA bu tartışmaların gereksiz olduğu görüşünde. Mehmet Kazancı finansman konusunda rahat. ‘Bize güvenin’ mesajı veren Kazancı, bu kaynağı nasıl bulacakları ile ilgili olarak, şunları söylüyor: “Bizimle ilgili süreç başladığında ve Özelleştirme Yüksek Kurulu tarafından onayı aldığımızda kredi anlaşmamızı nasıl yaptığımızı açıklayacağız. Önümüzde 6-9 ay var. Hazırlıklarımızı yaptık. Onaylar çıkarsa şirketleri en kısa sürede devir alan şirket olmak istiyoruz.”
Verilen teklifler yüksek değil
Finans sektöründen bir sektör temsilcisi ise MMEKA’nın teklif verdiği İstanbul bölgesindeki dağıtım şirketlerinin 5 yıl sonra değerinin 25-30 milyar dolara çıkacağının öngörüldüğünü belirterek, bu nedenle yüksek fiyat teklifi verildiğini kaydetti. Bu nedenle ihalede verilen tekliflerin yüksek olmadığını savunan sektör temsilcisi, mevcut durumda yurtdışından ucuz kredi bulma imkanı da bulunduğunu ifade etti.
Büyük ihaleleri aldı
Mehmet Emin Karamehmet’in, Aksa’dan ayrılan Mehmet Kazancı ile kurduğu MMEKA şirketi, İstanbul’un Avrupa Yakası elektrik dağıtım ihalesi için 2 milyar 990 milyon dolar, İzmir ve Manisa elektrik dağıtım ihalesi için de 1 milyar 920 milyon dolar ödedi. Anadolu Yakası için 1.8 milyar dolarlık fiyat teklifi veren Kazancı için özelleştirme faturası 6.7 milyar dolara çıktı. Başkent Doğalgaz Dağıtım A.Ş. özelleştirme ihalesini ise 1 milyar 211 milyon dolarlık fiyat teklifi ile kazanan ve peşin ödemeye yapacağını açıklayan şirket, devlete 7,9 milyar dolar ödeyecek.
15 Aralık 2010
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032680&CategoryID=80
Nükleer Operasyon
Batı ile nükleer müzakereye oturan İran, dışişleri bakanı değiştirdi. Ahmedinecad Muttaki'nin yerine nükleer pazarlıkta çetin ceviz Salihi'yi atadı.
İran 14 ay aradan sonra Batı ile nükleer müzakere masasına dönüp ocak sonunda İstanbul’da tekrar buluşmak için söz kesmişken, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki’yi aniden görevden aldı. Dışişleri Bakanlığı’na geçici olarak Dr. Ali Akbar Salihi atanırken, böyle bir değişikliğe neden gerek görüldüğüne açıklama getirilmedi. Geçmişte İran’ın Türkiye Büyükelçiliğini de yapmış bir kariyer diplomatı olan, İngilizce, Türkçe ve Urduca’yı çok iyi konuşan Muttaki, uluslararası ilişkiler ve nükleer müzakerelerde hükümetin görece yumuşak bir ismi olarak biliniyor.
Salihi lidere yakın
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndaki (UAEK) Temsilciliği, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı ve bir yıldır da Cumhurbaşkanı Yardımcılığını yürüten Salihi ise nükleer müzakerelerde daha çetin ceviz olması ve Ahmedinecad’a yakınlığıyla tanınıyor.
Muttaki yaptırım yorgunu
Bir yıldır İran medyası, milletvekillerinin, Batı daha fazla yaptırım dayatacaksa Muttaki’nin görevden alınması için bastırdığını yazıyordu. Hazirandaki BM Güvenlik Konseyi’nin dördüncü yaptırım kararının ardından ABD ile AB tek taraflı yaptırım kararları almış, geçen hafta bunlara yenilerini ekleyeceklerinin sinyalini vermişti. Ağustos 2005’ten beri dışişleri bakanlığını yürüten Muttaki ise Türk mevkidaşı Ahmet Davutoğlu ile iyiilişkiler kurarken mayısta Türkiye ve Brezilya ile nükleer yakıt takası anlaşmasına da imza atmıştı. Ancak bu yaptırımları durdurmaya yetmedi.
Ahmedinecad, dün Senegal’i ziyaret eden Muttaki’yi görevden alırken ‘dışişleri bakanlığındaki hizmetlerinden dolayı teşekkürlerini sunup hayatının geri kalanında İslami ulusun hizmetinde başarılar diledi’. Reformcu web sitesi Mardomsalari, Muttaki’nin Ahmedinecad’ın politikalarını eleştirdiğini aktararak “Cumhurbaşkanı’nın bakış açısı ve dış politikasına uyum sağlamakta zorlandı” diye yazdı.
TAHRAN / AFP-AP-REUTERS
14/12/2010 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032563&CategoryID=81
İran 14 ay aradan sonra Batı ile nükleer müzakere masasına dönüp ocak sonunda İstanbul’da tekrar buluşmak için söz kesmişken, Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad Dışişleri Bakanı Manuçehr Muttaki’yi aniden görevden aldı. Dışişleri Bakanlığı’na geçici olarak Dr. Ali Akbar Salihi atanırken, böyle bir değişikliğe neden gerek görüldüğüne açıklama getirilmedi. Geçmişte İran’ın Türkiye Büyükelçiliğini de yapmış bir kariyer diplomatı olan, İngilizce, Türkçe ve Urduca’yı çok iyi konuşan Muttaki, uluslararası ilişkiler ve nükleer müzakerelerde hükümetin görece yumuşak bir ismi olarak biliniyor.
Salihi lidere yakın
İran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’ndaki (UAEK) Temsilciliği, İran Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı ve bir yıldır da Cumhurbaşkanı Yardımcılığını yürüten Salihi ise nükleer müzakerelerde daha çetin ceviz olması ve Ahmedinecad’a yakınlığıyla tanınıyor.
Muttaki yaptırım yorgunu
Bir yıldır İran medyası, milletvekillerinin, Batı daha fazla yaptırım dayatacaksa Muttaki’nin görevden alınması için bastırdığını yazıyordu. Hazirandaki BM Güvenlik Konseyi’nin dördüncü yaptırım kararının ardından ABD ile AB tek taraflı yaptırım kararları almış, geçen hafta bunlara yenilerini ekleyeceklerinin sinyalini vermişti. Ağustos 2005’ten beri dışişleri bakanlığını yürüten Muttaki ise Türk mevkidaşı Ahmet Davutoğlu ile iyiilişkiler kurarken mayısta Türkiye ve Brezilya ile nükleer yakıt takası anlaşmasına da imza atmıştı. Ancak bu yaptırımları durdurmaya yetmedi.
Ahmedinecad, dün Senegal’i ziyaret eden Muttaki’yi görevden alırken ‘dışişleri bakanlığındaki hizmetlerinden dolayı teşekkürlerini sunup hayatının geri kalanında İslami ulusun hizmetinde başarılar diledi’. Reformcu web sitesi Mardomsalari, Muttaki’nin Ahmedinecad’ın politikalarını eleştirdiğini aktararak “Cumhurbaşkanı’nın bakış açısı ve dış politikasına uyum sağlamakta zorlandı” diye yazdı.
TAHRAN / AFP-AP-REUTERS
14/12/2010 http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetay&ArticleID=1032563&CategoryID=81
"Yüzde 64 vergi var onunla uğraşın"
Opet Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Öztürk, bir bayinin ve dağıtım şirketinin kar marjının benzinde brüt yüzde 4,8, motorinde ise 6,1 olduğunu belirterek, “Şu anda 4 liranın 38 kuruşu, bayi artı dağıtım şirketinin kar marjı. Burada vergileri unutuyoruz. Devlet hiçbir zaman vergiyi indirmedi. Geçen yıl benzinde yüzde 20, motorinde yüzde 30 artırdı. Ham petrol fiyatının artması ya da azalması aynı oranda pompa fiyatına yansımaz. Yüzde 10'la uğraşmak yerine yüzde 64 vergi var onunla uğraşın” dedi.
Öztürk, Koç Holding Enerji Grubu Başkanı ve OPET Yönetim Kurulu Üyesi Erol Memioğlu ve Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca ile birlikte Four Seasons Otel'de düzenlenen toplantıda, akaryakıt sektörü ve Opet'in 2010 yılını değerlendirdi.
Opet'in son yılların istikrarlı büyüyen tek akaryakıt dağıtım şirketi olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“Opet, yüzde 10'a varan pazar payından sonra şu anda yüzde 17 pazar payına ulaştı. Pazar payı olarak 3. sıradayız. Ama 2. ile aramızdaki mesafeyi gün geçtikçe kapatıyoruz. Depolama kapasitesi olarak şu anda Türkiye'nin en büyük dağıtım şirketiyiz. Gerek ulusal, gerek uluslararası dağıtım şirketleri akaryakıtlarını ya direkt Tüpraş'tan alırlar ya da ithalat yoluyla getirirler. Opet de akaryakıtını Tüpraş'tan aldığı gibi, ithalat yoluyla da alıyor. Biz diğerlerinin yapmadığı bir işi yapıyoruz. Marmara Ereğlisi'nde şu anda 700 bin metreküplük depolama kapasitemiz var. Bununla uluslararası ticaret yapıyoruz. Yani 30 bin tonluk gemilerle aldığımız yakıtı, 100-150 bin tonluk gemilerle Uzakdoğu'ya Amerika'ya, Singapur'a gönderecek durumdayız ve onu yapıyoruz. Marmara Ereğlisi'ndeki depomuzdan 3-4 tane de uluslararası şirket depolama hizmeti alıyor. Biz akaryakıt bayiliğinden başladık. Akaryakıtı tankerle alıp litre litre satıyorduk, dağıtım şirketi olduk tanker tanker satıyoruz. Şimdi ise amacımız gemilerle satmak. Gemi kapasitesi de 150 bin tonluk gemiler. Şu anda yüzde yüz yerli sermayeli en büyük akaryakıt dağıtım şirketiyiz.”
BAYİ SAYISI 1300'ÜN ÜZERİNDE
Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu da, Tüpraş hissedarı olan Opet'in büyüyen ve Türkiye için son derece önemli bir şirket olduğunu, Koç Topluluğunun 10 binin, Opet'in 1300'ün üzerinde bayisi bulunduğunu belirtti.
“Gelinen noktayı başarılı gördüğümüz gibi Opet açısından daha alacak çok yol var.Ekonomik olarak Opet'ten memnunuz. Daha yükseklere çıkarmasını da bekliyoruz” diyen Memioğlu, müşteri memnuniyetine ve rekabete verdikleri öneme işaret etti. Memioğlu, “Ülkede gerçek anlamda rekabetin olması lazım” diye
konuştu.
PAZAR PAYINDA YÜZDE 18'İ HEDEFLİYORUZ
Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca da, “2009'da pazar payı olarak yüzde 16.6 olarak tamamlamıştık. 2010'da yüzde 17'nin üzerinde kapatacağız. Önümüzdeki yıl ise yüzde 18'i yakalamayı hedefliyoruz. Bu yılki ciromuz 10 milyar TL seviyesinde olacak. Önümüzdeki sene uluslararası fiyat değişimlerine ve kurlara göre bu rakamın daha yukarı çıkmasını bekliyoruz” dedi.
Ağca, KALDER'in düzenlediği Türkiye müşteri memnuniyeti endeksinde 5 yıl üst üste liderlik elde ettiklerini, bu yıl THY Opet Havacılık Yakıtları A.Ş'yi faaliyete geçirerek 1 Temmuz itibariyle Atatürk Havalimanı'nda, daha sonraki süreçte de Türkiye'nin 28 havalimanında yakıt ikmaline başlandığını kaydetti.
Yapılan düzenlemeyle 2005 öncesinde yapılan bütün anlaşmaların 2010 itibariyle yenilenme sürecine girmesi nedeniyle de Opet olarak bu süreçte hem pazar paylarını hem de istasyon sayılarını artırdıklarını belirten Ağca, bunun sonuçlarının önümüzdeki yılın ilk üç ayında görüleceğini söyledi.
ÖZTÜRK:“5 YILLIĞIN GERİYE DÖNÜK UYGULANMASI YANLIŞ”
Konuşmaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Fikret Öztürk, Avrupa'da 5 yıllık uygulamanın olduğunu, Türkiye'de de belki olması gerektiğini, ancak uygulamanın geriye dönük yapılmasının yanlış olduğunu söyledi.
Öztürk, buna karşı dava açtıklarını ancak kaybettiklerini belirterek, “Böyle şey olamaz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Biz bundan sonra önümüze bakacağız. Ne yapılması gerekirse yapacağız” diye konuştu.
Fikret Öztürk, bayi dönüşüm sürecinde 250 milyon dolar civarında yatırım harcaması yaptıklarını, bu süreçte Opet'ten giden istasyonlar olduğu gibi, rakiplerden transfer ettikleri istasyonlar da bulunduğunu belirtti. Bu düzenlemenin kendilerine yüzde bir pazar payı kazandırdığını vurgulayan Öztürk, “170-180 bin metreküp civarında artı istasyon bağladık. Bu da pazar payında yüzde 1'e karşılık geliyor. Satın aldığımız istasyon sayısı 3-5 tane oldu. 5 yıllık uygulama gelince bütün dağıtım şirketleri yavaş yavaş mülke gidecek” dedi.
BENZİNDE BAYİNİN VE ŞİRKETİN KAR MARJI YÜZDE 4.8
Öztürk, basın mensuplarının benzin fiyatlarındaki artışı sorması üzerine de, “Benzinde bir bayinin ve dağıtım şirketinin kar marjı brüt yüzde 4,8, motorinde ise 6,1'dir. Dağıtım şirketleri tavan fiyat açıklar. Bu en yüksek satılacak fiyattır. 95 oktanlı benzinin litre fiyatı 99 kuruş, ÖTV 1.89 lira, EPDK payı 1.74, KDV de 587.29 ve vergilerin toplamı 2 lira 48 kuruş. Bu yüzde 64,4'e tekabül ediyor” bilgisini verdi.
Buna navlun (0,28) ve kara nakliyesinin de eklendiğini belirten Fikret Öztürk, şöyle konuştu:
“Bayi ve dağıtım şirketi payı toplandığında da 95 oktanlı benzinde 9,6 kar marjı var. Bu da 36,7 kuruşa denk geliyor. Şu anda kar marjları bir litrede 38 kuruş civarında. 4 liranın 38 kuruşu, bayi artı dağıtım şirketinin kar marjı. Burada vergileri her şeyi unutuyoruz, dağıtım şirketi ve bayi hiç almamış olsa 38 kuruş. Yani yüzde 9,6 eksilecek. Bayi ne yapacak. 97 oktanlı benzinde ise kar marjı yüzde 4,9, motorinde ise yüzde 12,2. Tüpraş, dağıtım şirketleri, artı bayiler topladıkları kar ve verdikleri vergilere bakın, bir bankanın karı kadar. Sanki petrol fiyatını pompadaki fiyatları artıran dağıtım şirketleri ve bayiler.”
“TAVAN FİYAT UYGULANACAKSA UYGULANSIN”
Öztürk, önceden dağıtım şirketi sayısı 3-5 tane iken şimdi 50'yi geçtiğini belirterek, “Rekabet 50'yi geçen şirkette olmayacak da nerede olacak? Biz birbirimizin elimizden gelse gözünü oyacağız. Rekabetse sonuna kadar varız. Daha girecek varsa girsin. Kamu da girsin. Tavan fiyat uygulanacaksa uygulansın. Ticarette az da olsa para kazanmadan ticaret olmaz” diye konuştu.
Türkiye'de kar marjı yüzde 8-9 civarında olmasına karşın Avrupa'da yüzde 7 olduğunu da belirten Öztürk, Türkiye'deki altyapı sistemlerinin Avrupa'daki altyapı sisteminden farklı olmadığını, mülklerin dağıtım şirketine geçmesi ve Avrupa'daki gibi self servis uygulamasının başlaması halinde kar marjlarının da düşebileceğini söyledi.
Öztürk, “Self servis sistemi Türkiye'ye gelecek. Yavaş yavaş gelecek. Götürecek ödemeden gidecek ama yakalanacak. Sistemler ona göre kurulacak” dedi.
Bir gazetecinin petrol fiyatları ne kadar düşerse düşsün benzin fiyatlarındaki düşüşün birkaç kuruş olduğunu belirtmesi üzerine Öztürk, geçen yıl tavan fiyat uygulandığını, yıl sonunda toplam benzinde yüzde 20 ÖTV artışının, motorinde yüzde 30 artışın olduğunu anlattı.
Fikret Öztürk, petrol fiyatındaki değişikliklerin fiyata yansıdığını, ancak petrol fiyatının toplam fiyatın yüzde 25-30'u kadar olduğunu dolayısıyla petrol fiyatı yüzde 50 düşse de pompa fiyatına yüzde 10-12 oranında yansıdığını belirterek, “Türkiye'de vergi değişmiyor. Devlet hiçbir zaman vergiyi indirmedi. Geçen yıl benzinde yüzde 20 motorinde yüzde 30 artırdı. Ham petrol fiyatının artması ya da azalması aynı oranda pompa fiyatına yansımaz. Yüzde 10'la uğraşmak yerine yüzde 64 vergi var onunla uğraşın” dedi.
Öztürk, promosyon için kar marjının yüzde 2-3'ünü harcadıklarını, şu anda halka açılmanın gündemlerinde olmadığını söyledi. Önümüzdeki yıl 10,5 milyar TL ciro beklediklerini ifade eden Öztürk, sektörde olan bir dağıtım şirketinin başka bir dağıtım şirketini satın alma esprisinin bittiğini, sattıkları benzinin yaklaşık yarısını Tüpraş'tan aldıklarını belirtti.
Dünyanın en ucuz benzininin Amerika'da olduğunu ve oradaki vergi oranının yüzde 14 olduğunu belirten Öztürk, Avrupa ülkelerinde ortalama vergi oranının yüzde 53, Türkiye'de ise yüzde 64 olduğunu kaydetti.
Cüneyt Ağca da, 95 oktan benzinin pompa fiyatının 31 Aralık 2009'da 3,65, bugün ise 3,85 lira olduğunu belirterek, artışın bir yılda 20 kuruş olduğunu belirtti. Geçen yıl bayi ve dağıtım şirketinin payının 33 kuruş bu yıl 37-38 kuruş olduğunu ve burada şirket olarak 2 kuruş karda artış sağlandığını belirtti.
“500 MİLYON DOLAR KAYBETTİK”
Erol Memioğlu da petrol fiyatlarının bu yıl 75-76 dolar, önümüzdeki yıl da 85 dolar olacağını tahmin ettiklerini belirterek, “Petrol fiyatlarının akaryakıt fiyatlarına bire bir yansıması var. Yasa '20 günlük stok tutacaksınız' diyor. Sadece Tüpraş'tan örnek vereyim. Kriz yılında biz sırf stok yükümlülüğünden dolayı 500 milyon dolar kaybettik” dedi.
Akaryakıt tüketiminin 2009'a oranla bu yıl yüzde 1 düştüğünü belirten Memioğlu, vergi toplama konusunda devrim yapmak yerine kolay yolun seçildiğini, ancak bu konuda vatandaşların da kendilerini sorgulaması gerektiğini söyledi.
14 Aralık 2010
A.A.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16529450.asp?gid=373
Öztürk, Koç Holding Enerji Grubu Başkanı ve OPET Yönetim Kurulu Üyesi Erol Memioğlu ve Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca ile birlikte Four Seasons Otel'de düzenlenen toplantıda, akaryakıt sektörü ve Opet'in 2010 yılını değerlendirdi.
Opet'in son yılların istikrarlı büyüyen tek akaryakıt dağıtım şirketi olduğunu ifade eden Öztürk, şu bilgileri verdi:
“Opet, yüzde 10'a varan pazar payından sonra şu anda yüzde 17 pazar payına ulaştı. Pazar payı olarak 3. sıradayız. Ama 2. ile aramızdaki mesafeyi gün geçtikçe kapatıyoruz. Depolama kapasitesi olarak şu anda Türkiye'nin en büyük dağıtım şirketiyiz. Gerek ulusal, gerek uluslararası dağıtım şirketleri akaryakıtlarını ya direkt Tüpraş'tan alırlar ya da ithalat yoluyla getirirler. Opet de akaryakıtını Tüpraş'tan aldığı gibi, ithalat yoluyla da alıyor. Biz diğerlerinin yapmadığı bir işi yapıyoruz. Marmara Ereğlisi'nde şu anda 700 bin metreküplük depolama kapasitemiz var. Bununla uluslararası ticaret yapıyoruz. Yani 30 bin tonluk gemilerle aldığımız yakıtı, 100-150 bin tonluk gemilerle Uzakdoğu'ya Amerika'ya, Singapur'a gönderecek durumdayız ve onu yapıyoruz. Marmara Ereğlisi'ndeki depomuzdan 3-4 tane de uluslararası şirket depolama hizmeti alıyor. Biz akaryakıt bayiliğinden başladık. Akaryakıtı tankerle alıp litre litre satıyorduk, dağıtım şirketi olduk tanker tanker satıyoruz. Şimdi ise amacımız gemilerle satmak. Gemi kapasitesi de 150 bin tonluk gemiler. Şu anda yüzde yüz yerli sermayeli en büyük akaryakıt dağıtım şirketiyiz.”
BAYİ SAYISI 1300'ÜN ÜZERİNDE
Koç Holding Enerji Grubu Başkanı Erol Memioğlu da, Tüpraş hissedarı olan Opet'in büyüyen ve Türkiye için son derece önemli bir şirket olduğunu, Koç Topluluğunun 10 binin, Opet'in 1300'ün üzerinde bayisi bulunduğunu belirtti.
“Gelinen noktayı başarılı gördüğümüz gibi Opet açısından daha alacak çok yol var.Ekonomik olarak Opet'ten memnunuz. Daha yükseklere çıkarmasını da bekliyoruz” diyen Memioğlu, müşteri memnuniyetine ve rekabete verdikleri öneme işaret etti. Memioğlu, “Ülkede gerçek anlamda rekabetin olması lazım” diye
konuştu.
PAZAR PAYINDA YÜZDE 18'İ HEDEFLİYORUZ
Opet Genel Müdürü Cüneyt Ağca da, “2009'da pazar payı olarak yüzde 16.6 olarak tamamlamıştık. 2010'da yüzde 17'nin üzerinde kapatacağız. Önümüzdeki yıl ise yüzde 18'i yakalamayı hedefliyoruz. Bu yılki ciromuz 10 milyar TL seviyesinde olacak. Önümüzdeki sene uluslararası fiyat değişimlerine ve kurlara göre bu rakamın daha yukarı çıkmasını bekliyoruz” dedi.
Ağca, KALDER'in düzenlediği Türkiye müşteri memnuniyeti endeksinde 5 yıl üst üste liderlik elde ettiklerini, bu yıl THY Opet Havacılık Yakıtları A.Ş'yi faaliyete geçirerek 1 Temmuz itibariyle Atatürk Havalimanı'nda, daha sonraki süreçte de Türkiye'nin 28 havalimanında yakıt ikmaline başlandığını kaydetti.
Yapılan düzenlemeyle 2005 öncesinde yapılan bütün anlaşmaların 2010 itibariyle yenilenme sürecine girmesi nedeniyle de Opet olarak bu süreçte hem pazar paylarını hem de istasyon sayılarını artırdıklarını belirten Ağca, bunun sonuçlarının önümüzdeki yılın ilk üç ayında görüleceğini söyledi.
ÖZTÜRK:“5 YILLIĞIN GERİYE DÖNÜK UYGULANMASI YANLIŞ”
Konuşmaların ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Fikret Öztürk, Avrupa'da 5 yıllık uygulamanın olduğunu, Türkiye'de de belki olması gerektiğini, ancak uygulamanın geriye dönük yapılmasının yanlış olduğunu söyledi.
Öztürk, buna karşı dava açtıklarını ancak kaybettiklerini belirterek, “Böyle şey olamaz. Bunu kabul etmek mümkün değil. Biz bundan sonra önümüze bakacağız. Ne yapılması gerekirse yapacağız” diye konuştu.
Fikret Öztürk, bayi dönüşüm sürecinde 250 milyon dolar civarında yatırım harcaması yaptıklarını, bu süreçte Opet'ten giden istasyonlar olduğu gibi, rakiplerden transfer ettikleri istasyonlar da bulunduğunu belirtti. Bu düzenlemenin kendilerine yüzde bir pazar payı kazandırdığını vurgulayan Öztürk, “170-180 bin metreküp civarında artı istasyon bağladık. Bu da pazar payında yüzde 1'e karşılık geliyor. Satın aldığımız istasyon sayısı 3-5 tane oldu. 5 yıllık uygulama gelince bütün dağıtım şirketleri yavaş yavaş mülke gidecek” dedi.
BENZİNDE BAYİNİN VE ŞİRKETİN KAR MARJI YÜZDE 4.8
Öztürk, basın mensuplarının benzin fiyatlarındaki artışı sorması üzerine de, “Benzinde bir bayinin ve dağıtım şirketinin kar marjı brüt yüzde 4,8, motorinde ise 6,1'dir. Dağıtım şirketleri tavan fiyat açıklar. Bu en yüksek satılacak fiyattır. 95 oktanlı benzinin litre fiyatı 99 kuruş, ÖTV 1.89 lira, EPDK payı 1.74, KDV de 587.29 ve vergilerin toplamı 2 lira 48 kuruş. Bu yüzde 64,4'e tekabül ediyor” bilgisini verdi.
Buna navlun (0,28) ve kara nakliyesinin de eklendiğini belirten Fikret Öztürk, şöyle konuştu:
“Bayi ve dağıtım şirketi payı toplandığında da 95 oktanlı benzinde 9,6 kar marjı var. Bu da 36,7 kuruşa denk geliyor. Şu anda kar marjları bir litrede 38 kuruş civarında. 4 liranın 38 kuruşu, bayi artı dağıtım şirketinin kar marjı. Burada vergileri her şeyi unutuyoruz, dağıtım şirketi ve bayi hiç almamış olsa 38 kuruş. Yani yüzde 9,6 eksilecek. Bayi ne yapacak. 97 oktanlı benzinde ise kar marjı yüzde 4,9, motorinde ise yüzde 12,2. Tüpraş, dağıtım şirketleri, artı bayiler topladıkları kar ve verdikleri vergilere bakın, bir bankanın karı kadar. Sanki petrol fiyatını pompadaki fiyatları artıran dağıtım şirketleri ve bayiler.”
“TAVAN FİYAT UYGULANACAKSA UYGULANSIN”
Öztürk, önceden dağıtım şirketi sayısı 3-5 tane iken şimdi 50'yi geçtiğini belirterek, “Rekabet 50'yi geçen şirkette olmayacak da nerede olacak? Biz birbirimizin elimizden gelse gözünü oyacağız. Rekabetse sonuna kadar varız. Daha girecek varsa girsin. Kamu da girsin. Tavan fiyat uygulanacaksa uygulansın. Ticarette az da olsa para kazanmadan ticaret olmaz” diye konuştu.
Türkiye'de kar marjı yüzde 8-9 civarında olmasına karşın Avrupa'da yüzde 7 olduğunu da belirten Öztürk, Türkiye'deki altyapı sistemlerinin Avrupa'daki altyapı sisteminden farklı olmadığını, mülklerin dağıtım şirketine geçmesi ve Avrupa'daki gibi self servis uygulamasının başlaması halinde kar marjlarının da düşebileceğini söyledi.
Öztürk, “Self servis sistemi Türkiye'ye gelecek. Yavaş yavaş gelecek. Götürecek ödemeden gidecek ama yakalanacak. Sistemler ona göre kurulacak” dedi.
Bir gazetecinin petrol fiyatları ne kadar düşerse düşsün benzin fiyatlarındaki düşüşün birkaç kuruş olduğunu belirtmesi üzerine Öztürk, geçen yıl tavan fiyat uygulandığını, yıl sonunda toplam benzinde yüzde 20 ÖTV artışının, motorinde yüzde 30 artışın olduğunu anlattı.
Fikret Öztürk, petrol fiyatındaki değişikliklerin fiyata yansıdığını, ancak petrol fiyatının toplam fiyatın yüzde 25-30'u kadar olduğunu dolayısıyla petrol fiyatı yüzde 50 düşse de pompa fiyatına yüzde 10-12 oranında yansıdığını belirterek, “Türkiye'de vergi değişmiyor. Devlet hiçbir zaman vergiyi indirmedi. Geçen yıl benzinde yüzde 20 motorinde yüzde 30 artırdı. Ham petrol fiyatının artması ya da azalması aynı oranda pompa fiyatına yansımaz. Yüzde 10'la uğraşmak yerine yüzde 64 vergi var onunla uğraşın” dedi.
Öztürk, promosyon için kar marjının yüzde 2-3'ünü harcadıklarını, şu anda halka açılmanın gündemlerinde olmadığını söyledi. Önümüzdeki yıl 10,5 milyar TL ciro beklediklerini ifade eden Öztürk, sektörde olan bir dağıtım şirketinin başka bir dağıtım şirketini satın alma esprisinin bittiğini, sattıkları benzinin yaklaşık yarısını Tüpraş'tan aldıklarını belirtti.
Dünyanın en ucuz benzininin Amerika'da olduğunu ve oradaki vergi oranının yüzde 14 olduğunu belirten Öztürk, Avrupa ülkelerinde ortalama vergi oranının yüzde 53, Türkiye'de ise yüzde 64 olduğunu kaydetti.
Cüneyt Ağca da, 95 oktan benzinin pompa fiyatının 31 Aralık 2009'da 3,65, bugün ise 3,85 lira olduğunu belirterek, artışın bir yılda 20 kuruş olduğunu belirtti. Geçen yıl bayi ve dağıtım şirketinin payının 33 kuruş bu yıl 37-38 kuruş olduğunu ve burada şirket olarak 2 kuruş karda artış sağlandığını belirtti.
“500 MİLYON DOLAR KAYBETTİK”
Erol Memioğlu da petrol fiyatlarının bu yıl 75-76 dolar, önümüzdeki yıl da 85 dolar olacağını tahmin ettiklerini belirterek, “Petrol fiyatlarının akaryakıt fiyatlarına bire bir yansıması var. Yasa '20 günlük stok tutacaksınız' diyor. Sadece Tüpraş'tan örnek vereyim. Kriz yılında biz sırf stok yükümlülüğünden dolayı 500 milyon dolar kaybettik” dedi.
Akaryakıt tüketiminin 2009'a oranla bu yıl yüzde 1 düştüğünü belirten Memioğlu, vergi toplama konusunda devrim yapmak yerine kolay yolun seçildiğini, ancak bu konuda vatandaşların da kendilerini sorgulaması gerektiğini söyledi.
14 Aralık 2010
A.A.
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16529450.asp?gid=373
Hükümet benzin fiyatlarını gözden geçirecek
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan başkanlığında, akaryakıt fiyatlarında son dönemde yaşanan gelişmeleri değerlendirmek üzere toplantı düzenlendi. Bugünkü toplantının ardından EPDK da yarın saat 17.00'de akaryakıt dağıtıcısı şirketlerle görüşecek.Hazine'de gerçekleştirilen ve yaklaşık 3 saat süren toplantıya, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız ile Enerji Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı ve DPT'nin üst düzey bürokratları katıldı.
Toplantıda, akaryakıt fiyatlarında son dönemde yaşanan gelişmeleri izleme, değerlendirme ve atılması gereken adımları belirleme konusunda Enerji Bakanlığı ile EPDK'nin ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde gerekli çalışmaları yapması kararlaştırıldı.
Aynı konuda dün de Enerji Bakanı Taner Yıldız başkanlığında, EPDK ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü üst düzey yöneticileri bir araya gelmişti.
KRİTİK TOPLANTI YARIN
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), akaryakıt fiyatlarını görüşmek üzere dağıtım şirketleri ve TÜPRAŞ yetkilileriyle yarın bir toplantı yapacak. EPDK'da yapılacak toplantıda, akaryakıtta dağıtıcı şirketi ve bayi karı ile TÜPRAŞ'ın fiyatlandırma metodolojisinin görüşülmesi bekleniyor.
14 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16531688.asp
Toplantıda, akaryakıt fiyatlarında son dönemde yaşanan gelişmeleri izleme, değerlendirme ve atılması gereken adımları belirleme konusunda Enerji Bakanlığı ile EPDK'nin ilgili kurum ve kuruluşlar ile işbirliği içinde gerekli çalışmaları yapması kararlaştırıldı.
Aynı konuda dün de Enerji Bakanı Taner Yıldız başkanlığında, EPDK ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü üst düzey yöneticileri bir araya gelmişti.
KRİTİK TOPLANTI YARIN
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu (EPDK), akaryakıt fiyatlarını görüşmek üzere dağıtım şirketleri ve TÜPRAŞ yetkilileriyle yarın bir toplantı yapacak. EPDK'da yapılacak toplantıda, akaryakıtta dağıtıcı şirketi ve bayi karı ile TÜPRAŞ'ın fiyatlandırma metodolojisinin görüşülmesi bekleniyor.
14 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16531688.asp
AYDINLATMADA BİR DEVRİM...
Edison'u çatlatacak ampulü bir Türk yaptı! Yeni nesil LED ampulü tanıtıldı.
General Electric (GE) firmasının ABD'nin New York eyaletinde bulunan küresel araştırma merkezinde uzman mühendis olarak çalışan Bolu'lu Türk Bilim adamı Doç. Dr. Mehmet Arık'ın jet motorlarındaki soğutma sistemlerinden esimlenerek gerçekleştirdiği aydınlatmada geleceğin teknolojisi olarak nitelendirilen yeni nesil LED ampül, Edison'ın ampülü buluşunu açıkladığı günün 131'nci yıldönümünde basına tanıtıldı.
GE firmasının 21'nci yüzyılın Edison'ı olarak isimlendiridiği Türk bilim adamı yaptığı açıklamada, kendisine dünyanın her tarafından kutlamalar geldiğini belirterek, "Aynı imkanlar bana kendi ülkemde de verilse bu buluşu Türkiye'de gerçekleştirebilirdim" dedi. Arık'ın jet motorlarında uygulanan soğutma prensiplerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği buluş LED ampüllerde uygulanmasının ardından yakında başta IPhone'lar olmak üzere ısınma problemlerinin yaşandığı cep telefonları, laptop gibi bir çok teknolojik üründe de kullanılabilecek.
-AYDINLATMADA BİR DEVRİM GERÇEKLEŞTİ-
Aydınlatmada bir devrim olarak nitelendirilen buluşunu anlatan Arık, "Aydınlatma teknolojisinde LED ampüller ilk olarak 1960 yılında General Electric firması tarafından bulundu ancak o dönemde üretilen LED ampüllerin verimliliği oldukça düşüktü. 1997 yılında ise çok daha parlak ışık veren LED Ampül teknolojisi ortaya çıktı ancak bu ampüller ebatlarının çok büyük oluşu aynı zamanda çok çabuk ısınmasından dolayı ve tükettiği elektirik nedeniyle tüketiciye verimli gelmedi. Bizim jet motorlarındaki soğutma sisteminden yola çıkarak gerçekleştirdiğimiz buluş ile bu ısınma problemini tamamen çözdük ve LED ampülleri çok daha tasarruflu bir hale getirdik. Jet motorlarındaki soğutma sistemi teknolojisinin prensiplerini LED ampüllere uyguladık. 2012 yılından itibaren yaygın olarak dünya pazarına çıkacak bu yeni teknoloji LED ampüller çok hafif ve büyük enerji tasarrufu sağlıyor. Yeni LED ampüller tüketiciye sunulmasının ardından aydınlatmada çok büyük bir devrim gerçekleştirecektir" dedi.
-AYNI İMKANLAR VERİLSE BULUŞUMU TÜRKİYE'DE GERÇEKLEŞTİREBİLİRDİM-
Arık, General Electric New York'ta bulunan küresel araştırma merkezinde ekibinde bulunan on bilim adamı ile birlikte çalıştıklarını belirterek, "Başarıya ulaşmak için en önemli şey sabır. Bilimsel çalışmalarda sonuca ulaşmak için çalışmak gerekiyor. Burada sağlanan imkanlar bana Türkiye'de de verilse aynı başarı çizgisini yakalayıp buluşumu Türkiye'de gerçekleştirebilirdim" diye konuştu.
-AYNI TEKNOLOJİ CEP TELEFONLARI VE LAPTOPLARDA DA UYGULAYACAK-
Arık, jet motorlarında uygulanan soğutma prensiplerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği buluşun LED ampüllerde uygulanmasının ardından aynı teknolojiyi yakında başta IPhone'lar olmak üzere ısınma problemlerinin yaşandığı cep telefonları, laptop gibi bir çok teknolojik üründe de kullanılmaya başlanacağını söyledi.
-40 PATENTİM VAR-
New York eyaletinin başkenti Albany'de bulununan General Electric'in Küresel Araştırma merkezinde yaklaşık 10 yıldır çalışan Doç. Dr. Mehmet Arık tam 16 yıldır ABD'de yaşıyor. Bolu'nun Gerede ilçesinde 1969 yılında doğan Arık, 1991 yılında İTÜ'nün Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmasının ardından 1994 yılında Miami'ye yerleşti. Uzun bir dönem Miami'de ısı transferi konulu çalışmaları ile tanınan Türk bilim adamı Sadık Kakaç ile çalıştıktan ve doktora eğitimini tamamladıktan sonra 2000 yılında General Electric'te çalışmaya başladı. Arık'ın 10 yaşında Zeynep Beyza isimli bir kızı ile 6 yaşında Yusuf Ömer isimli bir oğlu var. Kendini bilime adayan Arık'ın ayrıca, yayınlanmış 75 makalesi ile patentini aldığı tam 40 buluşu bulunuyor.
ANKA
14.12.2010
http://enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=303:aydinlatmada-br-devrm&catid=2:guencel&Itemid=26
General Electric (GE) firmasının ABD'nin New York eyaletinde bulunan küresel araştırma merkezinde uzman mühendis olarak çalışan Bolu'lu Türk Bilim adamı Doç. Dr. Mehmet Arık'ın jet motorlarındaki soğutma sistemlerinden esimlenerek gerçekleştirdiği aydınlatmada geleceğin teknolojisi olarak nitelendirilen yeni nesil LED ampül, Edison'ın ampülü buluşunu açıkladığı günün 131'nci yıldönümünde basına tanıtıldı.
GE firmasının 21'nci yüzyılın Edison'ı olarak isimlendiridiği Türk bilim adamı yaptığı açıklamada, kendisine dünyanın her tarafından kutlamalar geldiğini belirterek, "Aynı imkanlar bana kendi ülkemde de verilse bu buluşu Türkiye'de gerçekleştirebilirdim" dedi. Arık'ın jet motorlarında uygulanan soğutma prensiplerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği buluş LED ampüllerde uygulanmasının ardından yakında başta IPhone'lar olmak üzere ısınma problemlerinin yaşandığı cep telefonları, laptop gibi bir çok teknolojik üründe de kullanılabilecek.
-AYDINLATMADA BİR DEVRİM GERÇEKLEŞTİ-
Aydınlatmada bir devrim olarak nitelendirilen buluşunu anlatan Arık, "Aydınlatma teknolojisinde LED ampüller ilk olarak 1960 yılında General Electric firması tarafından bulundu ancak o dönemde üretilen LED ampüllerin verimliliği oldukça düşüktü. 1997 yılında ise çok daha parlak ışık veren LED Ampül teknolojisi ortaya çıktı ancak bu ampüller ebatlarının çok büyük oluşu aynı zamanda çok çabuk ısınmasından dolayı ve tükettiği elektirik nedeniyle tüketiciye verimli gelmedi. Bizim jet motorlarındaki soğutma sisteminden yola çıkarak gerçekleştirdiğimiz buluş ile bu ısınma problemini tamamen çözdük ve LED ampülleri çok daha tasarruflu bir hale getirdik. Jet motorlarındaki soğutma sistemi teknolojisinin prensiplerini LED ampüllere uyguladık. 2012 yılından itibaren yaygın olarak dünya pazarına çıkacak bu yeni teknoloji LED ampüller çok hafif ve büyük enerji tasarrufu sağlıyor. Yeni LED ampüller tüketiciye sunulmasının ardından aydınlatmada çok büyük bir devrim gerçekleştirecektir" dedi.
-AYNI İMKANLAR VERİLSE BULUŞUMU TÜRKİYE'DE GERÇEKLEŞTİREBİLİRDİM-
Arık, General Electric New York'ta bulunan küresel araştırma merkezinde ekibinde bulunan on bilim adamı ile birlikte çalıştıklarını belirterek, "Başarıya ulaşmak için en önemli şey sabır. Bilimsel çalışmalarda sonuca ulaşmak için çalışmak gerekiyor. Burada sağlanan imkanlar bana Türkiye'de de verilse aynı başarı çizgisini yakalayıp buluşumu Türkiye'de gerçekleştirebilirdim" diye konuştu.
-AYNI TEKNOLOJİ CEP TELEFONLARI VE LAPTOPLARDA DA UYGULAYACAK-
Arık, jet motorlarında uygulanan soğutma prensiplerinden yola çıkarak gerçekleştirdiği buluşun LED ampüllerde uygulanmasının ardından aynı teknolojiyi yakında başta IPhone'lar olmak üzere ısınma problemlerinin yaşandığı cep telefonları, laptop gibi bir çok teknolojik üründe de kullanılmaya başlanacağını söyledi.
-40 PATENTİM VAR-
New York eyaletinin başkenti Albany'de bulununan General Electric'in Küresel Araştırma merkezinde yaklaşık 10 yıldır çalışan Doç. Dr. Mehmet Arık tam 16 yıldır ABD'de yaşıyor. Bolu'nun Gerede ilçesinde 1969 yılında doğan Arık, 1991 yılında İTÜ'nün Makine Mühendisliği bölümünden mezun olmasının ardından 1994 yılında Miami'ye yerleşti. Uzun bir dönem Miami'de ısı transferi konulu çalışmaları ile tanınan Türk bilim adamı Sadık Kakaç ile çalıştıktan ve doktora eğitimini tamamladıktan sonra 2000 yılında General Electric'te çalışmaya başladı. Arık'ın 10 yaşında Zeynep Beyza isimli bir kızı ile 6 yaşında Yusuf Ömer isimli bir oğlu var. Kendini bilime adayan Arık'ın ayrıca, yayınlanmış 75 makalesi ile patentini aldığı tam 40 buluşu bulunuyor.
ANKA
14.12.2010
http://enerji2023.org/index.php?option=com_content&view=article&id=303:aydinlatmada-br-devrm&catid=2:guencel&Itemid=26
Şarj maliyeti ve istasyonlar
Çukurova Üniversitesi Mühendislik Mimarlık Fakültesi Makine Mühendisliği Bölüm Başkanı ve Otomotiv Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kadir Aydın, Elektrikli otomobiller şehirler arası kullanımdan ziyade, şehir içi kullanıma uygun.
Örneğin Adana’dan Ankara’ya gitmek için 3 kez şarj etmek gerekli.Bu durumda hibrid araçlar daha uygun olacaktır" dedi.
Aydın, yıllardır geliştirme ve test çalışmaları süren elektrikli ve hibrid otomobillerin, 2011 yılından itibaren başlıca büyük firmalar tarafından seri üretimine geçilerek, dünya ile birlikte Türkiye’de de satışa sunulacağını kaydetti.
Elektrikle ve akaryakıtla çalışan iki motora sahip "hibrid" araçların, lityum-iyon batarya kullandığını ve bu bataryaların oldukça pahalı olduğunu belirten Aydın, şöyle dedi:
"Bu nedenle aynı model elektrikli ya da hibrid otomobil, benzinli ya da dizeline göre daha pahalı olacaktır. Bu nedenle dünya genelinde çevreci olan bu araçlar devlet tarafından vergi indirimleriyle destekleniyor. Türkiye’de de ’sıfır ÖTV’ gibi uygulamalar yapılmalı. Yüksek vergilendirme olursa, türetici çok daha ucuz olan benzin ve dizel araçları tercih eder ve bu teknoloji Türkiye’de daha doğmadan ölür."
Elektrikli araçların, şehirler arası kullanımdan ziyade, şehir içi için uygun olduğunu vurgulayan Aydın, "Bir şarj ile ortalama 130-150 kilometre gidebiliyorsunuz. Mesela Adana’dan Ankara’ya gitmek için 3 kez şarj etmek gerekli. Hızlı şarjla bile şarj işlemi yaklaşık 1 saat sürüyor, normal şarj ise 6-8 saat. Bu durumda şarj sorunu olmayan hibrid araçlar daha uygun olacaktır" dedi.
-ŞARJ MALİYETİ VE İSTASYONLAR-
Elektrikli ve hibrid araçların yolda çok ekonomik olduğunu ifade eden Aydın, "Bugünkü gece tarifesiyle şarj edilirse, 100 kilometrede 2-3 TL’lik elektrik harcayacaklar. Yani akaryakıtın yaklaşık 5-10’da biri oranında gideri olacak. Tabii bu maliyet, günün hangi saatinde şarj edildiğine ve şarj istasyonlarında elektriğin kaça satılacağına göre değişebilir" diye konuştu.
Yüksek vergi oranlarıyla söz konusu araçların satışının önü kesilmezse ve yaygınlaşırlarsa, artık çoğu özelleştirilmiş olan elektrik dağıtım firmalarının, elektriğini satmak için şehirlerin muhtelif yerlerine şarj cihazları ve istasyonları kuracağını ifade eden Aydın, şöyle devam etti:
"Şarj için apartmanların altına ve otopark gibi yerlere hızlı şarj üniteleri kurulacaktır. Kablosunu araca bağladıktan sonra, bir kredi kartı ya da özel bir kartla araçlar şarj edilebilecek. Dolayısıyla şarj istasyonlarının kurulmasının türeticiye ek bir maliyeti olmayacaktır, altyapı kendiliğinden oluşacaktır.
Türkiye petrolde tamamen dışarıya bağımlı. Elektrikte dışarı bağımlılık da, ithal kömüre dayalı termik santrallerden ve doğalgaz çevrim santrallerinden dolayı bir miktar var. Ancak, bu bağımlılık yüzde 50 mertebesinde. Türkiye nükleer santrale sahip olursa, bu oran çok daha azalacak. Bu durumda elektrikli ve hibrid araçlar, çevre kirliliği, enerjinin güvenliğini ve ülke kaynaklarının içeride üretilmesi açısından çok ekonomik ve yararlı hale gelecekler."
-BATARYA ÖMRÜ VE TOPLAM MALİYET-
Söz konusu araçlarda kullanılan lityum-iyon bataryaların ömürlerinin yaklaşık 2 bin şarj olduğunu ifade eden Aydın, şunları kaydetti:
"Her gün bir kez şarj edilirse ve 100-150 kilometre gidilirse, yaklaşık olarak 6 yılda aküler ömürlerini dolduracaktır. Ama bu, akülerin son ömürleri. Pratikte akü bir aşamadan sonra yıpranıp, daha çabuk deşarj olmaya başlar. Araba 150 kilometre gideceğine, 100 kilometre gitmeye başlar, bunun sonucu 4-5 senede bir akü değişimine ihtiyaç olabilir.
O nedenle, elektrikli ve hibrid araç alırken, bu maliyetini de hesaplamak lazım. Akaryakıt fiyatı, Türkiye’de petrolde ve benzinde yüksek ÖTV olduğu için elektrik fiyatlarıyla mukayese edilemez, ancak, batarya değişim ve ilk alımda fiyatın yüksek olması gibi diğer maliyetler de hesaplanmalı."
Aycan Demirel / AA
14.12.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1348
Örneğin Adana’dan Ankara’ya gitmek için 3 kez şarj etmek gerekli.Bu durumda hibrid araçlar daha uygun olacaktır" dedi.
Aydın, yıllardır geliştirme ve test çalışmaları süren elektrikli ve hibrid otomobillerin, 2011 yılından itibaren başlıca büyük firmalar tarafından seri üretimine geçilerek, dünya ile birlikte Türkiye’de de satışa sunulacağını kaydetti.
Elektrikle ve akaryakıtla çalışan iki motora sahip "hibrid" araçların, lityum-iyon batarya kullandığını ve bu bataryaların oldukça pahalı olduğunu belirten Aydın, şöyle dedi:
"Bu nedenle aynı model elektrikli ya da hibrid otomobil, benzinli ya da dizeline göre daha pahalı olacaktır. Bu nedenle dünya genelinde çevreci olan bu araçlar devlet tarafından vergi indirimleriyle destekleniyor. Türkiye’de de ’sıfır ÖTV’ gibi uygulamalar yapılmalı. Yüksek vergilendirme olursa, türetici çok daha ucuz olan benzin ve dizel araçları tercih eder ve bu teknoloji Türkiye’de daha doğmadan ölür."
Elektrikli araçların, şehirler arası kullanımdan ziyade, şehir içi için uygun olduğunu vurgulayan Aydın, "Bir şarj ile ortalama 130-150 kilometre gidebiliyorsunuz. Mesela Adana’dan Ankara’ya gitmek için 3 kez şarj etmek gerekli. Hızlı şarjla bile şarj işlemi yaklaşık 1 saat sürüyor, normal şarj ise 6-8 saat. Bu durumda şarj sorunu olmayan hibrid araçlar daha uygun olacaktır" dedi.
-ŞARJ MALİYETİ VE İSTASYONLAR-
Elektrikli ve hibrid araçların yolda çok ekonomik olduğunu ifade eden Aydın, "Bugünkü gece tarifesiyle şarj edilirse, 100 kilometrede 2-3 TL’lik elektrik harcayacaklar. Yani akaryakıtın yaklaşık 5-10’da biri oranında gideri olacak. Tabii bu maliyet, günün hangi saatinde şarj edildiğine ve şarj istasyonlarında elektriğin kaça satılacağına göre değişebilir" diye konuştu.
Yüksek vergi oranlarıyla söz konusu araçların satışının önü kesilmezse ve yaygınlaşırlarsa, artık çoğu özelleştirilmiş olan elektrik dağıtım firmalarının, elektriğini satmak için şehirlerin muhtelif yerlerine şarj cihazları ve istasyonları kuracağını ifade eden Aydın, şöyle devam etti:
"Şarj için apartmanların altına ve otopark gibi yerlere hızlı şarj üniteleri kurulacaktır. Kablosunu araca bağladıktan sonra, bir kredi kartı ya da özel bir kartla araçlar şarj edilebilecek. Dolayısıyla şarj istasyonlarının kurulmasının türeticiye ek bir maliyeti olmayacaktır, altyapı kendiliğinden oluşacaktır.
Türkiye petrolde tamamen dışarıya bağımlı. Elektrikte dışarı bağımlılık da, ithal kömüre dayalı termik santrallerden ve doğalgaz çevrim santrallerinden dolayı bir miktar var. Ancak, bu bağımlılık yüzde 50 mertebesinde. Türkiye nükleer santrale sahip olursa, bu oran çok daha azalacak. Bu durumda elektrikli ve hibrid araçlar, çevre kirliliği, enerjinin güvenliğini ve ülke kaynaklarının içeride üretilmesi açısından çok ekonomik ve yararlı hale gelecekler."
-BATARYA ÖMRÜ VE TOPLAM MALİYET-
Söz konusu araçlarda kullanılan lityum-iyon bataryaların ömürlerinin yaklaşık 2 bin şarj olduğunu ifade eden Aydın, şunları kaydetti:
"Her gün bir kez şarj edilirse ve 100-150 kilometre gidilirse, yaklaşık olarak 6 yılda aküler ömürlerini dolduracaktır. Ama bu, akülerin son ömürleri. Pratikte akü bir aşamadan sonra yıpranıp, daha çabuk deşarj olmaya başlar. Araba 150 kilometre gideceğine, 100 kilometre gitmeye başlar, bunun sonucu 4-5 senede bir akü değişimine ihtiyaç olabilir.
O nedenle, elektrikli ve hibrid araç alırken, bu maliyetini de hesaplamak lazım. Akaryakıt fiyatı, Türkiye’de petrolde ve benzinde yüksek ÖTV olduğu için elektrik fiyatlarıyla mukayese edilemez, ancak, batarya değişim ve ilk alımda fiyatın yüksek olması gibi diğer maliyetler de hesaplanmalı."
Aycan Demirel / AA
14.12.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1348
Elektrik üretme dönemi başladı
Enerji kaynaklarını kullanarak elektrik üretme dönemi resmen başladı Kendi elektriğini kendin üret. Kafayı çalıştıran fatura kabusundan kurtulacak, üstüne para bile kazanabilecek.
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) yaptığı düzenlemeyle artık herkes şirket kurup lisans almadan küçük ölçekli su, güneş, rüzgar gibi enerji kaynaklarından elektrik üretilmesinin önü açıldı. Buna göre yaklaşık 700 kadar konutun elektriğine karşılık gelen 500 kilovata kadar üretim tesisi kuranların lisans alması gerekmeyecek.
EPDK tarafından Türkiye çapındaki küçük çaplı yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilip sistemine bağlanmasına yönelik düzenleme yapıldı.
Kurumun ''Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmeliği'' Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yönetmelik, elektrik piyasasında; yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutulacaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisiyle mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutulanlara uygulanacak usul ve esasları kapsıyor.
Yönetmelikte yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisi ve mikro kojenerasyon tesisi kuran tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesi halinde uygulanacak teknik ve mali usul ve esaslar da yer alıyor.
YENİ DÜZENLEMENİN GETİRDİKLERİ
Düzenlemeye göre, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisi ile mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişiler, lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutuldu.
Bu tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesine imkan sağlandı.
Artık herkes şirket kurup lisans almadan Türkiye'nin her yerindeki küçük ölçekli su, güneş, rüzgâr gibi enerji kaynaklarından elektrik üretip ihtiyacını karşılayabilecek ve tüzel kişiler fazla üretimini de piyasaya satarak para kazanabilecek. Böylece 500 kilovata kadar üretim tesisi kuranların lisans alması gerekmeyecek.
ÇOK KİŞİYE AZ BÜROKRATİK İŞLEMLE ELEKTRİK ÜRETME İMKANI
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, bu düzenlemeyle dağınık şekildeki enerji kaynaklarından mümkün olduğu kadar çok kişinin en az bürokratik işlemle elektrik üretimi yapmasını bununla öncelikle kendi ihtiyacını karşılanmasına, üretilen fazla elektrik enerjisinin dağıtım sistemde en yakın noktada tüketilmesine imkan verdiklerini ifade etti.
Anonim ve limited şirket kurma imkanı bulunmayan özellikle toplu konutların, sanayi tesislerinin, üniversitelerin ve hastanelerin gerek ısı gerekse kesintisiz ve güvenilir elektrik enerjisi ihtiyacını verimi yüksek kojenerasyon tesisi kurarak sağlayabilmelerine de imkan tanındığını anlatan Köktaş, şunları kaydetti:
KÖKTAŞ NELER DEDİ?
''Bir yandan her yıl serbest tüketici limitini azaltarak piyasada elektrik alım satım alanını genişletiyoruz, tüketicinin rekabetten faydalanıp daha ucuza enerji tüketmesini sağlıyoruz. Diğer yandan üretim cephesinde kendi bölgesinde enerji kaynakları olan herkesin de bunları ekonomiye kazandırmalarını sağlıyoruz. Böylece enerji kaynaklarının azami ölçüde sisteme katılması, tüketim noktasına en yakın yerde üretimin gerçekleştirilmesi sonucu iletim ve dağıtım kayıplarının azaltılması, sürdürülebilir, kesintisiz ve kaliteli enerji sağlanması gibi faydalar sağlanacak.
Bu şekilde kendi bölgesinde küçük enerji kaynağı tüketiciler öyle maliyeti çok yüksek olmayan santrallar, paneller düzenekler kurarak elektrik üretip kendi makinesini çalıştıracak, konutlarını aydınlatacak. Fazla enerjiyi de belirlediğimiz teknik kriterlere göre sisteme bağlayarak satabilecek.''
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
Düzenlemeye göre, tesis kuracak gerçek veya tüzel kişi, üretim tesisinin kurulacağı yerin kullanım hakkına sahip olunduğuna, rüzgar ve güneş hariç olmak üzere kaynağın kullanım hakkına sahip olunduğuna, kojenerasyon tesisleri için tesis verimliliğine ilişkin bilgiler ve bağlantı başvuru formu ile birlikte bölgesindeki dağıtım şirketine başvuracak.
Dağıtım şirketi, bir ay içerisinde yapılan başvuruları toplu olarak değerlendirecek. Bu değerlendirme esnasında bağlantı kısıtı olması halinde, sırası ile başvurunun yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olması, başvurunun tüketim tesisi ile aynı yerde olması, başvuru sahibinin önceden uygun bulunmuş bir başvurusunun olmaması kriterleri ile öncelik sıralaması yapılacak.
Uygun bulunan başvurular için dağıtım şirketince ilgili kişiye bildirimde bulunacak.
İlgili kişi, onaylı projeler, kullanılacak tesisata ilişkin tip test raporlarını dağıtım şirketine 60 gün içinde sunacak.
Dağıtım şirketi, ilgili kişiyle bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarını 30 gün içinde imzalayacak.
Yüksek gerilim seviyesinden (1 kV üzeri gerilim seviyeleri) bağlanacak tesislerin 2 yıl, alçak gerilim seviyesinden (1 kV ve altı gerilim seviyeleri) bağlanacak tesislerin 1 yıl içerisinde tamamlanması gerekiyor. Bundan sonra Bakanlık veya Bakanlığın yetki verdiği kuruluş ve/veya tüzel kişiler tarafından üretim tesisinin geçici kabulü yapılacak, tesis 15 gün içerisinde işletmeye alınacak.
SATIŞ NASIL YAPILACAK?
Yönetmelik kapsamında kurulan elektrik üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisinin, kuran tüzel kişinin tüketim tesislerinde tüketimini aşan miktarı, tesis yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ise YEK Kanununda öngörülen fiyat, mikrokojenerasyon ise Türkiye ortalama toptan elektrik satış fiyatı üzerinden perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketi tarafından satın alınacak.
Üretim tesisinde kullanılan makine ve/veya elektro-mekanik aksamın yüzde 75'inin yerli üretim girdilerden oluştuğunun belgelendirilmesi aynı kapsamda satın alınacak elektrik enerjisine, tüketicinin abone grubuna uygulanan Kurul onaylı perakende satış tarifesi uygulanacak.
Yönetmeliğin esas faydası, kişilerin Yönetmelik kapsamında kuracakları tesislerde üretecekleri elektrik enerjisini satmaları değil, kendi tüketimlerini karşılamaları durumunda ortaya çıkıyor. Bu durumda dolaylı olarak perakende satış tarifesi üzerinden teşvik verilmiş olunacak.
14.12.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1349
Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) yaptığı düzenlemeyle artık herkes şirket kurup lisans almadan küçük ölçekli su, güneş, rüzgar gibi enerji kaynaklarından elektrik üretilmesinin önü açıldı. Buna göre yaklaşık 700 kadar konutun elektriğine karşılık gelen 500 kilovata kadar üretim tesisi kuranların lisans alması gerekmeyecek.
EPDK tarafından Türkiye çapındaki küçük çaplı yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretilip sistemine bağlanmasına yönelik düzenleme yapıldı.
Kurumun ''Elektrik Piyasasında Lisanssız Elektrik Üretimine İlişkin Yönetmeliği'' Resmi Gazetenin bugünkü sayısında yayımlandı.
Yönetmelik, elektrik piyasasında; yalnızca kendi ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutulacaklara ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisiyle mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişilerden lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutulanlara uygulanacak usul ve esasları kapsıyor.
Yönetmelikte yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisi ve mikro kojenerasyon tesisi kuran tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesi halinde uygulanacak teknik ve mali usul ve esaslar da yer alıyor.
YENİ DÜZENLEMENİN GETİRDİKLERİ
Düzenlemeye göre, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı, kurulu gücü azami 500 kilovatlık üretim tesisi ile mikro kojenerasyon tesisi kuran gerçek ve tüzel kişiler, lisans alma ve şirket kurma yükümlülüğünden muaf tutuldu.
Bu tüzel kişilerin ihtiyaçlarının üzerinde ürettikleri elektrik enerjisinin sisteme verilmesine imkan sağlandı.
Artık herkes şirket kurup lisans almadan Türkiye'nin her yerindeki küçük ölçekli su, güneş, rüzgâr gibi enerji kaynaklarından elektrik üretip ihtiyacını karşılayabilecek ve tüzel kişiler fazla üretimini de piyasaya satarak para kazanabilecek. Böylece 500 kilovata kadar üretim tesisi kuranların lisans alması gerekmeyecek.
ÇOK KİŞİYE AZ BÜROKRATİK İŞLEMLE ELEKTRİK ÜRETME İMKANI
EPDK Başkanı Hasan Köktaş, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, bu düzenlemeyle dağınık şekildeki enerji kaynaklarından mümkün olduğu kadar çok kişinin en az bürokratik işlemle elektrik üretimi yapmasını bununla öncelikle kendi ihtiyacını karşılanmasına, üretilen fazla elektrik enerjisinin dağıtım sistemde en yakın noktada tüketilmesine imkan verdiklerini ifade etti.
Anonim ve limited şirket kurma imkanı bulunmayan özellikle toplu konutların, sanayi tesislerinin, üniversitelerin ve hastanelerin gerek ısı gerekse kesintisiz ve güvenilir elektrik enerjisi ihtiyacını verimi yüksek kojenerasyon tesisi kurarak sağlayabilmelerine de imkan tanındığını anlatan Köktaş, şunları kaydetti:
KÖKTAŞ NELER DEDİ?
''Bir yandan her yıl serbest tüketici limitini azaltarak piyasada elektrik alım satım alanını genişletiyoruz, tüketicinin rekabetten faydalanıp daha ucuza enerji tüketmesini sağlıyoruz. Diğer yandan üretim cephesinde kendi bölgesinde enerji kaynakları olan herkesin de bunları ekonomiye kazandırmalarını sağlıyoruz. Böylece enerji kaynaklarının azami ölçüde sisteme katılması, tüketim noktasına en yakın yerde üretimin gerçekleştirilmesi sonucu iletim ve dağıtım kayıplarının azaltılması, sürdürülebilir, kesintisiz ve kaliteli enerji sağlanması gibi faydalar sağlanacak.
Bu şekilde kendi bölgesinde küçük enerji kaynağı tüketiciler öyle maliyeti çok yüksek olmayan santrallar, paneller düzenekler kurarak elektrik üretip kendi makinesini çalıştıracak, konutlarını aydınlatacak. Fazla enerjiyi de belirlediğimiz teknik kriterlere göre sisteme bağlayarak satabilecek.''
SÜREÇ NASIL İŞLEYECEK?
Düzenlemeye göre, tesis kuracak gerçek veya tüzel kişi, üretim tesisinin kurulacağı yerin kullanım hakkına sahip olunduğuna, rüzgar ve güneş hariç olmak üzere kaynağın kullanım hakkına sahip olunduğuna, kojenerasyon tesisleri için tesis verimliliğine ilişkin bilgiler ve bağlantı başvuru formu ile birlikte bölgesindeki dağıtım şirketine başvuracak.
Dağıtım şirketi, bir ay içerisinde yapılan başvuruları toplu olarak değerlendirecek. Bu değerlendirme esnasında bağlantı kısıtı olması halinde, sırası ile başvurunun yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı olması, başvurunun tüketim tesisi ile aynı yerde olması, başvuru sahibinin önceden uygun bulunmuş bir başvurusunun olmaması kriterleri ile öncelik sıralaması yapılacak.
Uygun bulunan başvurular için dağıtım şirketince ilgili kişiye bildirimde bulunacak.
İlgili kişi, onaylı projeler, kullanılacak tesisata ilişkin tip test raporlarını dağıtım şirketine 60 gün içinde sunacak.
Dağıtım şirketi, ilgili kişiyle bağlantı ve sistem kullanım anlaşmalarını 30 gün içinde imzalayacak.
Yüksek gerilim seviyesinden (1 kV üzeri gerilim seviyeleri) bağlanacak tesislerin 2 yıl, alçak gerilim seviyesinden (1 kV ve altı gerilim seviyeleri) bağlanacak tesislerin 1 yıl içerisinde tamamlanması gerekiyor. Bundan sonra Bakanlık veya Bakanlığın yetki verdiği kuruluş ve/veya tüzel kişiler tarafından üretim tesisinin geçici kabulü yapılacak, tesis 15 gün içerisinde işletmeye alınacak.
SATIŞ NASIL YAPILACAK?
Yönetmelik kapsamında kurulan elektrik üretim tesislerinde üretilen elektrik enerjisinin, kuran tüzel kişinin tüketim tesislerinde tüketimini aşan miktarı, tesis yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ise YEK Kanununda öngörülen fiyat, mikrokojenerasyon ise Türkiye ortalama toptan elektrik satış fiyatı üzerinden perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketi tarafından satın alınacak.
Üretim tesisinde kullanılan makine ve/veya elektro-mekanik aksamın yüzde 75'inin yerli üretim girdilerden oluştuğunun belgelendirilmesi aynı kapsamda satın alınacak elektrik enerjisine, tüketicinin abone grubuna uygulanan Kurul onaylı perakende satış tarifesi uygulanacak.
Yönetmeliğin esas faydası, kişilerin Yönetmelik kapsamında kuracakları tesislerde üretecekleri elektrik enerjisini satmaları değil, kendi tüketimlerini karşılamaları durumunda ortaya çıkıyor. Bu durumda dolaylı olarak perakende satış tarifesi üzerinden teşvik verilmiş olunacak.
14.12.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1349
İstanbul Anadalu Yakası Elektrik Dağıtım ihalesi
Türkiye elektrik dağıtım sektöründe perde son ihalelerle kapanıyor.İhalede 11 firma yarışıyor.
TEDAŞ'ta kalan son üç dağıtım şirketinden biri olan İstanbul Anadolu Yakası Elektrik Dağıtım (AYEDAŞ) ihalesi şu sıralarda yapılıyor. İhalede 11 firma yarışıyor. Elemesiz turda en yüksek teklif 600 milyon dolar olarak belirlendi. İlk elemeli turda teklif 1 milyar 217 milyon dolara çıkarken, Palmet Enerji A.Ş. elendi.
İkinci elemeli turda teklif 1 milyar 410 milyon dolara çıktı ve Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş. ihale dışı kaldı.
Üçüncü elemeli turda tutar 1 milyar 573 milyon dolara yükseldi ve IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Eren Holding A.Ş. Ortak Girişim Grubu elendi. Dördüncü elemeli tur için yatırımcıların teklifi bekleniyor.
2.2 MİLYON ABONE
AYEDAŞ'ta, 2,2 milyon abone bulunuyor ve 8 bin 672,1 gigavatsaatlik (GWH) elektrik tüketimi gerçekleşiyor. Kayıp kaçak oranı yüzde 8.6 olan AYEDAŞ'ın dağıtımdaki payı yüzde 6.3 düzeyinde bulunuyor.
ÖDEME PEŞİN OLACAK
AYEDAŞ ihalesini kazanan yatırımcı bedeli peşin olarak ödeyecek. İstanbul Anadolu Yakası'nın ardından bugün Akdeniz ve Toroslar Elektrik de özelleştirilecek.
KİMLER TEKLİF VERMİŞTİ?
1-Aksa Elektrik Perakende Satış A.Ş.
2-MMEKA Makine İthalat Pazarlama ve Ticaret A.Ş.
3-Alsim Alarko Sanayi Tesisleri ve Ticaret A.Ş.
4-Yıldızlar SSS Holding A.Ş.
5-Enerjisa Elektrik Dağıtım A.Ş.
6-Park Holding A.Ş.
7-Emkat Ortak Girişim Grubu
8-Palmet Enerji A.Ş.
9-Türkerler İnşaat Turizm Madencilik Enerji Üretim Ticaret ve Sanayi A.Ş.
10-Cengiz-Kolin-Limgaz Ortak Girişim Grubu
11-IC İçtaş İnşaat Sanayi ve Ticaret A.Ş.-Eren Holding A.Ş. Ortak Girişim Grubu
ÖZELLEŞTİRME SÜRECİNDE NELER OLDU?
Öte yandan özelleştirme işlemi biten dağıtım bölgeleri arasında Başkent Elektrik Dağıtım, Meram Elektrik Dağıtım, Sakarya Elektrik Dağıtım, Osmangazi Elektrik Dağıtım, Çamlıbel Elektrik Dağıtım, Uludağ Elektrik Dağıtım, Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. bulunuyor.
Sözleşme aşamasında bulunan bölgeler arasında Yeşilırmak, Fırat, Vangölü Elektrik Dağıtım bölgeleri yer alıyor.
Onay aşamasında bulunan bölgeler ise Aras Elektrik Dağıtım, Boğaziçi Elektrik Dağıtım, Gediz Elektrik Dağıtım, Trakya Elektrik Dağıtım, Dicle Elektrik Dağıtım bulunuyor.
Bu arada, özelleştirme programındaki elektrik dağıtım bölgeleri, Türkiye'nin dağıtım şebekesi, coğrafi yakınlık, yönetimsel yapı, enerji talebi ve diğer teknik mali etkenler dikkate alınarak 21 dağıtım bölgesine bölünmüştü. Bu dağıtım şirketlerinden Başkent EDAŞ, Sakarya EDAŞ ve Meram EDAŞ 2009 yılında özelleştirilmişti.
Kayseri ve civarı ile Aydın-Denizli-Muğla bölgeleri 3069 sayılı kanun çerçevesinde özel şirketler tarafından işletiliyordu. Göksu EDAŞ ise 3096 sayılı kanun çerçevesinde devredilebilmesi için özelleştirme programından çıkartılmıştı.
10,8 MİLYAR DOLARLIK GELİR
Şu ana kadar nihai pazarlık görüşmeleri gerçekleştirilen elektrik dağıtım bölgelerinden toplam 10,8 milyar dolarlık gelir elde edilirken, söz konusu ihalelerdeki en yüksek teklifler şöyle:
- Başkent Elektrik Dağıtım A.Ş. 1.225.000.000
- Sakarya Elektrik Dağıtım A.Ş. 600.000.000
- Meram Elektrik Dağıtım A.Ş. 440.000.000
- Osmangazi Elektrik Dağıtım A.Ş. 485.000.000
- Çamlıbel Elektrik Dağıtım A.Ş. 258.500.000
- Uludağ Elektrik Dağıtım A.Ş. 940.000.000
- Çoruh Elektrik Dağıtım A.Ş. 227.000.000
- Yeşilırmak Elektrik Dağıtım A.Ş. 441.500.000
- Fırat Elektrik Dağıtım A.Ş. 230.250.000
- Vangölü Elektrik Dağıtım A.Ş. 100.100.000
- Aras Elektrik Dağıtım A.Ş. 128.500.000
- Boğaziçi Elektrik Dağıtım A.Ş. 2.990.000.000
- Gediz Elektrik Dağıtım A.Ş. 1.920.000.000
- Trakya Elektrik Dağıtım A.Ş. 622.000.000
- Dicle Elektrik Dağıtım A.Ş. 228.000.000
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1350
Çin "Temiz Enerji" Peşinde
Enerji Üretimi Büyük Ölçüde Kömüre Dayanan ve Atmosferi En Fazla Kirleten Ülke Olan Çin, Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına Yönelmeye Başladı.
Enerji üretimi büyük ölçüde kömüre dayanan ve atmosferi en fazla kirleten ülke olan Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeye başladı. Çin, kömüre olan bağımlılığını 40 yıl içinde yarı yarıya azaltmak istiyor.Atmosferi en çok kirleten ülkeler sıralamasında Çin, liderliği yıllardır kimselere bırakmıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de ülkenin enerji ihtiyacının karşılanmasında büyük ölçüde kömürden yararlanılması. Kısa vadede bu durumun değişmesi beklenmiyor. Ancak uzun vadede kömürün toplam enerji üretimindeki payının düşürülmesi amaçlanıyor. Hedefte öncelikli olarak elektrik üretiminde kömüre olan bağımlığın azaltılması var. Alternatif olarak rüzgâr enerjisinden yararlanılması planlanıyor. Çin, kolları şimdiden sıvadı sıvamasına ama ülkenin coğrafi ve demografik koşulları gözönüne alındığında bunun hiç de kolay bir iş olmadığı görülüyor.
Dev rüzgâr gülleri...
Âdeta sonsuzluğa doğru uzanan bir karayolu düşünün. Onlarca kamyon, ülkenin kuzeyine doğru yol alıyor. Yükleri hem ağır, hem kıymetli: Yeni kurulacak rüzgâr parkının parçaları ağır ama emin bir şekilde Hebei vilayetine ulaştırılmaya çalışılıyor. Kuzeye doğru ilerledikçe birkaç devâsa rüzgâr gülünün dönmeye başladığı görülüyor.
Çinli enerji uzmanı Şi Dan, ülkesindeki enerji pazarının hızlı bir değişim sürecine girdiğini anlatıyor. Şi, geçmiş yıllardakinin aksine bugün yenilenebilir ve temiz enerjiye daha çok önem verildiğini vurguluyor. Hâlihazırda Çin, enerji üretiminde büyük ölçüde kömüre bağımlı. Ama Pekin yönetimi, "atmosferi en fazla kirleten ülke" statüsünden sıyrılmak için yeni bir hedef belirledi: Bundan böyle ağırlıklı olarak rüzgâr enerjisine yatırım yapılacak. 20 yıl içinde toplam enerji üretiminde, rüzgâr enerjisinin payının beş kat artırılması amaçlanıyor. Bu hedefin rakamsal değerini, Almanya Ekonomiyi Teşvik Kuruluşu (GTAı) Pekin Şubesi'nden Corinne Abele şöyle açıklıyor: "Hükümetin rüzgâr enerjisiyle ilgili hedeflerine göre 2015 yılında yaklaşık 100 Gigawatt, 2020'de ise 200 Gigawatt'lık toplam üretime ulaşılacak."
Nükleer enerji de ihmal edilmiyor
Yenilenebilir enerjilerin yanı sıra Çin'in ağırlık verdiği bir diğer alan da nükleer enerji. Pekin yönetimi, nükleer enerjiyi, düşük emisyonlu "temiz" bir enerji türü olarak değerlendiriyor ve gelecekteki stratejisinin en önemli sac ayaklarından biri olarak görüyor.
Çinli enerji uzmanı Şi Dan, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjilerin sürekliliğini sağlamak, depolamak ve binlerce kilometre uzaklıktaki mesafelere aktarmak gibi baş edilmesi gereken pek çok sorun olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: "Yenilenebilir enerjiler arasında özellikle rüzgâr ve güneş enerjisi giderek yaygınlaşıyor. Ama böylesine pahalı enerji türleri, Çin'in dev enerji pazarına nasıl entegre edilecek? Bence çözüm bekleyen öncelikli sorun bu."
Ancak Çin, tüm bu zorluklara rağmen yine de kararlı: 2050 yılına kadar kömüre olan bağımlılığın yarı yarıya azaltılması hedefleniyor. Bu hedefin ne kadar gerçekçi olduğu belki tartışmalı; ama uzmanların mutabık kaldığı bir nokta var: Çin, yenilenebilir enerjilere yönelerek, doğru zamanda doğru bir adım attı.
13.12.2010
http://www.haberler.com/cin-temiz-enerji-pesinde-2413534-haberi/
Enerji üretimi büyük ölçüde kömüre dayanan ve atmosferi en fazla kirleten ülke olan Çin, yenilenebilir enerji kaynaklarına yönelmeye başladı. Çin, kömüre olan bağımlılığını 40 yıl içinde yarı yarıya azaltmak istiyor.Atmosferi en çok kirleten ülkeler sıralamasında Çin, liderliği yıllardır kimselere bırakmıyor. Bunun en önemli nedenlerinden biri de ülkenin enerji ihtiyacının karşılanmasında büyük ölçüde kömürden yararlanılması. Kısa vadede bu durumun değişmesi beklenmiyor. Ancak uzun vadede kömürün toplam enerji üretimindeki payının düşürülmesi amaçlanıyor. Hedefte öncelikli olarak elektrik üretiminde kömüre olan bağımlığın azaltılması var. Alternatif olarak rüzgâr enerjisinden yararlanılması planlanıyor. Çin, kolları şimdiden sıvadı sıvamasına ama ülkenin coğrafi ve demografik koşulları gözönüne alındığında bunun hiç de kolay bir iş olmadığı görülüyor.
Dev rüzgâr gülleri...
Âdeta sonsuzluğa doğru uzanan bir karayolu düşünün. Onlarca kamyon, ülkenin kuzeyine doğru yol alıyor. Yükleri hem ağır, hem kıymetli: Yeni kurulacak rüzgâr parkının parçaları ağır ama emin bir şekilde Hebei vilayetine ulaştırılmaya çalışılıyor. Kuzeye doğru ilerledikçe birkaç devâsa rüzgâr gülünün dönmeye başladığı görülüyor.
Çinli enerji uzmanı Şi Dan, ülkesindeki enerji pazarının hızlı bir değişim sürecine girdiğini anlatıyor. Şi, geçmiş yıllardakinin aksine bugün yenilenebilir ve temiz enerjiye daha çok önem verildiğini vurguluyor. Hâlihazırda Çin, enerji üretiminde büyük ölçüde kömüre bağımlı. Ama Pekin yönetimi, "atmosferi en fazla kirleten ülke" statüsünden sıyrılmak için yeni bir hedef belirledi: Bundan böyle ağırlıklı olarak rüzgâr enerjisine yatırım yapılacak. 20 yıl içinde toplam enerji üretiminde, rüzgâr enerjisinin payının beş kat artırılması amaçlanıyor. Bu hedefin rakamsal değerini, Almanya Ekonomiyi Teşvik Kuruluşu (GTAı) Pekin Şubesi'nden Corinne Abele şöyle açıklıyor: "Hükümetin rüzgâr enerjisiyle ilgili hedeflerine göre 2015 yılında yaklaşık 100 Gigawatt, 2020'de ise 200 Gigawatt'lık toplam üretime ulaşılacak."
Nükleer enerji de ihmal edilmiyor
Yenilenebilir enerjilerin yanı sıra Çin'in ağırlık verdiği bir diğer alan da nükleer enerji. Pekin yönetimi, nükleer enerjiyi, düşük emisyonlu "temiz" bir enerji türü olarak değerlendiriyor ve gelecekteki stratejisinin en önemli sac ayaklarından biri olarak görüyor.
Çinli enerji uzmanı Şi Dan, yenilenebilir kaynaklardan elde edilen enerjilerin sürekliliğini sağlamak, depolamak ve binlerce kilometre uzaklıktaki mesafelere aktarmak gibi baş edilmesi gereken pek çok sorun olduğunu hatırlatıyor ve ekliyor: "Yenilenebilir enerjiler arasında özellikle rüzgâr ve güneş enerjisi giderek yaygınlaşıyor. Ama böylesine pahalı enerji türleri, Çin'in dev enerji pazarına nasıl entegre edilecek? Bence çözüm bekleyen öncelikli sorun bu."
Ancak Çin, tüm bu zorluklara rağmen yine de kararlı: 2050 yılına kadar kömüre olan bağımlılığın yarı yarıya azaltılması hedefleniyor. Bu hedefin ne kadar gerçekçi olduğu belki tartışmalı; ama uzmanların mutabık kaldığı bir nokta var: Çin, yenilenebilir enerjilere yönelerek, doğru zamanda doğru bir adım attı.
13.12.2010
http://www.haberler.com/cin-temiz-enerji-pesinde-2413534-haberi/
Türkiye Enerjisini Topluyor Projesi Ekipleri Gaziantep’te!
Profilo, Doğu ve Güneydoğu'lu Ev Hanımlarına Misafir Oluyor!
Profilo Dayanıklı Ev Aletleri, ev hanımlarını enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirmek, doğal kaynakların doğru kullanımına katkıda bulunmak üzere başlattığı kurumsal sosyal sorumluluk projesi "Türkiye Enerjisini Topluyor" çalışması kapsamında Marmara ve Karadeniz bölgelerinin ardından Doğu ve Güney Doğu Anadolu'daki illerde ev ziyaretlerine başladı. Profilo ekipleri 7 Kasım – 13 Aralık 2011 tarihleri arasında Doğu illerimiz Erzurum, Erzincan, Malatya, Diyarbakır, Van ve Gaziantep'te toplam 57 hane ziyareti gerçekleştirmeyi ve 570 ev hanımına ulaşmayı hedefliyor.
Proje kapsamında 2010 yılı başında Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü yetkililerinden "Evde Enerji Tasarrufu" eğitimi alan bir eğitmen kadrosu oluşturan Profilo, bu gezici ekipler ile Türkiye'yi karış karış gezmeye devam ediyor.
Bugüne kadar Marmara Bölgesi'nde İstanbul, Adapazarı, Eskişehir, Bolu ve Bursa'da yaklaşık 150'ye yakın ev ziyaret edildi ve 1500'ü aşkın ev hanımına ulaşıldı. Karadeniz Bölgesi'nde ise Düzce, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'da 75 hane ziyareti gerçekleştirildi ve 750 ev hanımına evlerindeki elektrikli aletlerin kullanımı sırasında alınabilecek küçük önlemlerle, enerji ve su tasarrufu sağlamanın yolları aktarıldı.
Enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirilen ev hanımlarına aile bütçelerine nasıl katkı sağlayabilecekleri konusunda bilgi verildi. Profilo Dayanıklı Ev Aletleri'nin "Türkiye Enerjisini Topluyor" projesi gezici ekipleri, Karadeniz Bölgesi'ndeki çalışmanın tamamlanmasının ardından Türkiye'nin diğer bölgelerindeki illeri gezmeye devam edecek. Profilo proje kapsamında yıl sonuna kadar 500 haneye ve 5000'i aşkın ev hanımına ulaşmayı hedefliyor.
İşte aile bütçesine katkı sağlayacak çevreci "Püf Noktaları"ndan birkaçı:
- Çay ya da kahve yaparken içeceğiniz kadar su kaynatın, böylece ihtiyacınız olmayan suyu kaynatmak için harcayacağınız enerjiden tasarruf edersiniz.
- "Çamaşırlarımı yüksek ısıda yıkamam lazım" diye düşünmeyin. Tüm çamaşırları yüksek ısıda yıkamak sadece daha fazla enerji harcamanıza sebep olur.
- Buzdolabınızdaki sıvı yiyeceklerin üzerini kapatın. Sıvı yiyecekler dolabın içindeki nem oranını artırarak kompresörün daha fazla çalışmasına neden olur.
- Dondurulmuş gıdaları derin dondurucudan 1 gün önce çıkarıp buzdolabınıza koyun. Donmuş ürün, dolaba soğukluk vereceği için dolabınız daha az enerji harcayacaktır.
- Buzdolabınız fırın ve diğer ısı kaynaklarından uzakta olsun ki, serin kalmak için çok fazla çaba sarf etmek zorunda kalmasın.
- Verimli enerji kullanımı için buzdolabı ile arkasındaki duvar arasında en az 10 cm mesafe olmalı. Buzdolabının çevresi, toz ve hava sirkülasyonunu etkileyen maddelerden de uzakta olmalı.
- Bulaşık makinesi kullanmak elde yıkamaya göre yaklaşık 10 kat daha ekonomiktir. Bulaşıkları bulaşık makinesinde yıkayarak hem yarı yarıya daha az enerji harcarsınız hem de Sudan tasarruf edersiniz.
- Elektrikli cihazlar düğmesinden kapatmadığınız sürece enerji harcamaya devam eder. Elektrik tasarrufu için cihazlarınızı mutlaka düğmesinden kapatmalısınız.
- Şarj cihazları da kullanılmadıkları zaman bile enerji harcar, cep telefonu gibi cihazlarınızı şarj ettikten sonra şarjı prizde bırakmayın. Bu şarj cihazının kullanım süresini de kısaltır.
- Düşük enerji ampulleri size gereken ışığı verdikleri gibi 3 kat daha az enerji harcar.
13.12.2010
http://www.haberler.com/turkiye-enerjisini-topluyor-projesi-ekipleri-2413315-haberi/
Profilo Dayanıklı Ev Aletleri, ev hanımlarını enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirmek, doğal kaynakların doğru kullanımına katkıda bulunmak üzere başlattığı kurumsal sosyal sorumluluk projesi "Türkiye Enerjisini Topluyor" çalışması kapsamında Marmara ve Karadeniz bölgelerinin ardından Doğu ve Güney Doğu Anadolu'daki illerde ev ziyaretlerine başladı. Profilo ekipleri 7 Kasım – 13 Aralık 2011 tarihleri arasında Doğu illerimiz Erzurum, Erzincan, Malatya, Diyarbakır, Van ve Gaziantep'te toplam 57 hane ziyareti gerçekleştirmeyi ve 570 ev hanımına ulaşmayı hedefliyor.
Proje kapsamında 2010 yılı başında Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğü yetkililerinden "Evde Enerji Tasarrufu" eğitimi alan bir eğitmen kadrosu oluşturan Profilo, bu gezici ekipler ile Türkiye'yi karış karış gezmeye devam ediyor.
Bugüne kadar Marmara Bölgesi'nde İstanbul, Adapazarı, Eskişehir, Bolu ve Bursa'da yaklaşık 150'ye yakın ev ziyaret edildi ve 1500'ü aşkın ev hanımına ulaşıldı. Karadeniz Bölgesi'nde ise Düzce, Zonguldak, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun ve Trabzon'da 75 hane ziyareti gerçekleştirildi ve 750 ev hanımına evlerindeki elektrikli aletlerin kullanımı sırasında alınabilecek küçük önlemlerle, enerji ve su tasarrufu sağlamanın yolları aktarıldı.
Enerji tasarrufu konusunda bilinçlendirilen ev hanımlarına aile bütçelerine nasıl katkı sağlayabilecekleri konusunda bilgi verildi. Profilo Dayanıklı Ev Aletleri'nin "Türkiye Enerjisini Topluyor" projesi gezici ekipleri, Karadeniz Bölgesi'ndeki çalışmanın tamamlanmasının ardından Türkiye'nin diğer bölgelerindeki illeri gezmeye devam edecek. Profilo proje kapsamında yıl sonuna kadar 500 haneye ve 5000'i aşkın ev hanımına ulaşmayı hedefliyor.
İşte aile bütçesine katkı sağlayacak çevreci "Püf Noktaları"ndan birkaçı:
- Çay ya da kahve yaparken içeceğiniz kadar su kaynatın, böylece ihtiyacınız olmayan suyu kaynatmak için harcayacağınız enerjiden tasarruf edersiniz.
- "Çamaşırlarımı yüksek ısıda yıkamam lazım" diye düşünmeyin. Tüm çamaşırları yüksek ısıda yıkamak sadece daha fazla enerji harcamanıza sebep olur.
- Buzdolabınızdaki sıvı yiyeceklerin üzerini kapatın. Sıvı yiyecekler dolabın içindeki nem oranını artırarak kompresörün daha fazla çalışmasına neden olur.
- Dondurulmuş gıdaları derin dondurucudan 1 gün önce çıkarıp buzdolabınıza koyun. Donmuş ürün, dolaba soğukluk vereceği için dolabınız daha az enerji harcayacaktır.
- Buzdolabınız fırın ve diğer ısı kaynaklarından uzakta olsun ki, serin kalmak için çok fazla çaba sarf etmek zorunda kalmasın.
- Verimli enerji kullanımı için buzdolabı ile arkasındaki duvar arasında en az 10 cm mesafe olmalı. Buzdolabının çevresi, toz ve hava sirkülasyonunu etkileyen maddelerden de uzakta olmalı.
- Bulaşık makinesi kullanmak elde yıkamaya göre yaklaşık 10 kat daha ekonomiktir. Bulaşıkları bulaşık makinesinde yıkayarak hem yarı yarıya daha az enerji harcarsınız hem de Sudan tasarruf edersiniz.
- Elektrikli cihazlar düğmesinden kapatmadığınız sürece enerji harcamaya devam eder. Elektrik tasarrufu için cihazlarınızı mutlaka düğmesinden kapatmalısınız.
- Şarj cihazları da kullanılmadıkları zaman bile enerji harcar, cep telefonu gibi cihazlarınızı şarj ettikten sonra şarjı prizde bırakmayın. Bu şarj cihazının kullanım süresini de kısaltır.
- Düşük enerji ampulleri size gereken ışığı verdikleri gibi 3 kat daha az enerji harcar.
13.12.2010
http://www.haberler.com/turkiye-enerjisini-topluyor-projesi-ekipleri-2413315-haberi/
Aksa Doğalgaz’da Atama
Doğal Gaz Şirketleri Grup Başkanlığına, Sektörün Duayenlerinden Yaşar Arslan Atandı.
Akaryakıt dışı enerji sektörünün lideri konumunda bulunan ve büyümesini hızla sürdüren Kazancı Holding; doğal gaz yatırımlarını holdingin büyüyen ve gelişen yapısına uygun biçimde yeniden yapılandırma kararı aldı.
Mevcut yapı içinde uzun dönemdir genel müdürlük görevini icraa etmekte olan Yaşar ARSLAN, yeni yapıda Aksa bünyesindeki tüm doğal gaz şirketlerinin grup başkanlığı görevine atandı.
Bu atama sonrasında görevini "Aksa Doğalgaz Dağıtımı ve Ticareti Grubu Başkanı" ünvanıyla sürdürecek olan Sn. Yaşar ARSLAN; başta İGDAŞ'ta olmak üzere sektörde uzun yıllar yöneticilik yapmış, 2003'tenbu yana da Aksa'da genel müdürlük görevini icraa etmekte olan; sektörün saygın isimlerinden biri olarak tanınıyor.
Yaşar ARSLAN ayrıca, GAZBİR yönetim kurulu üyeliğini de sürdürmektedir.
13.12.2010
http://www.haberler.com/aksa-dogalgaz-da-atama-2413195-haberi/
Akaryakıt dışı enerji sektörünün lideri konumunda bulunan ve büyümesini hızla sürdüren Kazancı Holding; doğal gaz yatırımlarını holdingin büyüyen ve gelişen yapısına uygun biçimde yeniden yapılandırma kararı aldı.
Mevcut yapı içinde uzun dönemdir genel müdürlük görevini icraa etmekte olan Yaşar ARSLAN, yeni yapıda Aksa bünyesindeki tüm doğal gaz şirketlerinin grup başkanlığı görevine atandı.
Bu atama sonrasında görevini "Aksa Doğalgaz Dağıtımı ve Ticareti Grubu Başkanı" ünvanıyla sürdürecek olan Sn. Yaşar ARSLAN; başta İGDAŞ'ta olmak üzere sektörde uzun yıllar yöneticilik yapmış, 2003'tenbu yana da Aksa'da genel müdürlük görevini icraa etmekte olan; sektörün saygın isimlerinden biri olarak tanınıyor.
Yaşar ARSLAN ayrıca, GAZBİR yönetim kurulu üyeliğini de sürdürmektedir.
13.12.2010
http://www.haberler.com/aksa-dogalgaz-da-atama-2413195-haberi/
Clinton: İran Nükleer Görüşmelerde "İyi Bir Başlangıç" Yaptı
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İran'ın nükleer programıyla ilgili olarak Batılı güçlerle yürüttüğü görüşmelerde "iyi bir başlangıç" yaptığını söyledi.
Clinton, Kanada ziyareti sırasında Kanadalı ve Meksikalı mevkidaşlarıyla basına görüntü verdiği sırada yaptığı açıklamada, Cenevre'de yapılan görüşmenin iyi bir başlangıç olduğunu belirterek, bu sürecin, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin görevden alınmasından etkilenmemesi gerektiğini kaydetti.
İran ve ''5 artı 1'' ülkeleri, geçen hafta başında Cenevre'de müzakerelerde bulunmuş, görüşmelere devam etme kararı almışlardı.
13 Aralık 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/42488-clinton-iran-nukleer-gorumelerde-qiyi-bir-balangcq-yapt
Clinton, Kanada ziyareti sırasında Kanadalı ve Meksikalı mevkidaşlarıyla basına görüntü verdiği sırada yaptığı açıklamada, Cenevre'de yapılan görüşmenin iyi bir başlangıç olduğunu belirterek, bu sürecin, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki'nin görevden alınmasından etkilenmemesi gerektiğini kaydetti.
İran ve ''5 artı 1'' ülkeleri, geçen hafta başında Cenevre'de müzakerelerde bulunmuş, görüşmelere devam etme kararı almışlardı.
13 Aralık 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/42488-clinton-iran-nukleer-gorumelerde-qiyi-bir-balangcq-yapt
BOTAŞ zarara sokuldu
Hükümetin LNG ithalatını serbest bırakmasıyla, BOTAŞ’ın doğalgaz satışlarının azaldığı ve kurumun “al ya da öde” yükümlülüğüne düştüğü ortaya çıktı.
BOTAŞ Genel Müdürü Fazıl Şenel, KİT Komisyonu’nda 25 Kasım’da yaptığı konuşmada durumun ciddiekonomik ve mali güçlüklere neden olabileceğini belirterek “İran’a 2009 yılı için 602 milyon dolar ‘al ya da öde’ ödemesi yapıldığını” bildirdi. Cumhuriyet’in ele geçirdiği; BOTAŞ’ın 25 Kasım 2010’da KİT Komisyonu’nda yapılan ve basından “gizli” tutulan görüşme tutanakları, hükümetin, LNG ithalatını serbestleştirerek kurumu zarara soktuğunu ortaya koydu.
KİT Komisyonu’nda konuşan BOTAŞ Genel Müdürü Şenel, kurumun karşı karşıya kaldığı sıkıntıyı şöyle anlattı: “5784 sayılı Kanun kapsamında LNG ithalatı koşulsuz serbest bırakılmış olup, 2010 itibarıyla spot LNG ithalatı alanfirma sayısı sekize ulaşmıştır. Küresel ekonomik kriz kaynaklı talep daralması nedeniyle, spot LNG fiyatlarının dünya piyasalarında düşüşüne bağlı olarak , sadece kâr elde etmek amacıyla ithalatı gerçekleştirmekte olup, yapılacak her ilave ithalatın mevcut sözleşmelerimizden doğan yükümlülüklerimizi ifa etmemize engel teşkil edebileceği ve ciddi ekonomik güçlüklere neden olabileceği düşünülmektedir.”
CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın söz alarak “Türkiye demek ki bir yükümlülük altına girerek, alamadığı doğalgazıödeme gibi, LNG nedeniyle bir sıkıntıya girecek” diye konuşması üzerine BOTAŞ Genel Müdürü Şenel de “Yeni bir girişin bize zarar vereceğini söylüyoruz. Bu konuda ciddi girişimlerimiz oldu, hem EPDK’ya hem Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na” dedi.
AKP’li Başkan bile hak verdi
KİT Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Ünal Kaçır da hükümetin sorumluluğunu “Almadığımız zaman taahhüt ettiğimiz kadar gazın parasını karşı tarafaödeme yükümlülüğümüz var. Bu gerçek ortadayken özellikle kriz ortamında özel sektörün LNG ithalatına sınırsız bir şekilde izin verildiği zaman burada LNG fiyatlarının çok düşük olması aşırı bir ithalatın ortaya çıkmasına neden oluyor” sözleriyle itiraf etti.
İran’a 602 milyon dolarlık ödeme
CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin “İran’a ‘al ya da öde’ kapsamında ne kadarödeme yapıldığını” sorması üzerine de Şenel “İran’a yapmış olduğumuz ödeme, evet doğrudur, 2009 yılından kaynaklanıyor 602 milyon dolar yaklaşık. Bu para ödenmiştir. Niçin ödenmiştir? Biraz önce bahsettiğim üzere, global kriz etkisiyle yerel tüketimin azalmasına binaen LNG ithalatının kontrolsüz bir şekilde artması nedeniyle bu ödenmiştir. Ama bu ödeme ön ödeme gibi bir şey oluyor bunu ileriki yıllarda telafi edebiliyoruz” diye konuştu.
Murat Kışlalı/Cumhuriyet
12 Aralık 2010
http://www.patronlardunyasi.com/haber/BOTAS-zarara-sokuldu/95806
BOTAŞ Genel Müdürü Fazıl Şenel, KİT Komisyonu’nda 25 Kasım’da yaptığı konuşmada durumun ciddi
KİT Komisyonu’nda konuşan BOTAŞ Genel Müdürü Şenel, kurumun karşı karşıya kaldığı sıkıntıyı şöyle anlattı: “5784 sayılı Kanun kapsamında LNG ithalatı koşulsuz serbest bırakılmış olup, 2010 itibarıyla spot LNG ithalatı alan
CHP Amasya Milletvekili Hüseyin Ünsal’ın söz alarak “Türkiye demek ki bir yükümlülük altına girerek, alamadığı doğalgazı
AKP’li Başkan bile hak verdi
KİT Komisyonu’nun AKP’li Başkanı Ünal Kaçır da hükümetin sorumluluğunu “Almadığımız zaman taahhüt ettiğimiz kadar gazın parasını karşı tarafa
İran’a 602 milyon dolarlık ödeme
CHP Gaziantep Milletvekili Akif Ekici’nin “İran’a ‘al ya da öde’ kapsamında ne kadar
Murat Kışlalı/Cumhuriyet
İklim zirvesinden uzlaşma çıktı
Bolivya'nın itirazlarına rağmen, karşılıklı ödünleri içeren ve ev sahibi Meksika tarafından hazırlananı metin üzerinde uzlaşmaya varıldı.Bazı ülkelerin Kyoto Protokolü'ne muhalefeti nedeniyle ilerleme kaydedilemiyordu ancak sonunda bir ara çözüm bulunduğu söyleniyor.Taslak metinde karbon salımlarında keskin düşüşlere ihtiyaç olduğu belirtiliyor ancak bunun düzeyi belirlenmiyor.Fakir ülkelerin iklim değişimine uyumunu sağlamaya yönelik bir fon kurulması da ileri doğrubüyük bir adım olarak değerlendiriliyor.2020 yılına kadar, yılda 100 milyar dolarlık "yeşil fon", iklim değişiminin etkilerini yumuşatma ve düşük karbon salımına geçişte yardım amacıyla fakir ülkelere tahsis edilecek.192 ülkenin katıldığı konferans tarafından kabul edilmesi halinde bu fon, gelişmekte olan ülkelerin ormanlarını korumaları için kullanılacak.Küresel ısınmanın 2 santigrat derecenin altında tutulmasını hedefleyen tasarı, bu fonun 2020 yılına kadar kurulmasını, bu amaçla ormanların korunması için gerekli parasal desteğin bu fondan verilmesini içeriyor.Tasarının BM kararına dönüşmesi için bakanlar tarafından bugün veya yarın oylanarak kabul edilmesi gerekiyor.
11 Aralık 2010, BBC Türkçe
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16509428.asp
11 Aralık 2010, BBC Türkçe
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16509428.asp
Elektriğe zam gelecek mi?
25 milyar dolarlık ihaleye imza atan Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu, elektrikte tekel iddialarına yanıt verdi.Elektrik dağıtım ihalelerinde Mehmet Emin Karamehmet ile Mehmet Kazancı ortaklığının gösterdiği performans, ‘dağıtımda tekel’ tartışmalarını gündeme getirdi. Rekebet Kurulu’nun bu satışlara onay vermeyeceği ileri sürülürken, Özelleştirme İdaresi Başkan Vekili Ahmet Aksu konuştu.
DAĞITIMDA SINIR YOK ÜRETİMDE VAR!
TÜSİAD’ın Ankara’da düzenlediği resepsiyona katılan Aksu, ‘tekel’ tartışmaları ve milyarlarca dolarlık gelirin riske girdiğine ilişkin soruları yanıtladı. Karamehmet-Kazancı ortaklığının, İstanbul’un Avrupa Yakasını da kazanmasıyla dağıtımdaki payı yüzde 30’a çıkması Rekabet Kurulu’ndan onay alıp almayacağı sorusuna neden oldu.
Rekabet Kurumu’nun elektrik dağıtımında ‘pay sınırı’ koymadığınadikkat çeken Aksu, bu sınırın elektrik üretimi için bulunduğunu söyledi. Bir firmanın, elektrik üretiminde yüzde 20’yi aşamayacağını vurgulayan Aksu, “Yakında üretim özelleştirmelerine başlayacağız. Demek ki teorik olarak, üretim piyasasında en az 5 firma olacak” dedi. “Özelleştirme öncesi Rekabet Kurumu’na rutin başvurumuzu yaptık. İhaleye katılan firmaların isim listesi ve sektördeki payları Kurum’a iletildi. Rekabet Kurulu’ndan onay yazısı geldikten sonra özelleştirme ihalesini düzenledik” dedi.FİYATI ETKİLEMEZ ÇÜNKÜKaramehmet- Kazancı ortaklığının İstanbul’un her iki yakasını da alması nedeniyle elektrik fiyatını yükselteceği eleştirilerine ise Aksu şöyle karşılık verdi: “Elektrik fiyatının yüzde 88’ini üretim maliyeti oluşturur. Dağıtımın fiyat içindeki payı ise sadece yüzde 12’dir. Dolayısıyla yüzde 12’lik payla fiyatları ciddi şekilde etkilemek mümkün değil. Ayrıca elektrik fiyatlarını dağıtım şirketleri belirlemiyor. Bu şirketler belirlenen fiyatlar üzerinden dağıtımı yapıyor.”İPTAL OLSA BİLE PARA GELİR!Aksu, yasal bir sınırlama olmasa da Rekabet Kurulu’nun bu satışı iptal etmesi durumunda devlet, milyarlarca dolarlık özelleştirme gelirinden olmayacak mı, sorusunu da yanıtladı. Aksu, “Tabii ki olmaz. Birinci olmaz ise ikinci olur, o da olmazsa üçüncü olur. Gelen teklifler arasındaki farklar çok küçük” dedi.İŞTE BU TABLO TARTIŞMA YARATTIKaramehmet ve Kazancı ortaklığı, özelleştirme ihalelerinden 3 elektrik dağıtım bölgesi ve bir tane de doğalgaz dağıtım bölgesini kazandı.Boğaziçi Elektrik (İstanbul Avrupa Yakası)- 2 milyar 990 milyon dolarGediz Elektrik (İzmir ve Manisa)- 1 milyar 920 milyon dolarİstanbul Anadolu Yakası Elektrik dağıtım – 1 milyar 813 milyon dolarBaşkent Doğalgaz- 1 milyar 211 milyon dolarKİME KALIR?Başkan Aksu, Rekabet Kurumu’nun, söz konusu satışları onaylamasa da ihale en yüksek ikinci, o da olmazsa üçüncü teklif sahibine kalacağını söyledi.Ancak Boğaziçi Elektrik özelleştirmesinde elemeli turlardan sonra 2 milyar 985 milyon dolarla açık artırmaya geçilmişti. Açık artırma rakamanının açıklanmasıyla birlikte Karamehmet-Kazancı ortaklığı dışındaki tüm firmalar ihaleden çekildiklerini açıklamışlardı. Dolayısıyla bu ihalede en yüksek ikinci ve üçüncü teklif sahiplerinin kim olduğu tartışmalı görünüyor.ANADOLU YAKASINDA YILDIZLAR SSSSon olarak yapılan İstanbul Anadolu Yakası elektrik ihalesinde ise Karamehmet-Kazancı ortaklığının ardından en yüksek ikinci teklif sahibi 1 milyar 812 milyon dolarla Yıldızlar SSS Holding oldu. Oysa açık artırmaya kalan Aksa, 1 milyar 810 milyon dolarlık rakamı duyunca çekilme kararı almıştı. Enerjisa, Park Holding ve Cengiz-Kolin ortaklıkları ise Yıldızlar’ın 1.812 milyon dolarlık teklifinin ardından çekildiklerini açıklamışlardı.
10 Aralık 2010, Ayşe Alp
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16502407.asp
DAĞITIMDA SINIR YOK ÜRETİMDE VAR!
TÜSİAD’ın Ankara’da düzenlediği resepsiyona katılan Aksu, ‘tekel’ tartışmaları ve milyarlarca dolarlık gelirin riske girdiğine ilişkin soruları yanıtladı. Karamehmet-Kazancı ortaklığının, İstanbul’un Avrupa Yakasını da kazanmasıyla dağıtımdaki payı yüzde 30’a çıkması Rekabet Kurulu’ndan onay alıp almayacağı sorusuna neden oldu.
Rekabet Kurumu’nun elektrik dağıtımında ‘pay sınırı’ koymadığınadikkat çeken Aksu, bu sınırın elektrik üretimi için bulunduğunu söyledi. Bir firmanın, elektrik üretiminde yüzde 20’yi aşamayacağını vurgulayan Aksu, “Yakında üretim özelleştirmelerine başlayacağız. Demek ki teorik olarak, üretim piyasasında en az 5 firma olacak” dedi. “Özelleştirme öncesi Rekabet Kurumu’na rutin başvurumuzu yaptık. İhaleye katılan firmaların isim listesi ve sektördeki payları Kurum’a iletildi. Rekabet Kurulu’ndan onay yazısı geldikten sonra özelleştirme ihalesini düzenledik” dedi.FİYATI ETKİLEMEZ ÇÜNKÜKaramehmet- Kazancı ortaklığının İstanbul’un her iki yakasını da alması nedeniyle elektrik fiyatını yükselteceği eleştirilerine ise Aksu şöyle karşılık verdi: “Elektrik fiyatının yüzde 88’ini üretim maliyeti oluşturur. Dağıtımın fiyat içindeki payı ise sadece yüzde 12’dir. Dolayısıyla yüzde 12’lik payla fiyatları ciddi şekilde etkilemek mümkün değil. Ayrıca elektrik fiyatlarını dağıtım şirketleri belirlemiyor. Bu şirketler belirlenen fiyatlar üzerinden dağıtımı yapıyor.”İPTAL OLSA BİLE PARA GELİR!Aksu, yasal bir sınırlama olmasa da Rekabet Kurulu’nun bu satışı iptal etmesi durumunda devlet, milyarlarca dolarlık özelleştirme gelirinden olmayacak mı, sorusunu da yanıtladı. Aksu, “Tabii ki olmaz. Birinci olmaz ise ikinci olur, o da olmazsa üçüncü olur. Gelen teklifler arasındaki farklar çok küçük” dedi.İŞTE BU TABLO TARTIŞMA YARATTIKaramehmet ve Kazancı ortaklığı, özelleştirme ihalelerinden 3 elektrik dağıtım bölgesi ve bir tane de doğalgaz dağıtım bölgesini kazandı.Boğaziçi Elektrik (İstanbul Avrupa Yakası)- 2 milyar 990 milyon dolarGediz Elektrik (İzmir ve Manisa)- 1 milyar 920 milyon dolarİstanbul Anadolu Yakası Elektrik dağıtım – 1 milyar 813 milyon dolarBaşkent Doğalgaz- 1 milyar 211 milyon dolarKİME KALIR?Başkan Aksu, Rekabet Kurumu’nun, söz konusu satışları onaylamasa da ihale en yüksek ikinci, o da olmazsa üçüncü teklif sahibine kalacağını söyledi.Ancak Boğaziçi Elektrik özelleştirmesinde elemeli turlardan sonra 2 milyar 985 milyon dolarla açık artırmaya geçilmişti. Açık artırma rakamanının açıklanmasıyla birlikte Karamehmet-Kazancı ortaklığı dışındaki tüm firmalar ihaleden çekildiklerini açıklamışlardı. Dolayısıyla bu ihalede en yüksek ikinci ve üçüncü teklif sahiplerinin kim olduğu tartışmalı görünüyor.ANADOLU YAKASINDA YILDIZLAR SSSSon olarak yapılan İstanbul Anadolu Yakası elektrik ihalesinde ise Karamehmet-Kazancı ortaklığının ardından en yüksek ikinci teklif sahibi 1 milyar 812 milyon dolarla Yıldızlar SSS Holding oldu. Oysa açık artırmaya kalan Aksa, 1 milyar 810 milyon dolarlık rakamı duyunca çekilme kararı almıştı. Enerjisa, Park Holding ve Cengiz-Kolin ortaklıkları ise Yıldızlar’ın 1.812 milyon dolarlık teklifinin ardından çekildiklerini açıklamışlardı.
10 Aralık 2010, Ayşe Alp
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16502407.asp
FULL’de benzin 3.71 lira
Benzine ve mazota yapılan son zamlarla benzin fiyatlarının 4TL’lere gelmesine rağmen FULL’de benzin 3,71 TL ile 3, 73TL arasına satılmaya devam ediyor.
Şirketten yapılan açıklamada, FULL'ün yüzde 7’ye varan indirimlerle akaryakıt sektörünün nabzını tutmaya devam ettiği kaydedildi. FULL istasyonlarında kırsal motorin, 2,95 TL, Motorin 3,08 TL, Otogaz ( LPG) 2,10 TL, Kurşunsuz Benzin 95 3,71 TL, Kurşunsuz Benzin 97 ise 3,73 TL’den satışa sunuluyor.
Ar Şirketler grubu iştiraki olan FULL, istasyon açılışlarında da yüzde 25’lik indirimyapıyor.
FULL yıl sonuna kadar İstanbul’da önemli noktalarda 32 istasyonu hizmete sokmayı hedefliyor. Uzun vadede ağırlıkla İstanbul, Bursa, Izmir ve Ankara’da 100 noktada sektörün hacmi yüksek bir oyuncusu olmayı planlıyor.
10 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16502582.asp
Şirketten yapılan açıklamada, FULL'ün yüzde 7’ye varan indirimlerle akaryakıt sektörünün nabzını tutmaya devam ettiği kaydedildi. FULL istasyonlarında kırsal motorin, 2,95 TL, Motorin 3,08 TL, Otogaz ( LPG) 2,10 TL, Kurşunsuz Benzin 95 3,71 TL, Kurşunsuz Benzin 97 ise 3,73 TL’den satışa sunuluyor.
Ar Şirketler grubu iştiraki olan FULL, istasyon açılışlarında da yüzde 25’lik indirimyapıyor.
FULL yıl sonuna kadar İstanbul’da önemli noktalarda 32 istasyonu hizmete sokmayı hedefliyor. Uzun vadede ağırlıkla İstanbul, Bursa, Izmir ve Ankara’da 100 noktada sektörün hacmi yüksek bir oyuncusu olmayı planlıyor.
10 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonomi/16502582.asp
Hırsızlar BTC'de akışı durdurdu
Bakü-Tiflis-Ceyhan ham petrol boru hattında pazartesi gecesi yaşanan petrol hırsızlığı girişimi sebebiyle hattın zarar gördüğü ve akışın aynı gece yarısından sonra durduğu bildirildi.
Yetkililer, hattın onarım işlemlerinin devam ettiğini açıkladılar. Bir yetkili, "Hatta akış pazartesi gece yarısından sonra durdu. Hırsızlık girişimi nedeniyle hatta sorun yaşandı ve hat zarar gördü." dedi.
9 Aralık 2010
http://ekonomihaber.objektifbakis.com/haber_detay.asp?haberID=134
Yetkililer, hattın onarım işlemlerinin devam ettiğini açıkladılar. Bir yetkili, "Hatta akış pazartesi gece yarısından sonra durdu. Hırsızlık girişimi nedeniyle hatta sorun yaşandı ve hat zarar gördü." dedi.
9 Aralık 2010
http://ekonomihaber.objektifbakis.com/haber_detay.asp?haberID=134
Bakü'den kötü haber!
Fiyat artışı isteyen Türkiye'ye Bakü'den kötü haber var: BTC hattında taşıma bedeli artmayacak
Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı’ndan 4 yılda 1 milyar 63 milyon varil petrol taşındı. Türkmen petrolünden sonra Kazak petrolünün taşınmasının gündemde olduğu boru hattında Türkiye’nin taşıma ve vergi gelirlerini artırma ihtimali ise ‘sıfır’ olarak görülüyor. BP Azerbaycan Ülke Başkanı Javanshir, “Kararlar tüm hükümetlerin imza attığı anlaşmalarla alındı ve yapılan bu anlaşmalar uzun vadeli. Alınan kararların değiştirilmesi söz konusu değil” dedi.
Asrın Projesi olarak adlandırılan Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı’ndan 4 yılda 1 milyar 63 milyon varil (142.4 milyon ton) petrol taşındı. BTC Boru Hattı’ndan bugüne kadar en yüksek akış ise 21 Temmuz 2010 tarihinde günlük 1.57 milyon varil ham petrol olarak gerçekleşti. BP Azerbaycan Ülke Başkanı Rashid Javanshir, Ceyhan’da yükleme yapan 1.354 tankerin Azeri petrolünü dünya pazarlarına taşıdığını söyledi. Bakü’de Türk ve Azeri gazeteci ile biraraya gelen ve BP Azerbaycan’ın 3’üncü çeyrek sonuçlarını değerlendiren Javanshir, “BTC taşıma bedellerinde bir iyileşme düşünülüyor mu?” sorusuna, “Hayır. Bunlar daha önceden yapılmış uluslararası anlaşmayla belirlendi ve anlaşmalar uzun vadeli.
Dolayısıyla alınan kararların değiştirilmesi söz konusu değil” cevabını verdi. Rashid Javanshir, “BTC Boru Hattı’nın Türkiye tarafını işleten Botaş International (BIL) ile BTC Co arasındaki hattın işletme giderleri nedeniyle açılan tahkim davasında bir uzlaşma düşünülüyor mu?” sorusunu ise “Böyle bir durum söz konusu değil. Mahkeme süreci devam ediyor. Mahkemenin sonuçlanmasını bekleyeceğiz” şeklinde yanıtladı.
Sırada Kazak petrolü var
Kazak petrolünün BTC hattından taşınması için görüşmelerin sürdüğüne de değinen Javanshir, şöyle devam etti: “Haziran 2006-Kasım 2010 arasında BTC Ham Petrol Boru Hattı’ndan 1 milyar 63 milyon varil ham petrol 1.354 tankere yüklenerek Ceyhan üzerinden dünya pazarlarına ihraç edildi. Bu yılın ilk 3 çeyreğinde BTC üzerinden toplam 213.5 milyon varil ham petrol (28.6 milyon ton) ihraç edildi. Halen Azeri Çırak Güneşli petrolünü ve Şahdeniz kondens petrolünü Azerbaycan’dan dünya pazarlarına iletmekte olan BTC Boru Hattı, 2010 yılı Temmuz ayında yapılan yeni anlaşma ile birlikte Türkmen petrolünü de Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ihraç etmeye başlamıştır. Kazakistan’ın Tengiz havzasından çıkarılan ham petrolün de BTC Boru Hattı üzerinden pazarlara iletilmesi hususunda görüşmeler devam etmektedir.”
BOTAŞ ZARARINI İTİRAF ETTİ
BTC, her ne kadar asrın projesi olarak gösterilse de Türkiye açısından hayalkırıklığı yarattı. Botaş, projeden yılda 300 milyon dolar taşıma ve vergi geliri beklerken 2009 rakamlarına göre 210 milyon dolar zarar etti. Geçen yıl Aralık’ta Botaş’ın Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Meclis KİT Komisyonu’nun sorularına karşılık ‘gizli’ ibaresiyle yapılan açıklamada, Türkiye’nin imza attığı anlaşmalardan kaynaklanan zararın önlenmesi için anlaşma şartlarının değişmesi gerektiği vurgulandı. BTC’nin Türkiye hattı Botaş’ın sahibi olduğu Botaş International Limited (BIL) tarafından işletiliyor. Türkiye, boru hattından sadece varil başına 35 cent geçiş ücreti, 20 cent vergi alıyor. Türkiye’nin imza attığı anlaşmalar nedeniyle petrol fiyatı artınca hattın ana işletmecisi BTC Co. gelirlerini arttırıyor ancak BIL’in gelirleri artmıyor. Artan işletme maliyetleri ve dolardaki değer kaybı da BIL’i zor durumda bırakıyor.
Yeni gaz ve petrol Türkiye üzerinden satılacak
AZERİ SOCAR ve BP, ortaklarıyla Şahdeniz Tüm Saha Geliştirme çalışmalarını hızlandırıyor. Bölgedeki petrol ve doğalgazın tamamının çıkarılması hedeflenen projeyle halen Şahdeniz-I’deki yıllık 8 milyar metreküplük doğalgaz üretimi Şahdeniz-II sahasının da devreye girmesiyle 24 milyar metreküpe çıkacak. Bunun için de Şahdeniz ve Güney Kafkaslar Boru Hattı’nın Türkiye’ye doğru Azerbaycan sınırları içerisindeki kısmına paralel 400 kilometre uzunluğunda yeni bir hat inşa edilmesi, Gürcistan’da ise iki yeni kompresör kurulması öngörülüyor. Yeni proje kapsamında ilk doğalgazın 2017’de pazarlanması hedefleniyor.
Türkiye ile Azerbaycan arasında Haziran’da imzalanan Mutabakat Zaptı’nın projenin ilerlemesi için çok önemli bir adım olduğunu söyleyen Rashid Javanshir, Şahdeniz tüm saha geliştirme çalışmalarına paralel üretilecek gazın Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşınacağı bilgisini verdi.
Javanshir, “Tüm bu görüşmeler Şahdeniz Ortaklığı’nı oluşturan Azerbaycan Hükümeti ve SOCAR tarafından yürütülmektedir” diye konuştu.
BP Azerbaycan’ın ilk Azeri Ülke Başkanı olan Rashid Javanshir; Güney Kafkas Boru Hattı, BTC hattı ile Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’daki bütün kıyı operasyonlarından sorumlu.
Vatan Gazetesi
5 Aralık 2010
http://petrolticaret.com/haber_detay.asp?haberID=140
Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı’ndan 4 yılda 1 milyar 63 milyon varil petrol taşındı. Türkmen petrolünden sonra Kazak petrolünün taşınmasının gündemde olduğu boru hattında Türkiye’nin taşıma ve vergi gelirlerini artırma ihtimali ise ‘sıfır’ olarak görülüyor. BP Azerbaycan Ülke Başkanı Javanshir, “Kararlar tüm hükümetlerin imza attığı anlaşmalarla alındı ve yapılan bu anlaşmalar uzun vadeli. Alınan kararların değiştirilmesi söz konusu değil” dedi.
Asrın Projesi olarak adlandırılan Bakü Tiflis Ceyhan (BTC) Ham Petrol Boru Hattı’ndan 4 yılda 1 milyar 63 milyon varil (142.4 milyon ton) petrol taşındı. BTC Boru Hattı’ndan bugüne kadar en yüksek akış ise 21 Temmuz 2010 tarihinde günlük 1.57 milyon varil ham petrol olarak gerçekleşti. BP Azerbaycan Ülke Başkanı Rashid Javanshir, Ceyhan’da yükleme yapan 1.354 tankerin Azeri petrolünü dünya pazarlarına taşıdığını söyledi. Bakü’de Türk ve Azeri gazeteci ile biraraya gelen ve BP Azerbaycan’ın 3’üncü çeyrek sonuçlarını değerlendiren Javanshir, “BTC taşıma bedellerinde bir iyileşme düşünülüyor mu?” sorusuna, “Hayır. Bunlar daha önceden yapılmış uluslararası anlaşmayla belirlendi ve anlaşmalar uzun vadeli.
Dolayısıyla alınan kararların değiştirilmesi söz konusu değil” cevabını verdi. Rashid Javanshir, “BTC Boru Hattı’nın Türkiye tarafını işleten Botaş International (BIL) ile BTC Co arasındaki hattın işletme giderleri nedeniyle açılan tahkim davasında bir uzlaşma düşünülüyor mu?” sorusunu ise “Böyle bir durum söz konusu değil. Mahkeme süreci devam ediyor. Mahkemenin sonuçlanmasını bekleyeceğiz” şeklinde yanıtladı.
Sırada Kazak petrolü var
Kazak petrolünün BTC hattından taşınması için görüşmelerin sürdüğüne de değinen Javanshir, şöyle devam etti: “Haziran 2006-Kasım 2010 arasında BTC Ham Petrol Boru Hattı’ndan 1 milyar 63 milyon varil ham petrol 1.354 tankere yüklenerek Ceyhan üzerinden dünya pazarlarına ihraç edildi. Bu yılın ilk 3 çeyreğinde BTC üzerinden toplam 213.5 milyon varil ham petrol (28.6 milyon ton) ihraç edildi. Halen Azeri Çırak Güneşli petrolünü ve Şahdeniz kondens petrolünü Azerbaycan’dan dünya pazarlarına iletmekte olan BTC Boru Hattı, 2010 yılı Temmuz ayında yapılan yeni anlaşma ile birlikte Türkmen petrolünü de Türkiye üzerinden dünya pazarlarına ihraç etmeye başlamıştır. Kazakistan’ın Tengiz havzasından çıkarılan ham petrolün de BTC Boru Hattı üzerinden pazarlara iletilmesi hususunda görüşmeler devam etmektedir.”
BOTAŞ ZARARINI İTİRAF ETTİ
BTC, her ne kadar asrın projesi olarak gösterilse de Türkiye açısından hayalkırıklığı yarattı. Botaş, projeden yılda 300 milyon dolar taşıma ve vergi geliri beklerken 2009 rakamlarına göre 210 milyon dolar zarar etti. Geçen yıl Aralık’ta Botaş’ın Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu ve Meclis KİT Komisyonu’nun sorularına karşılık ‘gizli’ ibaresiyle yapılan açıklamada, Türkiye’nin imza attığı anlaşmalardan kaynaklanan zararın önlenmesi için anlaşma şartlarının değişmesi gerektiği vurgulandı. BTC’nin Türkiye hattı Botaş’ın sahibi olduğu Botaş International Limited (BIL) tarafından işletiliyor. Türkiye, boru hattından sadece varil başına 35 cent geçiş ücreti, 20 cent vergi alıyor. Türkiye’nin imza attığı anlaşmalar nedeniyle petrol fiyatı artınca hattın ana işletmecisi BTC Co. gelirlerini arttırıyor ancak BIL’in gelirleri artmıyor. Artan işletme maliyetleri ve dolardaki değer kaybı da BIL’i zor durumda bırakıyor.
Yeni gaz ve petrol Türkiye üzerinden satılacak
AZERİ SOCAR ve BP, ortaklarıyla Şahdeniz Tüm Saha Geliştirme çalışmalarını hızlandırıyor. Bölgedeki petrol ve doğalgazın tamamının çıkarılması hedeflenen projeyle halen Şahdeniz-I’deki yıllık 8 milyar metreküplük doğalgaz üretimi Şahdeniz-II sahasının da devreye girmesiyle 24 milyar metreküpe çıkacak. Bunun için de Şahdeniz ve Güney Kafkaslar Boru Hattı’nın Türkiye’ye doğru Azerbaycan sınırları içerisindeki kısmına paralel 400 kilometre uzunluğunda yeni bir hat inşa edilmesi, Gürcistan’da ise iki yeni kompresör kurulması öngörülüyor. Yeni proje kapsamında ilk doğalgazın 2017’de pazarlanması hedefleniyor.
Türkiye ile Azerbaycan arasında Haziran’da imzalanan Mutabakat Zaptı’nın projenin ilerlemesi için çok önemli bir adım olduğunu söyleyen Rashid Javanshir, Şahdeniz tüm saha geliştirme çalışmalarına paralel üretilecek gazın Türkiye üzerinden dünya pazarlarına taşınacağı bilgisini verdi.
Javanshir, “Tüm bu görüşmeler Şahdeniz Ortaklığı’nı oluşturan Azerbaycan Hükümeti ve SOCAR tarafından yürütülmektedir” diye konuştu.
BP Azerbaycan’ın ilk Azeri Ülke Başkanı olan Rashid Javanshir; Güney Kafkas Boru Hattı, BTC hattı ile Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan’daki bütün kıyı operasyonlarından sorumlu.
Vatan Gazetesi
Davutoğlu: Nükleer Silahlara Karşıyız
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Bahreyn'in başkenti Manama'da Uluslararası Stratejik Araştırmalar Enstitüsü'nün (IISS) işbirliğiyle düzenlenen "Bölgesel Güvenlik Zirvesi Manama Diyalogu 2010" toplantısında konuştu.
Davutoğlu, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmet bin Muhammed el-Halife ile birlikte katıldığı oturumda yaptığı konuşmada, bölgesel güvenliğin unsurlarına değindi.
Konuşmasında nükleer enerji sorununa da değinen Davutoğlu, nükleer enerji konusuna uluslararası toplumun adil bir yaklaşım sergilememesi durumunda sorunun çözülemeyeceğini belirtti.
Her ülkenin barışçıl nükleer teknolojiyi elde etme ve geliştirme hakkı olduğunu, bu hakkın bazı ülkelerin tekelinde olmadığını kaydeden Davutoğlu, "Biz nükleer silahlara karşıyız. Nükleer silaha her kim sahip olursa olsun, bu insanlık için tehlike oluşturuyor. Bölgemizde de nükleer silah geliştirilmesini istemiyoruz" dedi.
Bakan Davutoğlu, haftaya Cenevre'de yapılacak toplantıya işaret ederek "Sorunun çözülmesi için daha fazla diplomasi, şeffaflık ve İran tarafından daha fazla katkı olmalı" diye konuştu.
04 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/special-news/56-special-news/41731-mutteki-bizim-gucumuz-sizin-gucunuz-sizin-gucunuz-de-bizim-gucumuz
Davutoğlu, İran Dışişleri Bakanı Manuçehr Mutteki ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Şeyh Halid bin Ahmet bin Muhammed el-Halife ile birlikte katıldığı oturumda yaptığı konuşmada, bölgesel güvenliğin unsurlarına değindi.
Konuşmasında nükleer enerji sorununa da değinen Davutoğlu, nükleer enerji konusuna uluslararası toplumun adil bir yaklaşım sergilememesi durumunda sorunun çözülemeyeceğini belirtti.
Her ülkenin barışçıl nükleer teknolojiyi elde etme ve geliştirme hakkı olduğunu, bu hakkın bazı ülkelerin tekelinde olmadığını kaydeden Davutoğlu, "Biz nükleer silahlara karşıyız. Nükleer silaha her kim sahip olursa olsun, bu insanlık için tehlike oluşturuyor. Bölgemizde de nükleer silah geliştirilmesini istemiyoruz" dedi.
Bakan Davutoğlu, haftaya Cenevre'de yapılacak toplantıya işaret ederek "Sorunun çözülmesi için daha fazla diplomasi, şeffaflık ve İran tarafından daha fazla katkı olmalı" diye konuştu.
04 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/special-news/56-special-news/41731-mutteki-bizim-gucumuz-sizin-gucunuz-sizin-gucunuz-de-bizim-gucumuz
İngiliz milyarder Branson: Petrol fiyatları 200 dolara çıkabilir
İngiliz havayolu şirketi Virgin Atlantic'in kurucusu milyarder Richard Branson, temiz enerji odaklı ekonomi politikaları izlenmediği takdirde, petrolün varil fiyatının 200 dolara yükselebileceği uyarısını yaptı.
Meksika'nın Cancun şehrinde gerçekleşen iklim değişikliği zirvesinde konuşan Branson "En kısa zamanda enerji tasarrufu yapmaz ve alternatif enerji kaynaklarını kullanmaya başlamazsak, petrol fiyatlarında uçuk denebilecek hızlı bir yükselişin yaşanması kaçınılmaz" dedi.
Branson ek olarak, küresel çapta hükümetlerin petrol gibi fosil yakıtlara alternatif olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı yeterince teşvik etmemesi durumunda, inanılmaz derecede sancılı ekonomik sonuçlarla karşı karşıya kalabileceklerini söyledi.
Aynı zamanda İngiltere'nin en zengin insanları arasında yer alan Branson, karbon kullanımını ücretlendirme çabalarının geçen yıl Senato engeline takıldığı ABD için de kötümser tahminlerde bulundu. Branson ABD’de işsizliğin rekor seviyelere çıkmaya devam edebileceğine işaret etti.
EN SERT RESESYON OLABİLİR
Branson, Dünya İklim Zirvesi'nde dün yaptığı başka bir konuşmadaysa, "Hızlı şekilde yeni enerji politikaları uygulamaya başlamazsak, tüm zamanların en büyük ekonomik durgunluklarından biriyle karşı karşıya kalabiliriz. ABD'de işsizlik hali hazırda kötü durumda ama gelecek beş yılda işsizlik oranının hiç zorlanmadan yüzde 15 seviyelerine çıktığını görebiliriz" dedi.
KYOTO PROTOKOLÜ SIKINTISI
Dünya genelinde toplam 190 ülke, Birleşmiş Milletler önderliğinde sera gazı salınımlarını azaltacak antlaşmanın sonuca ulaşması için çabalıyor. Ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında 1997 Kyoto Protokolü'ne yönelik anlaşmazlıklar henüz tam olarak çözülemedi.
Japonya, Rusya ve Kanada, Kyoto Protokol'ün 2012'de sona erecek karbon kullanımı kısıtlamalarını yenileri için anlaşmaya varmaya yanaşmıyor.
6 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16454052.asp
Meksika'nın Cancun şehrinde gerçekleşen iklim değişikliği zirvesinde konuşan Branson "En kısa zamanda enerji tasarrufu yapmaz ve alternatif enerji kaynaklarını kullanmaya başlamazsak, petrol fiyatlarında uçuk denebilecek hızlı bir yükselişin yaşanması kaçınılmaz" dedi.
Branson ek olarak, küresel çapta hükümetlerin petrol gibi fosil yakıtlara alternatif olarak yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı yeterince teşvik etmemesi durumunda, inanılmaz derecede sancılı ekonomik sonuçlarla karşı karşıya kalabileceklerini söyledi.
Aynı zamanda İngiltere'nin en zengin insanları arasında yer alan Branson, karbon kullanımını ücretlendirme çabalarının geçen yıl Senato engeline takıldığı ABD için de kötümser tahminlerde bulundu. Branson ABD’de işsizliğin rekor seviyelere çıkmaya devam edebileceğine işaret etti.
EN SERT RESESYON OLABİLİR
Branson, Dünya İklim Zirvesi'nde dün yaptığı başka bir konuşmadaysa, "Hızlı şekilde yeni enerji politikaları uygulamaya başlamazsak, tüm zamanların en büyük ekonomik durgunluklarından biriyle karşı karşıya kalabiliriz. ABD'de işsizlik hali hazırda kötü durumda ama gelecek beş yılda işsizlik oranının hiç zorlanmadan yüzde 15 seviyelerine çıktığını görebiliriz" dedi.
KYOTO PROTOKOLÜ SIKINTISI
Dünya genelinde toplam 190 ülke, Birleşmiş Milletler önderliğinde sera gazı salınımlarını azaltacak antlaşmanın sonuca ulaşması için çabalıyor. Ancak gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler arasında 1997 Kyoto Protokolü'ne yönelik anlaşmazlıklar henüz tam olarak çözülemedi.
Japonya, Rusya ve Kanada, Kyoto Protokol'ün 2012'de sona erecek karbon kullanımı kısıtlamalarını yenileri için anlaşmaya varmaya yanaşmıyor.
6 Aralık 2010
http://www.hurriyet.com.tr/ekonet/16454052.asp
İran 1 Yıl Sonra Masada, Çözüm Umudu Az
İran'ın nükleer programıyla ilgili görüşmelerin yeni turu, İsviçre'nin Cenevre kentinde başladı. Sonuç elde etmeye yönelik beklentilerin düşük olduğu görüşmelerin iki gün sürmesi beklenirken, bir yılı aşkın süreden beri ilk kez bir araya gelen tarafların yapacağı görüşmeler, İran'ın başkenti Tahran'da ülkenin önde gelen bilimadamlarından birinin saldırı sonucu ölmesinin gölgesinde yapılıyor.
BM'nin İsviçre misyonu yakınındaki bir konferans merkezinde başlayan toplantıda, İran'ın karşısında ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın temsilcileri yer alıyor.
Cenevre'deki toplantıda İran'ın nükleer programıyla ilgili kaygıların azaltılmasının amaçlandığı bildirilirken, Tahran amacının atom bombası elde etmek olmadığını vurguluyor.
Bu arada AB'nin Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile İran'ın nükleer başmüzakerecisi Said Celili salonun girişinde bir araya geldi. Kapılar gazetecilere kapatılırken ikili, diğer temsilcilere katılmak üzere salondaki yerlerini aldı.
Müzakereci ülkeler uzun süredir İran'dan uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını talep ediyor. İran ise bunu reddediyor.
AA
06 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/41871-iran-1-yl-sonra-masada-cozum-umudu-az
BM'nin İsviçre misyonu yakınındaki bir konferans merkezinde başlayan toplantıda, İran'ın karşısında ABD, Rusya, Çin, Fransa, İngiltere ve Almanya'nın temsilcileri yer alıyor.
Cenevre'deki toplantıda İran'ın nükleer programıyla ilgili kaygıların azaltılmasının amaçlandığı bildirilirken, Tahran amacının atom bombası elde etmek olmadığını vurguluyor.
Bu arada AB'nin Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton ile İran'ın nükleer başmüzakerecisi Said Celili salonun girişinde bir araya geldi. Kapılar gazetecilere kapatılırken ikili, diğer temsilcilere katılmak üzere salondaki yerlerini aldı.
Müzakereci ülkeler uzun süredir İran'dan uranyum zenginleştirme faaliyetlerini durdurmasını talep ediyor. İran ise bunu reddediyor.
AA
06 DECEMBER 2010
http://www.turkishny.com/headline-news/2-headline-news/41871-iran-1-yl-sonra-masada-cozum-umudu-az
İran BM'nin Kararlarını Uygulamayacak
İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) nezdindeki daimi temsilcisi Ali Asker Sultaniye, ''BM Güvenlik Konseyinin kararlarını, legal temelden yoksun olduğu için uygulamayacaklarını'' söyledi.Kurumun Viyana'daki merkezinde bugün başlayan yönetim kurulu olağan toplantısının ardından basına açıklama yapan Sultaniye, ülkesinin ''nükleer programının barışçıl amaçlı olduğunu ve UAEK ile şeffaf işbirliği yaptıklarını'' ifade ederek, ''Buna rağmen başta ABD olmak üzere AB üyesi birçok ülkenin İran'a karşı saldırıya geçtiğini'' bildirdi.ABD ve batılı bazı ülkelerin İran'a karşı faaliyet gösteren terör örgütlerine destek verdiklerini ileri süren Sultaniye, ''UAEK ile yaptığımız şeffaf işbirliği çerçevesinde nükleer programda çalışan uzmanlarımızın isimlerini de kendilerine bildiriyoruz. Ancak iyi niyetle verdiğimiz nükleer uzmanlarımızın isimlerini bir süre sonra BM Güvenlik Konseyinin yaptırım listesinde seyahat özgürlükleri kısıtlanmış terörist gibi ilan edildiğini görüyoruz'' diye konuştu.Sultaniye, ''BM Güvenlik Konseyinin kararlarını, legal temelden yoksun olduğu için uygulamayacaklarını'' söyledi.İran'ın bin yıllık geçmişe sahip medeni bir ülke olduğunu anlatan Sultaniye, UAEK'yı tarafsız olmamakla suçlayarak, hazırlanan raporlarda başkan Amano'nun ''zorunlu ve gönüllü yapılması gereken işlemleri de karıştırdığını'' belirtti.
THURSDAY, 02 DECEMBER 2010
HTTP://WWW.TURKISHNY.COM/OTHER-NEWS/4-OTHER-NEWS/41599-IRAN-BMNIN-KARARLARN-UYGULAMAYACAK
THURSDAY, 02 DECEMBER 2010
HTTP://WWW.TURKISHNY.COM/OTHER-NEWS/4-OTHER-NEWS/41599-IRAN-BMNIN-KARARLARN-UYGULAMAYACAK
Panasonic’in Yeni 32-Bit Mikrobilgisayarları Enerji Tüketimini Yaklaşık %50 Oranında Azaltıyor!
Panasonic'in Çevreye Duyarlı Yeni Mikrobilgisayarları Enerji Tüketimini Azaltmaya Yardımcı Olurken Elektrikli Ve Elektronik Aletlerin Maliyetlerini De Düşürüyor.
Panasonic Corporation dahili flaş belleğe sahip yeni seri 32-bit mikrobilgisayarlar geliştirme sürecini başarıyla tamamladı. Yeni mikrobilgisayarların dahili flaş belleğe sahip olması enerjitasarrufu sağlarken araç içi elektroniği, ofis gereçleri ve elektrikli ev aletlerinin sistem maliyetlerini de düşürüyor. Panasonic yeni MN103L serisi mikrobilgisayarların sevkıyatına Ocak 2011'de başlayacak.
Bu yeni mikrobilgisayarlarperformans ve düşük enerji tüketimi arasında çok iyi bir denge tutturarak içerisinde kullanıldıkları aletlerin performansını ve enerji tasarrufunu artırıyor. Yeni mikrobilgisayarlar özellikle bekleme modunda düşük enerji tüketimi gerektiren aletler için çok uygun.
Ayrıca geniş bir voltaj aralığındaüstün performans sunmalarıyla farklı voltajlarda çalışma ihtiyaçlarına da cevap veriyor. Dahası, Panasonic mikrobilgisayarları minyatürleştirmeye de olanak sağlayarak cihazlar için gerekli parçaların sayısını azaltıyor. Böylece harici EEPROM ve mikrobilgisayarlara entegre edilen osilatör gibi araçların maliyetini düşürüyor.
Yeni MN103L serisi mikrobilgisayarlar şu özelliklere sahip:
1.Elektrikli aletlerin bekleme modunda enerji tüketimini yaklaşık %50* oranında azaltıyor.
2..2 V~ 5.5V gibi geniş bir voltaj aralığında çalışabilmesiyle, aletin çalışması esnasında enerji tüketimini yaklaşık %50* oranında azaltıyor.
3.Mikrobilgisayarlardaki flaş belleğin yeniden yazmaperformansı artırılarak ve analog devreler birleştirilerek harici parçaların sayısı azaltılabiliyor.
Yeni ürünler aşağıdaki şuteknolojilere sahip:
1.Panasonic'in yeni geliştirdiği 110 nm gömülü flaş bellek işlemeteknolojisi , düşük kaçak akımın optimizasyonunu sağlıyor ve en uygun çalışma performansını sunuyor.
2.Panasonic'in yeni geliştirilmiş 32-bit AM32L serisi çekirdek mikrobilgisayarların çekirdek tasarımteknolojisi iki kat* daha fazla elektrik güç verimi sağlarken gömülü flaş bellek tasarım teknolojisi geniş bir voltaj aralığında okumaya tanıyor.
3.Yüksekperformanslı analog devre teknolojisi voltaj algılamaya olanak tanırken dahili titreşim fonksiyonu ve gömülü flaş bellek güvenilirlik teknolojisi 100.000 kez yeniden yazma sağlıyor.
Düşük enerji tüketimi ve yüksek enerji verimliliği sağlayan çevreye duyarlı sistem kontrol mikrobilgisayarlarına olan piyasa talebi gitgide büyüyor. Dahası, aletlerdeki parça sayısını ve alt tabaka bölgesini azaltıpmaliyet düşürülmeye çalışılıyor. Panasonic'in yeni 32-bit mikrobilgisayarları kullanıcıların tüm bu ihtiyaçlarına yanıt veriyor.
Panasonic'in enerji tüketimini ve elektrikli aletlerinmaliyetini azaltan yeni mikrobilgisayarlarının numune sevkıyat tarihi Kasım, 2010 iken hacimli sevkıyat tarihi Ocak 2011 olacak. Panasonic Japonya'da 11, diğer ülkelerde de beklemede olan başvurular dahil 6 patenti elinde bulunduruyor.
30.11.2010
http://www.haberler.com/panasonic-in-yeni-32-bit-mikrobilgisayarlari-2388809-haberi/
Panasonic Corporation dahili flaş belleğe sahip yeni seri 32-bit mikrobilgisayarlar geliştirme sürecini başarıyla tamamladı. Yeni mikrobilgisayarların dahili flaş belleğe sahip olması enerji
Bu yeni mikrobilgisayarlar
Ayrıca geniş bir voltaj aralığında
Yeni MN103L serisi mikrobilgisayarlar şu özelliklere sahip:
1.Elektrikli aletlerin bekleme modunda enerji tüketimini yaklaşık %50* oranında azaltıyor.
2..2 V~ 5.5V gibi geniş bir voltaj aralığında çalışabilmesiyle, aletin çalışması esnasında enerji tüketimini yaklaşık %50* oranında azaltıyor.
3.Mikrobilgisayarlardaki flaş belleğin yeniden yazma
Yeni ürünler aşağıdaki şu
1.Panasonic'in yeni geliştirdiği 110 nm gömülü flaş bellek işleme
2.Panasonic'in yeni geliştirilmiş 32-bit AM32L serisi çekirdek mikrobilgisayarların çekirdek tasarım
3.Yüksek
Düşük enerji tüketimi ve yüksek enerji verimliliği sağlayan çevreye duyarlı sistem kontrol mikrobilgisayarlarına olan piyasa talebi gitgide büyüyor. Dahası, aletlerdeki parça sayısını ve alt tabaka bölgesini azaltıp
Panasonic'in enerji tüketimini ve elektrikli aletlerin
30.11.2010
http://www.haberler.com/panasonic-in-yeni-32-bit-mikrobilgisayarlari-2388809-haberi/
Apple, MacBook Air ile Yeni Bir Çağ Başlatıyor...
Apple'ın Türkiye Distribütörü Bilkom, Yeni Özellikleri Ve İnanılmaz Tasarımı İle Dizüstü Bilgisayar Dünyasında Yeni Bir Çağ Başlatacak Olan Yeni Macbook Air'i Tanıttı
Apple, yeni MacBook Air ile dizüstübilgisayar dünyasında yeni keşiflere imza atıyor. Bilkom tarafından tanıtılan MacBook Air, yenilenen tasarımı , incelik, hafiflik, sessizlik, güvenlik ve hız konusunda getirdiği yenilikleri ile gününüzün her anında yanınızdan ayıramayacağınız ve vazgeçemeyeceğiniz bir parçanız olacak.
11.6 inç ve 13.3 inç olmak üzere iki farklı modele sahip yeni MacBook Air, eski modeline göre zarif alüminyum yekpare kasası ile dahakeskin ve oturmuş hatlara sahip. Yaşam tarzınızın ve moda trendlerinin olmazsa olmazlarında biri haline gelecek olan yeni MacBook Air'lerin en ince noktası 2.79 milimetre, en kalın noktası 17,27 milimetre iken 11 inç'lik modeli 1 kg ve 13 inç'lik modeli ise 1,3 kg ağırlığında.
Apple Depolama Keşfi İle DizüstüBilgisayar Dünyasında Yeni Bir Çağ Başlatıyor
Apple, daha önce iPad'lerde kullandığı "solid state depolama"teknolojisini yeni MacBook Air'e de uygulayarak dizüstü bilgisayar segmentinde yeni teknolojilere imza atıyor. Yeni "solid state depolama" teknolojisi sayesinde yeni Air'ler hafıza konusunda çok daha fazla yer kazanıyor , çok daha sessiz çalışabiliyor, eski modeline oranla daha hızlı ve çok daha az enerji tüketen bir hafızaya sahip oluyor.
Yeni MacBook Air'de eski sabit disklerden artan yere daha büyük bir batarya konuldu. Apple'ın bugüne kadar yaptığı en hafif ve enrahat taşınabilir dizüstü bilgisayar olan MacBook Air, yedi saate kadar pil ömrü ve 30 güne kadar bekleme süresi ile sosyal yaşamınızda evinizin ya da işyerinizin dışarısında geçirdiğiniz zamanlarda priz arama sıkıntılarına da son veriyor.
iPad solid stateteknolojisinin , tasarıma da katkıda bulunacak şekilde kullanıldığı kuştüyü hafifliğindeki yeni MacBook Air'de flaş depolama, geleneksel dizüstü bilgisayar sabit disklerinden yüzde 90 oranında daha küçük ve hafif. MacBook Air'in flaş depolama özelliği verilere daha hızlı erişim sağlama olanağı da sunuyor. Ayrıca solid state tasarımı sayesinde dizüstü bilgisayarların sabit disklerinden çok daha güvenli .
Konfor ve FonksiyonellikBuluşuyor
Konfor verahat kullanımın vazgeçilmez adresi yeni MacBook Air'e eski modeline oranla daha büyük bir trackpad eklendi. Tasarımı inceden kalına doğru giden bir yapıya sahip yeni trackpad ile resimleri kolaylıkla yeniden boyutlandırabiliyor veya döndürebiliyorsunuz. Ayrıca bilgisayara ekli FaceTime kamera, mikrofon ve stereo hoparlörler, kullanıcılara iPhone 4, iPod touch ve diğer Mac bilgisayarlar ile görüntülü aramalar yapmak için ideal biz çözüm sunuyor.
Yeni MacBook Air'in Öne Çıkan Diğer Özellikleri
11,6 inçlik MacBook Air enerji tasarrufu sağlayan Intel Core 2 Duo işlemciye, 2 GB Ram'e ve Nvidia GeForce 320M grafiklerle birleşen ekran kartına, 13,3 inçlik MacBook Air'de 1.86 GHz Core Duo işlemciye sahip. Bu modelin diğer özellikleri 11,6 inçlik Air ile aynı. Bu modelde de 2GB Ram ve Nvidia GeForce 320M ekran kartı bulunuyor.
İki modelde de yüksek çözünürlüklü LED arkadan aydınlatmalı ekran ve 27 inç Apple LED Cinema Display, projeksiyon ve HD TV'ye bağlanmak için Mini DisplayPort yer alıyor. Cihazlarda bulunan ve son derecehızlı 802,11n Wi-Fi ağ iletişimi, iTunes'dan müzik ve film indirmenize, Time Capsule'de veri yedeklemenize, MobileMe ve iDisk ile dosyaları saklamanıza ve paylaşmanıza olanak tanıyor. Yeni MacBook Air'de kablosuz çevre birimleri için Bluetooth 2.1 EDR ve başka bir aygıt kullanırken iPad, iPhone ve İpod'u senkronize ve şarj etmeyi kolaylaştıran iki USB bağlantı noktası var.
Türkiye'de Bilkom tarafındansatışa çıkarılacak 2GB Ram özellikli MacBook Air'ler talep edildiği takdirde 4GB'e yükseltilebiliyor.
MacBook Air 11" Core 2 Duo 1.4 GHz/2GB/64 GB flash/GeForce 320M modeli 1.389$ Kdv, MacBook Air 11" Core 2 Duo 1.4GHz/2GB/128GB flash/GeForce 320M modeli 1.649$ Kdv, MacBook Air 13" Core 2 Duo 1.86 GHz/2GB//128GB flash/GeForce 320M modeli 1.799$ Kdv, MacBook Air 13" Core 2 Duo 1.86GHz/2GB/256GB flash/GeForce 320M modeli ise 2.199$ Kdv'den Bilkom tarafından Türkiye'desatışa çıkarılacak.
En Çevreci Dizüstü Bilgisayar
Yeni MacBook Air'in en dikkat çeken özelliklerinden birini de endüstrinin en çevreci dizüstübilgisayarı olması. MacBook Air, EPEAT (Elektronik Ürünler Çevresel Değerlendirme Aracı) sistemi değerlendirmesinde Gold ödülü kazanan ve Energy Star 5.0 koşularını karşılayan en yeni Mac bilgisayarı . MacBook Air'in yekpare kasaları yüksek oranda geri dönüştürülebilir alüminyumdan üretiliyor.
Ayrıca cıva ve arsenik içermeyen camdan yapılan enerjitasarruflu LED parlak aydınlatmalı ekranlar standart olarak sunuluyor.
30.11.2010
http://www.haberler.com/apple-macbook-air-ile-yeni-bir-cag-baslatiyor-2388732-haberi/
Apple, yeni MacBook Air ile dizüstü
11.6 inç ve 13.3 inç olmak üzere iki farklı modele sahip yeni MacBook Air, eski modeline göre zarif alüminyum yekpare kasası ile daha
Apple Depolama Keşfi İle Dizüstü
Apple, daha önce iPad'lerde kullandığı "solid state depolama"
Yeni MacBook Air'de eski sabit disklerden artan yere daha büyük bir batarya konuldu. Apple'ın bugüne kadar yaptığı en hafif ve en
iPad solid state
Konfor ve Fonksiyonellik
Konfor ve
Yeni MacBook Air'in Öne Çıkan Diğer Özellikleri
11,6 inçlik MacBook Air enerji tasarrufu sağlayan Intel Core 2 Duo işlemciye, 2 GB Ram'e ve Nvidia GeForce 320M grafiklerle birleşen ekran kartına, 13,3 inçlik MacBook Air'de 1.86 GHz Core Duo işlemciye sahip. Bu modelin diğer özellikleri 11,6 inçlik Air ile aynı. Bu modelde de 2GB Ram ve Nvidia GeForce 320M ekran kartı bulunuyor.
İki modelde de yüksek çözünürlüklü LED arkadan aydınlatmalı ekran ve 27 inç Apple LED Cinema Display, projeksiyon ve HD TV'ye bağlanmak için Mini DisplayPort yer alıyor. Cihazlarda bulunan ve son derece
Türkiye'de Bilkom tarafından
MacBook Air 11" Core 2 Duo 1.4 GHz/2GB/64 GB flash/GeForce 320M modeli 1.389$ Kdv, MacBook Air 11" Core 2 Duo 1.4GHz/2GB/128GB flash/GeForce 320M modeli 1.649$ Kdv, MacBook Air 13" Core 2 Duo 1.86 GHz/2GB//128GB flash/GeForce 320M modeli 1.799$ Kdv, MacBook Air 13" Core 2 Duo 1.86GHz/2GB/256GB flash/GeForce 320M modeli ise 2.199$ Kdv'den Bilkom tarafından Türkiye'de
En Çevreci Dizüstü Bilgisayar
Yeni MacBook Air'in en dikkat çeken özelliklerinden birini de endüstrinin en çevreci dizüstü
Ayrıca cıva ve arsenik içermeyen camdan yapılan enerji
30.11.2010
http://www.haberler.com/apple-macbook-air-ile-yeni-bir-cag-baslatiyor-2388732-haberi/
Suudilere Göre Belgeler Güvenilir Değil
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, Wikileaks Tarafından Yayınlanan Belgelerin Güvenilirliğinin Şüpheli Olduğunu, Dolayısıyla Yorum Yapmayacaklarını Açıkladı. Belgelerde Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın İran'ı Kastederek, Yılanın Başının Ezilmesi Gerektiğini Söylediği Ortaya Çıkmıştı.
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, wikileaks tarafından yayınlanan belgeleringüvenilirliğinin şüpheli olduğunu, dolayısıyla yorum yapmayacaklarını açıkladı. Belgelerde Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın İran'ı kastederek, yılanın başının ezilmesi gerektiğini söylediği ortaya çıkmıştı. İsmi açıklanmayan bir Dışişleri Bakanlığı yetkilisi tarafından basına yapılan açıklamada, 'Suudi Arabistan'ın bu belgelerle ya da bu belgelerin formüle edilmesiyle herhangi bir ilişkisi yoktur.' denildi. Belgelerde Suudi Arabistan'ın İran'a yaptırımları desteklemesi karşılığında Çin'e 'enerji ilişkilerini' geliştirme önerisinde bulunduğu da belirtiliyor.
30.11.2010
http://www.haberler.com/suudilere-gore-belgeler-guvenilir-degil-2388910-haberi/
Suudi Arabistan Dışişleri Bakanlığı, wikileaks tarafından yayınlanan belgelerin
30.11.2010
http://www.haberler.com/suudilere-gore-belgeler-guvenilir-degil-2388910-haberi/
ENERJİ SEKTÖRÜNÜN KALBİ BURSA’DA ATACAK
Bursa’da 1-5 Aralık tarihleri arasında “Yenilenebilir Enerji ve Yerel Yönetimler” ana temasıyla gerçekleştirilecek olan 8. Ulusal Temiz Enerji Günleri’nin açılışını Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız gerçekleştirecek. 8. Ulusal Temiz Enerji Günleri kapsamındaki Sempozyumda gerçekleştirilecek 25 oturuma yaklaşık 130 bilimadamı, akademisyen, bürokrat, STK yöneticisi, enerji sektöründe yatırım yapan kamu ve özel sektör temsilcisi konuşmacı olarak katılacak.5 gün boyunca enerji sektörünün kapsamlı olarak ele alınacağı 8. Ulusal Temiz Enerji Günlerine, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da katılacak ve açılışı gerçekleştirecek.
Su Vakfı, Uludağ Üniversitesi ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın işbirliğiyle düzenlenen, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın da ana sponsoru olduğu 8. Ulusal Temiz Enerji Günleri Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlik kapsamındaki Ulusal Temiz Enerji Fuarı da, enerji sektöründeki büyük kuruluşlara ev sahipliği yapacak.Bu yılki teması “Yenilenebilir Enerji ve Yerel Yönetimler” olarak belirlenen 8. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu’nda rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, hidrojen ve hidro-elektrik enerjisi konuları ele alınırken, Ulusal Temiz Enerji Fuarı’nda da bu konulardaki yeni gelişmeler sergilenecek.
Sempozyumda, “İklim değişikliği çerçevesinde sürdürülebilirlik ve Türkiye enerji kaynakları”, “Dünya’da ve Türkiye’de enerjinin geleceği”, “Jeotermal enerji ve termal enerji depolama”, “Enerji verimliliği”, “Elektrikli taşıtlar ve çevre”, “Elektrikli araçlar ve geleceği”, “Rüzgar enerjisi”, “Hidrojen teknolojisi”, “Güneş enerjisi”, “Temiz enerji ve enerji verimliliği projelerinin finansmanı” gibi konularda oturumlar gerçekleştirilecek.
29.10.2010
http://www.bursadabugun.com/?h=enerji-sektorunun-kalbi-bursa-da-atacak&s=haber&id=10163
Su Vakfı, Uludağ Üniversitesi ve Bursa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nın işbirliğiyle düzenlenen, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası’nın da ana sponsoru olduğu 8. Ulusal Temiz Enerji Günleri Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilecek. Etkinlik kapsamındaki Ulusal Temiz Enerji Fuarı da, enerji sektöründeki büyük kuruluşlara ev sahipliği yapacak.Bu yılki teması “Yenilenebilir Enerji ve Yerel Yönetimler” olarak belirlenen 8. Ulusal Temiz Enerji Sempozyumu’nda rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle, hidrojen ve hidro-elektrik enerjisi konuları ele alınırken, Ulusal Temiz Enerji Fuarı’nda da bu konulardaki yeni gelişmeler sergilenecek.
Sempozyumda, “İklim değişikliği çerçevesinde sürdürülebilirlik ve Türkiye enerji kaynakları”, “Dünya’da ve Türkiye’de enerjinin geleceği”, “Jeotermal enerji ve termal enerji depolama”, “Enerji verimliliği”, “Elektrikli taşıtlar ve çevre”, “Elektrikli araçlar ve geleceği”, “Rüzgar enerjisi”, “Hidrojen teknolojisi”, “Güneş enerjisi”, “Temiz enerji ve enerji verimliliği projelerinin finansmanı” gibi konularda oturumlar gerçekleştirilecek.
29.10.2010
http://www.bursadabugun.com/?h=enerji-sektorunun-kalbi-bursa-da-atacak&s=haber&id=10163
Dora Doğalgaz Santrali'nin proje finansmanı tamamlandı
Zorlu Enerji Elektrik, İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanını tamamladı. İSTANBUL - Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 megawaat (mw) kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanının tamamlandığını duyurdu.
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş'den, Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada, Dorad Santrali için Bank Hapoalim BM ve Clal Finance Business Credit Ltd. önderliğinde birçok banka ve finanskuruluşunun katılımıyla yaklaşık 3,6 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1 milyar dolar) finansman temin edildiği bildirildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 mw kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanı tamamlandı. Proje finansmanına katılan diğer banka ve finans kuruluşları; Bank Leumi, Mizrahi-Tfahot Bank, Discount Bank, Benleumi Bank, Amitim, Migdal, Menora, Exellence Investment House'dır. Toplam proje bedeli 4,5 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1,2 milyar dolar) olup, bunun yüzde 80'i (geri dönüşsüz) kredi ile yüzde 20'si ise özkaynak ile finanse edilecektir.
2013'te tamamlanması planlanan projenin kredi geri ödemesi inşaatın tamamlanmasından itibaren 17 yıldır. Kredi faizi, projenin ratingine bağlı olarak 5,1 ile 5,6 arasında değişkenlik göstermektedir. Projenin mühendislik, inşaat, satın alma ve lojistik faaliyetleri (EPC) Amerikalı Wood Group GTS tarafından yerine getirilecektir. Dorad Projesi'nin diğer ortakları ise yüzde 37,5 ile Eilat Ashkelon Infrastructure Services Ltd., yüzde 18,75 ile Edelcom Ltd. Ve yüzde 18,75 ile U. Dori Energy Infrastructure Ltd.'tir." İSTANBUL - Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 megawaat (mw) kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanının tamamlandığını duyurdu.
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş'den, Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada, Dorad Santrali için Bank Hapoalim BM ve Clal Finance Business Credit Ltd. önderliğinde birçok banka ve finans kuruluşunun katılımıyla yaklaşık 3,6 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1 milyar dolar) finansman temin edildiği bildirildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 mw kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanı tamamlandı. Proje finansmanına katılan diğer banka ve finans kuruluşları; Bank Leumi, Mizrahi-Tfahot Bank, Discount Bank, Benleumi Bank, Amitim, Migdal, Menora, Exellence Investment House'dır. Toplam proje bedeli 4,5 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1,2 milyar dolar) olup, bunun yüzde 80'i (geri dönüşsüz) kredi ile yüzde 20'si ise özkaynak ile finanse edilecektir.
2013'te tamamlanması planlanan projenin kredi geri ödemesi inşaatın tamamlanmasından itibaren 17 yıldır. Kredi faizi, projenin ratingine bağlı olarak 5,1 ile 5,6 arasında değişkenlik göstermektedir. Projenin mühendislik, inşaat, satın alma ve lojistik faaliyetleri (EPC) Amerikalı Wood Group GTS tarafından yerine getirilecektir. Dorad Projesi'nin diğer ortakları ise yüzde 37,5 ile Eilat Ashkelon Infrastructure Services Ltd., yüzde 18,75 ile Edelcom Ltd. Ve yüzde 18,75 ile U. Dori Energy Infrastructure Ltd.'tir."
29.11.2010 http://www.dunyagazetesi.com.tr/dora-dogalgaz-santralinin-proje-finansmani-tamamlandi_107214_haber.html?
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş'den, Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada, Dorad Santrali için Bank Hapoalim BM ve Clal Finance Business Credit Ltd. önderliğinde birçok banka ve finanskuruluşunun katılımıyla yaklaşık 3,6 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1 milyar dolar) finansman temin edildiği bildirildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 mw kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanı tamamlandı. Proje finansmanına katılan diğer banka ve finans kuruluşları; Bank Leumi, Mizrahi-Tfahot Bank, Discount Bank, Benleumi Bank, Amitim, Migdal, Menora, Exellence Investment House'dır. Toplam proje bedeli 4,5 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1,2 milyar dolar) olup, bunun yüzde 80'i (geri dönüşsüz) kredi ile yüzde 20'si ise özkaynak ile finanse edilecektir.
2013'te tamamlanması planlanan projenin kredi geri ödemesi inşaatın tamamlanmasından itibaren 17 yıldır. Kredi faizi, projenin ratingine bağlı olarak 5,1 ile 5,6 arasında değişkenlik göstermektedir. Projenin mühendislik, inşaat, satın alma ve lojistik faaliyetleri (EPC) Amerikalı Wood Group GTS tarafından yerine getirilecektir. Dorad Projesi'nin diğer ortakları ise yüzde 37,5 ile Eilat Ashkelon Infrastructure Services Ltd., yüzde 18,75 ile Edelcom Ltd. Ve yüzde 18,75 ile U. Dori Energy Infrastructure Ltd.'tir." İSTANBUL - Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş, İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 megawaat (mw) kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanının tamamlandığını duyurdu.
Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş'den, Kamuyu Aydınlatma Platformu'na (KAP) yapılan açıklamada, Dorad Santrali için Bank Hapoalim BM ve Clal Finance Business Credit Ltd. önderliğinde birçok banka ve finans kuruluşunun katılımıyla yaklaşık 3,6 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1 milyar dolar) finansman temin edildiği bildirildi. Açıklamada, şunlar kaydedildi:
"İsrail'in Ashkelon bölgesinde yapılacak olan ve Zorlu Enerji Elektrik Üretim A.Ş.'nin yüzde 25 oranında ortağı olduğu 800 mw kapasiteli Dorad Doğal Gaz Santrali'nin proje finansmanı tamamlandı. Proje finansmanına katılan diğer banka ve finans kuruluşları; Bank Leumi, Mizrahi-Tfahot Bank, Discount Bank, Benleumi Bank, Amitim, Migdal, Menora, Exellence Investment House'dır. Toplam proje bedeli 4,5 milyar İsrail Şekeli (yaklaşık 1,2 milyar dolar) olup, bunun yüzde 80'i (geri dönüşsüz) kredi ile yüzde 20'si ise özkaynak ile finanse edilecektir.
2013'te tamamlanması planlanan projenin kredi geri ödemesi inşaatın tamamlanmasından itibaren 17 yıldır. Kredi faizi, projenin ratingine bağlı olarak 5,1 ile 5,6 arasında değişkenlik göstermektedir. Projenin mühendislik, inşaat, satın alma ve lojistik faaliyetleri (EPC) Amerikalı Wood Group GTS tarafından yerine getirilecektir. Dorad Projesi'nin diğer ortakları ise yüzde 37,5 ile Eilat Ashkelon Infrastructure Services Ltd., yüzde 18,75 ile Edelcom Ltd. Ve yüzde 18,75 ile U. Dori Energy Infrastructure Ltd.'tir."
29.11.2010 http://www.dunyagazetesi.com.tr/dora-dogalgaz-santralinin-proje-finansmani-tamamlandi_107214_haber.html?
"Türkiye'nin enerji merkezi olmasını istemedik"
Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev'in ağzından çıktığı iddia edilen sözlerle ilgili şok belge!25 Şubat 2010 tarihli Azerbaycan ile ilgili bir başka belgede de Türkiye'nin bahsi geçiyor. Belgede, Azerbaycan Devlet Başkan İlham Aliyev'in ABD Dışişleri Bakanı Yardımcısı Bill Burns ile yaptığı görüşmenin detayları yer alıyor.
Aliyev'in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken "kaba bir sokak ağzı" kullandığı belirtilen belgede,
Aliyev'in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu ifade edildi.
Belgede, "Aliyev, Burns'e 24 Nisan'ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallandığını söyledi" denildi.
Aliyev'in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı da vurgulandı. Aliyev, ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD'den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi.
PUTİN VE MEDVEDEV İÇİN: İKİ KELLE BİR TENCEREDE PİŞMEZ
Belgede Aliyev'in Putin ile Medvedev arasında bir çekişme olduğunu hissettiğini söylediği de yer alırken, "Aliyev, (kaba bir sokak ağzı kullanarak) Azericede bir deyim vardır: İki kelle bir tencerede pişmez" denildi.
Görüşmede Burns, ABD'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin Erivan'ın Dağlık Karabağ konusunda daha esnek hareket etmesini sağlayacak siyasi bir zemin yaratacağını düşündüğünü söyledi.
Aliyev, İran'la ilişkilerini "gergin ve istikrarsız" olarak tanımladı. Azeri lider ayrıca, İran'ın Azerbaycan'a yönelik siyasi provokasyonlarının sürdüğünü de ifade etti.
"YAPICI TUTUM SERGİLEYİN, GAZ GEÇİŞİNİ İMZALAYALIM"
Toplantıda enerji konusu da ele alındı. Aliyev Türkiye'nin "yapıcı bir tutum" sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev'in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.
Belgede, "Aliyev, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin (SOCAR) başkanına 'Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacınız var mı?' dediğini de söyledi" denildi.
İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI: TÜRKİYE İKİ YÜZLÜ OYNUYOR
İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin Roma'da ABD Savunma Bakanı Robert Gates'le yaptığı görüşmede, Türkiye'nin hem Avrupa, hem de İran'a açılımlar yapmasını ''ikili oynamak'' diye niteleyerek, ''bu durumun kendisinde hayal kırıklığı yarattığını'' söylemiş.
ABD'nin Roma Büyükelçiliği tarafından 8 Şubat 2010'da Washington'a gönderilen ''gizli'' damgalı telgrafta, ''Frattini, Türkiye tarafından hem Avrupa'ya, hem de İran'a doğru açılımlar yapma suretiyle ikili oynanmasının özellikle hayal kırıklığına neden olduğunu ifade etmiştir'' ibaresine yer verildiğini belirtti.
Telgraftaki değerlendirmeye göre Frattini, nükleer meselesinde İran'la yapılan görüşmelere, ''Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya, Venezüela ve Mısır'ın da dahil edilmesini önerme''sinin yanı sıra, ''Ortadoğu ülkeleri arasında İran konusunda gayri resmi bir toplantı düzenlenmesi'' teklifinde de bulundu.
29.11.2010
http://www.haberturk.com/dunya/haber/575802-turkiyenin-enerji-merkezi-olmasini-istemedik
Aliyev'in Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ile Başbakan Vladimir Putin arasındaki ilişkiyi tanımlarken "kaba bir sokak ağzı" kullandığı belirtilen belgede,
Aliyev'in Türkiye ile Ermenistan arasındaki yakınlaşma süreci ve Dağlık Karabağ sorunuyla ilgili görüşlerini dile getirirken de aynı üsluba başvurduğu ifade edildi.
Belgede, "Aliyev, Burns'e 24 Nisan'ın Dağlık Karabağ sürecinin yanı sıra Türkiye-Ermenistan normalleşme sürecinin üzerinde 'Demokles'in Kılıcı' gibi sallandığını söyledi" denildi.
Aliyev'in ayrıca Türk-Ermeni normalleşme sürecinin Dağlık Karabağ konusunda ilerleme kaydedilmesi için Nisan ayından sonra ele alınması önerisi yaptığı da vurgulandı. Aliyev, ayrıca Karabağ konusunda daha da esneklik göstereceklerini söyledi ancak ABD'den Ermenistan üzerindeki baskıyı artırmasını istedi.
PUTİN VE MEDVEDEV İÇİN: İKİ KELLE BİR TENCEREDE PİŞMEZ
Belgede Aliyev'in Putin ile Medvedev arasında bir çekişme olduğunu hissettiğini söylediği de yer alırken, "Aliyev, (kaba bir sokak ağzı kullanarak) Azericede bir deyim vardır: İki kelle bir tencerede pişmez" denildi.
Görüşmede Burns, ABD'nin Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme sürecinin Erivan'ın Dağlık Karabağ konusunda daha esnek hareket etmesini sağlayacak siyasi bir zemin yaratacağını düşündüğünü söyledi.
Aliyev, İran'la ilişkilerini "gergin ve istikrarsız" olarak tanımladı. Azeri lider ayrıca, İran'ın Azerbaycan'a yönelik siyasi provokasyonlarının sürdüğünü de ifade etti.
"YAPICI TUTUM SERGİLEYİN, GAZ GEÇİŞİNİ İMZALAYALIM"
Toplantıda enerji konusu da ele alındı. Aliyev Türkiye'nin "yapıcı bir tutum" sergilemesi durumunda gaz geçiş anlaşmasının yapılabileceğini de ifade etti. Aliyev'in bahsettiği anlaşma Haziran ayında imzalandı.
Belgede, "Aliyev, Türkiye Enerji Bakanı Taner Yıldız'ın kısa bir süre önce Azerbaycan devlet petrol şirketinin (SOCAR) başkanına 'Neden Rusya ile ilişkilerinizi bozuyorsunuz ki? Nabucco'ya gerçekten ihtiyacınız var mı?' dediğini de söyledi" denildi.
İTALYA DIŞİŞLERİ BAKANI: TÜRKİYE İKİ YÜZLÜ OYNUYOR
İtalya Dışişleri Bakanı Franco Frattini'nin Roma'da ABD Savunma Bakanı Robert Gates'le yaptığı görüşmede, Türkiye'nin hem Avrupa, hem de İran'a açılımlar yapmasını ''ikili oynamak'' diye niteleyerek, ''bu durumun kendisinde hayal kırıklığı yarattığını'' söylemiş.
ABD'nin Roma Büyükelçiliği tarafından 8 Şubat 2010'da Washington'a gönderilen ''gizli'' damgalı telgrafta, ''Frattini, Türkiye tarafından hem Avrupa'ya, hem de İran'a doğru açılımlar yapma suretiyle ikili oynanmasının özellikle hayal kırıklığına neden olduğunu ifade etmiştir'' ibaresine yer verildiğini belirtti.
Telgraftaki değerlendirmeye göre Frattini, nükleer meselesinde İran'la yapılan görüşmelere, ''Suudi Arabistan, Türkiye, Brezilya, Venezüela ve Mısır'ın da dahil edilmesini önerme''sinin yanı sıra, ''Ortadoğu ülkeleri arasında İran konusunda gayri resmi bir toplantı düzenlenmesi'' teklifinde de bulundu.
29.11.2010
http://www.haberturk.com/dunya/haber/575802-turkiyenin-enerji-merkezi-olmasini-istemedik
BM İklim Değişikliği Konferansı
29 Kasım-10 Aralık 2010 tarihlerinde Cancun'da düzenlenecek BM İklim Değişikliği Konferansının 7 Aralık'ta başlayacak üst düzey kısmının açılışını Genel Sekreter Ban Ki-Mun'un'un yapacak. Ban konferansta tüm ülkelerden iklim değişikliğiyle mücadelede kendi üzerlerine düşeni yapmaları yönünde taahhütte bulunmalarını beklediklerini dile getirecek.
29.11.2010
Anadolu Ajansı
29.11.2010
Anadolu Ajansı
PETROL ŞOKU KAPIDA
ABD'de yapılan bir araştırmaya göre, petrol tüketimi bu şekilde sürerse 30 yıl sonra dünyada petrol tükenecek. Tüm gözler "füzyon reaktörleri"nde...
Kaliforniya Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. İnsanoğlu günde ortalama 86 milyar varil petrol tüketiyor ve tüketim her yıl 1,3 oranında artıyor. Dünyadaki kanıtlanmış petrol rezervi miktarı ise bin 333 trilyon varil...
Hesaplamalara göre tüketim aynı şekilde sürerse 2041’de insanlık dünyadaki tüm petrolü bitirmiş olacak.
Araştırmacılar dünya genelindeki 25 petrol devini ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde çalışan 44 şirketin durumunu da masaya yatırdı.
Buradan da endişe verici sonuçlar çıktı: Petrol tükendikten sonra alternatif enerji kaynaklarının devreye girip petrolün yerini alması bir sonraki yüzyılın ortalarını bulabilecek. Bir başka deyişle petrol tükendikten sonra yeni enerji kaynaklarının yaygın hale gelmesi için yaklaşık 100 yıl geçmesi gerekecek.
Petrolün daha uzun yıllar önemini koruyacağını gayet iyi bilen Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Irak işgalinde olduğu gibi dış müdahelelerle henüz tam olarak kullanıma açılmamış petrol kaynaklarını güvence altına alıyor. Diğer yandan da petrolün taşındığı güzergahları kontrol altında tutuyor.
Ancak bu ve benzeri araştırmalar Irak’ın bakir petrol kaynakları devreye sokulsa bile yakın gelecekte ciddi bir enerji krizinin kapıda olduğunu gösteriyor.
Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir yeşil enerjiler henüz insanlığın enerji açlığını doyuracak düzeyde değil...
Çevresel kaygılar bir yana nükleer enerji de tek başına talebi karşılamaya yetmiyor.
Dolayısıyla yakın gelecekte füzyon reaktörleri ve benzeri teknolojilerin devreye sokulabilmesi için yoğun çalışmalar yürütülüyor.
ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Ulusal Ateşleme Tesisi’nde dünyanın ilk füzyon reaktörünün başarıyla test edildiği bildirildi.
Reaktör, güneşe bitmek bilmeyen gücünü sağlayan füzyon enerjisini taklit ediyor. Bunun üretildiği 130 tonluk 10 mere çapındaki küre "insan yapımı yıldız" olarak da adlandırılıyor.
Son deneyde 1,3 milyon megajule miktarında enerjiye ve 3,3 milyon derecelik bir ısıya ulaşıldı. Yaşamın kaynağı olan Güneş’in sıcaklığı 15 milyon derece...
Projeyi yürüten ekip çalışmaların 2012’de tamamlanacağını ve devrim yaratacak füzyon teknolojisinin 2020’de devreye sokulacağını açıkladı.
2050’ye gelindiğinde dünyanın en çok enerji tüketen ülkesi ABD’nin enerji açlığının en az dörtte birini füzyon reaktörlerinin karşılaması planlanıyor.
25.11.2010
http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=eabb890d-733d-4cf9-974f-94c9716493aa
Kaliforniya Üniversitesi araştırmacıları tarafından yürütülen araştırma, çarpıcı sonuçlar ortaya koydu. İnsanoğlu günde ortalama 86 milyar varil petrol tüketiyor ve tüketim her yıl 1,3 oranında artıyor. Dünyadaki kanıtlanmış petrol rezervi miktarı ise bin 333 trilyon varil...
Hesaplamalara göre tüketim aynı şekilde sürerse 2041’de insanlık dünyadaki tüm petrolü bitirmiş olacak.
Araştırmacılar dünya genelindeki 25 petrol devini ve yenilenebilir enerji kaynakları üzerinde çalışan 44 şirketin durumunu da masaya yatırdı.
Buradan da endişe verici sonuçlar çıktı: Petrol tükendikten sonra alternatif enerji kaynaklarının devreye girip petrolün yerini alması bir sonraki yüzyılın ortalarını bulabilecek. Bir başka deyişle petrol tükendikten sonra yeni enerji kaynaklarının yaygın hale gelmesi için yaklaşık 100 yıl geçmesi gerekecek.
Petrolün daha uzun yıllar önemini koruyacağını gayet iyi bilen Amerika Birleşik Devletleri ve müttefikleri, Irak işgalinde olduğu gibi dış müdahelelerle henüz tam olarak kullanıma açılmamış petrol kaynaklarını güvence altına alıyor. Diğer yandan da petrolün taşındığı güzergahları kontrol altında tutuyor.
Ancak bu ve benzeri araştırmalar Irak’ın bakir petrol kaynakları devreye sokulsa bile yakın gelecekte ciddi bir enerji krizinin kapıda olduğunu gösteriyor.
Rüzgar ve güneş gibi yenilenebilir yeşil enerjiler henüz insanlığın enerji açlığını doyuracak düzeyde değil...
Çevresel kaygılar bir yana nükleer enerji de tek başına talebi karşılamaya yetmiyor.
Dolayısıyla yakın gelecekte füzyon reaktörleri ve benzeri teknolojilerin devreye sokulabilmesi için yoğun çalışmalar yürütülüyor.
ABD’nin Kaliforniya eyaletindeki Ulusal Ateşleme Tesisi’nde dünyanın ilk füzyon reaktörünün başarıyla test edildiği bildirildi.
Reaktör, güneşe bitmek bilmeyen gücünü sağlayan füzyon enerjisini taklit ediyor. Bunun üretildiği 130 tonluk 10 mere çapındaki küre "insan yapımı yıldız" olarak da adlandırılıyor.
Son deneyde 1,3 milyon megajule miktarında enerjiye ve 3,3 milyon derecelik bir ısıya ulaşıldı. Yaşamın kaynağı olan Güneş’in sıcaklığı 15 milyon derece...
Projeyi yürüten ekip çalışmaların 2012’de tamamlanacağını ve devrim yaratacak füzyon teknolojisinin 2020’de devreye sokulacağını açıkladı.
2050’ye gelindiğinde dünyanın en çok enerji tüketen ülkesi ABD’nin enerji açlığının en az dörtte birini füzyon reaktörlerinin karşılaması planlanıyor.
25.11.2010
http://www.trt.net.tr/haber/HaberDetay.aspx?HaberKodu=eabb890d-733d-4cf9-974f-94c9716493aa
Bakan Yıldız Türkiye'de 2030 Yılına Doğru Enerji Politikaları Konferansına Katıldı
Konferansın açılışında konuşan Bakan Yıldız, enerji politikalarından, enerji sektörünün denetlenmesi ve düzenlenmesine kadar hangi açıdan bakılırsa bakılsın, sektörü izlerken küreselleşme nedeniyle uluslararası arenadaki gelişmelerin mutlaka takip edilmesi ve ortaya konulan politikaların da vatandaşlara anlatılması gerektiğini söyledi.
Konuyla ilgili bir örnek veren Yıldız, bugün Çin'de her 100 kişiden 4'ünün otomobil kullanabildiğini, 2035 yılına kadar bunun her 4 kişiden 1'ine ulaşmasının beklendiğini belirterek, ''Petrolün en çok etkilediği sektör ulaştırma sektörü. O zaman Çin'de hangi kişinin hangi aracı tercih edeceği ve petrol ve türevlerini hangi oranda kullanacağı bizi direkt olarak ilgilendiriyor'' diye konuştu.
-ENERJİ YATIRIMCISINA TEŞEKKÜR-
Enerji sektöründe 2010 yılı itibariyle yaklaşık 3 bin 500 megavatlık yatırım gerçekleştiğini, bunun takribi tutarının ise 5 milyar dolar civarında olduğunu bildirdi.
Bunun için özel sektöre teşekkür eden Yıldız, ''Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine, enerjideki arz güvenliğine katkı sağlayan bütün yatırımcılara teşekkür ediyorum. Bu yatırımların önümüzdeki yıllarda da yapılmasını ümit ediyorum'' dedi.
Özel sektörün istikrar ve kar gördüğü yerlerde yatırım yaptığını ifade eden Yıldız, Türkiye'nin özel sektöre bu konularda gerekli şartları sağladığını söyledi.
Enerji sektöründe yapılan tahminlerin bazen doğru çıkmadığını ve sektördeki tahminlerin yön değiştirmesinin uluslararası arenada bugün yakından izlendiğini anlatan Yıldız, şöyle konuştu:
''Bugün 20 yıl öncesinden farklı olarak iklim değişikliğiyle alakalı konular konuşuluyor. Eğer başlığımız iklim değişikliği ise mutlaka nükleer santralden bahsetmek durumundayız. Çünkü çevreyi en az kirleten, en az emisyonlu bir enerji kaynağı. Türkiye bu konudaki tercihlerini birçok gerekçe ile yapmıştır. 3 yıl önce ABD şeyl gündeme geldi. Bunun vatandaşa nasıl daha az bedelle ulaşacağını mutlaka oturup düşünmek zorundayız. O yüzden bugün yalnızca kendi yaptıklarımız değil, başka ülkelerin ne yaptığını da çok iyi izlemek ve tahmin etmek zorundayız. Üretim, tüketim alışkanlıkları değişebiliyor, bunların analizlerinin tüm sektör tarafından yapılması gerekiyor.''
9 yıl kadar önce Türkiye'de kullanılan sanayi elektriğinin AB ülkeleri arasında en pahalısı olduğunu belirten Yıldız, şu anda ise sanayi elektriğinde Türkiye'nin ucuz ülkeler arasına girdiğini söyledi.
-RÜZGAR LİSANSLARI GECİKTİ-
Rüzgar lisanslarında EPDK'nın biraz geciktiğini de belirten Yıldız, bu konunun hızlandırılması gerektiğini söyledi. Yıldız, ''Arkadaşlarımız bu konuda EPDK ile karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyor. Tekli başvurularda lisanslar verilmeye başladı, fakat çoklu başvuruların da hızlıca bitirilmesi lazım'' diye konuştu.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nun yakında TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlayacağını da belirten Yıldız, alım fiyatları konusunda bir yükseltme yapılmayacağını, bu konuda kimsenin beklentiye girmemesi gerektiğini bildirdi.
Bu konuda yapılacak sübvansiyonun teknoloji sahibini mi, tüccarı mı, sanayiciyi mi, vatandaşı mı ilgilendirdiğinin bilinmesi gerektiğini kaydeden Taner Yıldız, şimdiye kadar 300 milyar dolar civarında sübvanse edilen yenilenebilir enerji kaynaklarının nasıl daha az finanse edileceği konusunda bir kısım ülkelerin de karar almaya başladığına dikkati çekti.
-SORULAR-
Konferans çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yıldız, Bir gazetecinin ''AB Enerji Komiseri dün Nabucco ile Güney Akım Projelerinin birbirine rakip olduğunu söyledi. AB'den gelen ilk resmi açıklama konusunda sizin değerlendirmeleriniz nelerdir?'' şeklindeki sorusu üzerine, söz konusu iki projenin kısa vadede birbirine rakip görünebileceğini, ancak orta ve uzun vadede rakip projeler olmadığını söyledi.
Yıldız, ''Çünkü bu projeler AB üyesi ülkelerin doğalgazdaki arz probleminin çözümünün parçası olacaklar. Hatta sırf bununla kalmayacak, AB'de 2030, 2035 yıllarına kadar büyüme rakamlarına bakıldığı zaman bu projelerin yanında 2 tane daha projenin ihtiyacın karşılanmasına ancak yeteceğini gösteriyor'' diye konuştu.
-MERSİN'E KURULACAK NÜKLEER SANTRAL-
Konuyla ilgili bir soru üzerine Mersin Akkuyu'ya yapılması planlanan nükleer santral projesinin programında ilerlediğini belirten Yıldız, Akkuyu nükleer santral inşaatının Duma'nın alt kanadında geçen hafta onaylandığını, dün de üst kanatta onaylandığını bildirdi.
Projenin Kremlin'de onaylanmasının da 1 hafta 10 gün içinde gerçekleşeceğini düşündüğünü ifade eden Yıldız, ''Dolayısıyla Türkiye'de nükleer santralin proje şirketinin kurulmasıyla ilgili önümüzde bir engel kalmamış olacak'' dedi.
Aralık ayının 15'ine kadar Rusya Enerji Bakanı ve heyetini de Türkiye'ye davet ettiklerini kaydeden Enerji Bakanı, Türkiye'de yapacakları toplantıda proje şirketinin kurulması konusunda bir ilerleme kat edilmiş olacağını düşündüğünü söyledi.
Rusya ile enerjide 5-6 temel konuda başlık bulunduğunu, bunlardan bir tanesinin nükleer santral, bir tanesinin özel sektör kanalıyla yapılacak olan Samsun-Ceyhan Ham Petrol Hattı, bir diğer kısmının da doğalgaz kontratları olduğunu anlatan Yıldız, bütün bu konuların her birinin Rus tarafıyla zaman zaman gündeme getirdiklerini ve dünyadaki gelişmelerden Türkiye'nin istisna olmadığını ifade etti. Bakan Yıldız, ''ABD'deki şeyl gazlarının bulunuşuna kayıtsız kalamayız. Türkiye'deki petrol ve doğal gaz aramalarıyla alakalı çıkacak sonuçlar tarafımızdan hararetle takip edildiğinin bilinmesini isterim'' diye konuştu.
25.11.2010
www.enerji.gov.tr
Konuyla ilgili bir örnek veren Yıldız, bugün Çin'de her 100 kişiden 4'ünün otomobil kullanabildiğini, 2035 yılına kadar bunun her 4 kişiden 1'ine ulaşmasının beklendiğini belirterek, ''Petrolün en çok etkilediği sektör ulaştırma sektörü. O zaman Çin'de hangi kişinin hangi aracı tercih edeceği ve petrol ve türevlerini hangi oranda kullanacağı bizi direkt olarak ilgilendiriyor'' diye konuştu.
-ENERJİ YATIRIMCISINA TEŞEKKÜR-
Enerji sektöründe 2010 yılı itibariyle yaklaşık 3 bin 500 megavatlık yatırım gerçekleştiğini, bunun takribi tutarının ise 5 milyar dolar civarında olduğunu bildirdi.
Bunun için özel sektöre teşekkür eden Yıldız, ''Türkiye'nin büyümesine, gelişmesine, enerjideki arz güvenliğine katkı sağlayan bütün yatırımcılara teşekkür ediyorum. Bu yatırımların önümüzdeki yıllarda da yapılmasını ümit ediyorum'' dedi.
Özel sektörün istikrar ve kar gördüğü yerlerde yatırım yaptığını ifade eden Yıldız, Türkiye'nin özel sektöre bu konularda gerekli şartları sağladığını söyledi.
Enerji sektöründe yapılan tahminlerin bazen doğru çıkmadığını ve sektördeki tahminlerin yön değiştirmesinin uluslararası arenada bugün yakından izlendiğini anlatan Yıldız, şöyle konuştu:
''Bugün 20 yıl öncesinden farklı olarak iklim değişikliğiyle alakalı konular konuşuluyor. Eğer başlığımız iklim değişikliği ise mutlaka nükleer santralden bahsetmek durumundayız. Çünkü çevreyi en az kirleten, en az emisyonlu bir enerji kaynağı. Türkiye bu konudaki tercihlerini birçok gerekçe ile yapmıştır. 3 yıl önce ABD şeyl gündeme geldi. Bunun vatandaşa nasıl daha az bedelle ulaşacağını mutlaka oturup düşünmek zorundayız. O yüzden bugün yalnızca kendi yaptıklarımız değil, başka ülkelerin ne yaptığını da çok iyi izlemek ve tahmin etmek zorundayız. Üretim, tüketim alışkanlıkları değişebiliyor, bunların analizlerinin tüm sektör tarafından yapılması gerekiyor.''
9 yıl kadar önce Türkiye'de kullanılan sanayi elektriğinin AB ülkeleri arasında en pahalısı olduğunu belirten Yıldız, şu anda ise sanayi elektriğinde Türkiye'nin ucuz ülkeler arasına girdiğini söyledi.
-RÜZGAR LİSANSLARI GECİKTİ-
Rüzgar lisanslarında EPDK'nın biraz geciktiğini de belirten Yıldız, bu konunun hızlandırılması gerektiğini söyledi. Yıldız, ''Arkadaşlarımız bu konuda EPDK ile karşılıklı fikir alışverişinde bulunuyor. Tekli başvurularda lisanslar verilmeye başladı, fakat çoklu başvuruların da hızlıca bitirilmesi lazım'' diye konuştu.
Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kanunu'nun yakında TBMM Genel Kurulunda görüşülmeye başlayacağını da belirten Yıldız, alım fiyatları konusunda bir yükseltme yapılmayacağını, bu konuda kimsenin beklentiye girmemesi gerektiğini bildirdi.
Bu konuda yapılacak sübvansiyonun teknoloji sahibini mi, tüccarı mı, sanayiciyi mi, vatandaşı mı ilgilendirdiğinin bilinmesi gerektiğini kaydeden Taner Yıldız, şimdiye kadar 300 milyar dolar civarında sübvanse edilen yenilenebilir enerji kaynaklarının nasıl daha az finanse edileceği konusunda bir kısım ülkelerin de karar almaya başladığına dikkati çekti.
-SORULAR-
Konferans çıkışında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Yıldız, Bir gazetecinin ''AB Enerji Komiseri dün Nabucco ile Güney Akım Projelerinin birbirine rakip olduğunu söyledi. AB'den gelen ilk resmi açıklama konusunda sizin değerlendirmeleriniz nelerdir?'' şeklindeki sorusu üzerine, söz konusu iki projenin kısa vadede birbirine rakip görünebileceğini, ancak orta ve uzun vadede rakip projeler olmadığını söyledi.
Yıldız, ''Çünkü bu projeler AB üyesi ülkelerin doğalgazdaki arz probleminin çözümünün parçası olacaklar. Hatta sırf bununla kalmayacak, AB'de 2030, 2035 yıllarına kadar büyüme rakamlarına bakıldığı zaman bu projelerin yanında 2 tane daha projenin ihtiyacın karşılanmasına ancak yeteceğini gösteriyor'' diye konuştu.
-MERSİN'E KURULACAK NÜKLEER SANTRAL-
Konuyla ilgili bir soru üzerine Mersin Akkuyu'ya yapılması planlanan nükleer santral projesinin programında ilerlediğini belirten Yıldız, Akkuyu nükleer santral inşaatının Duma'nın alt kanadında geçen hafta onaylandığını, dün de üst kanatta onaylandığını bildirdi.
Projenin Kremlin'de onaylanmasının da 1 hafta 10 gün içinde gerçekleşeceğini düşündüğünü ifade eden Yıldız, ''Dolayısıyla Türkiye'de nükleer santralin proje şirketinin kurulmasıyla ilgili önümüzde bir engel kalmamış olacak'' dedi.
Aralık ayının 15'ine kadar Rusya Enerji Bakanı ve heyetini de Türkiye'ye davet ettiklerini kaydeden Enerji Bakanı, Türkiye'de yapacakları toplantıda proje şirketinin kurulması konusunda bir ilerleme kat edilmiş olacağını düşündüğünü söyledi.
Rusya ile enerjide 5-6 temel konuda başlık bulunduğunu, bunlardan bir tanesinin nükleer santral, bir tanesinin özel sektör kanalıyla yapılacak olan Samsun-Ceyhan Ham Petrol Hattı, bir diğer kısmının da doğalgaz kontratları olduğunu anlatan Yıldız, bütün bu konuların her birinin Rus tarafıyla zaman zaman gündeme getirdiklerini ve dünyadaki gelişmelerden Türkiye'nin istisna olmadığını ifade etti. Bakan Yıldız, ''ABD'deki şeyl gazlarının bulunuşuna kayıtsız kalamayız. Türkiye'deki petrol ve doğal gaz aramalarıyla alakalı çıkacak sonuçlar tarafımızdan hararetle takip edildiğinin bilinmesini isterim'' diye konuştu.
25.11.2010
www.enerji.gov.tr
FÜZE KALKANI İÇİN HENÜZ SOMUT ADIM YOK
FÜZE KALKANI İÇİN HENÜZ SOMUT ADIM YOK
NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Oramiral James Stavridis, NATO füze savunma sisteminin komuta ve kontrolü, radarların nerelere yerleştirileceği, ABD'nin füze savunma sistemiyle NATO'nun sisteminin birbiriyle nasıl entegre olacağı gibi konularda henüz somut kararlar alınmadığını söyledi. Stravridis, "Tüm bu konular konuşulup, nihayetinde teklifler sunulacak ve ortak uzlaşı yoluyla karara bağlanacak" dedi.
Stavridis, Washington'daki Yabancı Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, "30'dan fazla ülkenin NATO'ya tehdit olarak görüldüğü sıklıkla söylense de, daha önceleri hep İran'ın adı öne çıkarılmıştı. Tehdit olarak görülen ülkeler hangileri?" şeklindeki sorusu üzerine, "NATO'ya tehdit oluşturmada tek bir ülke tanımı yapmaya çalışmaktansa, '30'dan fazla ülke' değerlendirmesinin doğru olduğunu düşünüyorum, çünkü dünya değişiyor" diye konuştu.
ABD'nin "aşamalı uyarlanabilir yaklaşım" adı verilen füze savunma sistemiyle, onun entegre olacağı NATO füze savunma sisteminin yapılarının birbiriyle paralel olacağını ifade eden Stavridis, şunları kaydetti: "(ABD sisteminde) Başkan'dan başlayıp, Savunma Bakanına, muharip komutan olarak bana, Almanya'da bulunan hava savunma merkezindeki astlarıma ve oradan da gemilere uzanan bir idareyle işleyecek bir komuta ve kontrol omurgasına sahip olacağız. Zaman içinde NATO sistemiyle nasıl entegre olacağımıza karar verirken, bu yapının NATO parçasını devreye sokacağız ve bu, ABD'ninkiyle kabaca paralel olacak. 28 üye ülkeden NATO Genel Sekreteri'ne, bana ve NATO'daki paralel komuta zinciri yoluyla aşağılara uzanacak şekilde yönetilen bir yapısı bulunacak."
"6 AY İÇİNDE BİR TEKLİF GELİŞTİRECEĞİM"
Füze savunma sisteminin komuta ve kontrolü ve iki sistemin birbiriyle nasıl entegre olacağı gibi konulara dair detayların üzerinde ise çalışılacağını, bu süreçte teknik zorlukların üstesinden geleceklerine emin olduğunu belirten Stavridis, gelecek 6 ay içinde bu konuda bir teklif geliştireceğini, bu teklifin Kuzey Atlantik Konseyi yoluyla ülkelere sunulacağını ve tüm bu kararların ortak uzlaşıyla alınacağını söyledi.
Stavridis, "Sistemin radar unsurlarının Türkiye'ye yerleştirileceğinin kesin olup olmadığının" sorulması üzerine de, "NATO sistemi içindeki yerleştirmeler konusunda henüz somut kararlar alınmadığını, tüm bu konuların konuşulup, nihayetinde tekliflerin sunulacağını ve ortak uzlaşı yoluyla karara bağlanacağını" belirtti.
28 ÜLKE BÜYÜK UZLAŞI İÇİNDE
Lizbon Zirvesi'nde alınan kararlara bakıldığında, 28 üye ülkenin tümü arasında büyük bir uzlaşının görüldüğüne dikkati çeken Stavridis, "Bu nedenle teknik detaylar üzerinde çalışılarak, tüm ülkeler tarafından kabul edilebilir bir yapıya ulaşılacağından emin olduğunu" kaydetti.
Stavridis, bir gazetecinin, "Amerikalılar, mevcut plan çerçevesinde Romanya'ya radar sistemi konuşlandırırsa, entegre edilmiş sistemin Avrupa ve NATO ucunu korumada bu yetmez mi? (Radar konuşlandırmada) Türkiye ya da başka bir yeri eklemeye ihtiyacınız var mı?" şeklindeki sorusu üzerine de, sadece savunmak zorunda oldukları coğrafyayı değil, potansiyel tehdidin kaydettiği gelişmeleri de izlemek açısından, bir yerine, birden fazla radarın olmasının gerekliliğine işaret etti. "Bir radarın olması iyi, ikinci radarın olması ise daha iyi" ifadesini kullanan Stavridis, bu tür teknik detayların üzerinde çalışıldığını yineledi.
25.11.2010
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16373805.asp?gid=200
NATO Avrupa Müttefik Kuvvetler Komutanı Oramiral James Stavridis, NATO füze savunma sisteminin komuta ve kontrolü, radarların nerelere yerleştirileceği, ABD'nin füze savunma sistemiyle NATO'nun sisteminin birbiriyle nasıl entegre olacağı gibi konularda henüz somut kararlar alınmadığını söyledi. Stravridis, "Tüm bu konular konuşulup, nihayetinde teklifler sunulacak ve ortak uzlaşı yoluyla karara bağlanacak" dedi.
Stavridis, Washington'daki Yabancı Basın Merkezi'nde düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin, "30'dan fazla ülkenin NATO'ya tehdit olarak görüldüğü sıklıkla söylense de, daha önceleri hep İran'ın adı öne çıkarılmıştı. Tehdit olarak görülen ülkeler hangileri?" şeklindeki sorusu üzerine, "NATO'ya tehdit oluşturmada tek bir ülke tanımı yapmaya çalışmaktansa, '30'dan fazla ülke' değerlendirmesinin doğru olduğunu düşünüyorum, çünkü dünya değişiyor" diye konuştu.
ABD'nin "aşamalı uyarlanabilir yaklaşım" adı verilen füze savunma sistemiyle, onun entegre olacağı NATO füze savunma sisteminin yapılarının birbiriyle paralel olacağını ifade eden Stavridis, şunları kaydetti: "(ABD sisteminde) Başkan'dan başlayıp, Savunma Bakanına, muharip komutan olarak bana, Almanya'da bulunan hava savunma merkezindeki astlarıma ve oradan da gemilere uzanan bir idareyle işleyecek bir komuta ve kontrol omurgasına sahip olacağız. Zaman içinde NATO sistemiyle nasıl entegre olacağımıza karar verirken, bu yapının NATO parçasını devreye sokacağız ve bu, ABD'ninkiyle kabaca paralel olacak. 28 üye ülkeden NATO Genel Sekreteri'ne, bana ve NATO'daki paralel komuta zinciri yoluyla aşağılara uzanacak şekilde yönetilen bir yapısı bulunacak."
"6 AY İÇİNDE BİR TEKLİF GELİŞTİRECEĞİM"
Füze savunma sisteminin komuta ve kontrolü ve iki sistemin birbiriyle nasıl entegre olacağı gibi konulara dair detayların üzerinde ise çalışılacağını, bu süreçte teknik zorlukların üstesinden geleceklerine emin olduğunu belirten Stavridis, gelecek 6 ay içinde bu konuda bir teklif geliştireceğini, bu teklifin Kuzey Atlantik Konseyi yoluyla ülkelere sunulacağını ve tüm bu kararların ortak uzlaşıyla alınacağını söyledi.
Stavridis, "Sistemin radar unsurlarının Türkiye'ye yerleştirileceğinin kesin olup olmadığının" sorulması üzerine de, "NATO sistemi içindeki yerleştirmeler konusunda henüz somut kararlar alınmadığını, tüm bu konuların konuşulup, nihayetinde tekliflerin sunulacağını ve ortak uzlaşı yoluyla karara bağlanacağını" belirtti.
28 ÜLKE BÜYÜK UZLAŞI İÇİNDE
Lizbon Zirvesi'nde alınan kararlara bakıldığında, 28 üye ülkenin tümü arasında büyük bir uzlaşının görüldüğüne dikkati çeken Stavridis, "Bu nedenle teknik detaylar üzerinde çalışılarak, tüm ülkeler tarafından kabul edilebilir bir yapıya ulaşılacağından emin olduğunu" kaydetti.
Stavridis, bir gazetecinin, "Amerikalılar, mevcut plan çerçevesinde Romanya'ya radar sistemi konuşlandırırsa, entegre edilmiş sistemin Avrupa ve NATO ucunu korumada bu yetmez mi? (Radar konuşlandırmada) Türkiye ya da başka bir yeri eklemeye ihtiyacınız var mı?" şeklindeki sorusu üzerine de, sadece savunmak zorunda oldukları coğrafyayı değil, potansiyel tehdidin kaydettiği gelişmeleri de izlemek açısından, bir yerine, birden fazla radarın olmasının gerekliliğine işaret etti. "Bir radarın olması iyi, ikinci radarın olması ise daha iyi" ifadesini kullanan Stavridis, bu tür teknik detayların üzerinde çalışıldığını yineledi.
25.11.2010
http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16373805.asp?gid=200
Yıldız: Türkiye Nükleer Santral İçin Japonya’yla Görüşmelere Başladı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı TanerYıldız, Türkiye'nin nükleer santral konusunda Japonya ile müzakerelere başladığını belirterek, ''Bir mesafe kaydedeceğimiz kanaatindeyim'' dedi.
Yıldız, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ev sahipliğinde düzenlenen ''World Energy Outlook 2010'' raporunun tanıtıldığı toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.Bakan Yıldız, Japonya ile nükleer santral konusunda görüşmelerin yakında başlayacağını ifade eden bir gazetecinin, ''Koreliler ile düşülen durumdan kaçınmak için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Koreliler ile düşülen bir durum yok. Bunun altını özellikle çizmem lazım ve düzeltmem lazım. Her firmayla, her ülkeyle anlaşacağız diye bir kayıt yok. Türkiye ortaya koyduğu şartlara uygun teklifler alırsa bunu değerlendirir, uygun teklifler almazsa buna 'evet' demek zorunda değil. Türkiye öncelikle ülke çıkarlarını düşünmek zorunda. O yüzden, her müzakere mutlaka evetle sonuçlanacak diye bir kaide yoktur. O zaman adı müzakere olmaktan çıkar. Bunu bir defa düzeltmemiz lazım.
Türkiye, her iki ülkenin de iyi niyetle yaklaştığı bir müzakere sürecinde, şu anda Japonya ile bu görüşmelerine başlamıştır. Bir mesafe kaydedeceğimiz kanaatindeyim. Her iki ülke de iyi niyetlice bunu teyit etmek durumunda ve bir sonuç almak durumunda. Ama dediğim gibi bu, 'her ne şartta olursa olsun, ne olursa olsun bu anlaşmayı yapalım' anlamına gelmeyecektir. Ülkemizin çıkarları ön plandadır.''
''RÜZGARDA FİYATTA YÜKSELME OLMAYACAĞINI BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUM”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı TanerYıldız, ''Rüzgarda fiyatta yükselme olmayacağını bir kez daha söylüyorum. Şu anda rüzgarda verdiğimiz alım fiyatı yatırımcıların yatırım yapmasına mani olacak bir fiyat değil, tam tersi teşvik edecek, 'ona verme, lütfen bana ver' denecek bir fiyat''dedi.
Yıldız, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ev sahipliğinde düzenlenen ''World Energy Outlook 2010'' raporunun tanıtıldığı toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken, vergi borcu yapılandırmasında enerjinin bu yapılandırma dışında kalmadığını hatırlatarak, üst kurulların alacaklarıyla ilgili borç yapılandırmasının ise bu kapsamda olmadığını söyledi.
Hidroelektrik santrallerine (HES) tepkiler konusunda iseYıldız, her ülkenin kendi kabiliyetleri doğrultusunda kendi öz kaynaklarıyla beraber enerji üretimini sağlayabilmek zorunda olduğuna dikkati çekti. ''Bir başka ülke bunu yaparken niçin Türkiye bunun istisnası olsun, niçin Türkiye kendi öz kaynaklarını kullanamıyor olsun?'' diyen Yıldız, şöyle devam etti:
''Niçin Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanamıyor olsun? Bu doğru bir şey değil ve bize yakışmaz. Önemli olan enerji yatırımlarıyla alakalı kararlılığımızı devam ettirmek. Çevre de bizim, turizm de bizim, enerji de bizim... Bu ülke çok zengin bir ülke. Bütün kabiliyetlerini ortak bir masanın üzerine yatırarak bundan bir sonuç çıkarmamız lazım. Türkiye'nin su kaynaklarından yararlanması doğru bir iştir, bununla alakalı ortaya koyduğu politikalar doğrudur. Ancak eğer bir kısım özel sektörden kaynaklanan, tabirimi mazur görün, biraz daha vahşice bu işe girişler varsa, bunları da önlemek bize düşer. Bu arada hem çevreyi hem ekolojik dengeleri korumuş olacağız, ama bir yandan da petrol ve doğalgaz ithal eden bir ülke olarak ben yerli kaynaklarımı kullanmak durumundayım. Yani sudan da, rüzgardan da, jeotermaldan da faydalanmak durumundayım. Bu doğrular üzerinde artık tartışmanın zamanı geçmiştir. Bizim bir kısım usulle alakalı yapılan yanlışlıkları giderip yolumuza aynı kararlılıkla devam etmemiz lazım.''
-''RÜZGARDA FİYATTA YÜKSELME OLMAYACAK''-
Taner Yıldız, Türkiye'nin rüzgarda işin başında olduğunu, buna ilişkin çalışmaların hızlandırılması konusunda eleştirilere katıldığını ifade ederek, ''Ama herhangi bir kanuni boşluk yok. Rüzgarda fiyatta yükselme olmayacağını bir kez daha söylüyorum. Şu anda rüzgarda verdiğimiz alım fiyatı yatırımcıların yatırım yapmasına mani olacak bir fiyat değil, tam tersi teşvik edecek, 'ona verme, lütfen bana ver' denecek bir fiyat. Şu anda bize gelen müracaatlar bunu teyit ediyor. Uygulamayla alakalı bir kısım gerçek yatırımcının önünü açabilecek kolaylaştırıcı tedbirleri de bir yandan alıyoruz'' şeklinde konuştu.
Doğalgaza ilişkin bir soru üzerine, Yıldız, Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Seçin ile dün telefonda konuştuğunu, kendilerini Türkiye'ye davet ettiğini, önümüzdeki ay Türkiye'de bir toplantı yapabileceklerini bildirdi. Türkiye'nin ithal ettiği 36 milyar metreküp civarında doğalgazın mutlaka daha uygun şartlarda değerlendirilmesi konusunda kendilerinin önceden beri süregelen çabalarının sürdüğünü ifade eden Yıldız, kısa ve uzun dönemli kontratları bulunduğunu hatırlattı. Yıldız, ''Türkiye şartlarına en uygun yapıyı buradan sağlayarak çıkacaktır'' dedi.
-''TÜRKİYE BIRAKIN YÜRÜMEYİ, KOŞABİLECEK HALE GELMİŞTİR''-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, bir gazetecinin TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç'un gazetelere yansıyan açıklamaları olduğunu hatırlatarak, ''Koç'un TÜSİAD'ın IMF'den kredi alınması yönünde baskı yaptığına ilişkin özeleştirisi bulunduğunu'' ifade etmesi üzerine, şunları söyledi:
''Burada önemli olan hükümetimizin ülkeye sunduğu siyasi istikrardır. Doğru yaptıkça güçlenen, güçlendikçe daha çok doğru yapma kabiliyetine ulaşan bir hükümetimiz var. Bunu sanayicimiz, tüccarımız, esnafımız, çiftçimiz adına önemli bir kazanç olarak görüyorum. Siyasi söylemin daha dışında objektif olarak baktığımızda da bu sonuç ortaya çıkar. Türkiye artık kabiliyetleri itibarıyla, ekonomide oluşturduğu derinlik itibarıyla kendi işini kendisi görebilecek ve kendi ayakları üzerinde bırakın yürümeyi, koşabilecek hale gelmiştir.
Değişen, büyüyen ve gelişen yapısıyla birlikte tabii ki IMF'siz yapıyla sürdürebiliyorsa, her Türk vatandaşı bundan sevinç duyacaktır, kaygılarını atmış olacaktır. Bu aradaki ana moderatör hükümetimizin ortaya koyduğu siyasi istikrardır. Birçok sektöre olumlu etkisi olduğu gibi enerji sektörüne de faydasını bir hükümet üyesi olarak değil, bir mühendis olarak görüyorum.''
Özeleştiriyi memnuniyetle karşıladığını ifade eden Yıldız, ''Doğru tektir. Ama burada önemli olan hükümetin gösterdiği performansla birlikle bu doğruya yaklaşım gösteren insanların sayısının artmış olmasıdır. Hükümetimiz daha kucaklayıcı bir yapı içinde olacaktır'' diye konuştu.
-ÜMİT BOYNER: ''TÜSİAD'IN IMF KONUSUNDA BASKI YAPTIĞINI SÖYLEYEMEM''-
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner de gazetecilerin soruları üzerine, Mustafa Koç'un ifadelerini duymadığını söyledi.
Boyner, şunları kaydetti:
''TÜSİAD'ın IMF konusunda baskı yaptığını söyleyemem. TÜSİAD, krizin başladığı dönemde 'bir Stand-By anlaşması olursa işimiz kolaylaşır' dedi. Dünyadaki ekonomik gelişmeler aslında hepimizin beklentisinin ötesinde krizden çıkışın belli ülkelerde daha çabuk olduğunu gösterdi. Türkiye ciddi şekilde küçüldü ama hızlı bir şekilde tekrar büyüme rakamlarına geçti. Bence o günkü konjonktürde biz bir tavsiyede bulunduk, ben onun arkasında duruyorum. Ama bir IMF kredisi kullanılmadığı, anlaşma yapılmadığı için de biz zarar görmedik. Bundan dolayı da çok mutluyum.''
WEDNESDAY, 24 NOVEMBER 2010
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/40926-yldz-turkiye-nukleer-santral-icin-japonyayla-gorumelere-balad
Yıldız, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ev sahipliğinde düzenlenen ''World Energy Outlook 2010'' raporunun tanıtıldığı toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtladı.Bakan Yıldız, Japonya ile nükleer santral konusunda görüşmelerin yakında başlayacağını ifade eden bir gazetecinin, ''Koreliler ile düşülen durumdan kaçınmak için nasıl bir strateji izleyeceksiniz?'' sorusunu şöyle yanıtladı:
''Koreliler ile düşülen bir durum yok. Bunun altını özellikle çizmem lazım ve düzeltmem lazım. Her firmayla, her ülkeyle anlaşacağız diye bir kayıt yok. Türkiye ortaya koyduğu şartlara uygun teklifler alırsa bunu değerlendirir, uygun teklifler almazsa buna 'evet' demek zorunda değil. Türkiye öncelikle ülke çıkarlarını düşünmek zorunda. O yüzden, her müzakere mutlaka evetle sonuçlanacak diye bir kaide yoktur. O zaman adı müzakere olmaktan çıkar. Bunu bir defa düzeltmemiz lazım.
Türkiye, her iki ülkenin de iyi niyetle yaklaştığı bir müzakere sürecinde, şu anda Japonya ile bu görüşmelerine başlamıştır. Bir mesafe kaydedeceğimiz kanaatindeyim. Her iki ülke de iyi niyetlice bunu teyit etmek durumunda ve bir sonuç almak durumunda. Ama dediğim gibi bu, 'her ne şartta olursa olsun, ne olursa olsun bu anlaşmayı yapalım' anlamına gelmeyecektir. Ülkemizin çıkarları ön plandadır.''
''RÜZGARDA FİYATTA YÜKSELME OLMAYACAĞINI BİR KEZ DAHA SÖYLÜYORUM”
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı TanerYıldız, ''Rüzgarda fiyatta yükselme olmayacağını bir kez daha söylüyorum. Şu anda rüzgarda verdiğimiz alım fiyatı yatırımcıların yatırım yapmasına mani olacak bir fiyat değil, tam tersi teşvik edecek, 'ona verme, lütfen bana ver' denecek bir fiyat''dedi.
Yıldız, Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) ev sahipliğinde düzenlenen ''World Energy Outlook 2010'' raporunun tanıtıldığı toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlarken, vergi borcu yapılandırmasında enerjinin bu yapılandırma dışında kalmadığını hatırlatarak, üst kurulların alacaklarıyla ilgili borç yapılandırmasının ise bu kapsamda olmadığını söyledi.
Hidroelektrik santrallerine (HES) tepkiler konusunda iseYıldız, her ülkenin kendi kabiliyetleri doğrultusunda kendi öz kaynaklarıyla beraber enerji üretimini sağlayabilmek zorunda olduğuna dikkati çekti. ''Bir başka ülke bunu yaparken niçin Türkiye bunun istisnası olsun, niçin Türkiye kendi öz kaynaklarını kullanamıyor olsun?'' diyen Yıldız, şöyle devam etti:
''Niçin Türkiye yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanamıyor olsun? Bu doğru bir şey değil ve bize yakışmaz. Önemli olan enerji yatırımlarıyla alakalı kararlılığımızı devam ettirmek. Çevre de bizim, turizm de bizim, enerji de bizim... Bu ülke çok zengin bir ülke. Bütün kabiliyetlerini ortak bir masanın üzerine yatırarak bundan bir sonuç çıkarmamız lazım. Türkiye'nin su kaynaklarından yararlanması doğru bir iştir, bununla alakalı ortaya koyduğu politikalar doğrudur. Ancak eğer bir kısım özel sektörden kaynaklanan, tabirimi mazur görün, biraz daha vahşice bu işe girişler varsa, bunları da önlemek bize düşer. Bu arada hem çevreyi hem ekolojik dengeleri korumuş olacağız, ama bir yandan da petrol ve doğalgaz ithal eden bir ülke olarak ben yerli kaynaklarımı kullanmak durumundayım. Yani sudan da, rüzgardan da, jeotermaldan da faydalanmak durumundayım. Bu doğrular üzerinde artık tartışmanın zamanı geçmiştir. Bizim bir kısım usulle alakalı yapılan yanlışlıkları giderip yolumuza aynı kararlılıkla devam etmemiz lazım.''
-''RÜZGARDA FİYATTA YÜKSELME OLMAYACAK''-
Taner Yıldız, Türkiye'nin rüzgarda işin başında olduğunu, buna ilişkin çalışmaların hızlandırılması konusunda eleştirilere katıldığını ifade ederek, ''Ama herhangi bir kanuni boşluk yok. Rüzgarda fiyatta yükselme olmayacağını bir kez daha söylüyorum. Şu anda rüzgarda verdiğimiz alım fiyatı yatırımcıların yatırım yapmasına mani olacak bir fiyat değil, tam tersi teşvik edecek, 'ona verme, lütfen bana ver' denecek bir fiyat. Şu anda bize gelen müracaatlar bunu teyit ediyor. Uygulamayla alakalı bir kısım gerçek yatırımcının önünü açabilecek kolaylaştırıcı tedbirleri de bir yandan alıyoruz'' şeklinde konuştu.
Doğalgaza ilişkin bir soru üzerine, Yıldız, Rusya Başbakan Yardımcısı İgor Seçin ile dün telefonda konuştuğunu, kendilerini Türkiye'ye davet ettiğini, önümüzdeki ay Türkiye'de bir toplantı yapabileceklerini bildirdi. Türkiye'nin ithal ettiği 36 milyar metreküp civarında doğalgazın mutlaka daha uygun şartlarda değerlendirilmesi konusunda kendilerinin önceden beri süregelen çabalarının sürdüğünü ifade eden Yıldız, kısa ve uzun dönemli kontratları bulunduğunu hatırlattı. Yıldız, ''Türkiye şartlarına en uygun yapıyı buradan sağlayarak çıkacaktır'' dedi.
-''TÜRKİYE BIRAKIN YÜRÜMEYİ, KOŞABİLECEK HALE GELMİŞTİR''-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, bir gazetecinin TÜSİAD YİK Başkanı Mustafa Koç'un gazetelere yansıyan açıklamaları olduğunu hatırlatarak, ''Koç'un TÜSİAD'ın IMF'den kredi alınması yönünde baskı yaptığına ilişkin özeleştirisi bulunduğunu'' ifade etmesi üzerine, şunları söyledi:
''Burada önemli olan hükümetimizin ülkeye sunduğu siyasi istikrardır. Doğru yaptıkça güçlenen, güçlendikçe daha çok doğru yapma kabiliyetine ulaşan bir hükümetimiz var. Bunu sanayicimiz, tüccarımız, esnafımız, çiftçimiz adına önemli bir kazanç olarak görüyorum. Siyasi söylemin daha dışında objektif olarak baktığımızda da bu sonuç ortaya çıkar. Türkiye artık kabiliyetleri itibarıyla, ekonomide oluşturduğu derinlik itibarıyla kendi işini kendisi görebilecek ve kendi ayakları üzerinde bırakın yürümeyi, koşabilecek hale gelmiştir.
Değişen, büyüyen ve gelişen yapısıyla birlikte tabii ki IMF'siz yapıyla sürdürebiliyorsa, her Türk vatandaşı bundan sevinç duyacaktır, kaygılarını atmış olacaktır. Bu aradaki ana moderatör hükümetimizin ortaya koyduğu siyasi istikrardır. Birçok sektöre olumlu etkisi olduğu gibi enerji sektörüne de faydasını bir hükümet üyesi olarak değil, bir mühendis olarak görüyorum.''
Özeleştiriyi memnuniyetle karşıladığını ifade eden Yıldız, ''Doğru tektir. Ama burada önemli olan hükümetin gösterdiği performansla birlikle bu doğruya yaklaşım gösteren insanların sayısının artmış olmasıdır. Hükümetimiz daha kucaklayıcı bir yapı içinde olacaktır'' diye konuştu.
-ÜMİT BOYNER: ''TÜSİAD'IN IMF KONUSUNDA BASKI YAPTIĞINI SÖYLEYEMEM''-
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ümit Boyner de gazetecilerin soruları üzerine, Mustafa Koç'un ifadelerini duymadığını söyledi.
Boyner, şunları kaydetti:
''TÜSİAD'ın IMF konusunda baskı yaptığını söyleyemem. TÜSİAD, krizin başladığı dönemde 'bir Stand-By anlaşması olursa işimiz kolaylaşır' dedi. Dünyadaki ekonomik gelişmeler aslında hepimizin beklentisinin ötesinde krizden çıkışın belli ülkelerde daha çabuk olduğunu gösterdi. Türkiye ciddi şekilde küçüldü ama hızlı bir şekilde tekrar büyüme rakamlarına geçti. Bence o günkü konjonktürde biz bir tavsiyede bulunduk, ben onun arkasında duruyorum. Ama bir IMF kredisi kullanılmadığı, anlaşma yapılmadığı için de biz zarar görmedik. Bundan dolayı da çok mutluyum.''
WEDNESDAY, 24 NOVEMBER 2010
http://www.turkishny.com/economy-news/7-economy-news/40926-yldz-turkiye-nukleer-santral-icin-japonyayla-gorumelere-balad
Bakan Yıldız, Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei’yi Kabul Etti.
Bakan Yıldız, Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei’yi Kabul Etti.
Basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Bakan Yıldız, Dünya Enerji Konseyi'nin dünyanın en büyük enerji organizasyonu olduğunu ve çok ciddi miktarda üyesi bulunduğunu söyledi.
Frei ve Özden ile yaptığı görüşmede bir çok konuyu ele aldıklarını anlatan Yıldız, bunlardan birinin de Türkiye'nin bölgesindeki etkinliğini artırmaya yönelik olarak yapacağı çalışmalar çerçevesinde Dünya Enerji Konseyi Kongresine ev sahipliği yapması olduğunu söyledi.
2016 yılında Dünya Enerji Konseyi Kongresi'nin Türkiye'de toplanmasıyla alakalı mektubu gönderdiklerini ve resmi daveti yaptıklarını belirten Yıldız, ''İnşallah kendileri bunu değerlendirecekler. İnşallah Türkiye'nin 2016'da dünyadaki en büyük enerji organizasyonuna ev sahipliği yapmasıyla alakalı karar çıkar'' dedi.
2012 yılında yapılacak Dünya Enerji Liderleri Zirvesi'nin de Türkiye'de yapılmasını istediklerini belirten Yıldız, ''Kamu ve özel sektör temsilcileriyle beraber ev sahipliği yapmak istiyoruz'' diye konuştu.
-CHRİSTOPH FREI-
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei de Konseyin dünyanın en büyük ve en eski enerji organizasyonu olduğunu söyledi. 1923 yılında kurulan Dünya Enerji Konseyi'nin 90'dan fazla ülkede temsil edildiğini anlatan Frei, konsey uzmanlarının dünyadaki enerji konusunda kritik problemlerin çözülmesi için danışmanlık hizmetleri sunduğunu da kaydetti.
Enerji konusunda Türkiye'nin bölgesinde önemli bir rolünün bulunduğuna dikkat çeken Frei, Türkiye'nin bu rolünün aktifleşmesi için işbirliği yapmak istediklerini bildirdi.
2016 yılındaki Dünya Enerji Konseyi Kongresi ile 2012 yılında Dünya Enerji Liderleri Zirvesine ev sahiliği yapması konularını değerlendirmeye aldıklarını da belirten Frei, söz konusu organizasyonların Türkiye'de yapılmasının kendileri için de sevindirici olacağını ifade etti.
Türkiye'de enerji sektöründe uzun dönemde yaklaşık 170 milyar dolar, dünyanın tamamında ise 20-30 trilyon dolar kadar yatırıma ihtiyaç bulunduğunu anlatan Frei, dünyada 1,6 milyar kişinin hala elektrik yaşadığını, bu kişilere elektrik ulaştırılması için de çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Süreyya Yücel Özden de Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınması açısından hayati önem taşıyan enerji sektörüne yapabilecek her türlü katkı için çaba sarf ettiklerini bildirdi.
-SORULAR-
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Yıldız, Sinop'a yapılması planlanan nükleer güç santrali konusunda Kurban Bayramı öncesinde Güney Kore'de son bir toplantı yaptıklarını ve toplantıdan çıkan sonuçları da kamuoyu ile paylaştıklarını hatırlattı.
Japon heyetiyle görüşmelerin önümüzdeki hafta başlayacağını belirten Yıldız, diğer ülkeler için de uluslararası nezakete uygun olarak gelen teklifleri değerlendirecek ekiplerin bulunduğunu söyledi.
Yıldız, ''Şu anda 3 ayrı ekip, 3 ayrı alanda çalışıyor. TAEK'ten, Dış İlişkiler Başkanlığından, Enerji İşleri Genel Müdürlüğünün dahil olduğu çok geniş katılımlı ekiplerimiz var. Bu çalışmaları kısa sürede tamamlamak zorundayız. Nükleer santral konusunda kaybedilen zamanları mutlaka telafi etmemiz lazım'' diye konuştu.
Rus Parlamentosunun alt kanadı olan Duma'nın Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşaatını onayladığını da hatırlatan Yıldız, konunun genel kurulda nihai olarak görüşülüp, sonra Kremlin'e onaya gönderileceğini ifade etti. Yıldız, ''Nükleer santralin inşaatına bir an önce başlamamız lazım. Özellikle Mersin Akkuyu'da lisanslamalar, yer teslimleri ve bir kısım zemin etütleriyle beraber inşaatın başlaması için çaba sarf ediyoruz'' dedi.
Bir gazetecinin ''3 ayrı ekibin 3 ayrı alanda çalıştığını söylediniz. 3 ayrı ülke ile mi çalışma var?'' şeklindeki sorusu üzerine Yıldız, ekiplerin birinin Rusya Federasyonu, birinin Japonya ile çalıştığını, bir diğer ekibin de Batı Avrupa ile çalıştığını bildirdi.
Basın mensuplarının ''Fransa ile mi görüşüyor?'' şeklindeki soruların üzerine, ''Fransa niçin olmasın. Fransa da bu konuda görüşme talebinde bulunan ülkelerden biri'' yanıtını verdi.
23.11.2010
Basına kapalı olarak gerçekleşen görüşmenin ardından açıklama yapan Bakan Yıldız, Dünya Enerji Konseyi'nin dünyanın en büyük enerji organizasyonu olduğunu ve çok ciddi miktarda üyesi bulunduğunu söyledi.
Frei ve Özden ile yaptığı görüşmede bir çok konuyu ele aldıklarını anlatan Yıldız, bunlardan birinin de Türkiye'nin bölgesindeki etkinliğini artırmaya yönelik olarak yapacağı çalışmalar çerçevesinde Dünya Enerji Konseyi Kongresine ev sahipliği yapması olduğunu söyledi.
2016 yılında Dünya Enerji Konseyi Kongresi'nin Türkiye'de toplanmasıyla alakalı mektubu gönderdiklerini ve resmi daveti yaptıklarını belirten Yıldız, ''İnşallah kendileri bunu değerlendirecekler. İnşallah Türkiye'nin 2016'da dünyadaki en büyük enerji organizasyonuna ev sahipliği yapmasıyla alakalı karar çıkar'' dedi.
2012 yılında yapılacak Dünya Enerji Liderleri Zirvesi'nin de Türkiye'de yapılmasını istediklerini belirten Yıldız, ''Kamu ve özel sektör temsilcileriyle beraber ev sahipliği yapmak istiyoruz'' diye konuştu.
-CHRİSTOPH FREI-
Dünya Enerji Konseyi Genel Sekreteri Christoph Frei de Konseyin dünyanın en büyük ve en eski enerji organizasyonu olduğunu söyledi. 1923 yılında kurulan Dünya Enerji Konseyi'nin 90'dan fazla ülkede temsil edildiğini anlatan Frei, konsey uzmanlarının dünyadaki enerji konusunda kritik problemlerin çözülmesi için danışmanlık hizmetleri sunduğunu da kaydetti.
Enerji konusunda Türkiye'nin bölgesinde önemli bir rolünün bulunduğuna dikkat çeken Frei, Türkiye'nin bu rolünün aktifleşmesi için işbirliği yapmak istediklerini bildirdi.
2016 yılındaki Dünya Enerji Konseyi Kongresi ile 2012 yılında Dünya Enerji Liderleri Zirvesine ev sahiliği yapması konularını değerlendirmeye aldıklarını da belirten Frei, söz konusu organizasyonların Türkiye'de yapılmasının kendileri için de sevindirici olacağını ifade etti.
Türkiye'de enerji sektöründe uzun dönemde yaklaşık 170 milyar dolar, dünyanın tamamında ise 20-30 trilyon dolar kadar yatırıma ihtiyaç bulunduğunu anlatan Frei, dünyada 1,6 milyar kişinin hala elektrik yaşadığını, bu kişilere elektrik ulaştırılması için de çalışmalar yapılması gerektiğini söyledi.
Dünya Enerji Konseyi Türk Milli Komitesi Başkanı Süreyya Yücel Özden de Türkiye'nin sosyal ve ekonomik kalkınması açısından hayati önem taşıyan enerji sektörüne yapabilecek her türlü katkı için çaba sarf ettiklerini bildirdi.
-SORULAR-
Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Bakan Yıldız, Sinop'a yapılması planlanan nükleer güç santrali konusunda Kurban Bayramı öncesinde Güney Kore'de son bir toplantı yaptıklarını ve toplantıdan çıkan sonuçları da kamuoyu ile paylaştıklarını hatırlattı.
Japon heyetiyle görüşmelerin önümüzdeki hafta başlayacağını belirten Yıldız, diğer ülkeler için de uluslararası nezakete uygun olarak gelen teklifleri değerlendirecek ekiplerin bulunduğunu söyledi.
Yıldız, ''Şu anda 3 ayrı ekip, 3 ayrı alanda çalışıyor. TAEK'ten, Dış İlişkiler Başkanlığından, Enerji İşleri Genel Müdürlüğünün dahil olduğu çok geniş katılımlı ekiplerimiz var. Bu çalışmaları kısa sürede tamamlamak zorundayız. Nükleer santral konusunda kaybedilen zamanları mutlaka telafi etmemiz lazım'' diye konuştu.
Rus Parlamentosunun alt kanadı olan Duma'nın Akkuyu Nükleer Santrali'nin inşaatını onayladığını da hatırlatan Yıldız, konunun genel kurulda nihai olarak görüşülüp, sonra Kremlin'e onaya gönderileceğini ifade etti. Yıldız, ''Nükleer santralin inşaatına bir an önce başlamamız lazım. Özellikle Mersin Akkuyu'da lisanslamalar, yer teslimleri ve bir kısım zemin etütleriyle beraber inşaatın başlaması için çaba sarf ediyoruz'' dedi.
Bir gazetecinin ''3 ayrı ekibin 3 ayrı alanda çalıştığını söylediniz. 3 ayrı ülke ile mi çalışma var?'' şeklindeki sorusu üzerine Yıldız, ekiplerin birinin Rusya Federasyonu, birinin Japonya ile çalıştığını, bir diğer ekibin de Batı Avrupa ile çalıştığını bildirdi.
Basın mensuplarının ''Fransa ile mi görüşüyor?'' şeklindeki soruların üzerine, ''Fransa niçin olmasın. Fransa da bu konuda görüşme talebinde bulunan ülkelerden biri'' yanıtını verdi.
23.11.2010
AB:ENERJİDE BAĞIMSIZ OLMAMIZ TÜRKİYE'YE BAĞLI
ENERJİDEN sorumlu AB Komisyonu üyesi Günther Oettinger, Avrupa ülkelerinin Rusyadan doğal gaz temininde, bu ülkeden bağımsız olabilmesi için Türkiyenin önemli bir partner olduğunu söyledi.
ENERJİDEN sorumlu AB Komisyonu üyesi Günther Oettinger, Avrupa ülkelerinin Rusya’dan doğal gaz temininde, bu ülkeden bağımsız olabilmesiiçin Türkiye’nin önemli bir partner olduğunu söyledi. Oettinger, vatandaşların girişimi ile oluşturulan ve bağımsız olan “Avrupa Birliği Almanya” adlı kuruluşun düzenlediği yıllık kongresinde yaptığı konuşmada, AB ülkeleri sınırlarının ötesinde, Avrupa çapında enerji topluluğu yaratılması gerektiğini belirterek, “Avrupa’nın enerji temininde Rusya’dan bağımsız olabilmesi için Türkiye önemli bir partner” dedi. AB ülkelerinin çok yakın bir gelecekte tüm enerjilerinin yüzde 75’ini ithal edeceğini, bu oranın günümüzde yüzde 55 civarında olduğunu ifade eden Oettinger, AB ülkelerinin enerjinin üçte ikisini farklı kültür ve rejimlere sahip ülkelerden temin etmek zorunda olduğunu, Çin Halk Cumhuriyeti’ndeki kısıtlı demokrasi sebebi ile bu tür ülkelere bağımlılığın kısa zamanda bir şantaj unsuru olarak kullanılabileceğini savundu. Avrupa’da enerji ihtiyacı artarken bu ülkelerde politikacıların bu kadar sakin kalabilmesine de bir anlam veremediğini kaydeden Oettinger, “Enerji şirketler için merkezi rol oynuyor. Almanya’da artık işçilik masrafları bir dezavantaj değil. Asıl enerji masrafları bir sorun” diye konuştu. 23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1342
ENERJİDEN sorumlu AB Komisyonu üyesi Günther Oettinger, Avrupa ülkelerinin Rusya’dan doğal gaz temininde, bu ülkeden bağımsız olabilmesi
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1342
ERDOGAN-PUTIN Güney Akımı görüşecekler
Rusya Başbakanlığından yapılan açıklamada, Başbakanı Recep Tayyip Erdoğanın Moskova ziyaretinde Güney Akım dahil enerji projelerinin ele alınacağı belirtildi.
Rusya Başbakanlığı Basın ve Enformasyon Dairesi`nden yapılan açıklamada, Başbakan Erdoğan`ın Rus meslektaşı Vladimir Putin`in daveti üzerine 12-13 Ocak tarihinde Moskova`ya bir iş ziyaretinde bulunacağı kaydedildi. Yazılı açıklamada, `İki Başbakan arasında 13 Ocak`ta gerçekleştirilecek görüşmelerde Rusya-Türkiye işbirliğine ilişkin kapsamlı konuların ele alınması bekleniyor.` ifadesi yer aldı. Ziyaretle ilgili yapılan değerlendirmede, `Başbakan Vladimir Putin`in 6 Ağustos 2009 tarihinde Türkiye`ye yaptığı iş ziyareti sırasında elde edinilen anlaşmalar kapsamında Güney Akım dahil dev uluslararası projelerin gerçekleştirilmesine ilişkin konuların masaya yatırılması bekleniyor.` denildi.
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1341
Rusya Başbakanlığı Basın ve Enformasyon Dairesi`nden yapılan açıklamada, Başbakan Erdoğan`ın Rus meslektaşı Vladimir Putin`in daveti üzerine 12-13 Ocak tarihinde Moskova`ya bir iş ziyaretinde bulunacağı kaydedildi. Yazılı açıklamada, `İki Başbakan arasında 13 Ocak`ta gerçekleştirilecek görüşmelerde Rusya-Türkiye işbirliğine ilişkin kapsamlı konuların ele alınması bekleniyor.` ifadesi yer aldı. Ziyaretle ilgili yapılan değerlendirmede, `Başbakan Vladimir Putin`in 6 Ağustos 2009 tarihinde Türkiye`ye yaptığı iş ziyareti sırasında elde edinilen anlaşmalar kapsamında Güney Akım dahil dev uluslararası projelerin gerçekleştirilmesine ilişkin konuların masaya yatırılması bekleniyor.` denildi.
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1341
EnerjiSA 6 milyon aboneye ulaşacak
Sabancı Holding Yönetim Kurulu Başkanı Güler Sabancı, 2015 yılında Enerjisanın toplam 5 bin megavat kurulu güce ve en azından 6 milyon aboneye ulaşmasını hedefliyoruz dedi
Güler Sabancı, Enerjisa Bandırma Doğalgaz Çevrim Santralinin açılışı dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, onurlu ve gururlu bir gün yaşadıklarını belirterek, ''Burada Sayın Başbakanımıza özel teşekkürlerimiz var. İki yıl önce kendisine 'Bandırma'da böyle bir proje yapacağız, temel atmaya gelir misiniz?' dedim. 'Siz yapın da ben açılışa geleyim' dedi. Her zamanki gibi Sayın Başbakanımıza sonsuz teşekkürlerimiz var'' diye konuştu. Sabancı Holding olarak enerji sektörüne çok önem verdiklerini ve çok büyük yatırım yaptıklarını ifade eden Sabancı, bugün açılışını yaptıkları santralin, alım garantisi olmadan, yani serbest piyasaya dayalı ve serbest piyasaya güvenerek yapılmış en büyük özel sektör santrali olduğunu söyledi. PROJE 550 MİLYON AVROYA GERÇEKLEŞTİ
Güler Sabancı, şöyle devam etti: ''2015 yılında Enerjisa'nın toplam 5 bin megavat kurulu güce ve en azından 6 milyon aboneye ulaşmasını hedefliyoruz. Bununla Türkiye elektrik piyasasının yüzde 10'una ulaşmayı hedefliyoruz. Bu şimdiki hedefimiz ama bütün bunların özünde Türkiye elektrik piyasasının bir lideri olmak istiyoruz. Objektif, şeffaf ve doğru yönetileceğine dair Hükümetimizin serbest piyasaya gösterdiği güvene ve desteğe inanıyoruz. Ben bu projeye Bandırma-1 diyorum, inşallah Bandırma-2'yi de yapmak istiyoruz. Bugün burada Bandırma-1'i açarken inşallah, Bandırma-2'nin de en azından fiziki temelini atmış olacağız. Bu projeyi 550 milyon avroya gerçekleştirdik. Bu doğalgaz santrali, bugün Türkiye'nin mevcut gücünün yüzde 2'sine tekabül ediyor.'' Sabancı, santral hakkında teknik bilgiler verirken de, santralin çevreye en uyumlu projelerden biri olduğunu bildirdi. Önümüzdeki süreçte enerji sektöründe çeşitli açılışlar yapacaklarını belirten Güler Sabancı, ''Yani 2011 yılı Sabancı Topluluğu ve Enerjisa Şirketler Grubu için arka arkaya açılışlar yılı olacak. Sizi biraz yoracağız Sayın Başbakanım. Ama ülke için başarılı işler yapan bu arkadaşlarla birlikte, sizinle birlikte bu açılışları yapacağız, yapmayı arzuluyoruz'' diye konuştu.
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1339
Güler Sabancı, Enerjisa Bandırma Doğalgaz Çevrim Santralinin açılışı dolayısıyla düzenlenen törende yaptığı konuşmada, onurlu ve gururlu bir gün yaşadıklarını belirterek, ''Burada Sayın Başbakanımıza özel teşekkürlerimiz var. İki yıl önce kendisine 'Bandırma'da böyle bir proje yapacağız, temel atmaya gelir misiniz?' dedim. 'Siz yapın da ben açılışa geleyim' dedi. Her zamanki gibi Sayın Başbakanımıza sonsuz teşekkürlerimiz var'' diye konuştu. Sabancı Holding olarak enerji sektörüne çok önem verdiklerini ve çok büyük yatırım yaptıklarını ifade eden Sabancı, bugün açılışını yaptıkları santralin, alım garantisi olmadan, yani serbest piyasaya dayalı ve serbest piyasaya güvenerek yapılmış en büyük özel sektör santrali olduğunu söyledi. PROJE 550 MİLYON AVROYA GERÇEKLEŞTİ
Güler Sabancı, şöyle devam etti: ''2015 yılında Enerjisa'nın toplam 5 bin megavat kurulu güce ve en azından 6 milyon aboneye ulaşmasını hedefliyoruz. Bununla Türkiye elektrik piyasasının yüzde 10'una ulaşmayı hedefliyoruz. Bu şimdiki hedefimiz ama bütün bunların özünde Türkiye elektrik piyasasının bir lideri olmak istiyoruz. Objektif, şeffaf ve doğru yönetileceğine dair Hükümetimizin serbest piyasaya gösterdiği güvene ve desteğe inanıyoruz. Ben bu projeye Bandırma-1 diyorum, inşallah Bandırma-2'yi de yapmak istiyoruz. Bugün burada Bandırma-1'i açarken inşallah, Bandırma-2'nin de en azından fiziki temelini atmış olacağız. Bu projeyi 550 milyon avroya gerçekleştirdik. Bu doğalgaz santrali, bugün Türkiye'nin mevcut gücünün yüzde 2'sine tekabül ediyor.'' Sabancı, santral hakkında teknik bilgiler verirken de, santralin çevreye en uyumlu projelerden biri olduğunu bildirdi. Önümüzdeki süreçte enerji sektöründe çeşitli açılışlar yapacaklarını belirten Güler Sabancı, ''Yani 2011 yılı Sabancı Topluluğu ve Enerjisa Şirketler Grubu için arka arkaya açılışlar yılı olacak. Sizi biraz yoracağız Sayın Başbakanım. Ama ülke için başarılı işler yapan bu arkadaşlarla birlikte, sizinle birlikte bu açılışları yapacağız, yapmayı arzuluyoruz'' diye konuştu.
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1339
ZORLU ENERJİ 8 Ayda 1,9 Milyar Kwh Sattı
2010 Yılının İlk Sekiz Ayında Toplam 1 Milyar 890 Milyon 913 Bin Kwh Elektrik Satışı Yaptığı Bildirildi.
Zorlu Enerji Grubu bünyesinde faaliyetlerini yürütenEnerji Elektrik Üretim AŞ, Zorlu Doğal Elektrik Üretim AŞ ve Zorlu Elektrik Enerjisi İthalat ve Toptan Ticaret AŞ'nin 2010 yılının ilk sekiz ayında toplam 1 milyar 890 milyon 913 bin kwh elektrik satışı yaptığı bildirildi. Aralarında gıda, enerji , sanayi ve turizm sektörünün bulunduğu geniş bir yelpazede 650 aboneye elektrik sağlayan Zorlu Enerji Grubu'nun müşteri portföyünde Develi Restaurant, Avrupa Konutları Sitesi, Schltozky's, Unilever ve Algida Distribütörlükleri, Tesco Kipa, Electrolux, Migros, Mercedes Benz, Metro Grosmarket, Magic Life, Ulusoy Deniz Taşımacılığı, Memorial Hastaneleri, Hisar Sağlık Hizmetleri ile Türk Böbrek Vakfı gibi sektörlerinin öncü kurum ve kuruluşları yer alıyor.
Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan,elektrik ticaretinin grubun önümüzdeki dönem büyüme alanlarının başında geleceğini kaydetti. Özozan, "Türkiye'nin, uluslararası enerji sektöründe pazar payını güçlendirmesinde elektrik ticaretini geliştirmesinin önem kazanacağına inanıyoruz." dedi
Arif Özozan açıklamasında,Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun yıllık 100 bin kwh ve üzeri tüketimi olan aboneleri serbest tüketici kapsamına sokma kararını da değerlendirdi ve kararın elektrikte tam rekabetçi bir piyasa oluşumu için önemli bir gelişme olduğunu vurguladı. Zorlu Enerji Genel Müdürü Özozan, elektrik ticaretinde özel sektöre önemli görevler düştüğüne işaret ederken "Özel sektör Oyuncuları olarak bizlerin, halka en iyi hizmeti en uygun fiyatlarla verebilmek için, istihdam politikalarımızdan, iş yapış biçimimize ve yapılanmamıza pek çok alanda iyileşmeye ve yenilenmeye gitmemiz gerekiyor." ifadelerini kullandı .
Özozan, Zorlu Enerji'ninelektrik ticaretinde müşteri odaklı çalışarak, en uygun hizmeti sunmayı hedefleyen güçlü bir organizasyon ve bilişim altyapısı oluşturduğunu belirtti.
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1340
Zorlu Enerji Grubu bünyesinde faaliyetlerini yürüten
Zorlu Enerji Genel Müdürü Arif Özozan,
Arif Özozan açıklamasında,
Özozan, Zorlu Enerji'nin
23.11.2010
http://www.enerjihaber.com/haberdetay.asp?ID=1340
BAŞBAKAN'DAN SARKOZY'YE 'KEDİ' CEVABI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 'FATİH' projesinin tanıtım toplantısının ardından gazetecilere gündeme dair açıklamalar yaptı. Başbakan Erdoğan, Lizbon zirvesinde “Biz kediye kedi deriz” diyerek, NATO Füze Savunma Sistemi'nin İran’ı hedef aldığını ima eden Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’ye cevap verdi. Erdoğan, “Biz de kediye kedi deriz” dedi.Başbakan Erdoğan, ‘Fırsatları Artırma ve Teknolojiyi İyileştirme Hareketi’ (FATİH Projesi) imza töreni sonrasında basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.
İşte Erdoğan'ın açıklamasından satır başları:
FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
‘Komuta şu ülkededir’ diye belirlenmiş bir şey söz konusu değil. Komuta sistemini NATO’da olması gerektiğini söyledik ve bunu savunduk ve bundan sonraki gelişmelere göre de tavrımız, ülkemizle alakalı bir konuda gelişmeler hangi noktaya gelecek bunu bilemediğimiz şu anda bir şey söylemek için erken olur… Zaten bize karşı yaklaşım da olumludur.
SARKOZY'NİN 'KEDİ' BENZETMESİ
Sayın Sarkozy’nin dediğinden siz ne anladınız? Biz de kediye ‘kedi’ deriz. Sarkozy kendi hafıza kaydında ne varsa onu açıklıyor. Bizim gündemimizde öyle bir şey yok. Böyle bir hedef de ortada olmadığına göre. Sayın Sarkozy kendi yorumunu yapmıştır. O kendi şahsını bağlar.
12 MİL GÖRÜŞMELERİ
12 mille alakalı olarak anlaşmaya varıldı diye bir şey yok. Çalışmalar görüşmeler devam ediyor. Anlaşmaya varılırsa taraflar açıklama yapar. Görüşmeleri yetkili arkadaşlar devam ettiriyor.
YASA DIŞI DİNLEME İDDİASI
Erzurum savcısının açıklamasından haberim yok. şunu ilke olarak söyleyeyim. Tabi ki mahkeme izni olamadan böyle bir dinlemenin yapılmasını doğru bulmamız söz konusu değildir.
LİMANLARIN RUM GEMİLERİNE AÇILMASI
Eş zamanlı olarak limanları açmaya varlarsa biz de varız. Aksi halde yokuz.
Bunu hep dile getiriyoruz. Bunu dışında kimse bizden farklı şeyler beklemesin. Zaman pek de onların istediği gibi geçmiyor.
22.11.2010
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16346802
İşte Erdoğan'ın açıklamasından satır başları:
FÜZE SAVUNMA SİSTEMİ
‘Komuta şu ülkededir’ diye belirlenmiş bir şey söz konusu değil. Komuta sistemini NATO’da olması gerektiğini söyledik ve bunu savunduk ve bundan sonraki gelişmelere göre de tavrımız, ülkemizle alakalı bir konuda gelişmeler hangi noktaya gelecek bunu bilemediğimiz şu anda bir şey söylemek için erken olur… Zaten bize karşı yaklaşım da olumludur.
SARKOZY'NİN 'KEDİ' BENZETMESİ
Sayın Sarkozy’nin dediğinden siz ne anladınız? Biz de kediye ‘kedi’ deriz. Sarkozy kendi hafıza kaydında ne varsa onu açıklıyor. Bizim gündemimizde öyle bir şey yok. Böyle bir hedef de ortada olmadığına göre. Sayın Sarkozy kendi yorumunu yapmıştır. O kendi şahsını bağlar.
12 MİL GÖRÜŞMELERİ
12 mille alakalı olarak anlaşmaya varıldı diye bir şey yok. Çalışmalar görüşmeler devam ediyor. Anlaşmaya varılırsa taraflar açıklama yapar. Görüşmeleri yetkili arkadaşlar devam ettiriyor.
YASA DIŞI DİNLEME İDDİASI
Erzurum savcısının açıklamasından haberim yok. şunu ilke olarak söyleyeyim. Tabi ki mahkeme izni olamadan böyle bir dinlemenin yapılmasını doğru bulmamız söz konusu değildir.
LİMANLARIN RUM GEMİLERİNE AÇILMASI
Eş zamanlı olarak limanları açmaya varlarsa biz de varız. Aksi halde yokuz.
Bunu hep dile getiriyoruz. Bunu dışında kimse bizden farklı şeyler beklemesin. Zaman pek de onların istediği gibi geçmiyor.
22.11.2010
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=16346802
SARKOZY, NATO'NUN 'KEDİ'SİNİ AÇIKLADI
Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, NATO'nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir ülke isminin yer almadığını, ancak bugünün füze tehdidinin İran'dan geldiğini söyledi. Sarkozy, "Biz kediye kedi deriz" ifadesini kullandı.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, NATO zirvesinin yapıldığı Portekiz'in başkenti Lizbon'da bulunan Sarkozy, zirvenin ikinci günündeki açıklamasında, “NATO'nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir isim yer almıyor ama biz kediye kedi deriz, bugünün füze tehdidi İran'dır” ifadesini kullandı.
NATO'ya üye ülkelerin liderleri dün, potansiyel tehdidin kaynağını belirtmeksizin, Avrupa halkını ve topraklarını koruma amaçlı füze kalkanı sisteminin oluşturulmasını inceleme kararı almıştı.
Fransa, dün kabul edilen yeni "stratejik konsept"te ve bugün kabul edilmesi beklenen nihai bildirgede, tehdidin kaynağı olarak İran adının açıkça yer almasını isteyen İttifak ülkeleri arasında bulunuyordu.
Ancak Türkiye'nin karşı çıkması sonucu söz konusu belgeye hiçbir ülkenin isminin yazılmaması konusunda anlaşılmıştı.
GÜL: İRAN HEDEF OLAMAZ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Lizbon'a hareketinden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, "Füze savunma sisteminde herhangi bir ülkenin zikredilmesine kesinlikle karşıyız. Balistik füze kimde varsa veya bundan sonra uzak, yakın kimde olacaksa buna karşı da NATO ülkelerini koruma yönünde bir savunma sistemi geliştirmektedir. Biz başından beri İran'ın veya başka bir ülkenin bu şekilde hedef gösterilmesini asla kabul etmiyoruz" ifadesini kullanmıştı.
20.11.2010
AA / hurriyet.com.tr
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, NATO zirvesinin yapıldığı Portekiz'in başkenti Lizbon'da bulunan Sarkozy, zirvenin ikinci günündeki açıklamasında, “NATO'nun kamuya açıklanan belgelerinde hiçbir isim yer almıyor ama biz kediye kedi deriz, bugünün füze tehdidi İran'dır” ifadesini kullandı.
NATO'ya üye ülkelerin liderleri dün, potansiyel tehdidin kaynağını belirtmeksizin, Avrupa halkını ve topraklarını koruma amaçlı füze kalkanı sisteminin oluşturulmasını inceleme kararı almıştı.
Fransa, dün kabul edilen yeni "stratejik konsept"te ve bugün kabul edilmesi beklenen nihai bildirgede, tehdidin kaynağı olarak İran adının açıkça yer almasını isteyen İttifak ülkeleri arasında bulunuyordu.
Ancak Türkiye'nin karşı çıkması sonucu söz konusu belgeye hiçbir ülkenin isminin yazılmaması konusunda anlaşılmıştı.
GÜL: İRAN HEDEF OLAMAZ
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Lizbon'a hareketinden önce gazetecilere yaptığı açıklamada, "Füze savunma sisteminde herhangi bir ülkenin zikredilmesine kesinlikle karşıyız. Balistik füze kimde varsa veya bundan sonra uzak, yakın kimde olacaksa buna karşı da NATO ülkelerini koruma yönünde bir savunma sistemi geliştirmektedir. Biz başından beri İran'ın veya başka bir ülkenin bu şekilde hedef gösterilmesini asla kabul etmiyoruz" ifadesini kullanmıştı.
20.11.2010
AA / hurriyet.com.tr
Petrol fiyatları düştü
Uluslararası piyasalarda petrol fiyatları, dün son 2 yılın en yüksek seviyesine çıktıktan sonra bugün geriledi.
Batı tipi ham petrolün aralık teslimi fiyatı 1,58 azalarak varili 86,23 dolardan satılırken, Londra'da Brent tipi ham petrol de 1,35 dolar değer kaybedip varili 87,75 dolardan işlem görüyor.
12.11.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/piyasa.hisse/11/12/petrol.fiyatlari.dustu/595778.0/index.html
Batı tipi ham petrolün aralık teslimi fiyatı 1,58 azalarak varili 86,23 dolardan satılırken, Londra'da Brent tipi ham petrol de 1,35 dolar değer kaybedip varili 87,75 dolardan işlem görüyor.
12.11.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/piyasa.hisse/11/12/petrol.fiyatlari.dustu/595778.0/index.html
Nükleer santralde karar yarın
Eneri ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, nükleer enerji santrali yapımı konusunda Güney Kore ile yürütülen görüşmelerde nihai kararın yarın verileceğini söyledi.
G-20 liderler zirvesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a eşlik eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Güney Kore arasında nükleer enerji santralleri yapımı konusunda yapılan görüşmelere ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Yıldız, Başbakan Erdoğan'ın yarın Kore Cumhurbaşkanı Lee Myung Bak ile kahvaltıda biraraya geleceğini, kendisinin de katılacağı görüşmede nükleer santral yapımı konusunun ele alınacağını geleceğini bildirdi.
Türkiye'nin nükleer güç santral yapımıyla ilgili kararlılığında herhangi bir "çözülmenin" olmadığını belirten Yıldız, mutlaka 2023 yılına kadar 2 tane nükleer güç santralinin yapılması gerektiğini söyledi.
Yıldız, şöyle konuştu:
"Nihai bir sonucun alınacağı bir görüşme olacak. Bizler özellikle uluslararası siyaset ve nezakete de dikkat ederek şunu yaptık. Güney Kore ile görüşmelerimiz bitmeden herhangi bir görüşme yapmadık, herhangi bir ülke ile. Bunu Güney Kore bizden istemişti ve haklı bir istek olarak gördük.
Bizim, görüşme nihayete ulaşmadan diğer bir ülke ile herhangi bir görüşmemiz olmadı. Gelen teklifleri kabul ettik ama bu manada resmi bir görüşmemiz olmadı. Bu açıdan yarın sabah ki kahvaltıyı, son görüşmeyi ben de bekliyorum ve ümit ediyorum ki bir anlaşma olsun. Ama anlaşma olmadığı taktirde bizim planlarımızın tıkanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim."
12.11.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/11/12/nukleer.santralde.karar.yarin/596325.0/index.html
G-20 liderler zirvesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a eşlik eden Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Güney Kore arasında nükleer enerji santralleri yapımı konusunda yapılan görüşmelere ilişkin gazetecilere açıklamalarda bulundu.
Yıldız, Başbakan Erdoğan'ın yarın Kore Cumhurbaşkanı Lee Myung Bak ile kahvaltıda biraraya geleceğini, kendisinin de katılacağı görüşmede nükleer santral yapımı konusunun ele alınacağını geleceğini bildirdi.
Türkiye'nin nükleer güç santral yapımıyla ilgili kararlılığında herhangi bir "çözülmenin" olmadığını belirten Yıldız, mutlaka 2023 yılına kadar 2 tane nükleer güç santralinin yapılması gerektiğini söyledi.
Yıldız, şöyle konuştu:
"Nihai bir sonucun alınacağı bir görüşme olacak. Bizler özellikle uluslararası siyaset ve nezakete de dikkat ederek şunu yaptık. Güney Kore ile görüşmelerimiz bitmeden herhangi bir görüşme yapmadık, herhangi bir ülke ile. Bunu Güney Kore bizden istemişti ve haklı bir istek olarak gördük.
Bizim, görüşme nihayete ulaşmadan diğer bir ülke ile herhangi bir görüşmemiz olmadı. Gelen teklifleri kabul ettik ama bu manada resmi bir görüşmemiz olmadı. Bu açıdan yarın sabah ki kahvaltıyı, son görüşmeyi ben de bekliyorum ve ümit ediyorum ki bir anlaşma olsun. Ama anlaşma olmadığı taktirde bizim planlarımızın tıkanmadığını rahatlıkla söyleyebilirim."
12.11.2010
http://www.cnnturk.com/2010/ekonomi/genel/11/12/nukleer.santralde.karar.yarin/596325.0/index.html
Sadece güneş enerjisiyle çalışıyor
The Sol Cinema, veya Solar Sinema, tamamen güneş enerjisiyle çalışan minik bir gezici sinema. 8 kişinin rahatça film izleyebildiği bu proje İngiltere'de ödüllü bir yardım kuruluşuna ait.
12.11.2010
http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/sadece-gunes-enerjisiyle-calisiyor.html
12.11.2010
http://fotogaleri.ntvmsnbc.com/sadece-gunes-enerjisiyle-calisiyor.html
G-20 başladı: ABD ve Çin'in kur savaşları
Dünyanın en büyük 20 ekonomisinin liderleri iki gün sürecek G-20 Zirvesi için Güney Kore'nin başkenti Seul'de toplandı. Liderlerin ana gündem maddesi "kur savaşları". Çin'in yıllardır yaptığını Amerika da yapınca kıyamet koptu. 19 ülke, Amerikan Merkez Bankası'nın doların değerini düşürecek 600 milyar dolarlık bono alımına karşı isyanda.
Zirvesi kur savaşlarına sahne oluyor.
Savaşın en önemli iki aktörü onlar. İkisi de eleştirilerin odağında.
Biri yıllardır para biriminin değerini olduğundan düşük tutarak ihracatta avantaj sağlayan Çin'in Devlet Başkanı Hu Jintao. Diğeri, Merkez Bankası'nın 600 milyar dolarlık bono alımı açıklamasıyla, dolar için aynı yola giren Amerika'nın lideri Barack Obama.
Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılan G-20 Zirvesi öncesinde başbaşa görüştüler.
Obama, sadece Çinli mevkidaşıyla değil, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile de ikili görüşme yaptı. Zira euro'yu sırtında taşıyan ülke, dolardaki değer kaybından en çok etkilenenlerin başında geliyor.
20 devin liderleri buluşunca sadece ekonomi değil siyaset de konuşuluyor. Zirveye Türkiye'den Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılıyor.
Erdoğan ilk günkü ikili temaslarında Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile görüştü.
Barroso'nun "Kıbrıs için özel bir çalışma yürüteceği" mesajını verdi.Kongre merkezinde konuşulanlara sokağın da tepkisi yok değildi. Diğer G-20 zirvelerindeki boyutlarda olmasa da Güney Kore'de de binlerce kişi sokakları doldurdu.
Eylemciler, kapitalizmi protesto ettiler, polisle çatıştılar.
Hatta bir kişi kendini yakmayı da denedi, ancak polis tarafından engellendi.
BİR KADIN KENDİNİ YAKMAYA KALKTI...
Her yıl zirvede düzenlenen toplantıların önüne geçen, protestolar bu kez Seul'de biraz sönük kalmış durumda.
Polis ile göstericlerin kıyasıya çatıştığı zirveler düşünülürse, Seul sokakları küçük protestolar dışında oldukça sakin.
Ama zirvenin düzenlendiği Kongre merkezi binasının önünde, bu sabah saatlerinde bir kadının kendini yakmaya kalkıştığı bildirildi.
AFP'nin haberinde, 30 yaşlarındaki kadının üzerine yanıcı bir madde döktüğü, ama polisin müdahale ederek kadının kendisini tutuşturmasını engellediği belirtildi.
Haberde, kadının muhtemelen Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-Bak'a gönderme yaparak, "katil" diye bağırdığı, davranışı ile ilgili başka açıklamalarda bulunmadığı kaydedildi. Lee Myung-Bak, G-20 Liderler Zirvesi'nin evsahipliğini yapıyor.
Seul'de bugün öğleden sonra zirveyi protesto amaçlı gösteriler düzenleneceği, bütün ülkede yaklaşık 50 bin güvenlik gücü mensubunun seferber edildiği belirtiliyor.
Zirvesi kur savaşlarına sahne oluyor.
Savaşın en önemli iki aktörü onlar. İkisi de eleştirilerin odağında.
Biri yıllardır para biriminin değerini olduğundan düşük tutarak ihracatta avantaj sağlayan Çin'in Devlet Başkanı Hu Jintao. Diğeri, Merkez Bankası'nın 600 milyar dolarlık bono alımı açıklamasıyla, dolar için aynı yola giren Amerika'nın lideri Barack Obama.
Güney Kore'nin başkenti Seul'de yapılan G-20 Zirvesi öncesinde başbaşa görüştüler.
Obama, sadece Çinli mevkidaşıyla değil, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile de ikili görüşme yaptı. Zira euro'yu sırtında taşıyan ülke, dolardaki değer kaybından en çok etkilenenlerin başında geliyor.
20 devin liderleri buluşunca sadece ekonomi değil siyaset de konuşuluyor. Zirveye Türkiye'den Başbakan Recep Tayyip Erdoğan katılıyor.
Erdoğan ilk günkü ikili temaslarında Avrupa Komisyonu Başkanı Jose Manuel Barroso ile görüştü.
Barroso'nun "Kıbrıs için özel bir çalışma yürüteceği" mesajını verdi.Kongre merkezinde konuşulanlara sokağın da tepkisi yok değildi. Diğer G-20 zirvelerindeki boyutlarda olmasa da Güney Kore'de de binlerce kişi sokakları doldurdu.
Eylemciler, kapitalizmi protesto ettiler, polisle çatıştılar.
Hatta bir kişi kendini yakmayı da denedi, ancak polis tarafından engellendi.
BİR KADIN KENDİNİ YAKMAYA KALKTI...
Her yıl zirvede düzenlenen toplantıların önüne geçen, protestolar bu kez Seul'de biraz sönük kalmış durumda.
Polis ile göstericlerin kıyasıya çatıştığı zirveler düşünülürse, Seul sokakları küçük protestolar dışında oldukça sakin.
Ama zirvenin düzenlendiği Kongre merkezi binasının önünde, bu sabah saatlerinde bir kadının kendini yakmaya kalkıştığı bildirildi.
AFP'nin haberinde, 30 yaşlarındaki kadının üzerine yanıcı bir madde döktüğü, ama polisin müdahale ederek kadının kendisini tutuşturmasını engellediği belirtildi.
Haberde, kadının muhtemelen Güney Kore Devlet Başkanı Lee Myung-Bak'a gönderme yaparak, "katil" diye bağırdığı, davranışı ile ilgili başka açıklamalarda bulunmadığı kaydedildi. Lee Myung-Bak, G-20 Liderler Zirvesi'nin evsahipliğini yapıyor.
Seul'de bugün öğleden sonra zirveyi protesto amaçlı gösteriler düzenleneceği, bütün ülkede yaklaşık 50 bin güvenlik gücü mensubunun seferber edildiği belirtiliyor.
Japonlarla temiz enerji anlaşması
Enerji Bakanlığı Ile Japonya Yeni Enerji ve Endüstriyel Teknoloji Geliştirme Teşkilatı (NEDO) temiz Enerji kullanımında işbirliği icin niyet mektubu imzaladı
Niyet mektubunda Türkiye’de temiz enerjive yenilenebilir enerji kullanımının yaygınlaştırılması konularında Ar-Ge ve uygulamada işbirliği yapılması, yeni toplu taşıma sistemleri gibi konularda spesifik projeler geliştirilmesinin öngörüldüğüne işaret edilen açıklamada, sıfır emisyonlu bina projesi ile rüzgar enerjisi santrallerinin enerji arz kapasitelerinin geliştirilmesi ve şebeke istikrarının arttırılması amacıyla RES ve HES’ten oluşan hibrit sistem kurulmasının öncelikli projeler arasında yer aldığı kaydedildi
09.11.2010 milliyet.com.tr
http://www.milliyet.com.tr/japonlarla-temiz-enerji-anlasmasi/ekonomi/haberdetayarsiv/09.11.2010/1312005/default.htm
Niyet mektubunda Türkiye’de temiz enerji
09.11.2010 milliyet.com.tr
http://www.milliyet.com.tr/japonlarla-temiz-enerji-anlasmasi/ekonomi/haberdetayarsiv/09.11.2010/1312005/default.htm
Bakan Yıldız “Türkiye'nin Enerji Vizyonu” Konferansına Katıldı
Enerjinin uluslararası ilişkilerden arındırılamayacak bir başlık olduğunu ifade eden Yıldız, dünya nüfusunun yaklaşık 5'te 1'inin henüz istenilen anlamda enerjiyle tanışmadığını ve nüfusun yarısının 5 yıl sonra suyla ilgili sorunlarının olacağını dile getirdi.
Güney Afrika hariç tutulduğunda 790 milyon nüfuslu Sahra Afrikası'nın kullandığı enerji miktarının Newyork'da yaşayan 19,5 milyon insanın kullandığı enerjiye eşit olduğuna dikkati çeken Yıldız, ''Kişi başına GSYH'si 60 bin dolar olan ülkelerle 2 bin dolar bile olmayan ülkelerin beraberce çözmek zorunda kaldıkları bir enerji problemiyle karşı karşıyayız'' dedi.
Bu denli önemli bir konu olan enerjinin siyasetle de yakından ilişkili olduğunu anlatan Yıldız, Türkiye'de siyasi istikrarın en fazla etkilediği sektörlerin başında enerjinin geldiğini, bu ikisi arasındaki korelasyonun çok iyi çözümlenmesi gerektiğini ifade etti.
Bundan sonraki 30 yıl içinde dünyadaki enerji büyümesinin yaklaşık yüzde 80'inin Çin, Hindistan ve Rusya ile yapılmasının beklendiğine işaret eden Bakan Yıldız, hem rekabetçi koşullarda hem iklim değişikliklerini dikkate alan hem de dünyanın büyümesini karşılayacak bir çözüm içinde olmak gerektiğini söyledi.
-ULAŞIM VE ENERJİ, EN FAZLA YATIRIM CEZBEDEN SEKTÖRLER-
Bakan Yıldız, çeşitli enerji türlerine ve yapılmaya çalışılan bazı enerji santrallerine yönelik eleştirilere de değindi ve bunları düşünce özgürlüğü çerçevesinde değerlendirdiklerini söyledi. Enerji üretimine yönelik yapılan her girişimin, bulunduğu coğrafyada doğurduğu birtakım farklılıkların olduğunu ve bunu kabul etmek gerektiğini dile getiren Yıldız, ''Eğer her şeyin bakir kalmasını istiyorsanız o zaman yapacağınız şey enerjiyi kullanmamak. Ama hayat böyle değil'' dedi.
Yıldız, doğru teşhis koyup o teşhisle beraber hem ülkenin hem bölgenin hem de dünyanın enerji gelişimiyle alakalı bir rota çizmeleri gerektiğini, Türkiye'nin de bir enerji stratejisi ve enerji politikası bulunduğunu, doğru eylemleri ortaya koymaya çalıştığını bildirdi.
Bakan Yıldız, enerjinin genel manada uluslararası ilişkileri en fazla ilgilendiren alan haline geldiğini, çünkü petrol ve doğal gazın eleştirilere rağmen 30 yıl daha dünyanın enerjisinin yarısını karşılayacak kaynaklar olduğunu belirtti. Yıldız şöyle devam etti:
''Türkmenistan, Rusya, Azerbaycan gibi Kazakistan gibi ülkelerde doğal gaz ve petrol çok fazla var. Türkmenistan'da ve Rusya'da Türkiye'nin 90-100 yıllık ihtiyacını karşılayabilecek kadar çok doğal gaz bulunuyor. Avrupa'nın ihtiyacının karşılanmasındaki en önemli kaynak ülkeleri de bu ülkeler. Ulaşım ve enerji dünyada en fazla yatırım cezbeden sektörler. O yüzden enerjiyle ilgili yatırımlar daima tüketicinin pahalı üreticinin de ucuz bulduğu bir kalem olacaktır. Bu bir tezat gibi gözüküyor çünkü arz talep dengesinin bir noktada buluşması için daima enerjiyle ilgili yatırımların arzı artırmak için fazlalaştığını her yatırımın da tarife yoluyla yine vatandaştan alınmak üzere bir kapalı çevrime dönüştüğünü görüyoruz. O yüzden Nabucco gibi Güney Akım gibi projelerin doğudan batıya akan boru hatlarının aslında kısa vadede birbirlerine rakip gibi görünseler de uzun vadede öyle olmadığını görüyoruz.''
-SİYASETİN ENERJİYE YÜK OLUŞU-
Bakan Yıldız, enerjiyle ilgili bir diğer dikkat edilmesi gereken hususun da zaman zaman siyasetin enerji sektörüne, enerji sektörünün de siyasete yük oluşu olduğunu, uluslararası siyasetin enerji sektörünü zorda bırakabildiğini ifade etti. Burada da tahlillerin iyi yapılması gerektiğini vurgulayan Yıldız, ''Bölgemizde bir Ermenistan olayının, bir Azerbaycan, bir Rusya üçgeninde gelişen olayların, geliştirmeye çalıştığımız enerji projeleriyle yakınen ilgisi vardır. İran ile ilgili yaptırım ve izolasyonların mutlaka bizi ilgilendiren bir yanının olduğunu söylemeliyiz. Irak'taki savaşın Türkiye'yi gerek siyaseten gerek enerji sektörü açısından ne kadar ve nasıl etkilediğini çok iyi tahlil etmek zorundayız. Kuzey Irak yerel yönetiminde gelişen olayların, merkezi hükümetle olan sıkıntılarının Türkiye'yi nasıl etkilediğini değerlendirmek zorundayız. Bunlar enerji sektörünün ülkelerin siyasetiyle korelasyonunu göstermek için örnekler'' dedi.
Türkiye'nin ithalatının 5'te 1'inin enerji kalemlerinden oluştuğuna, enerji sektörünün yüzde 70'ler civarında ithalata bağımlı olduğuna da değinen Yıldız, bu durumun bütün kaynak ülkeleriyle yapılan görüşmelerde dikkate alınması gerektiğini söyledi.
Türkiye'nin yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmak istediğini, ülkenin kendi kendine yetebilen bir ülke olması halinde pozisyonunun çok farklı olacağını belirten Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Yıldız, ''Türkiye, ihtiyacını öncelikle su, rüzgar, jeotermal, yerli kömür, biyokitle, çöp gibi enerji kaynaklarından karşılamak durumundadır ve yaptığı işlemler de bu doğrultudadır'' diye konuştu.
Yıldız, Türkiye'nin, coğrafyasından kaynaklanan avantajları kullanıp bunları ülkenin genel avantajına dönüştürmek zorunda olduğunu, Nabucco gibi, Kerkük-Yumurtalık Ham Petrol Boru Hattı gibi projelerin temelinde de bunun bulunduğunu kaydetti.
-SORULAR-
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız,Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu (USAK) tarafından düzenlenen ''Türkiye'nin Enerji Vizyonu'' konulu konferansta katılımcıların sorularını yanıtladı.
Yarın saat 11'de Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile birlikte G-20 Toplantısı'na katılmak üzere Güney Kore'ye gideceklerini belirten Yıldız, Güney Kore'de nükleer güç santralleri ile alakalı yapılan müzakere sürecini değerlendireceklerini söyledi.
''Şartlar yerine gelmezse sonuç alamayabiliriz. Şartlar çok önemli'' diyen Yıldız, Türkiye'nin menfaatine ve Türkiye'nin çizdiği temel prensipler doğrultusunda bir anlaşma yapmayı ümit ettiğini kaydetti. Bakan Yıldız, bir kısım kırmızı çizgilerin olduğuna dikkat çekerek, şöyle devam etti:
''O çizgilerin ihlal edilmesi bizim açımızdan söz konusu olamaz. Anlaşmazsak B,C planlarımız mutlaka var. Anlaşabilirsek, Güney Kore ile çalışmaktan gerçekten mutlu oluruz. Güney Kore, yapı olarak bize benzer bir ülkedir. Kendi iç dinamiklerini, insan kaynaklarını, kendi ülkesi için kullanabilen, çalıştırabilen bir ülkedir. O manada beraber iş yapabileceğimizi ümit ediyorum. Mutlaka iyi bir nokta yakalayabileceğimiz kanaatindeyim. Dün yaptığımız görüşmelerde Güney Kore'den değerli meslektaşım geldi, bir iki iyimser adım atıldı. İnşallah yeterli adımların da Seul'de atılacağına inanıyorum. Türkiye bu manada yoluna devam edecek. Nükleer güç santrali kurmayla alakalı kararlığından bir şey eksiltmiş olmayacak.''
Rusya'nın verdiği fiyata ilişkin soru üzerine de Yıldız, Rusya Hükümetler Arası Nükleer Güç Santrali Anlaşması'nın sorumlulukların yetki ile beraber belirlendiği projelerden bir tanesi olduğunu ve anlaşmada yetki ve sorumluluğun aynı merkezde bulunduğunu, bir risk varsa bunu üstlenecek olanın da Rusya olduğunu kaydetti.
Bakan Yıldız, bir başka soru üzerine de 2023 yılına kadar en az iki tane nükleer santral yapabiliyor olunması gerektiğine işaret etti. Yıldız, ''Yaptığımız çalışmalar sonuna geliyor. Akdeniz'de beşer bin MW'lık iki santral yapacağız. Bunlar bittiğinde Türkiye'nin kurulu gücünün yüzde 10'u kadar olmuş olacak'' dedi.
-''ARZ GÜVENLİĞİ İLE İLGİLİ MAZERETİMİZ OLAMAZ''-
Yıldız, hiçbir Enerji Bakanı'nın ve enerji yetkilisinin arz güvenliği ile ilgili mazeretinin olamayacağını belirterek, Türkiye'nin 2023 yılına kadar öncelikle yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanacağını söyledi.
Türkiye'nin hidrolelektrik enerji potansiyelinin henüz üçte birini kullandığını kaydeden Yıldız, enerji konusunun önemine rağmen bazı haksız karşı çıkışların olduğunu ve bazılarının işin tadını kaçırdığını anlattı.
-YENİLENEBİLİR ENERJİ KANUNU-
Bakan Yıldız, Yenilenebilir Enerji Kanunu Tasarısı'nın ne zaman yasalaşacağının ve ne gibi değişiklikler getireceğinin sorulması üzerine de Yenilenebilir Enerji Kanunu'nun 2005'de çıktığını hatırlatarak, şöyle devam etti:
''5,5 avro/centten piyasada ödediğimiz kaynaklardan elektrik üreten üreticilerin devletle anlaşmış olmaları halinde bakanlıkla anlaşmış olmaları halinde alım garantisini 10 yıl verdiği bir sistem. Ürettiği elektriği serbest piyasada satabilme yetkisi var. Şu anda aslında piyasada bir boşluk yok. Bu kanun çıkmasa bile piyasa şu anda işliyor. Rüzgarda fiyat artışı talebi var alım garantisi ile alakalı. Artırmayı düşünmüyoruz. Eğer özel sektöre çok fazla kar verirseniz bu bir sermaye transferine dönüşür, çok az kar verirseniz özel sektörü çalıştıramazsınız, biz özel sektörün sıhhatinden de sorumluyuz. O yüzden makul bir noktaya gelmemiz lazım. Rüzgarda bu sağlandı. Şu anda bu fiyatlar üzerinden lisansı bana verin diye yarışmaya giriyor firmalar.''
ABD'de Türkiye'den daha az HES var eleştirilerinin hatırlatılması üzerine de Bakan Yıldız, hangi enerji kaynaklarının daha fazla kullanıldığının ülkenin coğrafyasından kaynaklandığını ve her ülkenin coğrafyasından kaynaklanan avantaj ve dezavantajları olduğunu söyledi. Türkiye'de su akarken HES yapılmamasının asıl eleştiri konusu olması gerektiğini anlatan Yıldız, ''Kuş uçuşlarını etkilediği için rüzgara, yeşili bozduğu için HES'e, etrafı kirletecek diye nükleere, yer altı dengesini bozuyor diye jeotermale karşı bir şey bulunuyorsa bunlar teknik gerekçelerle değil, politik gerekçelerle ve temellendirilmemiş bir karşı çıkıştır ve yanlıştır'' dedi.
09.11.2010
http://www.enerji.gov.tr
Türkiye ile Venezuela Arasında Enerji Anlaşması İmzalandı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığında yapılan imza töreninin ardından açıklamada bulanan Bakan Yıldız, anlaşmada Venezuela'daki zengin hidrokarbon kaynaklarının aranması, üretilmesi, rafine edilmesi, depolanması, taşınması,pazarlanması gibi bir çok farklı konuda Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO) ve TPAO'nun yan kuruluşu TPIC'in beraber geliştireceği projelerin yer aldığını söyledi.
Venezuela'nın coğrafi açıdan Türkiye'nin uzağında bulunmasına rağmen aslında çok yakın işbirliklerine yatkın bir ülke olduğuna işaret eden Yıldız, Venezuela'nın sahip olduğu rezervler açısından dünyada ilk 8 ülke içinde olduğunu ancak potansiyel ve yeni rezervleri açısından birinci sıraya geçebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu belirtti.
Yıldız, işbirliklerinde TPAO ve TPIC'in kabiliyetlerinin Venezuela'daki ağır petrol yapısına çok uygun olduğuna dikkati çekti.
-VENEZUELA DIŞİŞLERİ BAKANI MADURO:
Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro da anlaşma ile Türkiye ile enerji konusunda oldukça geniş bir yelpazede süregelecek bir işbirliğinin başlangıcını gerçekleştirdiklerini söyledi.
Venezuela'nın dünya üzerindeki en büyük petrol damarı sertifikasına sahip bir ülke olduğuna işaret eden Maduro, ülkenin gerek rafineri, gerek petrokimya alanında çok büyük tecrübeleri bulunduğunu kaydetti.
Türk heyetini Venezuela'ya davet ettiklerini ve üretime katkılarını beklediklerini belirten Maduro, imzalanan anlaşmanın iki ülkenin stratejik ilişkilerine büyük bir ivme kazandıracağını ifade etti.
Petrokimya ve rafineri konusunda ortak yatırım hususlarını ele aldıklarını bildiren Maduro, ''Bu konuda Türk şirketlerinin sahip olduğu teknolojik tecrübeden faydalanmak istiyoruz. En kısa zamanda çalışma ekiplerimizle daha fazla ilerlemek için neler yapılabilir bakacağız'' dedi.
-SORULAR-
Anlaşma çerçevesinde üçüncü ülkelerde de birlikte çalışma yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Venezuela Dışişleri Bakanı Maduro çok büyük bir imkanlar yelpazesi olduğunu, öncelikle Venezuela'dan Türkiye'ye gelecek olan petrol kaynaklarının temininin söz konusu olduğunu söyledi.
İkinci hususun da Türkiye ekonomisi için önem arz edecek olan ortak petrol yatırımları gerçekleştirmek üzere Türk şirketlerinin Venezuela'daki Orinoco petrol hatlarına gitmesi olduğunu anlatan Maduro, şu anda dünya üzerinde en büyük petrol damarının Orinoco petrol hattında bulunduğunu , ABD'ye bağlı bir şirketin bu bölgede 500 milyar ton kadar bir petrol çıkarılmanın mümkün olduğu tespitinde bulunduğunu ifade etti.
Petrol konusunda hem Türkiye'de hem Venezuela'da hem de üçüncü ülkelerdeki çalışma ve yatırım imkanlarının da bu anlaşmanın dahilinde olduğunu belirten Maduro, aynı zamanda petro kimya endüstrisinin de bu başlığın altında yer aldığını söyledi.
Maduro, bu kapsamda geliştirmek zorunda olunan ekonomik ilişkilere temel oluşturulması için önemli bir adım attıklarını sözlerine ekledi.
Bakan Yıldız da şu anda Venezuela'nın kendi ülkesinde çıkardığı petrol miktarının günlük Türkiye'nin yaklaşık 35 katı olduğuna dikkati çekerek, üretim paylaşım anlaşması ile beraber katılınacak bir çalışmanın Türkiye'nin de kendi petrollerini temin etmesi açısından önemli bir başlık olacağını vurguladı.
İran gibi bazı ülkelerin üretim paylaşım modelini kendi kanunlarında yasakladığına işaret eden Yıldız, ancak Venezuela'nın bunun kısmen çalıştığı ülkelerle beraber paylaşılmasına müsaade ettiğini söyledi.
Yıldız, ''Türkiye'nin de ihtiyacı olan petrolün bir kısmını Venezuela'dan karşılamasının önemli olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
Son 6 yılda Latin Amerika ülkeleriyle çok ciddi bir açılıma girdiklerini belirten Yıldız, Venezuela ile ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla ülkeye ziyarette bulunmak istediklerini ifade etti.
Konuşmaların ardından Bakan Yıldız, Venezuela Dışişleri Bakanı Maduro'ya çini bir vazo hediye etti.
-''GÜNEY KORE İLE NÜKLEER SANTRAL KONUSUNDAKİ ÇALIŞMALAR HENÜZ İSTEDİĞİMİZ NOKTAYA GELMEDİ''
Bir gazetecinin Sinop'ta nükleer santral kurulmasına ilişkin Güney Kore ile hala bir anlaşma imzalanmadığını hatırlatması üzerine, Bakan Yıldız, müzakerelerin tarafları ve karşılıkları şartları bulunduğunu söyledi.
Güney Kore ile ikinci nükleer santral için alt yapısını hazırlanan, hükümetlerarası anlaşmaya zemin olması için yapılan bütün çalışmaların henüz istenilen noktaya gelmediğini belirten Yıldız, şunları kaydetti:
''Biz her iki heyete, Türkiye ve Güney Kore tarafına 11 Kasım'a kadar nihai bir tarih çizdik. Niçin 11 Kasım? Çünkü Sayın Başbakanımızın katılacağı Seul'deki G-20 toplantısında mutlaka bununla alakalı somut bir sonuç elde etmemiz gerekiyor. Artı veya eksi... Daha fazla bu konuyu uzatmak, müzakere sürecini uzatmak bizim enerji yapımıza çok uygun değil. Tabi ki bu anlaşmaların kısa sürede bitmesi beklenemez. Çok büyük bir anlaşma bu, çok fazla argümanı çok fazla detayı, çok başlığı olan bir anlaşma. Fakat şu anda geldiğimiz noktada Güney Kore ile istediğimiz sonucu henüz elde etmiş değiliz. 11 Kasım'a kadar eğer kendilerinin de olumlu katkı koymaları halinde anlaşabiliriz. Olumlu katkı konmaması durumunda ise tabii ki bu anlaşma için zorlanacağız. Bu anlaşmanın içerisinde Türkiye'nin vizyonunu, ulusal stratejisini, rekabet, piyasa şartlarını Türkiye lehinde kullanabilecek bir yapıyı koymamız lazım. Türkiye lehine olabilecek bir yapının oluşmadığı anda, bizim nükleer enerji güç santralleri ile alakalı kararlılığımız etkilenmez ama bu proje etkilenebilir.''
Türkiye'nin ''kayıtsız şartsız'' nükleer santrali kurmak isteyen bir ülke olmadığını vurgulayan Bakan Yıldız, ülkenin bir kısım şartları olduğunu, nükleer güç santralinin ülkeye kazandırılmasıyla ilgili kararlılıklarının bir kısım şartlarla beraber eksilmeden devam ettiğini söyledi.
Türkiye'nin A planının yanı sıra diğer planlarının da olduğunu, bunun yalnızca tek bir ülke ile geliştirilebilecek bir proje olmayabileceğini ifade eden Yıldız, ''biz kendilerinden 11 Kasım'a kadar olumlu bir adım bekliyoruz.'' dedi.
Yıldız, bir başka soru üzerine de Güney Kore ile görüşmelerin belli bir disiplin içinde devam ettiğini, Dışişleri bakanlığı ile yürütülen çalışmalarda hem diplomasiye, hem işin kendisine, hem de uluslararası siyasete ve nezakete dikkate ettiklerini kaydetti.
-YENİLENEBİLİR ENERJİ KANUNUNDA RÜZGAR ALIM GARANTİSİ-
Bir gazetecinin Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin bugün TBMM Genel Kurulunda görüşüleceğinin hatırlatılarak, bu konuda ne gibi yeni çalışmaların olduğunun sorulması üzerine Yıldız, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin sürecin devam ettiğini ifade etti.
2005 yılında çıkan Kanuna ilişkin olarak yatırımcının pratikte karşılaştığı problemleri gidermek için bu konuyu gündeme getirmek istediklerini anlatan Yıldız, buna dönük muhalefetin de olumlu katkısı olacağını inandığını söyledi.
Kendilerinin girişimcilerin önünü açacak ve gerçek yatırımcının işlerini kolaylaştıracak bir yapıyı hedeflediklerini vurgulayan yıldız, şöyle devam etti:
''Madencilik yasasında çantacılar diye tabir ettiklerimizin elimine edildiği bir süreci gördük, gerçek yatırımcının işlerinin kolaylaştırılması hedefinin ulaşıldığını gördük. Aynı gelişmeyi enerjinin 3-4 bölümünde de görmek istiyoruz. Rüzgarda, madende, petrolde aynı şeyleri yapmak istiyoruz. Gerçek yatırımlarla uğraşmayan insanların, piyasadan, tabiri caizse yakamızdan düşmesini istiyoruz. Bizim hem kendi işlerimizi hem de özel sektörün işlerini kolaylaştırmamız lazım. Gerçekçi olmayan yatırımların işlerimizi kolaylaştırmadığını gördük''
Rüzgar enerjisi için alım garantisi olarak 5,5 avro cent görüşünün hala korunup korunmadığının sorulması üzerine Yıldız, global krizin tesiriyle rüzgar yatırımcılarının tedariklerinin yüzde 30 civarında daha ucuza temin ettiklerini gördüklerini ifade etti.
Global krizin özellikle rüzgar ve güneş yatırımcılarına daha olumlu etkilediğini gördüklerini belirten Yıldız, ''ben bu açıdan 5,5 avro cente artı bir zam gelmesinin, artı bir ücret takviye edilmesinin, tüketici açısından doğru olmadığı kanaatindeyim. Yaptığımız anlaşmalar, çıkarttığımız kanunlar, ilgili mevzuatlar, yönetmeliklerin herbirinin sanayicimizin esnafımızın ve mesken sahibi vatandaşlarımızın daha pahalı elektrik almamalarını sağlamak üzere kurgulanması gerektiğine inanıyorum, bizim de dikkatimiz bu yöndedir'' diye konuştu.
-EPDK'NIN BÖLÜNMESİ-
Yasa teklifinde EPDK'nın bölünmesinin gündeme gelip gelmeyeceği sorusuna karşılık Yıldız, konuya ilişkin ilgili kanunun yenilenebilir enerji kaynaklarına dönük düzenleme olmadığı için, bunun bu yasada gündeme gelmeyeceğini, ancak bu konunun kendilerinin amaçları ve hedefleri arasında olduğunu söyledi.
Yıldız, ''EPDK'nın yalnızca bir konusu gündeme gelebilir. Özellikle verilecek önergelerle beraber, hem dağıtım, hem üretim, hem EPDK'nın denetim ve kontrol sistemi içerisine giren, bu mekanizmanın içerisinde özel sektörden denetim hizmetlerini almasıyla ilgili bir madde gündeme gelebilir'' dedi.
Güney Akım projesinin inşasının başlamasına dönük izin verilip verilmediğinin sorulması üzerine Yıldız, daha önce sismik araştırmalarla ilgili izinlerin verildiğini hatırlatarak, inşaat izniyle ilgili yapılan talep ve yazışmalara da Dışişleri Bakanlığı ve kendilerinin bütüncül olarak baktıklarını söyledi.
Kendilerinin istedikleri bir kısım şartlar ve evraklar olduğunu anlatan Yıldız,onların gelmesini beklediklerini, ondan sonra Dışişleri Bakanlığının koordinasyonunda bu konunun değerlendirileceğini ve beraberce bir sonuca varılacağını ifade etti.
Yıldız, henüz inşaat izniyle alakalı somut bir gelişmenin gerçekleşmediğini sözlerine ekledi
04.11.2010
/enerji.gov.tr
Venezuela'nın coğrafi açıdan Türkiye'nin uzağında bulunmasına rağmen aslında çok yakın işbirliklerine yatkın bir ülke olduğuna işaret eden Yıldız, Venezuela'nın sahip olduğu rezervler açısından dünyada ilk 8 ülke içinde olduğunu ancak potansiyel ve yeni rezervleri açısından birinci sıraya geçebilecek bir kapasiteye sahip olduğunu belirtti.
Yıldız, işbirliklerinde TPAO ve TPIC'in kabiliyetlerinin Venezuela'daki ağır petrol yapısına çok uygun olduğuna dikkati çekti.
-VENEZUELA DIŞİŞLERİ BAKANI MADURO:
Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro da anlaşma ile Türkiye ile enerji konusunda oldukça geniş bir yelpazede süregelecek bir işbirliğinin başlangıcını gerçekleştirdiklerini söyledi.
Venezuela'nın dünya üzerindeki en büyük petrol damarı sertifikasına sahip bir ülke olduğuna işaret eden Maduro, ülkenin gerek rafineri, gerek petrokimya alanında çok büyük tecrübeleri bulunduğunu kaydetti.
Türk heyetini Venezuela'ya davet ettiklerini ve üretime katkılarını beklediklerini belirten Maduro, imzalanan anlaşmanın iki ülkenin stratejik ilişkilerine büyük bir ivme kazandıracağını ifade etti.
Petrokimya ve rafineri konusunda ortak yatırım hususlarını ele aldıklarını bildiren Maduro, ''Bu konuda Türk şirketlerinin sahip olduğu teknolojik tecrübeden faydalanmak istiyoruz. En kısa zamanda çalışma ekiplerimizle daha fazla ilerlemek için neler yapılabilir bakacağız'' dedi.
-SORULAR-
Anlaşma çerçevesinde üçüncü ülkelerde de birlikte çalışma yapılıp yapılmayacağının sorulması üzerine Venezuela Dışişleri Bakanı Maduro çok büyük bir imkanlar yelpazesi olduğunu, öncelikle Venezuela'dan Türkiye'ye gelecek olan petrol kaynaklarının temininin söz konusu olduğunu söyledi.
İkinci hususun da Türkiye ekonomisi için önem arz edecek olan ortak petrol yatırımları gerçekleştirmek üzere Türk şirketlerinin Venezuela'daki Orinoco petrol hatlarına gitmesi olduğunu anlatan Maduro, şu anda dünya üzerinde en büyük petrol damarının Orinoco petrol hattında bulunduğunu , ABD'ye bağlı bir şirketin bu bölgede 500 milyar ton kadar bir petrol çıkarılmanın mümkün olduğu tespitinde bulunduğunu ifade etti.
Petrol konusunda hem Türkiye'de hem Venezuela'da hem de üçüncü ülkelerdeki çalışma ve yatırım imkanlarının da bu anlaşmanın dahilinde olduğunu belirten Maduro, aynı zamanda petro kimya endüstrisinin de bu başlığın altında yer aldığını söyledi.
Maduro, bu kapsamda geliştirmek zorunda olunan ekonomik ilişkilere temel oluşturulması için önemli bir adım attıklarını sözlerine ekledi.
Bakan Yıldız da şu anda Venezuela'nın kendi ülkesinde çıkardığı petrol miktarının günlük Türkiye'nin yaklaşık 35 katı olduğuna dikkati çekerek, üretim paylaşım anlaşması ile beraber katılınacak bir çalışmanın Türkiye'nin de kendi petrollerini temin etmesi açısından önemli bir başlık olacağını vurguladı.
İran gibi bazı ülkelerin üretim paylaşım modelini kendi kanunlarında yasakladığına işaret eden Yıldız, ancak Venezuela'nın bunun kısmen çalıştığı ülkelerle beraber paylaşılmasına müsaade ettiğini söyledi.
Yıldız, ''Türkiye'nin de ihtiyacı olan petrolün bir kısmını Venezuela'dan karşılamasının önemli olduğunu düşünüyoruz'' dedi.
Son 6 yılda Latin Amerika ülkeleriyle çok ciddi bir açılıma girdiklerini belirten Yıldız, Venezuela ile ilişkileri daha da geliştirmek amacıyla ülkeye ziyarette bulunmak istediklerini ifade etti.
Konuşmaların ardından Bakan Yıldız, Venezuela Dışişleri Bakanı Maduro'ya çini bir vazo hediye etti.
-''GÜNEY KORE İLE NÜKLEER SANTRAL KONUSUNDAKİ ÇALIŞMALAR HENÜZ İSTEDİĞİMİZ NOKTAYA GELMEDİ''
Bir gazetecinin Sinop'ta nükleer santral kurulmasına ilişkin Güney Kore ile hala bir anlaşma imzalanmadığını hatırlatması üzerine, Bakan Yıldız, müzakerelerin tarafları ve karşılıkları şartları bulunduğunu söyledi.
Güney Kore ile ikinci nükleer santral için alt yapısını hazırlanan, hükümetlerarası anlaşmaya zemin olması için yapılan bütün çalışmaların henüz istenilen noktaya gelmediğini belirten Yıldız, şunları kaydetti:
''Biz her iki heyete, Türkiye ve Güney Kore tarafına 11 Kasım'a kadar nihai bir tarih çizdik. Niçin 11 Kasım? Çünkü Sayın Başbakanımızın katılacağı Seul'deki G-20 toplantısında mutlaka bununla alakalı somut bir sonuç elde etmemiz gerekiyor. Artı veya eksi... Daha fazla bu konuyu uzatmak, müzakere sürecini uzatmak bizim enerji yapımıza çok uygun değil. Tabi ki bu anlaşmaların kısa sürede bitmesi beklenemez. Çok büyük bir anlaşma bu, çok fazla argümanı çok fazla detayı, çok başlığı olan bir anlaşma. Fakat şu anda geldiğimiz noktada Güney Kore ile istediğimiz sonucu henüz elde etmiş değiliz. 11 Kasım'a kadar eğer kendilerinin de olumlu katkı koymaları halinde anlaşabiliriz. Olumlu katkı konmaması durumunda ise tabii ki bu anlaşma için zorlanacağız. Bu anlaşmanın içerisinde Türkiye'nin vizyonunu, ulusal stratejisini, rekabet, piyasa şartlarını Türkiye lehinde kullanabilecek bir yapıyı koymamız lazım. Türkiye lehine olabilecek bir yapının oluşmadığı anda, bizim nükleer enerji güç santralleri ile alakalı kararlılığımız etkilenmez ama bu proje etkilenebilir.''
Türkiye'nin ''kayıtsız şartsız'' nükleer santrali kurmak isteyen bir ülke olmadığını vurgulayan Bakan Yıldız, ülkenin bir kısım şartları olduğunu, nükleer güç santralinin ülkeye kazandırılmasıyla ilgili kararlılıklarının bir kısım şartlarla beraber eksilmeden devam ettiğini söyledi.
Türkiye'nin A planının yanı sıra diğer planlarının da olduğunu, bunun yalnızca tek bir ülke ile geliştirilebilecek bir proje olmayabileceğini ifade eden Yıldız, ''biz kendilerinden 11 Kasım'a kadar olumlu bir adım bekliyoruz.'' dedi.
Yıldız, bir başka soru üzerine de Güney Kore ile görüşmelerin belli bir disiplin içinde devam ettiğini, Dışişleri bakanlığı ile yürütülen çalışmalarda hem diplomasiye, hem işin kendisine, hem de uluslararası siyasete ve nezakete dikkate ettiklerini kaydetti.
-YENİLENEBİLİR ENERJİ KANUNUNDA RÜZGAR ALIM GARANTİSİ-
Bir gazetecinin Yenilenebilir Enerji Kaynaklarına İlişkin Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin bugün TBMM Genel Kurulunda görüşüleceğinin hatırlatılarak, bu konuda ne gibi yeni çalışmaların olduğunun sorulması üzerine Yıldız, yenilenebilir enerji kaynaklarına ilişkin sürecin devam ettiğini ifade etti.
2005 yılında çıkan Kanuna ilişkin olarak yatırımcının pratikte karşılaştığı problemleri gidermek için bu konuyu gündeme getirmek istediklerini anlatan Yıldız, buna dönük muhalefetin de olumlu katkısı olacağını inandığını söyledi.
Kendilerinin girişimcilerin önünü açacak ve gerçek yatırımcının işlerini kolaylaştıracak bir yapıyı hedeflediklerini vurgulayan yıldız, şöyle devam etti:
''Madencilik yasasında çantacılar diye tabir ettiklerimizin elimine edildiği bir süreci gördük, gerçek yatırımcının işlerinin kolaylaştırılması hedefinin ulaşıldığını gördük. Aynı gelişmeyi enerjinin 3-4 bölümünde de görmek istiyoruz. Rüzgarda, madende, petrolde aynı şeyleri yapmak istiyoruz. Gerçek yatırımlarla uğraşmayan insanların, piyasadan, tabiri caizse yakamızdan düşmesini istiyoruz. Bizim hem kendi işlerimizi hem de özel sektörün işlerini kolaylaştırmamız lazım. Gerçekçi olmayan yatırımların işlerimizi kolaylaştırmadığını gördük''
Rüzgar enerjisi için alım garantisi olarak 5,5 avro cent görüşünün hala korunup korunmadığının sorulması üzerine Yıldız, global krizin tesiriyle rüzgar yatırımcılarının tedariklerinin yüzde 30 civarında daha ucuza temin ettiklerini gördüklerini ifade etti.
Global krizin özellikle rüzgar ve güneş yatırımcılarına daha olumlu etkilediğini gördüklerini belirten Yıldız, ''ben bu açıdan 5,5 avro cente artı bir zam gelmesinin, artı bir ücret takviye edilmesinin, tüketici açısından doğru olmadığı kanaatindeyim. Yaptığımız anlaşmalar, çıkarttığımız kanunlar, ilgili mevzuatlar, yönetmeliklerin herbirinin sanayicimizin esnafımızın ve mesken sahibi vatandaşlarımızın daha pahalı elektrik almamalarını sağlamak üzere kurgulanması gerektiğine inanıyorum, bizim de dikkatimiz bu yöndedir'' diye konuştu.
-EPDK'NIN BÖLÜNMESİ-
Yasa teklifinde EPDK'nın bölünmesinin gündeme gelip gelmeyeceği sorusuna karşılık Yıldız, konuya ilişkin ilgili kanunun yenilenebilir enerji kaynaklarına dönük düzenleme olmadığı için, bunun bu yasada gündeme gelmeyeceğini, ancak bu konunun kendilerinin amaçları ve hedefleri arasında olduğunu söyledi.
Yıldız, ''EPDK'nın yalnızca bir konusu gündeme gelebilir. Özellikle verilecek önergelerle beraber, hem dağıtım, hem üretim, hem EPDK'nın denetim ve kontrol sistemi içerisine giren, bu mekanizmanın içerisinde özel sektörden denetim hizmetlerini almasıyla ilgili bir madde gündeme gelebilir'' dedi.
Güney Akım projesinin inşasının başlamasına dönük izin verilip verilmediğinin sorulması üzerine Yıldız, daha önce sismik araştırmalarla ilgili izinlerin verildiğini hatırlatarak, inşaat izniyle ilgili yapılan talep ve yazışmalara da Dışişleri Bakanlığı ve kendilerinin bütüncül olarak baktıklarını söyledi.
Kendilerinin istedikleri bir kısım şartlar ve evraklar olduğunu anlatan Yıldız,onların gelmesini beklediklerini, ondan sonra Dışişleri Bakanlığının koordinasyonunda bu konunun değerlendirileceğini ve beraberce bir sonuca varılacağını ifade etti.
Yıldız, henüz inşaat izniyle alakalı somut bir gelişmenin gerçekleşmediğini sözlerine ekledi
04.11.2010
/enerji.gov.tr
Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Kanun Tasarısı bugün Meclis gündeminde
Türkiye Büyük Millet Meclisi, Yenilenebilir Enerji Kaynakları (YEK) Kanun Tasarısını bugün (Perşembe) görüşecek.
Daha önce bu konuda görüşlerini kamuoyuna açıklayan rüzgar ve güneş enerjisi yatırımcıları, Meclis’den sektörü harekete geçirecek bir yasal düzenleme bekliyor. Bu amaçla Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a birer mektup yazan Rüzgar Enerjisi Santrallerı Yatırımcıları Derneği (RESYAD) ve Güneş Enerjisi Yatırımcıları Platformu, Babacan’dan yatırımcıların taleplerini dikkate almalarını istedi. RESYAD, mektubunda dile getirdiği talepler: Haziran 2009 tarihinden beri Meclis gündeminde beklemekte olan ve yenilenebilir enerji kaynakları içinde önemli paya sahip rüzgar ve hidroelektrik kaynaklar için öngörülen alım fiyatlarının (rüzgar için 8 EuroCent/kWh, hidroelektrik için 7 EuroCent/kWh) Yenilenebilir Enerji Kanunı’nun yasalaşma sürecinde dikkate alınması hususunda değerli yardımlarınızı ve katkılarınızı beklemekteyiz.
Güneş’e 20 cent verilmeli
Rüzgarcılar gibi güneş enerjisi yatırımcıları da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a bir mektup yazarak taleplerini iletti. Güneş Enerjisi Yatırımcıları Platformu da, sektörün 10 yıllık dönem için önünü görmesi için gerekli desteğin verilmesi istedi. Platform görüşünde şu taleplere yer verdi: Yeterince teşvik edildiği takdirde enerji üretimimizin önemli bir kısmını teşkil edebilecek olan güneş enerjisi ile ilgili yatırımların önünün açılması hususunda ihtiyaç duyulan ilginin gösterileceğine tüm güneş enerjisi yatırımcıları olarak yürekten inanmakta ve söz konusu alım fiyatlarının ilk 10 yıl için en az 20 € cent / kWh şeklinde yasalaşması hususunda değerli yardımlarınızı ve katkılarınızı beklemekteyiz.
Bakanlık 5,5 cent demişti
Rüzgarcılar 7 cent ve güneşciler 20 cent teşvik isterken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan son tasarıda ise Rüzgar’a 5,5 cent, güneşi ise 10 cent teşvik veriliyor. Kesin teşvik rakamları Meclis’de yapılacak tartışmalardan sonra belirlenecek.
04.11.2010
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/enilenebilir-enerji-kaynaklar-yek-kanun-tasars-bugn-meclis-gndeminde-013174
Daha önce bu konuda görüşlerini kamuoyuna açıklayan rüzgar ve güneş enerjisi yatırımcıları, Meclis’den sektörü harekete geçirecek bir yasal düzenleme bekliyor. Bu amaçla Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a birer mektup yazan Rüzgar Enerjisi Santrallerı Yatırımcıları Derneği (RESYAD) ve Güneş Enerjisi Yatırımcıları Platformu, Babacan’dan yatırımcıların taleplerini dikkate almalarını istedi. RESYAD, mektubunda dile getirdiği talepler: Haziran 2009 tarihinden beri Meclis gündeminde beklemekte olan ve yenilenebilir enerji kaynakları içinde önemli paya sahip rüzgar ve hidroelektrik kaynaklar için öngörülen alım fiyatlarının (rüzgar için 8 EuroCent/kWh, hidroelektrik için 7 EuroCent/kWh) Yenilenebilir Enerji Kanunı’nun yasalaşma sürecinde dikkate alınması hususunda değerli yardımlarınızı ve katkılarınızı beklemekteyiz.
Güneş’e 20 cent verilmeli
Rüzgarcılar gibi güneş enerjisi yatırımcıları da Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’a bir mektup yazarak taleplerini iletti. Güneş Enerjisi Yatırımcıları Platformu da, sektörün 10 yıllık dönem için önünü görmesi için gerekli desteğin verilmesi istedi. Platform görüşünde şu taleplere yer verdi: Yeterince teşvik edildiği takdirde enerji üretimimizin önemli bir kısmını teşkil edebilecek olan güneş enerjisi ile ilgili yatırımların önünün açılması hususunda ihtiyaç duyulan ilginin gösterileceğine tüm güneş enerjisi yatırımcıları olarak yürekten inanmakta ve söz konusu alım fiyatlarının ilk 10 yıl için en az 20 € cent / kWh şeklinde yasalaşması hususunda değerli yardımlarınızı ve katkılarınızı beklemekteyiz.
Bakanlık 5,5 cent demişti
Rüzgarcılar 7 cent ve güneşciler 20 cent teşvik isterken Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı tarafından hazırlanan son tasarıda ise Rüzgar’a 5,5 cent, güneşi ise 10 cent teşvik veriliyor. Kesin teşvik rakamları Meclis’de yapılacak tartışmalardan sonra belirlenecek.
04.11.2010
http://www.euractiv.com.tr/enerji/article/enilenebilir-enerji-kaynaklar-yek-kanun-tasars-bugn-meclis-gndeminde-013174
Türkiye ve KKTC Akdeniz'de petrol arayacak
Doğu Akdeniz'de Rum faaliyetlerinin ardından Türk tarafı da, Akdeniz açıklarında petrol aramak için atakta. Türkiye ile KKTC Arasındaki işbirliği protokolü imzalandı. Kıbrıs açıklarında petrol aranacak.
Protokole Türkiye adına Enerji Bakanı Taner Yıldız, KKTC Adına da Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun imza koydu.
Arama faaliyetlerinin Akdeniz'de yaklaşık 288 bin kilometrekarelik bir alanı kapsayacağı belirtildi.
Enerji Bakanı Yıldız, Kıbrıs'ın etrafında ve münhasır alanda petrol arama yapılması için çalışma yürüttüklerini belirtti.
Özellikle Mersin ile Kıbrıs arasındaki bölgede yapılan sismik araştırmalarda bir kısım verilere rastlandığını, bunların realize edilmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Protokol gereği Bakan Yıldız, Türkiye'den üretilen enerjinin KKTC'ye aktarılması yada adada özel sektörün bir santral yapmasının öngörüldüğünü belirtti.
Bakan Yıldız, ''Güney Kıbrıs'a da enerji verilecek mi?'' şeklindeki soru üzerine, ''Güney Kıbrıs'ın talep etmesi halinde onu bile karşılayabilecek bir yapı oluşturuyoruz'' dedi, ''Ama bu konuda ana muhatap KKTC'dir'' sözlerini kullandı.
22.10.2010
http://www.cnnturk.com/2010/dunya/10/22/turkiye.ve.kktc.akdenizde.petrol.arayacak/593896.0/index.html
Protokole Türkiye adına Enerji Bakanı Taner Yıldız, KKTC Adına da Ekonomi ve Enerji Bakanı Sunat Atun imza koydu.
Arama faaliyetlerinin Akdeniz'de yaklaşık 288 bin kilometrekarelik bir alanı kapsayacağı belirtildi.
Enerji Bakanı Yıldız, Kıbrıs'ın etrafında ve münhasır alanda petrol arama yapılması için çalışma yürüttüklerini belirtti.
Özellikle Mersin ile Kıbrıs arasındaki bölgede yapılan sismik araştırmalarda bir kısım verilere rastlandığını, bunların realize edilmesi için çalışmaların devam ettiğini söyledi.
Protokol gereği Bakan Yıldız, Türkiye'den üretilen enerjinin KKTC'ye aktarılması yada adada özel sektörün bir santral yapmasının öngörüldüğünü belirtti.
Bakan Yıldız, ''Güney Kıbrıs'a da enerji verilecek mi?'' şeklindeki soru üzerine, ''Güney Kıbrıs'ın talep etmesi halinde onu bile karşılayabilecek bir yapı oluşturuyoruz'' dedi, ''Ama bu konuda ana muhatap KKTC'dir'' sözlerini kullandı.
22.10.2010
http://www.cnnturk.com/2010/dunya/10/22/turkiye.ve.kktc.akdenizde.petrol.arayacak/593896.0/index.html
BAKAN YILDIZ 8.ULUSLARARASI TEMİZ ENERJİ SEMPOZYOMU VE FUARI'NA KATILDI
Bakan Yıldız, sempozyumun açılış töreninde yaptığı konuşmada, dünyadaki gelişmelerin, Türkiye'deki politikaları etkileyecek kadar güçlü olduğuna dikkati çekerek, refahın, dünyadaki küreselleşme olgularının daha ön plana çıktığı bu dönemde enerjiyle alakalı dağılımın homojen olmamasının birtakım komplikasyonları olduğunu ifade etti.
Dünyayı kirletmedeki aktiviteler ve çabaların, temizlemekteki çabalardan çok daha fazla olduğunu vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu:
''O zaman biz de şunu söylüyoruz; gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, tabii ki sanayileşmesini, enerjiyle ilgili taleplerini ve arzını yapmaya devam edecek. Şu anki büyüme hızları itibariyle baktığımızda Çin'den sonraki en fazla büyüyen ülke, 31 tane OECD ülkesi arasında en fazla büyüyen ülke. O zaman bizim şunu söyleme hakkımız vardır diye düşünüyoruz. Lütfen dünyayı kirletenler, dünyayı temizlesinler. Dünyayı kirletenlerin ayrı, temizleyenlerin ayrı olduğu bir ortam çok adilane bir dağıtım olmuş olmaz. Hep beraber ortak akıl bunu söyler; 'Siz gelişirken, dünyayı kirlettiğiniz kadar ben gelişirken aynı zamanda temizliyor olmamalıyım.' Bu bizim milli menfaatlerimize de aykırı bir durumdur. Ama biz gelişmekte olan bir ülke olarak, değişen, büyüyen ve gelişen Türkiye'nin dünyaya olan mükellefiyetleri ne ise biz onu yapabilecek bir siyasi istikrara ve son derece stabil hale gelmiş bir iktidara da sahibiz. O yüzden biz onun altında kalmayız. Biz onları yapalım. Üzerimize düşen görev ne ise biz onu fazlasıyla yapmaya da hazırız. Ama bizden çok daha fazlasının istenmesinin adil olmadığını vurgulamak istiyorum.''
Yıldız, Türkiye'nin dünyada yaşanan büyüme hızından ortalama 3 kat daha hızla büyüdüğüne işaret ederek, global krizin etkisiyle halen yaklaşık 3 yıldır büyümeyen, donan, bir kısmının geriye gittiği ülkelerin bulunduğu, hatta devletlerin iflas etme noktasına geldiği bir ortamda Türkiye'nin özellikle 2010 yılında yüzde 8'ler civarında bir büyüme rakamını yakaladığını anlattı.
-''ARZ GÜVENLİĞİYLE ALAKALI SIKINTI YOK''-
Bunu karşılayabilecek olan enerjideki arz güvenliği yapısının sağlanması için yalnızca üretim kalemlerinde 5,5 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle devam etti:
''Türkiye'de arz güvenliğiyle alakalı bir sıkıntı yok. Bu manada bir sıkıntıdan bahsetmiyoruz. Ama konu yalnızca bununla sınırlı değil. Çünkü her karbondioksit emisyonlarıyla alakalı gecikilmiş kararların alınmasının maliyeti dünyaya 500 milyar dolar civarında, her yıl için. Bu tedbirlerin zamanında alınamamasının, hepimiz tarafından bedeli ödenecek bir rakam haline dönüşmüş olması tabii ki tarafımızdan kabul edilemez bir durum. Yalnızca bizim bilinçli olmamız yeterli değil. Bugün her hafta bir tane kömür santrali devreye alan ülke var. Türkiye'nin kurulu gücünün 1,5 katı kadar yalnızca kömür santrali inşaatı yapan özel sektör firmaları var dünyada. O yüzden bizler Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yaklaşık 2'ye katlandığı bir 2030 yılına doğru ilerliyoruz.''
Yıldız, bir yandan petrol ve doğalgaz ile alakalı rezervlerin tartışıldığı, ama hala en az 40-50 yıllardan bahsedilen bir birincil enerji kaynakları dünyasının bulunduğunu belirterek, bugün petrol ve doğalgaz daha çok pahalanmadan, bir sonraki hidrojen enerjisinin daha fizibıl olamadığını dile getirdi.
-''SANAYİ ELEKTRİĞİNİ EN UCUZ KULLANANLAR LİSTESİNDEYİZ''-
Türkiye'nin büyümesini sağlayacak olan özel sektör yatırımlarının, olabildiğince en ucuz şekilde temin edilmesinin yanında olduklarını vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti:
''Siyaset adına söylemiyorum, ama rakamlar bize bunu gösteriyor; 2002 yılında AB üyesi ülkelerin en pahalı sanayi elektriğini kullanırken bugün en ucuz kullananlar listesindeyiz. Hatta AB ortalamasının daha altındayız. Şu anda gittikçe serbestleşen, liberalleşen bir enerji yapısıyla beraber, özel sektör aktörlerinin daha fazla pay aldığı yapıda rekabetin daha da arttığını görüyoruz... Bugün Türkiye'de organize sanayilerimizin ve sanayi enerjisi kullanan sanayicilerimizin yüzde 10, yüzde 15, hatta yüzde 20'ler civarında ulusal enerji tarifemizden daha uygun fiyatlarda aldıklarını biliyoruz. Bu Türkiye adına bir kazanımdır, sanayicimiz adına bir kazanımdır...''
Yıldız, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yıl dönümü olan 2023 yılında bütün su kaynaklarının kullanıldığı, rüzgar kaynaklarının önemli bir bölümünün, jeotermal kaynakların hepsinin kullanıldığı bir ortam hedeflediklerini ifade ederek, ama bunların Türkiye'nin büyüme hızına yetecek arz güvenliğini sağlama konusunda yeterli olmadığını belirtti.
-''HER BİRİNİN MASUM OLMADIĞINI SÖYLEMELİYİM''-
Eksiğin diğer enerji kaynaklarından ikame edileceğini, ancak bütün yerli kaynakların kullanılacağını dile getiren Yıldız, suda bugün harekete geçirilebilir, enerji kaynağı olarak kullanılabilir su miktarının şu anki yararlanılanın 3 katı olduğunu bildirdi. Yıldız, şu bilgileri verdi:
''Diğer bir deyişle toplam su rezervlerimizin, 3'te 1'i şu anda işletmede. 3'te 1'i lisans aldı ve inşaat halinde, diğer 3'te 1'i de projelendirildi ve lisans alarak yatırım yapılmayı bekliyor. Bunların hepsini 13 yılda gerçekleştiririz inşallah. Ama dikkat edersiniz ki bugün bizim üretime sunduğumuz nükleer güç santralleri de dahil olmak üzere her bir enerji kaynağıyla alakalı bir kısım itirazlar var. Bazı sivil toplum örgütlerimizin, bazen spekülatif, bazen manipülatif, bazen de iyi duygularla gerçekleştirdiği bu tepkilerin her birinin masum olmadığını söylemek isterim. Rüzgara kuşlar ölüyor diye karşı çıkanlar, suya yeşilin yanında akıyor diye karşı çıkanlar, nükleere turizme balta vuruyor diye karşı çıkanlar, jeotermale yer altı kaynaklarımızı bozuyorsunuz diye karşı çıkanlar, güneşe teknoloji getiriyorsunuz diye karşı çıkanların her birinin masum olmadığını söylemeliyim. Bunların bir kısmının siyasi nedenlerle yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim... Şu ana kadar övünerek bahsettiğimiz 15 bin megavat'ın üzerindeki su santrallarını yaparken farklı gerekçelerle yapmadık ki. Her birisinde coğrafya değişiyor, bırakın coğrafyayı öyle barajlarımız var ki Fırat ve Dicle havzasında Türkiye'nin haritası değişiyor...''
Yıldız, çevreyi de kültür varlıklarını da korumakla yükümlü olduklarını, 8 bin 500 yıllık tarihi olan yerlerin bulunduğunu, bunların hiçbirinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak, şunları dile getirdi:
''Ama 'Enerjiden vazgeçin bunları yapmayın' derseniz ben bunu çok masum bulmam. Mersin Akkuyu'da nükleer güç santrali yapacağız, 'Turizme balta vurursunuz' dediler. Bugün dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir, 55 milyon. Türkiye'nin çektiği toplam turistin iki katını sırf Paris çekiyor. Hemen yakınlarında nükleer güç santrali var. Niçin, turist çeken Paris'e nükleer güç santrali zarar vermiyor da benim Türkiye'deki zarar veriyor. O zaman ben bunu çok iyi bir yaklaşım olarak algılamıyorum. Türkiye'ye aslına kurulmuş olan bir tuzak olarak buluyorum. Bu tür tuzaklara, Türkiye'nin idare edilmesine irade koyan yapı müsaade etmeyecektir. Ben her türlü görüş ve fikrin konuşulmasından yana olan birisiyim, hükümetimiz aynı şekilde bu tür özgürlüklere son derece önem vermektedir. Tabii ki bunlar konuşulacak, bunların konuşulmasını yadırgamam, ama bizler de omuzlarımızda hissettiğimiz sorumluluğun gereği bir yandan işimize bakacağız. Her şeye lüksümüz olabilir, bir şeye Enerji Bakanı olarak lüksüm yok, 'Her türlü işlemi yaptım, temiz enerji kullandım ama Türkiye'de 22 saat elektrik var, 2 saat elektrik yok. Kusura bakmayın' Bunu deme lüksüm yok benim...''
-KARADENİZ'E VE AKDENİZ'E BİRER NÜKLEER SANTRAL-
TBMM Genel Kurulu'nda yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı bütçe görüşmelerinden sonra kanunun mutlaka çıkacağına da değinen Yıldız, yatırımcıların fiyatlarla ilgili çok ciddi bir yükselme beklemediklerini, kendilerinin de o tarzda davranacaklarını söyledi.
Yıldız, hem yatırımcının para kazanabileceği hem de vatandaşın mağdur olmayacağı bir yapıyı sağlamaları gerektiğini ifade ederek, ''Biz yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı önümüzdeki 4-5 yıl içinde ki devam ediyor yatırımlarımız. Rüzgarda şu anda bin 200 megavattayız. Lisanslarımızla birlikte inşallah 13 bin megavatı vermiş oluyoruz 2-3 ay içinde'' dedi. Yıldız şöyle devam etti:
''Hem Karadeniz'e hem de Akdeniz'e birer tane nükleer güçle alakalı inşallah santrali kurmuş olacağız. Medvedev, Duma'nın onayından sonra çok bekletmediler ve onayladılar. İnşallah aralık ayının 15'inde yaklaşık, 2 hafta içinde biz proje şirketinin kurulmasıyla alakalı Türkiye'de bir toplantı yapacağız. Ben de partnerimi Türkiye'ye bu manada Türkiye'ye davet ettim. İnşallah kuracağımız nükleer santraller ile beraber yalnızca enerjimiz değil, sanayimizin de lig atladığı bir tabloyu hep beraber görmüş olacağız.''
Sempozyum kapsamındaki ilk oturumu izleyen Bakan Yıldız, daha sonra fuarı açtı.
02.12.2010
www.enerji.gov.tr
Dünyayı kirletmedeki aktiviteler ve çabaların, temizlemekteki çabalardan çok daha fazla olduğunu vurgulayan Yıldız, şöyle konuştu:
''O zaman biz de şunu söylüyoruz; gelişmekte olan bir ülke olarak Türkiye, tabii ki sanayileşmesini, enerjiyle ilgili taleplerini ve arzını yapmaya devam edecek. Şu anki büyüme hızları itibariyle baktığımızda Çin'den sonraki en fazla büyüyen ülke, 31 tane OECD ülkesi arasında en fazla büyüyen ülke. O zaman bizim şunu söyleme hakkımız vardır diye düşünüyoruz. Lütfen dünyayı kirletenler, dünyayı temizlesinler. Dünyayı kirletenlerin ayrı, temizleyenlerin ayrı olduğu bir ortam çok adilane bir dağıtım olmuş olmaz. Hep beraber ortak akıl bunu söyler; 'Siz gelişirken, dünyayı kirlettiğiniz kadar ben gelişirken aynı zamanda temizliyor olmamalıyım.' Bu bizim milli menfaatlerimize de aykırı bir durumdur. Ama biz gelişmekte olan bir ülke olarak, değişen, büyüyen ve gelişen Türkiye'nin dünyaya olan mükellefiyetleri ne ise biz onu yapabilecek bir siyasi istikrara ve son derece stabil hale gelmiş bir iktidara da sahibiz. O yüzden biz onun altında kalmayız. Biz onları yapalım. Üzerimize düşen görev ne ise biz onu fazlasıyla yapmaya da hazırız. Ama bizden çok daha fazlasının istenmesinin adil olmadığını vurgulamak istiyorum.''
Yıldız, Türkiye'nin dünyada yaşanan büyüme hızından ortalama 3 kat daha hızla büyüdüğüne işaret ederek, global krizin etkisiyle halen yaklaşık 3 yıldır büyümeyen, donan, bir kısmının geriye gittiği ülkelerin bulunduğu, hatta devletlerin iflas etme noktasına geldiği bir ortamda Türkiye'nin özellikle 2010 yılında yüzde 8'ler civarında bir büyüme rakamını yakaladığını anlattı.
-''ARZ GÜVENLİĞİYLE ALAKALI SIKINTI YOK''-
Bunu karşılayabilecek olan enerjideki arz güvenliği yapısının sağlanması için yalnızca üretim kalemlerinde 5,5 milyar dolarlık bir yatırıma ihtiyaç olduğunu kaydeden Yıldız, şöyle devam etti:
''Türkiye'de arz güvenliğiyle alakalı bir sıkıntı yok. Bu manada bir sıkıntıdan bahsetmiyoruz. Ama konu yalnızca bununla sınırlı değil. Çünkü her karbondioksit emisyonlarıyla alakalı gecikilmiş kararların alınmasının maliyeti dünyaya 500 milyar dolar civarında, her yıl için. Bu tedbirlerin zamanında alınamamasının, hepimiz tarafından bedeli ödenecek bir rakam haline dönüşmüş olması tabii ki tarafımızdan kabul edilemez bir durum. Yalnızca bizim bilinçli olmamız yeterli değil. Bugün her hafta bir tane kömür santrali devreye alan ülke var. Türkiye'nin kurulu gücünün 1,5 katı kadar yalnızca kömür santrali inşaatı yapan özel sektör firmaları var dünyada. O yüzden bizler Gayri Safi Yurt İçi Hasılası'nın yaklaşık 2'ye katlandığı bir 2030 yılına doğru ilerliyoruz.''
Yıldız, bir yandan petrol ve doğalgaz ile alakalı rezervlerin tartışıldığı, ama hala en az 40-50 yıllardan bahsedilen bir birincil enerji kaynakları dünyasının bulunduğunu belirterek, bugün petrol ve doğalgaz daha çok pahalanmadan, bir sonraki hidrojen enerjisinin daha fizibıl olamadığını dile getirdi.
-''SANAYİ ELEKTRİĞİNİ EN UCUZ KULLANANLAR LİSTESİNDEYİZ''-
Türkiye'nin büyümesini sağlayacak olan özel sektör yatırımlarının, olabildiğince en ucuz şekilde temin edilmesinin yanında olduklarını vurgulayan Yıldız, şunları kaydetti:
''Siyaset adına söylemiyorum, ama rakamlar bize bunu gösteriyor; 2002 yılında AB üyesi ülkelerin en pahalı sanayi elektriğini kullanırken bugün en ucuz kullananlar listesindeyiz. Hatta AB ortalamasının daha altındayız. Şu anda gittikçe serbestleşen, liberalleşen bir enerji yapısıyla beraber, özel sektör aktörlerinin daha fazla pay aldığı yapıda rekabetin daha da arttığını görüyoruz... Bugün Türkiye'de organize sanayilerimizin ve sanayi enerjisi kullanan sanayicilerimizin yüzde 10, yüzde 15, hatta yüzde 20'ler civarında ulusal enerji tarifemizden daha uygun fiyatlarda aldıklarını biliyoruz. Bu Türkiye adına bir kazanımdır, sanayicimiz adına bir kazanımdır...''
Yıldız, Türkiye Cumhuriyetinin 100. yıl dönümü olan 2023 yılında bütün su kaynaklarının kullanıldığı, rüzgar kaynaklarının önemli bir bölümünün, jeotermal kaynakların hepsinin kullanıldığı bir ortam hedeflediklerini ifade ederek, ama bunların Türkiye'nin büyüme hızına yetecek arz güvenliğini sağlama konusunda yeterli olmadığını belirtti.
-''HER BİRİNİN MASUM OLMADIĞINI SÖYLEMELİYİM''-
Eksiğin diğer enerji kaynaklarından ikame edileceğini, ancak bütün yerli kaynakların kullanılacağını dile getiren Yıldız, suda bugün harekete geçirilebilir, enerji kaynağı olarak kullanılabilir su miktarının şu anki yararlanılanın 3 katı olduğunu bildirdi. Yıldız, şu bilgileri verdi:
''Diğer bir deyişle toplam su rezervlerimizin, 3'te 1'i şu anda işletmede. 3'te 1'i lisans aldı ve inşaat halinde, diğer 3'te 1'i de projelendirildi ve lisans alarak yatırım yapılmayı bekliyor. Bunların hepsini 13 yılda gerçekleştiririz inşallah. Ama dikkat edersiniz ki bugün bizim üretime sunduğumuz nükleer güç santralleri de dahil olmak üzere her bir enerji kaynağıyla alakalı bir kısım itirazlar var. Bazı sivil toplum örgütlerimizin, bazen spekülatif, bazen manipülatif, bazen de iyi duygularla gerçekleştirdiği bu tepkilerin her birinin masum olmadığını söylemek isterim. Rüzgara kuşlar ölüyor diye karşı çıkanlar, suya yeşilin yanında akıyor diye karşı çıkanlar, nükleere turizme balta vuruyor diye karşı çıkanlar, jeotermale yer altı kaynaklarımızı bozuyorsunuz diye karşı çıkanlar, güneşe teknoloji getiriyorsunuz diye karşı çıkanların her birinin masum olmadığını söylemeliyim. Bunların bir kısmının siyasi nedenlerle yapıldığını rahatlıkla söyleyebilirim... Şu ana kadar övünerek bahsettiğimiz 15 bin megavat'ın üzerindeki su santrallarını yaparken farklı gerekçelerle yapmadık ki. Her birisinde coğrafya değişiyor, bırakın coğrafyayı öyle barajlarımız var ki Fırat ve Dicle havzasında Türkiye'nin haritası değişiyor...''
Yıldız, çevreyi de kültür varlıklarını da korumakla yükümlü olduklarını, 8 bin 500 yıllık tarihi olan yerlerin bulunduğunu, bunların hiçbirinden vazgeçmeyeceklerini vurgulayarak, şunları dile getirdi:
''Ama 'Enerjiden vazgeçin bunları yapmayın' derseniz ben bunu çok masum bulmam. Mersin Akkuyu'da nükleer güç santrali yapacağız, 'Turizme balta vurursunuz' dediler. Bugün dünyanın en fazla turist çeken şehri Paris'tir, 55 milyon. Türkiye'nin çektiği toplam turistin iki katını sırf Paris çekiyor. Hemen yakınlarında nükleer güç santrali var. Niçin, turist çeken Paris'e nükleer güç santrali zarar vermiyor da benim Türkiye'deki zarar veriyor. O zaman ben bunu çok iyi bir yaklaşım olarak algılamıyorum. Türkiye'ye aslına kurulmuş olan bir tuzak olarak buluyorum. Bu tür tuzaklara, Türkiye'nin idare edilmesine irade koyan yapı müsaade etmeyecektir. Ben her türlü görüş ve fikrin konuşulmasından yana olan birisiyim, hükümetimiz aynı şekilde bu tür özgürlüklere son derece önem vermektedir. Tabii ki bunlar konuşulacak, bunların konuşulmasını yadırgamam, ama bizler de omuzlarımızda hissettiğimiz sorumluluğun gereği bir yandan işimize bakacağız. Her şeye lüksümüz olabilir, bir şeye Enerji Bakanı olarak lüksüm yok, 'Her türlü işlemi yaptım, temiz enerji kullandım ama Türkiye'de 22 saat elektrik var, 2 saat elektrik yok. Kusura bakmayın' Bunu deme lüksüm yok benim...''
-KARADENİZ'E VE AKDENİZ'E BİRER NÜKLEER SANTRAL-
TBMM Genel Kurulu'nda yenilenebilir enerji kaynaklarıyla alakalı bütçe görüşmelerinden sonra kanunun mutlaka çıkacağına da değinen Yıldız, yatırımcıların fiyatlarla ilgili çok ciddi bir yükselme beklemediklerini, kendilerinin de o tarzda davranacaklarını söyledi.
Yıldız, hem yatırımcının para kazanabileceği hem de vatandaşın mağdur olmayacağı bir yapıyı sağlamaları gerektiğini ifade ederek, ''Biz yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımızı önümüzdeki 4-5 yıl içinde ki devam ediyor yatırımlarımız. Rüzgarda şu anda bin 200 megavattayız. Lisanslarımızla birlikte inşallah 13 bin megavatı vermiş oluyoruz 2-3 ay içinde'' dedi. Yıldız şöyle devam etti:
''Hem Karadeniz'e hem de Akdeniz'e birer tane nükleer güçle alakalı inşallah santrali kurmuş olacağız. Medvedev, Duma'nın onayından sonra çok bekletmediler ve onayladılar. İnşallah aralık ayının 15'inde yaklaşık, 2 hafta içinde biz proje şirketinin kurulmasıyla alakalı Türkiye'de bir toplantı yapacağız. Ben de partnerimi Türkiye'ye bu manada Türkiye'ye davet ettim. İnşallah kuracağımız nükleer santraller ile beraber yalnızca enerjimiz değil, sanayimizin de lig atladığı bir tabloyu hep beraber görmüş olacağız.''
Sempozyum kapsamındaki ilk oturumu izleyen Bakan Yıldız, daha sonra fuarı açtı.
02.12.2010
www.enerji.gov.tr
Bakan Taner Yıldız: Nükleer güç santralleriyle ilgili yeni bir süreç başladı
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye ile Rusya arasındaki nükleer santralin yapılmasıyla ilgili son imzanın Rusya Cumhurbaşkanı tarafından atıldığını belirterek nükleer güç santralleriyle ilgili yeni bir sürecin başlayacağını söyledi.
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nin 2010 - 2011 akademik yılı açılış törenlerine katılmak üzere bu kente gelen Bakan Taner Yıldız, Vali Ali Kolat, Milletvekili Osman Kılıç ve Rektör İlyas Dökmetaş ile çok sayıda öğrenci ve partili tarafından törenin yapılacağı salon önünde karşılandı.
Kültür Merkezi girişinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Yıldız, Türkiye ile Rusya arasında yapılan nükleer güç santrali anlaşması ile ilgili yeni gelişmeleri anlattı.
Bakan Yıldız, Sivas'a gelişi sırasında telefonla Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı İgor Sechin ile görüştüğünü ifade eden Yıldız, Rusya Federasyonu ile yapılan nükleer güç santrallerinin hükümetler arası anlaşmasında sadece Rusya Cumhurbaşkanı'nın imzasının kaldığını hatırlattı.
Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Rusya Federasyonu meclisin anlaşmayı onayladığını belirten Yıldız şöyle devam etti: "Biz üzerimize düşeni yapmıştık. Duma'nın alt kanadından onaylandıktan sonra 2 hafta kadar önce üst kanadı tarafından da onaylanmıştı. Bugün de Sayın Medyedev'in onayından geçtiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu tabii ki Rusya Federasyonu ile yapmış olduğumuz nükleer güç santrallerinin hükümetler arası anlaşmalar kısmında önemli bir aşamadır. Bundan sonra nükleer güç santralleri ile alakalı yeni bir süreç başlayacaktır. Kendisini İstanbul'a davet ettim ve zannediyorum 13-14-15 Aralık gibi İstanbul'daki yapacağımız toplantılarda kurulacak proje şirketinin esasları belirlenmiş olacak. Böylece Türkiye'de faaliyetlerin başlamasıyla alakalı, ister lisanslamalarla alakalı, ister yer izinleri saha görümleri ile alakalı bütün bunların bir nevi önü açılmış olacak. İnşallah iki ülke de bunu başarabilecek güçte ve yönetimdedir diye düşünüyorum. Hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum."
Bakan Taner Yıldız daha sonra üniversitenin akademik yılı açılış töreninde de bir konuşma yaptı. Bakan Yıldız ve diğer konuşmacıları, sıkı kontrolden geçirildikten sonra salona alınan öğrenci ve vatandaşlar dinledi. Yıldız'a tören sonunda günün anısına Rektör Dökmetaş tarafından üzerinde Sivas Kongresi'nin yapıldığı bina resminin bulunduğu bir plaket takdim edildi. Bakan daha sonra Vali Ali Kolat'ı makamında ziyaret etti.
29.11.2010
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nin 2010 - 2011 akademik yılı açılış törenlerine katılmak üzere bu kente gelen Bakan Taner Yıldız, Vali Ali Kolat, Milletvekili Osman Kılıç ve Rektör İlyas Dökmetaş ile çok sayıda öğrenci ve partili tarafından törenin yapılacağı salon önünde karşılandı.
Kültür Merkezi girişinde gazetecilerin sorularını cevaplayan Yıldız, Türkiye ile Rusya arasında yapılan nükleer güç santrali anlaşması ile ilgili yeni gelişmeleri anlattı.
Bakan Yıldız, Sivas'a gelişi sırasında telefonla Rusya Başbakan Birinci Yardımcısı İgor Sechin ile görüştüğünü ifade eden Yıldız, Rusya Federasyonu ile yapılan nükleer güç santrallerinin hükümetler arası anlaşmasında sadece Rusya Cumhurbaşkanı'nın imzasının kaldığını hatırlattı.
Daha önce Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Rusya Federasyonu meclisin anlaşmayı onayladığını belirten Yıldız şöyle devam etti: "Biz üzerimize düşeni yapmıştık. Duma'nın alt kanadından onaylandıktan sonra 2 hafta kadar önce üst kanadı tarafından da onaylanmıştı. Bugün de Sayın Medyedev'in onayından geçtiğini öğrenmiş bulunuyoruz. Bu tabii ki Rusya Federasyonu ile yapmış olduğumuz nükleer güç santrallerinin hükümetler arası anlaşmalar kısmında önemli bir aşamadır. Bundan sonra nükleer güç santralleri ile alakalı yeni bir süreç başlayacaktır. Kendisini İstanbul'a davet ettim ve zannediyorum 13-14-15 Aralık gibi İstanbul'daki yapacağımız toplantılarda kurulacak proje şirketinin esasları belirlenmiş olacak. Böylece Türkiye'de faaliyetlerin başlamasıyla alakalı, ister lisanslamalarla alakalı, ister yer izinleri saha görümleri ile alakalı bütün bunların bir nevi önü açılmış olacak. İnşallah iki ülke de bunu başarabilecek güçte ve yönetimdedir diye düşünüyorum. Hayırlı uğurlu olmasını temenni ediyorum."
Bakan Taner Yıldız daha sonra üniversitenin akademik yılı açılış töreninde de bir konuşma yaptı. Bakan Yıldız ve diğer konuşmacıları, sıkı kontrolden geçirildikten sonra salona alınan öğrenci ve vatandaşlar dinledi. Yıldız'a tören sonunda günün anısına Rektör Dökmetaş tarafından üzerinde Sivas Kongresi'nin yapıldığı bina resminin bulunduğu bir plaket takdim edildi. Bakan daha sonra Vali Ali Kolat'ı makamında ziyaret etti.
29.11.2010
Click here to edit.
Putin: Nabucco'nun başarı şansı az
Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Türkiye’nin de ortak olduğu ve Batılı ülkelerin Rus doğalgazına bağımlılığı azaltmak için bir umut olarak gördüğü Nabucco Gaz Hattı Projesi'nin Mavi Akım projesi ile kıyaslandığında başarı sansının olmadığını söyledi.
Putin'in bu açıklamaları İran’da İngilizce yayınlanan “Tehran Times” gazetesi'nde yayınlandı.
Nabucco'nun esas probleminin nakledilecek gazın hacmi ve bu boru hattının doldurulması ile kaynakların olmamasından ileri geldiğini iddia eden Putin, Rusya’nın bu hatla hiçbir şey nakletmeyeceğini söyledi.
Nabucco için düşünülen kaynaklar hakkında konuşan Vladimir Putin, “İran yataklarında halen bir araştırma yapmadı, Azerbaycan’ın doğalgaz hacmi ise azdır. Bundan başka Rusya, Azerbaycan’dan gaz nakli konusunda anlaşma imzaladı” dedi.
PROJE BU YIL BAŞLAYACAK
Rusya Başbakanı bu projenin ancak çok büyük yatırımlarla gerçekleşebileceğini de ileri sürdü.
İlk hesaplamalara göre yaklaşık 7.9 milyar Euro'ya mal olması beklenen Nabucco Projesi, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerinden Avrupa'ya Türkiye üzerinden doğalgaz naklini amaçlıyor. Uzunluğu 3 bin 300 kilometre olan hattın yıllık potansiyeli 31 milyar metreküp olarak planlandı.
Proje ortakları olan Avusturya’nın MOL, Bulgaristan’ın Bulgargaz, Romanya’nın Transgaz, Türkiye’nin Botaş ve Almanya’nın RWE şirketlerinin her biri 16.67 paya sahip bulunuyor. Nabucco Projesi'ne bu yıl içinde başlanması bekleniyor.
DHA / http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16721543.asp?gid=373
09.01.2011
Rusya Başbakanı Vladimir Putin, Türkiye’nin de ortak olduğu ve Batılı ülkelerin Rus doğalgazına bağımlılığı azaltmak için bir umut olarak gördüğü Nabucco Gaz Hattı Projesi'nin Mavi Akım projesi ile kıyaslandığında başarı sansının olmadığını söyledi.
Putin'in bu açıklamaları İran’da İngilizce yayınlanan “Tehran Times” gazetesi'nde yayınlandı.
Nabucco'nun esas probleminin nakledilecek gazın hacmi ve bu boru hattının doldurulması ile kaynakların olmamasından ileri geldiğini iddia eden Putin, Rusya’nın bu hatla hiçbir şey nakletmeyeceğini söyledi.
Nabucco için düşünülen kaynaklar hakkında konuşan Vladimir Putin, “İran yataklarında halen bir araştırma yapmadı, Azerbaycan’ın doğalgaz hacmi ise azdır. Bundan başka Rusya, Azerbaycan’dan gaz nakli konusunda anlaşma imzaladı” dedi.
PROJE BU YIL BAŞLAYACAK
Rusya Başbakanı bu projenin ancak çok büyük yatırımlarla gerçekleşebileceğini de ileri sürdü.
İlk hesaplamalara göre yaklaşık 7.9 milyar Euro'ya mal olması beklenen Nabucco Projesi, Azerbaycan ve Orta Asya ülkelerinden Avrupa'ya Türkiye üzerinden doğalgaz naklini amaçlıyor. Uzunluğu 3 bin 300 kilometre olan hattın yıllık potansiyeli 31 milyar metreküp olarak planlandı.
Proje ortakları olan Avusturya’nın MOL, Bulgaristan’ın Bulgargaz, Romanya’nın Transgaz, Türkiye’nin Botaş ve Almanya’nın RWE şirketlerinin her biri 16.67 paya sahip bulunuyor. Nabucco Projesi'ne bu yıl içinde başlanması bekleniyor.
DHA / http://www.hurriyet.com.tr/dunya/16721543.asp?gid=373
09.01.2011
Click here to edit.
Greenpeace Akdeniz bu konuda şu açıklamayı yaptı:
Yenilenebilir enerjilerin
2010’daki durumuna ilişkin Yenilenebilir Enerji Ağı Raporu (REN21) yayımlandı.
Rapora göre 2010’da yenilenebilir enerjiler dünyanın birincil enerji (elektrik,
ısı ve ulaşım) tüketiminin %16’sını karşıladı. Bu rakam, dünyada nükleer
santrallerin sağladığı enerjinin 5 katından fazla.
Greenpeace Akdeniz
İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, konuyla ilgili olarak
“Fukuşima felaketinden sonra, dünyada ülkeler teker teker nükleer enerjiden
vazgeçerken, liderliği artık yenilenebilir enerjilere yatırım yapan ülkeler
kapmaya başladı. REN21’in sonuçları, enerji ihtiyacımızı ekonomik olarak da
yenilenebilir enerjilerden sağlamanın mümkün olduğunu açıkça gösteriyor. Bu hem
dünya ekonomisi, hem de iklim için çok iyi bir haber. Türkiye Hükümeti de
seçimini yapmalı. Nükleere yatırım yapıp 20. yy’da mı kalacak, yoksa
yenilenebilir enerjilerle geleceği mi yakalayacak” dedi.
REN21 raporu,
yenilenebilir enerji yatırımlarının geçtiğimiz yılda 1/3 oranında yükseliş
kaydederek, 2004’e göre beş kat arttığını ve 211 milyar dolara çıktığını
gösteriyor.
Dünyanın en fazla karbon salımına neden olan ilk iki ülkesi
ABD ve Çin, REN21 raporuna göre ilginç bir şekilde yenilenebilir enerji
sistemleri sektöründe de lider konumda bulunuyor.
Türkiye ise
yenilenebilir enerjiler konusundaki potansiyelinin %1’inden azını kullanıyor ve
Hükümet nükleer enerji konusundaki ısrarını
sürdürüyor.
NÜKLEER ENERJİDEN VAZGEÇEN ÜLKELER:
· Japonya 14 yeni reaktörün inşaatını iptal
etti.
· İsviçre 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti ve 2034
yılına kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı.
· Almanya
hükümeti 7 santrali kapattı 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle
vazgeçilmesi konusunda karar alındı.
· Çin hükümeti nükleer santral
planlarını askıya aldı.
· İtalya’da nükleer santral kurulması konusu
referanduma taşındı ve halkın %95’e yakını nükleere hayır dedi.
·
Avrupa’da nükleer santrallere dayanıklılık testi uygulanıyor.
·
Kuveyt Başbakan yardımcısı Dr. Mohammad Al-Sabah elektrik üretmek amacıyla
nükleer güce ve nükleer teknolojiye sahip olma isteklerinden vazgeçtiklerini
açıkladı.
· Nükleer imparatoru Fransa’nın Enerji Bakanı Eric Besson
ilk kez nükleer enerjiyi tamamen devreden çıkartmayı gündeme getirdi.
REN21 NEDİR?:
REN21, yenilenebilir enerji
konusunda uluslararası liderlik forumu düzenleyen bir küresel politika ağıdır.
Hedefi, gelişmekte olan ve sanayileşmiş ülkelerde yenilenebilir enerjilerin
hızla büyümesi için politika geliştirme işlemlerini hızlandırmaktır. REN21
Sekreterliği, hem Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) hem de Deutsche
GesellschaftfuerInternationaleZusammenarbeit (GIZ) GmbH tarafından
desteklenmektedir.
Raporun göze çarpan noktalar ise şöyle;
Gelişmekte olan ülkeler
küresel yenilenebilir enerji gücünün yarısından fazlasına
sahip.
Türkiye’nin sınıfı geçtiği tek alan, sıcak su üretmeye yarayan
güneş kolektörleri. Kobilerin güçlü yatırımları sayesinde Türkiye bu piyasada
Çin’den sonra dünya ikinciliğine yükseldi.
ABD’de yenilenebilir enerji
ülke içi temel enerji üretiminin yaklaşık %10,9’una tekabül ediyor (%11,3
nükleer) ve bu da 2009’a kıyasla %5,6’lık bir artış olduğu anlamına
geliyor.
Çin 2010 yılında rüzgar türbini ve ısıl güneş enerjisi
kurulumunda ve hidroelektrik enerji üretiminde dünya lideri oldu. Ülke,
şebekeye bağlı 29 GW yenilenebilir kapasite üretti ve bu da 2009 yılındaki
değere kıyasla %13 artışla toplam 252 GW anlamına geliyor.
Yenilenebilir enerji 2010 yılında Çin’in toplam kurulu elektrik
kapasitesinin yaklaşık %26’sini oluşturdu ve bunun %18’i üretim, %9’u son
enerji kaynağı şeklindeydi.
AB rüzgar, güneş enerjisi, fotovoltaik ve
ısıl güneş enerjisi ile ısı pompaları için 2010 yılına yönelik belirlediği tüm
hedeflerin üzerine çıktı. Finlandiya, Almanya, İspanya ve Tayvan gibi ülkeler
hedeflerini yükseltirken Güney Afrika, Guatemala ve Hindistan gibi ülkeler yeni
hedefler belirledi.
Şu anda yenilenebilir enerji politikası hedefine
sahip olan ülkelerin yarısından fazlasını ve yenilenebilir destek politikaları
benimsemiş ülkelerin yarısını oluşturan gelişmekte olan ülkeler yenilenebilir
enerjinin yükselişinde önemli bir rol oynamaktadır.
19 Temmuz. 2011 Salı
http://www.ntvmsnbc.com/id/25233448
Yenilenebilir enerjilerin
2010’daki durumuna ilişkin Yenilenebilir Enerji Ağı Raporu (REN21) yayımlandı.
Rapora göre 2010’da yenilenebilir enerjiler dünyanın birincil enerji (elektrik,
ısı ve ulaşım) tüketiminin %16’sını karşıladı. Bu rakam, dünyada nükleer
santrallerin sağladığı enerjinin 5 katından fazla.
Greenpeace Akdeniz
İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, konuyla ilgili olarak
“Fukuşima felaketinden sonra, dünyada ülkeler teker teker nükleer enerjiden
vazgeçerken, liderliği artık yenilenebilir enerjilere yatırım yapan ülkeler
kapmaya başladı. REN21’in sonuçları, enerji ihtiyacımızı ekonomik olarak da
yenilenebilir enerjilerden sağlamanın mümkün olduğunu açıkça gösteriyor. Bu hem
dünya ekonomisi, hem de iklim için çok iyi bir haber. Türkiye Hükümeti de
seçimini yapmalı. Nükleere yatırım yapıp 20. yy’da mı kalacak, yoksa
yenilenebilir enerjilerle geleceği mi yakalayacak” dedi.
REN21 raporu,
yenilenebilir enerji yatırımlarının geçtiğimiz yılda 1/3 oranında yükseliş
kaydederek, 2004’e göre beş kat arttığını ve 211 milyar dolara çıktığını
gösteriyor.
Dünyanın en fazla karbon salımına neden olan ilk iki ülkesi
ABD ve Çin, REN21 raporuna göre ilginç bir şekilde yenilenebilir enerji
sistemleri sektöründe de lider konumda bulunuyor.
Türkiye ise
yenilenebilir enerjiler konusundaki potansiyelinin %1’inden azını kullanıyor ve
Hükümet nükleer enerji konusundaki ısrarını
sürdürüyor.
NÜKLEER ENERJİDEN VAZGEÇEN ÜLKELER:
· Japonya 14 yeni reaktörün inşaatını iptal
etti.
· İsviçre 3 yeni nükleer reaktör planını iptal etti ve 2034
yılına kadar nükleer santrallerini kapatacağını açıkladı.
· Almanya
hükümeti 7 santrali kapattı 2022 yılı sonuna kadar nükleer enerjiden tümüyle
vazgeçilmesi konusunda karar alındı.
· Çin hükümeti nükleer santral
planlarını askıya aldı.
· İtalya’da nükleer santral kurulması konusu
referanduma taşındı ve halkın %95’e yakını nükleere hayır dedi.
·
Avrupa’da nükleer santrallere dayanıklılık testi uygulanıyor.
·
Kuveyt Başbakan yardımcısı Dr. Mohammad Al-Sabah elektrik üretmek amacıyla
nükleer güce ve nükleer teknolojiye sahip olma isteklerinden vazgeçtiklerini
açıkladı.
· Nükleer imparatoru Fransa’nın Enerji Bakanı Eric Besson
ilk kez nükleer enerjiyi tamamen devreden çıkartmayı gündeme getirdi.
REN21 NEDİR?:
REN21, yenilenebilir enerji
konusunda uluslararası liderlik forumu düzenleyen bir küresel politika ağıdır.
Hedefi, gelişmekte olan ve sanayileşmiş ülkelerde yenilenebilir enerjilerin
hızla büyümesi için politika geliştirme işlemlerini hızlandırmaktır. REN21
Sekreterliği, hem Birleşmiş Milletler Çevre Programı (UNEP) hem de Deutsche
GesellschaftfuerInternationaleZusammenarbeit (GIZ) GmbH tarafından
desteklenmektedir.
Raporun göze çarpan noktalar ise şöyle;
Gelişmekte olan ülkeler
küresel yenilenebilir enerji gücünün yarısından fazlasına
sahip.
Türkiye’nin sınıfı geçtiği tek alan, sıcak su üretmeye yarayan
güneş kolektörleri. Kobilerin güçlü yatırımları sayesinde Türkiye bu piyasada
Çin’den sonra dünya ikinciliğine yükseldi.
ABD’de yenilenebilir enerji
ülke içi temel enerji üretiminin yaklaşık %10,9’una tekabül ediyor (%11,3
nükleer) ve bu da 2009’a kıyasla %5,6’lık bir artış olduğu anlamına
geliyor.
Çin 2010 yılında rüzgar türbini ve ısıl güneş enerjisi
kurulumunda ve hidroelektrik enerji üretiminde dünya lideri oldu. Ülke,
şebekeye bağlı 29 GW yenilenebilir kapasite üretti ve bu da 2009 yılındaki
değere kıyasla %13 artışla toplam 252 GW anlamına geliyor.
Yenilenebilir enerji 2010 yılında Çin’in toplam kurulu elektrik
kapasitesinin yaklaşık %26’sini oluşturdu ve bunun %18’i üretim, %9’u son
enerji kaynağı şeklindeydi.
AB rüzgar, güneş enerjisi, fotovoltaik ve
ısıl güneş enerjisi ile ısı pompaları için 2010 yılına yönelik belirlediği tüm
hedeflerin üzerine çıktı. Finlandiya, Almanya, İspanya ve Tayvan gibi ülkeler
hedeflerini yükseltirken Güney Afrika, Guatemala ve Hindistan gibi ülkeler yeni
hedefler belirledi.
Şu anda yenilenebilir enerji politikası hedefine
sahip olan ülkelerin yarısından fazlasını ve yenilenebilir destek politikaları
benimsemiş ülkelerin yarısını oluşturan gelişmekte olan ülkeler yenilenebilir
enerjinin yükselişinde önemli bir rol oynamaktadır.
19 Temmuz. 2011 Salı
http://www.ntvmsnbc.com/id/25233448
BAKAN YILDIZ : MADENDE İLK 10 ÜLKE ARASINDAYIZ
Yıldız, Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı'nda gerçekleştirilen 22. Dünya
Madencilik Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sektörün önünü açmaya yönelik
çalışmalar yapıldığını belirterek, sektörler arasında en yüksek katma değer ve
İstihdam oluşturma kapasitesine sahip olan madenciliğin ülkelerin kalkınmasında
stratejik bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
Günlük kullanılan ve yaşamımızda sıkça yer alan araç ve gereçlerin birçoğunun madenlerden
üretildiğini hatırlatan Yıldız, madencilik sektöründe çalışan bir kişinin
dolaylı olarak yaklaşık 12 kişiye iş imkanı sağladığını kaydetti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2009 verilerine göre madencilik sektöründe 137
bin kişi çalışırken, toplam 1,6 milyon kişiye de iş imkanı sağlandığını
belirten Bakan Yıldız, bu kadar önemli ve hayatımızın içerisinde olan bir
sektörün gerek madenciler gerek bilimsel yanı gerekse pratik uygulamalar
açısından bakıldığında çok ciddi bir düzenlemeye ihtiyacı bulunduğunun açık
olduğunu söyledi.
Özellikle enerji ihtiyacının karşılanmasında madenciliğin
özel bir yere sahip olduğunu, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de enerji
talebinin, arzının önemli bir kısmının petrol, doğal gaz ve kömürden
karşıladığını ifade eden Yıldız, tüm ülkelerin kalkınma ve milli güvenlik
politikalarında madenciliğin geliştirilmesine büyük önem verdiğini
vurguladı.
Taner Yıldız, geçtiğimiz yüzyılda dünya GSYH'nın yaklaşık 18 kat arttığını, küresel kaynak tüketim miktarının da buna paralel olarak büyüdüğünü, dünya ham petrol tüketiminin 20,43 milyon tondan 171 kat artışla 3,5 milyar tona, çelik tüketiminin ise 27,80 milyon tondan 30 kat artışla 847 milyon tona yükseldiğini, bir kısım metalik, kıymetli madenlere de bu örnekleri eklemenin mümkün olduğunu bildirdi.
''DÜNYADA YILLIK 1,5 TRİLYON DOLAR DEĞERİNDE 10 MİLYAR TONUN
ÜZERİNDE MADEN ÜRETİLİYOR''
Bir rapora göre dünyada yıllık 1,5 trilyon dolar değerinde 10 milyar tonun
üzerinde maden üretildiğini belirten Yıldız, Türkiye'de yapılan araştırmaların,
sondaj çalışmalarının arttığını, maden ihracatının ise 6 katlar civarında
yükseldiğini kaydetti.
Taner Yıldız, ''Gerek madenlerin aranmasında
yaptığımız kanuni düzenlemeler gerekse ikincil düzenlemelerle beraber maden
aramalarının artmasını istedik. Arama sayılarının, arama müracaatlarının artmış
olması aslında arama faaliyetlerinin aynı oranda arttığı anlamına gelmiyor.
Gerek mühendislik gerekse proje faaliyetleriyle beraber üzerine konabilecek bir
katma değerin o maden ruhsatının parasal değerini de artırdığını... Yoksa
çantacılık diye tabir ettiğimiz ve temenni etmediğimiz bir iş alanının oluşması
ortaya çıkıyor'' şeklinde konuştu.
Buldukları yeni rezervlerle beraber
ulaştıkları maden çeşidinin Türkiye'nin dünyada ilk 10 ülke arasına girmesini
sağladığını kaydeden Yıldız, GSYH içerisinde ABD'nin yüzde 4,2'lik, Kanada'nın
yüzde 7,5'luk, Avustralya'nın yüzde 8,7'lik payı bulunduğunu, buna karşın
Türkiye'nin payının yüzde 1,5 olduğunu söyledi.
Yıldız, Türkiye'nin,
karmaşık jeolojik durumu ve tektonik yapısı gereği çeşitli maden kaynaklarına
sahip olduğunu belirterek, 90 çeşit madenin 60'ının Türkiye'de üretilebildiğini
bildirdi.
Madenlerdeki iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili çalışmalara da
değinen Yıldız, ''Bu konu, bizim için son derece önemli. Bu konuda Çalışma
Bakanlığı ile yaptığımız çalışmalarda, gerek denetimlerle beraber özellikle
kömür ocaklarında yaptığımız çalışmalarda ve yaptığımız kanuni düzenlemelerle
insan sağlığına daha çok önem verir bir yapı korunmuştur. İş güvenliği ve işçi
sağlığı açısından birincil derecede tehdit eden bir unsur olduğunda o ocağın
kapatılmasına varan çalışmalar yapılmıştır'' diye konuştu.
Bakan Yıldız,
konuşmasının ardından kongre katılımcılarından Hindistan Madencilik ve Kömür
Bakanı Sri Prakash Jaiswal ile görüştü. Yıldız, görüşmede yaptığı açıklamada,
kömür alanındaki yeni yatırım imkanlarının Hindistan ile paylaşılmasının hem
teknolojik hem de temiz kömür teknolojileri açısında faydası bulunacağını ifade
etti.
[12/09/2011]
http://www.enerji.gov.tr/BysWEB/faces/genel/icerik/belgeveResminiGoster.jsp;jsessionid=ac100a1530d63b6a6adddf3244818dcba47ffaaf35a3.e3mPbheTb3j0axiMbi0?file=182056
Madencilik Kongresi'nde yaptığı konuşmada, sektörün önünü açmaya yönelik
çalışmalar yapıldığını belirterek, sektörler arasında en yüksek katma değer ve
İstihdam oluşturma kapasitesine sahip olan madenciliğin ülkelerin kalkınmasında
stratejik bir öneme sahip olduğunu vurguladı.
Günlük kullanılan ve yaşamımızda sıkça yer alan araç ve gereçlerin birçoğunun madenlerden
üretildiğini hatırlatan Yıldız, madencilik sektöründe çalışan bir kişinin
dolaylı olarak yaklaşık 12 kişiye iş imkanı sağladığını kaydetti.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın 2009 verilerine göre madencilik sektöründe 137
bin kişi çalışırken, toplam 1,6 milyon kişiye de iş imkanı sağlandığını
belirten Bakan Yıldız, bu kadar önemli ve hayatımızın içerisinde olan bir
sektörün gerek madenciler gerek bilimsel yanı gerekse pratik uygulamalar
açısından bakıldığında çok ciddi bir düzenlemeye ihtiyacı bulunduğunun açık
olduğunu söyledi.
Özellikle enerji ihtiyacının karşılanmasında madenciliğin
özel bir yere sahip olduğunu, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de enerji
talebinin, arzının önemli bir kısmının petrol, doğal gaz ve kömürden
karşıladığını ifade eden Yıldız, tüm ülkelerin kalkınma ve milli güvenlik
politikalarında madenciliğin geliştirilmesine büyük önem verdiğini
vurguladı.
Taner Yıldız, geçtiğimiz yüzyılda dünya GSYH'nın yaklaşık 18 kat arttığını, küresel kaynak tüketim miktarının da buna paralel olarak büyüdüğünü, dünya ham petrol tüketiminin 20,43 milyon tondan 171 kat artışla 3,5 milyar tona, çelik tüketiminin ise 27,80 milyon tondan 30 kat artışla 847 milyon tona yükseldiğini, bir kısım metalik, kıymetli madenlere de bu örnekleri eklemenin mümkün olduğunu bildirdi.
''DÜNYADA YILLIK 1,5 TRİLYON DOLAR DEĞERİNDE 10 MİLYAR TONUN
ÜZERİNDE MADEN ÜRETİLİYOR''
Bir rapora göre dünyada yıllık 1,5 trilyon dolar değerinde 10 milyar tonun
üzerinde maden üretildiğini belirten Yıldız, Türkiye'de yapılan araştırmaların,
sondaj çalışmalarının arttığını, maden ihracatının ise 6 katlar civarında
yükseldiğini kaydetti.
Taner Yıldız, ''Gerek madenlerin aranmasında
yaptığımız kanuni düzenlemeler gerekse ikincil düzenlemelerle beraber maden
aramalarının artmasını istedik. Arama sayılarının, arama müracaatlarının artmış
olması aslında arama faaliyetlerinin aynı oranda arttığı anlamına gelmiyor.
Gerek mühendislik gerekse proje faaliyetleriyle beraber üzerine konabilecek bir
katma değerin o maden ruhsatının parasal değerini de artırdığını... Yoksa
çantacılık diye tabir ettiğimiz ve temenni etmediğimiz bir iş alanının oluşması
ortaya çıkıyor'' şeklinde konuştu.
Buldukları yeni rezervlerle beraber
ulaştıkları maden çeşidinin Türkiye'nin dünyada ilk 10 ülke arasına girmesini
sağladığını kaydeden Yıldız, GSYH içerisinde ABD'nin yüzde 4,2'lik, Kanada'nın
yüzde 7,5'luk, Avustralya'nın yüzde 8,7'lik payı bulunduğunu, buna karşın
Türkiye'nin payının yüzde 1,5 olduğunu söyledi.
Yıldız, Türkiye'nin,
karmaşık jeolojik durumu ve tektonik yapısı gereği çeşitli maden kaynaklarına
sahip olduğunu belirterek, 90 çeşit madenin 60'ının Türkiye'de üretilebildiğini
bildirdi.
Madenlerdeki iş sağlığı ve iş güvenliği ile ilgili çalışmalara da
değinen Yıldız, ''Bu konu, bizim için son derece önemli. Bu konuda Çalışma
Bakanlığı ile yaptığımız çalışmalarda, gerek denetimlerle beraber özellikle
kömür ocaklarında yaptığımız çalışmalarda ve yaptığımız kanuni düzenlemelerle
insan sağlığına daha çok önem verir bir yapı korunmuştur. İş güvenliği ve işçi
sağlığı açısından birincil derecede tehdit eden bir unsur olduğunda o ocağın
kapatılmasına varan çalışmalar yapılmıştır'' diye konuştu.
Bakan Yıldız,
konuşmasının ardından kongre katılımcılarından Hindistan Madencilik ve Kömür
Bakanı Sri Prakash Jaiswal ile görüştü. Yıldız, görüşmede yaptığı açıklamada,
kömür alanındaki yeni yatırım imkanlarının Hindistan ile paylaşılmasının hem
teknolojik hem de temiz kömür teknolojileri açısında faydası bulunacağını ifade
etti.
[12/09/2011]
http://www.enerji.gov.tr/BysWEB/faces/genel/icerik/belgeveResminiGoster.jsp;jsessionid=ac100a1530d63b6a6adddf3244818dcba47ffaaf35a3.e3mPbheTb3j0axiMbi0?file=182056
KUZEY KORE İLE RUSYA ARASINDA NÜKLEER GÖRÜŞME
Rusya Devlet Başkanı Dimitriy Medvedev, Kuzey Kore Devlet Başkanı Kim Jong-il ile Rusya'nın Sibirya bölgesindeki askeri bir üste bir araya gelerek, Pyonyang'ın nükleer programı konusunu ve ekonomik ilişkileri ele aldı.
MOSKOVA - Kuzey Kore Devlet Başkanı, Medvedev ile Moskova'nın 4420 kilometre doğusundaki Buryata bölgesinde bulunan bir askeri garnizonda bir araya geldi.
Rus haber ajansları, Medvedev ve Pasifik Sahili boyunca seyahatinin ardından dün Ulan Ude kentine gelen
Kim'in Sibirya'daki görüşmesinin son ana kadar gizli tutulduğunu belirttiler.
Analistler, Kim'in Rusya'dan altılı görüşmelerin yumuşak bir şekilde yeniden başlatılması için Güney Kore,
ABD ve Japonya'ya baskı yapılmasını isteyebileceğine dikkati çekiyorlar.
Nitekim Kremlin'den de yapılan yazılı açıklamada, Kuzey Kore'nin nükleer programıyla ilgili Güney Kore, Rusya,
Çin, Japonya ve ABD'nin dahil olduğu altılı görüşmelerin Pyonyang'ın çekilmesiyle 2008 yılında sona erdiği hatırlatılarak, "Ziyaret sırasında Kore Yarımadası'ndaki nükleer sorunun çözümünü sağlamayı amaçlayan altılı
görüşmelerin mümkün olan en kısa sürede nasıl yeniden başlatılacağı konusunaağırlık verilecek" denildi.
Pyonyang'ın altılı görüşmelere dönmeye hazır olduğunu açıkladığı hatırlatılan açıklamada, "Rusya, Kuzey ile
Güney Kore arasında diyalog ve işbirliğinin yeniden tesisi için bu sorunun barışçıl, siyasi ve diplomatik yollardan çözülmesini başından beri ısrarla savundu" ifadesine yer verildi.
Seul, Washington ve Tokyo'nun altılı görüşmelere kaldığı yerden devam etmeye hazır olduklarını, ancak bunun
için Pyongyang'ın Yarımada'nın nükleer silahlardan arındırılması konusundaki kararlılığını göstermesi gerektiğini savunuyor.
Ülkede son dönemde meydana gelen sel felaketlerinin ardından Kuzey Kore bölge ülkelerinden ekonomik yardım
talebinde bulunurken, Rus haber ajansları, Moskova'nın bu çerçevede Kuzey Kore'ye Eylül sonuna kadar 50 bin ton tahıl göndereceğini duyurdular.
Rus basını, Kim'in Rusya'daki temasları sırasında bir diğer gündem maddesini de enerji alanındaki işbirliği
konusunun oluşturacağına dikkati çekti.
Bu arada Rus basını, Kim'in uçak korkusu yüzünden trenle Rusya'ya geldiğini belirterek, Kim'in Rusya'yı
Haziran ayında ziyaret etmeyi planladığı, ancak ziyaret planının sızması üzerine geziyi güvenlik endişesi yüzünden iptal ettiğini belirtti.
24 Ağustos. 2011 Çarşamba
AA
http://www.ntvmsnbc.com/id/25244330/
MOSKOVA - Kuzey Kore Devlet Başkanı, Medvedev ile Moskova'nın 4420 kilometre doğusundaki Buryata bölgesinde bulunan bir askeri garnizonda bir araya geldi.
Rus haber ajansları, Medvedev ve Pasifik Sahili boyunca seyahatinin ardından dün Ulan Ude kentine gelen
Kim'in Sibirya'daki görüşmesinin son ana kadar gizli tutulduğunu belirttiler.
Analistler, Kim'in Rusya'dan altılı görüşmelerin yumuşak bir şekilde yeniden başlatılması için Güney Kore,
ABD ve Japonya'ya baskı yapılmasını isteyebileceğine dikkati çekiyorlar.
Nitekim Kremlin'den de yapılan yazılı açıklamada, Kuzey Kore'nin nükleer programıyla ilgili Güney Kore, Rusya,
Çin, Japonya ve ABD'nin dahil olduğu altılı görüşmelerin Pyonyang'ın çekilmesiyle 2008 yılında sona erdiği hatırlatılarak, "Ziyaret sırasında Kore Yarımadası'ndaki nükleer sorunun çözümünü sağlamayı amaçlayan altılı
görüşmelerin mümkün olan en kısa sürede nasıl yeniden başlatılacağı konusunaağırlık verilecek" denildi.
Pyonyang'ın altılı görüşmelere dönmeye hazır olduğunu açıkladığı hatırlatılan açıklamada, "Rusya, Kuzey ile
Güney Kore arasında diyalog ve işbirliğinin yeniden tesisi için bu sorunun barışçıl, siyasi ve diplomatik yollardan çözülmesini başından beri ısrarla savundu" ifadesine yer verildi.
Seul, Washington ve Tokyo'nun altılı görüşmelere kaldığı yerden devam etmeye hazır olduklarını, ancak bunun
için Pyongyang'ın Yarımada'nın nükleer silahlardan arındırılması konusundaki kararlılığını göstermesi gerektiğini savunuyor.
Ülkede son dönemde meydana gelen sel felaketlerinin ardından Kuzey Kore bölge ülkelerinden ekonomik yardım
talebinde bulunurken, Rus haber ajansları, Moskova'nın bu çerçevede Kuzey Kore'ye Eylül sonuna kadar 50 bin ton tahıl göndereceğini duyurdular.
Rus basını, Kim'in Rusya'daki temasları sırasında bir diğer gündem maddesini de enerji alanındaki işbirliği
konusunun oluşturacağına dikkati çekti.
Bu arada Rus basını, Kim'in uçak korkusu yüzünden trenle Rusya'ya geldiğini belirterek, Kim'in Rusya'yı
Haziran ayında ziyaret etmeyi planladığı, ancak ziyaret planının sızması üzerine geziyi güvenlik endişesi yüzünden iptal ettiğini belirtti.
24 Ağustos. 2011 Çarşamba
AA
http://www.ntvmsnbc.com/id/25244330/
TÜRKİYE VE KKTC'DEN AKDENİZ'DE ÖNEMLİ ADIM
Kıbrıs Rum kesiminin Doğu Akdeniz'de doğalgaz aramak için sondaj çalışmalarına başlamasının ardından harekete geçen Türkiye ve KKTC düğmeye bastı. New York'ta bir araya gelen Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması'nı imzaladı.
BM Genel Kurulu toplantıları için ABD'de bulunan iki lider tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye ve KKTC'nin bölgede petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerini beraber yürütmelerine olanak sağlayacak.
Başbakan Erdoğan, imza töreninde yaptığı açıklamada, "Rumların sorumsuz, tahrikkar ve tek yanlı adımını protesto ediyoruz. Türkiye, bugün olduğu gibi gelecekte de kendisine yaraşır şekilde sağduyu ile hareket edecek, gerginlik ve krizden medet umanlara prim vermeyecektir" dedi.
ULUSLARARASI ŞİRKETLERE UYARI
Söz konusu anlaşmanın "deniz tabanı ve altındaki doğal kaynakların araştırılması ve işletilmesiyle" ilgili olduğunu ifade eden Erdoğan, Kıbrıslı Rumlarla iş yapan ve yapacak uluslararası petrol ve doğalgaz şirketlerini de uyardı.
Erdoğan, "Bu şirketlerin, Türkiye'deki enerji projelerine alınmaması ve bunlara bir takım müeyyideler uygulanması konusunda da Enerji Bakanlığımız bir çalışma başlatmıştır” ifadesini kullandı.
EROĞLU: ANLAŞMA ÖNLEYİCİ BİR TEDBİR
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşmayı Türkevi'nde alkışlarla imzalamalarının ardından yaptığı açıklamada, Rum tarafının 2003 yılından bu yana Kıbrıs adasının deniz alanlarındaki zenginlikleri, tek yanlı ve hukuka aykırı bir biçimde düzenleme ve işletme faaliyetlerine giriştiğini belirtti.
Rum tarafının tek yanlı olarak antlaşmalar yaptığını ve ruhsatlar verdiğini belirten Eroğlu, “Bunun ileriye götürülmemesi için pekçok kez Rum tarafını ikaz ettik. Bundan kısa süre önce müzakere masasında 'gelin, bu çalışmaları erteleyin' dedik. Maalesef Rum tarafı Genel Sekretere verilen söze rağmen, müzakerelere rağmen, müzakerelere yoğunlaşmak yerine bu gibi hususlarla ortamı germeyi tercih etmiştir. Üstelik bu çalışmaları askıya alma önerimi de reddetmiştir” diye konuştu.
Eroğlu açıklamasında, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti ile imzalamış olduğumuz bu antlaşma Rum muhataplarımızı bu davranışlarından vazgeçirmeye yönelik önleyici bir tedbir niteliğindedir” dedi.
KKTC, TPAO'YA RUHSAT VERECEK
İmzaların atılmasının ardından Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, "Söz konusu anlaşma, Türkiye ile KKTC’nin Akdeniz’deki kıta sahanlıklarının bir bölümünü, uluslararası hukuka uygun olarak ve hakça ilkeler dikkate alınarak belirlenen 27 coğrafi koordinatın birleştirilmesiyle elde edilen bir çizgi ile sınırlandırmaktadır" denildi.
Açıklamada, anlaşmanın, "Kıbrıs Türklerinin, aynen Kıbrıslı Rumlar gibi Ada’nın kıta sahanlığının tümü üzerindeki meşru, eşit ve ayrılmaz haklarını da dikkate aldığı" belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı, bundan sonra atılacak adımın, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) "Ada'nın çevresindeki deniz alanlarında petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma ruhsatları verilmesi olacağını" ifade etti.
Açıklamada ayrıca, "Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’ta yıl sonuna kadar bir kapsamlı çözüm anlaşmasına varılması beklentisi doğrultusunda, Kıbrıs Türk tarafının kararlılıkla sürdürdüğü yoğun ve samimi çabalara tam destek vermeye devam edecektir" denildi.
KRİZ NASIL BAŞ GÖSTERDİ
Doğu Akdeniz'de sular, geçtiğimiz Aralık ayında Kıbrıs Rum kesiminin tek taraflı olarak İsrail'le Kıta Sahanlığı Anlaşması imzalamasıyla ısınmaya başladı. Bu adım Ankara'nın tepkisini çekerken, söz konusu gerginlik Birleşmiş Milletler'in bu ay başında yayınladığı Mavi Marmara raporunun ardından daha da arttı.
Türkiye'nin, İsrail'e karşı açıklanan yaptırım paketi kapsamında, Doğu Akdeniz'de seyrüsefer güvenliğiyle ilgili her türlü önlemi alacağını duyurması ise tüm dünyanın gözünün bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.
Kıbrıs Rum yönetimi adına adanın yaklaşık 175 kilometre güneyinde Pazar gününden bu yana sondaj çalışmalarını sürdüren ABD'li Noble Energy şirketi, geçen yıl bölgeye bitişik İsrail sularında doğalgaz bulmuş ve bölgenin doğalgaz yatakları ile kaplı olduğunu belirlemişti.
Rum tarafından bugün yapılan açıklamaya göre, Noble Energy, Afrodit adı verilen 12’nci parseldeki deneme sondajlarının ilk aşamasını tamamladı.
21.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18793198
BM Genel Kurulu toplantıları için ABD'de bulunan iki lider tarafından imzalanan anlaşma, Türkiye ve KKTC'nin bölgede petrol ve doğalgaz arama faaliyetlerini beraber yürütmelerine olanak sağlayacak.
Başbakan Erdoğan, imza töreninde yaptığı açıklamada, "Rumların sorumsuz, tahrikkar ve tek yanlı adımını protesto ediyoruz. Türkiye, bugün olduğu gibi gelecekte de kendisine yaraşır şekilde sağduyu ile hareket edecek, gerginlik ve krizden medet umanlara prim vermeyecektir" dedi.
ULUSLARARASI ŞİRKETLERE UYARI
Söz konusu anlaşmanın "deniz tabanı ve altındaki doğal kaynakların araştırılması ve işletilmesiyle" ilgili olduğunu ifade eden Erdoğan, Kıbrıslı Rumlarla iş yapan ve yapacak uluslararası petrol ve doğalgaz şirketlerini de uyardı.
Erdoğan, "Bu şirketlerin, Türkiye'deki enerji projelerine alınmaması ve bunlara bir takım müeyyideler uygulanması konusunda da Enerji Bakanlığımız bir çalışma başlatmıştır” ifadesini kullandı.
EROĞLU: ANLAŞMA ÖNLEYİCİ BİR TEDBİR
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile anlaşmayı Türkevi'nde alkışlarla imzalamalarının ardından yaptığı açıklamada, Rum tarafının 2003 yılından bu yana Kıbrıs adasının deniz alanlarındaki zenginlikleri, tek yanlı ve hukuka aykırı bir biçimde düzenleme ve işletme faaliyetlerine giriştiğini belirtti.
Rum tarafının tek yanlı olarak antlaşmalar yaptığını ve ruhsatlar verdiğini belirten Eroğlu, “Bunun ileriye götürülmemesi için pekçok kez Rum tarafını ikaz ettik. Bundan kısa süre önce müzakere masasında 'gelin, bu çalışmaları erteleyin' dedik. Maalesef Rum tarafı Genel Sekretere verilen söze rağmen, müzakerelere rağmen, müzakerelere yoğunlaşmak yerine bu gibi hususlarla ortamı germeyi tercih etmiştir. Üstelik bu çalışmaları askıya alma önerimi de reddetmiştir” diye konuştu.
Eroğlu açıklamasında, “Bugün Türkiye Cumhuriyeti ile imzalamış olduğumuz bu antlaşma Rum muhataplarımızı bu davranışlarından vazgeçirmeye yönelik önleyici bir tedbir niteliğindedir” dedi.
KKTC, TPAO'YA RUHSAT VERECEK
İmzaların atılmasının ardından Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, "Söz konusu anlaşma, Türkiye ile KKTC’nin Akdeniz’deki kıta sahanlıklarının bir bölümünü, uluslararası hukuka uygun olarak ve hakça ilkeler dikkate alınarak belirlenen 27 coğrafi koordinatın birleştirilmesiyle elde edilen bir çizgi ile sınırlandırmaktadır" denildi.
Açıklamada, anlaşmanın, "Kıbrıs Türklerinin, aynen Kıbrıslı Rumlar gibi Ada’nın kıta sahanlığının tümü üzerindeki meşru, eşit ve ayrılmaz haklarını da dikkate aldığı" belirtildi.
Dışişleri Bakanlığı, bundan sonra atılacak adımın, Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na (TPAO) "Ada'nın çevresindeki deniz alanlarında petrol ve doğalgaz arama ve çıkarma ruhsatları verilmesi olacağını" ifade etti.
Açıklamada ayrıca, "Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’ta yıl sonuna kadar bir kapsamlı çözüm anlaşmasına varılması beklentisi doğrultusunda, Kıbrıs Türk tarafının kararlılıkla sürdürdüğü yoğun ve samimi çabalara tam destek vermeye devam edecektir" denildi.
KRİZ NASIL BAŞ GÖSTERDİ
Doğu Akdeniz'de sular, geçtiğimiz Aralık ayında Kıbrıs Rum kesiminin tek taraflı olarak İsrail'le Kıta Sahanlığı Anlaşması imzalamasıyla ısınmaya başladı. Bu adım Ankara'nın tepkisini çekerken, söz konusu gerginlik Birleşmiş Milletler'in bu ay başında yayınladığı Mavi Marmara raporunun ardından daha da arttı.
Türkiye'nin, İsrail'e karşı açıklanan yaptırım paketi kapsamında, Doğu Akdeniz'de seyrüsefer güvenliğiyle ilgili her türlü önlemi alacağını duyurması ise tüm dünyanın gözünün bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.
Kıbrıs Rum yönetimi adına adanın yaklaşık 175 kilometre güneyinde Pazar gününden bu yana sondaj çalışmalarını sürdüren ABD'li Noble Energy şirketi, geçen yıl bölgeye bitişik İsrail sularında doğalgaz bulmuş ve bölgenin doğalgaz yatakları ile kaplı olduğunu belirlemişti.
Rum tarafından bugün yapılan açıklamaya göre, Noble Energy, Afrodit adı verilen 12’nci parseldeki deneme sondajlarının ilk aşamasını tamamladı.
21.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18793198
ERDOĞAN'DAN PETROL ŞİRKETLERİNE UYARI
Başbakan Tayyip Erdoğan KKTC ile imzalanan Kara Sularını Sınırlandırma Anlaşması imza töreninde Kıbrıs Rum Yönetimi iş yapan ve yapacak firmaları uyardı.
Erdoğan, “Rumlar ile iş yapan ve yapacak uluslararası petrol ve doğalgaz şirketlerini de uyarmak istiyoruz. Bu şirketlerin, Türkiye'deki enerji projelerine alınmaması ve bunlara bir takım müeyyideler uygulanması konusunda da Enerji Bakanlığımız bir çalışma başlatmıştır” diye konuştu.
BAKAN YILDIZ'DAN 'KARA LİSTE' AÇIKLAMASI
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız da anlaşmaya ilişkin olarak, “Kıta sahanlığı anlaşmasıyla o sınırlar içerisinde kalan yerlerde bizim sismik aramalarımız artık daha da genişleyerek devam edecektir" dedi. Yıldız, uluslararası hukuk gereği sınırları belirlenmemiş ve çizilmemiş tartışmalı yerlerde arama yapan firmaların da “kara liste”de olduğunu bildirdi.
Yıldız, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile bulunduğu Stuttgart'da, Türkiye ile KKTC arasında imzalanan “Kara Sularını Sınırlandırma Anlaşması”na ilişkin açıklamalarda bulundu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu'nun imza koyduğu anlaşmanın ardından gerek Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı'na gerekse Dışişleri Bakanlığı'na düşen işler olduğunu belirterek, şunları söyledi:
“Kıta sahası anlaşmasıyla beraber o sınırlar içerisinde kalan yerlerde bizim sismik aramalarımız artık daha da genişleyerek devam edecektir. Bunun için ayırdığımız bir fon var, öncelikle ondan başlayacağız.
Ama bu arada Sayın Başbakanımızın açıklamaları çerçevesinde artık bizim bu manada Akdeniz'de çalışan ve o dediğimiz muvazaalı, tartışmalı alanda ve uluslararası hukuk gereği sınırları belirlenmemiş ve çizilmemiş yerlerde arama yapan firmalar da artık bundan sonra kara listemizdedir.
Türkiye'de herhangi bir çalışma yapmak istediklerinde, petrol veya doğalgaz ile alakalı, bundan sonra biz de o ikinci listemize bakacağız. O firmalar orada bulunuyorlar mı bulunmuyorlar mı? Çünkü biz bu uyarıyı önceden yapmıştık. Bizim de gerek Antalya ve açıklarında gerekse bu dediğim yeni alanlarda sismik aramalarla alakalı çalışmalarımızı hızlandıracağımızı söylüyorum.”
A.A
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18794341
5 GEMİ BÖLGEDE
Türkiye, Kıbrıs Rum yönetimi ve İsrail’in, Ada’nın 175 kilometre güneyinde doğalgaz sondaj çalışmaları yaptığı Afrodit adı verilen bölgede askeri gücünü artırıyor.
2 firkateyn, 2 korvet ve bir füze gemisi ile Kıbrıs’ın güney batısında konuşlandı. Türk savaş uçakları da bölgedeki uçuşlarını yoğunlaştırdı. Rum Politis gazetesinin haberine göre, Türk deniz ve hava kuvvetleri, Kıbrıs’nın yaklaşık 50 km (27 deniz mili) güneyinde faaliyette bulunacağını bir nota ile duyurdu. İddiaya göre; Türk donanması, Kıbrıs’ın güneyindeki Limasol kentinin 50 km açığına ulaştı. Firkateynlerden biri ise Rumlar adına doğalgaz sondajı yapan Amerikan Noble Energy’ye ait Homer Ferrington Platformu’nu uzaktan takip ediyor. Platformun doğusunda ise İsrail donanmasına ait gemiler bulunuyor. Bölgede 8 Türk savaş uçağının farklı saatlerde İsrail uçaklarının radarlarında görüldüğü iddia ediliyor.
Lübnan’dan sert uyarı
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin sondaj çalışmasına, bölgeye en yakın ülke olan Lübnan da sert tepki gösterdi. Lübnan Enerji ve İletişim Bakanı Cübran Basil, Rumlardan İsrail’le hatadan dönmeleri gerektiğini, durumun ikili ilişkileri tehdit ettiğini açıkladı. Rum Fileleftheros’un haberine göre, Lübnan hükümeti, Rum yönetiminin uyarılmasına karar verdi. Rum yönetimi Mısır’la 2003, Lübnan’la 2007’de münhasır ekonomik bölge anlaşmaları imzalamıştı. Ancak Lübnan parlamentosu anlaşmayı onaylamamıştı.
Norveç gemisi yola çıktı
Türkiye ile KKTC’nin istediği yerde petrol ve doğalgaz araması ile sondaj yapacak olan Norveç gemisi de yola çıktı. Türkiye’nin 20 milyon dolara kiraladığı söylenen sismik araştırma gemisinin birkaç gün içinde bölgeye ulaşması beklenirken, Enerji Bakanlığı yetkilileri gemiyle ilgili ayrıntılı bilgi vermekten kaçındılar.
Göreve hazır
RUM yönetiminin petrol ve doğalgaz arama girişimlerine tekrar başlaması, Türkiye’nin sismik araştırma yapan gemilerini yeniden gündeme getirdi. Petrol sondajı için gerekli sismik araştırmaları (deniz tabanın ve altının incelenmesi) yapabilen Türkiye’nin tek gemisi “K. Piri Reis”, onay verilirse Akdeniz görevine hazır. DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Hüseyin Avni Benli, “15-20 gün aralıksız seyir yapabilme kapasitesine sahip gemimiz, gelişmiş iletişim imkanlarına, oşinografik, biyolojik, jeolojik- jeofizik ekipmanlar ile iyi bir laboratuvara sahip. KKTC Karasuları Ekolojisin Araştırılması Projesini yürüttüğümüz için Kıbrıs açıkları bildiğimiz bir coğrafya” dedi.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18796268
GÜNEY'E DE SONDAJ
Rumların, İsrail ile Kıbrıs açıklarında doğalgaz aramasına Türkiye ve KKTC ‘sondaj anlaşması’ ile yanıt verdi. Eroğlu, “İhtiyaç duyarsak Güney’de de arama yaparız” diyerek Türklerin Rumlarla eşit hak sahibi olduğunu hatırlattı
TÜRKİYE’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramak için sondaj yapmasına olanak sağlayacak Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile New York’ta imzalandı. Başbakan Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun New York’taki Türk Evi’nde imzaladığı anlaşma ile iki ülkenin kıta sahanlığı, 27 coğrafi koordinatın birleştirilmesiyle elde edilen bir çizgiyle belirlendi. Erdoğan, imza töreninde şunları söyledi:
Rum tahrikine protesto
“Her iki tarafın Ada’nın doğal kaynaklarından birlikte ve eşit bir şekilde faydalanması gerektiğini, iki tarafın da meşru hakları olduğunu söylemiştik. Sayısız kere sağduyu çağrısında bulunmuştuk. Rumların bu sorumsuz tahriklerini ve tek yanlı adımını protesto ediyoruz.”
Kararlılık göstergesi
”Bu adım BM müzakerelerinde kritik ve belirleyici bir dönemde atılmış olup, Rum tarafının çözüme hazır olmadığını göstermektedir. Kararlılığımızın bir göstergesi olarak Türkiye ile KKTC arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzaladık. Ayrıca anlaşmanın Kıbrıs Türkleri’nin Ada’nın kıta sahanlığının tümü üzerindeki meşru, eşit ve ayrılmaz haklarını haleldar etmeyeceği de hükme bağlanarak, Kıbrıs Türkleri’nin Ada’nın tüm kıta sahanlığına ilişkin haklarını mahfuz tuttuğu kayda geçirilmiştir.”
Rum’a iş yapana Türkiye yasağı
“Rumlara iş yapan ve yapacak uluslararası petrol-doğalgaz şirketlerini de uyarmak istiyoruz. Bu şirketlerin Türkiye’deki enerji projelerine alınmaması konusunda da Enerji Bakanlığımız bir çalışma başlattı.”
Eroğlu: Güney’de de ararız
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da ihtiyaç duyulması halinde Güney Kıbrıs sahasında da arama yapılması için adımlar atılabileceğini söyledi. NTV’ye konuşan Eroğlu, Kıbrıs’ın çevresindeki deniz altı zenginliklerinde Kıbrıs Türkü’nün de hakkı olduğunu hatırlattı. Eroğlu, “Böyle bir arama olduğu takdirde Güney Kıbrıs sahasında da arama yapılacak anlamına geliyor mu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şimdi bizim hakkımız olduğuna göre ihtiyaç duyulduğunda böyle adımlar atılabilir. Biz onun için Rum tarafını uyardık.”
Firkateynler Akdeniz yolunda
ÇANAKKALE Boğazı’nda dün sabah askeri gemi hareketliliği yaşandı. TCG Salih Reis Firkateyni, TCG Sokullu Mehmet Paşa okul gemisi ve TCG Öncü adlı gemiler Ege’ye açılmak için boğazı geçti. Gemiler, Rumların İsrail’le anlaşarak KKTC ve Türkiye’nin itirazlarına rağmen “Afrodit” kod adlı bölgede doğalgaz arama girişiminin ardından Ege’ye açıldı. Aksaz Üssü’nde ise Güneydeniz Saha Komutanlığı filosuna bağlı firkateyn ve hücum botlar, bölgedeki seyrüseferlerini artırdı. Gölcük’ten de 2 firkateyn bölgeye ulaşmak için Ege’ye geçti.
Ümit Çetin / New York
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18796284
22.09.2011
TÜRKİYE’nin Doğu Akdeniz’de petrol ve doğalgaz aramak için sondaj yapmasına olanak sağlayacak Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ile New York’ta imzalandı. Başbakan Erdoğan ve KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun New York’taki Türk Evi’nde imzaladığı anlaşma ile iki ülkenin kıta sahanlığı, 27 coğrafi koordinatın birleştirilmesiyle elde edilen bir çizgiyle belirlendi. Erdoğan, imza töreninde şunları söyledi:
Rum tahrikine protesto
“Her iki tarafın Ada’nın doğal kaynaklarından birlikte ve eşit bir şekilde faydalanması gerektiğini, iki tarafın da meşru hakları olduğunu söylemiştik. Sayısız kere sağduyu çağrısında bulunmuştuk. Rumların bu sorumsuz tahriklerini ve tek yanlı adımını protesto ediyoruz.”
Kararlılık göstergesi
”Bu adım BM müzakerelerinde kritik ve belirleyici bir dönemde atılmış olup, Rum tarafının çözüme hazır olmadığını göstermektedir. Kararlılığımızın bir göstergesi olarak Türkiye ile KKTC arasında Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması imzaladık. Ayrıca anlaşmanın Kıbrıs Türkleri’nin Ada’nın kıta sahanlığının tümü üzerindeki meşru, eşit ve ayrılmaz haklarını haleldar etmeyeceği de hükme bağlanarak, Kıbrıs Türkleri’nin Ada’nın tüm kıta sahanlığına ilişkin haklarını mahfuz tuttuğu kayda geçirilmiştir.”
Rum’a iş yapana Türkiye yasağı
“Rumlara iş yapan ve yapacak uluslararası petrol-doğalgaz şirketlerini de uyarmak istiyoruz. Bu şirketlerin Türkiye’deki enerji projelerine alınmaması konusunda da Enerji Bakanlığımız bir çalışma başlattı.”
Eroğlu: Güney’de de ararız
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu da ihtiyaç duyulması halinde Güney Kıbrıs sahasında da arama yapılması için adımlar atılabileceğini söyledi. NTV’ye konuşan Eroğlu, Kıbrıs’ın çevresindeki deniz altı zenginliklerinde Kıbrıs Türkü’nün de hakkı olduğunu hatırlattı. Eroğlu, “Böyle bir arama olduğu takdirde Güney Kıbrıs sahasında da arama yapılacak anlamına geliyor mu?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Şimdi bizim hakkımız olduğuna göre ihtiyaç duyulduğunda böyle adımlar atılabilir. Biz onun için Rum tarafını uyardık.”
Firkateynler Akdeniz yolunda
ÇANAKKALE Boğazı’nda dün sabah askeri gemi hareketliliği yaşandı. TCG Salih Reis Firkateyni, TCG Sokullu Mehmet Paşa okul gemisi ve TCG Öncü adlı gemiler Ege’ye açılmak için boğazı geçti. Gemiler, Rumların İsrail’le anlaşarak KKTC ve Türkiye’nin itirazlarına rağmen “Afrodit” kod adlı bölgede doğalgaz arama girişiminin ardından Ege’ye açıldı. Aksaz Üssü’nde ise Güneydeniz Saha Komutanlığı filosuna bağlı firkateyn ve hücum botlar, bölgedeki seyrüseferlerini artırdı. Gölcük’ten de 2 firkateyn bölgeye ulaşmak için Ege’ye geçti.
Ümit Çetin / New York
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18796284
22.09.2011
ENERJİ BAKANI YILDIZ : PİRİ REİS YARIN YOLA ÇIKACAK
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Akdeniz'deki petrol sondajı için araştırma gemisi Piri Reis'in yarın Akdeniz'e doğru yola çıkacağını söyledi. Gazetecilerin sorularını yanıtlayan Yıldız Akdeniz’de suların ısınmasını beklemediklerini belirtti. İşte Bakan Yıldız’ın açıklamaları: “Sismik Piri Resi gemisi yarın yola çıkacak. Araştırma gemimizi yarın bölgeye yollayacağız.
Başbakanımızın imzaladığı bu anlaşmanın özellikle denizlerde faaliyet gösteren şirketlere karşı tasnife gitmemize neden oluyor. Bu bölgede uluslar arası hukuka aykırı davranan firmaların, bizim yapacağımız çalışmalarda listede yer alamayacağını söylemeliyim. Bu tür firmaların olmamasına özen göstereceğiz.
Başkaları gibi tahrikkar olmayacağız. Akdeniz’de suların ısınmasını beklemiyoruz.”
22.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18803421
Başbakanımızın imzaladığı bu anlaşmanın özellikle denizlerde faaliyet gösteren şirketlere karşı tasnife gitmemize neden oluyor. Bu bölgede uluslar arası hukuka aykırı davranan firmaların, bizim yapacağımız çalışmalarda listede yer alamayacağını söylemeliyim. Bu tür firmaların olmamasına özen göstereceğiz.
Başkaları gibi tahrikkar olmayacağız. Akdeniz’de suların ısınmasını beklemiyoruz.”
22.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18803421
NORVEÇ GEMİSİ AKDENİZ'DE
TÜRKİYE ile KKTC adına Akdeniz’de sondaj çalışması başlatacak olan Norveç bandıralı sismik araştırma gemisi, Antalya açıklarına ulaştı.
Norveçli firma CGG Veritas’a ait geminin kıta sahanlığı anlaşması imzalanmadan önce Türkiye karasularında bulunduğu ve bazı bölgelerde araştırma yaptığı ortaya çıktı. Rumların sondaj kararı almasından sonra, Enerji Bakanlığı’nın firma ile Doğu Akdeniz’de de sondaj çalışması yapılması için görüştüğü ve iki taraf arasında prensipte anlaşmaya varıldığı bildirildi. Geminin 20 milyon dolara kiralanması planlanıyor. Şirketin, Kıbrıs’ın güneyine inilmesine karşı bir çekince duymadığı ifade edildi.
Piri Reis de gidiyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, halen İzmir Limanı’nda demirli bulunan Piri Reis gemisinin bugün Akdeniz’e hareket edeceğini açıkladı. Yıldız, “Yakın vadede Akdeniz’de suların ısınmasını beklemiyoruz” dedi.
Piri Reis'te son hazırlıklar yapılıyor
Petrol sondajının yapılabilmesi için gerekli sismik araştırmaları (deniz tabanının ve altının incelenmesi) gerçekleştirebilecek Türkiye'nin tek gemisi olma özelliğine sahip Piri Reis'te, hazırlıklar son aşamasına geldi.
Demirli olduğu Urla İskelesi'nde erzak yüklemesi tamamlanan Piri Reis'e, uzun yolculuğu için yakıt ikmali yapılacak.
Piri Reis'in, İzmir Liman Başkanlığı'ndan alınacak izinlerin ardından yola çıkması bekleniyor.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18805689
Norveçli firma CGG Veritas’a ait geminin kıta sahanlığı anlaşması imzalanmadan önce Türkiye karasularında bulunduğu ve bazı bölgelerde araştırma yaptığı ortaya çıktı. Rumların sondaj kararı almasından sonra, Enerji Bakanlığı’nın firma ile Doğu Akdeniz’de de sondaj çalışması yapılması için görüştüğü ve iki taraf arasında prensipte anlaşmaya varıldığı bildirildi. Geminin 20 milyon dolara kiralanması planlanıyor. Şirketin, Kıbrıs’ın güneyine inilmesine karşı bir çekince duymadığı ifade edildi.
Piri Reis de gidiyor
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, halen İzmir Limanı’nda demirli bulunan Piri Reis gemisinin bugün Akdeniz’e hareket edeceğini açıkladı. Yıldız, “Yakın vadede Akdeniz’de suların ısınmasını beklemiyoruz” dedi.
Piri Reis'te son hazırlıklar yapılıyor
Petrol sondajının yapılabilmesi için gerekli sismik araştırmaları (deniz tabanının ve altının incelenmesi) gerçekleştirebilecek Türkiye'nin tek gemisi olma özelliğine sahip Piri Reis'te, hazırlıklar son aşamasına geldi.
Demirli olduğu Urla İskelesi'nde erzak yüklemesi tamamlanan Piri Reis'e, uzun yolculuğu için yakıt ikmali yapılacak.
Piri Reis'in, İzmir Liman Başkanlığı'ndan alınacak izinlerin ardından yola çıkması bekleniyor.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18805689
ENERJİ MESELESİ
Bir ampulün bir saat yanması, kettle’da bir litre su kaynatılması, kısaca hayatın devam etmesi için ne kadar enerji gerektiğini bilseydiniz, kesinlikle içeceğiniz çay kadar su kaynatır, bir odadan bir odaya geçerken “Dur şu ışığı da bir söndüreyim” derdiniz. Hatta enerji tasarruflu ampuller kullanır, televizyonu dokuz saat boyunca çalıştırmayı aklınızdan bile geçirmez, “sleep timer”ı kurmadan asla uykuya dalmazdınız.
İnsan, hayatını kolaylaştıran birtakım hadiselere nasıl da çabuk adapte olup sanki hep varmış ve tükenmeyecekmiş gibi davranmaya başlıyor farkında mısınız...
Su ve elektrik sanki hiç bitmeyecek gibi davranıyoruz...
Elektrikler arada kesilmese mesela, elektrik enerjisinin pek zahmetli bir biçimde üretilen ve doğada kendi kendine sonsuz miktarda var olmadığı için pervasızca harcamamamız gereken bir enerji türü olduğunu fark etmemiz mümkün olmayacak.
Mesela tıraş olurken musluğu açık tutan siz sevgili ıslak tıraş meraklısı erkek Habitus okurları, çok rica ediyorum o musluğu kapatınız. Çeşme hayratlarında bile bu kadar su akıtılmamıştır.
Peki ya televizyon açık uyuyan siz sevgili Habitus okurlarına ne demeli? Tüplü televizyon varken annelerimiz “Biraz kapat, tüpü patlar bak” diye kandırırlardı, şimdiki plazma TV’lerde böyle şehir efsanesi korkular yaratmak da mümkün değil...
Boşa harcanan elektrik enerjisine yazık. “Sleep timer” keşfedileli hayli zaman oldu ayrıca.
Bisikletçiler elektrik enerjisi üretti
İşin enteresanı, bir “uyaran” olmadığı zaman pek dikkat etmiyoruz “enerji” meselelerine... Benim uyaranım bu defa İstanbul Enerji Enstitüsü desteğiyle çekilen Ülker Metro reklam filmi oldu.
“Nasıl olmuş o?” diyeceksiniz.
Şöyle efendim; 36 bisikletçi, altı gün boyunca pedal çevirmiş. İTÜ Enerji Ensti-tüsü’nün hazırladığı düzeneklerle pedal çevirme sonucu ortaya çıkan mekanik enerji elektrik enerjisine dönüştürülmüş. Reklamı çekmek için gereken elektrik enerjisi “kas kuvveti”nden sağlanmış.
Altı gün pedal çevirip helak olan bisikletçi kardeşlerimin sağladığı enerji reklam için harcanmasaydı, dört kişilik bir ailenin iki günlük enerji ihtiyacını karşılayabilirdi.
Veya 3 bin 500 adet cep telefonunu bir saat süreyle şarj edebilir, 350 adet dizüstü bilgisayarı bir saat süreyle çalıştırabilirdi. Düşünsenize, sadece bir saat!
Projeyi yöneten İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Altuğ Şişman, “80 milyon insan 365 gün pedal çevirse bir nükleer santralin sadece bir senede ürettiği enerjiyi üretebilir” diyor.
Tahtada ders anlatırken teorik olarak aktardığı kavramlar bu şekilde ete kemiğe bürünmüş desek yeridir... Bizim için de öyle değil midir? Normal koşullarda “altı gün pedal çevirip 17,5 kWh enerji ürettiler” desek pek bir şey oluşmaz kimsenin kafasında ama “3 bin 500 cep telefonunu bir saat şarj edecek kadar enerji” dediğimizde “Hah, şimdi oldu” diyebiliyoruz.
Ülker, reklam filminde görünen “bisikletli enerji santrali” türevlerini üniversitelere stant olarak kurmayı planlıyor.
Bence ilk ve ortaöğretim kurumlarında da böyle bir çalışma yapılabilir. Zira ağaç yaşken eğilir, öyle değil mi sevgili elindeki kaynakları tükenmeyecekmiş gibi kullanmayan Habitus okuru? Enerjinin nasıl zor elde edildiğini ve nasıl kullanılması gerektiğini ancak bu tür “kıssadan hisse” yöntemleriyle öğrenebileceğiz zira.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18805222
İnsan, hayatını kolaylaştıran birtakım hadiselere nasıl da çabuk adapte olup sanki hep varmış ve tükenmeyecekmiş gibi davranmaya başlıyor farkında mısınız...
Su ve elektrik sanki hiç bitmeyecek gibi davranıyoruz...
Elektrikler arada kesilmese mesela, elektrik enerjisinin pek zahmetli bir biçimde üretilen ve doğada kendi kendine sonsuz miktarda var olmadığı için pervasızca harcamamamız gereken bir enerji türü olduğunu fark etmemiz mümkün olmayacak.
Mesela tıraş olurken musluğu açık tutan siz sevgili ıslak tıraş meraklısı erkek Habitus okurları, çok rica ediyorum o musluğu kapatınız. Çeşme hayratlarında bile bu kadar su akıtılmamıştır.
Peki ya televizyon açık uyuyan siz sevgili Habitus okurlarına ne demeli? Tüplü televizyon varken annelerimiz “Biraz kapat, tüpü patlar bak” diye kandırırlardı, şimdiki plazma TV’lerde böyle şehir efsanesi korkular yaratmak da mümkün değil...
Boşa harcanan elektrik enerjisine yazık. “Sleep timer” keşfedileli hayli zaman oldu ayrıca.
Bisikletçiler elektrik enerjisi üretti
İşin enteresanı, bir “uyaran” olmadığı zaman pek dikkat etmiyoruz “enerji” meselelerine... Benim uyaranım bu defa İstanbul Enerji Enstitüsü desteğiyle çekilen Ülker Metro reklam filmi oldu.
“Nasıl olmuş o?” diyeceksiniz.
Şöyle efendim; 36 bisikletçi, altı gün boyunca pedal çevirmiş. İTÜ Enerji Ensti-tüsü’nün hazırladığı düzeneklerle pedal çevirme sonucu ortaya çıkan mekanik enerji elektrik enerjisine dönüştürülmüş. Reklamı çekmek için gereken elektrik enerjisi “kas kuvveti”nden sağlanmış.
Altı gün pedal çevirip helak olan bisikletçi kardeşlerimin sağladığı enerji reklam için harcanmasaydı, dört kişilik bir ailenin iki günlük enerji ihtiyacını karşılayabilirdi.
Veya 3 bin 500 adet cep telefonunu bir saat süreyle şarj edebilir, 350 adet dizüstü bilgisayarı bir saat süreyle çalıştırabilirdi. Düşünsenize, sadece bir saat!
Projeyi yöneten İTÜ Enerji Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Altuğ Şişman, “80 milyon insan 365 gün pedal çevirse bir nükleer santralin sadece bir senede ürettiği enerjiyi üretebilir” diyor.
Tahtada ders anlatırken teorik olarak aktardığı kavramlar bu şekilde ete kemiğe bürünmüş desek yeridir... Bizim için de öyle değil midir? Normal koşullarda “altı gün pedal çevirip 17,5 kWh enerji ürettiler” desek pek bir şey oluşmaz kimsenin kafasında ama “3 bin 500 cep telefonunu bir saat şarj edecek kadar enerji” dediğimizde “Hah, şimdi oldu” diyebiliyoruz.
Ülker, reklam filminde görünen “bisikletli enerji santrali” türevlerini üniversitelere stant olarak kurmayı planlıyor.
Bence ilk ve ortaöğretim kurumlarında da böyle bir çalışma yapılabilir. Zira ağaç yaşken eğilir, öyle değil mi sevgili elindeki kaynakları tükenmeyecekmiş gibi kullanmayan Habitus okuru? Enerjinin nasıl zor elde edildiğini ve nasıl kullanılması gerektiğini ancak bu tür “kıssadan hisse” yöntemleriyle öğrenebileceğiz zira.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18805222
İRAN'DAN YENİ NÜKLEER ADIM
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Buşehr santralinde yeni nükleer reaktörler yaptırmak için Rusya ile görüşme halinde olduklarını açıkladı. BM toplantıları için New York'ta bulunan Ahmedinejad, diğer ülkeleri ve şirketleri de yeni nükleer santral yapımı konusunda teklif vermeye davet etti.
Ülkesinin 20 bin mw enerjiye ihtiyacı olduğunu belirten Ahmedinejad, ancak Buşehr santralinin sadece 1000 mw enerji sağladığını söyledi
İran'ın Buşehr nükleer santrali Rusya tarafından inşa edilmiş ve bu yıl içinde hizmete girmişti. Santral bu ay başında faaliyetini hızlandırmış ve yüzde 40 kapasiteye ulaşmıştı. İranlı yetkililer, santralin Aralık ayında tam kapasiteyle çalışmaya başlayacağını belirtiyor.
İran'in Buşehr nükleer santral projesinin geçmişi 1974 yılına kadar uzanıyor. Zamanın İran Şahı Rıza Pehlevi Alman Siemens şirketiyle santralin yapımı konusunda anlaşmıştı. Ancak 1979 yılındaki İran İslam devrimi sonrasında Siemens projeden çekildi. 1992 yılında İran, Rusya ile 1 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı ve proje 1995 yılında başladı.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18814184
Ülkesinin 20 bin mw enerjiye ihtiyacı olduğunu belirten Ahmedinejad, ancak Buşehr santralinin sadece 1000 mw enerji sağladığını söyledi
İran'ın Buşehr nükleer santrali Rusya tarafından inşa edilmiş ve bu yıl içinde hizmete girmişti. Santral bu ay başında faaliyetini hızlandırmış ve yüzde 40 kapasiteye ulaşmıştı. İranlı yetkililer, santralin Aralık ayında tam kapasiteyle çalışmaya başlayacağını belirtiyor.
İran'in Buşehr nükleer santral projesinin geçmişi 1974 yılına kadar uzanıyor. Zamanın İran Şahı Rıza Pehlevi Alman Siemens şirketiyle santralin yapımı konusunda anlaşmıştı. Ancak 1979 yılındaki İran İslam devrimi sonrasında Siemens projeden çekildi. 1992 yılında İran, Rusya ile 1 milyar dolarlık bir anlaşma imzaladı ve proje 1995 yılında başladı.
23.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18814184
IRAK'TA PETROL ANLAŞMALARI KONUSUNDA KRİTİK YASA DEĞİŞİKLİĞİ
Irak yönetimi uzun zamandır beklenen petrol ve doğalgaz yasası taslağında kritik bir değişiklik yaparak kendisine ülkenin rezervleri üzerinde daha fazla söz sahibi olma yetkisi verdi. Bağdat yönetiminin bu kararının Kuzey Irak’ta çatışmalara yol açması bekleniyor. Reuters’ın bir kopyasına ulaştığı tasarıyla, 2007 yılında siyasi blokların kabul ettiği yasada yer alan, bölgesel yönetimlerin kendi denetimlerindeki topraklarda bulunan rezervler üzerinde kısmi yetki sahibi olma hakkı ortadan kalkıyor. Dünyanın dördüncü en büyük petrol yataklarına sahip Irak’ta, petrolün çıkarılması ve pazarlanması işlerinin yönetimi Bağdat hükümetine veriliyor.
Böylece Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki petrol havzalarının da önümüzdeki dönemde yapılacak ihalelere katılması söz konusu olabilecek. Kürtler daha önce böyle bir durumu kabul etmeyeceklerini açık bir dille ifade etmişti.
Yasanın 2007 yılında versiyonuna göre petrol bakanlığı sadece keşfedilmiş ancak çalıştırılmaya başlanmamış havzalar üzerinde söz sahibiydi.
ANLAŞMAZLIK ASLINDA YILLARDIR SÜRÜYOR
Bu değişikliğin Başbakan Nuri el Maliki hükümetiyle iktidardaki koalisyonun bir parçası olan ve Irak meclisinde etkili bir konumda bulunan Kürtler arasında siyasi bir savaş başlatması güçlü bir olasılık.
Irak’ın Maliki liderliğindeki, Arap ağırlıklı hükümeti ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında Kürtlerin yaşadığı toprakların kontrolü üzerinde yıllardır anlaşmazlıklar yaşıyor. Bu anlaşmazlıklar yüzünden Kuzey Irak’tan petrol ihracatı Ekim 2009’dan Şubat 2011’e kadar durdurulmuştu.
"HENÜZ KRİZ NOKTASINDA DEĞİLİZ"
Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Kürt milletvekili, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Bu konunun çözülmesi için müzakereleri sürdürüyoruz. Henüz Maliki hükümetine ateş açma noktasına gelmedik” dedi.
Kabinenin Ağustos sonunda kabul ettiği yasa değişikliği oylama için meclise gönderildi ancak parlamento sözcüsü Usame el Nuceyfi çözüm için uzun bir süreye ihtiyaç olduğunu belirtti.
Nuceyfi, “Değişiklik petrol anlaşmaları imzalama yetkisini merkezi hükümetin ve petrol bakanlığının elinde topluyor. Ancak Kürtler anlaşmalar konusunda daha fazla güç istiyor” dedi.
BAKANLIK: SEKTÖRÜN GELİŞİMİ İÇİN
Petrol Bakanlığı Sözcüsü Asım Cihad ise “Yeni bir petrol yasasının uygulamaya konması Irak’ın enerji sektörünün geliştirilmesi için çok önemli. Biz de siyasi mücadeleden uzak, yeni bir yasa arayışındayız” dedi.
Cihad, “Tasarıdaki her türlü tartışmalı detayın çözümlenmesi siyasetçilerin değil teknokratların işidir” dedi.
24.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18815819
Böylece Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki petrol havzalarının da önümüzdeki dönemde yapılacak ihalelere katılması söz konusu olabilecek. Kürtler daha önce böyle bir durumu kabul etmeyeceklerini açık bir dille ifade etmişti.
Yasanın 2007 yılında versiyonuna göre petrol bakanlığı sadece keşfedilmiş ancak çalıştırılmaya başlanmamış havzalar üzerinde söz sahibiydi.
ANLAŞMAZLIK ASLINDA YILLARDIR SÜRÜYOR
Bu değişikliğin Başbakan Nuri el Maliki hükümetiyle iktidardaki koalisyonun bir parçası olan ve Irak meclisinde etkili bir konumda bulunan Kürtler arasında siyasi bir savaş başlatması güçlü bir olasılık.
Irak’ın Maliki liderliğindeki, Arap ağırlıklı hükümeti ve Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi arasında Kürtlerin yaşadığı toprakların kontrolü üzerinde yıllardır anlaşmazlıklar yaşıyor. Bu anlaşmazlıklar yüzünden Kuzey Irak’tan petrol ihracatı Ekim 2009’dan Şubat 2011’e kadar durdurulmuştu.
"HENÜZ KRİZ NOKTASINDA DEĞİLİZ"
Adının açıklanmasını istemeyen üst düzey bir Kürt milletvekili, Reuters’a yaptığı açıklamada, “Bu konunun çözülmesi için müzakereleri sürdürüyoruz. Henüz Maliki hükümetine ateş açma noktasına gelmedik” dedi.
Kabinenin Ağustos sonunda kabul ettiği yasa değişikliği oylama için meclise gönderildi ancak parlamento sözcüsü Usame el Nuceyfi çözüm için uzun bir süreye ihtiyaç olduğunu belirtti.
Nuceyfi, “Değişiklik petrol anlaşmaları imzalama yetkisini merkezi hükümetin ve petrol bakanlığının elinde topluyor. Ancak Kürtler anlaşmalar konusunda daha fazla güç istiyor” dedi.
BAKANLIK: SEKTÖRÜN GELİŞİMİ İÇİN
Petrol Bakanlığı Sözcüsü Asım Cihad ise “Yeni bir petrol yasasının uygulamaya konması Irak’ın enerji sektörünün geliştirilmesi için çok önemli. Biz de siyasi mücadeleden uzak, yeni bir yasa arayışındayız” dedi.
Cihad, “Tasarıdaki her türlü tartışmalı detayın çözümlenmesi siyasetçilerin değil teknokratların işidir” dedi.
24.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18815819
İKİNCİ NÜKLEER SANTRAL İÇİN GÖRÜŞÜYORUZ
İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad, ülkenin ikinci nükleer enerji santralini kurmak için Rusya’yla görüşmeler yaptıklarını açıkladı.
Düzenlediği basın toplantısında “Bu konuda görüşmeler Ruslarla görüşmeler sürüyor” diyen Ahmedinecad, müzakerelerin henüz “çok genel” bir seviyede olduğunu belirtti.
Batı’nın nükleer silah geliştirmekle suçladığı İran’a, uranyum zenginleştirme programını uluslararası kamuoyunun denetimine açmayı kabul etmediği için Birleşmiş Milletlertarafından dört ayrı yaptırım paketi uygulanıyor.
İran’ın ilk nükleer enerji santrali olan Buşehr’in inşasına 1970’li yıllarda Almanya başlamış ancak proje 1990’larda Rusya’ya devredilmişti. Buşehr santralinde ilk kez bu ay başında elektrik üretilmeye başlanmıştı.
Ahmedinecad, Cuma gecesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap etmeden önce yaptığı açıklamalarda, Batı’nın kaynak sağlaması durumunda İran’ın düşük oranda uranyum zenginleştirme çalışmalarına son verebileceğini söylemişti.
"BU HAFTA VERSİNLER, BU HAFTA PROGRAMI DURDURURUZ"
ABD basınına konuşan Ahmedinecad, “Eğer bu hafta içinde bize yüzde 20 oranında zenginleştirmiş uranyum versinler, biz de bu hafta içinde yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye son veririz” demişti.
İran liderinin bu açıklamaları, Tahran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer takas anlaşmasını yeniden canlandırmak istediği yorumlarına neden oldu.
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ise daha önce birkaç kez programının askeri amaçlar taşımadığını kanıtlamanın İran’ın elinde olduğunu belirtti.
Kremlin yakın zamanda İran’ın attığı adımlarla uluslararası kamuoyunun güvenini sağlaması karşılığında, uygulanan BM yaptırımlarının kademeli olarak kaldırılmasını teklif etti.
KIRMIZI TELEFON?
Ahmedinejad, Washington ile Tahran arasında "kırmızı telefon hattı" kurulmasına açık olduğunu belirtti.
İran lideri herhangi bir çatışma için sebep olmadığını söyleyerek, "çatışmaları ya da muhtemel bir çatışmayı durdurabilecek herhangi bir aracı memnuniyetle karşılayacaklarını" bildirdi.
Ahmedinejad, "bazılarının enerji güvenliğinin tehlikede olduğu bahanesini kullanacağını", ancak NATO, İngiliz ve Amerikan güçlerinin Basra ve Umman körfezlerinden ayrılması halinde İran'ın gemicilik güzergahı, petrol ve diğer enerji maddelerinin güvenliğini "garanti" edeceğini de ifade etti.
Herhangi bir çatışma ya da muhtemel çatışmalara gerek olmadığını, uzun vadede çözümün yabancı güçlerin Basra Körfezi'nden çekilmesi olduğunu söyleyen Ahmedinejad, Basra Körfezi'nde NATO güçlerinin varlığına gerek olmadığını belirterek, "Bölge ülkeleri kendi güvenliklerini sağlamaya tamamen muktedirdir" dedi.
Halihazırda iki ülke arasında "kırmızı telefon hattı" kurulması için resmi bir öneri bulunmuyor, ancak bazı Amerikalı askeri yetkililer, Donanma gemileri ve uçaklarıyla İran ordusu arasında yanlış anlaşılmaları önlemek için acil temas sistemi kurulması fikrini açıkça beyan ediyor.
VENEZÜELLA'YA GİTMİYOR
New York'ta bu gelişmeler yaşanırken, Ahmedinejad'ın Venezuela'ya bugün yapacağı ziyaretin ertelendiği bildirildi.
Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro, her iki hükümetin de ziyaretin ertelenmesine karar verdiğini, daha sonra yeni bir ziyaret tarihi belirleneceğini söyledi.
Maduro, ziyaretin neden ertelendiğini açıklamadı, ancak tarafların kanser tedavisi gören Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in tam olarak iyileşmesini bekleyeceğini belirtti.
24.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18816360
Düzenlediği basın toplantısında “Bu konuda görüşmeler Ruslarla görüşmeler sürüyor” diyen Ahmedinecad, müzakerelerin henüz “çok genel” bir seviyede olduğunu belirtti.
Batı’nın nükleer silah geliştirmekle suçladığı İran’a, uranyum zenginleştirme programını uluslararası kamuoyunun denetimine açmayı kabul etmediği için Birleşmiş Milletlertarafından dört ayrı yaptırım paketi uygulanıyor.
İran’ın ilk nükleer enerji santrali olan Buşehr’in inşasına 1970’li yıllarda Almanya başlamış ancak proje 1990’larda Rusya’ya devredilmişti. Buşehr santralinde ilk kez bu ay başında elektrik üretilmeye başlanmıştı.
Ahmedinecad, Cuma gecesi Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’na hitap etmeden önce yaptığı açıklamalarda, Batı’nın kaynak sağlaması durumunda İran’ın düşük oranda uranyum zenginleştirme çalışmalarına son verebileceğini söylemişti.
"BU HAFTA VERSİNLER, BU HAFTA PROGRAMI DURDURURUZ"
ABD basınına konuşan Ahmedinecad, “Eğer bu hafta içinde bize yüzde 20 oranında zenginleştirmiş uranyum versinler, biz de bu hafta içinde yüzde 20 oranında uranyum zenginleştirmeye son veririz” demişti.
İran liderinin bu açıklamaları, Tahran’ın Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer takas anlaşmasını yeniden canlandırmak istediği yorumlarına neden oldu.
Rusya Devlet Başkanı Dimitri Medvedev ise daha önce birkaç kez programının askeri amaçlar taşımadığını kanıtlamanın İran’ın elinde olduğunu belirtti.
Kremlin yakın zamanda İran’ın attığı adımlarla uluslararası kamuoyunun güvenini sağlaması karşılığında, uygulanan BM yaptırımlarının kademeli olarak kaldırılmasını teklif etti.
KIRMIZI TELEFON?
Ahmedinejad, Washington ile Tahran arasında "kırmızı telefon hattı" kurulmasına açık olduğunu belirtti.
İran lideri herhangi bir çatışma için sebep olmadığını söyleyerek, "çatışmaları ya da muhtemel bir çatışmayı durdurabilecek herhangi bir aracı memnuniyetle karşılayacaklarını" bildirdi.
Ahmedinejad, "bazılarının enerji güvenliğinin tehlikede olduğu bahanesini kullanacağını", ancak NATO, İngiliz ve Amerikan güçlerinin Basra ve Umman körfezlerinden ayrılması halinde İran'ın gemicilik güzergahı, petrol ve diğer enerji maddelerinin güvenliğini "garanti" edeceğini de ifade etti.
Herhangi bir çatışma ya da muhtemel çatışmalara gerek olmadığını, uzun vadede çözümün yabancı güçlerin Basra Körfezi'nden çekilmesi olduğunu söyleyen Ahmedinejad, Basra Körfezi'nde NATO güçlerinin varlığına gerek olmadığını belirterek, "Bölge ülkeleri kendi güvenliklerini sağlamaya tamamen muktedirdir" dedi.
Halihazırda iki ülke arasında "kırmızı telefon hattı" kurulması için resmi bir öneri bulunmuyor, ancak bazı Amerikalı askeri yetkililer, Donanma gemileri ve uçaklarıyla İran ordusu arasında yanlış anlaşılmaları önlemek için acil temas sistemi kurulması fikrini açıkça beyan ediyor.
VENEZÜELLA'YA GİTMİYOR
New York'ta bu gelişmeler yaşanırken, Ahmedinejad'ın Venezuela'ya bugün yapacağı ziyaretin ertelendiği bildirildi.
Venezuela Dışişleri Bakanı Nicolas Maduro, her iki hükümetin de ziyaretin ertelenmesine karar verdiğini, daha sonra yeni bir ziyaret tarihi belirleneceğini söyledi.
Maduro, ziyaretin neden ertelendiğini açıklamadı, ancak tarafların kanser tedavisi gören Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez'in tam olarak iyileşmesini bekleyeceğini belirtti.
24.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18816360
AKDENİZ'DE GAZ VE PETROL İÇİN FRANSIZLAR DA DEVREYE GİRİYOR
Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Doğu Akdeniz’de dağalgaz arama faaliyetlerine Fransız şiretlerini de dahil ettiği ileri sürülüyor.
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun “Biz Rum Yönetimi lideri Hristofyas’tan bu aramaları ekim ayı sonunda New York’ta üçlü zirve yapacağımız için ertelemesini istemiştik. Ama maalesef dinlemedi” demesine rağmen Fransız Total ve Gas de France şirketlerinin Kıbrıs Rum yönetiminden, Türkiye ile krize neden olan, doğu Akdeniz’de tek yanlı parsellediği bölgelerin sismik verilerini satın aldığı iddia edildi. Rum Enerji Dairesi, Amerikan Noble Energy şirketinin kiralayarak sondaj yaptığı Afrodit adı verilen parsel dışındaki parsellerin de kiralanacağını ve 10 büyük petrol şirketinin bu yıl güney Kıbrıs’ı ziyaret ettiğini açıkladı.
Fransızlar da oyuna giriyor
Fransızların da ‘oyuna’ girmek istediğini belirten Rum Fileleftheros gazetesi, Total ve Gas de France ile 12 parsele ayrılan bölgenin 3 boyutlu sismik verilerini satın alan şirket sayısının 30’u geçtiğini yazdı. Gazetenin haberine göre; Amerikan şirketine kiralanan 12 parsel dışındaki diğer parsellerin kiralanma sürecinde Rus Gasprom ile Norveçli bir şirket de uluslararası ihaleye katılacak. Petrol ve doğalgaz sürecini yöneten Rum Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Enerji Dairesi’nin Müdürü Solon Kasinis, Alithia gazetesine verdiği demeçte, parsellerin tümünde doğalgaz ve petrol bulunduğunu savundu. Kasinis, Türkiye’nin ‘tehditlerinin’ ihaleleri etkileyemeyeceğini öne sürerek, “2011 yılı içinde 10 yabancı büyük şirketin teknik bilgi almak için bizi ziyaret etmesi” dedi.
Petrol de aranacak
Kasinis, bölgede petrol de olduğunu savunarak, Noble Energy’nin 5 bin metreye ulaşmasının ardından daha derine inerek petrol arayacağını kaydetti. Noble Energy’ye ait Homer Ferrington sondaj platformunun tabandan 1000 metre derinliği geçtiği bildirildi.
Türkiye’ye yetki vermek doğal hakkımız
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Akdeniz’de petrol arama krizi nedeniyle KKTC ile Kıbrıs Rum kesimi arasında Ekim ayında New York’ta yapılması planlanan üçlü görüşmenin ertelenmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Eroğlu, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan KKTC’ye hareketinden önce yaptığı açıklamada, Türkiye ile KKTC arasında kıta sahanlığı sınırlama anlaşması imzalandığını hatırlatarak, “Adanın genelindeki deniz altı zenginliklerinde hakkımız olduğu gerçeğinden hareketle, istediğimiz şirkete böyle bir araştırma yetkisi vermek en doğal hakkımızdır” dedi.
26.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18826116
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun “Biz Rum Yönetimi lideri Hristofyas’tan bu aramaları ekim ayı sonunda New York’ta üçlü zirve yapacağımız için ertelemesini istemiştik. Ama maalesef dinlemedi” demesine rağmen Fransız Total ve Gas de France şirketlerinin Kıbrıs Rum yönetiminden, Türkiye ile krize neden olan, doğu Akdeniz’de tek yanlı parsellediği bölgelerin sismik verilerini satın aldığı iddia edildi. Rum Enerji Dairesi, Amerikan Noble Energy şirketinin kiralayarak sondaj yaptığı Afrodit adı verilen parsel dışındaki parsellerin de kiralanacağını ve 10 büyük petrol şirketinin bu yıl güney Kıbrıs’ı ziyaret ettiğini açıkladı.
Fransızlar da oyuna giriyor
Fransızların da ‘oyuna’ girmek istediğini belirten Rum Fileleftheros gazetesi, Total ve Gas de France ile 12 parsele ayrılan bölgenin 3 boyutlu sismik verilerini satın alan şirket sayısının 30’u geçtiğini yazdı. Gazetenin haberine göre; Amerikan şirketine kiralanan 12 parsel dışındaki diğer parsellerin kiralanma sürecinde Rus Gasprom ile Norveçli bir şirket de uluslararası ihaleye katılacak. Petrol ve doğalgaz sürecini yöneten Rum Ticaret, Sanayi ve Turizm Bakanlığı’na bağlı Enerji Dairesi’nin Müdürü Solon Kasinis, Alithia gazetesine verdiği demeçte, parsellerin tümünde doğalgaz ve petrol bulunduğunu savundu. Kasinis, Türkiye’nin ‘tehditlerinin’ ihaleleri etkileyemeyeceğini öne sürerek, “2011 yılı içinde 10 yabancı büyük şirketin teknik bilgi almak için bizi ziyaret etmesi” dedi.
Petrol de aranacak
Kasinis, bölgede petrol de olduğunu savunarak, Noble Energy’nin 5 bin metreye ulaşmasının ardından daha derine inerek petrol arayacağını kaydetti. Noble Energy’ye ait Homer Ferrington sondaj platformunun tabandan 1000 metre derinliği geçtiği bildirildi.
Türkiye’ye yetki vermek doğal hakkımız
KKTC Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu, Akdeniz’de petrol arama krizi nedeniyle KKTC ile Kıbrıs Rum kesimi arasında Ekim ayında New York’ta yapılması planlanan üçlü görüşmenin ertelenmesinin söz konusu olmadığını belirtti. Eroğlu, İstanbul Atatürk Havalimanı’ndan KKTC’ye hareketinden önce yaptığı açıklamada, Türkiye ile KKTC arasında kıta sahanlığı sınırlama anlaşması imzalandığını hatırlatarak, “Adanın genelindeki deniz altı zenginliklerinde hakkımız olduğu gerçeğinden hareketle, istediğimiz şirkete böyle bir araştırma yetkisi vermek en doğal hakkımızdır” dedi.
26.09.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18826116
TÜRKİYE'DEN RUSYA'YA İPTAL ŞOKU
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Rusya'dan ithal edilen doğalgazda indirim yapılmadığı için anlaşmanın sona erdirildiğini açıkladı.
BAKAN İPTAL EDERİZ DEMİŞTİ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Batı Hattı yoluyla Rusya'dan ithal edilen doğalgaz konusunda bir indirim talebinde bulunduklarını belirterek, “Rusya eğer bu indirime yeterli oranda cevap vermezse biz, kontratın sonlandırılmasını irade olarak ortaya koyacağız” demişti.
Son 29 ayda doğalgaz hammadde fiyatlarının yüzde 39 civarında arttığını ifade eden Yıldız, şöyle konuştu:
“ Tüketiciye ortalaması yüzde 15, elektrikte de yüzde 10'lar düzeyinde yansıtmak durumunda kalmıştık. Tabii ki bunların her biri bize yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yaptığımız çalışmaların önemini bir kez daha vurgulatıyor. Su, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokitle gibi enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan üretimin artırılmasına, yine yerli kaynaklarımızdan yerli kömürle ilgili elektrik santrallerin üretiminin artırılmasıyla ilgili stratejik kararımızın doğruluğu ortaya çıkmıştır. O açıdan böyle bir zorunluluk oluşmuştur.”
BATI HATTI
Yıldız, “Rusya ile ilgili açıklamasının” hatırlatılması üzerine, Rusya'dan alınan ve Trakya'dan gelen “Batı Hattı” olarak isimlendirilen kontratın, dün Botaş'ın yazdığı yazıyla “istenilen indirim oranlarının oluşmaması” nedeniyle sonlandırılması iradesinin ortaya konulduğunu açıkladı. Yıldız, şöyle devam etti:
“Çokça soruluyor; 'Rusya ile ilişkilerde sorun doğurur mu' diye. Rusya bizim stratejik işbirliği yaptığımız son derece önemli, bir kaç kontrata dayanarak ilişkilerimizin bozulamayacağı kadar sağlam ve güçlü ilişkilerimizin olduğu bir ülkedir. O yüzden bu tür kontratların sonlandırılmış olması gaz girişinin sonlandırılmış olması anlamını taşımıyor. Bildiğiniz gibi doğalgazı Botaş almaz ama özel sektör kontratlarıyla alınır. 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nun getirdiği bir hüküm vardır; yüzde 20'lere kadar kamunun hissesi düşecektir burada. Bu daha rekabetçi, daha kaliteli ve daha fiyatı uygun bir vatandaşımıza, sanayicimize doğalgaz girişi anlamına gelmektedir. Ben inanıyorum ki ocak ayına kadar kamudan akışı devam edecek olan doğalgazın bu 3 aylık süre içinde özel sektörle yapılacak kontratlarla beraber Gazprom firmasının mutlaka bu boru hattının yine doğalgazsız kalmayarak yine akışına devam edeceği yönündedir. Bizim ister Güney Akımla alakalı işlerde, ister diğer konularda olsun işbirliğimiz tam anlamıyla devam ediyor Rusya ile ve daha da güçlenerek devam edecektir.”
KONTRAT DEVİRLERİ
Özel sektör ile kamu arasındaki bu tür kontrat devirlerinin olmasının zaten Kanunun getirdiği bir sonuç olduğunu hatırlatan Yıldız, şunları söyledi:
“O yüzden bu konuda biz vatandaşlarımız adına daima maliyetini düşürmeye çalıştığımız doğalgaz fiyatlarını, Rusya'dan talep ettik. İstediğimiz oranlara düşemediler, bunu da saygıyla karşılıyoruz. O yüzden özel sektörün pazarlık yapacağı bir ortam oluşsun da istedik. Bize, Güney Akımla ilgili olarak da çokça soru soruluyor. Güney Akımda istemiş olduğumuz evrakların, bunların içerisinde ÇED raporunun, güzergahın, ileri mühendislik çalışmalarının tamamlanması halinde Rusya'nın bizden talep ettiği Güney Akım doğalgaz boru hattının inşaat izniyle ilgili irademiz tamdır, bu konuda herhangi bir gerilim söz konusu değildir. İlişkilerimiz daha da güçlenerek devam edecek.”
Yıldız, son 3 ayda özellikle dolar artışının, maliyeti etkileyen önemli unsurdan birisi olduğunu belirterek, “ doğalgazda petrole endeksli hampetrol fiyatlarının artmış olmasının” maliyeti etkilediğini söyledi.
PİRİ REİS
Bakan Yıldız, Piri Reis Gemsinin faaliyetleriyle ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
“Piri Reis kendisine verilen koordinatlar çerçevesinde sismik aramalarına devam ediyor. Herhangi bir kesinti söz konusu değildir. Türkiye
Petrolleri teknik yönüyle, bürokrasisi de Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla
yürütülüyor. Şu anda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.”
01.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18877266
BAKAN İPTAL EDERİZ DEMİŞTİ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, Batı Hattı yoluyla Rusya'dan ithal edilen doğalgaz konusunda bir indirim talebinde bulunduklarını belirterek, “Rusya eğer bu indirime yeterli oranda cevap vermezse biz, kontratın sonlandırılmasını irade olarak ortaya koyacağız” demişti.
Son 29 ayda doğalgaz hammadde fiyatlarının yüzde 39 civarında arttığını ifade eden Yıldız, şöyle konuştu:
“ Tüketiciye ortalaması yüzde 15, elektrikte de yüzde 10'lar düzeyinde yansıtmak durumunda kalmıştık. Tabii ki bunların her biri bize yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili yaptığımız çalışmaların önemini bir kez daha vurgulatıyor. Su, rüzgar, güneş, jeotermal, biyokitle gibi enerji kaynaklarından yenilenebilir enerji kaynaklarından yapılan üretimin artırılmasına, yine yerli kaynaklarımızdan yerli kömürle ilgili elektrik santrallerin üretiminin artırılmasıyla ilgili stratejik kararımızın doğruluğu ortaya çıkmıştır. O açıdan böyle bir zorunluluk oluşmuştur.”
BATI HATTI
Yıldız, “Rusya ile ilgili açıklamasının” hatırlatılması üzerine, Rusya'dan alınan ve Trakya'dan gelen “Batı Hattı” olarak isimlendirilen kontratın, dün Botaş'ın yazdığı yazıyla “istenilen indirim oranlarının oluşmaması” nedeniyle sonlandırılması iradesinin ortaya konulduğunu açıkladı. Yıldız, şöyle devam etti:
“Çokça soruluyor; 'Rusya ile ilişkilerde sorun doğurur mu' diye. Rusya bizim stratejik işbirliği yaptığımız son derece önemli, bir kaç kontrata dayanarak ilişkilerimizin bozulamayacağı kadar sağlam ve güçlü ilişkilerimizin olduğu bir ülkedir. O yüzden bu tür kontratların sonlandırılmış olması gaz girişinin sonlandırılmış olması anlamını taşımıyor. Bildiğiniz gibi doğalgazı Botaş almaz ama özel sektör kontratlarıyla alınır. 4646 sayılı Doğalgaz Piyasası Kanunu'nun getirdiği bir hüküm vardır; yüzde 20'lere kadar kamunun hissesi düşecektir burada. Bu daha rekabetçi, daha kaliteli ve daha fiyatı uygun bir vatandaşımıza, sanayicimize doğalgaz girişi anlamına gelmektedir. Ben inanıyorum ki ocak ayına kadar kamudan akışı devam edecek olan doğalgazın bu 3 aylık süre içinde özel sektörle yapılacak kontratlarla beraber Gazprom firmasının mutlaka bu boru hattının yine doğalgazsız kalmayarak yine akışına devam edeceği yönündedir. Bizim ister Güney Akımla alakalı işlerde, ister diğer konularda olsun işbirliğimiz tam anlamıyla devam ediyor Rusya ile ve daha da güçlenerek devam edecektir.”
KONTRAT DEVİRLERİ
Özel sektör ile kamu arasındaki bu tür kontrat devirlerinin olmasının zaten Kanunun getirdiği bir sonuç olduğunu hatırlatan Yıldız, şunları söyledi:
“O yüzden bu konuda biz vatandaşlarımız adına daima maliyetini düşürmeye çalıştığımız doğalgaz fiyatlarını, Rusya'dan talep ettik. İstediğimiz oranlara düşemediler, bunu da saygıyla karşılıyoruz. O yüzden özel sektörün pazarlık yapacağı bir ortam oluşsun da istedik. Bize, Güney Akımla ilgili olarak da çokça soru soruluyor. Güney Akımda istemiş olduğumuz evrakların, bunların içerisinde ÇED raporunun, güzergahın, ileri mühendislik çalışmalarının tamamlanması halinde Rusya'nın bizden talep ettiği Güney Akım doğalgaz boru hattının inşaat izniyle ilgili irademiz tamdır, bu konuda herhangi bir gerilim söz konusu değildir. İlişkilerimiz daha da güçlenerek devam edecek.”
Yıldız, son 3 ayda özellikle dolar artışının, maliyeti etkileyen önemli unsurdan birisi olduğunu belirterek, “ doğalgazda petrole endeksli hampetrol fiyatlarının artmış olmasının” maliyeti etkilediğini söyledi.
PİRİ REİS
Bakan Yıldız, Piri Reis Gemsinin faaliyetleriyle ilgili soruyu da şöyle yanıtladı:
“Piri Reis kendisine verilen koordinatlar çerçevesinde sismik aramalarına devam ediyor. Herhangi bir kesinti söz konusu değildir. Türkiye
Petrolleri teknik yönüyle, bürokrasisi de Dışişleri Bakanlığı vasıtasıyla
yürütülüyor. Şu anda herhangi bir sorun bulunmamaktadır.”
01.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18877266
ELEKTRİK ZAMMINA SANAYİCİDEN İLK TEPKİ
DENİZLİLİ Sanayiciler, Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu tarafından elektriğe yüzde 9.57’lik zam yapılmasına tepki gösterdi.
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, dövizin yükselişi ve petroldeki fiyat artışı sonrasında sanayiciler olarak elektriğe zam beklentisi içinde olduklarını söyledi. Tüketilen elektriğin yarısının sanayide yarısının da ticarethane ve konutlarda kullanıldığını kaydeden Keçeci, "Elektrik tüketiminde bu denge nedeniyle maliyetlerini ihracata yansıtmakta zorlanan sanayici için bu yük ağır. Bu nedenle zam yansıtılacaksa ve tasarruf hedefleniyorsa ticarethaneler ve evlerde bu zam oranı yüksek, sanayide ise düşük tutulmalıdır. Çünkü daha çok akaryakıt ithalatı ile elde ettiğimiz enerjiyi tasarruflu olarak sanayide kullanmak mümkün değil, evlerde tasarrufa geçmek ve verimli kullanmak ile daha az elektrik tüketimi sağlayabiliriz. Dolayısıyla ticarethanelerimizde ve evlerimizde kullandığımız bana göre lüks tüketim haline getirdiğimiz elektriği daha fazla bedel ile bu tüketenlere satarsak çok fayda sağlamış olacağız. Sanayici ucuz elektrik kullanacak. Daha az fuel-oil ithalatı yapacağız. Dolayısıyla benim ifade etmek istediğim şey, sanayiyi bu elektrik zammından daha az etkilenir hale getirmek. Bu durum, üretime, yaratılan katma değere ve ihracatımıza fayda getirecektir" dedi.
Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Süleyman Kocasert de zammı çok ağır bulduklarını belirti. Dövizdeki artışın fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olduğunu kaydeden Kocasert, "Maliyetler de artacaktır. Umarız artığı gibi düşer. Bu zammı yüksek buluyoruz. Bu zam çok ağır her ne kadar sonuçları kaçılmaz ve dış kaynaklı olsa da" diye konuştu.
Babadağlı Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hüseyin Memişoğlu ise elektrik zammının istihdama ve üretime olumsuz yansıyacağını kaydetti. Memişoğlu, "Bu zam, üretilen malların fiyatlarının da artmasına yol açacak. Bunlar da ekonomiyi olumsuz etkileyecek. Enerji maliyetlerinin düşürülmesi yoluna gidilmesi gerekiyor. Bu nedenle hükümetin alternatif ve ucuz enerji kaynakları devreye sokması ve bu iş oluncaya kadar da sanayiciyi desteklemesini istiyoruz" dedi.
01.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18875673
Denizli Sanayi Odası Başkanı Müjdat Keçeci, dövizin yükselişi ve petroldeki fiyat artışı sonrasında sanayiciler olarak elektriğe zam beklentisi içinde olduklarını söyledi. Tüketilen elektriğin yarısının sanayide yarısının da ticarethane ve konutlarda kullanıldığını kaydeden Keçeci, "Elektrik tüketiminde bu denge nedeniyle maliyetlerini ihracata yansıtmakta zorlanan sanayici için bu yük ağır. Bu nedenle zam yansıtılacaksa ve tasarruf hedefleniyorsa ticarethaneler ve evlerde bu zam oranı yüksek, sanayide ise düşük tutulmalıdır. Çünkü daha çok akaryakıt ithalatı ile elde ettiğimiz enerjiyi tasarruflu olarak sanayide kullanmak mümkün değil, evlerde tasarrufa geçmek ve verimli kullanmak ile daha az elektrik tüketimi sağlayabiliriz. Dolayısıyla ticarethanelerimizde ve evlerimizde kullandığımız bana göre lüks tüketim haline getirdiğimiz elektriği daha fazla bedel ile bu tüketenlere satarsak çok fayda sağlamış olacağız. Sanayici ucuz elektrik kullanacak. Daha az fuel-oil ithalatı yapacağız. Dolayısıyla benim ifade etmek istediğim şey, sanayiyi bu elektrik zammından daha az etkilenir hale getirmek. Bu durum, üretime, yaratılan katma değere ve ihracatımıza fayda getirecektir" dedi.
Denizli İhracatçılar Birliği Başkanı Süleyman Kocasert de zammı çok ağır bulduklarını belirti. Dövizdeki artışın fiyatlara yansımasının kaçınılmaz olduğunu kaydeden Kocasert, "Maliyetler de artacaktır. Umarız artığı gibi düşer. Bu zammı yüksek buluyoruz. Bu zam çok ağır her ne kadar sonuçları kaçılmaz ve dış kaynaklı olsa da" diye konuştu.
Babadağlı Sanayici ve İşadamları Derneği Başkanı Hüseyin Memişoğlu ise elektrik zammının istihdama ve üretime olumsuz yansıyacağını kaydetti. Memişoğlu, "Bu zam, üretilen malların fiyatlarının da artmasına yol açacak. Bunlar da ekonomiyi olumsuz etkileyecek. Enerji maliyetlerinin düşürülmesi yoluna gidilmesi gerekiyor. Bu nedenle hükümetin alternatif ve ucuz enerji kaynakları devreye sokması ve bu iş oluncaya kadar da sanayiciyi desteklemesini istiyoruz" dedi.
01.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18875673
TÜRKİYE - ABD EKONOMİK ORTAKLIK KOMİSYONU 3 EKİM ' DE TOPLANIYOR
Türkiye ile ABD arasında 2002 yılından bu yana düzenli olarak yapılan, “Ekonomik Ortaklık Komisyonu (EOK)” toplantısının yedincisinin 3 Ekim'de Ankara'da gerçekleştirileceği bildirildi. Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, İkili Siyasi İşler ve Kamu Diplomasisinden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Büyükelçi Selim Yenel ile ABD Dışişleri Bakanlığı Ekonomi, Enerji ve Ticaretten Sorumlu Müsteşar Yardımcısı Jose Fernandez'in eşbaşkanlığında düzenlenen toplantıda, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomi, ticaret ve yatırım ilişkilerinin karşılıklı olarak daha da geliştirilmesi ve İstanbul'un küresel bir finans merkezi niteliği kazanmasına katkı sağlanması gibi yeni işbirliği alanları yaratılması konuları üzerinde durulmasının öngörüldüğü belirtildi.
Açıklamada, “EOK yedinci toplantısının, Türkiye ile ABD arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi amacıyla oluşturulan 'Ekonomik ve Ticari Stratejik İşbirliği Çerçevesi'nin önümüzdeki dönemdeki çalışmalarına da katkı sağlaması beklenmektedir” denildi.
A.A / 01.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18873883
RUSYA FİYAT İNDİRMEDİ BATI HATTI GAZI BİTTİ
Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Batı Hattı kontratının, istenilen indirim oranlarının oluşmaması nedeniyle sonlandırıldığını açıkladı. Doğalgaza yapılan son zammın nedenini artan girdi maliyetleriyle açıklayan Yıldız, Rusya’dan alınan ve Trakya’dan gelen “Batı Hattı” olarak isimlendirilen kontratın, dün Botaş’ın yazdığı yazıyla “istenilen indirim oranlarının oluşmaması” nedeniyle sonlandırıldığını da vurguladı. Yıldız, “Çokça soruluyor; ‘Rusya ile ilişkilerde sorun doğurur mu’ diye. Rusya bizim stratejik işbirliği yaptığımız son derece önemli, bir kaç kontrata dayanarak ilişkilerimizin bozulamayacağı kadar sağlam ve güçlü ilişkilerimizin olduğu bir ülkedir. O yüzden bu tür kontratların sonlandırılmış olması gaz girişinin sonlandırılmış olması anlamını taşımıyor.”
02.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18880267
02.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18880267
TÜRKLER, KKTC YOK OLURSA DOĞAL GAZ ALIR
LEFKOŞA - Kıbrıs Rum yönetiminden, Doğu Akdeniz'deki doğal zenginliklerin nasıl paylaştırılacağıyla ilgili farklı bir ses yükseldi. Rum Meclisi Başkanı, Hristofyas'ın, ''Kıbrıs sorunu çözülmese dahi Kıbrıslı Türklerin doğal gazdan yararlanacağı' yönündeki açıklamasından farklı konuştu.
Yannakis Omiru, Kıbrıs Türkleri'nin doğal zenginliklerden, Kuzey Kıbrıs Tük Cumhuriyeti'nin tasfiye edilmesi hallinde yararlanabileceklerini söyledi. Rum radyosunun haberine göre, Kıbrıs Rum yönetimi Meclis Başkanı Omiru, bugün düzenlenen bir anma töreninde konuştu. Petrol ve doğal gaz konusuna da değinen Omiru, ''Kıbrıslı Türkler 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yasal vatandaşları olarak elbette Rumlarla aynı haklara sahiptirler. Ancak Türk 'işgali' devam ettikçe, 'sahte devletin' varlığında ısrar edildikçe Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın doğal zenginliklerden faydalanmaları veya ortak olmaları mümkün değildir'' dedi.
Omiru, Kıbrıs Türkleri'nin, denizdeki doğal zenginliklerden gelecekte elde edilecek menfaatten, KKTC'nin ''tasfiye edilmesi halinde yararlanabilecekleri'' iddiasında bulundu.
Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, geçtiğimiz günlerde New York'da yaptığı açıklamada, ''Kıbrıs sorunu çözülmese dahi Kıbrıslı Türklerin doğal gazdan yararlanacağını'' söylemişti.
AAGüncelleme: 19:16 TSİ 02 Ekim. 2011 Pazar
http://www.ntvmsnbc.com/id/25284655/#storyContinued
Yannakis Omiru, Kıbrıs Türkleri'nin doğal zenginliklerden, Kuzey Kıbrıs Tük Cumhuriyeti'nin tasfiye edilmesi hallinde yararlanabileceklerini söyledi. Rum radyosunun haberine göre, Kıbrıs Rum yönetimi Meclis Başkanı Omiru, bugün düzenlenen bir anma töreninde konuştu. Petrol ve doğal gaz konusuna da değinen Omiru, ''Kıbrıslı Türkler 'Kıbrıs Cumhuriyeti'nin yasal vatandaşları olarak elbette Rumlarla aynı haklara sahiptirler. Ancak Türk 'işgali' devam ettikçe, 'sahte devletin' varlığında ısrar edildikçe Kıbrıslı Türk vatandaşlarımızın doğal zenginliklerden faydalanmaları veya ortak olmaları mümkün değildir'' dedi.
Omiru, Kıbrıs Türkleri'nin, denizdeki doğal zenginliklerden gelecekte elde edilecek menfaatten, KKTC'nin ''tasfiye edilmesi halinde yararlanabilecekleri'' iddiasında bulundu.
Rum yönetimi lideri Dimitris Hristofyas, geçtiğimiz günlerde New York'da yaptığı açıklamada, ''Kıbrıs sorunu çözülmese dahi Kıbrıslı Türklerin doğal gazdan yararlanacağını'' söylemişti.
AAGüncelleme: 19:16 TSİ 02 Ekim. 2011 Pazar
http://www.ntvmsnbc.com/id/25284655/#storyContinued
OZONDAKİ DELİK ALMANYAYI 5 E KATLADI
Kuzey Kutbu üzerinde Almanya'nın 5 katı büyüklüğündeki deliğin, dolaştığı bölgelerdeki insanların yüksek derecelerde ultraviyole ışınlara maruz kalmalarına yol açtığı kaydedildi.AAGüncelleme: 23:09 TSİ 02 Ekim. 2011 PazarKuzey Kutbu üzerindeki ozon tabakasında açılan ve Almanya'nın beş katı büyüklüğündeki delik bilimadamlarını endişelendiriyor.
Konuyla ilgili makale, Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) internet sitesinde yer aldı ve Nature dergisinde yayımlandı.
Makalede, Kuzey Kutbu'nda görülmedik bir soğuğa yol açan bu rekor büyüklükteki deliğin geçen nisanda 15 gün kadar Doğu Avrupa, Rusya ve Moğolistan üzerinde dolaştığı, deliğin bu bölgelerde yaşayan insanların yüksek derecelerde ultraviyole (morötesi) ışınlara maruz kalmalarına yol açtığı kaydedildi.
3 atom oksijeninden oluşan ozon molekülü, özellikle bitki örtüsüne zarar veren ve cilt kanserine ya da katarakta yol açabilen ultraviyole ışınlarının zararlarından dünyayı koruyor. Dünyanın bu doğal kalkanı kışları ve ilkbaharları, soğutma sistemleri ve aerosollarda kullanılan ve 1985'ten beri üretimi yasak olan kloroflorokarbon (CFC) gazları yüzünden inceliyor.
Bilimadamları, Kuzey Kutbu'ndaki bu rekor büyüklükteki ozon tabakası deliğinin sorumlusunun kışları kuzey kutup stratosfer tabakasında oluşan dev kasırga ''kutup girdabı'' olduğunu belirterek, bu doğa olayının geçen kış çok soğuk bir ortamda oluşmasının ozon tabakasına çok daha fazla zarar verdiğinin altını çiziyorlar.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25284690/
Konuyla ilgili makale, Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesinin (NASA) internet sitesinde yer aldı ve Nature dergisinde yayımlandı.
Makalede, Kuzey Kutbu'nda görülmedik bir soğuğa yol açan bu rekor büyüklükteki deliğin geçen nisanda 15 gün kadar Doğu Avrupa, Rusya ve Moğolistan üzerinde dolaştığı, deliğin bu bölgelerde yaşayan insanların yüksek derecelerde ultraviyole (morötesi) ışınlara maruz kalmalarına yol açtığı kaydedildi.
3 atom oksijeninden oluşan ozon molekülü, özellikle bitki örtüsüne zarar veren ve cilt kanserine ya da katarakta yol açabilen ultraviyole ışınlarının zararlarından dünyayı koruyor. Dünyanın bu doğal kalkanı kışları ve ilkbaharları, soğutma sistemleri ve aerosollarda kullanılan ve 1985'ten beri üretimi yasak olan kloroflorokarbon (CFC) gazları yüzünden inceliyor.
Bilimadamları, Kuzey Kutbu'ndaki bu rekor büyüklükteki ozon tabakası deliğinin sorumlusunun kışları kuzey kutup stratosfer tabakasında oluşan dev kasırga ''kutup girdabı'' olduğunu belirterek, bu doğa olayının geçen kış çok soğuk bir ortamda oluşmasının ozon tabakasına çok daha fazla zarar verdiğinin altını çiziyorlar.
http://www.ntvmsnbc.com/id/25284690/
DÖNÜYOR
Kıbrıs Rum Kesimi’nin Doğu Akdeniz’de doğalgaz sondaj çalışmalarına misilleme olarak Kıbrıs açıklarına gönderilen ve Rumların “Afrodit” olarak adlandırdığı münhasır ekonomik bölgeye kadar inen Piri Reis, 1000 kilometre uzunluğundaki alan taramasını bugün tamamlıyor. Yetkililer, Piri Reis’in daha sonra rotasını çıkış yeri olan İzmir Urla’ya çevireceğini söylediler. Piri Reis’in en geç yarın İzmir’e ulaşması bekleniyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Hürriyet’e, “Gemi hiçbir sıkıntı ile karşılaşmadan çalışmalarını başarılı şekilde yürütüyor. Gemiye yönelik herhangi bir askeri tehdit de olmamıştır” dedi.
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18886560
03.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18886560
03.10.2011
21 Eylül 2011 Türkiye – KKTC Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması İmzalanmasına İlişkin Dışişleri Bakanlığı Basın Açıklaması
15 Eylül 2011 tarihli basın açıklamamızda, ülkemize davet edilen KKTC heyetiyle yapılan görüşmeler neticesinde, GKRY’nin Adanın güneyinde sondaj faaliyetlerine başlaması halinde Türkiye ile KKTC arasında bir Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması yapılması hususunda mutabakata varıldığı duyurulmuştu.
Sözkonusu Kıta Sahanlığı Sınırlandırma Anlaşması, Rum tarafının sondaj faaliyetlerine 19 Eylül 2011 tarihinde başlandığının açıklanması üzerine, Başbakanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan ile KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Derviş Eroğlu arasında bugün (21 Eylül) BM Genel Kurulu çalışmaları vesilesiyle bulundukları New York’ta imzalanmıştır.
Sözkonusu anlaşma, Türkiye ile KKTC’nin Akdeniz’deki kıta sahanlıklarının bir bölümünü, uluslararası hukuka uygun olarak ve hakça ilkeler dikkate alınarak belirlenen 27 coğrafi koordinatın birleştirilmesiyle elde edilen bir çizgi ile sınırlandırmaktadır.
Anlaşma Kıbrıs Türklerinin, aynen Kıbrıslı Rumlar gibi Ada’nın kıta sahanlığının tümü üzerindeki meşru, eşit ve ayrılmaz haklarını da dikkate almaktadır.
Anlaşmada ayrıca ülkemizin ve KKTC’nin Kıbrıs meselesine kapsamlı çözüm bulunması çabalarını sürdüreceği de açık bir şekilde ifade edilmiştir.
Türkiye, BM Genel Sekreteri’nin Kıbrıs’ta yıl sonuna kadar bir kapsamlı çözüm anlaşmasına varılması beklentisi doğrultusunda, Kıbrıs Türk tarafının kararlılıkla sürdürdüğü yoğun ve samimi çabalara tam destek vermeye devam edecektir.
Rum tarafının da enerjisini çözüm sürecine zarar verecek şekilde gerginlik yaratmak yönünde sarfetmektense, barış ve uzlaşma yönünde benzer bir irade ortaya koyarak sondaj faaliyetlerini durdurması beklenmektedir. Doğu Akdeniz’in bir barış, istikrar ve işbirliği sahasına dönüşmesini de sağlayacak kalıcı bir uzlaşıya varılması ve Kıbrıs’ın doğal zenginliklerinin Ada’nın ortak sahibi olan iki halk tarafından hakça paylaşılması böylece mümkün olabilecektir.
http://www.mfa.gov.tr/no_-216_-21-eylul-2011-turkiye-_-kktc-kita-sahanligi-sinirlandirma-anlasmasi-imzalanmasina-iliskin-disisleri-bakanligi-basin-ac_.tr.mfa
OBAMA'NIN PROPAGANDA HAMLESİ ELİNDE PATLADI
ABD Başkanı Barack Obama’nın “ekonomik büyümenin motoru” olarak gösterdiği ve destek ziyareti gerçekleştirdiği yenilenebilir enerji şirketinin batmasıyla, Başkan seçim öncesinde bir yenilgi daha yaşamış oldu.
Obama, söz konusu şirketi Mayıs 2010’da da ziyaret edeceğini açıklamış, yatırımcı Steve Westly ziyaretten önce Obama’nın üst düzey danışmanlarından Valerie Jarrett’a bir mektup göndermişti. Mektupta, “Solyndra şirketinin mali sıkıntılar içinde olduğu ve uzun dönemde iflas edebileceği, Obama’nın ziyaretinin de basına olumsuz yansıyabileceği” ifade edilmişti.
Westly’nin mektubu, ABD yönetiminin Solyndra şirketine verdiği borcu inceleyen Temsilciler Meclisi Enerji ve Ticaret Komitesi’ne sunuldu.
Enerji Bakanlığı, 2009 yılında hükümetten 535 milyon dolar borç almıştı. Obama’nın ziyaretinin amacı, ABD’lilerin vergileriyle neler yapıldığını göstermekti. Westly, Obama’nın şirketi ziyaret etmesi halinde iflasın eşiğindeki firmanın geleceğine de dikkat etmesi gerektiğini ifade etti.
TAVSİYELERE KULAK ASMADI
Westly, “Ziyareti ertelemek veya iptal etmek için çok geç. Ancak Obama gerçek dışı ve iyimser açıklamalarda bulunursa gelecek 18 aylık dönemde zor duruma düşebilir” uyarısında bulundu. Silikon Vadisi yatırımcısının endişeleri doğru çıkarken, Solyndra 31 Ağustos’ta iflas başvurusu yaptı ve bin 100 çalışan işten çıkarıldı.
Ancak Obama, Mayıs 2010’da Solyndra’yı ziyaret etti ve düzenlediği ulusal basın konferansında, şirketi “ekonomik büyümenin motoru” olarak gösterdi. Dahası, hükümetinin yenilenebilir enerji ve temiz enerji şirketlerine sunduğu 80 milyar dolarlık teşvikin bir modeli olarak sundu.
Obama, dün ABC News’e verdiği röportajda Solyndra’yı ziyaret etmekten pişmanlık duymadığını ve yönetiminin temiz enerji şirketlerini desteklemesinden memnun olduğunu söyledi.
Washington Post 04.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18897139
Obama, söz konusu şirketi Mayıs 2010’da da ziyaret edeceğini açıklamış, yatırımcı Steve Westly ziyaretten önce Obama’nın üst düzey danışmanlarından Valerie Jarrett’a bir mektup göndermişti. Mektupta, “Solyndra şirketinin mali sıkıntılar içinde olduğu ve uzun dönemde iflas edebileceği, Obama’nın ziyaretinin de basına olumsuz yansıyabileceği” ifade edilmişti.
Westly’nin mektubu, ABD yönetiminin Solyndra şirketine verdiği borcu inceleyen Temsilciler Meclisi Enerji ve Ticaret Komitesi’ne sunuldu.
Enerji Bakanlığı, 2009 yılında hükümetten 535 milyon dolar borç almıştı. Obama’nın ziyaretinin amacı, ABD’lilerin vergileriyle neler yapıldığını göstermekti. Westly, Obama’nın şirketi ziyaret etmesi halinde iflasın eşiğindeki firmanın geleceğine de dikkat etmesi gerektiğini ifade etti.
TAVSİYELERE KULAK ASMADI
Westly, “Ziyareti ertelemek veya iptal etmek için çok geç. Ancak Obama gerçek dışı ve iyimser açıklamalarda bulunursa gelecek 18 aylık dönemde zor duruma düşebilir” uyarısında bulundu. Silikon Vadisi yatırımcısının endişeleri doğru çıkarken, Solyndra 31 Ağustos’ta iflas başvurusu yaptı ve bin 100 çalışan işten çıkarıldı.
Ancak Obama, Mayıs 2010’da Solyndra’yı ziyaret etti ve düzenlediği ulusal basın konferansında, şirketi “ekonomik büyümenin motoru” olarak gösterdi. Dahası, hükümetinin yenilenebilir enerji ve temiz enerji şirketlerine sunduğu 80 milyar dolarlık teşvikin bir modeli olarak sundu.
Obama, dün ABC News’e verdiği röportajda Solyndra’yı ziyaret etmekten pişmanlık duymadığını ve yönetiminin temiz enerji şirketlerini desteklemesinden memnun olduğunu söyledi.
Washington Post 04.10.2011
http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=18897139
KIBRIS'TA SONDAJ YAPMASAK DA AKDENİZ ' DEYİZ
Enerji Bakanı Taner Yıldız, Piri Reis’ten olumsuz veri gelmesi durumunda Kıbrıs’ta sondaj yapmaycaklarını belirterek, “Ancak Akdeniz'den çıkmayız. Karadeniz'deki ağırlığı Akdeniz'e taşıyabiliriz” dedi.
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği resmi ziyarete katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'ye dönüş yolunda uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Taner Yıldız, bir soru üzerine şunları söyledi:
“Eğer Piri Reis sismik arama yapamıyor denilirse bu haksızlık olur. Piri Reis sismik arama yapabiliyor, sismik veriler alabiliyor. Karadeniz'de bulunan sıfır kilometre bir sondaj gemisi var Excon Mobil'in. 1.5 milyar dolara yapıldı ve ilk defa bizde kullanılıyor. Dünyadakilerin hepsinden daha teknolojik. Piri Reis görevini yapabiliyor. Bizim ondan beklentimiz sondaj çalışması değil.
Gazetede gördüm şaşırdım. Bir sondaj gemisi, yanında da Piri Reis'in fotoğrafı. İkisi aynı şey değil diyor. İkisi aynı şey değil zaten. Biri sismik araştırma, birisi sondaj yapıyor. “ Piri Reis’ten veriler alındığını söyleyen Yıldız, “İki boyutlu ya da üç boyutlu sismik araştırma yaparsanız dersiniz ki burada petrol olabilir. Sondaj yaparsınız ve petrol çıkmayabilir. Koskoca Akdeniz'de kalkıp da her bulunduğunuz yerde sondaj yapmazsınız'' dedi.
Taner Yıldız, ''Piri Reis'in araştırmasında olumsuz bir sonuç çıktı. Siyasi nedenlerle yine de sondaj yapar mısınız?'' sorusuna ''Hayır, kesinlikle yapmayız. Bir sondaj yaklaşık 150-200 milyon dolara kadar çıkıyor. Biz onu ona kurban etmeyiz. Biz onların siyasi inadı adına böyle bir kara deliğe sondaj vurmayız” diye yanıt verdi.
Yıldız, olumsuz sonuç çıkması durumunda Kıbrıs’ta sondaj yapmayacaklarını ifade ederek, “Dürüstçe çalışmam gerekirse benim gidip oraya Piri Reis'i göndermem tamamen reaksiyonel bir harekettir. Onların yaptığı için göndermemdir. Yoksa ben o sahaya normalde girmem. Niye? Girersem bu sefer KKTC'yi tanımamış olurum. Biz orayı müstakil devlet olarak tanıyoruz. Sismik aramalardan olumsuz veri elde edersek biz Kıbrıs'ta sondaj yapmayız. Akdeniz'den çıkmayız. Sondaja devam ederiz ama gözü kara her bulduğumuz suya sondaj yapmayız. Biz Akdeniz de önceden beri varız.” diye konuştu.
Sondaj gemisi fiyatlarının 1.5 milyar dolara kadar çıktığını ifade eden Bakan Yıldız, “Ben petrol bulmadan sondaj gemisi siparişi vermenin doğru olmadığına inanıyorum. Petrol bulursam tabii ki sondaj gemisi sipariş ederiz. Ama şu anda buna gerek yok” dedi.
Taner Yıldız, bir soru üzerine ''Ağırlıklı olarak Karadeniz'den Akdeniz'e kayabiliriz. Karadeniz'deki ağırlığı Akdeniz'e taşıyabiliriz'' dedi.
Yıldız, ''Sismik mi, sondaj mı?'' diye sorulması üzerine, ''Her şeyde'' yanıtını verdi.
06 Ekim. 2011 Perşembe
http://www.ntvmsnbc.com/id/25285977
ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Güney Afrika Cumhuriyeti'ne gerçekleştirdiği resmi ziyarete katılan Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Türkiye'ye dönüş yolunda uçakta basın mensuplarının sorularını yanıtladı. Taner Yıldız, bir soru üzerine şunları söyledi:
“Eğer Piri Reis sismik arama yapamıyor denilirse bu haksızlık olur. Piri Reis sismik arama yapabiliyor, sismik veriler alabiliyor. Karadeniz'de bulunan sıfır kilometre bir sondaj gemisi var Excon Mobil'in. 1.5 milyar dolara yapıldı ve ilk defa bizde kullanılıyor. Dünyadakilerin hepsinden daha teknolojik. Piri Reis görevini yapabiliyor. Bizim ondan beklentimiz sondaj çalışması değil.
Gazetede gördüm şaşırdım. Bir sondaj gemisi, yanında da Piri Reis'in fotoğrafı. İkisi aynı şey değil diyor. İkisi aynı şey değil zaten. Biri sismik araştırma, birisi sondaj yapıyor. “ Piri Reis’ten veriler alındığını söyleyen Yıldız, “İki boyutlu ya da üç boyutlu sismik araştırma yaparsanız dersiniz ki burada petrol olabilir. Sondaj yaparsınız ve petrol çıkmayabilir. Koskoca Akdeniz'de kalkıp da her bulunduğunuz yerde sondaj yapmazsınız'' dedi.
Taner Yıldız, ''Piri Reis'in araştırmasında olumsuz bir sonuç çıktı. Siyasi nedenlerle yine de sondaj yapar mısınız?'' sorusuna ''Hayır, kesinlikle yapmayız. Bir sondaj yaklaşık 150-200 milyon dolara kadar çıkıyor. Biz onu ona kurban etmeyiz. Biz onların siyasi inadı adına böyle bir kara deliğe sondaj vurmayız” diye yanıt verdi.
Yıldız, olumsuz sonuç çıkması durumunda Kıbrıs’ta sondaj yapmayacaklarını ifade ederek, “Dürüstçe çalışmam gerekirse benim gidip oraya Piri Reis'i göndermem tamamen reaksiyonel bir harekettir. Onların yaptığı için göndermemdir. Yoksa ben o sahaya normalde girmem. Niye? Girersem bu sefer KKTC'yi tanımamış olurum. Biz orayı müstakil devlet olarak tanıyoruz. Sismik aramalardan olumsuz veri elde edersek biz Kıbrıs'ta sondaj yapmayız. Akdeniz'den çıkmayız. Sondaja devam ederiz ama gözü kara her bulduğumuz suya sondaj yapmayız. Biz Akdeniz de önceden beri varız.” diye konuştu.
Sondaj gemisi fiyatlarının 1.5 milyar dolara kadar çıktığını ifade eden Bakan Yıldız, “Ben petrol bulmadan sondaj gemisi siparişi vermenin doğru olmadığına inanıyorum. Petrol bulursam tabii ki sondaj gemisi sipariş ederiz. Ama şu anda buna gerek yok” dedi.
Taner Yıldız, bir soru üzerine ''Ağırlıklı olarak Karadeniz'den Akdeniz'e kayabiliriz. Karadeniz'deki ağırlığı Akdeniz'e taşıyabiliriz'' dedi.
Yıldız, ''Sismik mi, sondaj mı?'' diye sorulması üzerine, ''Her şeyde'' yanıtını verdi.
06 Ekim. 2011 Perşembe
http://www.ntvmsnbc.com/id/25285977